behicefe
Zirve
Ynt: Eski İstanbul Fotoğrafları
mogzilla' Alıntı:GS'nin canlı tarihi ve gelmiş geçmiş en renkli amigosu idi.FB'li olan rahmetli babamın da hem müşterisi,hem de arkadaşıydı.
Nur içinde yatsınlar.
Gençlere garip gelebilir, ama biz Karagümrükten o yıllarda ,Ali Sami yene,İnönüye,Şeref stadına tüm FB-GS ve BJK'li dostlar güle oynaya , kolkola stadyumlara gider ,ama tribünlerde ayrılır,maç sonrası gene buluşarak kolkola,yenenlerin yenilenleri tatlı ve dozajı kaçırmadan kızdırmaları ile çiçek pasajının yolunu tutardık
İşte karıncaezmez şevki ile ilgili basında çıkan yazılar
Turgay Şeren: Karıncaezmez'i tanır mıydınız!
Turgay ŞEREN
Yıl 1948. Galatasaray Lisesi'nden Hasnun Galip Sokak'daki Galatasaray Spor Kulübü'ne adımımı attığım ilk yıldı bu. Rahmetli Muslihittin Peykoğlu, Galatasaray Spor Kulübü Başkanı idi. Aynı zamanda Galatasaray Lisesi'nde müdür muavinimizdi. Benim elimden tuttu ve Galatasaray Futbol Takımı Antrenörü Molley'le birlikte Gündüz Kılıç'a, Reha-Bülent kardeşlere, Muzaffer Tokaç'a, Naci Özkaya'ya, Osman İncili'ye teslim etti.
Antrenmanlara çıkarken bile yüzüm bembeyaz olurdu. Zira, öylesine Galatasaray büyükleri ile birlikte olma şansını yakalamıştım ki, buna inanmak benim için mümkün değildi. Adeta rüyada gibiydim. O yıllardaki Ali Sami Yen Stadı'nın zemini topraktı. Antrenman zamanında da tribün gibi olan yerde Galatasaray formasını sırtına giymiş, her tarafında sarı kırmızılı renkler fışkıran, elinde de kocaman bir bayrak olan, gözlüklü, genç birisi tüm antrenman boyunca öyle ayakta durur, bizleri izlerdi.
HAYATI G.SARAY'DI
Büyüklerime sordum: ‘‘Kimdir bu insan?’’ ‘‘Turgay’’ dediler, ‘‘Bu bizim maskotumuz Karıncaezmez Şevki.’’ Zaten onun soyadına bakın, karakteri ve kişiliği hakkında hemen söz sahibi olursunuz. ‘‘Karıncaezmez’’ yani dolaşırken bile ayağının altına bakan, karıncayı bile incitmek istemeyen birisi anlamı çıkmıyor mu buradan? Aynı Karıncaezmez'i ben 19 yıl koruduğum G.Saray kalesinde her maçımızda İnönü Stadı'nın sağ tarafında iki direk arasında heykel gibi görürdüm. Hiçbir zaman bizi yalnız bırakmadı. Şöyle iki eli havada, sarı kırmızılı bayrak elinde yükselir ve tek kelime söylemezdi. Sadece bayrak sallardı. Biz hücum edersek o tarafa doğru 3-5 metre hareketlenir, gol attığımız zaman da o bayraklar öyle bir sallanırdı ki elinde, sanki en etkili rüzgar bile böyle bir tesir gösteremezdi.
Sonra ben futbolu bıraktım. Dostluğumuz hep devam etti. Büyük hastalıklar geçirdi. Çok eski bir Opel marka arabası vardı. İçi, sarı kırmızıydı. Vazolarının içinde sular vardı. Sarı kırmızılı güller, karanfiller tam tazeliğiyle her gün değişirdi. Onu anlatabilmek için onunla kısa bir süre de olsa yaşamak lazımdır. Ben bu güzelliği yakaladım. Son zamanlarında kız kardeşi ile birlikte yaşıyordu. Her zaman onu ziyarete gittim. Bende Galatasaray'a olan hasretini giderirdi. Galatasaray Spor Kulübü'nden çok şikayetçiydi. Ama gene de renk vermiyordu. ‘‘Canları saoğlsun’’ diyordu. Şimdi artık aramızdan ayrıldı. Yaşı 82 idi. Güle güle Karıncaezmez. Nur içinde yat.
Hürriyet
Karıncaezmez'e son görev
Türk futbolunun ilk amigosu Galatasaraylı "Karıncaezmez Şevki" İstanbul'da toprağa verildi. Yakalandığı amansız hastalıktan 81 yaşında vefat eden "Karıncaezmez Şevki"nin cenazesi, dün Fatih Camii'nde, kılınan cenaze namazını müteakip, Silivrikapı Mezarlığı'nda toprağa verildi. Törene, Galatasaray Yönetim Kurulu Üyesi Celal Gürcan, Profesyonel Futbolcular Derneği Başkanı Turgay Şeren, eski başkanlarından Ali Uras ve eski yöneticilerden Ergun Gürsoy, eski milli futbolcu Kadri Aytaç ve yakınları katıldı.
Radikal
Son 90'ı göremedi
Galatasaray'ın efsanevi taraftarı Karıncaezmez Şevki, hayatını verdiği sarı - kırmızılılar yarı finale kalmadan birkaç saat önce hayata veda etti
Ercan Güven Spor Servisi
Karıncaezmez Şevki tam 81 yıldır beklediği Galatasaray'ın yarı final vizesini saat farkıyla göremedi ama, hayatını sarı - kırmızı bir halı gibi önüne serdiği kulübünü, o çoktan Avrupalı yapmıştı İstanbul sokaklarında...
1950'li yıllardı...
Bugünkü anlam yüklemeleriyle asla amigo denemeyecek, olsa olsa Galatasaraylılığın sokaktaki temsilcisi Karıncaezmez Şevki, hiçbir zaman 30 kilometreyi geçmediği ünlü Opel taksisi ile Taksim'den Mithatpaşa'ya inerdi.
O zamanlar kapalı tribünün deniz tarafındaki iki direk arasını tıka basa dolduran Galatasaraylılar'ın önünde yerini alır, tüm beyefendiliği ile maçı izlerdi.
Gölün heykelini dikerdi
Galatasaray gol attığında taş kesilirdi Karıncaezmez.
Elinde bayrağı ile adeta tribüne golün heykelini dikerdi... Maçın önemine göre canlı heykelini üzerine binlerce voltluk lambaların tutturulduğu pilonların tepesine taşıdığı bile olurdu. Yeri ne olursa olsun, onun için Galatasaray'ın golü saygı duruşu gerektiren bir eylemdi. Zaten Karıncaezmez Şevki için saygı, anahtar kelimeydi.
Hiçkimseden, beş kuruş para, bedava bilet ya da ikram talep etmedi. Sadece dün cenaze masraflarını Galatasaray üstlendi. Parası yetmediğinde gözyaşlarıyla Opel'ine veda etti, eline geçen parayı yine Galatasaray'a yakın olabilmek için eritti. Gün geldi, aç kaldı Şevki, Belediye'de temizlik İşlerine girdi.
Karakteriyle örnek olduğu İstanbul sokaklarını bu kez arazözü ile yıkayıp tertemiz etti.
Final için yaşıyordu
Ardından, emeklilik ve hastalık - parasızlık - ilgisizlik üçgeninde kahve telvesi gibi koyu ve karanlık yıllar geldi.
Karıncaezmez Şevki, yine asaletinden ödün vermedi ve kabuğuna çekildi. Kızkardeşi Nuriye Haskatar'ın yanına sığındı. Sekiz yıl önce merdivenden düşüp bir kolunu kaybetti. Hasta akciğerlerine Galatasaray'ın Avrupa finalini görebilmek için zorlukla hava çekiyordu. Ama sürdüremedi. Saat farkıyla kaçırdı, yaşadığı gibi vakur bir şekilde göçtü gitti.
Hayal etti, göremedi
Evet, 30 yıl sonra dün cenazesinde hatırladık Karıncaezmez'i...
Kızkardeşinin 17 yaşındaki torununun sözleri, sanki Karıncaezmez'in son yıllarının bir özetiydi:
"Cenazede anladım; büyük dayım ne kadar önemli bir insanmış..."
Öyleydi...
Ama yaşamına bakanların bunu bilmesi olanaksızdı. Belki gönderilen kamyonlar dolusu çelengin parası sağlığında ona verilseydi, son günlerini daha rahat geçirebilirdi.
Gerçi kabul eder miydi, bilinmez... Tek istediği bugünkü gibi bir Galatasaray ve ilgiydi...
Dün ikisi de gerçekleşti...
Milliyet
Onun o müze gibi arabasına bindiğim günleri yaşadım.Bana bunları anımsattığı için sevgili yeğen Space Cem'e çok çok teşekkür.