Benim Dengemi Bozmayınız ; Turgut Uyar

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan faraklit Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 0
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 19,662

faraklit

Ana Kamp
Mesajlar
51
Tepkime Puanı
1
(4 Ağustos 1927 Ankara-22 Ağustos 1985 İstanbul
İstanbul'daki ilköğreniminden sonra, Konya Askeri Okulu, Bursa Işıklar Askeri Lisesi ve Askeri Memurlar okulunu bitirip Posof, Terme ve Ankara'da personel subayı olarak görev yaptı. 1958'de askerlikten ayrılarak Türkiye Selüloz ve Kağıt Sanayii'nin Ankara şubesinde çalışmaya başladı. Emekliliğinden sonra İstanbul'a yerleşti.

Hece ölçüsüyle yazdığı ve toplumsal konuları işleyen ilk iki kitapı Arz-ı Hal(1949) ve Türkiyem(1952)'den sonra, Dünyanın En Güzel Arabistanı 'yla bireyin iç dünyasına yönelerek yalnızlığın ve çıkışsızlığın peşinde olmuştur. Tütünler Islak(1962) ve Her Pazartesi(1968) 'de koruduğu bu çizgiyi, Divan(1970) 'la geleneksel şiirin kalıplarına, Toplandılar (1974) ve Kayayı Delen İncir (1982) 'le söz konusu dönemde yaşanan sınıfsal mücadelenin yansımalarına yerini bırakmıştır

Denge

Sizin alınız al inandım
Morunuz mor inandım
Tanrınız büyük âmenna
Şiiriniz adamakıllı şiir
Dumanı da caba
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız

Bütün ağaçlarla uyumuşum
Kalabalık ha olmuş ha olmamış
Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum
Ama ağaçlar şöyleymiş
Ama sokaklar böyleymiş
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız Aşkım da değişebilir gerçeklerim de
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
Yangelmişim dizboyu sulara
Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
Hiçbirinizle döğüşemem
Siz ne derseniz deyiniz
Benim bir gizli bildiğim var
Sizin alınız al inandım
Sizin morunuz mor inandım
Ben tam dünyaya göre
Ben tam kendime göre
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
SADABAD’A KASİDE



Hazır bulunanların hepsi bahar mevsimini tanıdı
Lale uzun boylu nazdan, gül kendi ismini tanıdı

Su güneye yöneldi hazdan, çiçekle birlik aktılar
Hazır bulunanlar pişmanlıkla kalubelasını tanıdı

Bahar bir nisan olarak geldi, gönderi renk renk dolu
Umut öylece umutsuzluk biçiminde hasmını tanıdı

Yakınmalar bitti, elpençe durdular gelişen şeye
Aşklar aşkları, otlar otları yani ki herkes hımsını tanıdı

Kimin aklı bir bahardan daha çok olabilir sorarım
O yeşili ve pembeyi birlikte görünce resmini tanıdı

İstanbul’un öyledir baharı, çaresiz alkış tuttular
Ten uyandı, herkes kendi olan cismini tanıdı

Ne denmiş akıp giden her suyla akıp giderim
Çünkü sevdim çünkü bu yüzden güçlü bileklerim kanadı

Sahici mi elinde tuttuğun o kartal kanadı
Sen tuttun acıdan benim ellerim kanadı

Bir geceyi geçirmek için bin türlü kalp ilaçla
Dövündüm çırpındım bilsen nerelerim kanadı

Hazır bulunanlar davranıp saatlerini kurdular bahara
Ey diriliş sana kurulmuş saatlerim kanadı

Avlananlar, ağaç budayanlar sularınız bir ırmakta
Yavaşça geldim durdum beklediklerim kanadı


Ey yaz güneşine bıraktığın alnın bana gel
Alnımdan damla damla süzülen terlerim kanadı

Yüreklerimiz bir dağ serinliği taşırken birlikte
Birden boşta bırakılan bir yerim kanadı

Kanasın varsın ne varsa biraz kanamalıdır
Benim bunca yıldır günlerim gecelerim kanadı

Hazır bulunanların hepsi evet dediler el bağladılar
Benim hepsinin üstünde iliklenmeyen düğmelerim kanadı

Ey yaz gecesi gel artık gidelim suya girelim
Çünkü biliyorum sahici elindeki o kartal kanadı

Ey güzel bahar gökü seni her şeyle birleştiriyorum
Çünkü ey yaz gecesi çünkü her yerlerim kanadı

Bahar hep bir anı sanılır nerde olsa gerçektir aslında
İstanbul mesirelerinde ve Muş’ta aynıdır tadı

Kankentleri

Kan akıyor penceresi karanlık evlerden
Ölü kadınların üstüne tuğlaların üstüne
Denizse aydınlık ve incili mavili taşrada
Kana doğru ürkek en güzel yaban balıklar
Bu kandır akıttığımız sıkıntılı pazarlarda
Üst üste yergökyüzüne içki şişelerine

Kan içinde elleri ve obur parmakları
Boşnak değil çocuklar dondurmacılarda
Mezarlı eyüplerde ve deniz kenarlarında
Sarışın kafaları ama analı babalı
Kan akıyor ahşap yapılardan sokaklara sokaklara
Mavi ülkeleri tatsız kısa pantolonlarda Kan akıyor oluklardan öyle kan
Boyanır batmış gemiler perşembesi
Bir tesbih bir zımba bir yazı makinesi
Çektikçe böyle katil kıralları


MÜNACAT

Birden hatırladık seninle buluşamadığımız günleri
Gel ey büyük bakış yüce suskunluk gel artık beri

Kentleri ve kasabaları ve köyleri çevirdik senin adına
Kapıları tutmaktan artık herkesin nasır oldu elleri

Olsun daha da tutarız sen varsan düşüncelerimizde ama gel
Tutarız karaları ve denizleri ve yaşayan yürekleri

Kendin karşı koydun yaptığın saraylara zindanlara tellere
Yine kendin kullan artık kendi yaptığın tüfekleri

Bozgun bir şubat sensin, ekmek ve kan senden, ekim sensin
Nerende taşır büyütürsün nerende sonsuz gelecekleri

Hatırla, kendini hatırlat, o büyük haklılığı denize giden
Hatırla, karada ve denizde onardığın her yeri

Hatırla, karada büyük taşları üst üste kodun, hatırla
Yürüttün canalıcı denizlerde cesur gemileri

<<… senin hüznün bir yazgıdır, bir eski zamandır
Büyüksün artık büyük dirimine beni inandır

Bir değişmezlik sanırsın çoktan beri her şeyi oysa
Bir vakitler güneyde öyle kötü kullanılmış ki…>>

Gecikmiş bilgeliğin yaşamış bir eski ağacı hatırlatır
Ki sen emzirirsin her duyguyu, sen beslersin kalemleri

Sen yarattın, sendeyiz, suyumuz, toprağımız kanımız senden
Ey yüce bekleyiş, sanki bu kalın eller kimin elleri

Artık bize soluk ver, bizi besle, kendini hatırla
Ey biraz yavaş, biraz kutsal, beklerken az sevinçli

Seni bağışlamam çünkü ben büyük bir dirim taşırım
Çünkü ben ey derim ve severim ey demeyi bilenleri

Biz bir aşk nedir biliriz seninle, biz biliriz
Ey kim varsa orda o tek olanın adına çekin kürekleri



Turgut Uyar

İYİMSER BİR SONUÇ’A

Ben bir gün giderim ki neyim kalır
Eksik bıraktığım her şeyim kalır

Yaz günü kim ister ki öldüğünü
Eksik bıraktığım her şeyim kalır

Yaşamam bir beyazlık gibi sanki
Eksik bıraktığım her şeyim kalır

Genişlerim dağılırım beyazım
Ben bir gün giderim ki neyim kalır

Ben bir gün giderim ki ey diri at
Elbette benim de bir şeyim kalır

Bir Gün Sabah Sabah

Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
Uykudan uyandırsam seni:
Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç'ten.
Vapur düdükleri ötmededir.
Etraf alacakaranlık,
Köprü açıktır henüz.
Bir gün sabah sabah kapıyı çalsam...

Yolculuğum uzun sürmüş oldukça
Gece demir köprülerden geçmiştir tren.
Dağ başında beş on haneli köyler,
Telgraf direkleri yollar boyunca
Koşuşup durmuş bizle beraber.

Şarkılar söylemişim pencereden,
Uyanıp uyanıp yine dalmışım.
Biletim üçüncü mevki,
Fakirlik hali.
Lületaşından gerdanlığa gücüm yetmemiş,
Sana Sapanca'dan bir sepet elma almışım..

Ver elini Haydarpaşa demişiz,
Vapur rıhtımdadır pırıl pırıl,
Hava hafiften soğuk,
Deniz katran ve balık kokulu
Köprüden kayıkla geçmişim karşıya,
Bir nefeste çıkmışım bizim yokuşu...

Bir gün sabah sabah kapıyı vursam,
-Kim o ? dersin uykulu sesinle içerden.
Saçların dağınıktır, mahmursundur.
Kimbilir ne güzel görünürsün sevgilim,
Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
Uykudan uyandırsam seni,
Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç'ten.
Fabrika düdükleri ötmededir.



Hızla Gelişecek Kalbimiz

hızla gelişecek kalbimiz
kalbimiz hızla.
Sürgünlerin umutsuzluğunda
kirik kalpler, yaralılar, onulmazlar
farksız çarpanların umutsuzluğunda
ve köprübaşlarının umutsuzluğunda
ve köprübaşlarının umudunda.
Sular bitse bile, çiçekler atılırken oralara
temiz bir ilişkinin bulutsuzluğunda
ve eski dağlarda, eski dağlarda kış
kovalarken ülkesini
hızla gelişecek kalbimiz.
Kendi öz hüznümüzün öz tarlasında
bozkır dayanıklılığımızın tarlasında
kalbimiz
ellerimiz ayaklarımız arasında
ve kimsenin bölemediği şarkiyi
güllerin, buğdayların ve acının şarkisini
bir haziran uygulayacak sesimize.
Sütçünün sesiyle birlikte
erkenci işçilerin sesiyle birlikte
söförün sesiyle birlikte
sabah başlamış sarhoşların sesiyle birlikte
yaman sarhoşların sesiyle birlikte
ve yeni uyanışların ve yeni doğmuşların
ve herkesin ve herkesin
sesleriyle birlikte
bir haziran uygulayacak
kimse bölemeyecek ve kalbimiz
hızla gelişecek.

Yıkıntılara karışan eski bir bahar
büyük olmaya elverişli bir bahar
eskiden yaşanılmış ve her şeye rağmen
insanlara göre bir bahar
suların kana kestiği yahut
suların kana kestiği bir bahar.
Hızla gelişecek kalbimiz
bir mavilik kalıbında
bir odada, en olağan bir odada
en sade, en insanca bir odada
bir kadınla bir erkeğin olduğu bir odada
bir kadın bir erkeğin
bir kadınla bir erkek olduğu
ellerin ve omuz başlarının
birbirini bulduğu.
Birden gerçekliğini algılayarak
saat çalınca ve görünce güneşi
birden vazgeçilmezliğini algılayarak
önemli ve gerekli buluşunu kendini
birden hatırlayarak
geleceğe hazırlayınca olanca göğüslerini
ve her şeye ve ölüme. Kalbimiz
hızla gelişecek
çağımıza pek uygun bir hızla
gelişecek kalbimiz
(...)kalbimiz
yerin ve göğün alt edilmez bir dirilikte olduğu
tutkumuz, direnmemiz, ellerimiz, kalbimiz.
Kalbimiz
kalbimiz hızla gelişecek


SADABAD’A KASİDE en sevdiğim şiiridir
 

Etiketler
Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,425
Mesajlar
1,517,790
Kayıtlı Üye Sayımız
172,071
Kaydolan Son Üyemiz
kalenbuk

Çevrimiçi üyeler



Geri
Üst