"ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE SAYGI" gezimiz.

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan cygnet Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 18
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 5,245

cygnet

Kamp I
Mesajlar
199
Tepkime Puanı
24
Sayın Gezenbilir dostları.. Bu gezimize ait anılarımı yazmaya başlamadan önce değinmek istediğim bir kaç bilgi var.. Topu topu 3 gün süren bu gezide yaşadıklarımız , gördüklerimizden sonra ister istemez insan duygulanıyor...2005 te de ben burayı gezmiştim ama o kez sanki turistik bir gezi sıfatıyla bakmışım olaya ki aklımda kalan bir kaç yerden başka herşey silinmiş gitmiş hafızamdan.. Bu kez 18.Mart haftasında TV larda izlediğim belgesellerden çok etkilendim ve yaz tatiline başlamadan önce ilk gezimizi buraya yapmak istedik ailece.. Gördüm ki GELİBOLU YARIMADASI MİLLİ PARKI'nın ANITKABİR'den hiç farkı yok..O kutsal toprağı gezerken "dönüşte ilk işim buralara gezenbilir dostlarının da gelmesini tavsiye etmek olsun" diye aklımdan geçirdim..Şimdi bu tavsiyeyi yerine getiriyorum...MUTLAKA GELİN Gelibolu Milli Parkına arkadaşlar...Ama çarşıya markete gider gibi değil...Gelibolu içinde ki SHELL istasyonunda bölgenin haritasını 1 TL karşılığında satın alın..Ve bölgede yer alan tarihi yerlerin değerini anlatan bir rehber kitapçık edinin..Size SALİM DAĞ adında bir yazarın ÇANAKKALE ŞEHİTLİK MAHŞERİ adlı kitabı tavsiye ederim...Anlatım enfes..Sanki oarada o anı yaşıyorsunuz.. bu tür kitaplar işportada satılıyor , ben 57. PİYADE ALAYI ŞEHİTLİĞİNDE satın aldım ve elimden bırakamadım..
Bu gezinin anılarını sizlere gün gün aktarmaya çalışacağım...Çektiğim 178 adet fotografı burada yayınlayamayacağımı biliyor ve açıkçası üzülüyorum da..Eklemeye çalışacağım fotolar size pek bilgi vermeyecek , işte onun için buraya mutlaka gelmenizi öneriyorum. Yazı bir kaç gün sürebilir , çünkü geziden dün gece geldim ve bugün yazmaya başladım..Edindiğim dökümanları açtıkça meğerse o tarihi bugüne , buraya taşımışız , şimdi anlıyorum...Yazmak dert değil de çekilen fotoların piksel boyutları çok zaman kaybettirecek..
21.Mayıs.2012-Ptesi : Gideceğimiz mesafe toplamda 340 km olduğu ve bunu en çok 4-5 saatte alabilecğimizi düşündüğümüz için yola sabah 07.15 de çıktık..TEM otoyolunda Kozyatağı'dan Avcılar'a dek 95 dk da gelebildiğimizde ancak 60-70 km hıza ulaşabildik...Ondan sonrasında ta Keşan'a dek sorunsuz yola devam ettik..T5 tipinde ki arabamızın max hız limitinin 100 km olmasını bilmemize rağmen Keşan girişinde nasılsa 101 km ile radara girince malesef 154 TL lık cezayı yemekten kurtulamadık :mad: ...Ondan sonra ta Gelibolu'ya dek dertsiz tasasız yola devam ettik ve 11.45 de ilçeye vardık...Yakıt takviyesi için girdiğimiz SHELL istasyonunda ki, elemana bölge hakkında kısa bir bilgi sorunca bana 1 TL karşılığında bir harita verip , harita üzerinde de kalemle nereden nereye kaç km dir , ilk önce gideceğimiz yerin neresi olacağını...vs. işaretlerle izah etti..Hatta istasyonda ki bir müşterinin de bize "Bigalı köyünü görmeden gitmeyin" uyarısı üzerine ilk gideceğimiz yerin orası olduğunu tespit etmiş olduk.İstasyondan çıkıp, 20 km kadar gidince yol üzerinde ki tabelada BİGALI KÖYÜ nü okuyunca sağa saptık..Tabelalar bizi köye hemen götürdü.
 

Etiketler
Ynt: "ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE SAYGI" gezimiz.

cygnet' Alıntı:
max hız limitinin 100 km olmasını bilmemize rağmen Keşan girişinde nasılsa 101 km ile radara girince malesef 154 TL lık cezayı yemekten kurtulamadık :mad:
Geçmiş olsun. :(
Paylaşım için teşekkürler. Devamını bekliyoruz. :smiley:
 

Ynt: "ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE SAYGI" gezimiz.


Devam edeceğim ama sitede ki sorun uzun sayfalar halinde yazmama imkan vermedi..
Sorun bende mi , sitede mi çözemedim.. Hevesim kaçtı.
 

Ynt: "ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE SAYGI" gezimiz.

Aman hevesiniz kaçmasın; Güzel paylaşımınız sürsün. :smiley: Fotoğraf yükleme konusunda bir sıkıntı var ama çözülmesi için Sedat Bey uğraşıyor, sizde başka bir sorun mu oluştu?

Cavid Sezen
 

Ynt: "ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE SAYGI" gezimiz.

Merhabalar,
Gezinizin devamını bekliyoruz,
Çanakkale bölgesinden çok defa geçmişolsamda şehitliği gerektiği gibi ziyaret edememiştim.İstanbul-Küçükyalı'da yaşadığımız dönemde kaçdefa 18 mart günü ve 24 nisanda buralarda olmayı okadar istemiştik ki fakat başaramamıştık,
Kızımın eğitimi için Çanakkale'ye taşındık ve tüm bölgeyi çok güzel vede tadını çıkartarak gezip şehitlerimizi ziyaret ettik,
Şehitlerimizin ruhları şaadolsun, mekanları cennet olsun.
Türkülerle kalın, sağlıkla kalın.
 




Ynt: "ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE SAYGI" gezimiz.

Devam etmeye çalışayım..

NEDEN ÇIKTI ÇANAKKALE SAVAŞI?.. Almanlarla Ruslar harbediyorlardı..2 Alman gemisi boğazlardan geçip bunlara Osmanlı bayrağı çekilir.. Bu 2 zırhlı Karadenize açılır ve Rus limanlarını topa tutarlar.. Ruslara yardıma gitmek isteyen İngiliz,Fransız donanmaları da boğazlardan geçmek zorundadır..Osmanlılar da buna izin vermezler.. Bu açıklama harbin asıl sebebi gibi bize öğretilmişse de perde arkasında ki asıl sebebi Avrupa'da tarih felsefesinin babası olarak bilinen ingiliz tarihçi Arnold Toynby şöyle açıklamıştır.. " Eğer tarih sahnesinden Osmanlıyı çekip alırsanız, geriye ne kalır?. Osmanlı olmasaydı bugün bütün kuzey Afrika ,Balkanlar, Kafkasyanın batısı , Anadolu ve Kudüs ile Konstantinopolis hristiyan ülkesi olacaktı.. Ortadoğu ise, islamiyet adacıkları halinde azınlık dini olarak kalacaktı".. Buradan çıkan sonuca göre Osmanlının iskeletini meydana getiren ruhun yani türk milletinin tarih sahnesinden çekilmesi gerekiyor..Bu fikir tüm batılı çocukların bilinç altına yıllarca yerleştirilmiştir..İşte bu hedefe varmak için verilen toplu mücadelenin adı GELİBOLU SAVAŞIdır.. Yine buna benzer bir açıklama da Londra'da yayınlanan Sunday times gazetesinin en üst görevlisi Ashmead Bartlette'den gelmiştir.." İlk ingiliz harb gemisi boğazdan geçtiği anda Avrupa'da Osmanlı devletinden iz kalmayacaktır..Hristiyanlık alemi Fatih Sultan Mehmed'in 1453 de İstanbul'u almasının öcünü almak için topluca harekete geçmiş bulunuyor..Bu, öyle kanlı bir savaş olacak ki , ya Ayasofya tapınağı Hristiyan aleminin eline geçecek , ya da hilal üstü başı kana bulanmış yeniçeri askerlerinin İstanbul'a muzaffer olarak girdiği günden daha çok şan ve şeref yaşayacaktır...........". (kaynak : Salim Dağ - Çanakkale şehitlik mahşeri kitabı) Demeçlerden de anlaşılacağı üzere 2 alman zırhlısına Osmanlı bayrağının çekilmesi sonunda hristiyan alemi donanmasının Ruslara yardıma gitmesi filan safsatadan ileri değil.. Bu topraklar her çağda ,hep hristiyanların iştahını kabartmıştır ve devam da edecektir..Allah korusun , iştahları boğazlarında tıkansın..

BİGALI KÖYÜ : Müttefik kuvvetlerin Çanakkale boğazını denizden geçememesi üzerine karasal çarpışma kararı alırlar ve belirlenen 5 koya kuvvet çıkarmaya başlarlar..M.KEMAL de birliği ile BİGALI köyüne gelmiştir. Askerleri ile bir düzlükte çadırlarda kalmaktadırlar..Köyün ahalisinden biri M.Kemal'e kendi evini verir orada kalmasını sağlar..M.Kemal de tüm şahsi eşyaları ile bu 2 katlı sarı badanalı eve yerleşir.. 1 Çalışma , 1 misafir odası , 1 kileri , 1 mutfak ve banyosu olan bu ev 150-200 m2 kadar bir bahçe içindedir..Bahçenin etrafı yüksekçe bir duvarla çevrilidir..Tavanı çok alçak olan ve son derece mütevazi hatta imkansızlıkların kol gezdiği bir evdir burası.. 1915 de bu bölgede ki bir köyde bu ev M.Kemal için "villa" gibi gelmiştir kesinlikle.. Çalışma odasında ki ahşap masa ATA'nın gerçek masasıymış.. Yatak odasında ki yatak ve at kırbaçı da öyle.. Diğer eşyalar ise benzetme amacı taşıyor.. ATA burada bir kaç hafta kalmış.. Conkbayırına çıkan düşman kuvvetleri,karşılarında zayıf bir direniş bulunca ilerlemeğe başlamışlar..ATA da cepheden gelen top seslerini duyunca birliği ile cepheye hareket eder..Ve köyden ayrılır..

Kullanmak istediğim 6 parça fotografı malesef ekleyemiyorum , o nedenle geçip, metine devam ediyorum.
Bu evden ayrılıp köy içinde müze olarak kullanılan başka bir eve girdik...Burada da savaşta kullanılan ve savaştan geriye kalan bazı silah, mühimmat ve eşyaları sergilemişler...Belki başka kaynaklarda sizlerin de görmüş olabileceğiniz türden eşyalar vardı burada..Savaştan kalan mermiler , dürbünler , muhtelif bayraklar , kılıçlar...vs. Ancak 2 eşya çok ilgimi çekti... Birincisi Topuk patlatan çiviler..Fransızlar kasalar dolusu olarak, 3 bacaklı ve atılan yerde mutlaka 1 bacağı havaya doğru kalıp üzerine basıldığında sivri ucu ayağa girdiğinde kesin saf dışı bırakır basan askeri..Sonu kangrene gitmiş pek çok askerimiz olmuş savaşta...Diğeri de balmumu ...Müttefik zırhlılarının devasa çapta ve 490 kgr a dek attığı top mermilerinin çıkardığı korkunç patlama sesini bastırmak için düşman subayları kulaklarına balmumu tıkamışlar. Az daha unutuyordum..Bir sergi vitrini içinde 2 adet bej renkli seramik ufak fıçıyı çok merak ettim ama burada ne işi olduğunu önce kestiremedim ve sordum görevliye.." savaşı kazanacaklarını sanıp kutlarken şarap içeceklermiş -----ler" deyiverdi...Daha sonra okuduğum bir kitapçıkta İngilizler, boğazdan kolayca geçtikten sonra İstanbul'da rom içerek kutlama yapmak üzere birbirlerine randevu verdiklerini okudum...İnsanın kendine bu denli güveni biraz fazla değil mi ?.. Bir de Mehmetçiğin giymeye mecbur bırakıldığı meşinden mamul çarıklar çok yüreğimi parçaladı...Sadece ayak parmaklarını içine alacak şekilde üstü olan ve meşinden bir uçkurla ayağa sabitlenen son derece basit bir giyecekti bunlar..( Geziden sonra İstanbul'a döndüğümde oradan aldığım bir rehber kitapçıkta Mehmetçiğe ait menkıbeleri , yabancı asker , subay ve devlet adamlarının Mehmetçik için söylediklerini okuyunca Mehmetçiğin bu savaşı hangi şartlarla kazandırdığını çok daha iyi anladım)..

Sonra ki ziyaret yerimiz HASTANE ŞEHİTLİĞİ oldu...Bu arada bahsetmeden geçmeyeyim...Gelibolu yarımadası milli parkı içinde kalan tüm ziyaret yerlerinde otopark yeri var ve çok düzenli...Park yeri aramak gibi bir dert yaşanmıyor.. Burasının adı "şehitlik" olursa seyredilen yerleri sinema seyreder gibi seyredemeyeceğiniz aşikar..Yine özetle birkaç cümleyle dikkat çeken noktaları aktarayım...Daire şeklinde çimenlik bir alanın çevresini yerden 60 cm yüksekliğinde bir duvarla çevirmişler..Bu duvarın üzerine burada temsilen yatan Mehmetçiklerin kimliklerini sarı renkli zemin üzerine beyaz harflerden oluşan kitabeler yerleştirmişler..Önce saymaya başladım..800 e dek saydım , baktım bitmiyor bıraktım..Sayarken 2 can alıcı kitabe karşısında tüylerim diken diken oldu..Gördüğümü kafamda canlandırmağa çalıştım , yani o anı yaşamağa çalıştım ve o Mehmetçiği öyle sevdim ki..Kitabede aynen şu yazılıydı.." Yapabildiğimiz tek şey dilinin altına bir morfin tableti koymaktı"... Bunun anlamını da yine İstanbulda okuduğum o rehber kitapta buldum..Cephede yaralanıp kolu,bacağı yarım kopmuş olarak buraya hastaneye getirilen Mehmetçiğin o uzvunun tümden kesilmesi gerekiyormuş.Keserken canı çok acıyacak tabi..O nedenle dil altına bir morfin tableti konuyormuş ki, bağırsa bile acısını duymasın diye..
İkinci kitabede de şu yazıyordu. " Bir ateş açtılar üzerimize ve 26. alayı toprağa gömüverdiler..Belimden ve bacağımdan yaralandım..Çalı dibinde doktor yaramı sardı da sipere geldim yine"..

Bu kıyım dediğim savaşta resmi kaybımız 253 000 şehit olarak belirtiliyor hep ama başka kaynaklar bunun 300 000 üzerinde olduğunu vurguluyor ki okuduğum belgelerden bunun daha gerçekçi olacağını sanıyorum..Müttefiklerin kaybı ise 285 000 civarında deniyor...Tüm bu sayılara gazi ve kayıplar dahil değil..

Buradan ayrılıp güneye inmeğe devam ederken yolumuz üzerinde "MEHMETÇİĞE SAYGI ANITI" olarak isimlendirilmiş bir heykele rastladık....Mehmetçik, savaşta yaralı bir İngiliz subayını kollarına almış , onu siperine taşıyordu...Bu heykel temsili filan değil , aynıyla gerçek olmuş..Savaşta bazan siperler arasında ki mesafe 8-10 mt ye kadar azalmış..Ve zaman içinde bir kaç kez el değiştirmiş...Yine böyle göğüs göğüse bir savaş anı içinde Mehmetçik, süngülediği bir İngiliz subayını orada yerde bırakmaya gönlü razı olmamış ve siperinden çıkıp onu kucakladığı gibi kendi siperine dek taşımış..Bu enstantaneyi gören İngiliz askerleri ateş etmeyi bırakmışlar ve donup kalmışlar.
Tüm bu anları savaşta subay olarak yaşayan Avustralya genel valisi savaştan sonra aynen şöyle demeç vermiş.." Biz Çanakkale yarımadasından Türklerle savaşarak ve binlerce insanımız kayberek kahramna türk milletine ve onun eşsiz vatan sevgisine duyduğumuz takdir ve hayranlıkla ayrıldık..Bütün Avustralyalılar Mehmetçiği kendi evlatları gibi sever..Onun mertliği, vatan ve insan saygısı siperlerdeki dayanılmaz heybet ve cesareti bütün Anzacları hayran bırakan yurt sevgisi insanlığın örnek alacağı büyük hasletlerdir..Mehmetçiğe minnet ve saygılarımla...- Lord Casey".
 

Ynt: "ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE SAYGI" gezimiz.

Nihayet KANLISIRT denilen, feci savaşların yaşandığı bölgeye geldik...Geniş bir otoparkı vardı ve Allah'tan arabamızı kimseyi rahatsız etmeyecek, kuytu bir yere parketmişiz...Arabayı bırakıp 57 nci PİYADE ALAYI ŞEHİTLİĞİne geldik...Çok önce ki senelerden burayı hatırladım..Bir mermiye benzetilmiş , 3 gözlü bir abidenin ta çok uzaktan görüldüğü ve onun da altında 2-2,5 mt yüksekliğinde bir taş kaidenin olduğu , ön bahçenin de şehitlik olarak tasarlandığı bir kutsal mekan burası..Kare şeklinde ki taşlara temsilen defnedilmiş Mehmetçiğin künyeleri kazılmış...Baba adından sonra kendi adı, ordu içinde ki yeri( 57.alay,2.tabur gibi) memleketi ve doğum-ölüm tarihi yazılı...Okuduğum taşlardan bir kaçına takıldım..Geldiği yer olarak Mekke... Kudüs..., Manastır yazıyordu..Düşündüm..Elin gavuru ta Senegalden,Avustralyadan,Hindistandan ve kendi vatanı için değil de kendisini sömürenin adına savaşmaya buraya geliyorsa....
O mermi şeklindeki abidenin altında ki taş kaidenin üzerine 57 nci alayın şehit Mehmetçiklerinin adı kazılarak yazılmış..Gruplar halinde yazıldığı için saymak kolay oldu..1475 şehit Mehmetçik varmış bu alayda.

Bu şehitlikten 30-40 basamak merdivenle aşağı inince KESİKDERE ŞEHİTLİĞİne geldik...Buradan çıktık ve KORKU DERESİ adı verilen bir yere geldik..Korku deresi'nin daha gerisinde ARIBURNU YARLARI var..Burada da korkunç savaşlar olmuş, kan gövdeyi götürmüş..MEHMET ÇAVUŞ ANITI ve az ilerisinde ki ANZAC ŞEHİTLİĞİ hep bu kısa aralıklı alanın içinde..
Bir ara artık bir yer bulup oturalım ve dinenme ihtiyacı duyunca hemen yanda ki sıra sıra duran işporta standlarının arkasında ki bir banka çönüverdik..Akşamın 17.00 sini geçse bile hava neredeyse 25 C civarında sıcaktı.. İşte o sırada önümdeki standda bir kitap tezgahı gördüm..Halen elimden bırakamadığım rehber kitabı orada aldım.. Kitap , her yerin önem ve anlamını en ince detayı ile anlatmış..Ayrıca menkıbeler de var ki o bölüm çok duygu yüklü..(yazarın adı : Salim Dağ..Tarih öğretmeni..Kitabını kesin tavsiye ederim.)

Tüm bu yerleri takatımızın son kertesini kullanarak ziyaret edip otoparka geldiğimizde hayretler içinde kaldık...İstanbul'dan buraya gezi düzenlemeyen belediye kalmamış...Üsküdar, Beşiktaş,Bakırköy,Zeytinburnu belediyeleri otobüslerle bu otoparkı öyle bir doldurmuşlar ki , sanki Esenler oto garajı olmuş alan... Otobüs kaptanlarının eskort yardımı ile park yerinden çıkabildik ve ayrıldık...
Yol üzerinde KEMALYERİ mevkiinde ki kitabeyi görüntüledim...M.Kemal buraya bir ara gelip karargahını kurduğu için bu adı vermişler..

Milli park içinde ki tüm yollar sanki dün asfaltlanmış gibi tertemiz, engebesiz..Güvenle gidiyorsunuz...Ama eğer elinizde bir bölge haritası yoksa aynı yoldan birkaç kez geçer durursunuz , çünkü işaret tabelaları bazı yerlerde yetersiz..

Bugün içinde çıkarmaların yapıldığı alanlarda ki kara savaşlarının yapıldığı bölgeleri gezip Eceabatta boğaz kıyısında daha önce gözüme kestirdiğim sakin bir yere kampervanı çekip keyifli bir akşam yemeği yedik.. Yanımıza mayo almış olsaydık, 3 mt önümüzdeki boğaz sularına atlamak işten bile olmayacaktı...Geceyi burada tüm günün yorgunluğu ile ve gördüklerimizin üzüntüsünü içimize atarak geçirdik.

(yarın tabya ve Nusrat mayın gemisi ziyaretleri.)
 

Ynt: "ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE SAYGI" gezimiz.

22.MAYIS-SALI: Sabah günlük planımızı uygulamak üzere 10.00 civarında yola çıktık..Eceabat-Kilitbahir karayolunda ilerledik...Çanakkale boğazının en dar yeri olan KİLİTBAHİR'e geldiğimizde kale karşıladı...Denize sıfır konumdaki kaleye malesef giremedik çünkü 3 aydan beri tadilattaymış ve kapalıydı..Önünde de otobüsler boydan boya parkedip ön cephesini kapatınca en can alıcı yer olan ön cepheyi yarım yamalak bir halde görüntülemeye çalıştım..Sonra yaya olarak arkasına geçtik ve arka cephesini çektim...Kale , İstanbulu güvenceye almak üzere İstanbulun fethinden 10 sene sonra F.S.Mehmet tarafından inşa edilmiş...3 Yapraklı yonca şeklinde..İç ve dış surları var..Dış surların kalınlığı 6 mt, iç surların ise 4 mt olduğu yazılı ..Aslında dışında etrafında hendekler varmış ve içeri inen-kalkan köprülerden girilirmiş ama sonraları bu hendekler doldurulmuş, arazi düzletilmiş. Birçok tarihi eserimizi bozduğumuz gibi onun da orjinalliğini bozmuşuz..
NAMAZGAH TABYASI : Kaleden 100 mt kadar aşağıda ki bu tabya oldukça geniş bir alana kurulmuş..Savaşta bile Mehmetçik topluca önündeki düzlükte namaz kıldığı için bu ad verilmiş..İçeri girdik..2 TL ödeyerek müze haline getirilmiş kalın duvarlı ve tavanlı mekanda bir DVD sunumu yapılan ve 25-30 kişinin oturabileceği bir salon oluşturulmuş..Burada 8 dk.lık bir sunum izledik..Savaşın başlama sebebi ve ilk günlerde yaşananları orjinal görüntülerle anlatıyorlar..Burada bana göre en çok ilgi çeken oda ise şuydu..Bir muhabere odasında 3 Mehmetçiğimiz var..Biri telsiz başında ve fondan gelen temsili gür seste Mecidiye ve Hamidiye tabyalarını düştüğünü buraya iletiyor. Ses , olabildiği kadar o anı gerçekleştirmiş ki ister istemez pür dikkat kesiliyor ve izliyorsunuz..
Aynı bina içinde ve bir başka bölümde de savaştan kalan top mermi çekirdekleri yan yana konup teşhir ediliyor..Gülleler, havan topu ve diğerleri....Sonra sahile doğru yürüdük..Orada da savaşta kullanılan bir top mekanizması vardı.. Yüzümüzü sahile döndüğümüzde sağ yanda sıra sıra cephanelikler yer almış...

Olan biteni anlatıyorum ama canlı gözle görmek kadar ilginç olamayacağını bildiğim için sizleri mutlaka bu kutsal topraklara davet ediyorum..Çok değil sadece 2 tam gününüzü verin..Şu an yaşamakta olduğumuz hürriyeti,huzuru borçlu olduğumuz 300 000 e yakın şehidimizin belki de ruhlarının hala dolaştığı şehitlikleri , tabyaları kendiniz görün ve olayları içinizde yaşatmaya çalışın..Canlandırın içinizde... Size bunu yürekten tavsiye ediyorum.

Namazgah tabyasından ayrıldıktan kısa bir mesafe sonra RUMELİ MESUDİYE TABYASIna geldik... Saat 12.00 e geliyordu ve hava neredeyse 30 C lik bir sıcaklığa ulaşmıştı ve tabyaya merdivenlerle çıktık..Burada da Namazgah'ta ki gibi top yuvaları ve cephanelikler vardı ama bakımsızlıktan neyin ne olduğu pek anlaşılmıyordu...İnsan,tarihine bu kadar mı saygısız kalır anlam veremedim..Bu düşünce içinde kızgınlığımdan ayrılmak istedim..

Yolumuz üzerinde bu kez SEYİT ONBAŞI ANITI ile karşılaştık..Seyit onbaşının tarihi hikayesi çok ilginç..Mecidiye tabyasında ki 16 er şehit olup,24 ü de yaralanıyor..Ayakta sadece 3 asker kalıyor..Biri de Havranlı Seyid..Topun vinci de arızalanıyor dolayısıyla mermiyi yerden kaldırma işi yapamıyor..Bu sırada Ocean zırhlısı da İstanbul'a doğru ilerlemekte..Havranlı Seyid önce yerlerde çırpınan arkadaşlarına sonra da atılmayı bekleyen 3 mermiye bakıyor ve dudaklarından dökülen sessiz bir kaç cümle ile 217 kgr lık mermiyi bir hamlede kaldırıp namluya sürüyor..Atılan mermi Ocean'ı boğaz sularına gömüyor ve İstanbul da rahat bir nefes alıyor ..Havranlı Seyid'in bu akıl almaz başarısı kısa sürede duyuluyor ve birlik komutanı Cevat Paşa hemen tabyaya gelir..Seyi ile o anı ölümsüzleştirmek için fotograf çektirmek ister..Bunun için Seyid'in aynı çapta bir mermiyi kaldırması gerekir ama Seyid yaptığı her hamlede başarısız kalır..Cevat Paşa " peki oğlum o zaman bu mermiyi nasıl kaldırdın" diye sorunca Seyid " Paşam, anam bana bir dua öğretmişti, birden aklıma o geldi ve onu okuyup mermiyi sırtladım.Aslında mermi kendisi bana geldi" şeklinde yanıtlar..Cevat Paşa " Oğlum, sen ne yaptığını biliyormusun..Sen vatanı kurtardın , İstanbul'u kurtardın" diyerek Seyid'e sarılır.. Cevat Paşa ödül olarak Seyid'e 1 ekmek fazla verilmesini ve ayrıca da mükafat izini verip onu onbaşı yapar....Ancak Seyid " Arkadaşlarım 1 ekmekle yetinirken benim boğazımdan 2 ekmek geçmiyor" deyip geri çevirir..
Savaştan sonra Seyit onbaşının sonu hazin olur...Aynen bugün nasıl ki gazilerimize sahip çıkmadığımız gibi hele o günün yoksulluğunda daha da sahipsiz kalır ve sırtında kömür odun taşıyarak ekmek parası kazanmağa gayret eder..Tanrı da ona bu ezayı fazla çektirmez, onu şehit arkadaşlarının arasına alır.

Atatrk evi dtan


Ata evi   yatakodas


Ataevi   misafirodas


Ataevi  alma odas
 

Ynt: "ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE SAYGI" gezimiz.

Hazır fotograflar da eklenmişken ben eklemeye devam etmek istediğim fotografları yeri olmasa bile eklemeye çalışayım...Bunlardan biri MEHMETÇİĞE SAYGI ANITI denilen o muhteşem heykel...Kucağında yaralı bir anzac taşıyan Mehmetçik.

Mehmetcigesaygi
 



Ynt: "ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE SAYGI" gezimiz.

Günlük planımıza devam ettik , Çanakkale boğazına paralel giden karayolunda bir süre daha ilerledikten sonra Gelibolu yarımadası'nın en güney ucu olan SEDDÜLBAHİR köyüne yaklaştığımızda yol 2 li kavşak yaptı..Soldan ABİDE ve MORTO KOYU..Sağdan da ERTURĞRUL KOYU'na ulaşılıyor..Biz sola sapıp daha önce görmemize rağmen ABİDE yönünde gittik..Abideye gelmeden hemen önce ise sahilde sessiz sakin duran denizin olduğu koy MORTO KOYU idi..Fransızların çıkarma yaptığı bu koyda çok kanlı savaşlar cereyan etmiş..Bu yüzden de fransızlar verdikleri çok sayıda ki kayıp nedeniyle buraya MORTO(ÖLÜM) KOYU adını vermişler...Burası ile ilgili bir fransız generalin anısını nakledip geçeceğim..General Guro anlatmış " Osmanlılardan aldığımız bir siperde durum değerlendirmesi yaparken bir Osmanlı askeri gömleğinden parçalar koparıp bir fransız askerinin yarasını sarıyordu.."Öldürmeğe çalıştığın bu askere neden yardım ediyorsun?" diye sordum..Bana "biz savaşta da olsa kadına,çocuğa ve yaralanıp aman dileyen düşmana silah kullanmayız.Bu askeri süngümle yaraladım. Yere düşerken cebinden bir resim düştü..Onu bana gösterip bir şeyler söyledi..Anladığıma göre resimde ki kadın eşi, yanındakiler de çocuklarıydı.Ben öksüz büyüdüm , hiç olmazsa o yaşasın ve onu bekleyenlerine kavuşsun" dedim..Adeta şok olmuştum.Gözlerimden yaşlar boşandı.Dünya tarihi böyle bir insanlığı kaydetmemiştir.Emir subayım onun gömleğini sıyırdığında gördüm ki onun yarası daha derindi ama o kendi yarasına ot ve yaprak kapatmış, bizim askere yardım ediyordu. Az sonra ikisi de öldüler , ikisini de yanyana gömdüm"

Hepimizin çok iyi tanıdığı 18 MART ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ ABİDESİnin bulunduğu geniş alan 2 kısımdan ibaret..En güneyde abide , onun da gerisinde şehitlikler bulunuyor..Nedense bu bölüm hafızamdan silinmiş..Şehitlerimizin kabirleri başında camdan bir mezar taşı yapılmış ve her camın üzerinde temsili olarak, künyesi bilinen şehitlerimizin kimlikleri kısaca yazılmış..Mezarların etrafı mermerle çevrilmiş..Alışageldiğimiz kabirlerden çok farklı duruyor.. eşim babasının amcasını yarım saat boyunca aradı ama tabi ki nafile..Yüzlerce isim arasında bir isim bulmak imkansızdı..Eşimi ta buraya dek getiren önemli faktörlerden biri bu olmasına rağmen şehitlerimize duyduğumuz vefa görevini de yerine getirmenin verdiği huzurla Seddülbahir'e geçtik..Buraya yaklaşırken daha uzaktan gördüğümüz uzun beyza bir abideye merakla izleyerek önüne geldik...Savaşta şehit olan 285 000 müttefik ordusu şehitleri anısına dikilmiş bir anıttı burası..Ancak Görülmesi gereken en önemli yerler tadilat paravanları arkasındaydı..Biz de bu anıtı görüntüleyip , ERTUĞRUL TABYASIna geçtik.

Mttefik ehitleri ant sedd


Abidedeki ehitlik
 

Ynt: "ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE SAYGI" gezimiz.

Ertuğrul tabyasının olduğu Ertuğrul koyu tüm cephelerde olduğu gibi en kanlı savaşın olduğu yerlerden biri.. İngilizler buraya çıkarma yapmaya karar verirler ve ilerlemesi kolay olan bu sahilde içinde 2000-3000 askerin olduğu bir kömür gemisini baştan kara yaparak sahile oturturlar..Osmanlı cephesinde Yahya çavuş'un da aralarında bulunduğu 64 kişilik bir takım tarafından farkedilirler..Yani bir takıma karşı 2 alay..Takım komutanı Mehmet Sabri bey, onlardan düşmanı 1 gün oyalamalarını ister..Onlar da kömür gemisinin kapısından çıkan her askeri makineli tüfekle taramaya başlarlar ve sahile canlı olarak ayak basmalarını engellerler..Gemide ki komutan bakmış ki askerler çıkarlarsa hemen öldürülecekler kimse çıkmaya cesaret etmeyinde sert bir emir vererek onların sahile çıkmalarını ister..Ama her kapıdan görünen düşman askeri kanlar içinde denize serilir...İngilizler burada tutunamayacaklarını çabuk anlamışlar ve Gn.Hamilton'a " bir tümenle çarpışıyoruz,efendim" şeklinde mesaj çekmişlerdir...Osmanlı takımı 26 saat süreyle koyu düşman askerinden korumayı başarır ama onlar da sonunda 3 kişi kalırlar...İngilizler burada 3000 e yakın şehit vermişlerdir..Yakın zamanda bir TV belgeselinde izlediğim bu koy ile ilgili bilgide düşman uçakla bu koy üzerinde bir keşif turu yaptığında pilot merkeze şu mesajı geçmiş. " Sahilde kıyıdan açığa doğru 50 metre eninde suyun rengi kıpkırmızı efendim"..İşte bu koyun böyle bir savaş anısı var..
Ertuğrul tabyası ise diğer pek çok tabya gibi gereği gibi korunamamış , bugün çok basit 2-3 alçak tavanlı yapı ve arasında kalan bir düzlüğe laf olsun diye yerleştirilmiş bir top ile o gün hatırlatılmağa çalışılmış..Görüntü almak dahi içimden gelmedi , öylesine tek bir kare çektim..Buraya koyma gereği bile duymuyorum.

Artık Gelibolu yarımadası'ndan ayrılıp , methini çok duyduğum ve "dünyanın en büyük mayın gemisi" ünvanını alan NUSRAT MAYIN GEMİSİ'ni ziyaret etmek üzere Eceabat'tan 25 dk. lık bir feribot yolculuğu ile Çanakkale'ye geçtik..Hava yine çok sıcaktı..Gemiden çıktıktan sonra sağa doğru 300 mt kadar yürüyünce rıhtıma bağlı duran NUSRAT sizi karşılıyor..Aslında bu gemi gerçek Nusrat değil ama birebir aynısı yapılmış...Girişte 2 deniz subayı bize "Hoşgeldiniz" dedi..İçeri ilk adımda tente altında ki oturma yerine hemen çöktüm..Subayın biri de "Biraz dinlenin..Zaten şu anda içeride bir grup var.Sizi sonra alabileceğiz" deyince iyice gevşedim..

Nusrat  rhtmda    600
 

Ynt: "ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE SAYGI" gezimiz.

Bu sürede subayla biraz sohbet ettik..Gemiyi günde en az 1000 kişinin ziyaret ettiğini, yaz günlerinde bu sayının 2000 e çıktığını söyledi..Kıç tarafta yan yana sıralı dizilmiş mayınların o günkü mayınların aynısı olduğunu ama bugün gerçek olmadığını , gemide göreceğimiz her yerin Nusrat ile birebir örtüştüğünü söylerken diğer subay bizi içeri alabileceğini bildirdi..Biraz dinlenmiş olarak astsubayın ardından alt güverteye indik.. Yanyana ve karşılıklı sıralanmış "nohut oda bakla sofa" misali ve içleri o günkü haline göre tefriş edilmiş kamaraları tek tek gezmeğe başladık..

Nusrat   ranzalar            600


Nusrat  alma kamaras      600


Nusrat  mutfak           600
 

Ynt: "ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE SAYGI" gezimiz.

Tekrar üst güverteye alındık..Burada ki 2 geniş kamaranın biri gruplar için DVD sunum salonu olarak kullanılıyor..Biz zaten 4-5 kişi olduğumuz için "grup" sayılmadık ve sunum izleyemedik..Diğer salon ise fotograf çekimine yasak olan salondu ve burada tahminen 3 mt uzunluk,1,5 mt eninde alttan ışıklandırılmaşı bir panoda Çanakkale boğazı kıyılarında ki tabyalar ve müttefik donanma gemileri canlandırılarak, birbirlerine yaptıkları top atışları ve bu atışların ardından patlama ses ve görüntüleri öyle canlı aktarıldı ki, kendimizi deniz savaşının içinde bulduk bir an.."Karamürsel sepeti" kadar ufacık olan bu geminin Anadolu kıyısında ki Erenköy önlerine döşediği mayınlar "adı büyük" zırhlıları peş peşe boğazın serin sularına indirivermiş..
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ diyen müttefik orduları sonradan çıkarma harekatına başlamış..

Nusrat'tan ayrılıp, onun karşısında ki DENİZ MÜZESİ ve içinde ki ÇİMENLİK KALESİ'ne girdik..
Deniz müzesinde en ilgimi çeken malzeme Fransızların nakliye gemileri ile getirip sahile çıkarttıkları 50 ton ağırlığında ki devasa top ve onun altında ki hareketli mekanizmaydı..Topun önünde ki fotografta da sahile çıkarılış görüntüleri vardı..Bu, aynen F.Sultan Mehmed'in gemileri karadan Haliç'e indirilmesi esnasında yağlı kazıkların gemilerin arkasından alınıp, önüne serilmesine benziyordu...Ne azim..

Dnz mzesinde 50 tonluk fransz  kara  topu     600
 

Ynt: "ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE SAYGI" gezimiz.

Topun tekerleklerinin önüne raylar diziliyor ve çekerek tekerlekler o raylardan geçiriliyor, işi biten raylar arkadan alınıp hemen öne seriliyor ve nakliye işi devam ediyor...Eziyetten başak bir şey değilmiş..Sonra geri götüremeyince ganimet olarak bize kalmışlar.

Çimenlik kalesine çıktık..Herbir merdiven basamağı 40 cm yüksekliğindydi..Sanki basamağa değil, duvara tırmanıyorduk.. ;D İçeride yine 2 görevli asker karşıladı..Siz siz olun buraya da eş,dost,arkadaşlarınızla "grup" olarak gelin..Yoksa avare avare içeridekilere bakınıp durursunuz...Halbuki gruplara sesli teatral savaş oyunu sergileniyor..Biz malesef bu oyunu seyredemedik tabi.. Balmumu insan figürlerinden bazı savaş sahneleri canlı verilmeğe çalışılmış..Sıcak yaz günlerinde içeriden hiç çıkmak istemezsiniz..Bir serin ki..Ancak oturacak yer yok..1 Saate yakın gezdik sergilenenleri..

Imenlik kalesiAnzac  cephe canlandrmas
 



Ynt: "ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE SAYGI" gezimiz.

Tarihi gezimiz sona erince kendimizi Çanakkale'nin kalabalık sokaklarına attık...
Buraya gelirken hazırladığımız planda meşhur peynir helvası satılan tatlıcı , Manfred Osman Korfman Müzesi , Aynalı çarşı ziyaretleri vardı.
Size bir tavsiyem daha var..Çanakkale'ye kesinlikle arabanızla gelmeyin..Park yeri bulana dek akşam olur zira..Arabanızı Eceabat'ta bırakın öyle gelin..Veya güneyden gelecekseniz şehir merkezine girmeden arabanızı terkedin..

AYNALI ÇARŞI'ya da neden bu ad verildiğini içeride ki mağaza sahiplerinden birine sorup öğrendim..Burası daha önceden sebze-meyve haliymiş ve içinde bir çeşme varmış...Adamın biri bu çeşmenin yanına bir ayna parçası bırakıp gitmiş..O gün bu gündür çarşının adı AYNALI'ya çıkmış.

Kıymetli gezenbilir dostları..
Tarihe , geriye dönüp baktığımızda ta peygamberimizin savaşlarına dek gidelim ,Bedr,Uhut ..vs. gibi savaşlarda da Çanakkale savaşında da , kurtuluş savaşımızda da savaştığımız düşman orduları daima sayıca ve silah üstünlüğü bizden çok olmasına rağmen her birinde de zafere ulaşan taraf biz olmuşuz..Bununla beraber Peygamberimizin savaşlarının dışında ordularımızın savaşlarında akıl almaz , açıklanamaz bazı manevi güçlerin Mehmetçiğe yardım ettiğini görmekteyiz...Bunu hem düşman tarafı hem de bizim askerlerimiz şahitlik etmişlerdir.. Örneğin düşmanla bizim cephelerimiz arasına çöken geri renkli bir buluta doğru yürümekte olan müttefik tümeni, buluta girmiş fakat diğer ucundan çıkmamıştır...Bir süre sonra da bu bulut göğe yükselerek ortadan kaybolmuştur...Müttefik tümeninin kayboluşu kesin bir dille açıklanamamıştır..Buna benzer başka manevi güçlerin yardım ettiği olaylar da vuku bulmuştur...Hiç biri akılla , mantıkla çözülememektedir..Halen dahi..

Bizim şehitlerimizin resmi sayısı 253 000 olarak gösteriliyor.. Ancak daha geçerli olduğuna inanılan başka kaynaklar şehit sayısının 300 000 e yakın olduğunu savunuyor..Müttefiklerin kaybı da 280 000 üzerindedir..İnşa edilmiş onlarca şehitliklerde yatanların sayılarından çok daha fazlasının mezarı kimbilir nerede?.Göğüs göğüse çarpışmalarda şehit olan Mehmetçiklerimiz, savaşa ölüleri gömmek için ara verildiğinde hemen oracıkta defnedilmişler...Düşmanın gemilerden attığı 490 kgr lık ağır top mermilerinin imha ettiği tabyalarda, siperlerde parçalanarak şehit olan Mehmetçiğe ait gökten kol,bacak,et parçaları yağdığına göre bu şehitlere ait künyeleri bulmak ne mümkün.. Bu şehitlerin sayısını tutmak mümkün olabilirmi. Sayıları binlerle anılıyor ama bugün adı "şehitlik " olarak belirlenen yerlerde yatanların sayısı asıl sayının yarısı , belki daha da azı kadar.. Binlerce askerimizin aynı cephede 1 günden daha kısa bir zamanda şehit edildiği sırada şehitlerimiz 4-5 mt derinlikte büyük çukurlar açılarak topluca defnedilmişler..Askerlerin kaçının künyesi o esnada toplanmış olabilir..İşte bu örnekleri çoğaltmak kolay...Savaştan bahsediyoruz ve bu savaş göğüs göğüse yapılan dehşet veren bir savaş.. İşte bu bilgilere sahip olarak bu kutsal toprağı gezdiğimde başta 6-7 şehitliği ziyaret ettikten sonra içim burkuldu ve üzülmeğe başladım.. Bu aşamadan sonra da önünden,yakınından geçmemize rağmen bazı şehitliklere girmemeğe gayret ettik.. Göreceğimiz manzara belliydi, anlamı da apaçıktı..Ne gözyaşı ne üzüntümüz onların hiç birini geri getiremeyecekti..En doğru davranışı Seddülbahir burnunda hepimizin yakından tanıdığı ünlü 18.MART- ŞEHİTLER ABİDESİ önünde tüm şehitlerimizin ruhu için dua edip göndermek oldu..Tatmin etti mi, etmedi tabi..Hiçbir şey de tatmin etmeyecek , burayı gördükten sonra.
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,434
Mesajlar
1,517,917
Kayıtlı Üye Sayımız
172,081
Kaydolan Son Üyemiz
ÜMİT YAZDIÇ

SON KONULAR



Geri
Üst