ayna
varmak değil...gitmek!
- Mesajlar
- 123
- Tepkime Puanı
- 1
Akşam saatleri sıklaşan telefon trafiği ile son hazırlıklarımızı tamamlamaya başladık...En son ben geldim tekneye...f 5 ten komşularım Erhan ve Mehmet korsanlar ile Dak-sar dan Selçuk kardeşimiz ile yola çıkmaya hazırdık...
Planladığım gibi saat 22 30 da avara olduk....Boğaz girişindeki seperasyon şamandırasını bordaladıktan sonra rotayı Marmara adasına çevirdik...Haritada görünen gemi yolunun güneyinden gitmeyi düşündük...çünkü seyirde gemilerle uğraşmak ve çapariz vermek istemiyoruz...
Tam pupadan esen poyrazla yaklaşık 6-8 knot hızla cenova + arada sırada motor yardımcı seyre devam ettik...Karadan uzaklaştıkça rüzgarın büyütüp kaldırdığı dalgalarla sörf yapa yapa nöbetleşe uyuyarak vardiya tuttuk Hiç uyumayan yegane personelimiz oto-pilotumuz Kamil di...
Gün ışırken karşımızda Marmara adası da belirdi...Önceden Saraylar limanına gitmeyi hedeflemişken sonradan Marmara adasının merkez limanına gitmeyi tercih ettik...Önce asmalı adayı sonra da Marmara yı sancak bordamıza aldığımızda rüzgar hafifledi ama denizler gelmeye devam ediyordu...Ada merkezindeki liman adanın güneybatısında doğu girişli ve fazla büyük değil...İçerisi balıkçı tekneleriyle doluydu...3-5 adet yelkenli vardı...Kıçtan kara olacak bir yer bulamadık...Gözümüze mazot iskelesini kestirdik...Hemen aborda olduk... Yolculuk 12 saat sürmüştü....Mazot iskelesinin üzerinde akaryakıt pompası var...Yani mazotu öyle tankerden falan vermiyorlar, tabii mazotumuzu takviyeledik hemen...Çıkıp biraz gezinince başlangıçtaki dinginlik sonradan sıkıntıya dönüştü.....Gördüğümüz insanların yaş ortalaması 70 falandı...Allah tan bir kaç çocuk gördükte ortalama 65 seviyelerine indi...
Lise yıllarından samimi bir arkadaşımın ebeveynleri yılın 6 ayını Avşa da geçiriyorlar...Yolculuğa çıkarken onlara da uğramak niyetindeydim...Bu ziyareti ertesi güne bırakmaktansa hemen yapmayı arkadaşlarıma teklif ettim...kabul ettiler...(Zaten kaptan ne derse o olur )Avşa yı da arayıp gelişimizi bildirdim...Hemen tekneye dönüp avara olduk...Avşa (Türkeli) ,Marmara adasına çok yakın...(Güneyinde kalıyor)Yaklaşık 1 saatte Avşa ya ulaştık...Gideceğimiz liman Yiğitler (Araplar) limanı....Güney rotada Avşayı sancak bordaya alıp ilerlemeye devam edince liman geniş bir koyun sonunda beliriyor...Devasa bir liman...Arabalı vapur için yapılmış ama geçen yaz sezonunda 4 ayda sadece bir tek arabalı vapur gelmiş....Bizi arkadaşımın babası Kemal amca karşıladı....Nerdeyse 10 yıldır görmediğim Kemal amca ihtiyarlaşacağına daha da genç ve fit bir görünümle hepimizi kıskandırdı....Eşi Nesrin teyze de bizi ertesi gün beklediği için iki ayağı bir pabuca girmiş şekilde yemek yapmak için telaşeli bir şekilde uğraşıyordu....Evde yemeyeceğimizi...Arabayla Avşa nın merkezine gidip kendimizi bir meyhaneye atacağımızı söylememize rağmen...Eliyle -Zor bulursunuz ...falan gibi birşeyler söyledi ama biz anlamadık tabii....Kemal amca da mevsim sonu olduğunu falan söyleyip duruyordu....Bizse anlamamaya devam ettik....Sanırım gözümüz dönmüştü ve bu adaları İstanbul un o güzelim adalarıyla karıştırıyorduk...Sonra merkeze gittiğimizde aklımız başımıza geldi...İlaç için birtek açık restaurant vardı ve onda da balık yoktu (YUHH ANASINI BEAA) Tabii biz kös kös elimizde alışveriş torbalarıyla (En azında alışveriş yapacak birkaç yer açık kalmış)Yiğitler e geri döndük...ama çok ta iyi yapmışız....O gece, unutulmaz geceler arasına dahil oldu.. Kemal amca 5 m lik teknesiyle yıllardan beri skin dalış yapar...balık vurur...ve harika hikayeleri vardır...Onun anıları bizimkilerle birleşip hele birde Nesrin teyzenin enfes yemekleri eşliğinde rakıda açılınca harika oldu....Gece nihayetinde evsahiplerimizin çok ısrar etmelerine rağmen tüm tayfa teknede yatmayı tercih edince gece yarısı teknemize döndük....Hava çok soğumuştu....13 derece falandı...Rüzgar liman içinde bile dalga kaldırıyordu 22-25 knot....Rıhtımla aramıza fazladan usturmaçaları döşeyip tatlı tatlı uykuya daldık...
Sabah fazla uyuyamadım...Barometre düşmüş....Hava aydınlanamıyor...ve yağmur yağmaya devam ediyor....Personeli kaldırmadan durum değerlendirmesi yaptım...Hava raporlarından bu havayı bekliyordum....ama bana fazla sert gibi geldi....Akşama tekrar gece seyriyle İstanbul a döneceğimize, gündüz gözüyle Marmara Ereğlisi ne tırmanıp oradan da saçak altı İstanbul a gitmeyi uygun gördüm.....ama deniz bu...Kimsenin planlarıyla falan ilgilenmiyor....( Zaten Tanrıyı güldürmek istiyorsan denizde plan yap! diye boşuna söylememişler)Halatları çözüp rıhtımdan avara olduk....Limandan çıkınca sert bir poyraz bize hoşgeldin dedi...28-30 knotlarda camadanlı cenova ve anayelkenle asmalı adaya kadar gidip açıklardaki dalga durumuna bir bakayım dedim...Teknenin dalgalarla baş-kıç dansetmesinden tayfa da uyandı....Asmalı ya kafadan gelen rüzgarla gidemeyeceğimiz için Marmara adasına sıkı orsa ile tırmanalım...oradan da asmalıya çıkarız dedik....Bu arada rüzgarda koydukça koydu....cenovayı kapattık....yarım ana yelkenle tırmanmaya devam ediyoruz...Gideceğimiz yer dün bir saate geldiğimiz aha şurası.....ama gel de bunu tekneye anlat....Bir ara rüzgar falan kalmadı....4-5 knotlara düştü...ana yelkenide sardık (furling ana yelken) İyiki de sarmışız....adaya yaklaşırken 34-36 oldu...derken 40--42.....Denizin üstünde burgaçlar (hortum diyemedim) halinde rüzgar var...Ben adadan kopan cıvarnalar olduğuna hükmediyorum ama emin olmak için GK Taner i aradım...Bilgisayardan hava durumu istedim...( Kanal 67 den marmarada ve istanbulda hava durumu almak parazitten dolayı hiç nasip olmadı zaten...Saatlerini de biliyorum üstelik) Taner korsan marmara için ortalarda çok kaba dalga ve 7-8 kuvvet rüzgar olacağını...ama öğleden sonra düşeceğini söyledi...Aynı haberi dak-sar ı arayıp o vardiyadaki bot kaptanından da alınca fazla dövünmeden marmara adasında öğleyi beklemeye karar verdik....
Limana dönerken kuru armayla rüzgar tekneyi yatırdığında 45 knot ı gördük...Tırsmadım dersem yalan olur hani.... Ama iyi tarafından da bakmak lazım....Bundan sonra yeri ve zamanı geldiğinde - Oğlum bu rüzgarlar ne ki? Biz 45 knot lar görmüş adamız.... diye caka satmak boynumuzun borcu olsun
Limanda tekrar mazot iskelesine bağlandığımızda öğleye kadar olan zamanı en b..k tan bir şekilde geçirmek için pis su tankındaki havalandırma ( daha doğrusu havalandırmama) sorununa el attık...Havalandırma tıkanmış olduğundan klozetten bastığımız likit tankın içersindeki havayı sıkıştırıyor....bağlantı parçalarından sızıntılar oluyor ve bu sızıntılar aralardan yol bulup kamaranın içine kadar geliyor....sonuç = pis koku....Dorset teknesinin sahibi Mehmet korsan tüm işi üzerine aldı ve sorunu elbirliği ile hallettik hadi toplanalım derken....Mehmet korsan tüm farşları söküp temizledi....ardından bir eczaneye gidip dezenfektan ilacı aldı ve akıntıların olduğu heryeri dezenfekte etti...Bununla da kalmayıp bir solüsyon hazırlayarak teknenin yalpalarında sağı solu iyice dezenfekte etsin diye farşların altına bu solüsyonu boca etti....Doğrusu ya ben bu kadar uğraşmaz ve olayı zaman bırakırdım....Kendisine müteşekkirim....14 30 da hava inmiş ve denizler küçülmüştü....Limandan avara olup tekrar asmalı ada ya doğru yollandık....Canına yandığımının denizi önümüzde çarşaf gibi duruyordu...Marmara ereğlisi ne tırmanmak yerine 14-16 knot yıldız-poyrazla rotayı sıkı orsa İstanbul a çevirdik....Bir ara tüm gün birşey yemediğimiz farkettik....akşama doğru yine Mehmet bey 35 derece yatmış teknenin içinde binbir cambazlıkla güzel bir yemek hazırladı....Yağmur da başlayınca hepimiz dümeni kamil e bırakıp,kamaraya girip çala kaşık ve eğik bir şekilde yemeğe saldırdık...Arada bir spreyhood un oraya kadar çıkıp etrafı kolluyor ve tüm şımarıklığımızla Mehmet korsandan çay,kahve,viski falan istiyorduk....
İstanbul a yaklaşımda şehrin ışıklarından dolayı çakarları falan göremedik....iyice yaklaşınca ahırkapı yı....ardından da fenerbahçe çakarını görünce eve gelmiş olmanın sıcaklığı kapladı hepimizi....Yine de arada bir geriye, karanlıklardaki marmara denizine bakıp,- Ne gündü ama? diye birbirimizin sırtına vuruyor gülüyorduk..... suratımızdaki tebessümle marinaya girdik..Yağmurda bu arada dinmiş,rüzgar lodosa drise etmiş ve hava bize sıcak gelmeye başlamıştı...03 30 da pontondaki yerimize bağlanıp evlerimize yollandığımızda ben hala gülüyordum.... Yaman Koray ın romanı gibi ;
Ne cennet şey şu deniz...
Edit: Yukardaki arkadaşların hiçbiri korsan falan değil...Bizim grupta hitap şekli böyle
Planladığım gibi saat 22 30 da avara olduk....Boğaz girişindeki seperasyon şamandırasını bordaladıktan sonra rotayı Marmara adasına çevirdik...Haritada görünen gemi yolunun güneyinden gitmeyi düşündük...çünkü seyirde gemilerle uğraşmak ve çapariz vermek istemiyoruz...
Tam pupadan esen poyrazla yaklaşık 6-8 knot hızla cenova + arada sırada motor yardımcı seyre devam ettik...Karadan uzaklaştıkça rüzgarın büyütüp kaldırdığı dalgalarla sörf yapa yapa nöbetleşe uyuyarak vardiya tuttuk Hiç uyumayan yegane personelimiz oto-pilotumuz Kamil di...
Gün ışırken karşımızda Marmara adası da belirdi...Önceden Saraylar limanına gitmeyi hedeflemişken sonradan Marmara adasının merkez limanına gitmeyi tercih ettik...Önce asmalı adayı sonra da Marmara yı sancak bordamıza aldığımızda rüzgar hafifledi ama denizler gelmeye devam ediyordu...Ada merkezindeki liman adanın güneybatısında doğu girişli ve fazla büyük değil...İçerisi balıkçı tekneleriyle doluydu...3-5 adet yelkenli vardı...Kıçtan kara olacak bir yer bulamadık...Gözümüze mazot iskelesini kestirdik...Hemen aborda olduk... Yolculuk 12 saat sürmüştü....Mazot iskelesinin üzerinde akaryakıt pompası var...Yani mazotu öyle tankerden falan vermiyorlar, tabii mazotumuzu takviyeledik hemen...Çıkıp biraz gezinince başlangıçtaki dinginlik sonradan sıkıntıya dönüştü.....Gördüğümüz insanların yaş ortalaması 70 falandı...Allah tan bir kaç çocuk gördükte ortalama 65 seviyelerine indi... Lise yıllarından samimi bir arkadaşımın ebeveynleri yılın 6 ayını Avşa da geçiriyorlar...Yolculuğa çıkarken onlara da uğramak niyetindeydim...Bu ziyareti ertesi güne bırakmaktansa hemen yapmayı arkadaşlarıma teklif ettim...kabul ettiler...(Zaten kaptan ne derse o olur
)Avşa yı da arayıp gelişimizi bildirdim...Hemen tekneye dönüp avara olduk...Avşa (Türkeli) ,Marmara adasına çok yakın...(Güneyinde kalıyor)Yaklaşık 1 saatte Avşa ya ulaştık...Gideceğimiz liman Yiğitler (Araplar) limanı....Güney rotada Avşayı sancak bordaya alıp ilerlemeye devam edince liman geniş bir koyun sonunda beliriyor...Devasa bir liman...Arabalı vapur için yapılmış ama geçen yaz sezonunda 4 ayda sadece bir tek arabalı vapur gelmiş....Bizi arkadaşımın babası Kemal amca karşıladı....Nerdeyse 10 yıldır görmediğim Kemal amca ihtiyarlaşacağına daha da genç ve fit bir görünümle hepimizi kıskandırdı....Eşi Nesrin teyze de bizi ertesi gün beklediği için iki ayağı bir pabuca girmiş şekilde yemek yapmak için telaşeli bir şekilde uğraşıyordu....Evde yemeyeceğimizi...Arabayla Avşa nın merkezine gidip kendimizi bir meyhaneye atacağımızı söylememize rağmen...Eliyle -Zor bulursunuz ...falan gibi birşeyler söyledi ama biz anlamadık tabii....Kemal amca da mevsim sonu olduğunu falan söyleyip duruyordu....Bizse anlamamaya devam ettik....Sanırım gözümüz dönmüştü ve bu adaları İstanbul un o güzelim adalarıyla karıştırıyorduk...Sonra merkeze gittiğimizde aklımız başımıza geldi...İlaç için birtek açık restaurant vardı ve onda da balık yoktu (YUHH ANASINI BEAA) Tabii biz kös kös elimizde alışveriş torbalarıyla (En azında alışveriş yapacak birkaç yer açık kalmış)Yiğitler e geri döndük...ama çok ta iyi yapmışız....O gece, unutulmaz geceler arasına dahil oldu.. Kemal amca 5 m lik teknesiyle yıllardan beri skin dalış yapar...balık vurur...ve harika hikayeleri vardır...Onun anıları bizimkilerle birleşip hele birde Nesrin teyzenin enfes yemekleri eşliğinde rakıda açılınca harika oldu....Gece nihayetinde evsahiplerimizin çok ısrar etmelerine rağmen tüm tayfa teknede yatmayı tercih edince gece yarısı teknemize döndük....Hava çok soğumuştu....13 derece falandı...Rüzgar liman içinde bile dalga kaldırıyordu 22-25 knot....Rıhtımla aramıza fazladan usturmaçaları döşeyip tatlı tatlı uykuya daldık...Sabah fazla uyuyamadım...Barometre düşmüş....Hava aydınlanamıyor...ve yağmur yağmaya devam ediyor....Personeli kaldırmadan durum değerlendirmesi yaptım...Hava raporlarından bu havayı bekliyordum....ama bana fazla sert gibi geldi....Akşama tekrar gece seyriyle İstanbul a döneceğimize, gündüz gözüyle Marmara Ereğlisi ne tırmanıp oradan da saçak altı İstanbul a gitmeyi uygun gördüm.....ama deniz bu...Kimsenin planlarıyla falan ilgilenmiyor....( Zaten Tanrıyı güldürmek istiyorsan denizde plan yap! diye boşuna söylememişler)Halatları çözüp rıhtımdan avara olduk....Limandan çıkınca sert bir poyraz bize hoşgeldin dedi...28-30 knotlarda camadanlı cenova ve anayelkenle asmalı adaya kadar gidip açıklardaki dalga durumuna bir bakayım dedim...Teknenin dalgalarla baş-kıç dansetmesinden tayfa da uyandı....Asmalı ya kafadan gelen rüzgarla gidemeyeceğimiz için Marmara adasına sıkı orsa ile tırmanalım...oradan da asmalıya çıkarız dedik....Bu arada rüzgarda koydukça koydu....cenovayı kapattık....yarım ana yelkenle tırmanmaya devam ediyoruz...Gideceğimiz yer dün bir saate geldiğimiz aha şurası.....ama gel de bunu tekneye anlat....Bir ara rüzgar falan kalmadı....4-5 knotlara düştü...ana yelkenide sardık (furling ana yelken) İyiki de sarmışız....adaya yaklaşırken 34-36 oldu...derken 40--42.....Denizin üstünde burgaçlar (hortum diyemedim) halinde rüzgar var...Ben adadan kopan cıvarnalar olduğuna hükmediyorum ama emin olmak için GK Taner i aradım...Bilgisayardan hava durumu istedim...( Kanal 67 den marmarada ve istanbulda hava durumu almak parazitten dolayı hiç nasip olmadı zaten...Saatlerini de biliyorum üstelik
) Taner korsan marmara için ortalarda çok kaba dalga ve 7-8 kuvvet rüzgar olacağını...ama öğleden sonra düşeceğini söyledi...Aynı haberi dak-sar ı arayıp o vardiyadaki bot kaptanından da alınca fazla dövünmeden marmara adasında öğleyi beklemeye karar verdik....Limana dönerken kuru armayla rüzgar tekneyi yatırdığında 45 knot ı gördük...Tırsmadım dersem yalan olur hani....
Ama iyi tarafından da bakmak lazım....Bundan sonra yeri ve zamanı geldiğinde - Oğlum bu rüzgarlar ne ki? Biz 45 knot lar görmüş adamız.... diye caka satmak boynumuzun borcu olsun Limanda tekrar mazot iskelesine bağlandığımızda öğleye kadar olan zamanı en b..k tan bir şekilde geçirmek için pis su tankındaki havalandırma ( daha doğrusu havalandırmama) sorununa el attık...Havalandırma tıkanmış olduğundan klozetten bastığımız likit tankın içersindeki havayı sıkıştırıyor....bağlantı parçalarından sızıntılar oluyor ve bu sızıntılar aralardan yol bulup kamaranın içine kadar geliyor....sonuç = pis koku....Dorset teknesinin sahibi Mehmet korsan tüm işi üzerine aldı ve sorunu elbirliği ile hallettik hadi toplanalım derken....Mehmet korsan tüm farşları söküp temizledi....ardından bir eczaneye gidip dezenfektan ilacı aldı ve akıntıların olduğu heryeri dezenfekte etti...Bununla da kalmayıp bir solüsyon hazırlayarak teknenin yalpalarında sağı solu iyice dezenfekte etsin diye farşların altına bu solüsyonu boca etti....Doğrusu ya ben bu kadar uğraşmaz ve olayı zaman bırakırdım....
Kendisine müteşekkirim....14 30 da hava inmiş ve denizler küçülmüştü....Limandan avara olup tekrar asmalı ada ya doğru yollandık....Canına yandığımının denizi önümüzde çarşaf gibi duruyordu...Marmara ereğlisi ne tırmanmak yerine 14-16 knot yıldız-poyrazla rotayı sıkı orsa İstanbul a çevirdik....Bir ara tüm gün birşey yemediğimiz farkettik....akşama doğru yine Mehmet bey 35 derece yatmış teknenin içinde binbir cambazlıkla güzel bir yemek hazırladı....Yağmur da başlayınca hepimiz dümeni kamil e bırakıp,kamaraya girip çala kaşık ve eğik bir şekilde yemeğe saldırdık...Arada bir spreyhood un oraya kadar çıkıp etrafı kolluyor ve tüm şımarıklığımızla Mehmet korsandan çay,kahve,viski falan istiyorduk....İstanbul a yaklaşımda şehrin ışıklarından dolayı çakarları falan göremedik....iyice yaklaşınca ahırkapı yı....ardından da fenerbahçe çakarını görünce eve gelmiş olmanın sıcaklığı kapladı hepimizi....Yine de arada bir geriye, karanlıklardaki marmara denizine bakıp,- Ne gündü ama? diye birbirimizin sırtına vuruyor gülüyorduk..... suratımızdaki tebessümle marinaya girdik..Yağmurda bu arada dinmiş,rüzgar lodosa drise etmiş ve hava bize sıcak gelmeye başlamıştı...03 30 da pontondaki yerimize bağlanıp evlerimize yollandığımızda ben hala gülüyordum....
Yaman Koray ın romanı gibi ;Ne cennet şey şu deniz...
Edit: Yukardaki arkadaşların hiçbiri korsan falan değil...Bizim grupta hitap şekli böyle
