Türkiye'de Bulunan Müzeler

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan queensland Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 13
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 39,862

queensland

.The redness of the sky at dawn.
Mesajlar
2,018
Tepkime Puanı
2
Yer
40° 52.0' 29° 07.0'
Türkiye'de ki Müzeler

Adana Arkeoloji Müzesi

D-400 karayolu üzerinde Adana merkezindedir.Hitit, Roma ve Erken Bizans Dönemi eserleri mevcuttur.
Adana'nın ve bütün Çukurova'nın tarihi eserlerinin sergilendiği Müze, Cumhuriyetin ilanından hemen sonra 1924 yılında kurulmuştur. Bu nedenle Türkiye'nin en eski on müzesinden birisidir. İlk olarak çevredeki sütun, sütun başlıkları ve lahitlerin Polis Dairesinde toplanmasıyla kurulan Müze, Adana'lı Alyanakzade Halil Kamil Bey'in müdür olarak atanması ve başarılı

çalışmaları sonunda, 1928'de Taşköprü'nün başındaki şimdi yıkılmış olan Cafer Paşa Camii'nin Medresesi'nde ziyarete açılmıştır.
1950 yılında, Kuruköprü'de şimdiki Etnografya Müzesi'ne taşınmıştır. Özellikle Tarsus/Gözlükule (1934), Mersin/Yumuktepe (1936), Ceyhan/Sirkeli (1938) ve Yüreğir/Misis (1958) höyüğü kazılarında bulunan, Çukurova'nın ilk çağlarına ait seçkin eserler müzede toplanmıştır. Müzenin etnografik eser açısından zenginleşmesine Müze Müdürü Ali Rıza Yalman'ın (Yalkın) büyük katkıları olmuştur. Müze 5 Ocak 1972 yılında şimdiki binasına taşınmıştır.

Bahçe
Müze girişinde Hitit dönemine ait Kapı Arslanı Silifke/Taşucu'ndan ve Uzuncaburç'tan getirilen iki adet Augustus heykeli ile zengin çelenkli lahitler, küpler, mancınık gülleri, yazıtlar, sunaklar ve çeşitli mimari parçalar sergilenmektedir.
Giriş Kat
Taş eserler salonudur. Buradaki Troya savaşlarını yüksek kabartma biçiminde betimleyen mermer lahit

Tarsus'tan getirilmiştir. "Akhilleus Lahti" adıyla bilinmektedir. Ayrıca Seyhan Baraj gölünde kalan Augusta antik kentinden getirilen Medusalı Lahit ile Karataş/Magarsus antik kentinden getirilen insan boyutundaki bronz Karataş heykeli bu salonun en çok ilgi gören eserlerindendir.

Kronolojik Eserler Salonu İlk çağlardan Osmanlı dönemine kadar Çukurova'da kurulan uygarlıklara ait eserleri kapsamaktadır. Sergilen eserler arasında; adak eşyaları, kap, kandil, tanrı, tanrıça, insan ve hayvan figürleri de bulunmaktadır. Adana/Tepebağ'da bulunan "Lir Çalan Orpheus Mozaği" de bu salondadır.

Bölgesel Eserler Salonu

Adana Müzesi'ne ait olup kazılar ve satın alma yoluyla gelen eserler sergilenmektedir. Zengin formlu cam örnekler, Selçuklu çinileri ve çeşitli uygarlıklara ait mühürler de bu salonda yer almaktadır.
Sikke, Mühür ve Mücevher Eserler Salonu
İlk defa paranın görüldüğü Lidya dönemiyle bundan sonraki çeşitli dönemlere ait sikkeler, takılar ve Adana'nın ilçelerinde bulunan defineler bu salonda sergilenmektedir. Hitit İmparatorluk dönemine ait "Dağ Kristali Heykelciliği" çok ilgi görmektedir.

Müze Tel:(+90-322) 454 38 55
Ziyarete açık saatler : 9.00-16.30
Ziyarete açık günler : Pazartesi hariç her gün



Adana Etnografya Müzesi

Eski Müze adıyla anılan müzede, Çukurova köylerine ve Toroslar da yaşayan Yörüklere ait oldukça zengin eşyalar bulunmaktadır.
İl merkezinde, Kuruköprü mevkiindeki 1845 yılında yapılmış ve terkedilmiş kilise binası 1924 yılından sonra müze olarak düzenlenmiştir.
1972 yılında eserlerin yeni müze binasına taşınmasının ardından kilise restore edilmiş, 1983 yılında ise Etnografya Müzesi'ne dönüştürülmüştür.

Taş Eserler

Bahçede kûfi, sülüs ve nesih hatla yazılmış kitabe ve mezar taşları teşhir edilmektedir. Güney ve kuzey kısımda sade, sikke başlıklı, mecidiye tipi, kavuklu, fes ve barok başlıklı, 17. yy.'dan kalma Osmanlı kadın ve erkek mezar taşları yer almaktadır. Bunlar arasında yörenin ileri gelenlerinden Adana Valisi Süleyman Paşazade Ahmet Paşa, Karaisalı Kaymakamı Hasan Fevzi Bey, Adana Askeri Alaybeyi Miratizade İbrahim

Bey, Adana Defterdarı Sofyalı Mustafa Bey, Orman Başmüfettişi Akif Efendi'ninkiler de vardır.Batı kısmında Türk-İslâm eserlerine ait kitabeler sergilenmektedir. Bunlar arasında Misis hanı, Adana Vilayet konağı, Bahripaşa çeşmesi, Taşköprü ve Misis köprüsü tamir kitabeleriyle Osmanlı devlet arması da bulunmaktadır.

Yörük Çadırı
Kurulmuş halde kara kıl çadır, içinde çeyiz çuvalları, yerde keçeler, kilimler, duvar yastıkları, fener, keklik kafesi, hızman, tüfek ve barutluk. Çadırın önünde deri çarık ayakkabı, ağaç su kabı, dibek, yayık, haviye ve kaşıklık. Çadırın sol tarafında deri yayık başında Türkmen kızı, el değirmeni, duvarda eli belinde koç boynuzu motifli kilim yer almaktadır.

Şark Odası Ortada bir mangal ve giyinmiş kuşanmış Türkmen kızı mankeni bulunmaktadır. Duvarda ise geyik derisi ve yazılı bakır tepsi vardır.
1-2-3 Nolu vitrin: Taş baskılı ve tezhipli Kuranıkerimler ve Güzler.
4 Nolu vitrin: Kılıç, kama ve hançer örnekleri.
5 Nolu vitrin: Barutlu dolma tüfekler ve barutluklar.
6 Nolu vitrin: Çakmaklı tabancalar.
7 Nolu duvar vitrini: Kılıç ve kalkan.
8 Nolu vitrin: Sırma ve sim işlemeli peşkir ve para keseleri.
9 Nolu vitrin: Aşiret kadınının genel giysileri.
Panolar
Toroslarda yaşayan aşiretlerin el dokuma, cicim, zili, sumak, ilikli, düz dokuma kilim örnekleri, halı, heybe, seccade, yastık örnekleri teşhir edilmektedir. Ayrıca keçe seccade ve çeyiz çuvalı vardır.

Müze Tel : (+90-322) 454 38 56
Ziyarete açık saatler : 9.00-16.30
Ziyarete açık günler : Pazartesi hariç her gün



Atatürk Bilim ve Kultur Muzesi

Atatürk'ün burada kaldığı süre içerisinde kullandığı eşyalar sergilenmektedir.
Müze binası, Seyhan Caddesi üzerinde 19. yy. da yapılmış geleneksel Adana evlerindendir. İki katlı, çıkmalı, kırma çatılı, kâgir bir yapıdır.
Bu özellikleri nedeniyle yapı Bakanlıkça "Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlığı" olarak tescil edilmiş ve koruma altına alınmıştır. 15 Mart 1923'te Atatürk eşi ile birlikte Adana'ya geldiğinde, Ramazanoğulları'ndan

Suphi Paşa'ya ait olan bu binada ağırlanmışlardır. Bina Atatürk Bilim ve Kültür Müzesi Koruma ve Yaşatma Derneği'nce zamanın Kolordu Komutanı Bedrettin Demirel'in önderliği ve halkın yardımıyla kamulaştırılıp restorasyonu yapılmış ve 1981 yılında Müze Müdürlüğü'ne bağlı bir müze olarak hizmete açılmıştır.Atatürk'ün Adana'ya gelişi her yılın 15 Martında resmî törenle bu binada kutlanmaktadır.

Alt Kat
Çalışma Odası: Kurtuluş Savaşı sırasında ve sonraki yıllarda çıkan yerel gazetelerden Yeni Adana, Türk Sözü, Çukurova, Dirlik gazetelerinin yer aldığı bölümdür.
Kütüphane: Osmanlıca ve Türkçe (Latin harfleriyle) yazılı 2000'e yakın kitap vardır. Kitapların çoğu bağış yoluyla sağlamıştır.


Üst Kat
Sofa: Emekli subay Nevzat Duruak tarafından yapılmış olan Atatürk'ün mumdan heykeli yer almaktadır.
Yatak Odası: Pirinç karyola, sim işlemeli yatak, masa örtüsü, ayrıca Maraş işi iki koltuk ve elbise dolabı bulunmaktadır.
Çalışma Odası: Maraş işi koltuk, masa, sandalye, telefon, dolap ve Atatürk' ün portresi bulunmaktadır.
Basın Odası: Vitrin içerisinde Yeni Adana Gazetesi'nin ciltlenmiş Pozantı nüshaları ve çalışanlarının çerçeveli resimleri bulunmaktadır.
Mücahitler Odası: Gani Girici'nin ve bazı mücahitlerin portreleri, Gani Girici' ye ait madalya ve Atatürk'ün ölüm anına, 9:05'e ayarlanarak durdurulmuş bir saat bulunmaktadır.
Oturma Odası: Cevizden sandalye, nargile, madeni mangal, kilim ve halılar bulunmaktadır.

Hatay Odası:Atatürk Adana'ya geldiğinde, Ayşe Fıtnat hanımın başkanlığında bir grup Fransız işgalindeki Hatay'dan gelerek Atatürk' ün huzuruna çıkmış ve ona siyah gül hediye etmiştir. Buna karşılık, Atatürk de "Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde kalamaz." demiştir. Bu olayı anlatmak için mankenler konmuştur. Ayrıca ceviz oymalı sehpa, Türk bayrağı ve Hatay'dan gelen heyetin çeşitli boylarda fotoğrafları bulunmaktadır.

Silah Odası:Cins ve ebatları değişik tüfekler, tabancalar, paşa apoleti, Atatürk' ün doğduğu evin maketi, Anıtkabir'e Osmaniye'den giden taşın numunesi ve vitrin içerisinde çeşitli yıllara ait madeni paralar bulunmaktadır.
Yaver Odası: Atatürk'ün yaverinin kaldığı oda içerisinde pirinç karyola, sim ve gümüş işlemeli yatak örtüsü, ceviz kaplamalı elbise dolabı, madeni ibrik ve leğen bulunmaktadır.
Kuva-yi Milliye Odası: Atatürk, İsmet İnönü ve Kuva-yi Milliye döneminde emeği geçen ve Kuva-yi Milliye hareketini başlatanların büstleri bulunmaktadır.Atatürk Müzesi pazartesi günleri hariç diğer günler ziyarete açıktır. Türk öğrenci ve askerleri müzeyi ücretsiz olarak ziyaret etmektedirler.

Müze Tel : (+90-322) 359 78 66
Ziyarete açık saatler : 9.00-16.30
Ziyarete açık günler : Pazartesi hariç her gün



Adana Misis Mozaik Müzesi

1959 yılında Misis höyüğünün batı yönündeki sırtta açılmıştır. 4. yy. sonlarına ait bazilika tipinde bir tapınağın zemin mozaikleri bulunmaktadır. Mozaiklerde Hz. Nuh'un tufan esnasında gemisine aldığı hayvanlar betimlenmiştir. Müze Adana Ceyhan arasındaki tarihi İpek yolu üzerinde, Adana'ya 26 km. uzaklıktadır.

Burada sergilenen eserler arasında Misis Antik kenti sınırları içerisinde yer alan bir Bazilika'ya ait zemin mozaikleri de vardır. Eser 1956 yılında Misis Höyüğü'nde kazı yapan Alman arkeoloji heyetinden Prof. Dr. H. Theodor Bossert ile Dr. Ludwig Budde tarafından ortaya çıkarılmıştır.

Mozaiğin tam ortasında bir masa veya sehpa şeklinde yapılmış bir kümes ve etrafında Nuh Peygamber'in tufanda gemisine aldığı 23 adet kuş ve kümes hayvanları, bu grubun etrafında ise vahşi ve evcil hayvanlar yer almaktadır. Eser M.S. 4. yy.'a aittir. Müzede Misis Höyüğü'nde yapılan kazılar sonucu elde edilen kimi eserler de sergilenmektedir.

Müze Tel : (+90-322) 393 47 78
Ziyarete açık saatler : 9.00-16.30
Ziyarete açık günler : Pazartesi hariç her gün


Adıyaman Müzesi

Atatürk Bulvarı üzerinde yer almaktadır. Arkeolojik eserlerseksiyonunda, Paleotik Çağdan başlamak üzere çakmak taşından el baltaları, delici ve kazıcılar, obdisiyenden ok uçları, pişmiş toprak fügürinler ile Kalkolitik Çağ, İlk, Orta ve Geç Tunç Çağları, Demir Çağı, Roma ve Bizans Dönemleri ile Selçuklu ve Osmanlı Çağları'na ait seramikler, cam eserler, kemik aletler, altın, gümüş ve bronzdan yapılmış

Süs eşyaları, fügürinler, damga ve silindir mühürler teşhir edilmektedir. Ayrıca, Geç Hitit Çağından taş ,steller ile Kommagene Krallığına ait sikkeler ve mozaik örnekleri sergilenmektedir. Etnografik eserler bölümünde Adıyaman yöresinden derlenen halı, kilim, cicim, halı - yastık gibi dokumalar, kadın ve erkek giysileri, gümüş takılar, ev eşyaları teşhir edilmektedir. Müzedeki taş eserlerden bazıları iç bahçede sergilenmektedir.

1982 yılında modern binasına kavuşmuş ve bu tarihten sonra kendi binasında hizmet vermeye başlamıştır. Müze binası, konum olarak şehir merkezinin en güzel yerinde, geniş-bahçeli, bodrum kat üzerine yapılmış tek katlı bir binadır. Eserler iki büyük salon ve bu salonu birbirine bağlayan ara salon ile iç bahçede sergilenmektedir. Aşağı Fırat Bölgesinde yapılan ve yıllarca süren yerli ve yabancı kazılar sonucu teslim edilen, satın alma ve diğer yollardan müzeye gelen

eserler ile müze, bölgenin en zengin müzesi haline gelmiştir. Müzede Paleolitik Döneme ait el baltaları, delici ve kesiciler; Kalkolitik Döneme ait pişmiş topraktan kaplar, Tunç Çağına ait süs eşyaları; Roma ve İslâ dönemine ait seramik kaplar sergilenmektedir.Yine çeşitli dönemlere ait mühürler, kadın ve erkek takıları, insan ve hayvan figürinleri, mozaikler, altın, gümüş ve bronz sikkeler; yöreye ait etnografik eserler sergilenmektedir.

Adres: Atatürk Cad. Adıyaman
Müze Tel : (+90-416) 216 29 29 - Faks: (416) 216 98 98
Ziyarete açık saatler : 08.30-12.00 , 13.00-17.30



Afyon Arkeoloji Müzesi

Müzede il ve çevresinde yer alan 40 kadar höyük ve 20 kadar antik şehirden derlenen eserler sergilenmektedir (Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit, Frig, Roma ve Bizans Devri'ne ait kazı çalışmaları sonucu bulunan eserler sergilenmektedir). Ayrıca müzenin bahçesinde Herakles, İmparator Hadrian ve benzeri kolossal (büyük) heykeller, Ion, Korinth tipi sütun başlıkları, üzerleri yazıtlı veya kabartmalı ve bölgenin tipik eserleri arasında olan "Kapı Tipi Mezar Stelleri", pişmiş toprak lahitler ve çeşitli mimari eserler sergilenmektedir.

Müze Tel : (+90-272) 215 11 91
Ziyarete açık saatler : 08.30-12.00 ve 13.00-17.30 arası
Ziyarete açık günler : Pazartesi hariç her gün


Afyon Zafer Müzesi

1913-1914 yıllarında yapılmış olan müze Başkomutan Meydan Muharebesinin planlandığı ve taarruz emrinin verildiği yerdir. Müzede hem Başkomutan savaşı ile ilgili bilgi verilmekte hem de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak Paşa ve Batı Cephesi Harekat Şube Müdürü Tevfik Bıyıkoğlu anısına düzenlenen odalar sergilenmektedir. Cumhuriyet'in kuruluşunun ilk yıllarında Afyon'da kurulan Asar-ı Atika

Muhipleri Cemiyeti'nin çabaları sonucunda, Gedik Ahmet Paşa Medresesi (Taş Medrese), çevredeki eski eserlerin toplandığı bir depo haline getirilmeye başlanmıştır. Cemiyetin Başkanı olan Öğretmen Süleyman Gönçer, 1931 yılında resmi müze deposu haline getirilen medreseye memur olarak atanmıştır. Aynı zamanda Halkevlerinin Müzecilik ve Sergi Kolu Başkanı da olan Süleyman Bey, resmi kuruluşların ve Halkevinin de desteğiyle depoyu zenginleştirmiştir. 1933 yılında Müze Müdürlüğü haline gelen müze Cumhuriyetimizin 10. yılında resmen açılmış ve başına Süleyman Bey getirilmiştir.1933 yılından 1970 yılına kadar karma müze olarak hizmet veren Afyon Müzesi, 1971 yılında Müze Müdürlüğü ve Arkeoloji Müzesi'nin bulunduğu yeni binasına taşınmıştır. 1971 yılından itibaren etnografik özellikli taş eserlerin deposu durumunda bırakılan Gedik Ahmet Paşa Medresesi, 1978 yılında başlatılan ve 1994 yılına kadar süren onarımı, teşhir ve tanzimi sonucu 1995 yılında Türk İslam Eserleri Müzesi olarak ziyarete açılmış, ancak binadaki giderilemeyen yoğun rutubetin eserlere zarar vermesi nedeniyle, 1996 yılında kapatılarak eserler Müdürlük bünyesindeki depoya alınmıştır. Burada yeniden teşhir ve tanzimi yapılacaktır. Arkeoloji Müzesi, oldukça zengin bir koleksiyona sahiptir. Burada Eski Tunç, Hitit, Frig, Lidya, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait önemli eserler yer almaktadır. Bunlar arasında mermer heykelleri, şehir sikkeleri, Kusura kazısı buluntuları, Hitit ve ana tanrıça heykel ve figürleri de vardır.

Müze Tel : (+90-272) 212 09 16
Ziyarete açık saatler : 08.30-12.00 ve 13.00-17.30 arası
Ziyarete açık günler : Pazartesi hariç her gün



Afyon Boldavin Müzesi

Afyon İli'nin 60 km. doğusunda yer alan Bolvadin İlçe merkezinde yer almaktadır. Belediye sineması olarak yapılan ve daha sonra Belediye Kültür Merkezi olarak kullanılan bina, 1987 yılında Bolvadin Belediye Meclisi'nin aldığı bir kararla Belediye Müzesi şeklinde düzenlenerek hizmete açılmıştır.Daha önceleri Afyon Müze Müdürlüğü denetiminde Bolvadin Lise Müdürü Muharrem Bayer tarafından lise bahçesinde toplanan arkeolojik eserler,müzenin nüvesini oluşturmuştur.

Daha sonra çevreden toplanan arkeolojik ve etnografik eserlerle ve Afyon Müze Müdürlüğü'nden gönderilen eserlerle çok güzel karma bir müze oluşturulmuştur. Bolvadin Belediye Müzesi bahçe ve bina teşhirinde Eski Tunç Çağı, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait taşınabilir kültür varlıkları yanında yöresel gelenek ve göreneklerimizi yansıtan etnografik malzemeler sergilenmektedir. Ayrıca Bolvadin İlçesine özgün haşhaş üretimi ve kullanımı ile Eber Gölü yöresindeki kamıştan yapılma hasır işçiliğini, fotoğraf malzemeleri ile birlikte müzede görmek mümkündür.Bolvadin Belediye Müzesi bünyesinde bulunan 200 kişilik konferans salonu da kültürel etkinliklerin kutlandığı vazgeçilmez bir mekân olarak hizmet vermektedir.Başkomutan Tarihi Milli Park Müdürlüğü Zafer Müzesi Afyonkarahisar'ın, şehir merkezinde "Zafer Anıtı" ile Afyonkarahisar Kalesi'nin karşısında mutenâ bir mevkide yar alır. 1915-1920 Cumhuriyet öncesi Saitoğlu Mehmet Sait Efendi tarafından iki katlı olarak yaptırılmıştır. Bina genel hatları ile neo-klasik özellik taşımaktadır. Plan itibariyle de tipik Anadolu evleri tarzında (orta hayat denilen büyük bir sofa, yanlarında bu sofaya açılan odalar) olduğu görülür.Şimdiki Belediye binasının yapıldığı 1930'lu yıllara kadar "Afyon Belediye Binası" olarak hizmete devam etmiştir. Daha sonra yeni Belediye binasının tamamlanması ile bina "Emniyet Müdürlüğü'ne" tahsis edilmiştir. Bina, 1985 yılında Milli Emlak Müdürlüğü'nce "Zafer Müzesi" olmak üzere, Başkomutan Tarihi Milli Park Müdürlüğü'ne tahsis edilmiş, Müdürlüğümüz ise binayı 11.09.1986 tarihinde teslim almıştır. 1992 yılında Müdürlüğümüz bu binaya taşınmıştır.Dekorasyon ve düzenleme çalışmalarının devam ettiği bu binanın önemi, tüm ulusun ölüm-kalım mücadelesi verdiği bir döneme (1919-1922) ait olmasından, 27 Ağustos 1922'de Afyon Karahisar'ın düşman işgalinden kurtuluşunu müteakip, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Garp Cephesi Komutanı İsmet İnönü, Genel Kurmay Başkanı Fevzi Çakmak Paşa ve Garp Cephesi Hareket Şube Müdürü Tevfik Bıyıklıoğlu'nun bu tarihi binada kalmalarından ve burayı karargâh olarak kullanmalarından ileri gelmektedir.



Afyon Dumlupınar Müzesi

Afyonkarahisar'ın 59 km. kuzeybatısında Dumlupınar İlçe merkezinde yer almaktadır.İnşaatına 1990 yılında başlanmış, 1996 yılının sonunda bitirilmiş olup 1997 Zafer Haftası içerisinde resmi açılışı yapılmıştır. Dumlupınar Abidesi peyzaj alanı içerisinde yer alan müze iki katlıdır.
Adres: Kurtuluş Cad. Afyon
Tel: (272) 215 11 91


Afyon İshak Paşa Sarayı Müzesi

İshak Paşa Sarayı, saraydan öte bir külliyedir. İstanbul Topkapı Sarayı'ndan sonra son devirde yapılmış sarayların en ünlüsüdür. Doğubeyazıt İlçesi'nin 5 km. doğusunda,bir dağın yamacındaki tepe üzerine kurulan Saray, Osmanlı İmparatorluğu'nun Lale Devrindeki son büyük anıt yapısıdır. 18. yy. Osmanlı mimarisinin en belirgin ve seçkin örneklerinden olduğu kadar, sanat tarihi yönünden de değeri büyüktür. Sarayın Harem Dairesi Takkapı kitabesine göre yapılış tarihi Hicri 1199,

Miladî 1784'tür. Saray binasının bulunduğu zemin vadi yakası olduğundan, kayalık ve sert bir yerdir. Eski Beyazıt şehrinin merkezinde olmasına rağmen, bu yapının üç tarafı (kuzey, batı, güney) dik ve meyillidir. Sadece doğu tarafında müsait bir düzlük vardır. Sarayın giriş kapısı buradadır. Aynı zamanda en dar cephesidir. Saray, kalelerin özelliğini kaybettiği; ateşli silahların bulunduğu bir çağda yapıldığından, doğu yönündeki tepelere karşı müdafaası zayıftır.

Cümle kapısı müdafaa bakımından en zayıf noktasıdır. Cümle kapısı bölümü, İstanbul ve Anadolu'da kurulan saraylarınkinden farksız olup, taş işçiliği ve oymacılığı yönünden muntazamdır.Türklere özgü tarihi saray örnekleri bugün ülkemizde pek az sayıda kalmıştır. Bunlardan biri de İshak Paşa Sarayı ve Külliyesi'dir.İshak Paşa Sarayı şu mimari bölümlerden meydana gelir:

1- Dış cephe,
2- Birinci ve ikinci avlu,
3- Selamlık dairesi,
4- Cami binası,
5- Aşevi (Darüzziyafe),
6- Hamam,
7- Harem dairesi odaları,
8- Merasim ve eğlence salonu,
9- Takkapılar,
10- Cephanelik ve erzak odaları,
11- Türbe binası,
12- Fırın,
13- Zindan,
14- İç mimariden bazı bölümler (kapılar, pencereler, dolaplar, şerbetlikler, şömineler vs.)

Saray Osmanlı, Fars ve Selçuklu uygarlığının mimari üslubunu bünyesinde toplayan bir özellik taşır. Cildıroğullarından II. İshak Paşa ile Çolak Abdi Paşa'ca 1685'te yaptırılan saraya, 1784'te son şekil verilmiştir. Yapı yaklaşık olarak 115x50 m. ölçülerinde bir alana kurulmuştur. Kesme taştan yapılan sarayın doğu cephesindeki portali kabartma ve süslemeleriyle Selçuklu sanatının özelliklerini yansıtır.

Saray iki avlu ve bu avluda bulunan yapılar topluluğundan meydana gelmiştir. Birinci avludaki yapıların bazıları yıkılmıştır. Dört tarafı yapılarla çevrili ikinci avlu dikdörtgen planlıdır. Girişe göre sağ tarafta selamlık ve onun arkasında haremlik vardır. Bunların sonunda cami ve türbe bulunmaktadır. Türbe Selçuklu kümbet mimarisi üslubunda inşa edilmiştir. Saray bölümü iki kattan oluşmaktadır. 366 oda da bu iki kat içinde yer almaktadır. Her odada taştan yapılmış ocaklar vardır. Taş duvarlardaki boşluklar bütün yapının merkezi bir ısıtma sistemine sahip bulunduğunu göstermektedir. Divan salonu 20x3 m. boyutlarındadır. Duvarları ve tabanı taştandır. Duvarları Türk hat sanatının örnekleriyle, sülüsle yazılmış ayet ve beyitlerle süslüdür. Burada yer alan "İshak meram üzere kerem kıldı cihanı-Binyüzdoksandokuz buna oldu tarih" beytinden sarayın miladî 1784 yılında tamamlandığı anlaşılmaktadır. Sarayın ikinci avlusundaki türbe, kesme taştan yapılmıştır. Bu sekizgen türbe, Selçuklu türbe mimarisi geleneğinin tipik örneği olan kümbet şeklindedir ve iki katlıdır. Duvarları geometrik motiflerle süslüdür. Bu türbede Çolak Abdi Paşa, İshak Paşa ve yakınları yatmaktadır.


Amasya Müzesi

Yörede yaşamış medeniyetlere ait arkeolojik, etnografik olmak üzere 26.000 kayıtlı eserden 1.400 eserin sergilendiği müze, bölgenin en modern ve zengin müzesi durumundadır. 1925 yılında Sultan II. Beyazıt Külliyesi'nin bir bölümü olan medrese binasının iki odasında toplanan az sayıda arkeolojik eserler ile İslâmi Devir mumyaları bir araya getirilerek önce bir "Müze Deposu" oluşturulmuştur

Daha sonra eserlerin çoğalması ve teşhir edilecek yeni mekânlara ihtiyaç duyulması neticesinde, 1962 yılında Selçuklu Döneminin anıtsal eserlerinden olan 1266 tarihli Gökmedrese Camii'ne taşınmıştır.
1958 yılına kadar fahri memurlukla idare edilen müze, aynı yılın haziran ayından itibaren Müze Müdürlüğü'ne dönüştürülmüştür.

22 Mart 1977 yılında yeni yapılan bugünkü modern binasına taşınmış; daha sonra yeniden düzenlenmiş ve tüm eserler kronolojik sıraya göre teşhir edilerek 1980'de hizmete açılmıştır.11 ayrı medeniyete ait arkeolojik, etnografik, sikke, mühür, el yazması ve mumya olmak üzere yaklaşık yirmidörtbin civarında eseri ile bölgenin en modern ve en zengin müzesi olarak, ülkemiz kültür ve turizmine hizmet etmektedir.

Üç katlı olarak yapılan müzenin bodrum katında deposu, laboratuvarı ve diğer hizmet birimleri, alt katta büfe ve dinlenme salonu ve ufak bir teşhir salonu,üst katta ise arkeolojik, sikke ve etnografik eserlerin sergilendiği iki büyük salon yer almaktadır. Bahçede ise taş eserler ile Sultan I. Mesut Türbesi içerisinde 6 adet İlhanlı Dönemine ait mumya teşhir edilmektedir.
Alt Salon Teşhiri
Amphoralar
Roma ve Bizans Çağına ait pişmiş topraktan yapılmış, çift kulplu, sivri dipli, formlarıyla müzenin ilgi çekici eserleri arasında yer alırlar. Antik dönemde şarap, zeytinyağı ve benzeri sıvı maddelerin naklinde ve saklanmasında kullanılmışlardır. Bafra yakınlarında batık bir gemiden çıkarıldığı bilinen eserler 1977 yılında müzeye kazandırılmışlardır.
Lahitler
Bu bölümde dört adet lahit teşhir edilmektedir. Üçü pişmiş topraktan yapılmış olup diğeri bronzdandır.
Bronz Lahit
Dövme tekniği ile yapılmış, modern banyo küveti şeklindedir. Ağız kenarlarına yakın köşelerinde simetrik dört adet halka kulp vardır. Taşova İlçesi, Esençay Beldesi, Çakırmıstığın Tepesi olarak adlandırılan büyük tümülüsten çıkarılmıştır. Hellenistik Dönem eseridir.
Pişmiş Toprak Lahitler
Bir tanesi köşeli, diğeri silindirik, üçüncüsü ise küvet şeklindedir. Roma Döneminde mezar olarak kullanılmışlardır.
Heykeller
Bu bölümde Hellenistik ve Roma Dönemine ait iki heykel teşhir edilmektedir. Başı olmayan giysili rahip heykeli, diğeri ise tanrı Dionysos ve oğluna ait yüksek bir kabartma sergilenmektedir.Lahitlerin bulunduğu bölümde Selçuklu ve Osmanlı Döneminde Amasya'da inşa edilen cami, medrese ve benzeri yapıların orijinal mermer kitabeleri sergilenmektedir. Amasya'da Azerbaycan ve yöresinden 1897-1898 Osmanlı-Rus Harbi sırasında göçle gelen bir kısım halkın yanlarında getirdikleri halılar, halı seccadeler, halı heybeler ve kilimler bu bölümde teşhir edilmektedir. Yine bu kısımda Milas, Kırşehir ve Avanos yöresi halı ve kilimleri yer almaktadır.Ahşap Eserler>Bu bölümde Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait ahşap işçiliğin nadide örnekleri sergilenmektedir. Bizans Dönemi Kapı Kanadı Gümüşhacıköy İlçesi, Gümüş Beldesi'ndeki bir manastıra aittir. Üzerinde kabartma tekniğiyle yapılmış, bereketi simgeleyen asma dallarının birbirine dolanarak oluşturduğu dairelerin içerisi asma yaprağı ve iri taneli üzüm salkımı ile süslenmiştir. Geç Bizans Dönemine ait bir eserdir. Selçuklu Dönemi Kapısı Selçuklular Döneminde 1266-1267 tarihlerinde inşa edilen Gökmedrese'nin orijinal kapısıdır. Abanoz ağacından yapılmış, çift kanatlı anıtsal boyutlu bir eserdir. Üzerinde oyma tekniğiyle işlenmiş, rumî ve kıvrak dallı yuvarlak kemerli, bordür kuşak içerisinde, alınlık bölümünde, Arapça sülüs hatla yazılmış grift kitabede "İnsan ölünce kendisinden ameli kesilir. Bundan üç şey müstesna; onlar ya sadaka-ı cariyedir, veya kendisinden istifade edilen ilimdir. Veyahut da kendisine dua eden salih evlattır" hadisi yer almaktadır. Kapının göbek kısmında ise kırık çizgilerin birbirine geçmesi ile oluşan üçgen, beşgen ve sekizgenler üzeri rumî ve kıvrak dal motifleri ile bezenmiştir. Osmanlı Dönemi Cami Kapısı Osmanlı Dönemi 1485 tarihli Mehmet Paşa Camii'nin orijinal kapısıdır. Kündekârî tekniğiyle iç içe geçmiş kırık çizgilerden oluşan beşgen ve üzeri yıldız motifleriyle bezeli çift kanatlı bir kapıdır. Klasik Osmanlı ahşap işçiliğinin ender örneklerinden biridir. Bu bölümde 19. yy. Amasya sivil mimarlık örneklerinden derlenen dolap kapakları ve şerbetlikler yer almaktadır. Üst Salon Teşhiri Burası arkeolojik ve etnografik olmak üzere iki seksiyona ayrılmıştır. Ayrıca arkeolojik seksiyonun son bölümünde sikkelerin ve definelerin teşhir edildiği vitrinler yer almaktadır. Tunç Çağı Eserleri (M.Ö. 3500-2100) Müzede bu çağı temsil eden eserler üç ayrı vitrinde teşhir edilmiştir. İlk iki vitrinde, pişmiş topraktan yapılmış siyah ve kırmızı renkli, iyi perdahlanmış ve bazılarının üzeri yivle bezenmiş maden taklidi, kulplu ve kulpsuz küre gövdeli, yuvarlak ağızlı, düz dipli, çanak çömlek ve testiler yer almaktadır. Amasya merkez Mahmatlar ve Merzifon Oymaağaç Köyü'ndeki kazılarda çıkarılmış eserlerin tümü el ürünüdür. Diğer vitrinlerde ise bronz hançerler, baltalar, kemik iğne bizler, ağırşaklar ve damga mühürler teşhir edilmektedir. Hitit Çağı (M.Ö. 1750-1200) İki ayrı vitrinde teşhir edilmektedir.Birinci vitrinde; gaga ağızlı süzgeçli, deve tüyü renkli hamurlu, pişmiş topraktan testiler, çanaklar, kâseler ve pişmiş topraktan yapılmış bir sunak sergilenmektedir. İkinci vitrinde ise; bronz ve taş mühürler, pişmiş topraktan boğa başları, insan figürleri, idoller ve değişik tipte pişmiş topraktan ritonlar ile dini törenlerde kullanılan üçlü kutsal kaplar teşhir edilmektedir. Hitit Tanrı Heykelciği Arkeoloji literatüründe "Amasya Heykelciği" veya "Hitit Fırtına Tanrısı Teşup" olarak tanınan eser, dünya arkeolojisinin ünik eserlerinden biridir.Amasya merkez Doğantepe Beldesi'ndeki bir höyükte 1962 yılında tesadüfen bulunmuştur. Bronzdan, döküm tekniğiyle yapılmış olan eserin bacakları kolları ve bazı parçaları henüz bulunamamıştır. Hitit İmparatorluk Dönemi kaya kabartmalarında yer alan tanrı tasvirleri ile, özellikle Boğazköy (Hattuşaş) Yazılıkaya açıkhava tapınağındaki tanrı kabartmaları ile benzerlik gösterir.Sivri külahlı, kısa etekli, öne doğru adım atmış vaziyette duran, eserin mevcut bölümünün yüksekliği 21,5 cm., ağırlığı ise 1.340 gr.dır. Hitit İmparatorluk Dönemine (M.Ö. 1400-1200) ait olup bulunabilen diğer metal heykeller içerisinde en büyük boyuttaki insan heykelidir. Kalın kaşları, çukur gözleri, düzgün yivli hatlarıyla ılımlı görünmekle beraber, güçlü ve mağrur bir ifadeye sahiptir. Urartu Çağı (M.Ö. 900-600) Doğu Anadolu'da Van yöresinde yaşamış olan bu medeniyete ait eserler, müzeye satın alma yoluyla gelmiştir. Vitrinde stilize aslan başlı bronz bilezikler, bronz kaplar ve bir adet kazan kulpu teşhir edilmektedir. Frig Çağı (M.Ö. 850-600) Anadolu'ya M.Ö. 1200 civarında kavimler göçü ile gelen Frigler genellikle Hititlerin yaşamış olduğu bölgelerde hüküm sürmüşlerdir. Başkentleri Ankara yakınlarındaki Gordion'dur. Müzede bu çağın eserlerini; deve tüyü hamurlu, çarkta yapılmış, yonca ağızlı, geniş gövdeli, tek kulplu düz dipli, üzeri krem renk astarlı, kırmızı, kahverengi boya ile gövdeye paralel bant şeklinde motiflerle bezeli eserler yanında özel günlerde libasyon için kullanılan değişik hayvan tiplerindeki ritonlar temsil etmektedir. İskit Çağı (M.Ö. 6.YY.) 1970 yılında Gümüşhacıköy İlçesi, İmirler Köyü'nde yapılan bir kazıdan çıkan eserlerdir. Bir İskit süvarisine ait mezarda ele geçen, bir adet ikiye bükülmüş demir kılıç, bronzdan yapılmış sap delikli harp baltası, çok fazla miktarda mahmuzlu bronzdan söğüt yaprağı şekilli ok uçları, at koşum takımına ait gem parçası ve bir adet kabartma ile bir adet bronz orta boy çandan oluşan buluntular teşhir edilmektedir.Hellenistik Çağ (M.Ö. 330-29) Bu çağa ait müzede teşhir edilen eserler arasında pişmiş topraktan geniş ağızlı, düz kaideli, açık kiremit renk hamurlu, çarkta yapılmış, çift ve tek kulplu tabaklar, testiler, depaslar yanında üzerinde üzüm salkımı ve asma yaprağı motifi ile kabartma olarak bezenmiş, bir kap ve geniş yayvan bir tabak bulunmaktadır. Bu bölümde pişmiş topraktan, içbükey ağız kenarlı, bombe gövdeli, yuvarlak halka kaideli, çift kulplu, gövde üzeri metoplara bölünmüş, içleri bej zemin üzerine kahverengi ile ördek figürü işlenmiş bir eser yer almaktadır. Geometrik şekillerle bezenmiş, geometrik çağa ait bir kâse ile yuvarlak ağızlı, kısa silindirik boyunlu, gövde üzerinde kırmızı figür tekniği ile işlenmiş, bir kuğu figürü tasviri yapılmış olan pişmiş toprak testi de teşhir edilmektedir.Roma Çağı (M.Ö. 29-M.S. 476) Bu çağa ait eserler müzemizin en zengin koleksiyonunu oluşturmaktadır. Beş ayrı vitrinde üç grup halinde teşhire sunulmuştur. Cam Eserler Roma Çağına ait cam eserlerin çoğunu ince uzun formlarıyla gözyaşı şişeleri, koku kapları ve kâseler oluşturmaktadır. Bu vitrinde yuvarlak ağızlı, kısa boyunlu, ince uzun, tabana doğru daralan amphora tipli, çift kulplu, sarı renkli gövde üzerine siyah, mavi ve kahverengi renklerle bezemeli kum kalıbı tekniğiyle yapılmış (M.Ö. 7.yy.) bir eser de sergilenmektedir. Roma Seramikleri Çift ve tek kulplu testiler,değişik formlardadır. Genellikle açık kiremit renk hamurlu ve kırmızı boyalıdır. Bazılarının gövdelerinde ve kulp başlarında bezemeler mevcuttur. Birbirinin benzeri yayvan şekilli, çanaklar da yer almaktadır. Masklar Pişmiş topraktan yapılmış, sadece yüz hatları işlenmiş, ağızları şarkı söyler pozisyondaki tiyatrocu masklarıdır.

Kadın Ziynet Eşyaları
Altın, gümüş ve camdan yapılmış, ziynet eşyalarının çoğunu yüzükler ve küpeler teşkil etmektedir. Akik taşlı olan yüzüklerin taşları üzerine insan ve hayvan figürleri işlenmiştir. Küpeler şekil itibarıyla çok çeşitlidir. Bir kısmının sarkaçlarına kıymetli taşlar yerleştirilmiştir. Bunların yanında renkli camdan yapılmış bilezikler ve altından yapılmış diademler de teşhir edilmektedir.

Bu bölümde 1988 yılında müzeye kazandırılan çift başlı kuş figürü dizilerinden oluşan gerdanlık, bir çift küpe ve Roma Dönemine ait bir yüzük yer almaktadır.
Bronz Kaplar
Bunlar tek kulplu, kulpsuz ve sadece kazan kulpludur. Dövme ve dövme tekniğiyle günlük kullanım için yapılmış Roma Dönemi eserleridir. Ayrı bir vitrinde ise, genel olarak çocuk mezarlarına bırakılmış, ölü armağanı niteliğindeki bronz objeler sergilenmektedir. Bilhassa boğa ve kartal heykelcikleri ile yılan figürü, dikkati çeken eserler arasında yer almaktadır.
Kandiller
Hellenistik ve Roma Çağında aydınlatma aracı olarak kullanılmışlardır. Pişmiş topraktan yapılmış bu eserler, çeşitli boy ve tiplerde olup, genellikle kiremit renk hamurludurlar. 1958 yılına kadar fahri memurlukla idare edilen müze, aynı yılın haziran ayından

itibaren Müze Müdürlüğü'ne dönüştürülmüştür.22 Mart 1977 yılında yeni yapılan bugünkü modern binasına taşınmış; daha sonra yeniden düzenlenmiş ve tüm eserler kronolojik sıraya göre teşhir edilerek 1980'de hizmete açılmıştır.11 ayrı medeniyete ait arkeolojik, etnografik, sikke, mühür, el yazması ve mumya olmak üzere yaklaşık yirmidörtbin civarında eseri ile bölgenin en modern ve en zengin müzesi olarak, ülkemiz kültür ve turizmine hizmet etmektedir.

Sikkeler
Arkeolojik bölümün sonunda teşhir edilen sikkelerin çoğunluğunu Hellenistik, Roma bronz sikkeleri ile Bizans Dönemi bakır, Selçuklu Dönemi gümüş ve Osmanlı Dönemi altın sikkeleri oluşturmaktadır ve kronolojik sıraya göre yerleştirilmiştir.Son iki vitrinde ise defineler teşhir edilmektedir. Vitrinin birisinde Hellenistik Döneme ait bronz bir define ve

Roma İmparatoru Büyük Costantinus'un (M.S. 306-337) Döneminde İstanbul ve Antakya'da darp edilen, dokuz değişik tipteki 1134 adet bronz sikkeden oluşan define ile, Bizans Çağına ait bakır sikke definesi ve bakır Selçuklu defineleri teşhir edilmektedir. Diğer vitrinde ise Ortaçağ Avusturya Dukalığına ait sikkelerle, İlhanlı ve Osmanlı Dönemi gümüş sikkeleri sergilenmektedir. Bizans Çağı (M.S. 476-1453) Bu devre ait eserler, arkeolojik seksiyonun son vitrininde teşhire sunulmuştur. Burada tek kulplu krem renkli testiler, bronzdan yapılmış kandiller, ağırşaklar, ziynet eşyaları, taştan yapılmış kutsal ekmek damgaları, kurşun mühürler ile 1992 yılında müzeye kazandırılan üç adet pişmiş toprak çanak teşhir edilmektedir. Bu eserler, kiremit renk hamurlu, yayvan geniş ağızlı, içbükey gövdeli, yuvarlak halka kaidedir. İç ve dış yüzleri uçuk sarı renklidir; astar üzerine tabağın merkezinde stilize hayvan figürleri işlenmiştir. İç kenarlarında geometrik yıldız ve kaligrafik süslemeler de bulunmaktadır. (M.S. 12-13. yy.)

Etnografik Eserler Koleksiyonu Bu bölümde eserler cinslerine göre ayrı ayrı vitrinlerde teşhire sunulmuştur. Salonun güneyinde tarım araç ve gereçleri, iplik eğirme ve dokuma aletleri sergilenmektedir. Vitrinlerde teşhire sunulan eserler ise şunlardır.
Mutfak Eşyaları 19.yüzyılda Osmanlı Döneminde kullanılan bakırdan yapılmış, günün beğenisini yansıtan, üzerleri kazıma tekniği ile bezenmiş, günlük kullanım için yapılmış, ibrikler, leğenler, bakraçlar,

taslar ve tencereler teşhir edilmektedir. Kadın Ziynet Eşyaları Gümüş, bafum ve kıymetli taşlardan yapılmış, Osmanlı kadınlarının zarafetini ve beğenisini yansıtan, aksesuar ve takılar -bilezik, akik kolye, yüzükler, tepelikler, gümüş örgü çanta ve kemerler- sergilenmektedir. Sedef Sandıklar Bu vitrinde Osmanlı Dönemi sedef işçiliğinin nadir örneklerinden olan ahşap üzerine beyaz renkli sedefler yerleştirilerek çeşitli desenler işlenmiş sandıklar, allık kutusu, nalınlar ve kaşıklar yanında çerçevesi sedef işlemeli Milli Mücadele dönemindeki Atatürk ve silah arkadaşlarının portrelerinin yer aldığı "Hatıra-i Zafer" panosu yer almaktadır. Silahlar Osmanlı Devri silahları eskiden yeniye doğru, tipolojik olarak üç ayrı vitrinde teşhir edilmektedir. Ok, yay, topuzlar, kamalar, kılıçlar, hançerler, baltalar, teberler, salık ve şiş bastonlar, altın işlemeli çakmalı tüfekler, tabancalar, boynuz ve metalden barutluklar, yağdanlıklar ve kurşun kalıpları koleksiyonu tamamlayan eserlerdir. Seramikler Selçuklu Döneminden sigrafitto tekniğiyle yapılmış, üzerinde kanatlı melek figürü bulunan bir kâse ile Osmanlı Dönemi 17-19. yüzyıla tarihlenen üzeri sırlı, mavi beyaz renkli, Kütahya, İznik, Çanakkale işi seramik tabak ve testiler sergilenmektedir. Astronomi Aletleri Osmanlı Dönemi II. Beyazıt Külliyesi'nden getirilen bu eserler, medresede astronomi eğitiminde ve muvakkithanede ezan vakitlerinin ayarlanmasında kullanılmış, ahşap üstürlap, kiblenumalar, pusula, yer küre ve astronomi aletleri teşhir edilmektedir.Hamam Takımları Osmanlı Dönemine ait hamam takımlarından kadife üzerine sim işlemeli bohça, havlu ve peşkirler sedef ve gümüş kakmalı nalınlar, kildanlık, kese ve hamam tası teşhire sunulmuştur.Saatler Bu bölümde altın ve gümüş muhafazalı kadranlar, mineli cep saatleri yanında ahşap muhafazalı duvar saatleri sergilenmektedir. Lambalar Osmanlı Döneminde aydınlatma aleti olarak kullanılan mavi, sarı ve kırmızı renkli camdan ve porselenden yapılmış gaz lambalarıdır. Çay, Kahve ve Sigara Takımları Osmanlı Döneminde kullanılan çay ve kahve takımlarından, kahve kavurma tavası, kahve değirmeni, cezve ve ahşap kahve kutusu, fincan muhafazaları ve semaver yanında tütün takımları, nargile, tütün tabakası, çakmak, ağızlık ve pipolar teşhir edilmektedir. Etnografya salonunun orta bölümünde değişik vitrinlerde Osmanlı Döneminde kullanılan Amasya'ya özgü geleneksel sim işlemeli bindallılar, gece kıyafetleri, cepken ve yelekler, yöresel motiflerle dokunmuş, yün çoraplar, halı ve heybeler, çeşitli tip ve boyutlarda para keseleri, sim işlemeli bohça, peşkirler, yazmalar ve uçkurlar sergilenmektedir. Şifa Tasları, Buhardanlıklar ve Muskalar Bu vitrinde iç ve dış yüzeylerinde çeşitli duaların yazılı bulunduğu şifa ve nazar tasları, buhardanlıklar, üzeri dua yazılı sedefler, çeşitli boyutlarda gümüşten yapılmış, üzeri savat tekniğiyle işlenmiş muskalık ve hamayiller, bronzdan yapılmış çeşitli boyutlarda şamdanlar teşhir edilmektedir.El Yazma Kuran-ı Kerim'ler Bu vitrinde tezhipli el yazması Kuran-ı Kerim'ler, Padişah tuğralı fermanlar, yazı takımları, divit, hokka, kağıt makası ve divit muhafazası, Kuran-ı Kerim muhafazası ve ahşap rahle sergilenmektedir. Sancaklar Etnografik salonun son bölümünde Sultan II. Beyazıt Camii'nden getirilen iki adet sancak teşhir edilmektedir.Küçük Sancak Bu vilayet sancağının bir yüzünde Sultan Reşat tuğrası, Osmanlı arması mevcut olup diğer yüzünde ise Kelime-i Tevhit yazısı yer almaktadır. Büyük Sancak Besmele, Ayet-el Kürsi'nin tamamı, Fetih Suresinin başından 17. ayetin sonuna kadar olan kısmı atlas üzerine işlenmiş, orta kısmında hilal içerisinde Besmele, Mümin Suresi ve H. 1326 (M.1708) tarihi yer almaktadır. "İşkodra Sancağı" ismiyle anılır.Açık Hava TeşhiriMüze binasının batısında bulunan müze bahçesinde Hitit, Hellenistik, Bizans, İlhanlı, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait boyutları büyük olan taş eserler teşhir edilmektedir. Doğantepe ve Esençay beldelerinden getirilen Hitit Kapı Aslanları, Hellenistik ve Roma dönemlerine ait kitabeli ve büstlü mezar stelleri, İon ve Korinth tarzında yapılmış sütun başlıkları, anıtsal yapı parçaları, Roma Dönemine ait mermer ve kireç taşından yapılmış asma dalı bezeli lahitler, Bizans Dönemine ait mezar stelleri, kabartmalı lahitler, mimari parçalar, İlhanlı, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait inşa kitabeleri, sanduka tipi başlıklı ve başlıksız mezar taşları, pişmiş toprak erzak küpleri ve Sultan II. Beyazıt Camii'ne ait 1939 depreminde yıkılan son cemaat mahallinin orijinal sütun başlıkları sergilenmektedir.Roma Kitabesi Bahçe içerisinde türbenin batısında yer alır. Amasya Merkez Yüzevler Mahallesi'ndeki bir inşaatın temelinde bulunmuştur. Büyük bir yapıya ait kalker taşından yapılmış bir ithaf kitabesidir. Bu Grekçe kitabe Pontus Eyalet başkanı tarafından yaptırılmış ve Roma İmparatoru Alexander Severus ve annesi İulia Mammia'ya ithaf edilmiştir.Mil Taşları Erba'dan, Esençay, Çakırsu, Yukarı Baraklı, Yassıçal, (Ebemi) ve Zile'ye uzanan "Antik Roma Yolu" üzerinden ve Amasya'nın değişik yörelerinde bulunmuş kilometre taşı olarak kullanılan mermer mil taşları sergilenmektedir. Bu mil taşları içerisinde Uygur Beldesi'nde in situ bulunan yuvarlak sütun şeklindeki taşların üzerinde 21 rakam mevcut olup Roma İmparatorları II. Contantinus ve Diocletianus ile eyalet yöneticilerinin (vali) isimleri yazılıdır. Eserler M.S. 237-305 dönemine aittir. Mumyalar Müze bahçesinde Sultan I. Mesud türbesi içerisinde altı adet İlhanlı Dönemine ait mumya teşhir edilmektedir. Bu bölüm müzenin en çok ziyaret edilen bölümüdür.Mumyalar, Anadolu Nazırı Şehzade Cumudar, Amasya Emiri İşbuğa Nuyin, İzzettin Mehmet Pervane Bey, Cariyesi, erkek ve kız çocuklarına aittir. Bunlar Amasya Burmalı Minare ve Fethiye Camilerinin türbelerinden getirilmiştir.
Müze Tel : (+90-358) 218 4513
Ziyarete açık saatler : 08.30 - 12.00, 13.00 - 17.00


Amasya Hazeranlar Konağı

Konak Amasya Merkez Hatuniye Mahallesinde sur duvarları üzerine 1865 yılında, Amasya Mutasarrıfı Ziya Paşa'nın Defterdarı Hasan Talat Efendi tarafından yaptırılmış, Hasan Talat Efendi'nin kız kardeşi Hazeran hanımın uzun yıllar burada yaşamasından dolayı, "HAZERANLAR" adını almıştır.Antik dönem sur duvarları üzerine; bodrum üzeri iki katlı ahşap çatkı arası kerpiç dolgulu olarak yapılmış olan konak haremlik ve selamlık olarak iki bölüm halinde düzenlenmiştir.

Geleneksel Osmanlı konut Mimarisinin seçkin örneklerinden olan yapı. Orta sofalı. Dört eyvanlı plan tipinde, iç avlulu, dışa kapalı yapı tipidir.Yalı boyu, Yeşilırmak sahil şeridi üzerinde yen alan, 19. yüzyıl sivil mimarlık örneği yapılar arasında önemli bir yeri olan, Hazeranlar Konağı 1976 yılında Bakanlığımızca kamulaştırılmıştır.Konağın restorasyon uygulamalarına 1979 yılında başlanılmış ve 1983 yılında Restorasyon çalışmaları tamamlanarak 1984 yılında Etnografik eserlerin teşhir edildiği Müze Ev olarak hizmete açılmıştır.Hazeranlar Konağı'nda depremler nedeniyle meydana gelen zemin sorunlarının giderilmesi ve teknolojik müze donanımlarının tesis edilmesi amacıyla yeni restorasyon çalışmalarına, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nce 1998 yılı sonlarında başlanılmış, Döner Sermaye İşletmeleri Merkez Müdürlüğü'nün de katkılarıyla uygulamalar, 12 Haziran 2001 tarihinde tamamlanarak yeni teşhir düzeni ile Hazeranlar Konağı "Müze Ev" olarak yeniden ziyarete açılmıştır.
Müze Tel : (+90-358) 218 40 19
Ziyarete açık saatler : 08.30 - 12.00, 13.00 - 17.00



Amasya Alparslan Müzesi

Amasya İli, Taşova İlçesi, Alpaslan Beldesi Belediye Müzesi'nin ilk çekirdeği 1964'te yöreden toplanan arkeolojik ve etnografik eserlerle oluşturulmuştur. 1991 yılında Osmanlı Döneminden kalma bir hamam müze olarak yeniden düzenlenmiş ve 1994'te de Alpaslan Beldesi Belediye Müzesi olarak hizmet vermeye başlamıştır.Müzede yörenin kültür ve medeniyet tarihine ışık tutan Eski Tunç, Hitit, Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Dönemine ait seramik,

bronz ve altın eserler sergilenmektedir.
Müze Tel : (+90-358) 373 88 66 , (+90-358) 218 69 57
Ziyarete açık saatler : 08.30 - 12.00, 13.00 - 17.00
Adres: Atatürk Cad. Amasya
Ayrıca yine yörede bulunan çeşitli fosiller sergilenmektedir. Yöresel köy odası teşhirinde Selçuklu ve Osmanlı Dönemi ahşap işçiliğini yansıtan örneklere yer verilmektedir.


Anadolu Medeniyetleri Müzesi

Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Atpazarı olarak isimlendirilen semtte, Ankara Kalesi'nin dış duvarının güneydoğusundaki yeni işlev verilerek düzenlenmiş iki Osmanlı yapısında yer alır. Bu yapılardan biri Mahmut Paşa Bedesteni, diğeri Kurşunlu Han'dır. Bedestenin; Fatih dönemi baş vezirlerinden Mahmut Paşa tarafından 1464-1471 tarihleri arasında yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Kitabesi yoktur. Kaynaklarda Ankara sof kumaşlarının buradan dağıtıldığı yazılıdır.

Yapının planı klasik tiptedir. Ortada 10 kubbe ile örtülü dikdörtgen planlı kapalı meka, karşılıklı yerleştirilen üstü beşik tonozlarla örtülü 102 dükkadan meydana gelen bir arasta ile çevrilmektedir. Kurşunlu Han, tahrir defterlerine, sicil kayıtlarına dayanan son araştırmalara göre Fatih dönemi baş vezirlerinden Mehmet Paşa'nın ıstanbul'un üsküdar Semti'ndeki imaretine vakıf olarak yaptırılmıştır. Kitabesi yoktur. 1946 yılındaki onarımda II. Murat'a ait sikkeler ele geçirilmiştir. Bu buluntular, hanın 15. asrın ilk yarısında var olduğunu kanıtlar niteliktedir. Han, Osmanlı Devri hanlarının tipik plan karakterinde olup ortada avlu ve revak sırası ile, bunları çeviren iki katlı odalardan oluşur. Zemin katta 28, birinci kata 30 oda yer alır. Odalar ocaklıdır. Odanın batı ve güney yönlerinde yer alan bodrum katta "L" tipinde bir ahır kısmı mevcuttur. Hanın kuzey cephesinde 11, doğu cephesinde 9 ve giriş eyvanı içerisinde karşılıklı yerleştirilen 4 dükka yer alır. Hanı yaptıran Mehmet Paşa, 1467 yılında bedesteni yaptıran Mahmut Paşa'nın azlinden sonra başvezir olmuş ve 1470 yılına kadar görevde kalmıştır. üsküdar'da cami, imaret ve medresesi olup kendisi orada gömülüdür. Bugün müzeyi oluşturan bu iki yapı, 1881 yılındaki son yangından sonra terkedilmiştir.

Müzenin Tarihi :
Ankara'da ilk müze, Kültür Müdürü Mübarek Galip Bey tarafından 1921 yılında kalenin Akkale olarak isimlendirilen kısmında kurulmuştur. Bu müzenin yanı sıra Augustus Mabedi ile Roma Hamamı'ndan da eser toplanmıştır. Atatürk'ün telkinleriyle merkezde bir "Eti Müzesi" kurma fikrinden hareket edilerek diğer bölgelerdeki Hitit eserleri de Ankara'ya gönderilmeye başlanınca geniş mekalara sahip bir müze binası

gerekli görülmüştür. O zamanki Kültür (Hars) Müdürü Hamiz Zübeyr Koşay tarafından devrin Maarif Vekili Saffet Arıkan'a metruk halde bulunan Mahmut Paşa Bedesteni ve Hanın onarılıp müze binası olarak kullanılması önerilmiş, bu fikir kabul edilerek 1938 yılından 1968'e kadar devam eden bir restorasyon çalışması başlatılmıştır. Bedestenin orta bölümünde yer alan kubbeli mekaın büyük bir kısmının onarımının 1940 yılında bitirilmesi ile eserler, Alman arkeolog H. G. Guterbock başkanlığındaki bir heyet tarafından yerleştirilmeye başlanmış, 1943 yılında binaların onarımı devam ederken, orta bölüm ziyarete açılmıştır. Bu bölümün onarım projesi Y. Mimar Macit Kural, ihale sonrası onarımı ise Y.Mimar Zühtü Bey tarafından yapılmıştır. 1948 yılında müze idaresi Akkale'yi depo olarak bırakıp, Kurşunlu Han'ın onarımı tamamlanan dört odasından yürütülmüştür. Kubbeli meka çevresindeki arastanın restorasyon ve teşhir projeleri Anıtlar Yüksek Mimarı ıhsan Kıygı tarafından hazırlanmış ve uygulanmıştır. Beş dükka orjinal halde bırakılıp, dükka aralarındaki bölmeler kaldırılmış ve böylece, teşhir için geniş bir çevre koridoru elde edilmiştir.

Müze yapısı 1968 yılında son şeklini almıştır. Bugün idari bina olarak kullanılan Kurşunlu Han'da araştırmacı odaları, kütüphane, konferans salonu, laboratuvar ve iş atölyeleri yer almakta, Mahmut Paşa Bedesteni ise teşhir salonu olarak kullanılmaktadır. Bugün kendine özgü koleksiyonları ile dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alan Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde, Anadolu arkeolojik eserleri Paleolitik çağdan başlayarak günümüze kadar, kronolojik bir

sırayla sergilenmektedir. Tarihi yapıları, köklü geçmişi ile bugünlere gelen Anadolu Medeniyetleri Müzesi 19 Nisan 1997 tarihinde ısviçre'nin Lozan kentinde 68 Müze arasında birinci seçilerek "Yılın Müzesi" ünvanını elde etmiştir.
Paleolitik (Yontma Taş) çağ (...8000): Müzemizde Antalya Karain Mağarası buluntuları ile temsil edilir. Yontma Taş çağı insanları mağara ve kayaaltı sığınaklarında barınan avcı ve toplayıcı topluluklardır. Bu insanlara ait taş ve kemik aletler bu devri belirleyen buluntulardır.

Neolitik (Cilalı Taş) çağ (8000 - 5500): ınsanlık tarihinde besin üretimi yanında ilk yerleşik toplumların kurulmasıyla başlayan bu dönem müzemizde çatalhöyük ve Hacılar gibi çağın iki önemli merkezinden ele geçen buluntularla temsil edilmektedir. Buluntular arasında ana tanrıça heykelleri, damga mühürler, pişmiş toprak kaplar, kemik tarım araçları yer alır.


Kalkolitik (Bakır-Taş) çağı (M.ö. 5500 - 3000): Taş aletler yanında, bakırın işlenerek günlük hayata girdiği bu döneme ait zengin buluntular müzemizde Hacılar, Canhasan, Tilkitepe, Alacahöyük ve Alişar'dandır.

Eski Tunç (Maden) çağı (M.ö. 3000 - 1950): M.ö. 3. binin başlarında Anadolu'da yaşayan insanlar, bakıra kalay katarak tunç elde etmişler, tuncun yanı sıra devrin bilinen bütün madenlerini dökme ve döğme tekniğiyle olağanüstü bir ustalıkla işlemişlerdir. Alacahöyük kral mezarlarından çıkarılan değerli madenlerden yapılmış, görkemli ölü hediyelerinin yanında Hasanoğlan, Mahmatlar, Eskiyapar, Horoztepe, Karaoğlan, Merzifon, Etiyokuşu, Ahlatlıbel,

Karayavşan, Bolu, Beycesultan Semahöyük, Karaz- Tilkitepe buluntuları zengin bir Eski Tunç koleksiyonu olarak sergilenmektedir.
Hititler (M.ö. 1750 - 1200): M.ö. 2. binde Anadolu'da ilk siyasi birlik Kızılırmak kavsı içinde Hititler tarafından kurulmuştur. Başkentleri Boğazköy (Hattuşaş) ile birlikte ınandık, Eskiyapar, Alacahöyük, Alişar, Ferzant, zengin buluntu veren Hitit merkezleridir. Kabartmalı, boğa biçimli kaplar, pişmiş toprak eserler, devlet arşivine ait tabletler, kral adı baskılı mühürler dikkati çekmektedir.
Frigler (M.ö. 1200 - 700): M.ö. yaklaşık 1200 yıllarında Balkanlar üzerinden gelen Frigler, merkezleri Gordion şehri olmak üzere Orta Anadolu'da egemen olmuşlardır. Gordion tümülüslerinden ve örenyerinden çıkarılan eserler Frig sanatının en güzel örnekleridir.
Urartular (M.ö. 1200 - 600): Altıntepe, Adilcevaz, Kayalıdere, Patnos, Van, çavuştepe gibi merkezlerde mimarlıkta ve madencilikte ileri bir düzeye ulaşan Urartular, Doğu Anadolu'da Friglerle çağdaş olarak yaşamışlardır.
Geç Hititler (M.ö. 1200 - 700): Hitit ımparatorluğu'nun yıkılmasından sonra Hititlerin bir kısmı güney ve güney-doğu Anadolu'da şehir devletleri kurarak Geç Hitit Beyliği dönemini yaşamışlardır. Malatya-Aslantepe, Kargamış, Sakçagözü önemli Geç-Hitit yerleşmelerini temsil ederler.
Müze Tel : (+90-312) 324 31 60 - 312 62 48
Ziyarete açık saatler : 08.30 - 17.30
Ziyarete açık günler : Pazartesi hariç her gün
 

Etiketler
Ynt: Türkiye'de ki Müzeler

Atatürk Kültür Merkezi Cumhuriyet Devri Müzesi

1923 yılında mimar Vedat Tek (1873-1942) tarafından Cumhuriyet Halk Fırkası Mahfeli olarak tasarlanan ve inşa edilen bu bina işlevi değiştirilerek meclis olarak kullanılmıştır. Bodrum üzerine iki katlı olan bu yapının iç bölümleri, iki kat boyunca yükselen ortadaki meclis salonunun üç kenarına dizilmişlerdir. Girişten sonra enine uzanan, iki ucunda merdivenlerin yer aldığı geniş geçit, Selçuklu ve Osmanlı bezeme motiflerinin yer aldığı bir tavanla örtülmüştür.

Benzer bir biçimde ele alınmış yerlerden birisi de büyük salondur. Yer yer localarla değerlendirilen bu salonun özellikle yıldız motiflerini içeren ahşap tavanı, sonradan düzenlenen taç kapı ve bazı noktalar dışında kemerler, saçaklar, yer yer çinilerin yer aldığı bölümler ile bu dönemin mimari özelliklerini yansıtmaktadır.

Müze Tel : (+90-312) 342 10 10
Ziyarete açık saatler : 08.30-17.30
Ziyarete açık günler : Cumartesi-Pazar hariç


TBMM Cumhuriyet Müzesi

1923 yılında mimar Vedat Tek (1873-1942) tarafından Cumhuriyet Halk Fırkası Mahfeli olarak tasarlanan ve inşa edilen bu bina işlevi değiştirilerek meclis olarak kullanılmıştır. Bodrum üzerine iki katlı olan bu yapının iç bölümleri, iki kat boyunca yükselen ortadaki meclis salonunun üç kenarına dizilmişlerdir. Girişten sonra enine uzanan, iki ucunda merdivenlerin yer aldığı geniş geçit, Selçuklu ve Osmanlı bezeme motiflerinin yer

aldığı bir tavanla örtülmüştür. Benzer bir biçimde ele alınmış yerlerden birisi de büyük salondur. Yer yer localarla değerlendirilen bu salonun özellikle yıldız motiflerini içeren ahşap tavanı, sonradan düzenlenen taç kapı ve bazı noktalar dışında kemerler, saçaklar, yer yer çinilerin yer aldığı bölümler ile bu dönemin mimari özelliklerini yansıtmaktadır.
I. Türkiye Büyük Millet Meclisi binasının yetersiz olması ve gelişen Cumhuriyet Türkiye'si meclisinin ihtiyaçlarını karşılayamaması nedeni ile bina bir takım değişiklikler geçirmiş, sonra da II. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak 18 Ekim 1924 tarihinde hizmete açılmıştır.
II. Türkiye Büyük Millet Meclisi 1924-1960 yillari arasinda Atatürk ilke ve inkilâplarinin gerçeklestirildigi; Cumhuriyetimiz'in gelismesi için çok önemli çagdas kararlarin alindigi; çagdas yasalarin çikarildigi uluslararasi alanda Türkiye'nin etkinligini ve sayginligini artiran antlasmalarin yapildigi; çok partili sisteme geçisin saglandigi önemli bir yapidir. Türk siyasi tarihinde önemli yeri olan II. Türkiye Büyük Millet Meclisi binasi islevini 27 Mayis 1960 tarihine kadar 36 yillik bir dönem boyunca sürdürmüstür. 1961 yilinda meclisin yeni yapilan modern binasina tasinmasi üzerine bu bina Merkezi Antlasma Teskilati'na (CENTO) tahsis edilmistir. 1961-1979 yillari arasinda CENTO Genel Merkezi olarak kullanilan bu bina CENTO'nun kaldirilmasi ile ayni yil Kültür Bakanligi'na devredilmistir. Bu binanin ön kisminin Cumhuriyet Müzesi olarak düzenlenmesi, arka kisminin ise Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlügü'nün hizmet binasi olarak kullanilmasi kararlastirilmistir. Müze kismi onarim ve restorasyonlardan sonra düzenlenerek 30 Ekim 1981 tarihinde Cumhuriyet Müzesi olarak ziyarete açilmistir. Bu düzeniyle 1985 yilina kadar hizmet vermistir. Ayni yil ziyarete kapatilarak, teshir çalismalari baslamistir. çalismalar 1991 yilina kadar devam etmis, Ocak 1992 yilinda yeniden ziyarete açilmistir. Müzede ilk üç Cumhurbaskani dönemini yansitan olaylar, kendi sözleri, fotograflari, bazi özel esyalari ile o dönemde mecliste alinan kararlar ve kanunlar sergilenmektedir.
Müze Tel : (+90-312) 310 71 40
Ziyarete açık saatler : 09.00-12.00/13.30-17.00
Ziyarete açık günler : Pazartesi hariç her gün



Etnografya Müzesi

Etnografya Ankara’nın Namazgah adı ile anılan semtinde, Müslüman mezarlığı olan tepede kurulmuştur. Anılan tepe Vakıflar Genel Müdürlüğünce 15 Kasım 1925 tarihli Bakanlar Kurulu kararı gerğince, Milli ğitim Bakanlığı'na müze yapılmak üzere bağışlanmıştır. 1924 yilina kadar Anadolu’da Kurtulus Savasi’na katilan, milli kültüre önem veren devrimciler, Türklerin maddi ve manevi kültü mirasini içeren bir Etnografya Müzesi'nin kurulmasinin gerekliligine

inaniyorlardi. Bu nedenle Milli Egitim Bakani Hamdullah Suphi Tanriöver, eski mesai arkadasi Budapeste Etnografya Müzesi seflerinden Türkolog J. Meszaros’un müzenin kurulusu konusundaki görüsleri sorularak, kendisine hizmet teklif edildigi, Prof. Meszaros’un bakanliga sundugu 29 Kasim 1924 tarihli raporundan anlasilmaktadir. Böylece Halk Müzesi'nin kurulmasina hazirlik yapilmak üzere, 1924’te Istanbul’da Prof. Celal Esad (Arseven) baskanliginda, daha sonra 1925 yilinda

Istanbul Müzeler Müdürü Halil Ethem (Erdem) baskanliginda, eser toplamak ve satin almak üzere özel bir komisyon kurulmustur. Satin alinan 1250 adet eser, 1927 yilinda insasi tamamlanan müzede teshir edilmistir. Müze Müdürlügü'ne de Hamit Zübeyr Kosay atanmistir.
15 Nisan 1928 yılında müzeyi ziyaret eden Gazi Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) müze hakkında bilgi aldıktan sonra, Afgan Kralı Amanullah Han’ın Türkiye’yi ziyaretleri nedeniyle, müzenin açılmasına emir buyurmuşlardır. Müze 18.7.1930’da halka açılmış ve 1938 Kasım ayında Müzenin iç avlusu, geçici kabir olarak ayrılıncaya kadar açık kalmıştır. Atatürk'ün naaşı 1953'de Anıtkabir'e nakline dğin burada kalmıştır. Bu kısım halen Atatürk’ün anısına hürmeten sembolik bir kabir şeklinde korunmaktadır, üzerinde beyaz mermere yazılmış şu kitabe bulunmaktadır. “Burasi 10.11.1938'de sonsuzluga ulasan Atatürk’ün 21.11.1938 den 10.11.1953 e kadar yattigi yerdir.

15 yıl süreyle Etnografya Müzesi Anıtkabir görevini görmüştür. Devlet başkanlarının, elçilerin, yabancı heyetlerin ve halkın ziyaret yeri olmuştur. Bu süre içinde müzede çalışmalar sürdürülmüş 6-14.11.1956 tarihinde Uluslararası Müzeler Haftası nedeniyle gerekli dğişiklikler yapılarak, tekrar halkın ziyaretine açılmıştır. Binanın mimarı Arif Hikmet (Koyunoğlu) Cumhuriyetin ilk dönem mimarlarının en dğerlilerindendir. Bina dikdörtgen planli olup, tek kubbelidir. Yapinin tas duvarlari küfeki tasi ile kaplanmistir. Alinlik kismi mermer olup üzerleri oyma süslüdür. Binaya 28 basamakli bir merdivenle çikilir. 4 sütunlu, üçlü bir giris sistemi vardir. Kapidan girilince kubbe alti holüne ve buradan da iç avlu denilen sütunlu kisma geçilir. Buranin ortasina mermer bir havuz yapilmis, çati kismi açik birakilmistir. Daha sonra bu iç avlu Atatürk'e geçici kabir olarak ayrildiginda, havuz bahçeye nakledilerek,

çatisi kapatilmistir. Iç avlunun etrafinda simetrik olarak büyüklü küçüklü salonlar yer almaktadir. Idare kismi müzeye bitisik olup iki katlidir. Müze önünde at üstünde duran bronz Atatürk Heykeli 1927'de Milli Egitim Bakanligi tarafindan Italyan Sanatkari P. Conanica'ya yaptirilmistir. Etnografya Müzesi, Türk Sanatının Selçuklu Devrinden zamanımıza kadar devam eden örneklerinin sergilendiği bir müzedir. Anadolu’nun çesitli yörelerinden derlenmis halk giysileri, süs esyalari, ayakkabi, takunya örnekleri, Sivas yöresi kadin ve erkek çoraplari çesitli keseler, oyalar, çevreler, uçkurlar, peskirler, bohçalar, yatak örtüleri, gelin kiyafetleri, damat tiras takimlari eski geleneksel Türk sanatinin birer temsilcileridir.
Türklere özgü teknik malzeme ve desenlerle kendi içinde hali dokuma merkezlerinden Usak, Gördes, Bergama, Kula, Milas, Ladik, Karaman, Nigde, Kirsehir yörelerine ait hali ve kilim koleksiyonu vardir. Anadolu Maden sanatinin güzel örnekleri arasinda XV.Yüzyildan kalma Memlük kazanlari, Osmanli serbet kazanlari, gügüm legen, sini, kahve tepsisi, sahanlar, taslar, mum makaslari vb. çesitli madeni eserler vardir.
Osmanli Devri yaylari, oklari, çakmakli tabancalar, tüfekler kiliç ve yataganlar, Türk çini porselenleri ve Kütahya porselenleri, tasavvuf ve tarikat ile ilgili esyalar, Türk yazi sanatinin güzel örneklerinden levhalar bulunmaktadir. Türk agaç isçiliginin en güzel örneklerinden, Selçuklu Sultani III. Keyhüsrev'in tahti (XIII. y.y.), Ahi Serafettin Sandukasi (XIV.y.y.), Nevsehir ürgüp’ün Damsa Köyü Tashur Pasa Camii mihrabi (XII. y.y.), Siirt Ulu Camii Mimberi (XII.y.y.) Merzifon çelebi Sultan Medresesi Kapisi (XV.y.y.) müzemizin önemli eserlerindendir. VII. Dönem T.B.M.M. üyesi Besim Atalay’in müzeye armagan ettigi koleksiyonu çesitli devirlere ait Türk sanat tarihlerini içermektedir. Müzede özellikle Anadolu etnografya ve folkloru, sanat tarihi ile ilgili eserleri içeren bir ihtisas kütüphanesi bulunmaktadir.
Müze Tel : (+90-312) 311 95 56
Ziyarete açık saatler : 08.30-12.30/13.30-17.30
Ziyarete açık günler : Pazartesi hariç her gün.


Gorgion Müzesi

1963 yılında bugün Yassıhöyük olarak tanınan 500 nüfusa sahip bir küçük köyün yanında kuruldu. Bugün Gordion Müzesi'nde kronolojik bir sergileme sunulmakta, her dönem karakteristik örneklerle temsil edilmektedir. üç vitrinde Eski Tunç Devri eserleri, bunu takiben Kral Midas ile son bulan Erken Frig Dönemine ait eserler yer almaktadır. Bu eserler içinde Erken Demir çağına ait el yapımı çanak-çömlekler, Erken Frig çağına ait Demir aletler, tekstil üretim aletleri

sergilenmektedir. Yeni sergi solonunda Panoramik vitrin içinde M.Ö. 700 yıllarına tarihlenen tahrip katına ait tipik bir yapı sergilenmektedir. Yeni salonun geri kalan kısmında M.Ö. 6 - M.S. 4. yüzyıla ait ithal edilmiş Yunan seramiği, Hellenistik Çağ ve Roma Dönemine ait malzemeler sergilenmektedir. Son bölümde ise ziyaretçiler Gordion’da ele geçen mühür ve sikke örneklerini izleme imkânı bulmaktadırlar.
Müzenin Gelişimi : Son yıllarda Gordion Müzesi’nin ziyaretçi sayısındaki büyük artış, burada yeni düzenlemeler yapılmasını gündeme getirmiştir. Bu çalışmalar içinde 180 m2’lik yeni depo binası, 150m2’lik ek teşhir salonu, 30 m2’lik laboratuvar ve 35 m2’lik görüntü ile bilgilendirme salonu, 5000 m2’lik yeni açık hava teşhir alanı yapıların belli başlıları arasında sayılabilir. Yeni kazılan alan Friglerin mobilya yapımında kullandıkları sedir, kokulu ardıç, şimşir, sarıçam, ceviz ve porsuk fidanları ile ağaçlandırılmıştır. Bu yeni alana nakledilen Roma mozaiği ve Galat Mezarı yapılan işlerin bir bölümü olarak sayılabilir.

Frig Tümülüsleri : Gordion çevresi geniş bir alan üzerinde M.ö.8. asrın son çeyreği ile, M.ö. 6. asrın ortalarına kadar uzanan bir zaman dilimine tarihlenen çeşitli ölçülerdeki tümülüslerle kaplıdır. Tümülüsler Frig soyluları ve ileri gelen kişilerin mezarlarıdır. Bu tümülüslerin içinde 300 m. lik çapı, 55 m.lik yüksekliği ile "Midas Tümülüsü" olarak tanınanı muhteşem bir görüntüye sahiptir. Midas Tümülüsü'nün kazısı 1957 yılında gerçekleştirilmiş, 1960’li yılların başlarında Türk

mühendisliğinin şaheseri beton destek konstrüksiyonunun tamamlanması sonucu halkın ziyaretine açılmıştır.

Kayabaşı Mozaiği : 1989 yılında Polatlı ılçesi, Kayabaşı Köyü’nde temel kazısı sırasında ortaya çıkarılan M.S. III. yüzyıla tarihlenen Roma Dönemi mozaiği, ev sahibi tarafından Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne bildirilmiş ve müze tarafından kazısı aynı yıl gerçekleştirilmiştir. Yer darlığı nedeniyle taşınamayan mozaik, 1999 yılında başarılı bir çalışma sonucunda Gordion Müzesi’nin yeni bahçesine taşınmış ve yarı kapalı bir mekân içinde monte edilmiştir. 6,60X7,70 m. ölçülerindeki mozaiğin merkezinde hayvan motifleri, çevrede ise geometrik bezemeler yer almaktadır. Konservasyon ve restorasyon çalışmaları devam etmektedir.

Galat Mezarı "Tümülüs O" : 1954 yılında kaçak kazı sonucu ortaya çıkarılan mezar, daha sonra Gordion kazı ekibi tarafından ‘’O’’ tümülüsü olarak adlandırıldı. Aradan geçen yarım yüzyıl sonunda anıt mezar insan ve doğanın tahribine uğradı. Kültür Bakanlığı’nın müdahalesi ile anıt eser yok olmaktan kurtarıldı. Müze uzmanları tarafından çeşitli çizimleri yapılan mezarın taş blokları numaralandırıldıktan sonra Gordion Müzesi'nin yeni bahçesine taşındı. Yakın zamanda

yeniden inşa edilecek olan mezar, böylece insanlığın görüşüne sunulacaktır.

Antik Gordion Yerleşimi :Frigya Krallığı'nın başkenti, ünlü Gordion şehrinin kalıntıları; Ankara-Eskişehir karayolunun yakınında, Sakarya (Sangarios) ve Porsuk nehirlerinin birbirlerine yaklaştıkları yerde, Polatlı’nın 18 km. kuzeybatısındadır. (Ankara’dan 90km.)
Alman ve Amerikan kazıları süresince buradan çıkan ve çeşitli yayınlarda tanıtılan buluntular, bu yerleşimin tarihini Erken Bronz Çağına (M.Ö. 3000) kadar götürür. Gordion, M.Ö. 7. yüzyılın başlarında Kimmerler

tarafından tahrip edilmesine rağmen, en parlak dönemlerini M.Ö. 750-700 tarihleri arasında yaşamıştır. Birçok buluntular ve yerleşimdeki tümülüsler 6. yüzyılın sonuna kadar devam eden bu işgali gözönüne serer. Yine de Gordion, Büyük İskender’in burayı yeniden onarıp bağımsızlığının kendilerine geri verilmesine kadar (M.Ö. 6. yüzyılın yarısından itibaren) Persler tarafından yönetilmiştir.
Kral Gordios tarafından bağlanan meşhur düğüm, Büyük İskender tarafından M.Ö. 333 yılında kışı geçirdiği Gordion’da kesilmiştir. Gordion’da Helenistik dönem Büyük İskender’in burayı fethinden sonra (M.Ö. 300-100) başlamıştır. Sonra Roma Dönemi (M.Ö.1.– M.S.4. Yüzyıl), daha sonra Selçuklu (M.S.11.-13. Yüzyıl) dönemi başlamıştır. Bütün bu olaylar Gordion’da 4000 yıl gibi kısa bir sürede olmuştur.

Gordion Müzesi Bölümleri :
1.Teşhir Salonu
2.Yeni Teşhir Salonu
3.Frig Mozaiği
4.ıdare Bürosu
5.Tuvalet
6.Depo
7.Laboratuvar
8.Roma Mozaiği
9.Galat Mezarı
10.Konut (İkametgah)
11.Konut (İkametgah)
Müze Tel : (+90-312) 638 21 88
Ziyarete açık saatler : Yaz: 08.30-17.30 (Her gün) - Kış: 08.30-17.00
Ziyarete açık günler : Pazartesi hariç her gün


Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Oyuncak Müzesi

Eğitim Bilimleri Fakültesi Oyuncak Müzesi 20 Nisan 1920'de açıldı. Temel işlevi hızlı toplumsal değişim içinde kaybolmakta olan oyuncakları korumak olan müze, aynı zaman da bir araştırma ve eğitim merkezi olarak da hizmet vermektedir. Halen bin beş yüz oyuncak bulunan müzede oyuncaklar dört ana grupta toplanmaktadır.
I. Geleneksel Oyuncaklar: Daha çok oyuna bağlı, yerel, mevsimlik, el yapımı oyuncaklar: Uçurtma, sapan, çember, topaç, bez bebek, beşik, yürüteç, vb.
II. Fabrikasyon Oyuncaklar: Sanayi ürünü olan bu oyuncaklar yapıldıkları malzemeye göre sınıflandırılmıştır:
1. Tahta Oyuncak: çeşitli arabalar, evler, hayvanlar, vb. ılk fabrikasyon tahta Türk oyuncağı (1938) örnekleri de bu grupta yer almaktadır.
2. Teneke Oyuncak: Araba, tren, kamyon, çeşitli hayvanlar, mutfak eşyaları, kurşun askerler, vb. Bu grupta en eski (1933) Türk teneke oyuncaklarından örnekler bulunmaktadır.
3. Kağıt Oyuncak: Kartondan ve kağıttan üretilen çeşitli oyuncaklar.
4. Plastik Oyuncak: Plastikten yapılmış çeşitli eski ve yeni oyuncaklar.
5. Bebek ve Yumuşak Oyuncak: Kağıt hamuru, porselen, plastik gibi çeşitli malzemelerden yapılmış bebekler, pelüş hayvan modelleri. Bu grupta Türk oyuncak bebek sanayiinin en eski (1960) örnekleri sergilenmektedir.
III. Yabancı Oyuncaklar: Kişisel ya da ticarî amaçlarla başka ülkelerden getirilmiş çeşitli oyuncaklar. Müzenin en eski parçaları (1890) bu grupta yer almaktadır.
IV. Antik Oyuncaklar: ülkemizin birçok arkeoloji müzesinde sergilenen antik oyuncakların bazılarının kopyaları.
Eğitim Bilimleri Fakültesi Oyuncak Müzesi oyuncağın ülkemizdeki tarihsel gelişimini saptama çalışmalarını sürdürmektedir. Oyuncak aracılığı ile sanayi tarihi, kültür tarihi, eğitim tarihi araştırmaları yapılabilmektedir. Müze ayrıca çocuklara tarih bilinci kazandırmaya, oyuncağın çocuk gelişimindeki önemini vurgulamaya çalışmaktadır.
Eğitim Bilimleri Fakültesi Oyuncak Müzesi'ne giriş ücretsizdir. Okullar ve diğer ziyaretçi grupları randevu ile kabul edilmektedir. Müzenin tanıtım broşürü ve posteri vardır.
Açık olduğu gün ve saatler:
çarşamba - Cuma 10.00 - 17.00 Gruplar randevu ile.
Adres: Ank. üni. Eğ. Fak. Cemal Gürsel Caddesi Cebeci/Ankara
Müze Tel: 0.312.363 33 50/335-340
Ziyaret Saatleri: 10.00-17.00 ( Cumartesi-Pazar hariç)
Ziyaret günleri : Ziyaretler randevuludur.


Ankara Atatürk Evi Müzesi

Bilindiği gibi Atatürk'ün doğduğu ve çocukluk yıllarını geçirdiği Selanik'teki baba evi Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Osmanlı ımparatorluğu'nun dağılması yüzünden vatan toprakları dışında kalmıştır. Lozan müzakereleri esnasında Atatürk'ün Selanik'i ana vatan sınırları içerisine dahil etme arzusu gerçekleştirilememiş ve Atatürk bundan büyük üzüntü duymuştur. Devletimizin kurucusu Ulu önder Atatürk'ün 100. doğum yıldönümü dolayısıyla bütün

yurt sathında girişilen kutlama çalışmaları esnasında, Ankara Ticaret Odası Yönetim Kurulu'nun 6 Kasım 1980 tarihinde yaptığı toplantıda, zamanın Yönetim Kurulu Başkanı ö. Galip Gençoğlu'nun "Atatürk"ün Selanik'te doğduğu, çocukluk ve gençlik yıllarının geçtiği, memleketin hür bir idari rejime kavuşması için kader arkadaşlarıyla birlikte çalıştığı tarihi evin aynı ölçüler içindeki bir benzerinin Ankara'da yaptırılmasına" dair önerisi, Başbakan Vekilleri Cemal Sümer ve Polat öğün ile Yönetim kurulu üyeleri Muin Ekşi, ırfan Bozer, Sabahattin Parla, Ekrem Ekinci, Yaşar Eraydın, Turhan Yalçın, Yakup Köseoğlu, Halil Yılancıoğlu ve Genel Sekreter Mehmet Aydın tarafından büyük bir heyecan ve coşkuyla karşılanmış, bu husustaki Yönetim Kurulu teklifinin Oda meclisince aynı şevk ve heyecanla tasvip edilmesi üzerine keyfiyet 100. Yıl Kutlama Koordinasyon Kurulu Başkanlığı'na arz edilerek gerekli izin alınmış ve konuya ilişkin her türlü formaliteler tamamlanarak derhal faaliyete geçilmiştir.
Galip Gençoğlu Başkanlığı'ndaki Yönetim Kurulu'ndan sonra görev başına gelen Necdet Esen başkanlığında başkan vekilleri Süleyman Akyol, Ahmet Çavuşoğlu ve Üyeler Sabahattin Parla, Abdurrahim Gümüş, Turan Kurdoğlu, Ali Bitirim, Teoman Keskin, Erol Onar, Turgut Ergün ve İlhami Tuncay'dan oluşan Yönetim Kurulu Atatürk Evi'nin yapımı çalışmalarına aynı şevk ve hassasiyetle devam etmiş ve Atamızın çok sevdiği ve kendilerinin kurduğu Atatürk Orman Çiftliği'nde tahsis edilen bir arazi üzerinde 19 Mayıs 1981 günü saat 17.00'de Başbakan Bülend Ulusu tarafından evin temeli atılmıştır.
Ankara Ticaret Odası'nın girişimiyle ve önderliğinde Nurol İnşaat Kollektif Şirketi tarafından gerçekleştirilen bu değerli eser 10 Kasım 1981 tarihinde Sayın Devlet Başkanımız Orgeneral Kenan Evren tarafından açılmıştır.


Atatürk Odası
Oda 3.86 x 2.82 metre ebadında Berkofça kilimi ile döşenmiştir. Kilim al zemin üzerine beyaz, yeşil ve siyah çiçek motiflerini ihtiva etmektedir. Oda girişinin tam sağındaki duvar boyunca, tavan köşesinden döşemeye inmek üzere 4.40 x 2.15 metre ebadında ağaçtan yapılmış mermer boyalı bir kaide üzerine Atatürk'ün 0.90 boyunda tunçtan bir büstü konmuştur. Büstün solunda üstü mavi çuhalı küçük bir yazı masası

ile evi ziyaret edenlerin intibalarını yazmaları için bu masa üzerine bir defter konmuştur. Odanın ortasında kaideli bir Selanik mangalı, duvarlar boyunca da karşılıklı olmak üzere eski stil hazeran sandalye mevcuttur. Pencerelerin perdeleri iki kısımdır. Birinci kısmı uçları dantelli patiska perdeler; ikinci kısmı, bez zemin üzerine bej renginde çiçek ve vazo motifli bantları kırmızı atlastan kumaş perdeler oluşturmaktadır. Yastık kılıfları ile sedir örtüsü aynı renkte kumaştan olup, üzerlerine kenarları dantelli patiska kılıflar ve örtüler konmuştur. Odanın dekorunu, tavana çengel ile asılı pirinçten beyaz abajurlu bir gaz lambası tamamlamaktadır.

Müze Odası Kapısı sofaya açılan Atatürk'ün şahsi fotoğraf, vesika ve belgelerini ihtiva eden müzenin görünümü şöyledir:
Ziyaretçilerin dikkatini söz konusu eşyalara yöneltmek için odanın döşemesi tefriş edilmeyerek boş bırakılmış ve pencerelere ise sadece patiska perdeler konmuştur.
Odada vitrin ile bir kitap etajeri ve fotoğraflar vardır. Vitrinlerin ihtiva ettiği eşya şu şekilde tasnif edilmiştir:

Birinci Vitrin: Gri renkte takım boy elbisesi, kasket ve spor gömlek.
İkinci Vitrin: Frank takım elbise, siyah ve beyaz yelek, eldiven, silindir şapka.
Üçüncü Vitrin: Siyah pardesü, robdöşambr, ayakkabı.
Dördüncü Vitrin: Müşirlik kasketi, kaşkol, kravat, kartvizit kutusu, sigara tablası, iki adet tesbih, masa zili, kahve fincanı, baston ve kırbaç.
Atatürk Evinin İç Durumu

Evin Bölümleri

Birinci Kat: (Taşlık, Kiler ve Hizmetçiler Odası)

Taşlık: Sokak kapısından taşlığa girilmektedir. Taşlık matla taşlarından yapılmış olduğu için zemin döşenmiştir. Bahçeye açılan kapının sağına gelen duvara bir gaz lambası ve lavabonun önüne bir ibrik ile leğen konulmuştur. Bundan başka duvarlara, eşyalara dokunulmaması ve sigara içilmemesi için Türkçe ve Yunanca yazılı iki levha monte edilmiştir.

Kiler: Kapının sonuna gelen duvar boyunca zahire sandığı, elek ve kalbur, çömlekler, et kütüğü, nacak, balta ve küp konmuştur. Kapının karşısına gelen duvar boyunca ise, tekne, ekmek kabı, tepsi, sini, tava ve kapının duvar boyunca da kazan, bakraçlar ve daha bazı ufak tefek eşya yer almaktadır.

Hizmetçi Odası: Odanın zemini üzerine hasır konmuştur. Kapının tam karşısına düşen pencereyi duvar boyunca bir ot minder kaplamaktadır ve üzerinde sarı renkte bir pösteki vardır. Kapının solunda yer alan duvar boyunca 2.30 x 0.80 ebadında bir sedir bulunmaktadır. Sedir ve yastık örtüleri koyu renkte ve çiçekli bir kumaştan yapılmıştır. Kapının sağına gelen duvar kenarına 0.98 x 0.50 metre ebadında iki eşya sandığı ve bunun üzerine bir döşek, bir yorgan, bir boz renkli battaniye katlanıp konmuştur. Oda pencerelerinden birisinin genişliğine bir su testisi ile mavi renkte bir su maşrapası; bir diğerinin genişliğine ise bir renkli fener konmuştur.


İkinci Kat: (Sofa, Mutfak, Oturma Odası ve Misafir Odası)

Sofa: 4.35 x 3.90 metre genişliğinde Şarköy kilimi ile döşelidir. Kilimin kumaşı zemin üzerine siyah ve beyaz, bej, kahverengi, yeşil, kırmızı, gri renklerle testere ucu gibi işlenmiş tırtıllı göbeği vardır. Diğer kısımlarda da stilize şekiller bulunmaktadır. Sofanın sokağa ve bahçeye bakan pencerelerinde önce patiska perdeler, bu perdelerin üzerinde de, al zemin üzerine sarı yapraklı ve yer yer mavi çiçekli ipek

kumaştan bir perde vardır. Perdelerin üstü ve yanları kadifeli bir farbala ile çevrelenmiştir. Sedir ve yastıklar, perdeyle aynı rengi taşıyan örtü kılıfları ile örtülmüştür. Bunların üzerine kenarları dantelli patiska örtüler konmuştur. Sofanın ortasında maun ağacından eski stil, yuvarlak ve orta yükseklikte siyah renkli bir orta masası ve masanın üstünde de Rumeli stili işlemeli kenarları çiçek motifleri ile süslü bir örtü bulunmaktadır. Merdivenleri çıktıktan sonra, görülen duvarda, iki parçadan ibaret bir dolap mevcuttur. Ajur kaplamadan aynalı ve sarı renkte, iki kanatlı, üç çekmeceli ve iki kapaklı olan bu dolap sofanın tavan, döşeme ve kapılarıyla aynı renktedir.
Duvar boyunca hezaran sandalyeler dizilmiştir. Tavanın ortasında, çengele asılı, beyaz abajurlu eski stil gösterişli bir gaz lambası asılmıştır.

Mutfak: Raflara yerleştirilmiş olan eşyalar arasında bakırdan, kalaylı tencere ve tabaklar da bulunmaktadır.

Oturma ve Yatak Odası: Sofaya açılan ve mutfağa bitişik bulunan Atatürk'ün annesinin oturma ve yatak odası basit bir şekilde döşenmiştir. Yerde 3.30 x 3.35 metrelik kullanılmış, sofa için tasvir edilmiş olan kilimin rengine ve motiflerine benzer bir kilim mevcuttur. Kapıdan girilince sağda, sokağa bakan üç pencere önünde Rumeli stili bir sedir, sol taraftaki duvar boyunca iki kişilik eski stil pirinçten bir karyola vardır. Karyolanın yatağı üzerinde kırmızı renkte bir örtü mevcuttur. Karyolanın baş ucunda duvara raptedilmiş Kuran-ı Kerim kesesi ile bunun yanında dini yazı ihtiva eden bir levha vardır. Karyolanın baş tarafı ile sedir arasında iki yer minderi, bunların önünde de bir Selanik mangalı mevcuttur. Karyolanın ayak ucunda ise üzeri mavi renkte, kenarları çiçek işlemeli bir örtü ile örtülmüş bir eşya sandığı bulunmaktadır. Odanın pencereleri boyunca patiska perdeleri üzerinden aşağıya yeşil ve bej renkli, ince yeşil dallı motifli kumaştan perdeler inmektedir.
Sedir örtüleri ile, yastık örtüleri aynı kumaştan yapılmıştır. Patiska perde ile yastık kenarlarının patiska sedir örtülerinin dantelaları saat motiflidir. Kapının sağına gelen duvara dini bir levha ve Atatürk'ün beyzî bıyıklı bir fotoğrafı asılmıştır.

Misafir Odası: Kapısı sofaya açılan misafir odası, 3 x 2.50 metre ebadında Şarköy kilimi ile döşenmiştir. Kilim kırmızı zemin üzerine yeşil, siyah, beyaz renkli motifleri ihtiva etmektedir. Odanın ortasında kaide üzerine oturtulmuş, kapaklı pirinçten büyük bir mangal vardır. Odanın sağ duvarı boyunca, odanın tavanı, kapıları ve döşemesi ile aynı renkte beş çekmeceli bir konsol mevcuttur. Konsolun üstünde, kenarları yaldızlı eski stil büyük bir ayna bulunmaktadır.
Hem aynanın önünde hem de konsolun üstünde iki mavi renkli, abajurlu karpuz lamba bulunmaktadır; bu iki lambanın arasında renkli bir tabak içinde renkli sürahi ve bardak mevcuttur.
Kapının tam karşısına gelen duvar boyunca, Üsküdar çatması, bez üzerine mor renkli, kumaşla kaplı bir kanepeyle bu kanepenin sağında ve solunda, aynı kaliteden kumaşla kaplı altı büyük kumaş vardır. Yine kanepenin sağında ve solunda olmak üzere eski stil küçük sehpa mevcuttur. Kanepenin sağına gelen iki duvarın bitişiğine küçük bir duvar rafı konmuştur. Rafın üç gözünde de birer vazo vardır.
Masaların, sehpaların üzerlerine ve rafların gözlerine Rumeli işi, kenarları çiçekli çevreler konmuştur. Tavanın ortasında çengel ile asılı bir tavan lambası odanın dekorunu tamamlamaktadır.

Üçüncü Kat: (Sofa, Atatürk Odası, Müze Odası)

Sofa: 3.40 x 3.50 metre ebadında bir Şarköy kilimi ile döşenmiştir. Sofanın tam ortasında beyzî üstünde Rumeli işi bir yağlıkla saksı bulunan bir masası vardır.
Merdivenin tam karşısındaki duvar boyunca, üstü mermer, kenarları, ayakları yaldızlı küçük bir duvar konsolu vardır. Konsolun örtüsü, Rumeli işlemeli bir yağlıktan ibarettir. Konsolun üzerinde yine kenarları yaldızlı bir ayna bulunmaktadır. Aynanın önünde beyaz abajurlu pirinçten bir petrol lambası bulunmaktadır.
Sofanın gusülhane kapısı önünde ibrik ve leğen vardır. Yine sofanın bahçeye bakan duvarının bir kenarında bir eşya sandığı vardır, duvar kenarlarına da hazeran sandalyeler dizilmiştir.
Sofanın sokağa bakan pencereleri önünde Rumeli stili bir sedir vardır. Sofanın patiska perdeleri üzerine kabartma, şarap renkli ve çiçek motifli kumaştan perdeler ve perdelerin üst kısımlarını kaplayan ve yanlara sarkan aynı renkte saçak, farbelalar konmuştur.
Sedir örtüleri ile yastık kılıfları da aynı renktedir. Bunların üzerlerinde kenarlı dantelalı örtüler bulunmaktadır.

Müze Tel : (+90-312) 212 65 06
Ziyarete açık saatler : 09.00-17.00
Ziyarete açık günler : Pazartesi- Cuma hariç



Çankaya Köşkü Müzesi


Atatürk'ün Ankara'ya geldiği 27 Aralık 1919 tarihinden 1921 yılına kadar önce Ziraat Okulunda, TBMM Başkanlığına seçilmesinden sonra da İstasyondaki taş binada ikamet eden Atatürk, 1921 yılının Haziran ayında Çankaya'daki bağevine yerleşti.

Bugün Müze Köşkü'nün girişinde, Atatürk'ün 56 yıllık ömründe en uzun süre ile yaşadığı ikametgâh olma özelliğini de taşıyan bina ile ilgili şu satırları görürsünüz:
" Eski bir bağ evidir. Ankaralı Bulgurluzade Mehmet ve Rıfat Beyler tarafından satın alınmış olup, 1921 yılı başlarında Ankara Müftüsü Hoca Rıfat Börekçi'nin önderliğinde Ankara halkı adına Atatürk'e armağan edilmiştir. Atatürk tarafından ordu namına devir ve ferağ edilmesi üzerine 'Ordu Köşkü' adını alan bina, ilk haliyle alt kat holünde mermer bir havuzu bulunan iki katlı bir yapıdır. 1921 yılı Haziran ayı başlarında Atatürk Ankara Garı'nda ikamet etmekte olduğu konuttan bu Köşk'e küçük bir onarımdan sonra taşınmışlardır.
1924 yılında Mimar Mehmet Vedat Bey tarafından Köşk'e ilaveler yapılarak bugünkü şekline getirilmiştir.

Adres: Cumhurbaşkanlığı Köşkü Bahçesi Çankaya/Ankara
Tel: (312) 427 43 30/317


Alagöz Karargah Evi Müzesi

Sakarya Savaşı'nda düşmanın Polatlı yakınlarına kadar ilerlemesi üzerine Batı Cephesi Komutanlığı, Ankara-Polatlı arasındaki Alagöz Köyü'nü Cephe Karargâhı olarak seçmiştir. Bu köyün halkından, Türkoğlu Ali Ağa'ya ait çiftlik evi karargâh olarak kullanılmıştır.
Sakarya Savaşı'nın bitiminde bina, sahipleri olan Ali Türkoğlu ve oğulları tarafından 1965 yılına kadar ev olarak kullanılmıştır. 1965 yılında varisleri tarafından

Milli Eğitim Bakanlığı'na devredilmiştir. 1967 yılında, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne bağlı olan Anıtkabir Müze Müdürlüğü'ne devredilen binanın, restorasyonu yapılarak müze haline getirilmiştir.
10 Kasım 1968 tarihinde sadece üst katı tanzim edilerek teşhire açılmış, alt kat odaları ise 1983 yılında yapılan yeni bir düzenlemeyle teşhire açılmıştır.
Bina iki katlıdır ve, Giysi Odası, Kitaplık ve Hatıra Eşya Odası, Zabitan Yemek Odası, Mutfak, Muhabere Odası, Başkumandanlık Odası, Kurmay Heyeti Odası, Dinlenme Odası, Yaveler Odası, Atatürk'ün Yatak Odası, Atatürk'ün Yemek Odası ve Hizmet Eri Odası olmak üzere 12 odadan oluşmaktadır.

Ziyarete açık günler : Hergün ziyarete açıktır.


Anıtkabir

I. ANITKABİR DÜŞÜNCESİTürk Kurtuluş Savaşı'nın ve Türk İnkılâplarının büyük önderi Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün, Türk vatanının bağımsızlığını kazanması için giriştiği savaş ve Türk milletini çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırmak amacıyla gerçekleştirdiği inkılâplarla geçen yaşamı 57 yıl sürmüş ve Büyük Önder 10 Kasım 1938'de ebediyete intikal etmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye'yi bütün kurumları ile çağdaş uygarlığın bir üyesi yapan, insanlık tarihine mal olmuş büyük bir önderdir. O'nun yüceliğini her yönüyle temsil edecek, ilke ve inkılâpları ile çağdaşlaşmaya yönelik düşüncelerini yansıtacak bir anıtmezar yapma fikri, Atatürk'ü kaybetmenin derin hüznü içindeki Türk milletinin ortak isteği olarak belirmiş ve yapımına karar verilmiştir.

II. RASATTEPE (ANITTEPE)
Anıtkabir yapılmadan önce rasat istasyonu bulunması dolayısıyla Anıttepe'nin ismi Rasattepe idi.
Bu tepede, M.Ö 12. yüzyılda Anadolu'da devlet kuran Frig uygarlığına ait tümülüsler (mezar yapıları) bulunmaktaydı. Anıtkabir'in Rasattepe'de yapılmasına karar verildikten sonra bu tümülüslerin kaldırılması için arkeolojik kazılar yapıldı. Bu tümülüslerden çıkarılan eserler, Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenmektedir.

III. ANITKABİR'İN İNŞAASI
Anıtkabir projesinin belirlenmesinden sonra, inşaatın başlayabilmesi için ilk aşamada kamulaştırılma çalışmalarına başlandı. Anıtkabir'in inşaatı ise 9 Ekim 1944'de görkemli bir temel atma töreni ile başladı. Anıtkabir'in inşası 9 yıllık bir süre içinde 4 aşamalı olarak yapılmıştır.

Birinci Kısım İnşaat: 1944-1945
Toprak seviyesi ve aslanlı yolun istinat duvarının yapılmasını kapsayan birinci kısım inşaata 9 Ekim 1944'te başlamış ve 1945'te tamamlanmıştır.

İkinci Kısım İnşaat: 1945-1950
Mozole ve tören meydanını çevreleyen yardımcı binaların yapılmasını kapsayan ikinci kısım inşaat 29 Eylül 1945'te başlamış, 8 Ağustos 1950'de tamamlanmıştır. Bu aşamada inşaatın kâgir ve betonarme yapı sistemine göre, temel basıncının azaltılması göz önünde tutularak, anıt kütlesinin "temel projesinin" hazırlanması kararlaştırılmıştır. 1947 yılı sonuna kadar mozolenin temel kazısı ve izolasyonu tamamlanmış ve her türlü çöküntüleri engelleyecek olan 11 metre yüksekliğinde betonarme temel sisteminin demir montajı bitirilme aşamasına gelmiştir.
Giriş kuleleri ile yol düzeninin önemli bir kısmı, fidanlık tesisi, ağaçlandırma çalışmaları ve arazinin sulama sisteminin büyük bir bölümü tamamlanmıştır.

Üçüncü Kısım İnşaat: 1950
Anıtkabir üçüncü kısım inşaatı, anıta çıkan yollar, aslanlı yol, tören meydanı ve mozole üst döşemesinin taş kaplaması, merdiven basamaklarının yapılması, lahit taşının yerine konması ve tesisat işlerinin yapılmasını kapsıyordu.

Dördüncü Kısım İnşaat: 1950-1953
Anıtkabir'in 4. kısım inşaatı ise şeref holü döşemesi, tonozlar alt döşemeleri ve şeref holü çevresi taş profilleri ile saçak süslemelerinin yapılmasını kapsıyordu. Dördüncü kısım inşaat 20 Kasım 1950'de başlamış ve 1 Eylül 1953'te bitirilmiştir.
"Anıtkabir Projesi"nde mozolenin kolonat üstünde yükselen tonoz bir bölüm vardı. 4 Aralık 1951 tarihinde hükümet, şeref holünün 28 m.lik yüksekliğinin azaltılması ile yapının daha çabuk bitirilmesinin mümkün olup olmadığını mimarlara sordu.
Mimarlar yaptıkları çalışmalar sonunda şeref holünü taş bir tonoz yerine, bir betonarme tavan ile örtmenin mümkün olduğunu bildirdiler. Böylece tonoz yapının zemine vereceği ağırlık ve bunun doğuracağı teknik mahzurlar da ortadan kalkıyordu.
Anıtkabir yapımında beton üzerine dış kaplama malzemesi olarak kolay işlenebilen gözenekli, çeşitli renklerde traverten, mozole içi kaplamalarında ise mermer kullanılmıştır.
Heykel grupları, aslan heykelleri ve mozole kolonlarında kullanılan beyaz travertenler Kayseri Pınarbaşı İlçesi'nden, kulenin iç duvarlarında kullanılan beyaz travertenler ise Polatlı ve Malıköy'den getirilmiştir. Kayseri Boğazköprü mevkiinden getirilen siyah ve kırmızı travertenler tören meydanı ve kulelerin zemin döşemelerinde, Çankırı Eskipazar'dan getirilen sarı travertenler zafer kabartmaları, şeref holü dış, duvarları ve tören meydanını çevreleyen kolonların yapımında kullanılmıştır.
Şeref holünün zemininde kullanılan krem, kırmızı ve siyah mermerler Çanakkale, Hatay ve Adana'dan, şeref holü iç yan duvarlarında kullanılan kaplan postu Afyon'dan, yeşil renk mermer Bilecik'ten getirilmiştir. 40 ton ağırlığındaki yekpare lahit taşı Adana'nın Osmaniye İlçesi'nden, lahitin yan duvarlarını kaplayan beyaz mermer ise Afyon'dan getirilmiştir.


IV. ANITKABİR'İN MİMARİ ÖZELLİKLERİ
Türk mimarlığında 1940-1950 yılları arası, "II. Ulusal Mimarlık Dönemi" olarak adlandırılır. Bu dönemde daha çok anıtsal yönü ağır basan, simetriye önem veren, kesme taş malzemenin kullanıldığı binalar yapılmıştır. Anıtkabir bu dönemin özelliklerini taşımaktadır. Bu dönem özellikleri ile birlikte Anıtkabir'de Selçuklu ve Osmanlı mimari özelliklerine ve süsleme öğelerine sıkça rastlanır.

Örneğin dış cephelerde, duvarların çatı ile birleştiği yerde kuleleri dört yandan saran Selçuklu taş işçiliğinde testere dişi olarak adlandırılan bordür bulunmaktadır. Ayrıca Anıtkabir'in bazı yerlerinde (Mehmetçik Kulesi, Müze Müdürlüğü) kullanılan çarkıfelek ve rozet denilen taş süslemeler Selçuklu ve Osmanlı sanatında da göze çarpmaktadır.
Bütün bu özellikleriyle yapıldığı dönemin en iyi örneklerinden biri olan Anıtkabir yaklaşık 750.000 m² lik bir alanı kaplamakta olup, Barış Parkı ve Anıt Bloku olarak iki kısma ayrılır.

A- BARIŞ PARKI
Anıtkabir; Atatürk'ün "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" özdeyişinden ilham alınarak, çeşitli yabancı ülkelerden ve Türkiye'nin bazı bölgelerinden getirilen fidanlarla oluşturulan Barış Parkı içinde yükselmektedir.
Afganistan, A.B.D., Almanya, Avusturya, Belçika, Çin, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hindistan, Irak, İngiltere, İspanya, İsrail, İsveç, İtalya, Japonya, Kanada, Kıbrıs, Mısır, Norveç, Portekiz, Yugoslavya ve Yunanistan'dan çeşitli ağaç ve fidanlar getirilmiştir. Bugün Barış Parkı'nda 104 ayrı türden yaklaşık 48.500 adet süs ağacı, ağaççık ve süs bitkisi bulunmaktadır.

B- ANIT BLOKU
Anıtkabir Anıt Bloku üç bölümden oluşmaktadır.
1- Aslanlı Yol
2- Tören Meydanı
3- Mozole
Anıtkabir'e Tandoğan kapısından girildiğinde Barış Parkı içerisinde uzanan yoldan Aslanlı Yol başındaki 26 basamaklı geniş merdivenlere ulaşılır. Merdivenin hemen başında karşılıklı olarak istiklal ve hürriyet kuleleri yer alır.
Anıtkabir yapı topluluğu içinde, simetri gözetilerek yerleştirilmiş olan on adet kule vardır. Bu kulelere ulusumuzun ve devletimizin oluşumunda büyük tesirleri olan yüce kavramları temsil eden isimler verilmiştir. Kuleler, plan ve yapı bakımından birbirinin benzeridir. Kareye yakın 12 x14 x7,20 m. boyutlarında dikdörtgen plan üzerine kurulmuş olan kulelerin üzeri piramit biçiminde çatılarla örtülüdür. Çatıların tepelerinde, eski Türk çadırlarında görülen tunç mızrak ucu vardır. Eski Türk kilim desenlerinden alınmış geometrik süslemeler, fresk tekniğinde uygulanmıştır.
Ayrıca kulelerin iç duvarlarında, o kulenin ismiyle ilgili bir kompozisyon ve Atatürk'ün özlü sözleri bulunmaktadır.

1. İSTİKLAL KULESİ
Aslanlı yolun sağ başındaki İstiklal Kulesi'nin iç duvarlarında bulunan kabartmada, ayakta duran ve iki eliyle kılıç tutan bir gencin yanında bir kaya üzerine konmuş kartal figürü görülmektedir. Kartal, mitolojide ve Selçuklu sanatında gücün, istiklâl ve bağımsızlığın sembolü olarak tasvir edilmiştir. Kılıç tutan genç ise istiklali savunan Türk milletini temsil etmektedir. Kabartma Zühtü Müridoğlu'nun eseridir.
Ayrıca kule duvarlarında yazı bordürü olarak Atatürk'ün istiklalle ilgili şu sözleri yer almaktadır:

"Ulusumuz en korkunç yok oluşla son buluyor gibi görünmüşken, tutsak edilmesine karşı evladını ayaklanmaya davet eden atalarının sesi, kalplerimiz içinde yükseldi ve bizi son Kurtuluş Savaşı'na çağırdı." (1921)

"Hayat demek savaşma, çarpışma demektir. Hayatta başarı kesinlikle savaşta başarı kazanmakla mümkündür." (1927)

"Biz hayat ve bağımsızlık isteyen ulusuz ve yalnız ve ancak bunun için hayatımızı hiçe sayarız." (1921)

"İnsaf ve merhamet dilenmek gibi bir prensip yoktur. Türk ulusu, Türkiye'nin gelecekteki çocukları, bunu bir an hatırdan çıkarmamalıdırlar." (1927)

"Bu ulus bağımsızlıktan yoksun olarak yaşamamıştır, yaşıyamaz ve yaşamıyacaktır, ya istiklal ya ölüm." (1919)

Kulenin içinde ise Anıtkabir maketi ile Anıtkabir'i tanıtıcı ışıklı panolar bulunmaktadır.

2. HÜRRİYET KULESİAslanlı Yol'un sol başında bulunan Hürriyet Kulesi içindeki kabartmada; elinde kağıt tutan melek figürü ile meleğin yanında şaha kalkmış bir at tasvir edilmiştir. Melek figürü bağımsızlığın kutsallığını, elindeki kağıt "Hürriyet Beyannamesi"ni sembolize etmektedir. At figürü ise hürriyet ve bağımsızlık sembolüdür. Kabartma Zühtü Müridoğlu'nun eseridir.

Kule duvarlarında Atatürk'ün hürriyet ile ilgili şu sözleri yazılıdır.

"Esas, Türk ulusunun saygın ve onurlu bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu esas ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla sağlanabilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak olmak durumundan yüksek bir işleme hak kazanamaz." (1927)

"Bence, bir ulusta şerefin, onurun, namusun ve insanlığın sürekli olarak bulunabilmesi kesinlikle o ulusun özgürlük ve bağımsızlığına sahip olabilmesiyle mümkündür."

"Özgürlüğün de, eşitliğin de, adaletin de dayandığı ulusal egemenliktir."

"Bütün tarihsel yaşantımızda özgürlük ve bağımsızlığa sembol olmuş bir ulusuz."

Kule içinde Anıtkabir'in inşaat çalışmalarını gösteren fotoğraf sergisi ve inşaatta kullanılan taş örnekleri bulunmaktadır.

3. KADIN HEYKEL GRUBUİstiklal kulesinin önünde, ulusal giysiler giymiş üç kadından oluşan bir heykel grubu vardır. Bu kadınlardan kenarlardaki ikisi yere kadar uzanan kalın bir çelenk tutmaktadır. Başak demetlerinin meydana getirdiği çelenk bereketli yurdumuzu temsil etmektedir. Soldaki kadın, ileri uzattığı elindeki kapla Atatürk'e tanrıdan rahmet dilemekte, ortadaki kadın eliyle yüzünü kapamış ağlamaktadır.
Bu üçlü grup, Türk kadınlarının Atatürk'ün ölümünün derin acısı içinde bile gururlu, ağırbaşlı ve azimli oluşunu dile getirmektedir. Heykel grubu Hüseyin Özkan'ın eseridir.

4. ERKEK HEYKEL GRUBU
Hürriyet Kulesi'nin önünde üç erkekten oluşan heykel grubu vardır. Sağdaki erkek başında miğferi ve kalın kaputu ile Türk askerini temsil ederken, onun yanında elinde kitabı ile Türk gençliğini ve aydın insanı, biraz gerisinde ise yerel kıyafetlerle Türk köylüsü temsil edilmiştir. Her üç heykelin yüzünde derin acı ile Türk milletinin kendine özgü ağırbaşlılığı ve yüksek irade gücü dile getirilmiştir. Heykel grubu, Hüseyin Özkan'ın eseridir.

5. ASLANLI YOL
Ziyaretçileri Atatürk'ün yüce huzuruna hazırlamak için yapılmış olan 262 m. uzunluğundaki yolun iki yanında oturmuş pozisyonda 24 aslan heykeli bulunmaktadır. Atatürk'ün Türk ve Anadolu tarihine verdiği önem sebebiyle, Anadolu'da uygarlık kuran Hititlerin sanat üslubu ile yapılan aslan heykelleri kuvvet ve sükuneti temsil etmektedir. Heykeller Hüseyin Özkan'ın eseridir.

6. TÖREN MEYDANI
Aslanlı yolun sonunda yer alan tören meydanı 129 x84,25 m. boyutlarındadır. 15.000 kişi kapasiteli bu alanın zemini; siyah, kırmızı, sarı ve beyaz renkte traverten taşlardan oluşan 373 adet halı ve kilim deseniyle bezenmiştir.

7. MEHMETÇİK KULESİ

Aslanlı yolun bitiminde sağda Mehmetçik Kulesi yer almaktadır. Kulenin dış yüzeyinde yer alan kabartmada; cepheye gitmekte olan Mehmetçiğin evinden ayrılışı ifade edilmektedir. Bu komposizyonda, elini asker oğlunun omuzuna atmış onu vatan için savaşa gönderen hüzünlü, fakat gururlu anne tasvir edilmiştir. Kabartma Zühtü Müridoğlu'nun eseridir.

Kulenin duvarlarında Atatürk'ün Mehmetçik ve Türk kadınları hakkında söylediği özlü sözler yer almaktadır:

"Kahraman Türk eri Anadolu savaşlarının anlamını kavramış, yeni bir ülke ile savaşmıştır." (1921)

"Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir ulusunda Anadolu köylü kadının üstünde kadın çalışmasından söz etmek imkânı yoktur." (1923)

"Bu ulusun çocuklarının özverileri, kahramanlıkları için ölçü birimi bulunamaz."

Kulenin içinde; Anıtkabir ve Atatürk ile ilgili çeşitli kitaplar ve hediyelik eşyalar ziyaretçilere sunulmaktadır.

8. ATATÜRK VE TÜRK DEVRİMİ KÜTÜPHANESİ
Mehmetçik ve Zafer kuleleri arasında yer alan; müze, kitaplık ve Kültürel Faaliyetler Müdürlüğü'nün içindeki birimde "Atatürk ve Türk Devrimi Kütüphanesi" bulunmaktadır. Atatürk, milli mücadele ve inkılâplar konulu Türkçe ve yabancı dillerde kitapların bulunduğu bir "İhtisas Kütüphanesi" olarak, her kesimden araştırmacı ve okuyucuya hafta içi 09.00-12.30 / 13.30-17.00 saatleri arasında hizmet vermektedir.

9. ZAFER KULESİKulenin duvarlarında Atatürk'ün en önemli üç zaferinin tarihi ve zaferle ilgili özlü sözleri yazılıdır.
Kule içinde Atatürk'ün naaşını 19 Kasım 1938'de İstanbul Dolmabahçe Sarayı'ndan alarak Sarayburnu'nda donanmaya teslim eden top arabası sergilenmektedir.

10. İSMET İNÖNÜ'NÜN LAHTİBarış ve Zafer Kuleleri arasında yanları açık sütunların oluşturduğu galerinin ortasında 25 Aralık 1973 yılında vefat eden Atatürk'ün en yakın silah arkadaşı, Türk Milli Mücadelesinin Batı Cephesi komutanı ve ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün sembolik lahdi bulunmaktadır. Mezar odası alt kattadır.
İsmet İnönü, Anıtkabir'e 28 Aralık 1973'te Bakanlar Kurulu Kararı ile defnedilmiştir.

11. BARIŞ KULESİ
Kulenin iç duvarında Atatürk'ün "Yurtta Barış, Dünyada Barış" ilkesini dile getiren bir kabartma kompozisyonu yer almaktadır. Bu kabartmada çiftçilik yapan köylüler ve yanlarında kılıcını uzatarak onları koruyan bir asker figür tasvir edilmiştir. Bu asker barışın sağlam ve güvenli kaynağı olan Türk ordusunu sembolize etmektedir. Bu şekilde insanlar Türk ordusunun sağladığı huzur ortamı içinde günlük hayatlarını devam ettirmektedirler. Kabartma, Nusret Suman'ın eseridir.

Kule duvarlarında Atatürk'ün barış ile ilgili şu sözleri yer almaktadır.

"Dünya vatandaşları kıskançlık, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde terbiye edilmelidir." (1935)

"Yurtta Barış, Cihanda Barış."

"Ulusun hayatı tehlikeyle karşı karşıya kalmadıkça savaş bir cinayettir." (1923)

Kulenin içinde ise Atatürk'ün 1935-1938 yılları arasında kullandığı Lincoln marka tören ve makam otomobilleri sergilenmektedir.

12. 23 NİSAN KULESİ
Kulenin iç duvarında 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışını temsil eden bir kabartma yer almaktadır. Bu kabartmada, ayakta duran kadının tuttuğu kağıdın üzerinde 23 Nisan 1920 yazılıdır. Kadının diğer elinde Millet Meclisimizin açılışını simgeleyen bir anahtar bulunmaktadır. Kabartma, Hakkı Atamulu'nun eseridir.

Kule duvarlarında meclisin açılışıyla ilgili Atatürk'ün özlü sözleri yer almaktadır:

"Bir tek karar vardı: O da ulusal egemenliğe dayalı, hiçbir koşula bağlı olmayan bağımsız, yeni bir Türk Devleti kurmak." (1919)

"Türkiye Devletinin tek ve gerçek temsilcisi yalnız ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir."

"Bizim bakış açılarımız kuvvetin, gücün, egemenliğin, yönetimin doğrudan doğruya halka verilmesidir, halkın elinde bulundurulmasıdır."

Kulede Atatürk'ün 1936-1938 yılları arasında kullandığı Cadillac marka özel otomobili sergilenmektedir.

13. BAYRAK DİREĞİ
Anıtkabir'in Çankaya yönündeki 28 basamaklı tören meydanına giriş merdivenlerinin ortasında, tek parçalı yüksek bir direk üzerinde Türk bayrağı dalgalanır. Amerika'da özel olarak yaptırılan 33.53 m. yüksekliğindeki bu direk, Avrupa'daki tek parça çelik bayrak direklerinin en yükseğidir. Direğin 4 metresi kaidenin altında kalmaktadır. Amerika'da yaşayan Türk asıllı Amerika vatandaşı Nazmi Cemal tarafından, kendi bayrak direği fabrikasında imal edilerek 1946 yılında Anıtkabir'e hediye edilmiştir. Bayrak direğinin kaidesinde yer alan kabartmada; meşale Türk medeniyetini, kılıç taarruz gücünü, miğfer savunma gücünü, meşe dalı zaferi, zeytin dalı ise barışı simgelemektedir. Türk bayrağı, ulusumuzun yurdunu savunma, zafer kazanma, barışı koruma ve uygarlık kurma gibi yüce değerleri üzerinde dalgalanmaktadır. Kabartma Kenan Yontuç'un eseridir.

14. MİSAK-I MİLLİ KULESİMüzenin girişindeki bu kulenin içinde bulunan kabartma, tek vücut olarak kenetlenmemizi sembolize etmektedir. Kabartma, bir kılıç kabzası üzerinde üst üste konmuş dört elden ibarettir. Bu komposizyon Türk vatanının kurtarılması için içilen millet andını ifade etmektedir. Kabartma Nusret Suman'ın eseridir.

Kulenin duvarlarında Atatürk'ün Milli Misak ile ilgili şu sözleri yazılıdır:

"Kurtuluşumuzun genel kuralı olan ulusal andı tarih safhasına yazan ulusun demir elidir." (1923)

"Ulusal sınırlarımız içinde özgür ve bağımsız yaşamak istiyoruz." (1921)

"Ulusal benliği bulamayan uluslar başka ulusların avıdır." (1923)

Kulenin ortasında Anıtkabir'de icra edilen törenlere katılan heyetlerin özel defteri imzalamaları için imza kürsüsü yer almaktadır. Müzenin girişi olan bu kulede bulunan aktüalite panolarında Anıtkabir'de yapılan önemli törenlere ait fotoğraflar da sergilenmektedir.

15. ANITKABİR ATATÜRK MÜZESİ

Anıtkabir Proje Yarışması şartlarına uygun olarak, Misak-ı Milli ve İnkılâp kuleleri arasındaki bölüm müze olarak belirlenmiştir. Bu amaçla 21 Haziran 1960'ta Anıtkabir Atatürk Müzesi açılmıştır. Burada Atatürk'ün kullandığı eşyalar ve kendisine hediye edilen armağanlar ve giysileri teşhir edilmektedir.
Müzede ayrıca Atatürk'ün madalya ve nişanları ile manevi evlatlarından A. Afet İnan, Rukiye Erkin, Sabiha Gökçen'in müzeye armağan ettikleri Atatürk'e ait eşyalar sergilenmektedir.

16. İNKILÂP KULESİ
Müzenin devamı olan bu kulede Atatürk'ün giydiği elbiseler sergilenmektedir. Kulenin iç duvarında yer alan kabartmada zayıf, güçsüz bir elin tuttuğu sönmek üzere olan bir meşale, çökmekte olan Osmanlı İmparatorluğu'nu simgelemektedir. Güçlü bir elin göklere doğru kaldırdığı ışıklar saçan diğer bir meşale ise, yeni Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk'ün Türk ulusunu çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmak için yaptığı inkılâpları simgelemektedir. Kabartma Nusret Suman'ın eseridir.

Kule duvarlarında Atatürk'ün inkılâplarla ilgili şu sözleri yazılıdır:

"Bir toplum aynı amaca bütün kadınları ve erkekleriyle beraber yürümezse ilerlemesine, uygarlaşmasına teknik imkân ve bilimsel ihtimal yoktur."

"Biz ilhamlarımızı gökten ve bilinmeyen alemden değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz."

Müzenin giysi bölümü olarak kullanılan bu kulede; Anadolu Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr.Yılmaz Büyükerşen'in yaptığı Atatürk'ün gerçek boyutlarında balmumu heykeli bulunmaktadır.

17. CUMHURİYET KULESİSanat Galerisi'nin girişi olan bu kulenin duvarlarında Atatürk'ün Cumhuriyet ile ilgili şu özlü sözü bulunmaktadır.

"En büyük gücümüz, en güvenilir dayanağımız, ulusal egemenliğimizi kavramış ve onu eylemli olarak halkın eline vermiş ve halkın elinde tutabileceğimizi gerçekten kanıtlamış olduğumuzdur."

Kulenin içinde, Atatürk'ün öğrenim gördüğü Manastır Askeri İdadisi ile Sivas ve Erzurum Kongre binaları ve I. T.B.M.M. binalarının maketleri ve o dönemlere ait fotoğraflar sergilenmektedir.

18. SANAT GALERİSİCumhuriyet Kulesi ve Müdafaa-i Hukuk Kuleleri arasında yer alan bu bölümde Atatürk'ün özel kitaplığı teşhir edilmektedir.
Duvarlarda Atatürk'ü ziyaret etmiş olan yabancı devlet adamları ile Atatürk'ü birlikte tasvir eden yağlı boya tablolar bulunmaktadır. Bu tablolar, ressam Rahmi Pehlivanlı'nın eseridir.
Galeride ayrıca, Atatürk, Milli Mücadele ve Anıtkabir konulu belgesel filmlerin gösterildiği sinevizyon bölümü yer almaktadır.

19. MÜDAFAA-İ HUKUK KULESİ
Bu kule duvarının dış yüzeyinde yer alan kabartmada, Kurtuluş Savaşımızda ulusal birliğimizin temeli olan Müdafaa-i Hukuk dile getirilmektedir. Kabartmada, bir elinde kılıç tutarken diğer elini ileri uzatmış sınırlarımızı geçen düşmana "Dur!" diyen bir erkek figür tasvir edilmiştir. İleri uzatılan elin altında bulunan ulu ağaç yurdumuzu, onu koruyan erkek figürü ise kurtuluş amacıyla birleşmiş olan milletimizi temsil etmektedir. Kabartma Nusret Suman'ın eseridir.

Kulenin duvarlarında Atatürk'ün Müdafaa-i Hukuk konusunda söylediği sözler yer almaktadır:

"Ulusal gücü etken ve ulusal iradeyi egemen kılmak esastır." (1919)

"Ulus bundan sonra hayatına, bağımsızlığına ve bütün varlığına şahsen kendisi sahip çıkacaktır." (1923)

"Tarih; bir ulusun kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkâr edemez." (1919)

"Türk ulusunun kalbinden, vicdanından doğan ve onu esinlendiren en esaslı, en belirgin istek ve iman belli olmuştu: Kurtuluş." (1927)

Kulenin içinde "Atatürk ve Milli Mücadele" konulu periyodik sergiler düzenlenmektedir. Ayrıca Atatürk'ün öğrenim gördüğü Harbiye Mektebi'nin maketi bulunmaktadır.

20. SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ KONULU KABARTMA
Komposizyonun sağında bir genç, iki at, bir kadın ve bir erkek bulunmaktadır.Bunlar, savaşın ilk döneminde düşman saldırıları karşısında evlerini bırakıp yurt savunması için yollara düşmüştür. Sağdaki delikanlı arkaya dönmüş, sol elini kaldırıp yumruğunu sıkarak düşmanlara; "Bir gün döneceğiz ve sizden öcümüzü alacağız" demektedir.
Bu üçlü grubun önünde çamura batmış bir araba, çabalayan atlar, tekerleği döndürmeye çalışan bir erkek ve iki kadın ile ayakta bir yiğit ve ona bir kılıç sunan diz çökmüş bir kadın vardır. Bu grup figürleri, Sakarya Muharebesi başlamadan önceki dönemi temsil etmektedir. Bu grubun solunda, yere oturmuş iki kadın ve bir çocuk, düşman istilası altında, Türk ordusunu bekleyen halkımızı simgelemektedir. Bu halkın üzerinden uçarak Başkomutan Mustafa Kemal'e çelenk sunan bir zafer meleği vardır.
Komposizyonun sonunda yere oturan kadın vatan anayı, diz çöken genç Sakarya Meydan Muharebesi'ni kazanan Türk ordusunu, meşe ağacı ise zaferi simgelemektedir. Vatan ana, Türk ordusunun zaferinin simgesi olan meşe ağacını göstermektedir. Kabartma İlhan Koman'ın eseridir.

21. BAŞKOMUTAN MEYDAN MUHAREBESİ KONULU KABARTMA
Komposizyonun solunda yer alan ve bir köylü kadın, bir erkek çocuk ve bir attan oluşan grup milletçe savaşa hazırlık dönemini temsil etmektedir. Sonraki bölümde; Atatürk bir elini ileri uzatmış ve "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!" diyerek ordularımıza hedefi göstermektedir. Öndeki melek, Ata'nın emrini borusu ile uzak ufuklara iletmektedir. Bundan sonraki bölümüde, Atatürk'ün emrini yerine getiren Türk ordusunun fedakarlıklarını ve kahramanlıklarını temsil eden kabartmada, vurulup düşen bir erin elindeki bayrağı kavrayan bir yiğit ile siperde ellerinde kalkan ve kılıçlı bir asker Türk ordusunun taarruzunu sembolize etmektedir. Önde ise elinde Türk bayrağı ile Türk ordusunu çağıran zafer meleği bulunmaktadır. Kabartma Zühtü Müridoğlu'nun eseridir.

22. MOZOLE
Anıtkabir'in en önemli bölümü olan mozoleye çıkan 42 basamaklı merdivenlerin ortasında "hitabet kürsüsü" yer almaktadır. Mermer kürsünün tören meydanı cephesi dairesel geometrik motiflerle süslü olup, ortasında Atatürk'ün "Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir" sözü yazılıdır. Kürsü Kenan Yontuç'un eseridir.
Mozole 72x52x17 m. boyutlarında uzunca dikdörtgen bir plan üzerine kurulmuş olup, ön ve arka sekiz, yan cepheler ise 14.40 m. yüksekliğinde ondört kolonatla çevrelenmiştir. Mozole cephesinde, solda Atatürk'ün Türk gençliğine hitabı, sağda ise Cumhuriyet'in kuruluşunun 10. yıldönümünde söylediği nutku yer almaktadır. Harfler taş kabartma üzerine altın yaldızlarla yazılmıştır.

23. ŞEREF HOLÜŞeref holüne bronz kapılardan girilir. Girişte sağda Atatürk'ün 29 Ekim 1938 tarihli Türk ordusuna son mesajı, solda ise 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün Atatürk'ün ölümü üzerine yayınladığı 21 Kasım 1938 tarihli Türk milletine taziye mesajı yer almaktadır. Bu iki yazıt Atatürk'ün doğumunun 100. yılı olan 1981'de yazılmıştır.
Girişin tam karşısında büyük pencerenin yer aldığı nişin içinde, Atatürk'ün sembolik lahdi bulunmaktadır. Lahit taşı tek parça kırmızı mermer olup 40 ton ağırlığındadır. Lahit taşının yer aldığı bölüm ise beyaz Afyon mermeri ile kaplıdır. Şeref holünün zemini Adana ve Hatay'dan, yan duvarları ise Afyon ve Bilecik'ten getirilen kırmızı, siyah, yeşil ve kaplan postu mermerlerle kaplanmıştır.
Seref holünün 27 kiristen olusan tavani ile yan galeri tavanlari mozaik ile süslenmistir. Seref holünün yüksekligi 17 m. olup, yan duvarlarinda altisardan 12 adet bronz mesale bulunmaktadir. Mozole yapisinin üstü, düz kursun çati ile örtülüdür.

24. MEZAR ODASI
Atatürk'ün aziz naaşı, mozolenin zemin katında doğrudan doğruya toprağa kazılmış bir mezarda bulunmaktadır. Mozolenin birinci katı olan şeref holündeki sembolik lahit taşının tam altında bulunan mezar odası Selçuklu ve Osmanlı mimari stilinde sekizgen planlı olup, piramidal külahlı, tavanı geometrik motifli mozaiklerle süslenmiştir. Zemin ve duvarlar siyah, beyaz, kırmızı mermerlerle kaplanmıştır. Mezar odasının ortasında kıble yönünde kırmızı mermer sanduka yer almaktadır. Mermer sandukanın çevresinde bütün illerden ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden gönderilen toprakların konulduğu pirinç vazolar bulunmaktadır.
 

Ynt: Türkiye'de Bulunan Müzeler

Beypazari Kültür ve Tarih Müzesi

Beypazarı Kültür ve Tarih Müzesi olarak hizmete açılan tarihi ev, Hafız Mehmet Nurettin Karaoğuz tarafından Ankara Valiliği ıl özel ıdare Müdürlüğü'ne hibe edilmiştir.
Ankara Valiliği (ıl özel ıdare Müdürlüğü) tarafından aslına uygun olarak restore edilen tarihi ev 01.04.1997 tarihinde özel müze olarak hizmete açılmıştır.
Müze'de Beypazarı ve yöresinin kültür ve tarihini yansıtan eserlerle, Bizans, Roma ve Osmanlı zamanından kalan çeşitli tarihi eserler sergilenmektedir.
çocuk odasında bulunan salıncak, ayak ve başucu uçları halka şeklinde bükülmüş demir, ortası da dikdörtgen biçiminde deriden yapılmıştır.
Evin oturma bölümünden genel görünüm.

Adres: Cumhuriyet Mah. Yenice Sok. No:4 Beypazarı/Ankara
Tel: (312) 763 01 66



Ankara Kurtulus Savaşı Müzesi

Binanın Tarihçesi
Ankara Ulus meydanında bulunan I. Türkiye Büyük Millet Meclisi binasının inşaasına, 1915 yılında başlanmıştır. Ilkin ıttihat ve Terakki Cemiyeti kulüp binası olarak tasarlanmış binanın planı evkaf mimarı Salim Bey tarafından yapılmış, inşasına ise kolordunun askeri mimarı Hasip Bey nezaret etmiştir. Türk mimari stilinde olan iki katlı binanın en belirgin özelliği duvarlarında Ankara taşı (ANDEZıT) kullanılmış

olmasıdır. Meclisin, 23 Nisan 1920'de bu binada toplanması kararlaştırıldığında henüz bitirilmemiş olan bina, milli bir heyecanın eseri olarak milletin katkısıyla tamamlanmıştır.
23 Nisan 1920 ile 15 Ekim 1924 tarihleri arasında I. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak kullanılan bina daha sonra Cumhuriyet Halk Fırkası Genel Merkezi ve Hukuk Mektebi olarak işlevini sürdürmüş, 1952 yılında Maarif Vekaletine devredilmiş, 1957 yılında ise müzeye dönüştürülmek üzere çalışmalara başlanmıştır. Bina 23 Nisan 1961'de "Türkiye Büyük Millet Meclisi Müzesi" adıyla halkın ziyaretine açılmıştır.
Atatürk'ün doğumunun 100. yılını kutlama programı çerçevesinde, 1981 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından restorasyon Ve teşhir-tanzim çalışmaları sonucu 23 Nisan 1981 tarihinde "Kurtuluş Savaşı Müzesi" adıyla yeniden ziyarete açılmıştır.


Mehmet Akif Ersoy Evi Müzesi

Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, istiklal Savaşımız sırasında I. T.B.M.M. Burdur Mebusu iken, kendisine büyük hayranlık duyan Tacettin şeyhi tarafından selamlık bölümü kendisine tahsis edilen bu evde yaşamış ve ıstiklal Marşı'mızı bu evde yazmıştır. Bu ev 30 Ekim 1949 tarihinde Şehir Meclisi kararı ile Mehmet Akif Ersoy Evi adını almış ve müzeye dönüştürülmüş ise de bakımsız kalmış ve zamanla harabolmuştur.

Hacettepe üniversitesi Merkez Kampusu'nun kuruluşu sırasında, Rektör Prof. Dr. İhsan Doğramacı yapının eski durumuna sadık şekilde onarımını sağlamış ve yapı ziyarete açılmıştır.
Yapının geçen yıllar içinde yıpranan kısımlarının yeniden onarılması için üniversite Rektörlüğü'nün teşebbüsü ile 1982 yılında Kültür Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Türkiye Diyanet Vakfı ve bazı özel şahısların katkıları ile bir fon oluşturulmuş ve binanın onarım ve döşemesi tamamalanarak 27 Aralık 1984 günü yapılan bir törenle yeniden ziyarete açılmıştır.
Mehmet Akif Ersoy Evi, yüksek avlu duvarları ile çevrili olup bahçesine küçük avlu kapısından girilmektedir. Bahçenin ortasında yer alan bina iki katlı ahşap bir Ankara evidir. üst kata çıkan tahta trabzanlı merdiven boyunca Ersoy'a ait fotoğraflar bulunmaktadır. üst katta dinlenme ve toplantı odası yer almıştır. Evin en gösterişli alanı olan toplantı odasının tavanı, ortada kalem işleriyle süslü altıgen bir göbek bulunan yöresel Ankara tavanıdır.
Mehmet Akif Ersoy'a ait cep saati, gözlük, tesbih, tüfek ve büyük şairin yüzünün kalıbı müzede teşhir edilen manevi değeri yüksek eserlerdir.
Cumartesi-Pazar ve resmi tatiller dışında hergün saat: 10.00-12.00, 14.00-16.00 arasında ziyarete açıktır.
Adres: Hacettepe üni. Merkez Kampüsü Sıhhıye/Ankara
Müze Tel: 0.312.305 21 23
Ziyaret Saatleri: 08.30-12.00/13.30-17.30
Ziyaret günleri : Cumartesi-Pazar ve resmi tatiller hariç



MTA(Maden Teknik Araştırma) Tabiat Tarihi Müzesi

Türkiye Cumhuriyeti'nin yaraticisi Atatürk'ün emriyle 1935 yilinda kurulan MTA Genel Müdürlüğü bünyesindeki Tabiat Tarihi Müzesi, 7 şubat 1968 tarihinde bilim dünyasi ve halkin hizmetine açilmiştir. MTA Genel Müdürlüğü'nün kuruluşundan bugüne kadar yapılmakta olan jeolojik, mineralojik, paleontolojik, araştırma ve çalışmaların yanı sıra, fakültelerimizin yerbilimleri ile ilgili bölümlerinin yapmış / yapmakta olduğu bilimsel ve teknik araştırmalar sonucu

toplanan materyallerden 10.000 adedi teşhirde sergilenmekte ve 75.000 adedi depolarımızda muhafaza edilmektedir. Bu haliyle MTA Tabiat Tarihi Müzesi, yerbilimlerinin tüm evrelerine ait her türdeki materyalin saklandığı, korunduğu, bunların içindeki en seçkin örneklerin uluslar arası standartlara uygun, bilimsel ve eğitsel şekilde sergilendiği bir müzedir. MTA Genel Müdürlük binası içinde 4000 m² lik bir alanda yer alan Tabiat Tarihi Müzesi 3 kata yerleştirilmiş 5 bölümden oluşmaktadır.
Giriş katı tümüyle paleontolojiye ayrılmış olup bu katta yaklaşık 6400 fosil materyali sistematik bir şekilde sergilenmektedir. Bu bölümde ABD'den satın alınmış olan etobur bir dinazorun (allasaurus) fosil iskelet mulajı, Fransa Tabiat Tarihi Müzesi tarafından müzeye armağan edilen ve 15 milyon yıl önce Fransa'da yaşamış fillerin atalarından birine (trilophodon angustidens) ait mulaj kalıbın yanı sıra Kahramanmaraş / Gavur Gölü bataklığında bulunan ve M.Ö. 1000. yılın ikinci yarısında yaşamış olan Maraş filinin (elephas indicus) orijinal iskelet montesi bulunmaktadır. Yine bu bölümde, Ankara-Köserelik civarında 193 milyon yıl önce yaşamış olan (lytoceras) dev bir mürekkep balığı (1.5 m. çapında) fosili, Adana-Karataş sahilinde bulunmuş olan bir cüce balinanın (balaenopteraacutoros) çene kemiği iskeletinin yanı sıra, bundan yaklaşık 25.000 yıl önce Batı Anadolu'da yaşamış insanların (Manisa-Salihli-Köprübaşı) fosil ayak izleri (bunlar dünyada bu güne kadar bulunan ve korunan en iyi ayak izlerindendir) yer almaktadır. Ankara / Kızılcahamam-Güvem bölgesindeki diatomitler içinde bulunan ve yaklaşık 13-15 milyon yıl yaşlı kurbağa, balık, karınca, bitki gibi zengin fauna-flora örneklerini içeren fosillerle birlikte, mercanlar, süngerler, yumuşakçalar, yassısolungaçlılar vb. omurgasız canlı fosilleri de bu katta bulunmaktadır. Müzenin birinci kati mineralojik- petrografik örneklere ayrilmiştir ve 3300'den fazla örnek uluslararasi standartlara uygun bir şekilde sistematik olarak sergilenmektedir. 1972 yilinda Aya giden bir Amerikali jeolog-astronot tarafindan getirilen aytaşi ile en büyüğü 1989 yilinda Sivas / Yildizeli-şeyh Halil köyüne düşmüş olan irili-ufakli göktaşlarinin yani sira ülkemizdeki kiymetli, yari kiymetli taşlardan örnekler Türkiye'nin zengin mermer örnekleri, son derece ilginç doğa olaylarindan olan karstlaşmaya ait örnekler (Pamukkale travertenleri, sarkit ve dikitler) bu katta bulunmaktadir. Madenciliğin beşiği olan ülkemize ait örneklerin yer aldiği Türkiye Madencilik Tarihi bölümde ise yaklaşik 200 adet materyal sergilenmektedir. Müzenin en alt kati, Türkiye'de yaşamiş / yaşamakta olan hayvan ve bitki örneklerinin (fauna-flora) sergilendiği kisimdir. Bu katta yer alan 100'e yakin örnek, soylari tükenmekte olan veya tükenen bitki ve hayvan türlerinden seçilmiş olup doğal ortamlarina uygun bir şekilde sergilenmektedir. Müzenin bir diğer sergi bölümündeyse MTA Genel Müdürlüğü' nün kuruluşundan bu yana yapilan arazi laboratuvar çalişmalarinda kullanilan araç, gereç ve malzemeler sergilenmektedir.
Yilda yaklaşik 40-50.000 kişi tarafindan gezilmekte olan Tabiat Tarihi Müzesi; tanitim broşürleri, kitapçiklar vb. basarak yerbilimlerinin bütün disiplinleriyle ilgili konferans-film-slayt gösterileri düzenleyerek ilk-orta öğretim kurumlari ve üniversitelere materyal (fosil, kayaç vb) temin ederek eğitime bilimsel olarak katki sağlamaktadir.
MTA Tabiat Tarihi Müzesi, çeşitli üniversitelerin küçük çaptaki müzelerini saymazsak, Türkiye'nin ilk ve tek "Tabiat Tarihi Müzesi" olmasi görevini, temeli 5.8.1998 tarihinde atilmiş ve MTA Genel Müdürlüğü kampusu içinde 10.000 m² lik bir alanda kurulmakta olan yeni binasinda da sürdürecektir.
Adres: Eskişehir Yolu Balgat/Ankara
Tel: (312) 287 34 30/1022-1023
Ziyarete açık saatler : Hafta içi:09.00-17.00 - Cumartesi-Pazar: 10.00-15.00
Ziyarete açık günler : Resmi bayram tatilleri hariç


ODTU(Orta Doğu Teknik Üniversitesi) Müzesi

ODTü'nün 4000 hektarlık arazisinde birkaç arkeolojik yerleşmenin bulunması doğal sayılmalıdır. Bir üniversite arazisi için geniş sayılabilecek bir alanda yer alan arkeolojik bulguların belirlenmesine ve değerlendirilmesine üniversitenin kuruluş yıllarında başlanmış olmasına karşın, bu çalışmalar günümüze değin sürdürülmüştür. Bir yandan ören yerlerinin tespit çalışmaları yürütülürken, öte yandan antik yerleşmelerin özelliklerini anlamaya yönelik kazılar

gerçekleştirilmiştir. Bunlar arasında Ahlatlıbel, Yalıncak ve Koçumbeli sayılabilir. 1970'li yıllarda ise TEK-DAM'ın parasal desteği ile Keban Barajı Gölü altında kalacak arkeolojik varlıkların kurtarılmasına ağırlık verilmiştir. üniversitemiz tarafından yayımlanan Keban Projesi'ne ilişkin yayınlar, arkeoloji çevrelerinde ilgi ile karşılanmıştır. 1980'li yılların çalışma konuları arasında Prof. Dr. Sevim Buluç'un bilimsel başkanlığında gerçekleştirilen Ankara-Beştepeler Frig Tümülüs'ü kazısı ve Doç. Dr. Mustafa Uz tarafından sürdürülen ızmir-Teos antik kenti yüzey araştırması sayılabilir. Yine bu yıllarda Doç. Dr. Numan Tuna tarafından başlanan Reşadiye Yarımadası yüzey araştırması ve seramik atölyesi kazısı, 1990'lı yıllarda yerini Burgaz kazısına bırakmıştır. 1993 yılından itibaren Teos'ta yüzey araştırmasını Doç. Dr. Numan Tuna sürdürmektedir. üniversite arazisindeki tüm arkeolojik değerlerin belirlenmesinin ardından, günümüzden 30 yıl önce başlatılmış çalışmalar göz önüne alınarak, gereksinimler ve koşullar kapsamında değerlendirmelere devam edilecektir.
1962-1968 yılları arasında gerek arazisi içindeki ören yerlerinin, gerekse Ankara Ovası'ndaki Frig tümülüslerinin ODTü'nün de desteği ile sürdürülen kazı çalışmalarında elde edilen buluntuların korunması ve sergilenmesi amacıyla, Prof. Dr. Kemal Kurdaş'ın ODTü bünyesinde bir müze kurulması düşüncesi, 1969 yılında gerçekleştirilmiştir.
ODTü Müzesi, ülkemizdeki ilk üniversite müzesidir. Bugün birçok üniversitemizde arkeoloji bölümleri olmasına karşın, konusundaki tek örnek olma özelliğini sürdürmektedir. Arazisindeki arkeolojik değerlerden oluşan müzesi ile yurt dışındaki üniversite müzeleri arasında da ayrı bir yeri vardır.
ODTü Müzesi'nin üç sergi mekânı bulunmaktadır. Birinci katta, etnografik eserlerle Frig nekropolü buluntuları, asma katta ise Yalıncak ve Koçumbeli buluntuları sergilenmektedir. Müze giriş katı ise, sergi salonu, idari büro, depo ve servis mekânlarına ayrılmıştır. ODTü Müzesi'nde ayrıca etnografik halk el sanatları örneklerinden oluşan bir koleksiyon bulunmaktadır. çoğunluğu Mimarlık Fakültesi Restorasyon Bölümü'nce bağışlanan bu koleksiyonda, ahşap pencere, kapı, kapı kilitleri, matkap, kilim, bakır kaplar gibi eserler yer almaktadır. Ayrıca ODTü Müzesi'nde, satın alınmış kimi eserlere de yer verilmektedir. Roma Dönemi cam eserleri ve Hellenistik Lekythos bunlar arasında sayılabilir.
Adres: Eskişehir Yolu Odtü Kampüsü ıçi Odtü/Ankara
Tel: (312) 210 10 00/2209
Ziyarete açık saatler : 08.30-17.00
Ziyarete açık günler : Cumartesi-Pazar hariç


Ankara Resim ve Heykel Müzesi

Ankara Resim ve Heykel Müzesi, mimar Arif Hikmet Koyunoğlu tarafından Türk Ulusunun Büyük Lideri Atatürk yönetiminde 1927 yılında kurulmuştur.
Binanın 1980’de onarılmasının ardından açılan müze, kısa bir zaman süresi içerisinde modern bir müzenin tüm özelliklerine sahip bir kuruluş haline gelmiştir. Müze, günümüzde diğer sanat dallarıyla karşılaştırıldığında çok daha kısa bir tarihe sahip Türk resim ve heykel sanatının gelişmesinde büyük rol

oynayan sanatçıların en göze çarpan eserlerinin sergilendiği bir sanat merkezi haline gelmiştir.
Türk plastik sanatının oluşum ve gelişim dönemlerini yansıtan sanat eserleri koleksiyonlarının ve bunların sınıflandırmalarının bulunduğu ve bu alandaki boşluğu dolduran plastik sanat kütüphanesi devlet, yurtiçi, yurtdışı ve de yabancı elçiliklerin bağışlarıyla ve yeni satın almalarla her yıl zenginleştirilmekte, bu alanda çalışma yapan araştırmacıların ihtiyaçlarına burada bulunan Türk sanatçılarının arşivleri yeterli ölçüde cevap vermektedir Müzenin en önemli sorumluluklarından biri olan sanat eserlerinin korunması, sıcaklıktan ve nemden kaynaklanan problemleri çözerken, en başarılı sonuçları veren yöntemler kullanılarak yapılmaktadır. Bütün koruma önlemlerine karşın eserlerde olabilecek herhangi bir zarar için uzmanlar tarafından oluşturulmuş ayrı bir bölüm müze içerisinde yer almaktadır.

Bina’nın 1980 yılında ve de sonraki yıllarda onarıldığında hem amatör hem de profesyonel sanatçılara hizmet veren resim, heykel ve seramik atölyelerinin oluşturulmasına büyük bir önem verilmiştir. Güvenlik nedeniyle tüm bina kapalı devre televizyon sistemi, ultrasonik ve yangın alarmı sistemleriyle donatılmıştır böylelikle müzenin her kısmı kontrol edilebilmektedir.

Halk tarafından müze imkanlarının üzerinde talep edilen resim ve orijinal yazı kurslarının yanı sıra Türk Süsleme Sanatları, seramik ve heykel için de özel atölyeler (kurs) en kısa zamanda açılacaktır.
Uluslararası kültür antlaşmaları çerçevesinde Türkiye’de yapılması planlanan resim,heykel,seramik, yazı sanatları ve fotoğraf sergileri sürekli sergiler için ayrılan üç galeride sergilenmektedir, bunun için yabancı ülkelerin eserleri Türk Devleti’ne bildirilmelidir. Bunun yanı sıra Müzeler koleksiyonundan seçilen Türk sanat eserleri de uluslararası antlaşmalar çerçevesinde yabancı ülkelerde sergilenmektedir. Bu sergilerin yanı sıra kişisel sergiler ve yarışma sergileri Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen Müzenin diğer faaliyetleri arasındadır.
Onarımlar sırasında özgün(orijinal) haline dönüştürülen tarihi büyük salon konserler, tiyatro oyunları ve sinema gösterimleri için kullanılmaktadır. çağdaş Sanat Müzelerinin tüm doğal özelliklerini içeren, modern kafeteryası, satış mağazaları ve ses düzeniyle halka hizmet veren bu kurum eski sanat eserleri için düzenlenen bir sergi sarayının ötesine gitmektedir.
Müze Tel : (+90-312) 310 20 94
Ziyarete açık saatler : 09.00-12.00/13.30-17.00
Ziyarete açık günler : Pazartesi hariç her gün


TC Ziraat Bankası Müzesi

Müze, 1926-1929 yılları arasında ıtalyan Mimar Guilio Mongeri tarafından yapılan ve Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi yapılarından biri olan T.C Ziraat Bankası Genel Müdürlük binasında, Bankanın 118. kuruluş yıldönümünün kutlandığı 20 Kasım 1981 tarihinde devrin başkanı Sadi Irmak tarafında açılmış olup yurdumuzun ilk ve tek banka müzesi özelliğini taşımaktadır. Müze koleksiyonunun en eski belgeleri arasında, Mithat Paşa'nın "Memleket Sandıklar"ının kurulması için Sadaret makamına yazdığı ve mühürlediği 6 Kanunievvel 1280 ve 19 Recep 1281 tarihli mektuplar, 3-15 Ağustos 1304 (1888) tarihli Memleket Sandıkları'ndan Ziraat Bankası'na geçiş nizanamesi, Emniyet Sandığı'nın kuruluşunda yazılan mektup ve belgelerle (1868) şurayı Devlet Reisi Mithat Paşa'ya ait 1 No.lu hesap sayfası bulunmaktadır.

1863 ve 1867 yıllarında açılan şarköy ve Tava Memleket Sandıkları'nda kullanılmış standart ölçü ve şekilde yapılmış demir çemberli gürgen veya çam ağacından bölmeli sandıklar, 1889 yılında Sivrihisar Sandığı'nın açılışından beri kullanılan mıhlı para kasası, Bergama şubesinden gelen demir kasa, Genel Müdürlük ve şubelerde kullanılan hesap ve yazı makinaları ile kristal hokka takımı, telefonlar, çeşitli altın ve mektup terazileri, bekçi kontrol saatleri, banka kapı levhaları teşhirde bulunan değerli eşyalar arasındadır. Bir kısım resmi banka mühürleriyle bazı şube yetkililerin mühür örnekleri (1890-1930), 1889 yılı sonrası ve bazı şubelere ait yevmiye defteri, kasa esas defteri ve diğer günlük evrakların bir kısmı teşhir edilmektedir.
1928 tarihli Ressam ıbrahim çallı'ya ait banka binası için özel olarak yapılan 4.50 m. x 5.00 m. boyutunda "Harman" isimli tablo ile Ressam Namık ısmail'e ait "Gazi Mustafa Kemal çiftçiler Arasında" isimli 1928 tarihli ve 4.50 m. x 5.00 m. boyutunda yağlıboya tablo müze duvarlarında yer almaktadır. Ayrıca Mithat Paşa ve Atatürk ile Cumhuriyet Dönemi ressamlarımıza ait bazı eserler de müze koleksiyonlarında bulunmaktadır.
çorum-Osmancık şubesinin personelinin sakladığı Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarına ait kağıt ve madeni para örnekleri (1839-1938) ileride daha zenginleştirilip koleksiyona dönüştürülecektir. Tarihi nitelikte teftiş defterleri, teftiş raporları, imza sirküleri, 60-70 yıllık bugünkü fotokopi yerine kullanılan haberleşme kopya defterleri, tasarruf ve tevdiat hesabı cüzdan örnekleri, makbuzlar ve fiş dip koçanları (19039), altın alım ve satım, kinin mevcudu, mültezim defterleri gibi geçmişi belgeleyen önemli belgelerin yanı sıra Genel Müdürlük binasının açılışında (1929) kullanılan altın orak ve tepsi, çeşitli kurum ve kuruluşların bankaya verdiği madalyon ve berat örnekleri müze koleksiyonunda yer almaktadır.
Adres: T.C. Ziraat Ban. Gn. Md. Bin. Şeref Salonu Ulus/Ankara
Tel: (312) 310 37 50
 

Ynt: Türkiye'de Bulunan Müzeler

TRT Müzesi ve Ulusal Kuruluş Sergisi

1981 yılında eski radyo malzemelerinin toplanarak sergilendiği "TRT Radyo Müzesi", Ankara, ıstanbul radyo ve televizyon stüdyolarından elde edilen kullanım dışı malzemelerin onarım ve bakım işlerinden sonra, "TRT Müzesi" olarak 1994 yılında Or-An sitesindeki yeni yerinde açılmış ve Kültür Bakanlığı'nın 28 Kasım 1994 tarihli yazısı ile özel müze kapsamına girmiştir. Toplam 187 eserin envanter kayıtlarının yapıldığı müzemizin ikinci bölümünde yapılması

düşünülen gösterim stüdyosu, İstanbul Radyosu ve vericilerle ilgili reyonların çalışmaları bitmiş ziyarete açılmıştır. TRT Müzesi bünyesinde yer alan Ulusal Kurtuluş Sergisi, TRT'nin en büyük prodüksiyonu olan Kurtuluş dizisinde kullanılan dekorları, savaş araç-gereçlerini ses ve ışık efektleriyle destekleyerek izlemek amacıyla hazırlanmıştır. Bu sergide toplam 671 obje sergilenmektedir. 20-24 Ekim 1994 tarihleri arasında Ankara Altınpark' ta düzenlenen IBAC-94 Uluslararası Yayıncılık ve ıletişim ekipmanları ve Yazılım Fuarına 81 kalem teknik teçhizatla katılınmıştır.
Adres: Turan Güneş Bul. TRT Sitesi Oran/Ankara
Tel: (312) 490 43 00/4250



Antalya Müzesi

TABİAT TARİHİ VE PREHİSTORYA SALONU
Jeolojik zamanlara ait çeşitli fosillerin yer aldığı üç vitrinin dışında; Anadolu'nun en eski yerleşmesi olan ve Alt Paleolitikten Roma Çağına kadar tüm kültürlere ait kesintisiz stratigrafi veren Karain Mağarası'nda bulunan yontuk çakıllar, el baltaları, kazıyıcılar, kemik aletler sergilenmektedir. Karain, Antalya'nın 27 km. kuzeybatısında, Şam Dağı'nın kalkerli eteklerinde bulunan bir mağaradır. Mağarada 10,5 m.


kalınlığındaki toprak dolgu içinde Paleolitik Çağa tarihlenen buluntuların yanı sıra, Mezolitik Devirde yaşamış Neanderthal insanın diş ve iskelet kalıntılarına da rastlanmıştır.
Semayük, yörede Eski Tunç Çağını tek başına temsil eden bir merkezdir. Eserlerin çoğunluğunu mezar buluntuları oluşturur. Çeşitli formda kaplar, mühürler, fırça sapları, idoller ve özellikle ölü hediyeleri ile birlikte sergilenen küp mezar dikkati çekmektedir. Bu ölü gömme geleneğinin en ilginç yanı, ölünün küp içine bebeğin ana karnındaki duruş biçimiyle konmuş olmasıdır.


KÜÇÜK ESERLER SALONU-I
Çömlekçi çarkının icadından sonra büyük aşamalar gösteren seramik sanatındaki teknik gelişmeler, vazo formları, çeşitli bezeme üslupları M.Ö. 12. yüzyıldan M.Ö. 3. yüzyıla dek uzanan bir süreç içinde sergilenmektedir.
Bu bölümdeki iki vitrin ise, ilginç bulgular olan makyaj malzemeleri ile takılara ayrılmıştır.


TANRILAR SALONU
Baştanrı Zeus'un çevresinde sıralanan Aphrodite, Tykhe,Athena, Artemis, Nemesis, Hygieia, Hermes, Dioskurlar ile; bunların karşısında yer alan Mısır kökenli Serapis, İsis ve oğulları Harpokrates salondaki tanrıları oluştururlar. Heykeller Grek orijinallerinin M.S. 2.yüzyıla ait Roma kopyalarıdır ve tamamı Perge kazılarında bulunmuştur.

KÜÇÜK ESERLER SALONU-II
Vitrinlerde M.Ö. 4.yüzyıldan M.S.6. yüzyıla kadar uzanan değişik kültür evrelerinin seçkin eserleri teşhir edilmektedir. Mısır Kraliçesi Benerike'ye sunulan vazo, Athena kabartmalı gümüş tabak, bronz Apollon ve Herakles heykelleri, Attis başı, bereketi simgeleyen Priapos'un mermer heykeli, pişmiş toprak ve mermer heykelcikler salonun önde gelen eserlerdir. Salondaki sualtı vitrininde ise, antik batık gemilerden çıkarılmış buluntular yer almaktadır.


İMPARATORLAR SALONU
Roma heykeltraşlığının ana karakterini oluşturan portrelerin en güzel örnekleri bu salonda teşhir edilmektedir. Heykellerin tümü Perge kazılarında ele geçirilmiştir.
M.S. 2-3. yüzyıllara ait heykellerin çok oluşu, bölgenin en parlak döneminin bu dönem olmasından dolayıdır.
İmparator Traianus, Hadrianus, Septimius Severus, Sabina, Faustina, Iulia Domna, Iulia Soemias, Plankia Magna gibi portre heykellerinin yanısıra; üç güzeller ve siyah beyaz mermerden yapılmış dansöz heykeli de ilginç örneklerdir.

MEZAR KÜLTÜRLERİ SALONU
Salondaki iki lahit Domitias Filiskas ve ailesine aittir. Kapakta karı koca uzanmış olarak gösterilmektedir. Köşelerdeki Eros'lar aile mutluluğunu simgeler.M.S.2. yüzyıla tarihlenen diğer önemli iki lahit ise Herakles konuludur. Bu lahitlerden biri yurdumuzdaki eski eser kaçakçılığının en çarpıcı örneğidir. Kırılarak bazı parçaları yurt dışına kaçırılan lahdin bir parçası 1983 yılında Amerika'dan geri getirilerek yerine monte edilmiştir.
Salonda ayrıca özgün konumlara uygun olarak toprak zemin üzerine serpiştirilen mezar stelleri ve kül kapları da teşhir edilmektedir.

MOZAİK VE İKONA SALONLARI
Müzedeki mozaiklerin en önemlisi Seleukeia kazısında bulunmuş olan; bordüründe Solon, Thukydides, Lykurgos, Herodotos, Demosthenes, Hesiodos gibi antik çağın şöhretli düşünür, hatip, tarihçi ve matematikçilerinin isimleriyle birlikte yer aldığı filozoflar mozaiği'dir. Seleukeia'dan gelen bir diğer mozaikte ise çalgısı ile vahşi hayvanları büyüleyen Orpheus tasvir edilmiştir.

Bu bölümde ayrıca mahalli heykeltraşlık örneklerini, heykel aletlerini, bronz heykel tekniğini konu alan köşeler de düzenlenmiştir.
Ayrı bir salonda teşhir edilen ikonalar Antalya yöresinden toplanmış olup genellikle 18-19. yüzyıllara aittir.

SİKKE SALONU
Salonda, M.Ö. 6. yüzyıldan günümüze kadar gelen 2500 yıllık Anadolu sikke basma geleneği, tekniği ve ekonomisi eğitsel bir düzen içinde izlenmektedir. Teşhirde Pamphylia, Pisidia, Lykia bölgelerine ait şehir sikkelerine; Klasik, Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Devri ile sona eren kronolojik dizide ise genellikle yöresel sikkelere ağırlık verilmiştir.
Bu bölümde ayrıca altın ve gümüş defineler de bulunmaktadır.

ETNOGRAFYA SALONLARI
Müzemiz etnografya bölümü, iki büyük salon ile bu salonları birleştiren bir geçişten ibarettir.
Birinci salonda çiniler, porselenler, dini eserler, nişan, mühür, vefk ve saatler, ziynet eşyaları, kilitler ve anahtarlar ile giysiler teşhir edilmektedir.
Çiniler Selçuklu ve Osmanlı eserleridir.

Selçuk çinileri Aspendos'tan getirilme olup Kubadâbat tipindedir ve 13. yüzyıl ortalarına doğru "sıraltı" tekniğiyle yapılmışlardır.
Kare panolar halindeki Osmanlı çinileri 15-16-17 ve 18. yüzyıllardan İznik işi örneklerdir.
Beş adet porselen tabak, 1920 yılı sonuna kadar çok kısa bir dönem çalışan Yıldız Fabrikası’nın mamülleridir.
Dini eserler, Anadolu'nun hemen tüm yörelerinde rastlanabilecek objelerdir. Ancak bunlar arasında yöremiz eseri diyebileceğimiz Selçuklu Kuran-ı Kerim'i ayrı bir önem taşımaktadır.
Vitrinlerden birinde nişan, mühür, vefk ve saatler sergilenmektedir. Vefkler tılsımlı dualardır ve tılsımları çeşitli amaçlarla kullanılmaktadır. Ziynet eşyaları Antalya yöresinde halen kullanılmakta olan takıların en güzel örnekleridir. Bu arada anahtar ve kilitler de özellik gösteren eserler olarak sergilenmektedir. Giysiler, bindallılar ve yörük malzemeleri olarak iki bölümde incelenebilir. Yörük giysileri; çoraplar, şalvar, üçetek, içlikler kese, kuşak ve başlıklara kadar izlenebilir.
İkinci salona geçişi temin eden bölümde eski hattatlarımızın elinden çıkmış hilye, naat, icâzet ve katığ gibi yazı levhaları yer almaktadır. İkinci salon halılar, yörük malzemeleri, odalar, silahlar olmak üzere dört bölümden oluşmaktadır.
Bu salonda yöresel eserlerin ve malzemelerin yanı sıra, Uşak, Gördes, Lâdik, Mucur, Bergama, Kula, ve Avanos halıları da sergilenmektedir. Halı koleksiyonumuzda en eski halı 16. yüzyıla ait bir Uşak halısıdır. Yörenin etnografik eserleri arasında Döşemealtı halıları önemli bir yer tutar. Döşemealtı Antalya'nın kuzeydoğusunda genişçe bir bölgenin adıdır. Değişik kompozisyonlarına rastladığımız Döşemealtı halıları arasında en eski ve geleneksel örnek "Halelli" adını taşıyan halılardır. Göçebe karakterli ve küçük boyutlu eserlerdir.
Yine Antalya yöresine has dokumalardan çuval torba, heybe, iğlik, namazlağ ve kolonlar; sili, cicim, sumak ve kilim tekniklerini göstermekte olup kara çadırlarla birlikte ilginç yörük eserleri olarak sergilenmiştir. Salonun bir bölümü mütevazı bir Antalya evinin oturma ve yatak odaları ile banyosuna ayrılmıştır.
Vitrinlerin bir kısmında ok, yay ve zıhgırlardan bıçaklara; kapsüllü ve çakmaklı tabanca ve tüfeklerden kılıçlara; tekke malzemelerinden barutluk, barut ölçeği ve yağdanlıklara kadar, silahlar ve yardımcı malzemeler teşhir edilmektedir.
Bunun yanında; tartı aletleri, ıstar, mutaf ve el çulfalığı gibi tezgâhlar ile müzik aletleri ve kaşıklar da lokal malzemeler ve eserler olarak belirtilebilir. Müzik aletleri içerisinde kılıflı kaval, yörük ve zerk kemençesi ile kartalın kanat kemiğinden yapılan düdük dikkate değer eserlerdir.
Kaşıklar, Akseki'nin Cevizli Bucağına bağlı Bademli Köyünün malzemeleri olup, tasarıdan bitmiş şekline ve ruanlanmış haline kadar sergilenmiş bulunmaktadır.

ÇOCUK BÖLÜMÜ
Müzenin girişindeki bir salon Çocuk Müzesi olarak düzenlenmiş olup, ülkemizdeki ilk uygulamadır.
Bu salondaki vitrinlerde antik çağların çeşitli çocuk oyuncakları ve kumbara koleksiyonu yer almaktadır.
Atölye bölümünde de çocuklara müzeleri, eski eserleri sevdirmek, onlarda ilgi uyandırmak amacıyla; basit eser onarımları ile seramik, heykel, resim gibi konularda eğitsel çalışma olanakları sağlanmakta ve

üretilen eserler sergilenmektedir.
Adres: Konyaaltı Cad. Antalya
Tel: (242) 238 56 88 / 89
Fax: (242) 238 56 87


Alanya Arkeoloji Müzesi

Arkeolojik ve etnografik eserlerin korunup ve sergilendiği iki seksiyon 1967 yılında ziyarete açılmıştır. Bölgedeki antik kentlerde bulunan eserlerin artması ve depolanması, zaman içinde bir müze açma gerekliliğini doğurmuş ve bugünkü Arkeoloji Müzesi açılmıştır. Müzenin ilk açılışında; bölgede henüz kalıntılarına rastlayamadığımız ancak, Anadolu kronolojisini tamamlaması bakımından gerekli olan Eski Tunç, Urartu, Frig ve Lidya Dönemine ait eserler, Ankara Anadolu Medeniyetler Müzesi'nden getirilerek arkeoloji seksiyonunda sergiye sunulmuştur. Alanya çevresinde bulunan ve İ.Ö. 625 yılına tarihlenen Fenike dilindeki yazıt da bölgede bulunan en eski eser olarak müzemizde sergilenmektedir. Bunların yanı sıra Hellenistik, Roma ve Bizans Dönemine ait bronz, mermer, pişmiş toprak, cam ve mozaik buluntular ile Karamanlıca dilindeki bir yazıt ve Arkaik, (İ.Ö.7-5.yy)

Klasik, Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemine ait sikkeler de yine arkeoloji seksiyonunda ayrı bir bölüm halinde yer almaktadır.
İkinci bölüm olan etnografya seksiyonunda ise, Türk İslâm eserleri ve dönemin İlköğretim Müdürlüğü'nden devredilen eserler ile Alanya çevresinden derlenen ve bölgenin etnografik özelliklerini yansıtan, yörük kilimleri, alaçuvallar, heybeler, giysiler, işleme örnekleri, silahlar, günlük kullanım kapları, takılar, el yazmaları ve yazı takımları gibi objeler ile bir Alanya evine ait günlük oda bölümü oluşturularak sergilenmektedir. Ayrıca, müze bahçesinde de Roma, Bizans ve İslâmî Dönemlere ait taş eserler ve mozaik sergisi vardır.

Adres: Hilmibağcı Cad. Alanya/Antalya
Tel: (242) 513 12 28



Kızılkule Etnografya Müzesi

Askerî amaçla ve limanı kontrol altında tutmak için 1226 yılında yapılmış olan bu anıtsal yapı, Selçuklu sanatının eşsiz örneklerinden olup; Alanya'nın simgesi durumundadır. 1951-1953 yıllarında onarıldıktan sonra 1979'da yapının giriş katında Alanya yöresine özgü, halı, kilim, giysi, mutfak gereçleri, silahlar, tartı aletleri, aydınlatma aletleri, dokuma tezgâhı ve yörük kültürünü yansıtan çadır gibi etnografik nitelikte eserler sergilenerek, yapıya etnografya müzesi işlevi kazandırılmıştır.


Antalya Atatürk Müzesi

1930 yılı Mart ayının başlarında Atatürk İzmir'deydi. Havalar soğuk gidiyordu. Antalya'nın ılık ikliminde bir hafta dinlenmeyi düşündü. 5 Mart 1930 günü, karayolu ile, İzmir'den Antalya'ya hareket etti. Isparta, Burdur derken, 6 Mart 1930 günü öğleden sonra, Antalya'ya geldi. Kepez'den şehre kadar halk, yolun iki yanını doldurmuştu. Saat tam 16. 00 da Tophane Meydanına gelen Atatürk'e armağan etmişlerdi. Köşkün önü mahşerdi. Atatürk, kısa bir

süre Köşk'te dinlendikten sonra balkona çıktı. Halk çılgınca alkışlıyordu. Atatürk, burada kısa bir konuşma yaparak Antalyalılara teşekkür etti. O akşam Türk Ocağındaki toplantıya katılarak gençlerle memleket sorunları üzerine görüştü. Gece yarısına doğru Köşküne çekildi.
Atatürk, Antalya'da 12 Mart 1930 sabahına kadar tam bir hafta kalmıştı. Bu süre içinde Antalya'da geziler yaptı. Müzeleri, eski eserleri gezdi. Narenciye bahçelerinde üreticilerle görüştü. Dinlendi. 12 Mart 1930 sabahı saat 10 da arkadaşlarıyla birlikte Ankara'ya döndü.
Atatürk, Antalya'ya 10 Şubat 1931 günü öğleye doğru tekrar gelmişse de o gün Antalya'da kalmamış, İzmir'den beri kıyıları tarayarak gelen Ege'de o gün Antalya'da kalmamış, İzmir'den beri kıyıları tarayarak gelen Eğe Vapuru ile Silifke'ye geçmişti. Atatürk'ün, Antalya'ya üçüncü ve son gelişi, 1935 yılı Şubat ayına rastlar. Atatürk 16 Şubat 1935'te Ege Vapuru ile İzmir'den hareket etmiş, 18 Şubat 1935 Pazartesi günü saat 13. 30'da Antalya iskelesine çıkmıştı. Yanında kız kardeşi Makbule Atadan, Nebile Hanım, Prof. Afet İnan, Fahrettin Altay, Nuri Conker, Cevat Abbas Gürer, yaverler ve başkaları vardır. İskeleden faytonlarla doğruca Köşküne gelen Atatürk, burada akşama kadar dinlendi. Akşam Erenkuş'a oradan tekrar köşke geldiler. Geceyi Köşkte geçiren Atatürk, ertesi günü gece saat 22. 30 da Ege Vapuru ile Taşucuna hareket etti.
Antalyalıların Atatürk'e hediye ettikleri Atatürk Köşkü, iki katlı, üzeri kiremit çatı, taş bir yapıdır. Girişinde uzun bir hol, holün sağında bir salon, bir oda, banyo ve mutfak, solonda da iki oda ve üst kata çıkan merdiveni vardır. Üst katta ise, holden ayrı olarak birisi balkonlu olmak üzere yedi odası vardır. Atatürk merdivenin karşısındaki odada yatmıştır.
Atatürk'ün ölümünden sonra, Antalya Atatürk Köşkü, Özel İdareye geçmiş, 1939 da Akşam Kız Sanat Okulu ve Kız Enstitüsü binası olara kullanılmıştı. 1952 yılında Tarım Bakanlığına devredilen Köşk, son yıllara kadar Teknik Ziraat Müdürlüğünün büroları olarak kullanılmıştır. 1980 yılından sonra Kültür Bakanlığına devredilin Köşk, onarılmış, Atatürk Müzesi olarak ziyade açılmıştır.


Alanya Atatürk Evi Müzesi

Alanya Atatürk evi ve müzesi Alanya'nın Şekerhane mahallesi Azaklar Sokağındadır. Atatürk 1935 yılı şubat ayında Ege vapuru ile çıktığı Akdeniz gezintisinde , 18 Şubat 1935 günü sabahı Alanya İskelesine gelmiş, Alanya'nın köklü ailelerinden Tevfik Azakoğlunun iki katlı evinde birkaç saat dinlenmiştir. Evin son sahibi Rıza Azakoğlu evi Kültür ve turizm bakanlığına bağışlamış. Bakanlık 1984 yılında, Atatürk Evi ve Müzesi olarak onarmaya ve düzenlemeye başlamıştır. Ev 30 Nisan 1987 günü cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafından törenle ziyarete açılmıştır.
Atatürk Evi Ve Müzesi, Alanya'daki tarihi sivil mimarlık örneklerinden biridir. Evin ilk katında Kurtuluş savaşı ve cumhuriyetin ilk yıllarına ait Atatürk'le ilgili fotoğraflar, Atatürk'ün bazı fotoğrafları sergilenmektedir. İdare bölümü, kütüphane ve mutfak bu kattadır. Evin üst katı oturma, çalışma, yatak odaları olarak eski bir Alanya evini yaşatmaktadır.


Side Müzesi

Manavgat İlçesi'ne bağlı Side Beldesi'ndedir. Manavgat'a 8 km. uzaklıktadır. Roma Devrine ait agoranın karşısında bulunan, M.S 5-6.yüzyıldan kalma antik agoranın hamamı 1960/61 yıllarında restore edilerek müze haline getirilmiştir. Müzede sergilenen eserlerin büyük bir bölümü, Prof. Dr. Arif Müfid Mansel tarafından,1947-1967 yılları arasında Side antik kentinde yapılan kazılarda, çıkarılan buluntulardır.

Hellenistik, Roma ve Bizans Devrinden; yazıtlar, silah kabartmaları, Roma Devrinden yapılmış Grek orijinallerinin kopyası olan heykeller, torsolar, lahitler, portreler, ostotekler, amphoralar, sunaklar, mezar stelleri, sütun başlıkları ve sütun kaideleri sergilenmektedir.
Hamam Binasında (Müze) Sergilenen Eserler
I No.lu Salon (Frigidarium)
Geç Hitit Devrine ait bazalt krater, Hellenistik Devre ait silah kabartmaları, Roma Devrine ait güneş saati, sunaklar sergilenmektedir.
II No.lu Salon (Sudatorium)
Roma Devrine ait torsolar sergilenmektedir.

III No.lu Salon (Caldarium)
Helenistik Devre ait yazıtlar, Roma Devrine ait amphoralar, Herakles, üç güzeller, Nike heykelleri ile kabartmalar yer almaktadır.
IV No.lu Salon (Tepidarium)
Roma Devrine ait lahitler, Hermes, Hygieia, Athena, Nike, Apollon heykelleri, torsolar ve portreler sergilenmektedir.
Sergilenen Eserler

Hellenistik ve Roma devrine ait ostothekler, lahitler, sütunlar, sütun kaideleri, sütun başlıkları, kabartmalar, yazıtlar, steller ve muhtelif mimarı parçalar sergilenmektedir.
Adres: Selimiye Köyü Manavgat-Antalya
Tel: (242) 753 10 06
Faks: (242) 753 27 49


Perge Tiyatrosu Skenesi

Perge Tiyatrosu kazıları, 1985-1993 yılları arasında Türk bilim heyetleri tarafından gerçekleştirildi. Kazılar sırasında, şu anda tiyatro içerisinde orijinal yerinde duran Dionysos frizinden başka, Kentauromakhia ve Gigantomakhia frizlerine ait parçaların yanı sıra, ilginç bir biçimde bezemelerinin bir kısmı tamamlanmış, bir kısmı ise yarım kalmış çok sayıda mimari eleman bulunmuştur. Perge Tiyatrosu’nda iki esas yapı evresi saptanmıştır.

Mimari konstrüksiyonun ve bezemelerin durumuna göre sahne binasının, önce iki katlı olarak tasarlandığı, daha sonra üçüncü katın eklendiği; bu sırada “proskenion”un da yeniden ele alındığı tespit edilmiştir. Bezemelerin tümünün belli bir zaman içerisinde tamamlandığı, değişik dönemlerde tekrar tekrar bitirilmesine çalışıldığı anlaşılmıştır.
Mimari kompozisyonun özelliklerinden ve tanrıların üstünlüğünden ötürü Gigantomakhia frizinin üçüncü katta; Kentauromakhia frizinin de ikinci katta yer aldığı anlaşılmaktadır. “Porta Regina” üzerinde ise kurban sahnesi vardır.

Perge Tiyatrosu'ndaki yapım ve onarım evreleri, yapıyla ilgili herhangi bir yazılı kaynak olmadığından, Anadoluda kesin tarihlendirilmiş yapı, lahit ve kabartmaların stil özellikleriyle kıyaslanarak belgelenmiştir. Buna göre, ilk sahne binası yaklaşık İ.S. 170'lerde yapılmaya başlanmış, İmparator Septimius Severus’un İ.S. 193-211 yönetimi sırasında tamamlanmıştır. Daha sonra bu yapıya bir kat daha

eklenmiştir. Bu üçüncü kat mimari süslemelerinin çoğunlukla Severuslar dönemi özelliklerini taşımasından dolayı ikinci yapı evresinin İmparator Severus Alexander (İ.S. 222-235) ya da Maximinus Thrax (İ.S. 235-238) zamanlarında yapıldığı düşünülmektedir.
Detay çalışmalarının İ.S. 235-240 ve 260-265 yılları arasında, özellikle İmparator Gallienus Döneminde yoğunluk kazanarak sürdüğü görülmektedir. İ.S. 275-276 yılları arasında savaş kasasının İmparator Tacitus tarafından Perge’ye getirilmesi ile ekonomik durumu canlanan kentte, tiyatronun bir kez daha ele alındığı; tamamlanmaya çalışılan sahne binasının mimari detaylarının yanı sıra tiyatroda “su oyunları” için yapılan değişikliklerin de bu döneme rastladığı varsayılmaktadır.
“Proskenion” ve birinci katta bulunan devşirme malzemeler, sahne binasının Geç Roma Devrinde onarım gördüğünü ortaya koymaktadır. Bu devşirme malzemelerin, en geç İ.S. 450-475 yılllarına ait olması, yapının bu tarihlerden sonra onarıldığını düşündürmektedir. Bunun yanı sıra, onarım dolayısıyla tümden yenilenen bir alınlığın mimari bezemesinin İmparator Iustinianus Dönemindeki çalışmalara benzemesi, ancak çok yüksek kabartma olmaması bakımından biraz daha erken bir döneme bağlanması; bu nedenle son yapı çalışmalarının İmparator Marcianus (İ.S. 450-457) ve Iustinianus (İ.S. 527-565) dönemleri arasında tarihlendirilmesi gerekmektedir.
Kazılar sırasında bulunan heykeller, özgün konumlara göre sahne binasındaki nişlere yerleştirilmiş olarak rekonstriksiyon panosunda gösterilmiştir.
 

Ynt: Türkiye'de Bulunan Müzeler

İstanbul'da ki Müzeler

İstanbul Arkeoloji Müzesi

T.C Kültür Bakanlığı, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü`ne bağlı olan İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü Sultanahmet semtindeki Gülhane Parkı girişinin sağından Topkapı Sarayı Müzesi`ne çıkan Osman Hamdi Bey Yokuşu üzerindedir.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri; Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi olmak üzere üç müzeden oluşmaktadır.

19. yüzyıl sonlarında ünlü ressam ve müzeci Osman Hamdi Bey tarafından Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) olarak kurulan İstanbul Arkeoloji Müzeleri 13 Haziran 1891`de ziyarete açılmıştır. "İlk Türk Müzesi" olarak taşıdığı önemin yanısıra dünyada müze olarak inşa edilmiş az sayıdaki müze binası arasında yer almasıyla da büyük önem ve ayrıcalığa sahiptir. Çeşitli kültürlere ait bir milyonu aşkın eseriyle bugün de dünyanın en büyük müzeleri arasındaki seçkin yerini korumaktadır.

Müze koleksiyonları, Balkanlar`dan Afrika`ya, Anadolu ve Mezopotamya`dan Arap Yarımadası`na ve Afganistan`a kadar Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yer alan bölgelerden değişik uygarlıklara ait zengin ve çok önemli eserleri barındırmaktadır.

Telefon:0212 520 77 42
Fax: 0212 527 43 00
Adres: Osman Hamdi Bey Yokuşu, Gülhane Eminönü İstanbul


Anadolu Hisarı Müzesi

Boğaz’ın Anadolu yakasında, Göksu Deresi’nin denize döküldüğü yerde, adını hisardan alan semtte bulunmaktadır. Bu hisar, Osmanlılar’ca Boğaz’da yapılan ve geçişleri kontrol altına almayı hedefleyen ilk hisardır. İstanbul’u fethetmek isteyen ve kuşatan Sultan Yıldırım Beyazıt tarafından, Karadeniz’den Bizans’a gelecek yardımlara engel olmak için 1394’te yaptırılmıştır. Bu yapıya II. Mehmed (Fatih) Devrinde "Hisarpeçe", depo ve bazı ikametgah amaçlı yapılar eklenmiştir. 1928 yılında Kandilli Belediyesi tarafından bazı küçük onarımlar yapılmıştır. 1991-1993 yılları arasında Kültür Bakanlığı tarafından bazı onarımlar yapılmıştır. Bugün Anadoluhisarı, Beykoz Belediyesi sınırları içinde yer almaktadır. Hisarda taşınır kültür varlığı bulunmamaktadır.
Anadolu Hisarı ziyarete açık değildir.

Telefon:0212 263 53 05
Adres: Beykoz


İstanbul Askeri Müzesi

Müzenin çekirdeğini Aya İrini’den getirilen silah ve eşyalar oluşturmuştur. İstanbul’un fethinden Sultan III. Ahmed dönemine kadar her türlü silah Ayasofya Camii’nin arkasındaki Aya İrini Kilisesi’nde korunmuştu. Bu depo 1726’da Sultan III. Ahmed’in emriyle gezilebilecek bir biçimde düzenlendi. Daha sonra burası 1826 yılında gerçek anlamda bir müze haline getirildi. II. Dünya Savaşı`nın başlamasıyla güvenliğini sağlamak için 1940 yılında Niğde’ye taşındı. Savaştan sonra bu silahlar tekrar İstanbul’a Maçka Silahhanesi`ne getirildi.
1955 yılında müze bugünkü yeri olan Harbiye Kışlası`nın jimnastikhanesine nakledildi. Bu binanın restorasyonu 1959 yılında tamamlanarak, müze haline getirildi. Fakat yetersiz kalan bina yeniden restore edildi ve bir bölümü 1986’da tamamı ise 1993 yılında hizmete açıldı.
Müzenin zengin koleksiyonunda; Osmanlı ordusunun her dönemine ait kıyafetler, ok ve yaydan çakmaklı tüfeklere kadar çeşitli silahlar, mühürler, zırhlar, padişah çadırı (otağ-ı hümayun), padişah kılıçları, sancaklar, Harbiye Nazırlarına ait fotoğraflar, Bizans Süvari Sancağı, Selçuklular’dan Cumhuriyet’e kadar kullanılmış çeşitli savaş eşyaları, Bizanslılar’ın Haliç’i kapattıkları zincir gibi çok sayıda ilginç eşya bulunmaktadır.
Müzenin açık olduğu günlerde saat 15.00 - 16.00 arasında Mehter Takımı konser de vermektedir.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi ve Salı dışında 09.00-17.00 saatleri arasında açıktır.

Telefon:0212 233 27 21
Adres: Valikonağı Caddesi Nişantaşı


İstanbul Aşiyan Müzesi

Ünlü Türk Şairi Tevfik Fikret`in 1906-1915 yılları arasında yaşadığı ev olan AŞİYAN; 1940 yılında eşi Nazime Hanım`dan İstanbul Belediyesi tarafından satın alınıp, 1945 yılında Edebiyat-ı Cedide Müzesi olarak açılmıştır. Daha önceleri Eyüp mezarlığında bulunan naaşı, 1961 yılında doğal görünümü ile çok beğendiği bu bahçeye nakledilmiş ve bu tarihten sonra müze "Aşiyan Müzesi" adını almıştır.
Tevfik Fikret, evinin projelerini kendisi çizmiş, Farsça "Yuva" anlamına gelen Aşiyan kelimesini de buraya isim olarak koymuştur. Bahçe içerisinde ahşap 3 katlı olan Aşiyan Müzesinin zemin katı bugün idari işler için kullanılmaktadır.
Birinci katta Edebiyat-ı Cedidecilerin fotoğraf, kitap ve özel eşyalarının sergilendiği Edebiyat-ı Cedide Odası, Abdülhak Hamit`e ait kişisel eşyalar, tablolar, fotoğraflar, çalışma masası ve koltukların bulunduğu Abdülhak Hamit Salonu, kadın şairlerimizden Nigar Hanım`a ait kitaplar, fotoğraf, resimler, şahsi arşiv ve eşyalarının sergilendiği Şair Nigar Hanım Odası bulunmaktadır.
Tevfik Fikret`e ayrılmış olan ikinci katta; şairin yatak odası ve çalışma odası yer almaktadır. Şairin yaşadığı yıllarda yatak odası olarak kullandığı odada; şahsi eşyaları, vefat ettiği yatak ve Mihri Hanım tarafından şairin yüzünden alınan maskın kopyası gibi objeler sergilenmektedir. Çalışma odası olarak kullandığı odada ise; çalışma masası ve koltuğu, kendisi tarafından yapılan resim çalışmaları, tablolar bulunmaktadır.
Şehzade Abdülmecit Efendinin, Tevfik Fikret`in "Sis" şiirinden esinlenerek yaptığı ünlü "Sis"tablosu da buradadır.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazar-Pazartesi günleri hariç 09.00-16.30 saatleri arasında açıktır.

Telefon:0212 263 69 86
Adres: Aşiyan Yokuşu, Bebek


Atatürk Evi Müzesi (İnkılap Müzesi)

Atatürk Suriye Cephesi`nden ayrılarak 13 Kasım 1918`de İstanbul`a gelmiş ve Perapalas Oteli`nde bir daireye yerleşmişti. Daha sonra bu otelden ayrılan Atatürk, Madam Kasabyan`ın Şişli`deki üç katlı evini kiralamıştı. Beşiktaş`ta Akaretler mahallesinde oturan annesi Zübeyde Hanım`la kız kardeşi Makbule`yi de yanına almış, evin üçüncü katını onlara ayırmıştı. Kendisi orta katta oturuyor, bu katın arka bahçeye bakan odasını da yatak odası olarak kullanıyordu. Büyük salonu, toplantı odası olarak ayırmıştı. Alt katta ise yaveri bulunuyordu. Atatürk, İstanbul`un düşman işgali altında bulunduğu bu karanlık günlerde, evinde arkadaşlarıyla birlikte sık sık gizli toplantılar yapmış, 16 Mayıs 1919 tarihine yani Samsun`a hareketine kadar bu evde oturmuştur.
Atatürk, Anadolu`ya geçip Ankara`ya yerleştikten sonra annesi ve kardeşiyle Çankaya`da oturmuşlardı. Şişli`deki ev, Erzurum eski Milletvekili Tahsin Uzel`e geçmiş; daha sonra, 1942`de İstanbul Belediyesi, İnkılap Müzesi kurmak üzere evi Tahsin Uzel`den satın almıştı. 1908`de yaptırılan ve Atatürk Evi olarak tanınan evi, İstanbul Belediyesi onarmış, 1943 yılında da (İnkılap Müzesi) olarak ziyarete açmıştır.
Atatürk`ün doğumunun 100. yılı olan 1981`de müze yeniden düzenlenip ziyarete açılmıştır.
Binanın girişinde, Atatürk`ün Gençliğe Hitabesi ile Atatürk`ün bir yazısı, yemek odasında Milli Mücadele ile ilgili tablolar, oturma odası duvarlarında Atatürk`ün doğumundan 1. Dünya Savaşı`na kadar hayatına ait fotoğraflar vardır.
Birinci kattaki yatak odası, çalışma odası ve diğer odalar, Atatürk`ün kullandığı eşyalar ve elbiseleri, Milli Mücadele yıllarına ait fotoğrafları, inkılaplarıyla ilgili belgeler sergilenerek donatılmıştır. İkinci kattaki odalarda Atatürk`ün ölümü ile ilgili fotoğraflar, tablolar, Atatürk`le ilgili belge ve bilgiler sergilenmektedir. Üçüncü katta devrimlerle ilgili fotoğraflar, Atatürk hakkında yazılmış çeşitli kitaplar, ölümüne ait fotoğraflar, gazeteler, bir kavanoz içerisinde Anıtkabir`den getirilmiş toprak bulunmaktadır.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazar ve Perşembe günleri dışında 09.30-16.30 saatleri arasında ücretsiz olarak gezilebilir.

Telefon:0212 240 63 19
Adres: Halaskargazi Caddesi No: 250 Şişli


Aya İrini Kilisesi (St. İrene)

Aya İrini, Bizans`ın ilk kilisesi... Konstantin, şehri yeniden kurarken kendi adına bir forum, saray ve hipodromun yanı sıra, 330`larda Roma tapınaklarının üzerine Aya İrini Kilisesi`ni inşa ettirir. Aya İrini ya da Hagia Eirene`nin sözlükteki anlamı `Kutsal Barış`; ama aynı zamanda da, aynı yüzyılda yaşamış bir azize. Azizenin gerçek adı Penelope`dir. Hıristiyanlığı yaymaya çalışır. Putperestler tarafından yılanlarla dolu bir kuyuya atılır; ölmez. Taşlanır, atlara bağlanıp sürüklenir; yine de ölmez. Mucizelerin sonunda putperestler Hristiyan olur; İrini de bir azize. İmparator Konstantin, bu olağanüstü olay üzerine yaptırdığı tek tanrılı dinin ilk mabedine Aya İrini adını verir.
Aya İrini, Bizans`tan günümüze kalan atriumlu tek kilise. Atrium, eski Roma tapınaklarının ortasındaki çevresi revaklı bir avlu. Aya İrini, yerini aldığı tapınağın özelliklerini bugüne kadar getirmiş. Ancak bugünkü Aya İrini, aynı Aya İrini değil. Çünkü ahşap ilk Aya İrini, 532`de yanmış. İmparator Iustinianos, çok tanrılı inancı kesinlikle yasaklayınca ayaklanan halk, Zeus`a sığınarak hem Ayasofya`yı, hem de Aya İrini Kilisesi`ni yakmış... İustinianos, Ayasofya ve Aya İrini`yi yeniden yaptırmış. Ancak Aya İrini 564`te bir kez daha yanmış. Onarılmış... İki yangından sonra, bu defa depremlerle sallanmış. Yani kilise üç kez onarılmış.
Osmanlı sultanı II. Mehmet, İstanbul`a girip yeni bir dönemi başlatır. Yapımına başlanan Topkapı Sarayı`nın dış duvarları, Ayasofya ve Aya İrini`nin arasından geçer. Aya İrini bir süre sonra silâhların bakım ve onarımının yapıldığı iç cephane olur.
Aya İrini, Osmanlı`nın ilk müzesidir. Depodaki silâhlar antika olunca 19. yy.`da ilk müze Aya İrini`de açılır. Aya İrini`nin galerilerine çıkışı sağlayan çift kanatlı merdivenler o sıra yapılır. Osmanlı, Aya İrini`ye, ana kapıdaki 1726 tarihli kitabeyi ve merdiveni ekler.
Aya İrini`yi sallayan o eski depremler sırasında Bizans`ta ikonalar, dinen yasaklandığı için onarımlarda duvarlar süslemesiz bırakılmış. Bugün, Osmanlı`nın üzerine bir bayrak asarak kapattığı apsis yarım kubbesindeki İsa`yı simgeleyen haç ve haçın altında İsa`nın çarmıha gerildiği Gol***a Tepesi`ni simgeleyen birkaç basamaklı kürsü çizimi dışında bir motif kalmış.
1453 yılında İstanbul`un fethinden sonra kilise camiye çevrilmediği için yapıda önemli bir değişiklik yapılmamıştır. Uzun süre ganimet ve silah deposu olarak kullanılmıştır. Tophane müşirlerinden Damat Ahmet Fethi Paşa 1846 yılında Türk müzesinin ilk nüvesini oluşturan eserleri burada sergilenmiştir. 1869 yılında Aya İrini, Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) adını almıştır. Zamanla, sergi mekânlarının yetersiz kalması nedeniyle buradaki eserler 1875 yılında Çinili Köşk`e taşınmıştır. 1908 tarihinden itibaren Aya İrini Askeri Müze olarak kullanılmıştır. Daha sonra bir süre boş kalan yapı onarılmış ve Ayasofya Müzesi Müdürlüğü`ne bağlı bir birim haline getirilmiştir.

Ziyaret Gün ve Saatleri:Ayasofya Müzesi Müdürlüğü`nün izni ile gezilebilir.

Telefon:0212 522 09 89
Adres: Topkapı Sarayı Avlusu, Sultanahmet


Ayasofya Müzesi

Mimarisi, ihtişamı, büyüklüğü ve işlevselliği yönünden ilk ve son ünik uygulama olarak görülen Ayasofya, Osmanlı camilerine fikir bazında da olsa esin kaynağı olmuş, doğu-batı sentezinin bir ürünüdür. Bu eser dünya mimarlık tarihinin günümüze kadar ayakta kalmış en önemli anıtları arasında yer almaktadır. Bu nedenle, Ayasofya, tarihi geçmişinin yanı sıra, mimarisi, mozaikleri ve Türk çağı yapıları ile yüzyıllar boyunca tüm insanlığın ilgisini çekmiştir.
Ayasofya 916 yıl kilise, 481 yıl cami olmuş, 1935`ten bu yana müze olarak tarihi işlevini sürdürmektedir.
Bizans tarihçileri (Theophanes, Nikephoros, Gramerci Leon) ilk Ayasofya`nın İmparator I. Konstantinos (324-337) zamanında yapıldığını ileri sürmüşlerdir. Bazilika planlı, ahşap çatılı bu yapı, bir ayaklanma sonunda yanmıştır. Bu yapıdan hiçbir kalıntı günümüze gelmemiştir.
İmparator II. Theodosius, Ayasofya`yı ikinci defa yaptırmış ve 415`te ibadete açmıştır. Yine bazilika planlı bu yapı 532`de Nika ihtilali sırasında yanmıştır. 1936 yılında yapılan kazılarda bununla ilgili bazı kalıntılar ortaya çıkmıştır. Bunlar mabede girişi gösteren basamaklar, sütunlar, başlıklar, çeşitli mimari parçalardır.
İmparator Iustinianus (527-565) ilk iki Ayasofya`dan daha büyük bir kilise yaptırmak istemiş, çağın ünlü mimarlarından Miletos`lu İsidoros ve Tralles`i Anthemios`a günümüze ulaşan Ayasofya`yı yaptırmıştır. Anadolu`nun antik şehir kalıntılarından sütunlar, başlıklar, mermerler ve renkli taşlar Ayasofya`da kullanılmak üzere İstanbul`a getirilmiştir.
Ayasofya`nın yapımına 23 Aralık 532`de başlanmış, 27 Aralık 537`de tamamlanmıştır. Mimari yönden incelendiğinde büyük bir orta mekân, iki yan mekân (nef), absis, iç ve dış nartekslerden meydana gelmiştir. İç mekân, 100 x 70 m. ölçüsünde olup, üzeri dört büyük ayağın taşıdığı 55 m. yüksekliğinde, 30,31 m. çapında kubbe ile örtülmüştür.
Ayasofya`nın mimarisinin yanı sıra mozaikleri de büyük önem taşımaktadır. En eski mozaikler iç narteks ve yan neflerde altın yaldızlı geometrik ve bitkisel motifli olan mozaiklerdir. Figürlü mozaikler IX.-XII. yüzyıllarda yapılmıştır. Bunlar İmparator kapısı üzerinde, absiste, çıkış kapısı üzerinde ve üst kat galeride görülmektedir.
Ayasofya İstanbul`un fethi ile birlikte başlayan Türk döneminde çeşitli onarımlar görmüştür. Mihrap çevresi, Türk çini sanatı ve Türk yazı sanatının en güzel örneklerini içerir. Bunlardan kubbedeki ünlü Türk hattatı Kazasker Mustafa İzzet Efendi`nin Kuran`dan alınma bir suresi ile 7.50 m. çapındaki yuvarlak levhalar en ilgi çekici olanıdır. Bu levhalarda, Allah, Muhammed, Ömer, Osman, Ali, Hasan, Ebu Bekir, Hüseyin`in isimleri yazılıdır. Mihrabın yan duvarlarında ise Osmanlı padişahlarının yazıp buraya hediye ettiği levhalar vardır.
Sultan II. Selim, Sultan III. Mehmet, Sultan III. Murat ve şehzadelerin türbeleri, Sultan I. Mahmut`un şadırvanı, sıbyan mektebi, imareti, kütüphanesi, Sultan Abdülmecid`in hünkar mahfeli, muvakkithanesi, Ayasofya`daki Türk çağı örnekleri olup türbeler, iç donanımı, çinileri ve mimarisiyle kla*** Osmanlı türbe geleneğinin en güzel örneklerini oluşturmaktadır.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi günleri dışında her gün 09.30-16.30 saatleri arasında açıktır.

Telefon:0212 522 17 50 - 522 09 89
Fax: 0212 512 54 74
E-mail: ayasofyamuzesi@hotmail.com
Adres: Sultanahmet Meydanı İstanbul


Basın Müzesi

Basın Müzesi`nin Çemberlitaş`taki binası, Maarif Nazırı Saffet Paşa tarafından 1865`te yaptırıldı. Maarif-i Umumiye Nezareti (Milli Eğitim Bakanlığı) ve İstanbul Darülfünun (Üniversite) hizmetindeki binada daha sonra Sansür Heyeti çalıştı ve 1908`de Şehrülemaneti`ne (İstanbul Belediyesi) devredildi. 1908`den 1983`e kadar Belediye`nin bazı birimlerine hizmet veren bina, bu dönemde Nezih Demirkent`in başkanlığındaki (Türkiye) Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu ile İstanbul Belediye Başkanı Abdullah Tırtıl arasındaki anlaşmayla Cemiyet`e kiralandı. 1984-88 yılları arasında restore edilen bina, 9 Mayıs 1988`de Basın Müzesi olarak hizmete açıldı.
Tarihi ve turistik dokuyla örülü Çemberlitaş`ta yer alan Basın Müzesi, Türkiye`nin tek; dünyanın dördüncü basın müzesidir. Basın Müzesi, hem basım teknolojisini hem de bu teknolojiyle üretilen eserleri içermesi bakımından dünyadaki benzerlerine üstünlük sağlamaktadır.
Müze`nin zemin katında baskı makineleri yer alır. 1870 tarihli taşbaskı makinesi, 1892 yapımı tipo baskı makinesi, dizgi ve entertip makineleri, matbaa bıçakları, tahta ve kurşun harf kalıpları, klişe malzemeleri buradaki materyaller arasındadır.
Birinci katta 1729`da İbrahim Müteferrika`nın kurduğu Türkiye`nin ilk matbaasının dökümanlara dayanarak aynı ölçülerle yapılmış maketi, bu matbaada basılmış örnekler, ilk gazetelerimiz ve yazılı belgelerimiz, gazetecilerimizin bilgi ve tabloları, baskı araç ve makineleri, ayrıca 80 kişilik bir cep tiyatrosu bulunmaktadır.
İkinci katta altı adet sergi salonundan oluşan Sanat Galerisi vardır. Burada yirmi günlük periyotlarla seramik, ebru, hat, tezhip, minyatür sergileri açılmaktadır; atölye çalışmaları düzenlenmektedir.
Üçüncü katta Kütüphane ve Dökümantasyon Merkezi vardır. Gazete, dergi, kitap, kupür, tez ve danışma kaynaklarının yanısıra Türkiye`de basınla ilgili her tür bilgi ve belge bu merkezde bulunmaktadır. Ayrıca 25 kişilik okuma salonu, 100 kişilik konferans salonu, Basın Şehitleri Galerisi de kullanıma sunulmuştur.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Cumartesi ve Pazar günleri haricinde her gün 13.30-18.00 saatleri arasında açıktır.
Ücret:Müzeye giriş ücreti alınmamaktadır

Telefon:0212 513 84 58
Fax: 0212 513 84 57
Adres: Divanyolu Caddesi No:84 Çemberlitaş


Adam Mickiewicz Müzesi

Polonya’lı özgürlük şairi Adam Mickiewicz’in hayatının son yıllarını geçirdiği ve 1855’te öldüğü Tarlabaşı’ndaki evi, şairin ölümünün 100. yıldönümü olan 1955`te Polonya Kültür ve Sanat Bakanlığı ile işbirliği yapılarak müzeye dönüştürülmüştür.
Müzede Mickiewicz’in hayatı ve eserleri ile ilgili bilgi ve belgeler, şairin İstanbul’da geçirdiği yıllara ait fotoğraflar ve Polonya özgürlük mücadelesine ait belge ve fotoğraflar bulunmaktadır. Binanın bodrum katında ise mezarı Krakow’da bulunan Mickiewicz’e ait sembolik bir mezar vardır.

Telefon:0212 253 66 98
Adres: Sakızağacı Caddesi Tarlabaşı / Beyoğlu
 



Ynt: Türkiye'de Bulunan Müzeler

500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi

Türkiye’nin bu alanda ilk ve tek müzesi olma özelliğini taşıyan 500. yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi, 1985 yılından beri artık fiili hizmette bulunmayan Zülfaris Sinagogu binasında 25 Kasım 2001 tarihinde hizmete girdi. Sokağın adı, eski kent haritalarında Zülfaris olarak okunur. Bu sözcük, “gelin perçemi” anlamına gelen Osmanlıca “zülf-ü arus”un halk dilinde kısaltmasıdır. Asıl adı “Kal Kadoş Galata” olan sinagog da halk arasında bu isimle anılmıştır.
1671’de varlığı bilinen, muhtemelen Cenevizlilerden kalan temelleri üzerine, 19. yüzyıl başında yeniden inşa edilen ve 1985’lere kadar sinagog olarak hizmet veren bu bina, “500. Yıl Kutlama Etkinlikleri” çerçevesinde 500. Yıl Vakfı tarafından restore edilerek müzeye dönüştürüldü.

Üç kat üzerine kurulu olan müzenin giriş avlusunu, I. Dünya Savaşı, Çanakkale Cephesi ve Kurtuluş Savaşı sırasında vatan savunması uğruna yaşamlarını feda eden Türk Yahudi askerlerin anısına dikilen, heykeltıraş Nadia Arditti’nin “Yükselen Ateş” yapıtı süslemektedir. Bir zamanlar, gelinlerin, babalarının kolunda çıkarak eşlerinin kolunda indikleri merdivenlerden varılan birinci kattaki ana holde; Türk Yahudileri’nin tarihi, dini eşyalarda ve sosyal hayatta etkileşim, toplumsal yaşamın değişik alanlarına katılım, Osmanlı’da ilk matbaa, Türk Yahudi Basını’nın tarihçesi, Lozan Antlaşması’nın 42. maddesinden feragat, ulu önder Atatürk tarafından daha 1933 yılında ülkemize davet edilen ve Nazi baskısından kaçarak akademik yaşamlarına üniversitelerimizde devam eden Alman ve Avusturyalı bilim adamları, İkinci Dünya Savaşı sırasında görev yaptıkları Nazi işgali altındaki kentlerde yüzlerce Yahudi’yi ölümden kurtaran “Türk Schindler’leri” Türk diplomatlarının, onur köşesi ve daha birçok bilgi; objeler, panolar, grafikler ve haritalarla sunulmaktadır.

Ana kubbenin izdüşümüne rastlayan ışıklı sekizgende Zülfaris’in tarihçesi ve sinagogda cereyan eden önemli olaylardan bazı alıntılar sergilenmektedir. Sinagog olarak işlev gördüğü dönemde kadınların ibadetine ayrılan üst galeride, sağ kanatta insan manzaraları, (erkekler, kadınlar, çiftler, çocuklar, aileler ve piknikler) sol kanatta ise 400. yıl ve 500. yıl kutlama etkinlikleri, Aşkenaz cemaatinin tanıtımı, her biri ayrı bir ibret belgesi olan Haydarpaşa Hemdat İsrael Sinagogu ve Manisa Moris Şinasi Çocuk Hastanesi’nin öykülerinin sergilendiği panolara yer verilmektedir.

Etnografya bölümü olarak düzenlenen zemin kat salonunda ise, lohusalık-doğum ve sünnet, çeyiz, düğün kompozisyonlarının yanı sıra 1860 ila 1960’lı yılları arası kronolojik sırayla gelin-damat fotoğrafları bir zaman tüneli işlevi içinde nostaljik anıları tazelemekte, değişik giysiler, gelinlik, tılsımlar, mücevherler ve benzeri konularda örnekler de bu bölümde yer almaktadır...
Müzeden ayrılırken, sokak kapısına doğru sağ duvardaki panoda; Atatürk, İsmet İnönü, Turgut Özal, Süleyman Demirel ve Mesut Yılmaz‘ın, Türk Yahudileri’yle ilgili beyanlarından özetleri okumak mümkündür.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi - Perşembe arası 10.00 - 16.00, Cuma ve Pazar 10.00 - 14.00 saatleri arasında açıktır. Cumartesi ve bazı özel günlerde kapalıdır.

Telefon:0212 292 63 33-34
Fax: 0212 244 44 74
E-mail: info@muze500.com
Web: www.muze500.com
Adres: Karaköy Meydanı, Perçemli Sokak No:1 Karaköy İstanbul


Aynalı Kavak Kasrı

Zengin tarihi kimliğine, İstanbul yaşamındaki özel yerine rağmen, ilk defa 4 Temmuz 1985`de ziyarete açılmış olan "Aynalıkavak Kasrı" birçok açıdan önem taşımaktadır. Ünlü gezgin Evliya Çelebi, Kasr`ın bulunduğu alanın Bizans döneminde imparatorlara ait bir bağ olduğunu söyler. Haliç kıyılarından Okmeydanı ve Kasımpaşa sırtlarına doğru gelişen bu büyük bağ ve koru İstanbul`un fethinden sonra, "Fatih Sultan Mehmet`ten başlayarak sultanların beğenisini kazanmış, Osmanlı İmparatorluk Tersanesi`nin Kasımpaşa`da kurulup gelişmeye başlamasıyla birlikte "Tersane Hasbahçesi" adını almıştır.

Üçyüz yıl boyunca Haliç kıyılarını süsleyen ve Aynalıkavak Kasrı olarak bilinen bu yapı, Osmanlı İmparatorluğu döneminde "Aynalıkavak Kasrı" ya da "Tersane Sarayı" adıyla anılan yapılar grubundan günümüze ulaşabilen tek örnektir. Deniz cephesinde iki, kara cephesinde tek katlı kütlesiyle geleneksel Osmanlı mimarlığının son ve en güzel örneklerinden biri olan Aynalıkavak Kasrı bezeme açısından da çağının zevkini en iyi biçimde yansıtır.

Tersane Hasbahçesi, çeşitli dönemlerin yapılaşmaları sonucunda köşklerle, kasırlarla ve bu yapıların eklentileriyle bezenmiş, Haliç kıyısında oluşan bu yapılar grubu giderek "Tersane Sarayı" adıyla anılır olmuştur. Saray bütünü içinde yer alan ve Sultan III. Ahmet döneminde (1703-1730) yaptırıldığı sanılan Aynalıkavak Kasrı, Sultan III. Selim döneminde (1789-1807) yeniden düzenlenmiş, Sultan II. Mahmut döneminde de (1808-1839) değişikliklere uğrayarak bugünkü görünümünü almıştır.

Yapı Arz Odası`yla, Divanhane`siyle, bu mekânların duvarlarını dolaşan yazıtlarıyla, alçı şebekeli pencereleriyle, III. Selim tuğralı ve Batı yaklaşımlı iç bezemeleriyle 18`nci yüzyıl mimarlık örnekleri içinde özel bir yer tutarken, Osmanlı geleneğine uygun, sedir, mangal, kandil gibi öğeleriyle, bugün yokolmuş bir yaşama biçiminin ilginç görünümlerini sergiler. Aynalıkavak Kasrı bugün bir müze-saray olarak ziyarete açık tutulmakta ve bu yapıda beste yaptığı, müzikle uğraştığı bilinen büyük Türk bestecisi Sultan III. Selim`in anısı ışığında düzenlenen "Aynalıkavak Konserleri" ve araştırmaya yönelik konserler dizisi sürdürülmektedir. Bu konserlerin sonuncusu ise, "14. Uluslararası İstanbul Festivali" kapsamında yer almış, büyük ilgi görmüştü. Böylece, bugün ayakta kalmış bir bölümünün yapımında katkısı olan III. Selim ile de olay özdeşleştirilmiş olmakta, yaşatılması için çok özel bir müze-saray kimliği verilmektedir.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi ve Perşembe günleri dışında her gün; 1 Ekim-28 Şubat arasında 09.30-16.00, 1 Mart-30 Eylül arasında 09.30-17.00 saatlerinde ziyarete açıktır.

Telefon:(0212) 227 34 41
Fax: (0212) 250 40 94
Adres: Aynalı Kavak Caddesi, Hasköy Eyüp İstanbul


Beşiktaş Jimlastik Kulubü (BJK) Müzesi

Beşiktaş Jimnastik Kulübü 1903`te "Osmanlı Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü" adıyla kurulduğunda tahtın sahibi II.Abdülhamid idi. Osmanlı İmparatorluğu`nu 1876`dan 1909`a dek 33 yıl boyunca sıkıyönetimle yöneten ve kurduğu müthiş istihbarat ağıyla uçan kuştan bile haberi olan Abdülhamid`in BJK`nın kuruluşuna "olur" vermesi ilginçtir. Çünkü onun döneminde üç kişiden fazla adamın biraraya gelmesi bile yasaktı.

Serencebey`deki Osman Paşa Konağı`nda düzenli olarak biraraya gelen ve hem memleket meselelerini tartışan hem de spor yapan 26 genç adamın temellerini attığı BJK`nin "Türkiye`nin ilk spor kulübü" ünvanıyla ete-kemiğe bürünmesine Abdülhamid gönül rahatlığıyla izin vermiştir. Üstelik en yakın adamlarından Kenan Bey`i de "ortalığa göz-kulak olması" amacıyla kulübe üye yaptırmıştır. O Kenan Bey ki aynı zamanda Hasan Paşa Karakolu`nun komutanıydı ve BJK`yı kuran 26 kişinin aldığı nefesi bile jurnal olarak saraya yolluyordu. Bu 26 genç adamın hemen hepsi sarayın hizmetinde bulunmuş ya da bulunmaya devam eden kimselerdi. Hepsi devletin sorumlu bireyleriydi. Toplandıkları konağın sahibi de Medine-i Münevvere Muhafızı Şeyhülharem Osman Paşa`ya aitti. Osman Paşa`nın oğlu Hüseyin Bereket, Mehmet Şamil, Ahmet Fetgeri, Padişah`ın kuşçubaşısı Behçet Bey, Başmabeyni Mehmet Paşa ve tüm arkadaşları kulübün kurucuları arasındadır.

İşte böyle bir ortamda kurulan BJK`nin müzesinde kulüple ilgili kupalar, fotoğraflar, belgeler, formaların yanısıra koyu bir Beşiktaş taraftarı olan Pakistan Devlet Başkanı Perviz Müşerref`in kulübe hediye ettiği özel bir kılıç da bulunuyor.

Adres: İnönü Stadı altı, Dolmabahçe Kabataş


Büyük Saray Mozaikleri Müzesi

Büyük Saray Mozaikleri Müzesi, Sultanahmet Camii`nin güneyinde, caminin külliyesi olan arasta içerisinde yer almaktadır. Müze, Bizans İmparatorluğu Büyük Sarayı`nın revaklı avlusunun kuzeydoğu bölümünde kısmen sağlam kalmış mozaik döşemeyi içine alacak şekilde yapılmıştır.

M.S. 450-550 yılları arasına tarihlenen Büyük Saray Mozaikleri eşsiz bir ustalıkla işlenmiştir. Fonu teşkil eden beyaz zemin balık pulu tarzında işlenmiştir. Mozaiklerde dini konulara rastlanmaz. Konular günlük hayattan ve doğadan alınmıştır. Bunlar arasında kertenkele yiyen grifon, fil ve aslan mücadelesi, bir kısrağın tayını emzirmesi, kaz güden çocuklar, keçi sağan adam, eşeğine yem veren çocuk, testi taşıyan genç kız, elma yiyen ayılar ve avcı kaplan mücadelesini betimleyen sahneler yer almaktadır.

Büyük Saray Mozaikleri Müzesi, 1953 yılında İstanbul Arkeoloji Müzeleri`ne bağlı olarak açılmış, 1979 yılında Ayasofya Müzesi`ne bağlanmıştır.
1982 yılında Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Avusturya Bilimler Akademisi arasında yapılan bir protokol çerçevesinde hazırlanan proje uyarınca, mozaiklerin restorasyonu ve konservasyonu çalışmalarına başlanmış, bu çalışmalar 1997 tarihinde tamamlanmıştır.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Çarşamba dışında her gün 09.30-17.00 saatlerinde gezilebilir.

Telefon:0212 528 45 00
Fax: (0212) 512 54 74
E-mail: ayasofyamuzesi@hotmail.com
Adres: Arasta Çarşısı, Sultanahmet-Eminönü İstanbul


Deniz Müzesi

1897`de Bahriye Nazırı Bozcaadalı Hüseyin Hüsnü Paşa`nın emri ile Amiral Arif Hikmet Paşa ve Yüzbaşı Süleyman Nutkî Bey tarafından Taşkızak Tersanesi`nde (eski mayın deposunun üst katı) Deniz Müzesi ve Kütüphanesi adıyla kuruldu. İlk objeler denizcilikle ilgili kişi ve kurumlardan hibe yahut satın alma yoluyla elde edildi. 1914`te Bahriye Nazırı Cemal Paşa zamanında ressam Ali Sami Boyar`ın gayretleriyle genişletilip modernleştirildi. I. Dünya Savaşı sırasında (1914-1918) ve sonrasında Bahriye Müzesi Müdürlüğü adıyla Tersane içinde iki kez yeri değiştirildi. 1939`da II. Dünya Savaşı`nın başlamasıyla müzedeki eserler Konya`ya taşındı ve ziyarete kapalı tutuldu. Savaş sonrasında eserler İstanbul Kasımpaşa`daki Divanhane (bugünkü Kuzey Deniz Saha Komutanlığı) binasının bir bölümüne taşınarak depolandı.

27 Eylül 1948`de Dolmabahçe Camii, sarayın garaj ve kayıkhanesi ile havuzunda Deniz Müzesi adıyla teşhire açıldı. 1956`da Dolmabahçe Caddesi`nin genişletilmesi sırasında kayıkhane ve garaj yıkılınca buradaki eserler eski Dolmabahçe Sahil Sarayı`nın Arabacılar Dairesi`ne taşındı. Bu taşınma sırasında Deniz Kuvvetleri`ne ait arşiv belgeleri Ağalar Dairesi`nde, kayıklar ve kadırga da Devlet Malzeme Ofisi`nin Beşiktaş`taki binasında depolandı. Dört yıl boyunca bir kısım malzemeleri Dolmabahçe Camii`nde halkın ziyaretine açık bulundurulan müze, 1960`ta halen bulunduğu Beşiktaş Vergi Dairesi`ne (eski Maliye binası) taşındı ve kütüphane ile birlikte hizmete sunuldu.

1970`te Deniz Kuvvetleri Komutanı Celal Eyiceoğlu`nun gayretleriyle müze binalarına ilaveten bir Kayıklar Galerisi yaptırılarak tarihi kayıklar ve kadırga da sergi kapsamına alındı. Aynı yıl müzenin arşiv kısmı Lalahan`a (Ankara) taşınmışsa da çok geçmeden İstanbul`a getirildi ve halen bulunduğu binada (Dolmabahçe Sarayı Arabacılar Dairesi) faaliyete geçti.

Müze bünyesinde halen bir kütüphane ile Tarihi Deniz Arşivi bulunmaktadır. Tarihi kayıklar galerisi, denizcilikle ilgili çeşitli objeleri içermesi bakımından müzenin en ilginç bölümünü oluşturur. Dünyada bir benzeri olmayan Osmanlı saltanat kayıkları, bu galeride tamamen orijinal şekilleriyle korunup sergilenmektedir. Buradaki en değerli eser ise 1648-1687 yılları arasında padişah olan IV. Mehmed`e ait tenezzüh kadırgasıdır. 40 m. boyunda, 5,90 m. eninde, 140 ton ağırlığında ve her küreği üç kişi tarafından çekilen (toplam 144 kürekçi) 24 çifte ve oturakla donatılmış bu orijinal kadırganın köşk kısmı da Türk el sanatlarının zarif bir örneğidir. Müzenin bahçesi de açık teşhir alanı olarak düzenlenmiştir.

Burada Piri Reis haritasının mozayik röprodüksiyonu ile Osmanlı egemenlik sınırlarını gösteren üç duvar haritası, ayrıca ünlü Türk denizcilerinin büstleri, hava şartlarından etkilenmeyen diğer objeler ve orijinal mayınlar, torpidolar, deniz topları, denizcilikle ilgili kurumlara ait eski kitabeler vb. sergilenir. Deniz Müzesi`nde halen 3.742 eser bulunmaktadır. Kütüphanede bazıları yazma olmak üzere 20.000`i aşkın kitap mevcuttur. Tarihi Deniz Arşivi`nde Bahriye Nezareti dönemine ait 25.000.000 civarında tarihi eski yazılı belge yer alır.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Yılbaşı ve dini bayramların ilk günü ile, Pazartesi- Salı günleri dışında her gün 09.00 - 12.30 ile 13.30 - 17.00 saatleri arası ziyarete açıktır.

Telefon:0212 327 43 45 - 327 43 46
Fax: 212 236 68 93
E-mail: NavalMuseumTurk@Superonline.com
Web: www.dzkk.tsk.mil.tr
Adres: Barbaros Hayrettin İskelesi Sok. Beşiktaş İstanbul
 

Ynt: Türkiye'de Bulunan Müzeler

Divan Edebiyatı Müzesi (Galata Mevlevihanesi)

1975 yılında müze olarak hizmete açılmış olan Galata Mevlevihanesi diğer adıyla Kulekapı Mevlevihanesi devrinin kültürünü ve sanatını yansıtan kurumlardan biridir. Yüzyıllar boyunca musiki ile bilimi bir arada kaynaştıran mevlevihanelerin Türk kültürüne etkileri büyük olmuştur. Mevlevihanelerin çevresinde toplanan pek çok kişi güzel sanatların pek çok dalında öğrenim görmüş ve bilimsel alanda kendilerinden uzun uzun söz ettirmişlerdir. Beyoğlu semtinde Yüksekkaldırım`a inen yokuşun başında yer alan mevlevihane, İstanbul`un en eski mevlevihanesidir.

II. Sultan Beyazıd`ın beylerbeyi olan İskender Paşa`nın av çiftliği üzerine 1491 yılında inşa edilmiştir. İlk şeyhi de Mehmed Semâ-i Çelebi`dir. Mevlevihane Sultan III. Mustafa zamanında (1766) yangın geçirmiş, aynı sultan zamanında bugün ayakta olan mevlevihane yaptırılmıştır. Bina daha sonraki yıllarda Sultan III.Selim, II. Mahmud ve Abdülmecid zamanlarında onarım görmüştür. Faaliyetini 1925 yılına kadar sürdüren mevlevihane 1967-1972 yılları arasında tekrar onarılmıştır. Külliye halinde inşa edilmiş olan mevlevihane; semahane, derviş hücreleri, şeyh dairesi ve hünkar mahfeli, bacılar kısmı, kütüphane, sebil, muvakkithane, mutfak, türbeler ve hazineden oluşmaktadır.

Semahane
Müze olarak kullanılmakta olan bu ahşap kısmın giriş kapısı üzerinde Sultan Abdülmecid`in tamir kitabesi yer almaktadır ve 1853 tarihini taşımaktadır. Bina sekizgen planlıdır ve 18. yüzyıl Barok üslubunun güzel örneklerinden biridir. Bu bölümde Türk musiki aletleri ile, Mevlevi kültürüne ait eserler sergilenmektedir. Ahşap kafeslerle ayrılmış olan üst kısmında ise kronolojik sıra ile divan şairlerinin divanları ile mevlevihanede yetişmiş olan Şeyh Galib, İsmail Ankaravî, Esrar ve Fasih Dedeler ile Şair Leylâ Hanım`a ait el yazması eserler yer almaktadır. Şeyh dairesi ve Hünkar mahfeli üst kattadır.

Derviş Hücreleri
Kâgirdir ve yan yana dizilmiş odalardan meydana gelmiştir.

Türbeler
Şeyh Galib Türbesi; 19.yüzyıl başlarında Halet Said Efendi tarafından yaptırılmıştır. Kare planlıdır. İçinde mevlevihanede şeyhlik yapmış olan Mehmed Ruhi, Hüseyin, İsa Selim Efendiler ile Mesneviyi ilk şerh eden Şarih-i İsmail Ankaravî ve Şeyh Galib Efendi gömülüdür.
Halet Said Efendi Türbesi; diğer türbe ile aynı tarihte yapılmıştır. Kare planlıdır. İçinde Şeyh Kudretullah, Ataullah efendiler ile Halet Said Efendi ve Ubeydullah Efendi`nin eşi Emine Esma Hanım gömülüdür.

Sebil ve Muvakkithane
Girişin sağında yer almaktadır. Kâgir olan yapı 19.yüzyıl başlarında inşa edilmiştir.

Kütüphane
Halet Said Efendi tarafından yaptırılmıştır. Muvakkithane`nin üst katında yer alır. İçinde 3455 cilt kitap bulunmaktadır.

Hâzire (Mezarlık)
Mevlevihanede şeyhlik yapmış olanlarla, eşleri, kudumzenler, neyzenler, divan sahibi şairler gömülüdür. Ayrıca Humbaracı Ahmed Paşa`nın, Türkiye`de ilk matbaayı kuran İbrahim Müteferrika`nın, ünlü bestekâr Vardakosta Seyyid Ahmed Ağa`nın, Nayi Osman Dede`nin ve Tepedelenli Ali Paşa`nın aile efradının mezarları bulunmaktadır. Mezar taşları yazı ve süslemeler açısından da çok değerlidir.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi hariç 09.30 - 17.00 saatleri arasında

Telefon:0212 245 41 41
Fax: (0212) 243 50 45
Adres: Galip Dede Caddesi No:15 Tünel Beyoğlu İstanbul


Dolmabahçe Sarayı

Sarayın bulunduğu yöre, 17. yüzyıla kadar Boğaziçi’nin koylarından biriydi. Bu bölgenin Altın Post`u aramaya çıkan Argonotlar`ın efsanevi gemisi Argos’un demirlediği, Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethi sırasında Haliç’e indirmek üzere gemilerini karaya çıkardığı yer olduğu ileri sürülür.
Osmanlılar Dönemi`nde kaptan paşaların donanmayı demirledikleri, geleneksel denizcilik törenlerinin yapılageldiği doğal bir liman görünümünde olan bu koy, 17. yüzyıldan başlayarak dönem dönem doldurulmuş ve Dolmabahçe adıyla padişahların Boğaziçi’ndeki has bahçelerinden biri konumuna getirilmiştir.

Tarihsel süreç içinde çeşitli padişahlar tarafından yaptırılan köşk ve kasırlarla donatılan Dolmabahçe; zamanla "Beşiktaş Sahil Sarayı" adıyla anılan bir saray görünümü kazanmıştır. Beşiktaş Sahil Sarayı, Sultan Abdülmecid Döneminde (1839-1861) ahşap ve kullanışsız olduğu gerekçesiyle 1843 yılından başlayarak yıktırılmış ve aynı yerde günümüze dek gelen Dolmabahçe Sarayı’nın temelleri atılmıştır.

Yapımı, çevre duvarlarıyla birlikte 1856 yılında bitirilen Dolmabahçe Sarayı 110.000 m2’yi aşan bir alan üstüne kurulmuş ve ana yapısı dışında onaltı ayrı bölümden oluşmuştur. Bunlar saray ahırlarından değirmenlere, eczanelerden mutfaklara, kuşluklara, camhane, dökümhane, tatlıhane gibi işliklere uzanan bir dizi içinde, çeşitli amaçlara ayrılmış yapılardır. Bu yapılar arasına Sultan II. Abdülhamid Döneminde (1876-1909) Saat Kulesi ve Veliahd Dairesi arka bahçesindeki Hareket Köşkleri eklenmiştir.

Dönemin önde gelen Osmanlı mimarları Karabet ve Nikogos Balyan tarafından yapılan sarayın ana yapısı; Mabeyn-i Hümâyûn (Selâmlık), Muayede Salonu (Tören Salonu) ve Harem-i Hümâyûn adlarını taşıyan üç bölümden oluşur. Mabeyn-i Hümâyûn; devletin yönetim işleri, Harem-i Hümâyûn; padişah ve ailesinin özel yaşamı, bu iki bölümün arasında yer alan Muayede Salonu ise; padişahın devlet ileri gelenleriyle bayramlaşması ve kimi önemli devlet törenleri için ayrılmıştır.

Tüm yapı, bodrumla birlikte üç katlıdır. Biçimde, ayrıntılarda ve süslemelerde gözlenen belirgin batı etkilerine karşılık bu saray, bu etkilerin Osmanlı ustalarca yorumlanmış bir uygulamasıdır. Öte yandan, gerek kuruluş gerekse oda ve salon ilişkileri açısından geleneksel Türk evi plan tipinin çok büyük boyutlarda uygulandığı bir yapı bütünüdür. Beden duvarları taştan, iç duvarları tuğladan, döşemeleri ahşaptan yapılmıştır. Çağın teknolojisine açık olan saraya, 1910-12 yıllarında elektrik ve kalorifer sistemi eklenmiştir. 45.000 m2’lik kullanılır döşeme alanı, 285 odası, 46 salonu, 6 hamamı ve 68 tuvaleti vardır. Döşemelerin ince işçilikli parkelerinin üstünde, önce sarayın dokumevinde, sonra da Hereke’de dokunmuş 4454 m2 halı serilidir.

Padişahın devlet işlerini yürüttüğü Mabeyn; işlevi ve görkemiyle Dolmabahçe Sarayı’nın en önemli bölümüdür. Girişte karşılaşılan Medhal Salon, üst katla bağlantıyı sağlayan Kristal Merdiven, elçilerin ağırlandığı Süfera Salonu ve padişahın huzuruna çıktıkları Kırmızı Oda; imparatorluğun tarihsel görkemini vurgulayacak biçimde süslenmiş ve döşenmiştir. Üst katta yer alan Zülvecheyn Salonu; padişahın Mabeyn’de kendine özel olarak ayrılmış dairesine bir tür geçiş mekanı oluşturmaktadır. Bu özel dairede, padişah için mermerleri Mısır’dan getirilmiş görkemli bir hamam, çalışabileceği oda ve salonlar bulunmaktadır.

Harem ve Mabeyn bölümleri arasında yer alan Muayede Salonu; Dolmabahçe Sarayı’nın en yüksek ve en görkemli parçasıdır. 2000 m2’yi aşan alanı, 56 sütunu, yüksekliği 36 m.yi bulan kubbesi ve bu kubbeye bağlı yaklaşık 4,5 tonluk İngiliz yapımı avizesiyle bu salon, sarayın diğer bölümlerinden belirgin bir biçimde ayrılmaktadır. Salon, bodrumdaki tesislerden elde edilen sıcak havanın sütun diplerinden içeri verilmesiyle ısıtılmakta, böylelikle soğuk mevsimlere rastlayan törenler daha sıcak bir atmosferde yapılabilmekteydi. Geleneksel bayramlaşma töreni günlerinde, Topkapı Sarayı’nda bulunan altın taht bu salona getirilerek kurulur ve padişah bu tahtta devlet ileri gelenleriyle bayramlaşırdı. Galeriler ise elçilik görevlilerine, Saray Orkestrası’na, bay ve bayan konuklara ayrılmıştı.

Dolmabahçe Sarayı’nın Batı etkileri altında, Avrupa saraylarından örnek alınarak yapılmış bir saray olmasına karşılık, işlevsel kuruluşu ve iç mekan yapısında "Harem"in eskisi kadar kesin çizgilerle olmasa da ayrı bir bölüm olarak kurulmasına özen gösterilmiştir. Ancak Topkapı Sarayı’nın tersine, Harem, artık saraydan ayrı tutulmuş bir yapı ya da yapılar topluluğu değildir; aynı çatı altında, aynı yapı bütünlüğü içinde yerleştirilmiş özel bir yaşama birimidir.

Dolmabahçe Sarayı’nın yaklaşık üçte ikisini oluşturan Harem Bölümü`ne, Mabeyn ve Muayede Salonu’ndan geleneksel ayrımı vurgulayan demir ve ahşap kapılarla kesilmiş koridorlarla geçilmektedir. Bu bölümde Boğaziçi’nin yansımalarıyla aydınlanan salonlar, sofalar boyunca padişahların, padişah eşlerinin, çeşitli görevleri olan kadınların, şehzade ve sultanların yatak odaları, çalışma ve dinlenme odaları sıralanmaktadır. Valide Sultan Dairesi, Mavi ve Pembe Salonlar, Abdülmecid, Abdülaziz ve Reşad tarafından kullanılan odalar, Cariyeler Bölümü, Kadınefendi odaları, Atatürk’ün çalışma ve yatak odası, sayısız değerli eşya, halı, levha, vazo, avize, tablo gibi sanat yapıtları Harem’in ilginç ve etkileyici parçalarını oluşturmaktadır.

Günümüzde Dolmabahçe Sarayı’nın bütün birimleri restore edilmiş ve ziyarete açılmış bulunmaktadır. Saray’ın değerli eşyalarının sergilendiği iki “Değerli Eşyalar Sergi Salonu”, Milli Saraylar Yıldız Porselenleri Koleksiyonu’ndan örneklerin yer aldığı “İç Hazine Sergi Binası”, genellikle Milli Saraylar Tablo Koleksiyonu’nun bölüm bölüm ve uzun süreli sergiler biçiminde izleyicilere sunulduğu “Sanat Galerisi”, bu galerinin alt katında sarayın çeşitli objeleri ve mimari süslemelerinden alınmış kuş motiflerinin fotoğraflarından oluşan sürekli serginin bulunduğu tarihsel koridor, Mabeyn Bölümü’ndeki Abdülmecid Efendi Kütüphanesi, Dolmabahçe Sarayı’nın başlıca sergileme birimlerini oluşturmaktadır.

Sarayın hemen girişinde bulunan eski Mefruşat Dairesi’nde Kültür-Tanıtım Merkezi yer almakta ve Milli Saraylar’ın çeşitli yerlerinde sürdürülen bilimsel çalışmalarla tanıtım etkinlikleri bu merkezden yönlendirilmektedir. Öte yandan, yine bu merkezde çoğunluğunu 19. yüzyıla yönelik yayınların oluşturduğu bir kitaplık kurularak araştırmacıların hizmetine sunulmuştur.

Saat Kulesi, Mefruşat Dairesi, Kuşluk, Harem ve Veliahd Dairesi bahçelerinde ziyaretçilere yönelik kafeterya hizmetleri veren bölümler ve hediyelik eşya satış reyonları oluşturulmuş, bu reyonlarda Kültür-Tanıtım Merkezi’nce hazırlanan ve milli sarayları tanıtıcı bilimsel nitelikte kitaplar, çeşitli kartpostallar ve Milli Saraylar Tablo Koleksiyonu’ndan seçilmiş ürünlerin tıpkı basımları satışa sunulmuştur. Öte yandan Muayede Salonu ve bahçeler ise ulusal/uluslararası resepsiyonlara ayrılmış, yeni düzenlemelerle saray, müze içinde müze birimlerine, sanat ve kültür etkinliklerine kavuşturulmuştur.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi, Perşembe günleri dışında her gün, 01 Ekim-28 Şubat arasında 09.00-15.00, 01 Mart-30 Eylül arasında 09.00-16.00 saatlerinde ziyarete açıktır.

Telefon:0212 236 90 00 (20 hat)
Fax: (0212) 259 32 92
dres: Dolmabahçe, Beşiktaş İstanbul


Ercümend Kalmık Müzesi

Türk resim tarihinin önemli isimlerinden olan Ercüment Kalmık`ın evinin restore edilmesiyle oluşturulmuştur. Geç dönem 19 yy. evinin aslına uygun restorasyonu ile birlikte, evin arka bahçesinde sanat atölyesi ve sergi mekanının yerleştirilmesi, projenin esasını oluşturmaktadır. Restore edilen ev sanatçı Ercümend Kalmık`ın eserlerinin sergilenmesine ayrılmış, tonozlu ek binanın alt katında sanat atölyesi, üst katında ise geçici sergiler için bir mekan yaratılmıştır. Bu tonozlu yapı, eski yapıya ince ve şeffaf bir köprü ile bağlanmıştır.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazar, Pazartesi ve resmi tatil günleri dışında her gün 11.00-19.00 saatlerinde ziyarete açıktır.

Telefon:0212 245 02 70
Fax: (0212) 244 46 61
Adres: Sarayarkası Sokak No: 35 - 37 Gümüşsuyu / Taksim


Eski Şark Eserleri Müzesi

Arkeoloji Müzelerine bağlıdır. Halil Eldem Bey tarafından 1917 yılında düzenlenerek hizmete açılmıştır.
Eski Mezopotamya, Yunan öncesi Anadolu, Eski Mısır ve İslamiyet öncesi Arabistan Kültürüne ait 15.000 kadar arkeolojik eser sergilenmektedir. Binanın giriş merdiveninin iki yanında M.Ö. IX.yüzyıla ait Zincirli’de bulunmuş iki aslan heykeli yer alır. Salonlarda sırasıyla; Asur, Sümer, Akat, Babil ve Part uygarlıklarına ait eserler, Eski Mısır eserleri, İslamiyet öncasi Arabistan eserleri ve çivi yazılı belgeler kolleksiyonu sergilenmektedir.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi günü dışında her gün 09.30-17.00 saatleri arasında gezilebilir.

Telefon:0212 520 77 40
Adres: Osman Hamdi Bey Yokuşu, 34400 Gülhane-Sultanahmet
 

Ynt: Türkiye'de Bulunan Müzeler

Fethiye Müzesi (Pammakaristos Manastırı)

İstanbul`un Fatih-Çarşamba semtindedir. Bizans Döneminde yaptırılan Pammakaristos manastır kilisesidir. Latin istilasının son bulmasıyla XIII. yüzyılda bir mezar şapeli eklenmiştir.

Fetihten sonra, Hıristiyanların elinde kalıp kadın manastırı olarak kullanılmış, 1455 yılında patrikhane buraya taşınmış ve 1586 yılına kadar patrikhane olarak kalmıştır.
Bu kiliseyi III. Murat (1574-1595) camiye dönüştürmüş ve Fethiye adı verilmiştir.
Kuzey kilise halen cami olarak kullanılmaktadır, ek kilise ise duvarları XIV. yüzyılın güzel mozaikleri ile süslü olup 1938-1940 yıllarında onarıldıktan sonra müze olarak Ayasofya Müzesi`ne bağlı bir birim haline getirilmiştir.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Restorasyon çalışmaları nedeniyel ziyarete kapalıdır. Ayasofya Müzesi Müdürlüğü’nün izni ile ziyaret edilebilir.

Telefon:0212 528 45 00
Fax: (0212) 512 54 74
E-mail: ayasofyamuzesi@hotmail.com
Adres: Fethiye Caddesi Draman / Fatih


Florence Nightingale Müzesi

Kırım Savaşı sırasında Askeri Hastane haline getirilen ve İngiliz hemşire Florence Nightingale’in de görev aldığı tarihi Selimiye Kışlası’nın kuzeybatı köşesindeki kulenin bir bölümü 1954`te müze olarak düzenlenmiştir.
Florence Nightingale’in eşyaları, fotoğrafları, elinden hiç eksik etmediği lambası, madalyaları ve Sultan Abdülmecid’in hediye ettiği bilezik müzede sergilenmektedir.

Ziyaret Gün ve Saatleri:Sadece Cumartesi günleri açıktır. Müzeyi gezmek isteyenler ilgili faks yoluyla izin almalıdırlar.
Ücret: Müzeye giriş ücreti alınmamaktadır.

Telefon:0216 343 73 10
Fax: 0216 333 10 09
Adres: Selimiye Kışlası, Üsküdar


Florya Atatürk Deniz Köşkü

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi, Perşembe günleri dışında her gün, 01 Ekim-28 Şubat arasında 09.00-15.00, 01 Mart-30 Eylül arasında 09.00-16.00 saatlerinde ziyarete açıktır.

Telefon:(0212) 426 51 51
Fax: (0212) 580 75 34
Adres: Florya


Galatasaray Müzesi

1868`de Galatasaray Lisesi Tanzimat hareketi yönunde tekrar kurulduğunda, 3. Napolyon`un hediyesi olan Tarih-i Tabiiye Müzesi`nin mektepte tesisiyle Galatasaray müze mevhumuyla tanıştı. 1909`da konferans salonunda Fransızca konuşularak yapılan Klüp Genel Kurulu, "Mektebimizin bir köşesinde hatıralarımızı saklayacağımız bir müze" tesisini amaç olarak belirtti ve 1913`te Kalamış`ta Galatasaray Klübü`ne tahsis edilmiş merkez binasında müzeyi tesis etti.

1918`de Birinci Dünya Harbi`nden sonra İstanbul`un işgalinde bina Galatasaray¹dan alınınca müze eşyaları Ali Sami (Yen) Bey tarafından bir zabıtla, korunmak üzere, mektep müdüriyetine teslim edilerek işgal ve Milli Mücadele sırasında burada muhafaza edildi.

Cumhuriyet`ten sonra mektebin konferans salonu yanındaki fuaye, sonra resimhanede muhafaza ve teşhir edilirken Atatürk`ün ziyareti gerçekleşti ve resmini imzaladı. 1942`de Recep Peker başbakanlığındaki hükumet mektepte ayrı bir müze binası yaptırılmasına izin verdi. O zamanki Istanbul Valisi Lütfi Kırdar, bahçe önündeki binaları istimlak etti ve gerekli tahsisatın oluşturulmasına başlandı. 1970 yılında bugünkü mektep girişine eklemlenmiş bina tamamlandı ve Galatasaray Müzesi buraya taşındı.

Mekanın temininden sonra müze faaliyeti ve teşkilatı 3 esasa dayandı: 1- Müze eşyasının korunması 2- Müzeye devamlı yeni eşya temini. (Her yıl Ekim ayındaki kuruluş yıldönümünde klüp, o yıl kazanılan kupa ve ödülleri müzeye teslim eder. Ayrıca Galatasaraylılar ellerindeki belge ve eşyaları da müzeye teslim etmektedirler.) 3- Kültür değeri olarak müze konu ve kapsamını kamunun bilincine aktaracak teşhiri yapacaktir.

Klüp başkanının atadığı bir heyet tarafından yönetilen müze, Galatasaray Lisesi ve Spor Klübü`nün ortak müzesi kimliğindedir. Herkese açıktır ve giriş ücretsizdir.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Çarşamba günleri 10.00 - 13.00 arası ve özel günlerde (Her Haziran`ın ve Aralık`ın ilk Pazar`ı olan pilav günlerinde ve ihtiyari olarak bazı kutlama, sergi ve törenlerde) açıktır.

Adres: Galatasaray Lisesi İstiklal Caddesi Beyoğlu


Halı Müzesi

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazar ve Pazartesi günleri dışında her gün 09.00-12.00/09.30-16.00 saatlerinde ziyarete açıktır.

Telefon:(0212) 518 13 30
Adres: Sultanahmet Camisi Avlusu, Eminönü İstanbul


Hat Sanatları Müzesi

Beyazıt Meydanı’ndaki Beyazıt Medresesi`dir. Müze ilk olarak 1968 yılında Sultan Selim Medresesi’nde Türk Yazı Sanatları Müzesi ismiyle açılmış, bugünkü binasına ise 1984’te taşınmıştır.
Birçok ünlü hattata ve hattat padişahlara ait hatlar, levhalar, tuğralar ve Kur’anlar türlerine göre tasnif edilmiş olarak medresenin küçük odalarında sergilenmektedir.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazar ve Pazartesi dışında 09.00-16.00 saatlerinde ziyarete açıktır.

Telefon:0212 527 58 51
Adres: Beyazıt Meydanı 34490, Beyazıt Eminönü


Havacılık Müzesi

İlk havacılık müzesi, 1971 yılında İzmir Cumaovası sivil hava alanında ziyarete açılmış ve 1978 yılına kadar burada kalmıştır. 1974`te müzenin İstanbul`a taşınması gündeme gelmiş ve gerekli girişimler başlatılmıştır. Müze, 1985 yılında Yeşilköy`de ziyarete açılmıştır. O günden başlayarak yapılan çalışmalarla bugünkü modern tesisler kazanılmıştır.

12.000 metrekare açık ve 3000 metrekare kapalı alan üzerinde sergilenen uçaklar arasında uçabilenler olduğu gibi, dünyada eşi kalmadığı için antika değerine sahip 1930`lu yıllara ait uçaklar da bulunmaktadır. Ayrıca Türk havacılık tarihi ile ilgili değerli eşya, maket, fotoğraf ve tarihi belgelerin de bulunduğu kapalı mekanların dışında açık mekanda da jet savaş uçakları, kargo ve savaş uçakları, helikopterler, uçaksavar, füze ve radar sergilenmektedir.

Müzede ayrıca 50 kişilik modern sinema ve konferans salonu, uçak maketleri ve hatıra eşya satışının yapıldığı hatıra eşya satış reyonu, yazlık ve kışlık kafeterya bulunmaktadır.

Müze tarafından her yıl, açılış tarihi olan 16 Ekim`i kapsayan haftada, "Türkiye Plastik Model Uçak Yarışması" düzenlenmektedir. Müzeyi gezenler, çağdaş müzecilik anlayışıyla yaratılan ortamda dünya ve Türk havacılığının geçirdiği aşamaları izleyebilirler.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi ve Salı günleri dışında her gün 09.00-11.30/13.00-16.30 saatlerinde ziyarete açıktır.

Telefon:0212 663 24 90 / 2215
Fax: (0212) 663 15 60
Adres: Hava Harp Okulu Komutanlığı, Yeşilyurt İstanbul
 

Ynt: Türkiye'de Bulunan Müzeler

Hüseyin Rahmi Gürpınar Müzesi

Cumhuriyet dönemi yazarlarından Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Heybeliada’da, 1912-1944 yılları arasında yaşadığı evin, Kültür Bakanlığı`nın yaptığı restorasyonla müzeye çevrilmesiyle oluşturulmuştur. Heybeliada’da denize hâkim bir tepede bulunan müzede aralarında Hüseyin Rahmi Gürpınar`ın kendi yaptığı el işlerinin de bulunduğu eşyalar ve kitaplar sergileniyor.
Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi dışında her gün 10.00-16.00 saatlerinde ziyarete açıktır.

Telefon:0216 351 09 25
Adres: Heybeliada


Ihlamur Kasırları

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi, Perşembe günleri dışında her gün, 01 Ekim-28 Şubat tarihlerinde 09.30-16.00, 01 Mart-30 Eylül tarihlerinde 09.30-17.00 saatlerinde ziyarete açıktır.

Telefon:(0212) 259 50 86
Fax: (0212) 258 89 03
Adres: Ihlamur Yolu, Beşiktaş


İmrahor Anıtı(İlyas Bey Camii)
St. Studios Manastırı
Hagios Ionnes Prodromos Bazilikası


Yedikule semtinde yer alan yapı, İstanbul`daki Bizans Dönemine ait en eski yapılardan biridir. V. yüzyılda inşa edilmiştir.
Manastır ve kilise, kurucusundan dolayı Studios olarak tanınmıştır. Manastır, Bizans Döneminde önemli bir dini merkez olarak önemini korumuştur.
Latin istilası sırasında kilise-manastır büyük ölçüde yıkıma uğrayıp harap olmuş, XIII. yüzyılda ise gerekli onarımlar yapılıp etrafı kalın duvarlarla çevrilmiştir. XIII. ve XV. yüzyıllarda İstanbul`a gelen gezginler kilisenin süslemelerinden ve görkemli görüntüsünden söz ederler.

İstanbul`un fethinden sonra yapı 1486 yılında İlyas Bey tarafından camiye çevrilmiştir. Daha sonra çeşitli zamanlarda meydana gelen deprem ve yangın nedeniyle büyük ölçüde zarar gören yapının 1908`de çatısının çökmesiyle birlikte yapı onarılmayarak günümüze bu hali ile gelmiştir.
Bazilikanın özgün sütun, başlık ve mimari öğelerinden bir bölümüyle zengin döşeme süslemeleri korunabilmiştir.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Restorasyon çalışmaları nedeniyle ziyarete kapalıdır. Ayasofya Müzesi Müdürlüğü’nün izni ile ziyaret edilebilir.

Telefon: (0212) 522 17 50
Fax: (0212) 512 54 74
E-mail: ayasofyamuzesi@hotmail.com
Adres: İmam Aşir Sokak Yedikule, Fatih İstanbul


İstanbul Oyuncak Müzesi

Zeus`un Helikon dağında oturan dokuz güzel kızına “Musalar” denir. Onların bir diğer adı da ilham perileridir. Müze sözcüğünün kaynağı Musalar`dır. Yani, müze ilham perisi demektir. Sunay Akın, kitaplarından, sahne gösterisinden, hazırladığı radyo ve televizyon programlarından kazandıklarıyla bir ilki gerçekleştirdi ve “İstanbul Oyuncak Müzesi”ni açtı. Sanatçı “İlham perilerinin bana kazandırdığı okurlarımın ilgisi, sevgisi bana yetiyor. Paralarla da antika oyuncaklar satın aldım ve ilham perilerine bir ev kurdum!” diyor.

Sunay Akın, bir oyuncak müzesini ilk kez, on beş yıl önce bir etkinliğe davetli olarak gittiği Almanya`da gördü. Müzeden etkilenen Akın, ülkesinde böyle bir müze kurmaya o an karar verdi. Berlin`den, bir antikacıdan satın aldığı oyuncak bir atın süvarisi olarak düşüne doğru yola koyuldu.
İstanbul Oyuncak Müzesi, şairin İstanbul Göztepe semtinde ailesine ait tarihi bir köşkte kuruldu. 500 metre karelik bir alanda, yaklaşık iki bin adet oyuncak sergileniyor. Oyuncakların sergilendiği her oda bir tiyatro sahnesi görünümünde. Uzay oyuncaklarının olduğu bölüme girdiğinizde başınızın üstünde yıldızlar yanıp sönerken, oyuncak trenler gerçek bir tren kompartımanının içinde sergileniyor. Ziyaretçiler, müzenin kafeteryasında ise kız çocuklarının evcilik oyuncakları arasında dinleniyorlar. Müzede ayrıca yetmiş kişilik bir toplantı ve gösteri salonu da bulunuyor. Bu salona, müzeye katkılarından dolayı İyigün Özütürk`ün adı verildi.

Sunay Akın, yurt içinden ve yurt dışından yaklaşık dört bin adet oyuncak topladı. En eski oyuncak 1817 yılına ait, Fransa`da yapılan bir oyuncak keman… 1820 yılında Amerika`da yapılan bir bebek, yine aynı ülkeden 1860 yılına ait misketler, Almanya`da yapılan yüz yaşında teneke oyuncaklar ve porselen bebekler müzenin en eski eserleri arasında.

İstanbul Oyuncak Müzesi`nin girişinde bir mahalle oyuncakçısı karşılıyor sizi. Bir zamanlar kasabın ve bakkalın arasında kendine yer bulan, ama zaman içinde tutunamayarak kaybolan bu küçük oyuncakçı dükkanları müzede yaşatılıyor. Ayrıca, müzenin bir köşesinde tarihi Eyüp Oyuncakçısı da canlandırılıyor. Eyüp Sultan Camisinin yanında bulunan ve 1950`li yıllara kadar varlığını koruyan Eyüp oyuncakçılığı müzenin en ilginç köşelerinden birini oluşturuyor. Müzenin hediyelik eşya bölümünde de yeni yapım tarihi Eyüp oyuncakları satılıyor. Sunay Akın böylelikle bir tarihi değerimizi günümüze taşıyor.

Müzenin tasarımı Ayhan Doğan tarafından yapıldı. Sahne tasarım sanatçısı Ayhan Doğan, iki yıllık bir çalışmanın sonunda Sunay Akın`ın düşünü renklendirdi, müzenin insanlarla buluşmasındaki başrol oyuncularından biri oldu.
Toplumlar müzelerden geçerek aydınlanırlar. Bir toplum, önce kalkınıp sonradan müzelerini kurmazlar. Önce müzeler kurulur, insanlar buralardan geçerek aydınlığa ulaşırlar. Sunay Akın`ın oyuncak müzesi bu bakımdan aydınlanmaya sunulan bir armağandır.

Ziyaret Saatleri: Pazartesi hariç, Hafta İçi: 09:30-18:00
Cumartesi-Pazar 09:30-19:00 (Müze, Pazartesi günleri kapalıdır.)

Telefon:0216 359 45 50 - 51
Web: http://www.istanbuloyuncakmuzesi.com
Adres: Ömerpaşa Caddesi Dr. Zeki Zeren Sokağı No:17 Göztepe / İstanbul


İstanbul Arkeoloji Müzeleri

T.C Kültür Bakanlığı, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü`ne bağlı olan İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü Sultanahmet semtindeki Gülhane Parkı girişinin sağından Topkapı Sarayı Müzesi`ne çıkan Osman Hamdi Bey Yokuşu üzerindedir.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri; Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi olmak üzere üç müzeden oluşmaktadır.

19. yüzyıl sonlarında ünlü ressam ve müzeci Osman Hamdi Bey tarafından Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) olarak kurulan İstanbul Arkeoloji Müzeleri 13 Haziran 1891`de ziyarete açılmıştır. "İlk Türk Müzesi" olarak taşıdığı önemin yanısıra dünyada müze olarak inşa edilmiş az sayıdaki müze binası arasında yer almasıyla da büyük önem ve ayrıcalığa sahiptir. Çeşitli kültürlere ait bir milyonu aşkın eseriyle bugün de dünyanın en büyük müzeleri arasındaki seçkin yerini korumaktadır.

Müze koleksiyonları, Balkanlar`dan Afrika`ya, Anadolu ve Mezopotamya`dan Arap Yarımadası`na ve Afganistan`a kadar Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yer alan bölgelerden değişik uygarlıklara ait zengin ve çok önemli eserleri barındırmaktadır.
Arkeoloji Müzesi iki ayrı binadan oluşmaktadır;

I) ANA BİNA (ESKİ BİNA)
Osman Hamdi Bey tarafından 1891 yılında yapımına başlanmış, 1902 ve 1908 yıllarındaki ilavelerle bugünkü durumuma gelmiştir. Mimarı Alexadre Vallaury’dir. Binanın dış cephesi İskender Lahti ve Ağlayan Kadınlar lahitlerinden esinlenerek yapılmıştır. İstanbul’daki Neoklasik yapıların güzel bir örneğidir.
İki katlı binanın üst katında küçük boyutlu taş eserler, çanak çömlekler, pişmiş toprak heykelcikler, Hazine Bölümü ve yaklaşık 800.000 sikke, mühür, nişan, madalya ve sikke kalıplarının bulunduğu Gayri İslami ve İslami Sikke Kabineleri ile 70.000 civarında kitabı bulunan kütüphane yer almaktadır.
Binanın alt kat salonlarında; İskender Lahti, Ağlayan Kadınlar Lahti, Satrap Lahti, Lykia Lahti, Tabnit Lahti gibi Sayda kral mezarlarında bulunan ünlü lahidler sergilenmektedir.
Lahitler sergilemesinin yanı sıra, önemli antik kent ve bölgelerden gelen heykel ve kabartmaların yer aldığı Antik Çağ heykelciliği sergilemesi de alt katta bulunmaktadır.Bu sergilemede Arkaik Dönemden Bizans Dönemine kadar olan heykel sanatı gelişimi kronolojik sıralama içinde en seçkin örneklerle verilmektedir.

II) EK BİNA (YENİ BİNA)
Ana binanın güneydoğu bitişiğinde yer alan ek bina 6 katlıdır. Zemin altındaki iki katta depolar yer almaktadır.
Binanın dört katı ise sergileme salonu olarak düzenlenmiştir. Binanın 1. katında "Çağlarboyu İstanbul", 2.katında "Çağlarboyu Anadolu ve Troia" ile en üst katta "Anadolu`nun Çevre Kültürleri; Kıbrıs, Suriye - Filistin" sergileme salonları bulunmaktadır . Ek binanın giriş katında ise Çocuk Müzesi ile mimari eserler sergilemesi yer almaktadır. Ağustos 1998`de ziyarete açılan Thrakia-Bithynia ve Bizans sergileme salonu "İstanbul`un Çevre Kültürleri" adı altında giriş katının hemen altındaki kotta gezilebilmektedir.
Müze 100. kuruluş yıldönümü olan 1991 yılında alt kat salonlarında yapılan yeni düzenleme ve ek bina sergilemesi ile Avrupa Konseyi Müze Ödülü`nü almıştır.

ESKİ ŞARK ESERLERİ MÜZESİ1883 yılında Osman Hamdi Bey tarafından Sanayi-i Nefise (Güzel Sanatlar Okulu) olarak yaptırılan bina 1917-1919 ve 1932-1935 yılları arasında yapılan çalışmalarla müze olarak düzenlenmiştir. 1963 yılında ziyarete kapatılmış olan bina, 1974 yılında iç mekanları değiştirilip yeni bir sergileme ile tekrar ziyarete açılmıştır.
İki katlı binanın üst katında Anadolu, Mezopotamya, Mısır ve Arap eserleri sergilenmektedir Akad Kralı Naramsin`in steli, Kadeş Antlaşması ve Zincirli heykeli müzenin ünik eserleri arasında yer almaktadır.
Bu müzede ayrıca 75.000 çivi yazılı belgenin korunduğu "Tablet Arşivi" bulunmaktadır.

ÇİNİLİ KÖŞK MÜZESİFatih Sultan Mehmet tarafından 1472 tarihinde yaptırılan köşk İstanbul`daki en eski Osmanlı sivil mimarlık örneklerinden birisidir. l875-1891 yılları arasında Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) olarak kullanılmıştır. l953 yılında Türk ve İslam eserlerinin sergilendiği Fatih Müzesi adı altında ziyarete açılmış, 1981 yılında konumu nedeniyle İstanbul Arkeoloji Müzeleri`ne devredilmiştir.
Köşkün giriş cephesi tek, arka tarafı ise iki katlıdır. Girişte 14 sütunlu mermer bir revak vardır. Giriş eyvanı mozaik çinilerle süslüdür. 6 oda ve bir orta salondan oluşan köşkte Selçuklu ve Osmanlı Dönemine ait çeşitli çini ve seramikler sergilenmektedir . Müze ve depolarında yaklaşık 2000 eser bulunmaktadır.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi hariç her gün 09.30-17.00 saatleri arasında.

Telefon:0212 520 77 42
Fax: 0212 527 43 00
Adres: Osman Hamdi Bey Yokuşu


İstanbul Demiryolu Müzesi

İstanbul Demiryolu Müzesi, Sirkeci Garı içinde 23.09.2005 tarihinde açılmıştır. 45.50 metrekarelik bir alanda hizmet veren müzede 300 adet kültür varlığı sergilenmektedir. Müze Pazar, Pazartesi ve bayram günleri dışında her gün açık olup, ücretsiz gezilebilir.

İSTANBUL(SİRKECİ) GAR`ININ TARİHÇESİ
İstanbul`un Avrupa`ya açılan kapısı Sirkeci Gar`ının temeli 11 Şubat 1888 günü büyük bir törenle atıldı.03 Kasım 1890`da hizmete açılan görkemli gar binasının mimarı Alman mimar ve mühendis A.Jasmund`dur.Berlin Üniversitesi mezunu olan Jasmund şark mimarisi konusunda incelemeler yapmak üzere İstanbul`a gelmiş, Sultan II.Abdülhamit`in güvenini kazanarak sarayın danışman mimarı olmuştur.

Jasmund gar binasının projesi hazırlanırken özellikle bir nokta üzerinde durmuştu.İstanbul,batının bitip Doğu`nun başladığı yerdi.Birbaşka deyişle Doğu ile Batı`nın birleştiği noktaydı.Bu nedenle bina oryantalist bir uslupla hayata geçirilmeli,bölgesel ve ulusal biçim kalıplarına yer verilmeliydi.Bu uslubu yansıtmak için cephelerde tuğla bantlar kullanıldı.Sivri kemerli pencereler,ortaya ise Selçuklu dönemi taş kapılarını anımsatan geniş bir giriş kapısı yaptı.Vitraylar bu uslubu tamamlıyordu.

Binanın kaidesi granit,cephesi mermer ve Marsilya Arden`den getirilmiş taşlarla yapıldı.Bekleme salonlarına,Avusturya`dan getirilmiş büyük çini sobalar konuldu.Binanın aydınlatılması ise çeşitli yerlere konulan 300 havagazı feneriyle sağlandı.

Sirkeci Garı`nın yapıldığı dönemdeki hali çok görkemliydi.Deniz binanın eteklerine kadar geliyor ve denize taraçalar halinde iniliyordu.
Orta girişin iki yanında saat kulesi,üç büyük lokanta,ayrıca binanın arkasında geniş bir bira bahçesi ve açık hava lokantası bulunmaktaydı.
Gar`daki büyük lokanta ise binanın saat kulesi cephesindeydi.Lokantaya uzun mermer merdivenlerle çıkılıyordu.
Yedikule`de yapımına başlanan demiryolu Yenikapı`ya geldiği zaman hattın, Sarayburnu`na kadar uzanan Topkapı Sarayı bahçesinden geçirilmesi konusu uzun tartışmalara yol açmış,Abdülaziz`in izniyle hat Sirkeci`ye ulaşmıştır.

Ancak,Sirkeci`ye ulaşan demiryollarının yapımında istimlak amacıyla tarihi değerine paha biçilemeyen Bizans ve Osmanlı saray ve köşkleri yıkılmış,sahil özeliğini yitirmiştir.
Gar`ın büyük kapısı üstünde bugün mevcut olmayan ama yeri bulunan tuğra ile Muhtar Efendi tarafından tanzim edilmiş şu kıt`a yazdırılmıştır.
Ulu Hakan himmet ederek
Buyruk verdi.
Demiryol için bu gönül çeken
İstasyonu yaptırdı.
Tarihi ilan için çıktı özel bir tren
Sultan Hamit yaptırdı bu süslü ve gönül çeken istasyonu

1869 yılında yapım imtiyazı verilen 2000 km .lik Şark demiryollarının milli sınırlar içinde kalan 337 km .lik İstanbul-Edirne ve Kırklareli-Alpullu kesiminin 1888 de bitirilerek işletmeye açılmasıyla İstanbul, Avrupa demiryollarına bağlanmıştır.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Müze Pazar, Pazartesi ve bayram günleri dışında her gün açık olup, ücretsiz gezilebilir.

Telefon:(212) 520 65 75 / 7885
Fax: (212) 512 64 44
Web: www.tcdd.gov.tr/muze/istanbulmuze.htm
Adres: Sirkeci Tren Garı, Sirkeci Eminönü


Kilim Müzesi

Telefon:(0212) 518 13 30
Fax: (0212) 527 58 51
Adres: Sultanahmet Camisi Avlusu, Eminönü İstanbul
 

Ynt: Türkiye'de Bulunan Müzeler

Kariye Müzesi (Khora Kilisesi)

Kariye İstanbul`da Edirnekapı semtindedir. Kariye (Khora) sözcüğü eski Yunanca`da kent dışı, kırsal anlamına gelirdi. Kaynaklarda çok eski bir tarihe ait sur dışında bir şapelden söz edilmektedir. Bu şapelin yerine ilk Khora Kilisesi Iustinianos`ça yeniden yaptırılmıştır. Çeşitli ek ve onarımlarla Kommenoslar Dönemi`ne kadar ulaşan yapı, surlara yakın Blakhernai imparatorluk sarayının genişlemesiyle önem kazanmıştır.

11. yüzyılın sonlarında İmparator I. Aleksios`un kayınvalidesi Maria Doukaina kiliseyi yeni baştan inşa ettirmiştir. Kilise kubbesi dört kemerle taşınan kiborion şeklinde bir mekâna sahiptir. 1204-1261 yılları arasındaki Latin işgali sırasında manastır ve kilise çok harap duruma gelmiştir. II. Andronikos (1282-1328) döneminde devrin ileri gelenlerinden, edebiyatçı, şair, ve hazine nazırı Theodoros Metokhites 1313`e doğru bu manastır ve kiliseyi onartmış, binanın kuzeyine bir ek, batısına bir exonarteks ve güneyine bir şapel (parekklesion) ekletmiştir. Ayrıca bu ekler mozaik ve freskolarla süslenmiştir. Güney cephede uzanan dar uzun tek nefli bir şapel olan parekklesion bir bodrum üzerine yapılmıştır. Üstü kısmen kubbe, diğer kısımları tonozla örtülüdür. Tek apsisi vardır. Bütün batı cephesi boyunca uzanan exonarteks bugünkü cepheyi oluşturur. Kuzey kanadı ise önemsiz bir dehlizden ibarettir. Yapının orta mekânını örten kubbe yüksek kasnaklıdır.

Türk döneminde onarım görmüştür ve ahşaptır. Dış cephelerde yuvarlak kemerler, yarım payeler, nişler ve taş tuğla örgü sıraları ile plastik ve hareketli bir görünüm sağlanmıştır. Doğu cephesi dışa taşkın apsislerle bitmektedir. Orta apsis dıştan yarım kemerli bir payanda ile desteklenmiştir.

İstanbul`un fethinden sonra bir süre daha kilise olarak kullanılan binayı 1511`de Vezir Hadım Ali Paşa camiye dönüştürmüştür. Daha sonra da yanına bir okul ve aşevi eklenmiştir. Mozaik ve freskolar cami olduktan sonra bazen tahta kepenklerle, bazen de badana ile örtülmüştür. 1948`den 1958`e kadar Amerikan Bizans Enstitüsü`nün yaptığı çalışmalar sonunda tüm mozaik ve freskolar ortaya çıkarılmıştır.

Kariye mozaik ve freskoları Bizans resim sanatının son dönemine ait (14. yy.) en güzel örnekleridir. Bu mozaik ve freskolar şaşırtıcı bir benzerlik gösterir. Önceki dönemin yeknesak fonu burada görülmez. Derinlik fikri, figürlerin hareket ve plastik değerlerinin verilişi, figürlerdeki uzama bu üslubun özellikleridir. Dış nartekste İsa`nın hayatı, iç nartekste ise Meryem`in hayatı ile ilgili sahneler yer alır. Dış narteksten iç nartekse geçilen kapının üzerinde bir Pantokrator İsa vardır. Sol tarafta İsa`nın doğumu, Vali Quirinus`un önünde nüfus sayımı, meleğin Yusuf`a görünüp Meryem`i alıp gitmesini öğütlemesi, ekmeğin çoğaltılması, suyun şaraba dönüştürülmesi; sağ tarafta ise haberci kralların İsa`nın doğumunu haber vermesi, felçlilerin iyileştirilmesi ve çocukların katli gibi sahneler vardır.

İç nartekse geçildiğinde en güzel mozaik Deisis`tir. Ortada İsa, solunda Meryem, Meryem`in altında İsaakios, Kommenos ve İsa`nın sağında bir rahibe görülür. Bu kadın VIII. Mikhael Palaiologos`un kızıdır. Moğol Prensi Abaka Han ile evlendirilmiş ve kocasının ölümünün ardından İstanbul`a dönerek rahibe olmuştur. Bu bölümde kubbede İsa ve dilimler içinde İsa`nın ecdadı gösterilmiştir. Ana kiliseye giriş kapısı üzerinde ortada İsa, sol tarafta kiliseyi onaran ve mozaiklerle süsleyen Theodoros Metokhites kilisenin maketini sunar şekilde gösterilmiştir.

Meryem`in İncil`de yer almayan hayat hikayesi ise apokriflere dayalı konulardan alınmıştır. İç nartekste Meryem`in doğumu, ilk adımları, Cebrail`in Meryem`e bir çocuğu olacağını haber vermesi, tapınağa örtülecek örtü için yün alınması gibi sahneler yer almaktadır. Esas kilisenin iç kısmında Meryem`in ölümü, çocuk İsa`yı taşıyan Meryem ve bir aziz mozaiği yer alır. Parekklesion`un tümü freskolarla süslüdür. Apsiste görülen Diriliş (Anastasis) sahnesi bir şaheserdir. Onun üst kısmında yer alan Son Duruşma sahnesi burada tüm olarak gösterilmiştir. Parekklesion`un sağ ve solunda görülen nişlerin mezar olduğu bilinir. Parekklesion kubbesinin ortasında Meryem ve Çocuk İsa, dilimlerinde ise 12 melek tasviri görünmektedir.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Çarşamba günleri dışında her gün 09.00-16.00 saatlerinde ziyarete açıktır.
Telefon:(0212) 631 92 41
Fax: (0212) 512 54 74
E-mail: ayasofyamuzesi@hotmail.com
Adres: Edirnekapı, Fatih


Kilim Müzesi

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazar ve Pazartesi günleri dışında her gün 09.00-12.00/09.30-16.00 saatlerinde ziyarete açıktır.
Telefon:(0212) 518 13 30
Fax: (0212) 527 58 51
Adres: Sultanahmet Camisi Avlusu, Eminönü İstanbul


Kont Szchen İtfaiye Müzesi

Ateşle savaşanlar
İtfaiye Müzesi Fatih’te Saraçhane’de İtfaiye Daire Başkanlığı’nın da bulunduğu İtfaiye Caddesi’ndedir.
300 yıllık bir geçmişe sahip olan itfaiye teşkilatında kullanılan malzemelerin bir araya getirilmesi hususu ilk defa 1928 yılında itfaiye müdürlüğü bünyesinde gündeme gelmiş ve müze ilk defa 1932 yılında açılmıştır.

Ancak çeşitli tarihlerde yapılan onarım ve düzenlemeler nedeni ile belli süreler kapalı kalan müze binası restore edilerek 1992 yılında yeniden açılmıştır.

Müze’nin adı 1998 yılında "Kont Szechenyı İtfaiye Müzesi" olarak değiştirilmiştir. Kont Odön Szechenyı, 1871 yılında İstanbul`da meydana gelen büyük bir yangından sonra, yangın güvenlik önlemlerinin gözden geçirilmesi ve İtfaiye Teşkilatının organizasyonu için Sultan Abdülaziz’in emri ile İstanbul`a Macaristan’dan davet edilmiştir. İtfaiyenin askeri disiplinle çalışma esaslarını hazırlamış ve dört kara, bir deniz taburu kurmuş, üstün başarılar elde etmiş ve kendisine Paşa unvanı verilmiştir.

Müzede günümüzden yaklaşık 200 yıl öncesine kadar İstanbul`da kullanılan yangın söndürme aletleri (Mahalle ve askeri tulumbalar, hidroforlu tulumba, ilk motorlu pompa, atlı tulumba arabası, bez sarnıç, merdiven, itfaiye fenerleri, teneke ibrikleri, cankurtarma ipi, maske filtresi, telefon santralı, taksim muslukları, semt tulumbaları), 1700’lü yıllara ait çardaklı tulumbalar, tulumbacı ve İtfaiyeci kıyafetleri sergilenmektedir.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Cumartesi ve Pazar günleri dışında 08:30 - 16:30 saatleri arasında ziyarete açıktır.
Giriş Ücreti: Giriş ücrestizdir.

Telefon:0212 635 71 74
Fax: (0212) 635 01 00
Adres: İtfaiye Caddesi No: 9 Fatih İstanbul


Küçüksu Kasrı

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi, Perşembe günleri dışında her gün, 01 Ekim-28 Şubat tarihlerinde 09.30-16.00, 01 Mart-30 Eylül tarihlerinde 09.30-17.00 saatlerinde ziyarete açıktır.
Telefon:(0216) 332 33 03
Fax: (0216) 332 33 03
Adres: Anadolu Hisarı, Beykoz İstanbul


Maslak Kasırları

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi, Perşembe günleri dışında her gün, 01 Ekim-28 Şubat tarihlerinde 09.30-16.00, 01 Mart-30 Eylül tarihlerinde 09.30-17.00 saatlerinde ziyarete açıktır.

Telefon:(0212) 276 10 22
Fax: (0212) 285 28 02
Adres: Maslak, Sarıyer İstanbul


Miniatürk

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş.`nin hazırladığı Miniaturk`te Türkiye`nin dört bir yanından seçilen tarih, kültür ve sanat eserlerinin minyatürleri bulunuyor. Antik Çağ`dan Bizans`a, Selçuklu`dan Osmanlı`ya 3000 yıllık tarih ve kültür miraslarımız Haliç kıyısına taşındı. Kendi içinde kapalı "masalsı" bir ortam yaratmayı hedefleyen Miniaturk, Anadolu, İstanbul ve eski Osmanlı coğrafyasından eserlerin oluşturduğu üç ana bölümden oluşuyor.

Miniaturk projesi, Haliç’i arıtmak ve çevresini eski görkemine kavuşturmak için İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından sürdürülen dönüşüm projesinin de önemli bir parçasını oluşturmaktadır.

Maketi yapılan 1/25 ölçekteki eser ve nesneler arasında ise; Alman Çeşmesi, Anadolu Hisarı, Aspendos, Aya İrini, Anıtkabir, Ayasofya, Bursa Ulu Camii, Çanakkale Şehitleri Anıtı, Divriği Ulu Cami, Efes Celsus Kütüphanesi, İzmir Saat Kulesi, Meryem Ana Kilisesi, Mostar Köprüsü, Pamukkale, Peribacaları, Safranbolu evleri.... gibi 105 eser bulunuyor. Bu eserlerin bir kısmının yapımı halen devam etmekte. Eser seçim çalışmaları Prof. Dr. İlber Ortaylı ve Doç Dr. Haluk Dursun`un danışmanlıkları ile bir seçici kurul tarafından yapıldı. Anadolu ve çevresinde çeşitli dönemlerden kalma yüzlerce eser arasından titizlikle yapılan seçimler sonucu Miniaturk`te ilk etapta yer alacak eserler belirlendi.

Kuşbakışı izlemeniz için seyir terasları da yer alıyor. Alanda, ilki her bir maketi yakından inceleme olanağı sağlayan yürüyüş aksı, ikincisi ise özellikle çocukların ilgisini canlı tutmayı hedefleyen ve daha hızlı bir tur olanağı sağlayan tren yolu var. Yapay bir gölün üzerinde yer alan 42 metre uzunluğundaki Boğaz Köprüsü üzerinde yürüyebiliyor, Kız Kulesi, Osmanlı Kadırgası ve deniz araçlarını kuşbakışı izleyebiliyorsunuz. Geziler esnasında size, Fahir Atakoğlu`nun müzikleri eşlik ediyor. Seyir terasının yanında yer alan restoran ve kafeterya ise yorulanlar ve Miniaturk`un tadını çıkartmak isteyenler için düşünülmüş. Haliç ve Miniaturk manzaralı restoranda Türk ve dünya mutfaklarından yemekler bulunuyor. Kafeteryada ise fast food türü yiyecekler servis ediliyor.

Tarih Bu Yaz da Miniaturk’te Canlanmaya Devam Edecek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş ‘İstanbul Mehter’ konserleriyle her cumartesi Miniaturk’te ziyaretçilere tarihin görkemli atmosferini yaşatacak.
Dünyanın en eski bandosu olarak kabul edilen, Mehter; 19 Mayıs 2007 tarihinden itibaren her cumartesi saat: 17:00 ve 18:00 de yarımşar saat canlı müzik keyfini ziyaretçilere tattıracak.
Anadolu ve çevresindeki, tarih ve kültür mirası eserlerin maketlerinden oluşan Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş’ye bağlı bir Türkiye Parkı olan Miniaturk, geleneksel kültürümüzü günümüzde de yaşatmak için, her hafta Mehter Konserleri ile ziyaretçilerine renkli dakikalar yaşatmayı hedefliyor.

Ziyaret Gün ve Saatleri:
Yaz Döneminde; hafta içi 09.00-19.00, hafta sonu ise 09:00-21:00 saatleri arasında, Kış Döneminde; hafta içi ve hafta sonu 09.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz.
Toplu Taşıma Araçları ile Ulaşım:
54 HT [Hasköy / Taksim] Taksim`den, Belediye Otobüsü, 54 HŞ [Hasköy / Şişli] Mecidiyeköy ve Şişli`den, Belediye Otobüsü
47, 47 Ç, 47 E Eminönü`nden, Belediye Otobüsleri, 41 ST [Seyrantepe / Topkapı] Topkapı`dan, Belediye Otobüsü, Ayrıca Seyrantepe / Topkapı minibüsleri


Telefon:0212 222 28 82
Fax: 0212 222 21 06
E-mail: info@miniaturk.com.tr
Web: www.miniaturk.com.tr
Adres: İmrahor Caddesi, Sütlüce İstanbul


Orhan Kemal Müzesi

ORHAN KEMAL (1914-1970)
Orhan Kemal Müzesi, Orhan Kemal Kültür Sanat Koordinatörlüğü`nün katkılarıyla açılmıştır. Müzede değerli yazarımızın çoğu Ara Güler tarafından çekilmiş özel yaşamıyla ilgili 70 fotoğrafı, ailesiyle ilgili fotoğrafları, kitaplarının orijinal ilk baskıları, özel mektupları, hakkındaki yazılar, makaleler ve doktora tezleri, çalışma odası, yazarın kullandığı daktilo, yatak, diş fırçası, kalem gibi özel eşyaları ve öldüğünde yüzünden alınan yüz kalıbı gibi çeşitli materyaller bulunmaktadır. Üç katlı binada ayrıca kitaplık ve İkbal Kahvesi adlı kafe de bulunuyor.

Orhan Kemal`in Edebi Yaşamı
Yazın yaşamına askerdeyken şiirle başladı. İlk şiirleri Raşit Kemali imzasıyla “Yedigün” ve “Yeni Mecmua”da çıktı. Bunları, hapisteyken “Yeni Ses”, “Ses”, “Yürüyüş” dergilerinde yayımladıkları izledi. Nazım Hikmet’in etkisiyle düzyazıya yöneldi. İlk düzyazısı, Baba Evi romanının bir bölümü olan “Balık” 1940’ta “Yeni Edebiyat” gazetesinde yayımlandı. İlk öykülerini ise Raşit Kemali ve Orhan Raşit imzalarıyla yine aynı gazetede yayımladı. Bunları, 1942’de ve 1943’lerde, Orhan Kemal imzasıyla “Yürüyüş” ve “İkdam” gazeteleri ile “Yurt ve Dünya” dergisinde çıkan öyküleri izledi. Bu yıllarda şiirlerini de yayımlamakla birlikte, asıl çalışmalarını öyküye yöneltti. Öyküleri “Varlık”, “Gün”, “Yığın”, “Seçilmiş Hikayeler”, “Yaprak”, “Yeni Başdan”, “Yeditepe”, “Beraber” gibi dergilerde yayımlanırken; birçok romanı da “Vatan”, “Dünya”, “Ulus”, “Son Havadis” ve “Cumhuriyet” gazetelerinde tefrika edildi.

Kardeş Payı ile 1958, Önce Ekmek’le de 1969 Sait Faik Hikaye Armağanı’nı; yine Önce Ekmek kitabıyla 1969 Türk Dil Kurumu Öykü Ödülü’nü kazandıÖykü ve romanlarının yanı sıra film senaryoları yazdı. 72. Koğuş, Murtaza, Eskici Dükkanı, Kardeş Payı adlı yapıtlarını oyunlaştırdı. İspinozlar oyununu yazdı. Bu oyunları çeşitli tiyatrolar tarafından sahnelendi. 72. Koğuş oyunuyla 1967’de Ankara Sanat Severler Derneği’nce en iyi oyun yazarı seçildi.

İlki 1972’de verilen (Yılmaz Güney , Boynu Bükük Öldüler ), her yıl yazarın ölüm yıldönümünde verilmek üzere, konulan “Orhan Kemal Roman Armağanı” ailesi tarafından düzenlendi.

Müzenin Açık Olduğu Gün ve Saatler:Müze her gün 10.00-17.00 saatleri arasında açıktır.
Ücret: Müzeye giriş ücreti alınmamaktadır.
Telefon:0212 292 92 45 - 292 12 13
Fax: 0212 243 67 82
E-mail: info@orhankemal.org
Web: www.orhankemal.org
Adres: Akarsu Caddesi No:32 Cihangir / Taksim İstanbul


Osmanlı Bankası Müzesi

Osmanlı Bankası`nın Bankalar Caddesi`ndeki eski genel müdürlük binasında kurulan Osmanlı Bankası Müzesi, Garanti Bankası`nın çatısı altında faaliyet gösteren Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi`nin bünyesinde yer alıyor. Bankanın zengin arşivinden yararlanılarak, binada bulunan kasa dairelerinin içinde ve etrafında düzenlenen müze, Osmanlı İmparatorluğu`nun merkez bankası, emisyon bankası ve hazinedarı olarak görev yapan Osmanlı Bankası`nın tarihine ışık tutuyor.

Müzede sergilenen obje ve belgeler, bankanın merkezi rol oynadığı geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemlerinin az bilinen dünyasının kapılarını aralıyor. Kronolojik olduğu kadar tematik bir mantığı da içeren müzede, bir yandan Osmanlı Bankası`nın 80 yıllık süreçte geçirdiği önemli değişiklikler, yaşanan krizler ve gelişmeler ele alınırken, diğer yandan aynı dönemin şube binaları, müşterileri, faaliyet alanları ve çalışan profili vurgulanıyor.

Müzenin kurgusu, bankanın 1856`da kurulması ve 1863 yılında devlet bankası statüsüne yükseltilmesiyle başlıyor. 1870`lerde yaşanan sıkıntılı yıllardan sonra, 1880`den itibaren görülen büyüme ele alınıyor ve bankanın 1914 öncesinde ulaştığı en güçlü döneme kadar olan süreç işleniyor. Bu noktadan itibaren kurgu, tematik bir anlatıma yöneliyor. Osmanlı toplumunu, siyasetini ve ekonomisini yansıtan arşiv belgeleriyle; bankanın borsa operasyonları, ülke çapına yayılmış şubeleri, çeşitli müşteri kategorileri ile banka çalışanlarından kesitler sunuluyor, tanıdık simalar inceleniyor. Kronolojik akışa tekrar dönülerek, Birinci Dünya Savaşı`nda yaşanan zorluklar, Ankara Hükümeti`yle ilk temaslar ve Türkiye Cumhuriyeti`nin kurulmasıyla birlikte oluşan yeni dengelerin ele alındığı bölümlerle müzenin ana kurgusu sona eriyor.

Müzenin ana sergileme alanının ortasında bulunan dört kasa dairesi, belirli tipteki belgeleri ayrıntılı şekilde sergilemek için kullanılıyor. İç içe geçmiş yapılarıyla bizzat bir müze objesi olan dört kasada, bankanın muhasebe defterleri, müşteriler tarafından emanet edilen hisse senetleri ve tahvillerin yanı sıra, müşteri dosyaları, personel dosyaları ve banknotlar sergileniyor. Kasaların dışındaki mekânda ise ziyaretçilerin bizzat inceleyebilecekleri dosyalar, müşteri kartı, hisse senetleri ve fotoğraflar yer alıyor.

Adını dönemin 20 kuruşluk sikkelerinden alan Mecidiye Kasası`nda, Osmanlı Bankası`nın en önemli işlevleri arasında yer alan kağıt para ihracı ve Osmanlı para sistemi hakkında bilgi veren belgeler tanıtılıyor. 1863-1914 yılları arasında banka tarafından basılan her bir banknotun hikayesinin, tasarımı, provaları, kayıtları ve örnekleriyle birlikte anlatıldığı iki katlı kasada, Osmanlı Bankası arşivinin yanı sıra, Tahsin İsbiroğlu`nun koleksiyonundan seçilen banknotlar da sergileniyor.

Müze güzergâhının bitiminde yer alan bilgisayar ekranları, ziyaretçilerin, bankanın tarihini oluşturan belgelere daha yakından ve interaktif şekilde erişmesini sağlıyor. Kronolojik ve tematik olmak üzere iki alternatif kurgudan hareketle kullanılabilen ekranlardan, Osmanlı Bankası tarihinin başlıca dönemleri, siyaseti ve ekonomisiyle, dönemin önemli kişi ve olayları hakkında ayrıntılı bilgilere ulaşılabiliyor. Her dönem veya temanın alt başlıklarında yer alan olay ve gelişmeler, belgeler eşliğinde tanıtılıyor.

Müzede sergilenen malzemenin esasını, faaliyette bulunduğu döneme ait belge ve bilgilerle devlet arşivlerine alternatif teşkil eden Osmanlı Bankası arşivleri oluşturuyor. Arşivdeki belgeler, başka kaynaklardan elde edilen belge, obje ve fotoğraflar kullanılarak zenginleştiriliyor. Her öğesinin, ait olduğu dönemin siyaseti, ekonomisi, toplumu, hatta gündelik yaşamı ve kültürüyle ilişkilendirilebilecek birer ipucu olarak değerlendirildiği Osmanlı Bankası Müzesi, yalnızca bir kurumun öyküsünü aktarmakla kalmıyor, kendi başına bir anlatım mekânı oluşturuyor. Ana eksenini Osmanlı Bankası tarihinin oluşturduğu müze, içeriği ve tasarımıyla, toplumsal tarih bilincinin yaratılmasına imkân sağlıyor.

Telefon:(212) 334 22 70
E-mail: obmuze@ottomanbank.com
Web: www.obmuze.com
Adres: Voyvoda Caddesi (Bankalar Caddesi) No: 35-37 Karaköy İstanbul


Özel TÜRVAK Sinema ve Televizyon Müzesi

Telefon:(0216) 425 19 00
Fax: (0216) 425 19 18
E-mail: turkvak@turk.net
Adres: Şehit Teğmen Mehmet Ali Yılmaz Sokak No: 4 Kavacık, Beykoz İstanbul
Türker İnanoğlu Vakfı Özel TÜRVAK Sinema ve Televizyon Müzesi


Pera Müzesi

SUNA VE İNAN KIRAÇ VAKFI`NIN BİR KÜLTÜR GİRİŞİMİPERA MÜZESİ
2005 Haziran ayı başlarında kapılarını İstanbullulara açan Pera Müzesi, Suna ve ve İnan Kıraç Vakfı`nın, kentin bu seçkin noktasında, çeşitli düzeylerde kültür hizmeti vermek amacıyla hayata geçirmeye başladığı geniş kapsamlı bir kültür girişiminin ilk adımıdır. Bu projede bir `müze-kültür merkezi` işlevini üstlenecek Pera Müzesi için, 1893 yılında mimar Achille Manoussos tarafından İstanbul`un gözde semti Tepebaşı`nda inşa edilen, yakın zamanlara kadar da "Bristol Oteli" adıyla tanınan tarihi yapı Mimar Sinan Genim tarafından tümüyle elden geçirilerek çağdaş donanımlı bir müzeye dönüştürülmüş ve İstanbul halkının hizmetine sokulmuştur.

Pera Müzesi`nin başlıca bölümleri: Suna ve İnan Kıraç Vakfı`nın üç özel koleksiyonunun sergilendiği 1. ve 2. müze katları (2. kat: Sevgi ve Erdoğan Gönül Galerisi); çok amaçlı sergi salonları (3. 4. 5. katlar), oditoryum/fuaye (bodrum kat) ve giriş katında yer alan Resepsiyon, Perakende-Art shop, Peracafé gibi mekânlardır.

Müze katlarından ilkinin büyük bölümünü kaplayan Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri Koleksiyonu, eski çağlardan günümüze Anadolu`da kullanılagelmiş ağırlık ve ölçü birimlerinin, çeşitli malzeme ve tekniklerde üretilmiş tartı ve ölçü aygıtlarının seçkin örneklerini, tarih ve arkeoloji tutkunlarına sunmakta; aynı katın başka bir kanadında sergilenen Kütahya Çini ve Seramikleri Koleksiyonu, bu türün çarpıcı güzellikteki parçalarıyla kültür tarihimizin çok iyi tanınmayan bir yaratı alanına yeni ışıklar tutmayı amaçlamaktadır.

Suna ve İnan Kıraç Vakfı`nın üç yüzü aşkın tablodan oluşan Oryantalist Resim Koleksiyonu`ysa 17. yüzyıldan 19. yüzyıl başlarına uzanan bir dönemde Osmanlı dünyasından esinlenmiş Avrupalı "oryantalist" ressamların önemli yapıtlarını biraraya getiren zengin bir koleksiyondur. İmparatorluğun son iki yüzyılından çok geniş bir görsel panorama sunan bu koleksiyonda, sanat tarihçilerinin tek `yerli oryantalist` saydığı Osman Hamdi Bey`in yapıtları ve ünlü Kaplumbağa Terbiyecisi tablosu da yer almaktadır. Koleksiyon, bir süre önce yitirdiğimiz Sevgi-Erdoğan Gönül çiftinin özel koleksiyonlarından birçok tabloyu da kapsamaktadır ve müzede onların adını taşıyan Sevgi ve Erdoğan Gönül Galerisi`nde, uzun süreli tematik sergiler çerçevesinde, bölüm bölüm sergilenecektir. Bu sergilerden Haziran 2005 başında açılan ilki, İmparatorluktan Portreler başlığını taşımakta ve kolleksiyondaki padişah, şehzade, sultan, büyükelçi portreleriyle, değişik dönemlerden, değişik sınıflardan insanları betimleyen, genel anlamıyla `portre` niteliğindeki tablolardan oluşmaktadır.

Aile koleksiyonlarını sergilemeye yönelik bu `özel müze` işlevinin yanı sıra Pera Müzesi`nin, gerek çok amaçlı sergi salonları, gerekse oditoryum/fuaye ve konuklama mekânlarıyla kentin bu çok canlı bölgesinde çağdaş bir kültür merkezi işlevi kazanması ve değişik içerikli sergilerle olduğu kadar, sözlü ya da görsel etkinliklerle de İstanbullulara geniş bir kültür hizmeti vermesi öngörülmektedir.

Ziyaret Saatleri: Salı - Cumartesi 10.00 - 19.00
Pazar 12.00 - 18.00 (Müze Pazartesi günleri kapalıdır.)
Müze, Şeker ve Kurban bayramlarının birinci günüyle yılbaşı tatilinde kapalıdır

Telefon:212 334 99 00
Fax: 212 245 95 11
E-mail: info@peramuzesi.org.tr
Web: www.peramuzesi.org.tr
Adres: Meşrutiyet Caddesi No.141 34443 Tepebaşı - Beyoğlu - İstanbul


PTT Müzesi

T.C. Ulaştırma Bakanlığı PTT İstanbul Müzesi
Ziyaret Gün ve Saatleri: Cumartesi-Pazar ve resmi tatil günleri dışında her gün 08.30-12.30 ve 13.30-17.30 arasında ziyarete açıktır.

Telefon:(0212) 520 90 37
Fax: (0212) 520 90 37
Adres: Yeni Postane Sokak Hobyar Mah., Zaptiye Cad. No: 25, Eminönü İstanbul


Rahmi Koç Müzesi

Rahmi M. Koç Müzesi, eski İstanbul`un merkezinde Haliç Kıyılarında, iki tarihi binaya sahiptir. Endüstriyel arkeolojinin örneği olan bu binalar belki de içerisinde sergilenen endüstriyel objelere ev sahibi olabilecek en uygun mekanlardır.
Rahmi M. Koç Müzesi Lengerhane Binasında kurulmuştur. 1991 yılında alınan Lengerhane Binasının restorasyonu Garanti Koza firması tarafından yapılmıştır. Orijinal binaya camlı bir rampa ile geçilen yeraltı galerisi ilave edilmiş ve Aralık 1994`de açılmıştır. Müzenin ilk bölümünün süratle büyümesi ile 1996 yılında Haliç`in kıyısında, Lengerhane Binasının tam karşısında, bir harabe olarak duran Hasköy Tersanesi alınmıştır. 14 terk edilmiş bina ve tarihi kızak orijinaline sadık kalınarak restore edilmiş, ve müzenin ikinci kısmı Temmuz 2001`de açılmıştır. Müze halihazırda 11.250 m2`lik kapalı alana sahiptir.

SERGİLENENLER
Karayolu Ulaşımı:

Müzemizin en sevilen bölümü olan bu bölümde karayolu ulaşımının asırlar boyu gösterdiği gelişim ve sunduğu farklı olanaklar; 1753 tarihli at arabasından 1976 model Daimler Limousine`e: minik çocuk bisikletlerinden Magirus-Deutz itfaiye arabasına kadar birçok araç ile gösterilmektedir. 40`dan fazla otomobilimiz ve ticari araç 10 motosiklet, kaliteli bir antika bisiklet koleksiyonu ve iki adet önemli buharlı silindir vardır.

Raylı Ulaşım:
Trenlerin özellikle buharlı olanlarının büyüleyici bir yönü vardır. Kuşkusuz her çocuk, çocukluğunun bir döneminde bir tren sürmek veya en azından oyuncak bir tren setine sahip olmak istemiştir. Müzede içimizdeki çocuğu mutlu edebilecek, ufak dar hat tren modelinden, 76 tonluk Prusya yapımı G10 buharlı lokomotifine, başka bir dar hat lokomotifinden elektrikli tramvaya ve Tünel makinası ve vagonlarına kadar bir çok eser yer almaktadır.

Denizcilik:
Rahmi M. Koç`un özel ilgi alanı olduğundan müzemizde denizcilikle ilgili eserlere geniş yer verilmiştir. Denizcilik koloeksiyonu içerisinde Liman 2 buharlı römorkörü, Tekel 15 Takası, Boğaziçi gezinti kayıkları serisi, kayıklardan okyanus teknelerine kadar birçok deniz aracının yanı sıra çıpa, telegraf, dürbün, makaralar gibi yüzlerce gemi donatım malzemesinden, sekstant, oktant, kum saatleri ve göstergeler gibi dekoratif denizcilik aletleri yer almaktadır.

Havacılık:
Kim kuşlar gibi uçmayı hiç hayal etmemiştir? Bu kavram Daedalus ve İcarus`un efsanesi kadar eskidir ve Hezarfen Ahmet Çelebi`nin 17. yüzyıl ortalarında Galata Kulesi`nden Üsküdar`a uçmasıyla gerçekleşmiştir. 20. yüzyıl Türk havacılığı 2 kişilik eğitim uçağından, klasik bir DC-3 ve Mach2+ Lockheed Starfighter`a uzanan eserler yelpazesi ile tanıtılmaktadır. Ayrıca kurtarılmış bir B-24 uçağı gövdesi ve uçak motorlarını da içeren daha ufak objelerden oluşan bir koleksiyon vardır.

Mühendislik:
Genç James Watt kaynayan çaydanlığın kapağını kapalı tutmaya çalışırken başlattığı devrimin boyutlarının farkında değildi. Buhardan önce dünya insan, hayvan, rüzgar veya suyun gücünden yararlanıyordu. İlk buhar makinaları sabit ve çok büyük idi. Kayışlar yardımıyla pompa istasyonlarının ve fabrikaların güç kaynağı olarak çalışıyorlardı. Sonra hareketli hale geldiler ve zamanla gaz, benzin veya dizelle çalışan daha ekonomik güç istasyonları bunların yerine geçti. Müzede çalışan modellerden 20` yüksekliğinde üç pistonlu dev gemi buhar makinasına kadar geniş çapta mühendislik örnekleri vardır.

İletişim:
Modern yaşamda iletişim kadar dramatik bir gelişim gösteren ve hayatımızı bu denli değiştiren çok az etken vardır. Bundan yaklaşık 120 yıl önce biriyle haberleşmenin tek yolu mektuptu ve onun da cevabını almak haftalar alıyordu. Şimdi ise her yerden cep telefonu ile istediğimiz kişiyle direkt olarak konuşabiliyoruz. Bu devrim, kodlu olarak sinyaller gönderebilen telgrafla başladı ve sözlü iletişim 1873`de telefonun icadına kadar mümkün olamadı. İkinci büyük aşama Marconi tarafından 1896`da icat edilen kablosuz telefondu. Bu arada görüntüleme teknolojisi iki paralel yolda ilerledi - normal kamera ve filmler için kimyasal ve televizyon ve internet için dijital.

Bilimsel Aletler:
Bilimsel ve pratik sebepler için üretilen aletler arasındaki sınır belirgin değildir. Dolayısıyla koleksiyonumuzda da hava pompası, sekstant ve sürgülü hesap cetveli gibi birçok farlı alet vardır. Eski aletlerin müzecilik açısından avantajlı yönlerinden biri, günümüz "kara kutu"larına kıyasla nasıl çalıştıklarını görmenin mümkün olmasıdır. Aşağıdaki Wimshurst makinasında olduğu gibi temelde yatan prensibi anlamak güç olsa da parçalar arasındaki mekanik interaksiyonu çözmek herkese basit gelir.

Modeller ve Oyuncaklar:
Kurucumuz Sn. Rahmi M Koç`un yaşam boyu modeller ve minyatürlere olan merakı sayesinde bu konuda bir çoğu Lengerhane binasında ve ufak bir bölümü Hasköy Tersanesi`nde sergilenmekte olan zengin bir koleksiyon vardır. Müzede başarılı otomobil, kamyon, gemi, yat, lokomotif ve at arabaları modellerinin yanı sıra sabit çalışan motor modelleri de mevcuttur. Ayrıca bir bölümü Oyuncakçı Dükkanı`nda sergilenmekte olan çağlar boyu oyuncaklardan oluşan zengin ve önemli bir koleksiyona sahiptir.

Dene-Öğren:

Eğitim, sorumluluğunu bilen bir müzenin en önemli görevlerinden biridir ve gururla söyleyebiliriz ki ziyaretçilerimizin %60`ı öğrencidir. Aslında koleksiyonumuzun tümü eğiticidir ancak bazı sergi ve etkinlikler çocukların eğlenirken öğrenmelerini sağlamak üzere tasarlanmışlardır.

Geleneksel Dükkanlar:
Müzenin en ilginç yerlerinden biri olan dükkanlar, çekici bir cadde üzerinde yer almaktadır. Yeni yapılan bu cadde özellikle küçük objeleri barındırmasına rağmen en etkileyici koleksiyona sahip dükkanları barındırır, bunların arasında, bilimsel aletler dükkanı , ayakkabıcı, demirci, gemi donanımı, eczane ve tabii ki oyuncakçı bulunmaktadır!

Müze Mağazası:
Müze ve çevresi ile ilgili birçok hediyelik eşya satışa sunulmuştur. Kalemler, kartpostallar, anahtarlıklar gibi cep harçlığı ile alınabilecek ürünlerin yanısıra, deri cüzdanlar, İznik Çinisi tabaklar, değişik konulu kitaplar ve müzemizdeki objeleri andıran modelleri de satın almanız mümkündür. Logomuz olan bisikletten, bizim tarafımızdan hazırlatılmış sanat eserlerine kadar bir çoğu Rahmi M. Koç Müzesine özeldir.

Müzeye Ulaşım:
Otobüsler: 47 Eminönü - Alibeyköy Hattı, 54 HM Hasköy - Mecidiyeköy Hattı, 54 HT Hasköy - Taksim Hattı
Minibüs: Şişhane - Alibeyköy Hattı

Telefon:(0)212 369 66 00 -01-02
Fax: (0)212 369 66 06
E-mail: rmkmuseum@koc.com.tr
Web: www.rmk-museum.org.tr
Adres: Rahmi M Koç Museum, Hasköy Caddesi No:27 Hasköy İstanbul
 



Ynt: Türkiye'de Bulunan Müzeler

Resim ve Heykel Müzesi

Dolmabahçe Sarayı’nın Veliaht Dairesi’nde 10 Eylül 1937‘de İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ne (bugün Mimar Sinan Üniversitesi) bağlı olarak açılan müze, Atatürk’ün emriyle kurulmuştur.

Başlangıçta Dolmabahçe Sarayı’ndan, bakanlıklardan, çeşitli resim kuruluşlarından alınan resimlerle, Halil Edhem Eldem’in Elvah-ı Naşiye Kolleksiyonu adlı yapıtında ve 1936’da akademide düzenlenen 50 yıllık Türk Resim ve Heykel Sergisi’nde yer alan yapıtlarla oluşturulan müze, bugün Türk Resim Sanatı’yla ilgili en kapsamlı koleksiyonu barındırır.

Müzede heykel, seramik ve özgün baskılar da yer almasına karşılık, ağırlık resimlerdir. Yapıtlardan bir bölümü Ankara ve İzmir Devlet Resim ve Heykel Müzeleri`yle Anadolu’nun çeşitli kentlerinde açılan devlet galerilerinde de sergilenmiştir. Süreli sergilerin açıldığı müzede ayrıca; bir resim onarım atölyesi vardır. Müzede yıl boyunca kısa süreli resim kursları da açılmaktadır.

Dönemlere göre sınıflandırılarak 20 ayrı salonda sergilenmekte olan müzede ayrıca Bonnard, Pablo Picasso, Albert, Marquet, Andre Derain, Raoul Dufy, Maurice Utrillo, Henri Matisse ve A. Dunoyer de Sagonsac gibi bazı yabancı sanatçıların resim ve özgün baskıları da bulunmaktadır.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi, Salı dışında her gün 12.00-16.00 saatlerinde ziyarete açıktır.
Ücret:Müzeye giriş ücreti alınmamaktadır.

Telefon: (0212) 261 42 98 – (0212) 261 42 99
Adres: Dolmabahçe


Sadberk Hanım Müzesi

Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi, iki ayrı yapı içinde yer almaktadır. Bunlardan birincisi, 19. yüzyıl sonlarında inşa edildiği kabul edilen, üç tam bir çatı katından oluşan ve üslup olarak Avrupa halk geleneksel mimarisinden örnek alınarak yapılmış bir yapıdır. Kagir zemin üzerine ahşap/bağdadi tarzda inşa edilmiş olup, "Azaryan Yalısı" olarak bilinmektedir.

Yalı, 1950 yılında Koç ailesince satın alınmış ve müzeye dönüştürülmesine karar verilen 1978 yılına kadar da, yazlık olarak kullanılmıştır. 1978-1980 yılları arasında, Sedat Hakkı Eldem`in hazırladığı bir restorasyon projesinin uygulanmasıyla bina müzeye dönüştürülmüş ve Sadberk Koç Koleksiyonu sergilenmek üzere, 14 Ekim 1980`de ziyarete açılmıştır.

Bahçesiyle birlikte 4280 m2 olan Azaryan Yalısı 400 m2 lik bir alana oturmaktadır. Giriş katında, hediyelik eşya dükkanı ve ufak bir çay salonu bulunmaktadır. Bugün kullanılmayan ana girişin tavanı, eski Roma mimarisinden esinlenilmiş kartonpiyer kasetlerle süslüdür. Katlara ahşap merdivenle çıkılır ve duvarlar mermer taklidi kalem işi boyalıdır. Giriş katının üzerindeki birinci ve ikinci katların orta ana salonları ve bunlara açılan odalar sergileme mekanları olarak kullanılmaktadır. Çatı katında ise, eser depoları, çalışma odaları ve kitaplık bulunmaktadır.
Binanın dış yüzünde, pencere aralarında, (X) şeklinde ahşap süslemeler binayı diğer yalılardan ayırır. Ayrıca bina yüzeyindeki kabaralar nedeniyle halk arasında "Vidalı Yalı" olarak da anılır.

Vehbi Koç Vakfı`nın, 1983 yılında satın alarak Sadberk Hanım Müzesi koleksiyonlarına kattığı Kocabaş eserlerinin sergilenebilmesi için, mevcut binanın hemen yanında bulunan ve 20. yüzyıl başlarında inşa edildiği sanılan, yarı yıkık durumdaki başka bir yalı, ön cephesi aslına uygun olarak, yeniden inşa edilmiştir. Restorasyon projesi İbrahim Yalçın tarafından hazırlanan müzenin inşaatı iki yıl sürmüştür. 24 Ekim 1988 yılında "Sevgi Gönül Binası" adıyla açılan bu müzede İslam öncesi arkeolojik eserler sergilenmektedir. Bu müze çağdaş bir müze uygulaması nedeniyle 1988`de "Europa Nostra" ödülüne layık görülmüştür.

Betonarme olarak inşa edilen yapının ön cephesi ahşap kaplıdır. Yan taraf ise, ahşap taklidi mermer sıvalıdır. Bu önlem yangın tehlikesine karşı alınmıştır. Önden üç, arkadan zemin dahil dört kat olan binanın giriş katında, çok amaçlı bir salon ve konservasyon laboratuvarı bulunmaktadır.

Ana ve ara katlarda, kronolojik bir sıra içinde, arkeolojik eserler sergilenmektedir. Sergileme alanı toplam 625 m2 dir. Girişteki salon Afyon beyazı, merdivenler ve sergi salonlarının zemini siyah Adapazarı mermeri ile kaplıdır. Sergi salonları gün ışığına kapatılmış ve vitrinler, çağdaş bir aydınlatma ile modern bir müze hüviyeti kazanmıştır.

Sevgi Gönül Binası Arkeoloji Bölümü: Anadolu Uygarlıkları, İon ve Helen Uygarlığı, Roma Uygarlığı, Bizans Sanatı, Kandiller, Süs Eşyaları, Heykeltraşlık Eserleri ve Mezar Stelleri, Cam Eserler, Boncuklar, Sikkeler
Azaryan Yalısı Sanat Tarihi Bölümü: Sikkeler, İslam Sanati, Osmanlı Dönemi, Kadın Kıyafetleri, Gelenek ve Görenekler

Ziyaret Gün ve Saatleri: Müze Çarşambalar dışında, diğer günler aşağıdaki saatlerde ziyarete açıktır. Ekim-Mart: 10.00 - 17.00, Nisan-Eylül: 10.00 - 17.00

Telefon:0212 242 38 13-14
Fax: 0212 242 03 65
E-mail: shm@mail.koc.net
Web: www.sadberkhanimmuzesi.org.tr
Adres: Piyasa Caddesi No: 27-29 Büyükdere / Sarıyer


Tanzimat Müzesi

1952 yılında Ihlamur Kasrı`nda açılmış olan müze, 1969 yılında Yıldız Parkı içinde bulunan Çadır Köşkü`ne, 1983 yılında ise Tanzimat Fermanı`nın okunduğu Gülhane Parkı içindeki binasına taşınmıştır. Müzede 1839 - 1876 yılları arasındaki Batılılaşma hareketlerine ait belge ve eşyalar sergilenmektedir.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazar dışında her gün 9.00 - 16.00 saatleri arasında açıktır.

Telefon:(212) 512 63 84
E-mail: tanzimatmuze@ibb-kutuphane.gov.tr
Adres: Gülhane Parkı, Sirkeci Eminönü İstanbul


Türbeler Müzesi

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi ve Salı dışında her gün 09.30-16.00 saatlerinde ziyarete açıktır.

Telefon:(0212) 518 29 19
Fax: (0212) 517 05 44
Adres: Sultanahmet Meydanı No: 2 Sultanahmet Eminönü


Türk ve İslam Eserleri Müzesi (İbrahim Paşa Sarayı)

Türk ve İslâm Eserleri Müzesi, Türk ve İslâm sanatı eserlerini topluca kapsayan ilk Türk müzesidir. 19. yüzyılın sonunda başlayan kuruluş çalışmaları, 1913 yılında tamamlanmış ve müze, Mimar Sinan`ın en önemli yapılarından biri olan Süleymaniye Camii külliyesi içinde yer alan imaret binasında 1914`de "Evkaf-ı İslâmiye Müzesi" (İslâm Vakıfları Müzesi) adı ile ziyarete açılmıştır. Cumhuriyet`in ilanından sonra ise "Türk ve İslâm Eserleri Müzesi" adını almıştır.

Müze, Süleymaniye imaret binasından 1983 yılında, bugün içinde bulunduğu İbrahim Paşa Sarayı`na taşınmıştır. 16. yüzyıl Osmanlı sivil mimarî örneklerinin en önemlilerinden olan İbrahim Paşa Sarayı, Roma Dönemine uzanan tarihî hipodromun kademeleri üzerinde yükselir. Kesin yapılış tarihi ve nedeni bilinmeyen bu bina, 1520`de Kanuni Sultan Süleyman tarafından kendisine 13 yıl sadrazamlık yapacak olan İbrahim Paşa`ya hediye edilmiştir.

Tarihlerin Topkapı Sarayı`ndan daha büyük ve görkemli olduğunu yazdığı İbrahim Paşa Sarayı, pek çok düğün, şenlik ve kutlamanın yanı sıra, karışık dönemler ve isyanlara da sahne olmuş, İbrahim Paşa`nın 1536`da öldürülmesinden sonra da aynı adla anılmış, başka sadrazamlarca da kullanılmış, kışla, elçilik sarayı, defterhane, mehterhane, dikimevi ve cezaevi gibi işlevler yüklenmiştir.

Dört büyük iç avlu çevresinde yer alan saray, çoğu ahşap olan Osmanlı sivil yapılarının aksine, taştan yapılmış olması nedeniyle, yüzyılımıza tümüyle ulaşabilmiştir ve 1966-1983 yılları arasında onarılarak, Türk ve İslâm Eserleri Müzesi`nin yeni binası olarak bir anlamda yeniden doğmuştur. Bugün müze olarak kullanılan bölüm, sarayın tüm Osmanlı minyatürlerinde ve Batılı sanatçıların gravür ve tablolarında karşımıza çıkan büyük merasim salonu ve onu çevreleyen bölüm ile 2. avlusudur.

Türk ve İslâm Eserleri Müzesi, 1984 yılında Avrupa Konseyi Yılın Müzesi Yarışması Jüri Özel Ödülü`nü, 1985 yılında da Avrupa Konseyi-Unesco tarafından çocuklara kültür mirasını sevdirme konusundaki çalışmalarından ötürü verilen ödülü almıştır.

Konusunda dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alan Türk ve İslâm Eserleri Müzesi, kırk bin eseri aşan koleksiyonu ile, İslâm sanatının hemen her döneminden ve her türünden seçkin eserlere sahiptir.

Halı Bölümü
Halı sanatının dünyadaki en zengin koleksiyonunu oluşturan halı bölümü ayrı bir önem taşımış ve müzenin uzun yıllar bir "Halı Müzesi" olarak ünlenmesine neden olmuştur. Müze, yalnızca Türkiye`nin değil, dünyanın en zengin halı koleksiyonuna sahiptir. Ender Selçuklu halılarının yanı sıra, 15. yüzyıla ait seccade ve hayvan figürlü halılar, 15.-17. yüzyıllar arasında Anadolu`da üretilen ve Batı`da "Holbein Halısı" olarak anılan geometrik desenli ya da kûfî yazıdan esinlenen halılar bu bölümün en değerli parçalarını oluşturur.
İran ve Kafkas halıları, ünlü Uşak ve saray halı örnekleriyle zenginleşen Türk ve İslâm Eserleri Müzesi halı koleksiyonu bugün dünyada halı sanatı üzerine ciddi bir inceleme yapmak isteyenlerin başvurmaları gereken bir kaynaktır.

El Yazmaları ve Hat Sanatı Bölümü
7. yüzyıldan 20. yüzyıla uzanan Türk ve İslâm Eserleri Müzesi yazma koleksiyonunun büyük bir bölümünü oluşturan Kur`an-ı Kerim`ler Müslümanlık`ın yayıldığı geniş coğrafi bölgelerden gelmektedir.
Emevî, Abbasî, Mısır ve Suriye Tulunoğulları, Fatımî, Eyyubî, Memlûk, Moğol, Türkmen, Selçuk, Timurî, Safavî, Kaçar ve Anadolu Beylikleri ile Osmanlı hat sanatının yaratılarının bir arada izlenebildiği ender koleksiyonlardandır.
Elyazmaları arasında, Kur`an`ların dışında, çeşitli konularda yazılmış (bazıları resimli) kitaplar, gerek konuları, gerek yazı stilleri, gerek ciltleri bakımından ilgi çekicidir.
Osmanlı sultanlarının tuğralarını taşıyan fermanlar, beratlar, herbiri bir sanat eseri niteliğindeki tuğralar, Türk ve İran minyatürlü yazmaları, divanlar Türk ve İslâm Eserleri Müzesi`ni, bu alanda da, dünyanın önemli müzelerinden biri durumuna getirmektedir.

Ahşap Eserler Bölümü
Bu koleksiyonun en önemli parçalarını 9.-10. yüzyıl Anadolu ahşap sanatının örnekleri oluşturmaktadır.
Anadolu Selçukluları ve Beylikler Döneminden kalan ender parçaların yanı sıra, Osmanlı Döneminin sedef, fildişi, bağa işlemeli ahşap eserleri, kakma sanatının eşsiz örnekleri, Kur`an cüzü muhafazaları, rahleler, çekmeceler bu zengin koleksiyonun ilgi çekici parçalarıdır.

Taş Sanatı Bölümü
Emevî, Abbasî, Memlûk, Selçuklu, Osmanlı dönemlerine ait, kimi motifli kimi figürlü, ama hemen hepsi yazılı taş eserler Türk ve İslâm Eserleri Müzesi`nde bir araya getirilmiştir. Selçuklu Dönemi taş sanatının ender ve seçkin örnekleri, av sahneleriyle, sphenks, griphon, ejder gibi masal yaratıklarının yer aldığı figürlü mezar taşları, kûfî yazılı erken dönem taş eserler, Osmanlı hat sanatının bir uzantısı olan değişik üsluplarda yazılmış kitabeler gerek nitelik, gerek nicelik açısından önemlidir.

Keramik ve Cam Bölümü

1908-14 yılları arasında yapılan kazılarda bulunmuş keramik eserlerin ağır bastığı bu koleksiyonda Samarra, Rakka, Tel Halep, Keşan kaynaklı olanlar başta gelmektedir.
Böylece Erken-İslâm Dönemi keramik sanatının aşamalarını Türk ve İslâm Eserleri Müzesi koleksiyonunda izlemek mümkündür. Anadolu Selçuklu ve Beylikler Dönemine ait, mozaik, mihrap ve duvar çinisi örnekleri ile Konya Kılıçaslan Sarayı alçı süslemeleri koleksiyonun bir başka önemli bölümünü oluşturmaktadır. Osmanlı çini ve keramik sanatı örnekleri, yakın dönem Kütahya ve Çanakkale seramikleri ile noktalanmaktadır.
Cam koleksiyonu ise, 9. yüzyıl İslâm cam sanatı örnekleriyle başlayıp, 15. yüzyıl Memlûk kandillerini, Osmanlı Dönemi cam sanatı örneklerini kapsamaktadır.

Maden Sanatı Bölümü
Büyük Selçuklu İmparatorluğu dönemine ait, tarihli ender örnekler Anadolu Selçuklu döneminden havan, buhurdan, ibrik, ayna, dirhemlerle başlayan Türk ve İslâm Eserleri Müzesi Maden Sanatı Koleksiyonu, Cizre Ulu Camii kapı tokmakları ve İslâm maden sanatı alanında önemli bir yeri olan burç ve gezegen sembolleriyle bezeli figürlü 14. yüzyıl şamdanlarıyla önemli bir koleksiyon oluşturmaktadır.
16. yüzyıldan başlayıp, 19. yüzyıla ulaşan Osmanlı maden sanatı örnekleri arasında ise gümüş, pirinç, tombak, murassa (değerli taşlarla süslü) sorguç, kandil, gülabdan, buhurdan, leğen ve ibrikler yer almaktadır.

Etnografya Bölümü
Uzun yıllar boyunca toplanan etnografik parçalar, Türk ve İslâm Eserleri Müzesi`nin

İbrahim Paşa Sarayı`na nakliyle sergilenme olanağını bulmuştur.
Müzenin en genç bölümü olan bu koleksiyonda, Anadolu`nun çeşitli bölgelerinden toplanmış halı-kilim tezgâhları, dokumalar, yün boyama teknikleri, halk dokuma ve işleme sanatı örnekleri, yöresel zenginlikleri içinde kostümler, ev eşyaları, el sanatları, el sanatı aygıtları, göçer çadırları kendilerine özgü mekânlar içinde sergilenmektedir.

Web:www.tiem.org Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi hariç 09.00 - 16.30 saatleri arasında.

Telefon:0212 518 18 05
Fax: 0212 518 18 07
Web: www.tiem.org
Adres: İbrahim Paşa Sarayı, At Meydanı, Sultanahmet Eminönü İstanbul
 

Ynt: Türkiye'de Bulunan Müzeler

Uluslararası UFO Müzesi

Şu anda Dünyada; Amerika, Japonya ve İngiltere`de olmak üzere sadece üç yerde bulunan “Uluslararası U F O Müzesi” nin dördüncüsü, Avrupa ve Asya kıtalarını birleştiren, önemli ve tarihi bir kent olan İstanbul’da açıldı.

Orta ve Doğu-Avrupa, Balkanlar ve Ortadoğu`nun da ilk Uluslararası U F O Müzesi olma özelliğini taşıyan ve Sirius UFO Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi tarafından, Funika Holding ve Yön. Kurulu Başkanı Sn. Nuri Sözkesen`in sponsorluğuyla kurulan “Uluslararası U F O Müzesi”, tüm Dünyada bu konuyla ilgili araştırma yapan yüzlerce kurum ve kuruluşun data ve arşiviyle de desteklenen bir Projedir.

Bu tarihi projenin amacı sadece Türk insanını bu konuda bilgilendirmek değil, aynı zamanda her yıl ülkemizi ziyaret eden milyonlarca turistin de bu önemli konuda bilgilenmesini sağlamak ve ülkemizin tanıtımını yapmaktır. Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanan bilgiler ve görsel datalar, UFO Gerçeği ve Dünyadışı Zeki Yaşam`ın kanıtlarını 7`den 70`e tüm dünya insanına sunarak hizmet vermektir.

"Uluslararası U F O Müzesi” Projesi İçinde Yer Alanlar:
Müze ve Sergi Bölümü
Kütüphane
Video-VCD-DVD İzleme ve Toplantı Odası

Müze ve Sergi Bölümü: Burada tüm “UFO ve Dünya Dışı Zeki Yaşam Gerçeği” ile ilgili olaylar ve bilgiler; Dünya UFO tarihçesi, arkeolojik kalıntılar ve yazıtlarla ilgili bilgi ve canlandırmalar, NASA`nın gizlediği olaylar ve fotoğraflar, Mars Dosyası ve gizlenenler, 51. Bölge ve gizli üsler, önemli üniversite ve kurumların araştırma raporları, analiz sonuçları, Crop Circles (Ekin arazilerindeki şekiller), Animal Mutilation (hayvan kaçırma ve mutasyon olayları), Abduction (insan kaçırılma ve deney) olayları, Roswell, Aztec,Varginha gibi uçandaire düşme olayları, gizli resmi belgeler, üst düzey askeri ve sivil yetkililerin, eski devlet başkanlarının, senatörlerin itirafları ve belgeleri, varlık tipleri, uçandaire tipleri, Türkiye ve Dünya ülkeleri UFO raporları ve önemli UFO olayları, yerli yabancı gazete-dergi arşivleri ve daha birçok konu ayrı ayrı bölümlerde fotoğraf, resim ve belgelerle, Türkçe ve İngilizce metinlerle açıklamalı olarak sergilenmekte ve ziyaretçilerin bilgisine sunulmaktadır.

Ayrıca, yine Müze içinde yedi ayrı bölümde; UFO Gerçeği`ni gözler önüne seren arkeolojik kalıntıların modelleri, Roswell`de düşen uçandaire olayının temsili ve uzaylılara yapılan otopsi, kaçırılan bir dünyalıya uzaylılar tarafından yapılan bir deneyin temsili, gözlem raporlarına dayalı çeşitli uzaylı varlık tipleri ve yine gözlem raporlarına ve fotograflara dayalı çeşitli uçan daire modelleri maket ve heykellerle açıklamalı olarak özel bölmelerde sergilenmektedir.

Kütüphane: UFO’lar, Dünyadışı Zeki Yaşam ve Evren ile ilgili bilgi edinmek ve araştırma yapmak isteyenler, okuma masalarının da yer aldığı, bu konularla ilgili yerli ve yabancı 1.000’nin üzerinde kitaptan oluşan Kütüphanemizden yararlanma imkanına sahiplerdir.

Video-VCD-DVD İzleme ve Toplantı Odası: Konumuzla ilgili 550 saatin üzerindeki Türkçe ve İngilizce Video ve görüntü arşivimizde yer alan belgeseller ile “UFO Gerçeği” programlarımızın ve Uluslararası Kongrelerimizin kasetleri, video izleme odasında ziyaretçilerin hizmetine sunulmuştur. Ayrıca belirli periyodlarla, konumuzla ilgili olarak Haktan Akdoğan ve yerli-yabancı misafir konuşmacılar tarafından verilecek çeşitli konferans ve seminerler düzenlenecektir.

Telefon:0212 252 86 46 / 0212 252 86 82
Fax: 0212 252 87 07
E-mail: info@siriusufo.org
Web: www.siriusufo.org
Adres: İstiklal Caddesi Büyükparmakkapı Sokak No:14 Kat:1-2 Beyoğlu



Yapı Kredi Bankası Vedat Nedim Tör Müzesi

1977 yılına kadar Yapı Kredi Bankası`nın tüm kültür ve sanat etkinliklerini yönlendiren Vedat Nedim Tör`ün adını taşıyan müze 1992`de kuruldu. Müze 1950`li yıllardan itibaren Yapı Kredi Bankası bünyesinde oluşturulan sikke, madalya, işleme, kumaş, yazma, tombak, tespih, Karagöz oyunu gibi koleksiyonlara sahiptir. Müzenin 55.000 parçadan oluşan sikke koleksiyonu, kendi alanında dünyanın üçüncü büyük koleksiyonudur. Kendi koleksiyonlarının yanı sıra özel koleksiyonerlerin yapıtlarının da tematik bir bütünlük içinde dönüşümlü olarak sergilendiği Müze`de her yıl dört büyük sergi açılmakta, bu sergilere bilimsel kataloglar eşlik etmektedir. Ücretsiz gezilebilen Müze, ayrıca araştırmacı ve koleksiyonerlere danışmanlık ve ekspertiz hizmeti de vermektedir.

Sikke Koleksiyonu: Müze`nin eski eser koleksiyonunun en önemli bölümü, M.Ö. 6. yüzyıldan günümüze kadar çeşitli uygarlıkların kullandığı paralardan oluşan 55.000 parçalık sikke koleksiyonudur. Koleksiyon, ülkenin en büyük ve titiz koleksiyonerlerinden alınan parçalarla zenginleştirilmiştir. Ağırlıklı olarak Emevi, Abbasi, Memluk, İlhanlı, Selçuklu, Osmanlı gibi İslam ülkeleri paralarından oluşan koleksiyonda Halife Abdülmelik tarafından 696 yılında bastırılan Emevi sikkesi, dünyada bilinen iki örnekten biri olarak yer almaktadır. Müze koleksiyonunda bulunan Grek, Roma, Bizans sikkeleri de hacim ve nitelik bakımından azımsanmayacak önemdedir.

Etnografik Eser Koleksiyonları: Vedat Nedim Tör Müzesi koleksiyonlarında işlemeler, Türk kumaşları, tombaklar, gümüş eserler, tespihler gibi gündelik yaşamda kullanılan eşyalardan oluşan etnografik eserler de önemli yer tutmaktadır. Bunlardan Türk işleme sanatının tüm inceliklerinin yansıdığı işleme koleksiyonu 500 parçadan; 18. ve 19. yüzyıllarda Türkiye`deki küçük atölye ve fabrikalarda dokunan kumaş eserlerden oluşan koleksiyon ise 190 parçadan oluşmaktadır. Yörük kilimleri ve heybeleri, çoraplar ve kolonlar, iğne oyası ve tığ işi keseler işleme ve kumaş koleksiyonlarının tamamlayıcı parçalarıdır. Ayrıca koleksiyonda eşine az rastlanır özellikteki tombaklardan da 50 parça bulunmaktadır. Organik ve inorganik maddelerden yapılmış çok sayıda örneği içeren tespih koleksiyonunda, amber ağacından pelesenke, fildişinden mercana, altın ve zümrütten kehribar ve inciye kadar 300`e yakın tespih vardır. Müze`nin diğer bir koleksiyonu, yüzyıl başının gölge oyunu dalında en renkli temsilcilerinden biri sayılan Ragıp Tuğtekin`in (1892-1973) tamamlanmış Karagöz figürleridir. Karagöz tekniğini ve oyunlarını anlatan son derece değerli iki yazma bu koleksiyonu bütünlemektedir.

Özel Atatürk Bölümü: Müze koleksiyonları arasında, Mustafa Kemal Atatürk`e ait bazı evrak ve özel eşyanın ayrıcalıklı bir yeri vardır. Atatürk`ün annesine, kardeşine, Falih Rıfkı Atay`a yazdığı elyazısı mektuplar, saati ve Ürdün Kralı`nın armağanı müzikli sigara kutusu manevi değerleriyle paha biçilmez nitelikte eserlerdir. Ayrıca 40.000 fotoğraftan oluşan, Atatürk`ü ve dönemini ele alan bir fotoğraf koleksiyonu da bu bölümde yer almaktadır.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Hafta içi 10.00-19.00, Cumartesi günleri 10.00-18.00, Pazar günleri 13.00-18.00 saatleri arasında açıktır.
Ücret:Müzeye giriş ücreti alınmamaktadır.

Telefon:0212 252 47 00
Fax: (0212) 252 26 81 - 252 38 28
Web: www.ykykultur.com.tr
Adres: Yapı Kredi Kültür Merkezi, İstiklal Caddesi No: 285 Kat:1 Beyoğlu İstanbul


Yerebatan Sarnıcı Müzesi

Öyküsü Su Seslerine Karışan 1500 Yıllık Bir Mekan
Sultanahmet’te bulunan Yerebatan Sarnıcı, 542 yılında Bizans İmparatoru Justinyen tarafından At Meydanı’nın diğer tarafında bulunan Büyük Saray’ın su ihtiyacını karşılamak üzere yaptırılmıştır.

Fetihten sonra yaklaşık yüzyıl süreyle sarnıcın varlığı fark edilmemiş; ancak bodrumlarında su biriktiren ve deliklerden sepet sarkıtarak balık tutan insanların varlığının anlaşılmasıyla keşfedilmiştir. Osmanlı döneminde onarılarak kullanılan sarnıcın giriş kısmındaki evler 1940’larda belediye tarafından istimlak edilerek, giriş için düzenli bir bina yapılmıştır.
1985-1988’de Büyükşehir Belediyesi geniş ölçüde bir temizlik ve onarımdan geçirilen sarnıçtaki su ve dipteki çamur birikintisi boşaltılmış, temizlenmiş, batıdaki ucuna kadar uzanan bir iskele yapılmış, ayrıca kuzeydoğu köşeye de bir platform inşa edilmiştir.

Yerebatan Sarayı olarak adlandırılan sarnıç içten 145 metre uzunluğunda 65 metre genişliğindedir. Yaklaşık 9800 metrekarelik bir alanı kapsamaktadır.Her bir dizide 28 tane olmak üzere 12 sıra sütun tuğla kemerleri ve bunların desteklediği tonozları taşır. Toplam sayıları 336 olan sütunlardan 8’i kuzey bölümde Örme kılıf içine alınmış, güneybatıda 37 sütun, etraflarını çeviren bir dolgu duvarın içinde kalmıştır.
Son restorasyonda içi kuru olmasına rağmen sarnıca tekrar su geldiğinden bugün hala 1-2 m arasında su bulunmaktadır. Halen İstanbul Kültür ve Sanat Ürünleri Ticaret A.Ş. tarafından işletilen Yerebatan Sarnıcı’nda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin çeşitli kültür etkinlikleri gerçekleştirilmektedir.

İstanbul`un görkemli tarihsel yapılarından biri`de Ayasofya`nın güneybatısında ve biraz ilerisinde bulunan Basilika Sarnıcıdır. Bizans imparatoru I. Justinianus (527-565) tarafından yaptırılan bu büyük yer altı sarnıcı, suyun içinden yükselen ve sayısız gibi görülen mermer sütunlara bakılarak halk arasında yerinde yerinde bir deyimle "Yerebatan Sarayı" olarak isimlendirilmiştir.

Sarnıcın yerinde daha önce Genç Roma çağında muhtemelen III-IV.yy`da yapılmış olan, ticari ve hukuki işlerde, bilim ve sanat faaliyetlerinde büyük bir Basilika kullanılıyordu. 476 yılında çıkan bir yangında tamamen harap olduktan sonra ılius tarafından yeniden yaptırılan ve tekrar bir yangın felaketine uğrayan ve 532 yılında şehri kasıp kavuran Nika isyanında, Basilika`nınmermer heykeli vardı. Eski kaynaklar bu yerde yüzü sütunlu revaklarla çevrili üstü açık bir avlu su Ayasofya`ya dönük belirtmiştir. Hz. Süleyman`ı elini çenesine Hz. Süleyman`nın bronz heykelinin bulunduğunu dayamış vaziyette,kendi eserinden çok daha güzel olan hayretle temaşe ettiğini gösteren bu heykel Ayasofya`yı daha sonra imparator kaldırılmıştır.

Bilindiği gibi ısrail hükümdarı I. Basilius (867-886) tarafından Hz. Süleyman`ı kendi adına Kudüs`te yaptırdığı mabet yeryüzünde Ayasofya`ya gelinceye kadar yapılmış olan mabetlerin en güzeli en muhteşemi olarak biliniyordu. Daha sonra imparator Basilius`un sözü geçen heykeli eridikten sonra kendi heykelini koydurduğu söylenmektedir. ımparator Justinianus yangına uğramış olan büyük basilika`nın yaklaşık 532 yılında, rivayetlere göre 7.000 kölenin çalıştığı bu sarnıcı inşa ettirmiştir. Ve sarnıç ismini yakınındaki ılius Basilika`ndan almıştır. Basilika Sarnıcı`nın suyu ımparator Valens tarafından (368) yılında yaptırılan 971 m. uzunluğundaki Valens (Bozdoğan) kemeri ile ımparator Justinianus`un yaptırdığı 115.45 m. uzunluğundaki Mağlova Kemeri yardımıyla şehre 19 km. Mesafede Belgrat ormanlarındaki Eğrikapı su taksim merkezinden gelmektedir.

Basilika Sarnıcının planı yüzyılımızın başında Alman Deniz Altıcıları çıkarmıştır. Buna göre uzunluğu 140 m. genişliği 70 m. diktörtgen biçimde bir alanı kapsayan dev bir yapıdır. 52 basamaklı taş bir merdivenle inilen bu sarnıcın içerisinde her biri 9 m. yüksekliğinde 336 sütun bulunmaktadır. Birbirine 4.80 aralıklarla dikilen bu sütunlar, her sırada 28 tane 12 sıra meydana getirirler. Suyun içerisinde yükselen bu sütunlar uçsuz bucaksız bir ormanı hatırlamakta ve ziyaretçiyi sarnıca girer girmez etkilemektedir. Sarnıcın tavan ağırlığı haç biçiminde tonozlar yuvarlak, kemerler vasıtasıyla sütunlara aktarılmıştır, çoğunluğu daha eski yapılardan toplandığı anlaşılan ve çeşitli mermer cinslerinden granitten yontulmuş sütunların büyük bir kısmı tek parçadan, bir kısmıda üst üste iki parçadan oluşmaktadır. Bu sütunların başlıklarında yer yer farklı özellikler taşır. Bunlardan 98 adedi Corinth üslubu yansıtırken bir bölümünde Dor üslübunu yansıtmaktadır.Sarnıcın tuğladan örülmüş 4.80 m. kalınlığındaki duvarları ve tuğla döşeli zemini Horasan harcından kalın bir tabakayla sıvanarak su geçmez hale getirilmiştir. Toplam 9.800 m2 bir alanı bulunan bu sarnıç yaklaşık 100.000 ton su depolama kapasitesine sahiptir. Sarnıçtaki sütunların, köşeli veya yivli biçimde olan birkaç tanesi hariç büyük çoğunluğu silindir biçimindedir. Bu sütunlar içerisinde üzeri oyma ve kabartma halinde Tavuz Gözü, Sarkık Dal, Gözyaşı şekillerinin tekrarıyla süslenmiş olanı özellikle dikkati çeker. Bu sütun Bizans devrinde "Farum Tauri" denilen bugünkü Beyazıt meydanında kalıntıları bulunan IV. yy. zamanına ait büyük Theodesiusun (379-395) zafer takındaki sütunları benzeridir.

Ziyaret Gün ve Saatleri:Haftanın yedi günü 09:00-17:30 saatleri arasında ziyarete açıktır.

Telefon:0212 522 12 59
Web: www.yerebatan.com
Adres: Yerebatan Caddesi No: 13 34410 Sultanahmet


Yıldız Şehir Müzesi

Osmanlı İmparatorluğunun dördüncü büyük sarayı olan Yıldız Sarayı`nın Güzel Sanatlar binasında 1988 yılından beri hizmet vermektedir.
Müzenin kuruluş tarihi 1939 yılına kadar inmektedir. Beyazıt’taki Belediye Kütüphanesi’nde açılan müze, 1945 yılından sonra Saraçhane`de bulunan Gazanfer ağa medresesinde Belediye Müzesi adı ile hizmet vermeyi sürdürmüştür.

1988’de Yıldız Sarayı’na taşınan ve Şehir Müzesi adıyla yeniden hizmete açılan müze, sergileme alanı olarak düzenlenen, iki katlı uzun salondan oluşmaktadır. İstanbul kenti için önemli bir müze niteliğini taşıyan Şehir müzesinin koleksiyonunda genellikle 18 ve 19 ncu yüzyıla tarihlendirilen etnografik ve tarihsel nitelikteki eserler bulunmaktadır.
Osmanlı dönemi İstanbul’unun sosyal hayatını yansıtan bu eserler, tablolar, yazı-resimler ve hat levhaları, kumaşlar, Yıldız ve eser-i İstanbul damgalı porselenler, çeşitli cam eserler, yazı (hat) malzemeleri, tarikat eşya ve alemleri, mutfak eşyaları, kahve takımları, buhurdanlar, sahanlar, takılar, mahfazalar, ölçek, terazi ve ağırlıklar, mühürler, cilt kalıpları, keramik ve çiniler, Tophane lüleciliği ürünleri vb. objelerden oluşmaktadır.

Müzede tabloları sergilenen ressamlar Civanyan, Şevket Dağ, Henri Malla, Prieur Bardin, Mesrur İzzet, şerif Ferid, Halil Paşa, Sami Boyar, Ziya Keseroğlu, H.Vecih Bereketoğlu, İbrahim Çallı, Hikmet Onat, Feyhaman Duran, Kemal Zeren, Zeki Kocamemi, Ferruh Başağa, Elif Naci, Hamit Görele, Hakkı Anlı, Şefik Bursalı, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Mustafa Nuri ve Haşmet Akal’dır.

Eserleri sergilenmekte olan hattatlar ise şunlardır : Mustafa İzzet, Sultan Abdülmecid, Mehmed Raşid, Sami Efendi, Mehmed İzzet, Hamit Aytaç, İsmail Hakkı Altunbezer, Şefik, Mahmud Celaleddin.
Sergilenen diğer önemli eserler arasında II.Mehmed, II.Osman, 1.Mahmud tuğralı fermanlar, Tophane lüleleri, tarikat eşyaları, İstanbul’un değişik esnaf gruplarına aşt aletler, alemler,şerbet tasları ve güğümleri, 18-19. yüzyıl porselenleri ve üzerlerindeki resimler ile dikkati çeken eser-i İstanbul damgalı porselenler de bulunmaktadır.

Ziyaret Gezi Gün ve Saatleri: Pazartesi ve Salı günleri dışında 09:00 - 16:00 saatleri arasında ziyarete açıktır.
Müze Ücreti: Giriş ücretsizdir

Telefon:0212 258 58 44
Fax: (0212) 249 09 45
Adres: Barbaros Bulvarı, 80690 Yıldız Beşiktaş İstanbul


Yıldız Sarayı Müzesi

Yıldız Sarayı, Beşiktaş Yıldız Tepesi`nde Türk Osmanlı Saray mimarisinin en son örneğini oluşturan yapı gruplarındandır. Sarayın bulunduğu "Hazine-i Hassa"ya kayıtlı bu arazi Kanuni Sultan Süleyman döneminden beri padişahlar tarafından av sahası olarak kullanılmaktaydı. Bu araziye ilk kasrı yaptıran Sultan I. Ahmet`tir. (1603-1617) Sultan IV. Murat da (1617-1640) avlanmaya geldiği zaman bu kasırda istirahat ediyordu.

XVIII. yüzyıl sonunda, Sultan III. Selim (1789-1087) validesi Mihrişah Sultan için buraya başka bir kasır yaptırmış ve bu kasra "Yıldız" ismi verilmiştir. Sultan Selim sarayın iç bahçesinde Rokoko stilinde bir de çeşme yaptırmıştır. Sultan III. Selim`den sonra tahta çıkan Sultan II. Mahmut`da (1808-1839) Yıldız bahçesinde düzenlenen ok atışlarını ve güreş oyunlarını seyretmek için buraya gelirdi. Bu padişah, 1834-1835 yıllarında burada bir köşk yaptırarak etrafını da bir bahçeyle düzenletmişti.

1826`da Yeniçeri Ocağı`nı ortadan kaldıran Sultan II. Mahmut "Asakir-i Mansure-i Muhammediye" adıyla yeni kurulan ordunun Yıldız bahçesinde yaptığı talimleri bizzat buradan denetlerdi. Oğlu Sultan Abdülmecit (1839-1861) bu köşkleri yıktırarak, 1842 yılında daha güzel bir uslupta olan "Kasr-ı Dilküşa" isimli köşkü annesi Bezm-i Alem Sultan için yaptırmıştır. Genellikle yaz aylarında Yıldız Köşkü`ne oturmaya gelen Sultan Abdülaziz (1861-1876) ise, Balyan ailesi mimarlarına Büyük Mabeyn Köşkü`nü inşa ettirmiştir. Daha sonra da, dış bahçe denilen kısma Malta ve Çadır köşklerini, asıl saray kısmına ise Çit Kasrı`nı ekletmiştir. Sultan Abdülaziz`in tahttan indirilmesinden sonra Sultan V. Murat (1876), 92 gün süren saltanat günlerinde Yıldız Sarayı`nda oturmuştur.

Sultan Murat`ın akli rahatsızlığı nedeniyle tahtan indirilmesinden sonra, kardeşi Sultan II. Abdülhamid`in (1876-1909) 33 yıllık saltanat devri başlar. Sultan II. Abdülhamid; amcası Sultan Abdülaziz`in ve ağabeyi Sultan V. Murat`ın birbirini takip eden ikametlerine sahne olan Dolmabahçe Sarayı`nın deniz kıyısında bulunması ve bu sarayın denizden kuşatılması ihtimalini göz önünde bulundurarak, 7 Nisan 1877`de Yıldız`a taşınmıştır.

Saray asıl yapılaşmasına bu padişah döneminde başlamış ve buraya Yıldız Sarayı Hümayunu ismi verilmiştir. Sultan Abdülhamid zamanında, civardaki arazi de alınmış, şimdi Yıldız Parkı denilen, dış bahçe genişletilmiş ve büyük ölçüde imar çalışmalarına da girişilmiştir. Bu durumuyla saray, bahçeleriyle beraber 80 dönümlük bir araziye yayılmıştır. Saray, sultanlar ve şehzadeler tarafından ikametgâh olarak kullanılan ve resmi görevlilere tahsis olunan köşklerden başka, tiyatro, müze, kitaplık, eczane, hayvanat bahçesi, mescit, hamam, tamirhane, marangozhane, demirhane, kilithane gibi çeşitli binaları da kapsıyordu. Sarayın hemen dışında Birinci Ordu`ya bağlı hassa tümeninin askerleri bulunmaktaydı. Sultan II. Abdülhamid`den sonra yerine geçen, Sultan Mehmet Reşat (1909-1918), Hususi Daire denilen köşkün "Dört Mevsim Salonunda" ameliyat edilmiştir. 3 Temmuz 1918`de ölümünden sonra, Sultan VI. Mehmet Vahidettin (1918-1922) padişah olmuştur. Daha çok Dolmabahçe Sarayı`nda ikamet eden, Sultan Vahidettin zaman zaman Yıldız Sarayı`nı da kullanmıştır.

Uzun süre Harp Akademileri binası olarak kullanılan saray, 1978 yılında, Kültür Bakanlığı`na devredilmiş ve daha sonra Yıldız Sarayı Müdürlüğü`ne tahsis edilmiştir. Saray`da ilk müzeleştirme çalışmaları 1994 yılında gerçekleştirilebilmiştir. 6 Ocak 1994 tarihinde Saray Tiyatrosu ve yeniden düzenlenen Sahne Sanatları Müzesi, 8 Nisan 1994`de ise Yıldız Sarayı Müzesi ziyarete açılmıştır.

Yıldız Sarayı Müzesi:
Sarayın ihtiyacı olan mobilyalar Sultan II. Abdülhamid`in emri ile yaptırılmış olan marangozhane binasında bulunmaktadır. Marangozluğa çok meraklı olan ve kendi yaptığı bir çok el oyması eserle tanınan Sultan II. Abdülhamid marangozhaneye özel bir önem vermiştir.

Müzede sergilenen eserler genellikle saraya aittir. Sergilemede Sultan II. Abdülhamid`in kişisel eşyaları, kendisine armağan edilen eser niteliğindeki objelerden başka müzenin eski marangozhanede olmasından dolayı ahşap eserlere ve Yıldız Porselen Fabrikası ürünlerine de yer verilmiştir.
Yıldız Sarayı Tiyatrosu ve Sahne Sanatları Müzesi:
Müzeleştirilen ikinci bina, günümüze ulaşabilen tek Saray Tiyatrosu`dur. Sultan II. Abdülhamid tarafından 1889 yılında yaptırılmıştır. Restorasyon çalışmaları tamamlanan bu yapı, bitişiğinde bulunan Gedikli Cariyeler binasıyla birlikte Tiyatro ve Sahne Sanatları Müzesi olarak düzenlenerek ziyarete açılmıştır. Tiyatro Müzesi`nin bir bölümünde de kullanıldığı devre ait orijinal kostümlerin sergilendiği bir seksiyon oluşturulmuştur. Sahne Sanatları Müzesi`nde ise, halen geleneksel ve batı etkisinde gelişen tiyatro tarihine ait ve arşiv değeri taşıyan belgeler ile ünlü sanatçılara ait bazı kişisel eşyalar sergilenmektedir. Böylece, çekirdeği oluşturan müzeler devredilecek ve satın alınacak yeni eserler ile daha da zenginleşecektir.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi dışında her gün 10.00-16.00 saatlerinde ziyarete açıktır.

Telefon:0212 258 30 80
Fax: 0212 258 30 85
Adres: Barbaros Bulvarı Yıldız Parkı Beşiktaş
 

Ynt: Türkiye'de Bulunan Müzeler (İstanbul'daki Bulunan Müzeler)

MÜZELER



500. YIL VAKFI TÜRK MUSEVİLERİ MÜZESİ
ADAM MICKIEWICZ MÜZESİ
ANADOLU HİSARI MÜZESİ
ASKERİ MÜZE
AŞİYAN MÜZESİ
ATATÜRK MÜZESİ (İnkılap Müzesi)
AYA İRİNİ KİLİSESİ MÜZESİ (St. İrene)
AYASOFYA MÜZESİ
AYASOFYA MÜZESİ I. MAHMUT KÜTÜPHANESİ
AYNALI KAVAK KASRI
BASIN MÜZESİ
BEŞİKTAŞ JİMNASTİK KULÜBÜ (BJK) MÜZESİ
BEYLERBEYİ SARAYI MÜZESİ
BÜYÜK SARAY MOZAİKLERİ MÜZESİ
CUMHURİYET EĞİTİM MÜZESİ
DENİZ MÜZESİ
DEPO MÜZE
DİVAN EDEBİYATI MÜZESİ (Galata Mevlevihanesi)
DOĞANÇAY MÜZESİ
DOLMABAHÇE SARAYI MÜZESİ
ECZACIBAŞI SANAL MÜZESİ - www.sanalmuze.org
ERCÜMENT KALMIK MÜZESİ
ESKİ ŞARK ESERLERİ MÜZESİ
FETHİYE MÜZESİ (Pammakaristos Manastırı)
FLORENCE NIGHTINGALE MÜZESİ
FLORYA ATATÜRK DENİZ KÖŞKÜ
GALATASARAY MÜZESİ
HALI MÜZESİ
HAT SANATLARI MÜZESİ
HAVACILIK MÜZESİ
HİLMİ NAKİPOĞLU FOTOĞRAF MAKİNELERİ MÜZESİ
HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR MÜZE EVİ
IHLAMUR KASIRLARI
İMRAHOR ANITI (İlyas Bey Camii)
St. Studios Manastırı
Hagios Ionnes Prodromos Bazilikası
İSTANBUL OYUNCAK MÜZESİ
İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZELERİ
İSTANBUL DEMİRYOLU MÜZESİ
İSTANBUL MODERN SANAT MÜZESİ
İSTANBUL TEKEL MÜZESİ
İŞ BANKASI MÜZESİ
KARİKATÜR VE MİZAH MÜZESİ (Gazanfer Ağa Külliyesi)
KARİYE MÜZESİ (Khora Kilisesi)
KİLİM MÜZESİ
KONT SZCHEN İTFAİYE MÜZESİ
KÜÇÜKSU KASRI
MASLAK KASIRLARI
MİNİATÜRK (Minyatür Türkiye Parkı)
ORHAN KEMAL MÜZESİ
OSMANLI BANKASI MÜZESİ
Özel TÜRVAK Sinema ve Televizyon Müzesi
PERA MÜZESİ
PROJE 4L ELGİZ ÇAĞDAŞ SANAT MÜZESİ
PTT İSTANBUL MÜZESİ
RAHMİ M. KOÇ MÜZESİ
RESİM VE HEYKEL MÜZESİ
RUMELİ HİSARI MÜZESİ
SADBERK HANIM MÜZESİ
SAİT FAİK (ABASIYANIK) MÜZESİ
SAKIP SABANCI MÜZESİ
TANZİMAT MÜZESİ
TEKFUR SARAYI
TOPKAPI SARAYI MÜZESİ
TÜRBELER MÜZESİ
TÜRK İNŞAAT VE SANAT ESERLERİ MÜZESİ
TÜRK VE İSLAM ESERLERİ MÜZESİ (İbrahim Paşa Sarayı)
TÜRKİYE YAZARLAR SENDİİKASI EDEBİYAT MÜZESİ VE YAZIN BELGELİĞİ
ULUSLARARASI İSTANBUL UFO MÜZESİ
URAL ATAMAN KLASİK OTOMOBİL MÜZESİ
YAPI KREDİ BANKASI VEDAT NEDİM TÖR MÜZESİ
YEDİKULE SURLARI
YEREBATAN SARNICI MÜZESİ
YILDIZ SARAYI - ŞALE
YILDIZ SARAYI MÜZELERİ
YILDIZ ŞEHİR MÜZESİ
 

Ynt: Türkiye'de Bulunan Müzeler



Deniz kuvvetleri komutanlığı
Kocaeli Müze gemiler müdürlüğü


TCG GAYRET`İN TARİHÇESİ

USS EVERSOLE (DD 789), İkinci Dünya Harbi MIDWAY Şavaşında ölen torpido tayyaresi pilotu Ütğm.John Thomas EVERSOLE'un adını taşıyan gemidir. USS EVERSOLE Seattle, Washington'daki Todd Pasific Shipyard'da inşa edilmiş ve 10 Mayıs 1946 tarihinde hizmete girmiştir.
USS EVERSOLE A.B.D. Bahriyesinde esas hizmetine Aralık 1946 tarihinde Batı Pasifik'te başlamıştır. Mayıs 1950-Şubat 1951 tarihleri arasında Kore şavaşlarına iştirak etmiştir. İlk overholünü müteakip 1952 yılına kadar tekrar Doğu Kore sahillerinde çeşitli savaş görevlerinde bulunmuştur. 07 Mayıs 1962-Şubat 1963 tarihleri arasında FRAM I (Fleet Rehabilitation And Modernization) tadilatı geçirmiştir. Müteakiben 1965-1966 yıllarında Vietnam ve Tayvan sahilleri arasında savaş görevleri almıştır. 1968, 1970, 1971 ve 1972 yıllarında Vietnam savaşına iştirak eden gemi bu görevi sırasında deniz topçu ateş desteği kapsamında 17.000 adet 5/38'lik mermi atmıştır.

11 Temmuz 1973 tarihinde Long Bead/California'da Türk Deniz Kuvvetlerine transferi yapılan USS EVERSOLE Türk Sancağı çekilerek TCG GAYRET adı verilmiştir.

[attachment=1]

A.B.D.'den 04 Ağustos 1973 tarihinde ayrılan TCG GAYRET; Panama, Portoriko, Ponta Delgada (Azor Adaları) ve Cartegena'ya uğrayarak 09 Eylül 1973 tarihinde TÜRKİYE'ye gelmiş ve 14 Kasım 1973 tarihinde Harp Filosu Komutanlığına katılmıştır. 1975 sonbahar döneminde Akdeniz Çağrı Kuvveti Komutanı olan II.Muhrip Filotillası Komodorunu hamilen ve 1979'da Türk Deniz Kuvvetlerini temsilen iki kez Akdeniz Çağrı Kuvveti Tatbikatına katılmıştır. Ayrıca 1974-1991 yılları arasında Display Determination ve Distant Hammer serisi NATO tatbikatları ile çeşitli Milli Tatbikatlara iştirak etmiştir. 1979 yılında Harp Filosu Komutanını hamilen Sovyetler Birliğinin Odessa limanını ve 1990 yılında Harp Filosu Komutanı emrinde II.Muhrip Filotillası Komodorunu hamilen TCG YAVUZ ile birlikte Sivastapol askeri limanına resmi ziyaretlerde bulunmuştur. Bu yönüyle Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'ne yapılan ziyaretler kapsamında dış politikamızda ilkleri oluşturmuştur.
1973 Yılında ABD'den satın alınarak Donanmamıza katılan TCG GAYRET, uzun yıllar başarılı hizmetler yaparak 1995 yılında hizmet dışına ayrılmasına karar verilmiştir.

1996 Yılı sonunda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, KOCAELİ Valiliği ve İzmit Büyükşehir Belediyesi ile Donanma Komutanlığı'nın ortak girişimleriyle oluşturulan “MÜZE GEMİ” projesi kapsamında TCG GAYRET bir kez daha göreve çağırılmış, Müze gemi niteliğine uygun olarak özenle hazırlanmış ve 20 AĞUSTOS 1997 Tarihinde Türkiye'nin ilk müze gemisi olarak hizmete açılmıştır. O kendi alanında bir ilk olarak halen her gün gerçek bir savaş gemisini merak edenlerle dolup taşmakta, Türk Donanmasına olan ilginin devamına katkı sağlamakta ve verilen bu onurlu görevi başarıyla yerine getirmeye devam etmektedir.

TCG HIZIRREİS`İN TARİHÇESİ

TCG HIZIRREİS; 2 nci dünya savaşı sonrası yüksek vuruş ve duruş gücüne sahip ilk denizaltı gemilerinden biri olarak 21 KASIM 1952 tarihinde USS GUDGEON adıyla hizmete girmiş, 31 yıl süre ile Amerikan Deniz Kuvvetleri’nde görev yaptıktan sonra, 30 EYLÜL 1983 tarihinde Türk sancağı çekilerek Türkiye’ye getirilmiştir.


“ HIZIR ( BARBAROS ) HAYRETTİN PAŞA” ‘nın adı verilen TCG HIZIRREİS; 21 yıl Türk Deniz Kuvvetleri’nde hizmette kalmıştır.

[attachment=2]



1997 Yılında tamamen milli imkanlar ile yapılan “ Vatos Atış Kontrol Sistemi ” ile modernize edilmiştir.



TCG HIZIRREİS’ in bir özelliği de; Amerikan Donanması’nda iken dünyanın çevresini tek başına dolaşan ilk denizaltı gemisi olmasıdır.



TCG HIZIRREİS’ in Türk Deniz Kuvvetleri’ndeki aktif görevi 09 ŞUBAT 2004 tarihinde sona ermiş, kültürel katkıda bulunmak maksadıyla, denizciliği tanıtma, sevdirme ve yaygınlaştırma faaliyetleri kapsamında; Donanma Komutanlığı tarafından müze gemi değişikliği yapılarak, Kocaeli Büyükşehir belediyesi’nin projeye katılımı ile 29 EKİM 2004 tarihinden itibaren müze gemi özelliği ile sergilenmeye başlanmıştır.


ADRES: Salim Dervişoğlu Cad. Yelken Kulübü Yanı Posta Kodu: 41100

TEL: +90 262 323 33 83

İzmit / KOCAELİ

Gemi2


Hizirreisanasayfa
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,425
Mesajlar
1,517,790
Kayıtlı Üye Sayımız
172,070
Kaydolan Son Üyemiz
cipokko

Çevrimiçi üyeler



Geri
Üst