mogzilla ceyar
a.k.a. mogzilla ceyar
Herkese merhaba,
Yaklaşan sınav ile birlikte sayıları git gide artan birçok radyo amatörü adayı arkadaşımız, bilgi edinmek amacıyla konuları takip ediyor. Kendilerine yolun daha başındayken aktarmak istediğim bir mesaj var; zira değineceğim konu sınav müfredatında bulunmamakla beraber, haberleşme adabı açısından büyük önem arz etmekte.
Arkadaşlar, tüm dünya amatörleri tarafından kabul edilmiş; hatta bazı ülkeler tarafından da resmiyete dökülmüş bir kavram var. Biz amatörlere tahsis edilen bant planında bulunan bazı frekanslar, çağrı frekansı olarak kullanılmaktadır. Bu ne demek, bölgenize yabancı bir amatör geldiğinde, sizin kullandığınız frekanslara vakıf olmasa dahi; çağrı yaptığında sesini muhakkak birilerine duyuracağını tahmin ettiği frekanslar vardır. Genel olarak kabul edilmiş birer örnek vermek gerekirse bu frekanslar; 2 metre bandında (VHF) 145.500 MHz, 70 cm bandında (UHF) ise 433.500 MHz'dir. ITU (International Telecommunication Union/Uluslararası Haberleşme Birliği) üzerinden bizleri direkt ilgilendiren IARU (International Amateur Radio Union/Uluslararası Amatör Radyo Birliği), kendi sitelerinde bu kavramı resmiyete dökmüş ülkeleri bölgelerine göre ilan eder.
Ülkemizin bu konudaki durumu maalesef pek çok konuda olduğu gibi Avrupa ile eşdeğer değil. Konuda asıl hitap etmeyi amaçladığım amatör adaylarına uzun uzadıya ne tarz uygulamalar yapıldığını anlatma gereği duymuyorum, zira belgelerini alıp cihazlarını edindikleri zaman kendileri de gözlemleyecekler. Sadece şunu bilmek gerekir ki, özellikle konumu gereği kritik şekilde gönderme yapacak bir istasyonun sesini, frekansta devam eden bir görüşme varken duymak çok zordur. Hatta burada çağrı yapacak istasyonun mobil, hatta el cihazı ile çıkış yapacağını varsayarsak gerek çıkış gücü, gerek hareketli olması açısından tek seferde net bir şekilde kendini ifade etme imkanı bulamayabilir. O yüzden bu frekansların müsait tutulması ve mümkün mertebe dinlemede kalınması dünyaca kabul görmüş bir ihtiyaçtır. Ülkemizde radyo amatörlüğü bir alaylılık temeline oturduğundan dolayı (birçok amatör CB (Halk Bandı) geçmişine sahip) mevcut amatörlerin bu konularda telkin ile alışkanlıklarından feragat etmesi ne yazık ki çok zor. O yüzden yeni gelecek arkadaşların bu bilince sahip olmaları önemli bir husus.
Bir diğer konu ise röle sistemleri. Öğrenildiği ve bilindiği üzere röleler, iki istasyonun antenlerinin birbirlerini direkt duyamadığı noktalarda arada aktarıcı görev görerek menzili uzatır. Yukarıda bahsettiğim 145.500 ve 433.500 frekansları birer simpleks (gönderme ve almanın aynı frekansta olması) frekans olmasına karşılık, röle frekansları dublekstir. Yani siz bir frekanstan gönderme yaparken, diğerinden dinleme yaparsınız. Bu noktada haberleşmenizi kesintisiz olarak sağlamak üzere aradaki röle cihazları, sürekli olarak gönderme yapmak durumundalar. Sonuçta basit düşünmek gerekirse, simpleks bir frekansta siz gönderme yaptıktan sonra dinlemeniz süresince cihazınız soğuma imkanı bulur. Rölelerde ise bu teknik olarak mümkün değil, ancak pasif ve/veya aktif soğutma sistemleri ile desteklenir.
Rölelerin nasıl çalıştığına dair bir fikir oluştuğuna göre, ne yapmamız gerektiği aşamasına geçebiliriz. Yine genelin aksine ülkemizde röle frekansları, rutin haberleşme için en çok tercih edilen frekanslardır. Rutin haberleşme tabirini açmak gerekirse (biz deniz haberleşmesinde 4. yani en düşük önem arz eden haberleşme tipini rutin olarak adlandırırız) herhangi bir maksat içermeyen, standart günlük konuşmaların icra edilmesidir. Bu eylemin iki tip menfi neticesi var, birincisi bir önceki paragrafta değindiğim sürekli çalışma hususu. Beklemede kalıp soğuyamadığından, uzun görüşmeler esnasında cihazlar aşırı ısınır. Malum elektronik devrelerin de en büyük düşmanlarından birinin ısı olduğunu biliyoruz. Bir diğer netice ise; röleler geniş alanlara hakim olduğundan, menzilinde bulunan hemen her amatör devamlı olarak röle frekansını dinler. Bu da şu demek, yapılan görüşme röleyi dinleyen tüm istasyonlara gittiği gibi; bir çağrı yapmak gerektiğinde araya girmek zorunda kalınır. Hatta biz amatörlerin bu esnada kullandığı, aslen çıkış noktası CW (Continuous Wave) yani mors haberleşmesi olan Q kodları mevcuttur. Bu araya girme esnasında üçüncü bir şahsın QSK dediğini duyarsınız. Uygulamanın yanlış evrimi de bu noktada, asıl olarak QSK "beni okuyabiliyor/duyabiliyor musunuz?" anlamına gelir. Maalesef buradaki uygulaması "pardon, müsaade var mı?" tarzı bir noktaya gelmiştir. Tıpkı karşılığının "best wishes/iyi dikleklerimle" olduğu "73" kodunun sadece ülkemize has "73ler" olarak ifade edilmesi gibi, buradaki fuzuli "-ler" ekini maalesef çok duyacaksınız.
Eğer sizler, amatör adayları olarak, röleleri direkt muhabere yapmak yerine çağrı amaçlı kullanmaya alışırsanız; dünya genelinde kabul görmüş usule uygun davranmış olursunuz. Görüşmek istediğiniz istasyonu röle üzerinden çağırıp, boş bir simpleks frekansa davet edersiniz. Böylelikle belki +50 +100 kişinin dinlediği bir yeri işgal etmektense, istediğiniz süre boyunca rahatlıkla konuşabilirsiniz. Ayrıca gerçekten uzun mesafelerde bulunan iki amatöre de, tek çareleri olan röle üzeri haberleşme için imkan tanımış olursunuz. Fark ettiyseniz bu kavram tıpkı engelli asansörü gibi, engelli asansörlerine engelsiz vatandaşların binmeleri yasak değildir; fakat öncelik engelli vatandaşlarındır. Engelli asansörü mevcut uygulamada koşarak gelip binen engelsiz vatandaşlar tarafından dolduğu için engelli vatandaşlar geri planda kalır.
En önemli cümleyi son paragrafa bıraktım, bu bahsettiğim kavramların hiçbiri kanunen zorunlu olduğunuz kavramlar değildir. Ne yazık ki, ülkemizde yaşanan bir çok sosyal problem gibi, amatör haberleşmede dünya ile karşılaştırınca problem teşkil eden çağrı frekansları ve rölelerde uzun görüşme hususu da tam bu yüzden ancak nezaket ve rica ile; genel olarak kabul edilmiş muhabere adabını örnek göstererek çözülebilir. Pek tabii bu noktada yeni gelenlerin ve gelecek olanların rölü büyük, zira onlar nasıl öğrenirse bir diğer yeni nesle de öyle aktarırlar. Bu konudaki fikrimi beyan ederken, hiçbir kişi, kurum ve kuruluşu hedef almak istemedim ve almadım; bunu eklememdeki nedeni amatör olup camiaya dahil olunca anlayacaksınız. Konunun temel çıkış nedeni şurada, her ne kadar amatör (latince amare fiilinden gelir, karşılık beklemeden severek icra edilir) olsak da; çok daha büyük bir fotoğraf olan muhaberenin bir dalıyız. Telsiz kavramını olduğu yerden alıp, evimizdeki cebimizdeki telefon seviyesine indirmeyelim. Mevcut amatörlere selamlarımı, aday arkadaşlara ise başarı dileklerimi iletiyorum.
73! de TA1ICU
Yaklaşan sınav ile birlikte sayıları git gide artan birçok radyo amatörü adayı arkadaşımız, bilgi edinmek amacıyla konuları takip ediyor. Kendilerine yolun daha başındayken aktarmak istediğim bir mesaj var; zira değineceğim konu sınav müfredatında bulunmamakla beraber, haberleşme adabı açısından büyük önem arz etmekte.
Arkadaşlar, tüm dünya amatörleri tarafından kabul edilmiş; hatta bazı ülkeler tarafından da resmiyete dökülmüş bir kavram var. Biz amatörlere tahsis edilen bant planında bulunan bazı frekanslar, çağrı frekansı olarak kullanılmaktadır. Bu ne demek, bölgenize yabancı bir amatör geldiğinde, sizin kullandığınız frekanslara vakıf olmasa dahi; çağrı yaptığında sesini muhakkak birilerine duyuracağını tahmin ettiği frekanslar vardır. Genel olarak kabul edilmiş birer örnek vermek gerekirse bu frekanslar; 2 metre bandında (VHF) 145.500 MHz, 70 cm bandında (UHF) ise 433.500 MHz'dir. ITU (International Telecommunication Union/Uluslararası Haberleşme Birliği) üzerinden bizleri direkt ilgilendiren IARU (International Amateur Radio Union/Uluslararası Amatör Radyo Birliği), kendi sitelerinde bu kavramı resmiyete dökmüş ülkeleri bölgelerine göre ilan eder.
Ülkemizin bu konudaki durumu maalesef pek çok konuda olduğu gibi Avrupa ile eşdeğer değil. Konuda asıl hitap etmeyi amaçladığım amatör adaylarına uzun uzadıya ne tarz uygulamalar yapıldığını anlatma gereği duymuyorum, zira belgelerini alıp cihazlarını edindikleri zaman kendileri de gözlemleyecekler. Sadece şunu bilmek gerekir ki, özellikle konumu gereği kritik şekilde gönderme yapacak bir istasyonun sesini, frekansta devam eden bir görüşme varken duymak çok zordur. Hatta burada çağrı yapacak istasyonun mobil, hatta el cihazı ile çıkış yapacağını varsayarsak gerek çıkış gücü, gerek hareketli olması açısından tek seferde net bir şekilde kendini ifade etme imkanı bulamayabilir. O yüzden bu frekansların müsait tutulması ve mümkün mertebe dinlemede kalınması dünyaca kabul görmüş bir ihtiyaçtır. Ülkemizde radyo amatörlüğü bir alaylılık temeline oturduğundan dolayı (birçok amatör CB (Halk Bandı) geçmişine sahip) mevcut amatörlerin bu konularda telkin ile alışkanlıklarından feragat etmesi ne yazık ki çok zor. O yüzden yeni gelecek arkadaşların bu bilince sahip olmaları önemli bir husus.
Bir diğer konu ise röle sistemleri. Öğrenildiği ve bilindiği üzere röleler, iki istasyonun antenlerinin birbirlerini direkt duyamadığı noktalarda arada aktarıcı görev görerek menzili uzatır. Yukarıda bahsettiğim 145.500 ve 433.500 frekansları birer simpleks (gönderme ve almanın aynı frekansta olması) frekans olmasına karşılık, röle frekansları dublekstir. Yani siz bir frekanstan gönderme yaparken, diğerinden dinleme yaparsınız. Bu noktada haberleşmenizi kesintisiz olarak sağlamak üzere aradaki röle cihazları, sürekli olarak gönderme yapmak durumundalar. Sonuçta basit düşünmek gerekirse, simpleks bir frekansta siz gönderme yaptıktan sonra dinlemeniz süresince cihazınız soğuma imkanı bulur. Rölelerde ise bu teknik olarak mümkün değil, ancak pasif ve/veya aktif soğutma sistemleri ile desteklenir.
Rölelerin nasıl çalıştığına dair bir fikir oluştuğuna göre, ne yapmamız gerektiği aşamasına geçebiliriz. Yine genelin aksine ülkemizde röle frekansları, rutin haberleşme için en çok tercih edilen frekanslardır. Rutin haberleşme tabirini açmak gerekirse (biz deniz haberleşmesinde 4. yani en düşük önem arz eden haberleşme tipini rutin olarak adlandırırız) herhangi bir maksat içermeyen, standart günlük konuşmaların icra edilmesidir. Bu eylemin iki tip menfi neticesi var, birincisi bir önceki paragrafta değindiğim sürekli çalışma hususu. Beklemede kalıp soğuyamadığından, uzun görüşmeler esnasında cihazlar aşırı ısınır. Malum elektronik devrelerin de en büyük düşmanlarından birinin ısı olduğunu biliyoruz. Bir diğer netice ise; röleler geniş alanlara hakim olduğundan, menzilinde bulunan hemen her amatör devamlı olarak röle frekansını dinler. Bu da şu demek, yapılan görüşme röleyi dinleyen tüm istasyonlara gittiği gibi; bir çağrı yapmak gerektiğinde araya girmek zorunda kalınır. Hatta biz amatörlerin bu esnada kullandığı, aslen çıkış noktası CW (Continuous Wave) yani mors haberleşmesi olan Q kodları mevcuttur. Bu araya girme esnasında üçüncü bir şahsın QSK dediğini duyarsınız. Uygulamanın yanlış evrimi de bu noktada, asıl olarak QSK "beni okuyabiliyor/duyabiliyor musunuz?" anlamına gelir. Maalesef buradaki uygulaması "pardon, müsaade var mı?" tarzı bir noktaya gelmiştir. Tıpkı karşılığının "best wishes/iyi dikleklerimle" olduğu "73" kodunun sadece ülkemize has "73ler" olarak ifade edilmesi gibi, buradaki fuzuli "-ler" ekini maalesef çok duyacaksınız.
Eğer sizler, amatör adayları olarak, röleleri direkt muhabere yapmak yerine çağrı amaçlı kullanmaya alışırsanız; dünya genelinde kabul görmüş usule uygun davranmış olursunuz. Görüşmek istediğiniz istasyonu röle üzerinden çağırıp, boş bir simpleks frekansa davet edersiniz. Böylelikle belki +50 +100 kişinin dinlediği bir yeri işgal etmektense, istediğiniz süre boyunca rahatlıkla konuşabilirsiniz. Ayrıca gerçekten uzun mesafelerde bulunan iki amatöre de, tek çareleri olan röle üzeri haberleşme için imkan tanımış olursunuz. Fark ettiyseniz bu kavram tıpkı engelli asansörü gibi, engelli asansörlerine engelsiz vatandaşların binmeleri yasak değildir; fakat öncelik engelli vatandaşlarındır. Engelli asansörü mevcut uygulamada koşarak gelip binen engelsiz vatandaşlar tarafından dolduğu için engelli vatandaşlar geri planda kalır.
En önemli cümleyi son paragrafa bıraktım, bu bahsettiğim kavramların hiçbiri kanunen zorunlu olduğunuz kavramlar değildir. Ne yazık ki, ülkemizde yaşanan bir çok sosyal problem gibi, amatör haberleşmede dünya ile karşılaştırınca problem teşkil eden çağrı frekansları ve rölelerde uzun görüşme hususu da tam bu yüzden ancak nezaket ve rica ile; genel olarak kabul edilmiş muhabere adabını örnek göstererek çözülebilir. Pek tabii bu noktada yeni gelenlerin ve gelecek olanların rölü büyük, zira onlar nasıl öğrenirse bir diğer yeni nesle de öyle aktarırlar. Bu konudaki fikrimi beyan ederken, hiçbir kişi, kurum ve kuruluşu hedef almak istemedim ve almadım; bunu eklememdeki nedeni amatör olup camiaya dahil olunca anlayacaksınız. Konunun temel çıkış nedeni şurada, her ne kadar amatör (latince amare fiilinden gelir, karşılık beklemeden severek icra edilir) olsak da; çok daha büyük bir fotoğraf olan muhaberenin bir dalıyız. Telsiz kavramını olduğu yerden alıp, evimizdeki cebimizdeki telefon seviyesine indirmeyelim. Mevcut amatörlere selamlarımı, aday arkadaşlara ise başarı dileklerimi iletiyorum.
73! de TA1ICU