carpediem_istanbul
Yeni Üye
- Mesajlar
- 17
- Tepkime Puanı
- 0
Yağışlı bir Pazar günü, İstiklal caddesinden başladım rotama. Bugün herzaman gördüklerimi değilde, Peranın biraz daha gözden uzak kalan sokaklarını, geçitlerini görmek istiyorum.
Cadde üzerinde ilk olarak Ağa Camii bitişiğindeki Rumeli Han’ı gördüm. 1890 senesinde yapımı tamamlanan han apartman olarak yapılmış fakat şuanda ticari amaçlı kullanılıyor. Dış cephesi oldukça iyi korunmuş. Az ötesinde bulunan Emek Han hep hikayesini merak ettiğim bir binaydı. Öğrendimki Abraham ERAMYAN’ın zenginliğini gösterebilmek amacıyla yaptırmış bu binayı, dış cephe süslemeleri enfes. Ayrıca Pera’nın ile gece kulübü Serkldolyan ( vaktinde işgal gücü komutanlarının eğlenmek için seçtikleri kulüp burasıymış) ile levantenlerin uğrak yeri olmuş.
Bir sonraki durağım aynı sıradaki Tokatlıyan Oteli. 1897 senesinde Mıgırdiç TOKATLIAN tarafından yapılan ve günümüzde özgün yapısını büyük ölçüde kaybetmiş bu eski otel zamanında şirin hanımefendilere ve şık beyefendilere ev sahipliği yapmış.
Sırada Pera’nın göz bebeği Cite de Pera var. 1870 yılında Hristaki Zografos Efendi’nin arsası üzerine yaptırdığı bu bina uzun süre Hristaki Pasajı olarak anılmış, daha sonra Cite de Pera denilmiş. Biz günümüzde buraya Çiçek Pasajı diyoruz.
Artık ara sokaklara girme vakti geldi. Galatasaray Lisesi yanından, Yeni Çarşı Caddesinden aşağıya salıyorum kendimi. İlk olarak sağ taraftaki sokaklardan Nur-u Ziya sokak’a dalıyorum. Burada 2 önemli yapı var. Birincisi Fransız Sarayı. 1920 senesine kadar Fransız elçiliği olarak hizmet vermiş olan olan saray’a maalesef güvenlik sebebiyle çok fazla yaklaşamıyorsunuz. İkinci önemli yapı ise vakti zamanında İtalyan Kraliyet Okulu olarak hizmet vermiş olan ve bugün Hür ve Kabul edilmiş Masonlar locası olarak hizmet veren binadır. Açıkcası bu 2 binanında güvenlik sebebiyle sorun çıkabilir kaygısıyla fotoğrafını çekmeye yeltenmedim. Ama görmek bile büyük bir haz verdi.
Tekrar Yeni Çarşı Caddesi’nin köşesine geliyor ve aşağıya doğru ilerliyorum. Boğazkesen’e yaklaştığımda az önce yanında olduğum Fransız Sarayı’nın arka cephesini görme imkanım oldu. Burası Gülbaba Sokak. Galata Sarayı fikrini Sultan Beyazıd’a veren Bektaşi Dedesi Gül Baba’nın türbeside burada. Bu noktadan itibaren tekrar İstiklal Caddesine çeviriyorum yönümü. Ara sokaklardan kıvrıla kıvrıla Sefer Bostanı Sokak’a ulaştım. Göze ilk çarpan İtalya Dakar Oteli. Bu otel birçok filme plato olmuş ama ben hakkında pek bir bilgiye ulaşamadım. Otelin karşısında sırasıyla 1916 yılından beri eğitim veren İtalyan Lisesi, İtalya Büyükelçilik Binası ve en eski elçilik binalarından Venedik Sarayı yer alıyor. Postacılar Sokağına, daha doğrusu yokuşuna doğru çıkarken çok hoş bir bina ile karşılaştım. Burası Fransız Sarayının köşesine konuşlanmış Kapitülasyon Mahkemesi. Cephesinde amacına uygun bir şekilde “lois - force – justice” kabartmaları var. Kapitülasyonlar döneminde Fransız tebaa yalnızca bu binada mahkeme edilebilirmiş. Zorlu Postacılar sokağını tırmanken tam köşede eski İspanyol elçiliğinin şapeli Capella et Hospitium Terra Sancta’nın önünde buldum kendimi. Hikayesi oldukça ilginç, Bir dönem hıristiyan hacılar için misafirhane olarak kullanılmış. 1859 yılından beri Pera’ya değer katan Hollanda Sarayı’nın kenarından ve 1840 ile tarihlenen Union Church önünden İstiklal Caddesine çıktım. Bir sonraki durağım Santa Maria Draperis kilisesi. 1500’lü yıllardan beri var olan bu fransisken kilise bence Pera’daki kiliseler içerisinde en güzeli, en gözü okşayanı.
Artık gezimin esas sebebi Kırım Kilisesi var. Richmond otelin köşesinden Kumbaracı yokuşuna sapıyorum. Az aşağıdak, Tarhan Kolejinide geçiyorum. Serdarı Ekrem sokakta 1868 yılında ibadete açılan neogotik kilise beni bekliyor. Bu Anglikan kilisenin mimarisi size kendinizi Beyoğlunda değilde ortaçağ Avrupasında hissettirecek.
Geldiğim yoldan İstiklal caddesine çıkıyor ve Pazar günü olmasından ötürü kapalı olan eski Rus elçiliği ve Rus hapishanesi Narmanlı Han’ı ve İsviçre Sarayını gördükten sonra. Biraz soluklanıyorum. Çay molamı içinde eski Beyaz Rus lokantası olan Rejans’ında bulunduğu Olivia geçidinde veriyorum. Çayımı yudumlarken bir yandan da 106 yıllık Mısır Apartmanını fotoğraflıyorum. Sırada Hazzopulo pasajı ve geçidi var. İstanbul’un en güzel pasajlarından biri olan Galatasaray Lisesi çaprazındaki bu pasaj/geçit İstiklal caddesi ve Meşrutiyet caddesini birbirine bağlıyor.
Yaklaşık olarak 4 saatimi alan bu gezi bana Beyoğlunun biraz daha Levanten yüzünü gösterdi. Kiliseler, apartmanlar ve pasajlarıyla Pera çok büyük bir hazine. Umarım vakit ayırıp gezme imkanı bulabilirsiniz.
Gezi fotğraflarımı bu linkten görebilirsiniz ; http://picasaweb.google.com/khanofottoman/ApartmanlarKiliselerSaraylarVePasajlarLevantenBeyogluGezisi?authkey=Gv1sRgCLW0vNqPm4eEBg#
Cadde üzerinde ilk olarak Ağa Camii bitişiğindeki Rumeli Han’ı gördüm. 1890 senesinde yapımı tamamlanan han apartman olarak yapılmış fakat şuanda ticari amaçlı kullanılıyor. Dış cephesi oldukça iyi korunmuş. Az ötesinde bulunan Emek Han hep hikayesini merak ettiğim bir binaydı. Öğrendimki Abraham ERAMYAN’ın zenginliğini gösterebilmek amacıyla yaptırmış bu binayı, dış cephe süslemeleri enfes. Ayrıca Pera’nın ile gece kulübü Serkldolyan ( vaktinde işgal gücü komutanlarının eğlenmek için seçtikleri kulüp burasıymış) ile levantenlerin uğrak yeri olmuş.
Bir sonraki durağım aynı sıradaki Tokatlıyan Oteli. 1897 senesinde Mıgırdiç TOKATLIAN tarafından yapılan ve günümüzde özgün yapısını büyük ölçüde kaybetmiş bu eski otel zamanında şirin hanımefendilere ve şık beyefendilere ev sahipliği yapmış.
Sırada Pera’nın göz bebeği Cite de Pera var. 1870 yılında Hristaki Zografos Efendi’nin arsası üzerine yaptırdığı bu bina uzun süre Hristaki Pasajı olarak anılmış, daha sonra Cite de Pera denilmiş. Biz günümüzde buraya Çiçek Pasajı diyoruz.
Artık ara sokaklara girme vakti geldi. Galatasaray Lisesi yanından, Yeni Çarşı Caddesinden aşağıya salıyorum kendimi. İlk olarak sağ taraftaki sokaklardan Nur-u Ziya sokak’a dalıyorum. Burada 2 önemli yapı var. Birincisi Fransız Sarayı. 1920 senesine kadar Fransız elçiliği olarak hizmet vermiş olan olan saray’a maalesef güvenlik sebebiyle çok fazla yaklaşamıyorsunuz. İkinci önemli yapı ise vakti zamanında İtalyan Kraliyet Okulu olarak hizmet vermiş olan ve bugün Hür ve Kabul edilmiş Masonlar locası olarak hizmet veren binadır. Açıkcası bu 2 binanında güvenlik sebebiyle sorun çıkabilir kaygısıyla fotoğrafını çekmeye yeltenmedim. Ama görmek bile büyük bir haz verdi.
Tekrar Yeni Çarşı Caddesi’nin köşesine geliyor ve aşağıya doğru ilerliyorum. Boğazkesen’e yaklaştığımda az önce yanında olduğum Fransız Sarayı’nın arka cephesini görme imkanım oldu. Burası Gülbaba Sokak. Galata Sarayı fikrini Sultan Beyazıd’a veren Bektaşi Dedesi Gül Baba’nın türbeside burada. Bu noktadan itibaren tekrar İstiklal Caddesine çeviriyorum yönümü. Ara sokaklardan kıvrıla kıvrıla Sefer Bostanı Sokak’a ulaştım. Göze ilk çarpan İtalya Dakar Oteli. Bu otel birçok filme plato olmuş ama ben hakkında pek bir bilgiye ulaşamadım. Otelin karşısında sırasıyla 1916 yılından beri eğitim veren İtalyan Lisesi, İtalya Büyükelçilik Binası ve en eski elçilik binalarından Venedik Sarayı yer alıyor. Postacılar Sokağına, daha doğrusu yokuşuna doğru çıkarken çok hoş bir bina ile karşılaştım. Burası Fransız Sarayının köşesine konuşlanmış Kapitülasyon Mahkemesi. Cephesinde amacına uygun bir şekilde “lois - force – justice” kabartmaları var. Kapitülasyonlar döneminde Fransız tebaa yalnızca bu binada mahkeme edilebilirmiş. Zorlu Postacılar sokağını tırmanken tam köşede eski İspanyol elçiliğinin şapeli Capella et Hospitium Terra Sancta’nın önünde buldum kendimi. Hikayesi oldukça ilginç, Bir dönem hıristiyan hacılar için misafirhane olarak kullanılmış. 1859 yılından beri Pera’ya değer katan Hollanda Sarayı’nın kenarından ve 1840 ile tarihlenen Union Church önünden İstiklal Caddesine çıktım. Bir sonraki durağım Santa Maria Draperis kilisesi. 1500’lü yıllardan beri var olan bu fransisken kilise bence Pera’daki kiliseler içerisinde en güzeli, en gözü okşayanı.
Artık gezimin esas sebebi Kırım Kilisesi var. Richmond otelin köşesinden Kumbaracı yokuşuna sapıyorum. Az aşağıdak, Tarhan Kolejinide geçiyorum. Serdarı Ekrem sokakta 1868 yılında ibadete açılan neogotik kilise beni bekliyor. Bu Anglikan kilisenin mimarisi size kendinizi Beyoğlunda değilde ortaçağ Avrupasında hissettirecek.
Geldiğim yoldan İstiklal caddesine çıkıyor ve Pazar günü olmasından ötürü kapalı olan eski Rus elçiliği ve Rus hapishanesi Narmanlı Han’ı ve İsviçre Sarayını gördükten sonra. Biraz soluklanıyorum. Çay molamı içinde eski Beyaz Rus lokantası olan Rejans’ında bulunduğu Olivia geçidinde veriyorum. Çayımı yudumlarken bir yandan da 106 yıllık Mısır Apartmanını fotoğraflıyorum. Sırada Hazzopulo pasajı ve geçidi var. İstanbul’un en güzel pasajlarından biri olan Galatasaray Lisesi çaprazındaki bu pasaj/geçit İstiklal caddesi ve Meşrutiyet caddesini birbirine bağlıyor.
Yaklaşık olarak 4 saatimi alan bu gezi bana Beyoğlunun biraz daha Levanten yüzünü gösterdi. Kiliseler, apartmanlar ve pasajlarıyla Pera çok büyük bir hazine. Umarım vakit ayırıp gezme imkanı bulabilirsiniz.
Gezi fotğraflarımı bu linkten görebilirsiniz ; http://picasaweb.google.com/khanofottoman/ApartmanlarKiliselerSaraylarVePasajlarLevantenBeyogluGezisi?authkey=Gv1sRgCLW0vNqPm4eEBg#