Geçen hafta Zerrin ve grubunun yapmış olduğu Pınartepe gezisini kıskandık ve bu hafta bizde karlı tepeleri gidelim istedik. ;D
Şaka bir yana bu hafta sonu azda olsa şifayı kaptığımdan kısa bir gezi yapalım istedik. Tuzla'ya 1 saatlik mesafede olan Aytepe yakınlığından dolayı tercihimiz oldu. Şu anda Aytepe'de gittiğimiz yerde 40 cm civarı kar var. Hava sisli olduğundan görüşümüz kısıtlıydı ama bu hali bile epey bize keyif vermeye yetti. İşte GPS kayıtları..
Yol Tarifi:
Genelde Aytepe biliniyor ama yolu yinede bilmeyen için kısaca tarif edeyim. TEM'den İzmit-Yalova-Bursa gişelerden çıkılıyor. Bursa yoluna henüz girmişken Kullar levhasından dönülüp, köprünün altından geçiyorsunuz. Hiç bir yere sapmadan doğrudan Kullar'a vardıktan sonra kasabanın içinden yukarı doğru ilerlerseniz o yol sizi Yuvacık barajına götürüyor. Ufak bir ayrıntı var. Dilerseniz orada sorun veya şu şekilde devam edin: Kasabaya vardıktan sonra ilk yokuştan sonra yol sağa hafif kıvrılır ve ara sokaktan doğru yukarı gidersiniz. Hemen 50 metre sonra İki yol ayrımı gelince sağa sonrada sola sapıp yolu aynen takip edin.
Aytepe'nin adından kısaca söz etmek gerekirse aslında ayılı tepeymiş. Sonradan Aytepe diye kısaltılarak bu adı almış diyorlar.
Bu yoldan defalarca Menekşe yaylası ve İznik'e gittim. Ancak Aytepe bu zamanlarda araçlara zor izin veriyor. Ancak gezenbilir'in offroad ustaları bu yolu aşarlar sanırım.
Aslında her zaman girdiğim toprak yoldan girecektim ama bu sefer sis ve yol kenarlarının kaplı olmasından farklı bir yola saptım. Bu yola daha önceden hiç girmemiştim. Hep orman denetleme binasının yanından geçip giderdim. Bu parkur kesinlikle daha iyi gibi..Zaten trekking yolunu izleyenlerde bu yolu izliyorlarmış. Bu arada Gedoks'un araçları Muhtarın yerinin önündeydi. 5-6 Saatlik bir Menekşe yaylası gezisine bizden çok önce başlamışlar sanırım.
İşte yoldan ilk görüntüler.. Tabi işin klasiği Biblo ilk durakta hemen araçtan atlıyor.
Rüzgarın etkisi ile dallardaki karlar buza dönüşünce güzel bir görüntü sunuyor.
Sis iyice bastırıyor.
Adaşım Murat'la bir ara karlar üstünde durup sohbetimizi yapıyor aynı zamanda temiz havayı soluyoruz.
Benim burnum tıkalı olduğundan balık gibi ağzım açık dolaşıyorum. Murat'ın ise dizinde sorun var. Hal böyle olunca yürüyüşü kısa gezip geri dönüyoruz. Kısa gezimizden fotolar.
Araçımızı park ettiğimiz yere yakınlaşınca şirin bir havlama sesi duyuyoruz. Tabi Biblo hemen dikkat kesiliyor. Sonra yolun sağında karlar arasında aşağıdaki minik yaramaz göründü.
Biblo ile kısa bir havlaşmadan sonra yanyana geldiler ama çok uzun sürmedi.
Sisten göz gözü görmez hale gelince aşağı inmeye karar veriyoruz.
Bir umut geçen sefer İnönü yaylasına yoluna giderken gördüğüm buz sarkıtlarını tekrar görmek için Tepecik köyü yoluna sapıyoruz. Ancak sarkıtlardan eser kalmamış. Ama köprünün altından akan dereyi bu sefer fotoğraflıyorum.
Sonrasında dinlenmek ve ısınmak için Yuvacık Barajı sonunda yer alan "Mahir'in Yeri"ne gidiyoruz. Murat sobanın kenarını kurulduktan sonra yerinde duramayan Biblo'yu gezdirmek için biz dere kenarına iniyoruz.
Aşağıdaki görülen değirmenler halen faal çalışıyor. İşletme sahibi Mahir Bey burada mısır unu elde ediyormuş.
Değirmenin içi..İçerisi çok ışık almıyor. Sanırım yorgunluktan net bir foto elde edememişim.
Sonra bizde sobanın kenarında yerimizi almak için dönerken Alabalık havuzunun yanına gidiyorum. Derenin yukarısında alabalıkların olduğu muhabbetini yaparken çoçuklar "Havuza atladı" diye bağırdılar. Bir baktım bizim Biblo havuzda balıkların arasında.. Dere kenarında hep tedbirli davranmıştım. Çünkü Biblo doğal sulara karşı bir ilgisi var.
Biblo'nun elbiselerini çıkardıktan sonra mantar ve sucuklarımızı yiyoruz. Ardından çayımızı içerken GPS kaydını inceliyorum. Bu gezimizde En yüksek 1003 metreye çıkmışız.
Sonrasında da eve dönüş yolculuğuna geçerek geziyi tamamladık.