BALKANLAR'IN PARİS'İ SOFYA VE TÜRK ŞEHRİ PLOVDİV

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan SRDR34 Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 2
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 8,976

SRDR34

Ana Kamp
Mesajlar
40
Tepkime Puanı
0
İstanbul’dan 3 saatlik bir araba yolculuğuyla sınırlarına girilen Bulgaristan’a gitmek zaman ve konfor açısından havayolunu tercih ettim. İstanbul’dan 1 saatlik uçak yolculuğuyla ulaştığım Bulgaristan, Avrupa Birliği’ne girdikten sonra hızlı bir yapılanma içine girdiği hemen fark ediliyor çünkü bütün yollar köstebek yuvasına dönmüş.
İstanbul’dan 550 km uzaklikta olan Sofya için Balkanlar’ın Paris’i deniliyor. Ancak bende büyük hayal kırıklığı yaşattı. Hiç de hayal ettiğim gibi değildi. Demirperde ülkesi soğukluğunu halen üzerinden atamamış.
Adeta açık hava müzesi görünümünde olan Sofya’da ilk dikkatimi çeken her biri birer sanat eseri olan birbirinden güzel neo klasik devlet yapıları oluyor. Ancak modern binalar da hızla yükselmeye başlamış. Avusturya mimarili dev binalar, yeni çağın modern ve renkli makyajıyla Sofya’nın yeni çehresini oluşturmuş. Solgun, soğuk ve yaşlı yüzlü kent, yeni bir slogan da bulmuş kendine: “Büyüyor ama eskimiyor”...
Neo klasik tarzdaki bu binaların neredeyse tümü Tsar Osvoboditel Bulvarı üzerinde yer alıyor. Yaklaşık 2 km’lik bulvar üzerinde Sofya’nın simgesi olan Alexander Nevsky Katedrali’nden Sofya Üniversitesi’ne, Rus Ortodoks Kilisesi’nden Bulgaristan Parlemonto binasına kadar bütün bu yapılar yaklaşık 2 kilometrelik bu bulvar üzerinde yer alıyor.
Gezime Sofya’nın simgesi olan Alexander Nevsky Ortodoks Katedrali’yle başladım. Neo Bizans stili yapılan kilise Sofya’da en fazla turist çeken yerlerden biri. 1882 yılında yapımına başlanan 1902 yılında inşaatı biten katedral, Sofya’nın 20. yy mimarisinin en iyi örneği olarak gösteriliyor. Altın renkli ana kubbe 45 metre yüksekliğinde... 53 metrelik çan kulesinde en hafifi 10 kg, en ağırının ise 12 ton olmak üzere toplam 23 tonluk 12 çan bulunuyor.
Dekorasyonunda lüks materyallerin kullanıldığı katedralin iç süslemelerinde Bulgar, Rus, Avusturya-Macaristan ve diğer Avrupa ülkelerinden mimar, sanatçı ve işçiler yer almış. Mermer bölümler ve aydınlatma Münih’te tasarlanmış. Kapıların metal aksamları Berlin’den getirtilmiş. Çekim yapmak için izin istiyorum. Ancak katedraldeki görevliler 20 dakika için 500 Euro illegal olarak çekim ücreti istedikleri için çekimi gerçekleştiremiyorum.
Katedralden ayrılıp bulvar üzerinde gezimize devam ediyorum. Karşıma bir Rus Ortodoks Kilisesi çıkıyor. Ruslar’ın kendine özgü mimarisiyle yapılmış olan kilise altın kaplama kuleleriyle dikkat çekiyor. Çekim yapmak istiyorum ancak Pazar ayini olması nedeniyle burada da çekim yapamıyorum, dışarıdan görüntülemekle yetiniyorum.
Ününü çok duyduğum Bulgaristan’ın en ünlü tiyatrosu olan Ivan Vazov Ulusal Tiyatrosu’nu görmeye gidiyorum. Bulgaristan’da resmi tatil olmasından dolayı tiyatronun yer aldığı Şehir Parkı cıvıl cıvıl. Kafelerde sonbaharın keyfini çıkaranlarla, çocuklarını gezdirenlerle meydan cıvıl cıvıl... Neo Klasik tarzdaki tiyatro şehrin simgelerinden biri. Viyanalı ünlü tiyatro mimarları Hermann Helmer ve Ferdinand Fellner’ın tasarladığı tiyatro 3 Ocak 1907’de perdelerini açmış. 1923 yılında geçirdiği bir yangın sonucu önemli ölçüde zarar gören tiyatro restore edilerek 1929 yılında yeniden Sofyalılarla buluşmuş. 2. Dünya Savaşı’nda Sofya’nın bombalanması sonucunda 2. kez büyük hasar alan tiyatro 1971-1975 yıllarında bir kez daha restore edilmiş. Tiyatroda 750 seyirci kapasiteli ana sahne, 120 seyirci kapasiteli bir de küçük sahne bulunuyor.
Tiyatrodan ayrılıp bir Mimar Sinan eseri olan Molla Efendi Kadı Seyfullah Camii’ne doğru gezime devam ediyorum. Camii günümüzde Sofya’da ibadete açık tek cami. Ancak Alexander Nevsky Ortodoks Katedrali ne kadar görkemliyse camii de bir o kadar bakımsız bir görünüm sergiliyor. Molla Efendi Kadı Seyfullah Camii, Osmanlılar zamanında hemen yanında hamamlar olmasından dolayı çok sayıda banyo anlamına gelen Banya Bashi (Banyo Başı) Camii olarak da biliyor.
Avrupa'nın en eski camilerinden biri olan caminin kuruluş tarihi hakkında çeşitli tarihler varsa da kuruluşu 1566 yılı olarak kabul ediliyor. Mimar Sinan tarafından tasarlanan caminin en dikkat çekici özelliği geniş kubbesi ve minare yüksekliği. Büyük kubbe kurşunla kaplı. İnce bir sanat eseri olan minaresinin, Evliya Çelebi’ye göre, Sofya’da güzellik bakımından eşi yok.
Sofya’nın en büyük caddesi olan Mariya Luiza Caddesi’nde bulunan camiyi Molla Efendi Kadı Seyfullah ölen karısının ruhuna yaptırdığı için onun adı verilmiş. Bazı yerlerde Banya Başi haricinde Mimar Sinan Camii de denilmekte... Evliya Çelebi Sofya’dan bahsederken bu camii için “Sofya’da en güzel minaresi olan cami” demiş. Cami dört adet köşe kubbesinin ortasında yükselen büyük kubbesi ve tek minaresiyle bugün adeta Bulgaristan başkentinin simgesi durumunda bulunuyor. Önünde 3 kubbeli bir tetimmesi yani tamamlaması var.
Cami mimari bakımından son derece ilginç. Tuğla taş sıraları ile yapılmış, Razgrad’taki İbrahim Paşa Camii’nde olduğu gibi, dört köşeden geçirilmiş kulecikler 16 dilimli kasnağın köşelerine çift göğüslemeler konmuş. Son cemaat yeri ve kemer aynaları kesme taştan olup, sütünlar yekpare ve koyu renkte. Başlıklar çift ıstalaktitli. Tek kapı ufak bir taçla biten kesme taştan yapılmış. Kemer aynasında taş üstüne boya ile yazılmış, okunmayan kara bir yazı ve altında miladi 1566-1567 yıllarına denk gelen rumi 974 tarihi var.
Caminin hemen karşısında yer alan bir yapı dikkatimi çekiyor. Tsum alışveriş merkezi olduğunu öğreniyorum. 1909 yılında yapılan bu bina yılların yorgunluğuna rağmen vakur duruşundan bir şey kaybetmemiş. Tüm görkemiyle misafirlerini karşılıyor. Eskiden gıda hali olan bu yapı bugün ağırlıklı olarak gıda maddeleri satan küçük dükkanların yer aldığı bir alış veriş merkezi olarak Sofyalılar’a hizmet veriyor. Dolaşırken karnım acıkıyor ve yerel yemekler yapan bir Bulgar restoranına giriyorum. Buranın yerel yemeklerinin tadına bakıyorum. Yemekler pek damak tadımıza uymasa da kiremitte tavuk fena değildi.
Sofya gezimi tamamlayıp Sofya’ya 135 km uzaklıkta olan Plovdiv’e yani bizde bilinen ismiyle Filibe’ye gitmek üzere yola çıkıyorum. 1 saat 30 dakikalık bir araba yolculuğu sonrasında Plovdiv’e varıyorum. Otele yerleştikten sonra buradaki Türkler’in yaşamlarını merak edip bir Türk köyüne doğru yola çıkıyorum. Ziyaretine gittiğim köy Bulgaristan’ın en ünlü Türk köyü olan Lova Mahala yani Yeni Mahalle Köyü.. Yeni Mahalle Köyü Plovdiv’den 60 km uzaklıkta Rodop Dağları’nın eteklerinde 1300 metrede kurulmuş 2800 kişilik bir orman köyü. Köy dediğime bakmayın, içinde lisesi hatta gençler için diskoteği bile olan geleneksellikle modernliğin harmanlandığı bir köy... Burada yaşayanların yarısı kışı İstanbul ve Bursa’da, yazı burada geçiriyormuş.
Köyde muhtar bizi bekliyor. Köyün sahip olduğu manzarayı görebilmek için tepede bir evin bahçesine geçip oturuyoruz. Ev sahibi Nazmiye Hanım’ın dağdan topladığı böğürtlenden yaptığı şerbeti içip bir parça da olsa yorgunluğumuzu atıyoruz. Muhtar köylerinden övgüyle bahsediyor. “Burada herşeyimiz var” diyor. “Hatta müzik grubumuz bile var” deyip köyün müzisyenlerini yanımıza davet ediyor. Akardiyonuyla Gürsel Bey, darbukasıyla da Hüseyin Genç gelip buranın dağlarını, köylerdeki yaşamlarının hikayesini bize müzikle anlatıyorlar. İnanılmaz güzel mini bir resital sunuyorlar buralarla ilgili...
Köyde dolaşmaya çıktığımda Türkiye’den geldiğimi öğrenince herkesin ağzında sıcak bir gülümseme beliriyor, “Hoş gelmişsiniz” diyorlar... Son derece sıcak bir şekilde karşılanıyorum, en iyi şekilde nasıl ağırlayacaklarını şaşırıyorlar...
Köyü dolaşmaya çıktığımda her evde hummalı bir çalışma gözüme çarpıyor. “Kolay Gelsin” dediklerim çalışmalarını bölmeden kışlıklarını yetiştirmek için bir yandan çalışıp bir yandan da sorularımı yanıtlarken “dur biraz soluklan” deyişime aldırmadan “Bakmayın bu dağların şimdi böyle sakin durduğuna. Burası Rodop Dağları kış burada yamandır, kar düştü mü acımaz kimseye, hazırlıksız yakalanırsan aman vermez” diyor... Bundan dolayı herkes burada sert geçen kış için hazırlık yapıyor. Kimse hazırlıksız yakalanmak istemiyor... Erkekler kışlık odunları keserken kadınlar kışlık salça için ateşin başında biberlerini közlüyor, bahçede turşularını kuruyor....
Akşam olup köyden ayrılma vakti geldiğinde “Gene bekleriz” diyorlar yaptıkları kışlıklardan hazırladıkları hediyelerini zorla ellerime tutuştururken... İlkbaharda kuzu çevirme vaadinde bulunurlarken “mutlaka geleceğim” diyorum Bulgar rakısı eşliğinde kuzu çevirme yemek için…
Sofya’ya göre daha sade ve düzenli olan Plovdiv’de erken Osmanlı mimarisinin bir örneği olan Ulu Cuma Camii’ni ziyaret ediyorum. Cumayata yani Cuma Meydanı’nda yer alan cami Sultan 2. Murat tarafından 1361 yılında yaptırılmış. 1784 yılına kadar 2. Murat Camii olarak bilinen bu cami daha sonra Ulu Cuma Camii adını almış. Plovdiv’de eskiden 47 tane faal olan cami sayısı günümüzde 2’ye inmiş. .
Cami Selçuklu mimarisinden esinlenerek yapılan erken Osmanlı mimarisinin bir örneği olduğu için diğer Osmanlı eserlerinden kolaylkla ayrılıyor. Caminin bir tanesi ana kapı, bir tanesi kadınlar için bir diğeri de genel olmak üzere 3 tane kapısı bulunuyor.
Yapımı 20 yıl süren camide 3 kubbe ve 6 tonoz yer alıyor. Kubbelerden kemerlere pandandiflerle geçiş yapıldığı caminin minaresi yapılırken kubbeye kadar yükselen kümbet üzerine oturtulan minarede Selçuklu mimari tarzından esinlenildiğini görmek mümkün. Caminin sağ duvarında bir Rus generalinin 1878 yılında hediye ettiği bir de güneş saati yer alıyor.
Daha önce bir kez yangın atlatan ve bir kez de depremde 2 minaresi de yıkılan caminin planları bulunarak aslına uygun olarak bir minaresi tekrar inşa edilmiş.
Plovdiv’in gezilecek bir diğer noktası ise Glavna yani cadde olarak bilinen Rayko Daskolov. Plovdiv’in trafiğe kapalı bu ana caddesinde sokak müzsyenleri mağazalar, hediyelik eşya satıcıları burayı son derece keyifli bir hale dönüştürüyor.
Plovdiv’de görülmesi gereken yerlerden biri de Taksim Tepe üzerindeki Eski Kent. Restore edilmiş bir çok Türk evinin, hediyelik eşya satıcılarının yer aldığı eski şehirde bulunan Antik Tiyatro turistlerin en çok ilgi gösterdiği yerlerin başında geliyor. Taksim Tepe ve Cambaz Tepe arasında yer alan Antik Tiyatro 2. yüzyıla tarihleniyor. 3 katlı sahneye sahip tiyatro Orta Asya Helenistik tarz mimarisiyle inşa edilmiş. Tiyatro 3 kapılı ve 28 basamaklı oturma düzenine sahip. Gladyatör savaşlarının yapıldığı bu Antik Tiyatro aynı zamanda Birleşik Trakya şehirlerinde yaşayanlar Koinon Thrakon adı verilen burada Roma konseyine bölgelerinin yönetimiyle ilgili sorular sorup bilgi alabiliyor ve önerilerde bulunuyorlarmış.

alexander nevski katedral.jpg


37948_440535536235_710251235_5065761_459216_n.jpg


5.jpg


cambaz tepe.jpg


mimar sinan (banya bashi) camii.jpg
 

Etiketler
Ynt: BALKANLAR'IN PARİS'İ SOFYA VE TÜRK ŞEHRİ PLOVDİV

çok hoş bi yer gtmye değer
 

Ynt: BALKANLAR'IN PARİS'İ SOFYA VE TÜRK ŞEHRİ PLOVDİV

Beğenmenize sevindim, çok naziksiniz, teşekkürler...
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.

BENZER KONULAR



GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
104,247
Mesajlar
1,529,709
Kayıtlı Üye Sayımız
166,890
Kaydolan Son Üyemiz
sudeninnotlari

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

SON KONULAR



Geri
Üst