cygnet
Kamp I
- Mesajlar
- 199
- Tepkime Puanı
- 24
Yazmakta olduğum gezi notlarını uğrayıp kamp yaptığımız her yere girip çıktıkça yaşadıklarımızı, anılarımızı aktarmağa çalışacağım.. Düzinelerle fotoğraf çekilmiş olacak ancak bunları buraya nakletmek için yapılması gereken MP sini küçültme işleminden rahatsız olduğum için zamanla buraya yapıştırabileceğimi baştan belirteyim.
Daha Haziran/2013 den itibaren İst.dan çıkıp sahil yolunu kullanarak Sinop'a gidelim ve dönüşümüzde de kendimizi İznik üzerinden Erdek'te 1 gece dinlenme molası vererek Ege kıyılarına atalım diye düşünmüş ve yol planları yapmıştık.
Gezenbilir sayfalarından Batı Karadeniz sahil yolu hk güncel bilgi bulamayınca sormak ihtiyacı duymuştuk..Aldığım tek tük yanıt beni 2 noktaya ulaştırdı.
1- Gezenbilir'ciler tatilde ve internete çok seyrek giriyorlar.
2- Bahsettiğim yolu kullanan olmadığı için yetersiz sayıda yanıt aldım.
Neyse, aldığım yanıtlar beni tatmin etmediği için gidiş güzergahımızı Bolu- Karabük üzerinden olmak üzere değiştirdik.
13.Ağustos sabahı yola çıkarken bugün dahil yaşadıklarımızı kesinlikle tahmin edemezdik..Mesleğim olarak defalarca turistik turlar düzenleyerek gördüğümüz orta ve doğu Karadeniz bölgesini pas geçerek Sinop'tan batıya doğru hiç gitmediğimiz için Sinop-Amasra-Zonguldak-Karasu güzergahını kullanıp Adapazarı'dan İznik gölü kıyısında bir geceleme molası verdikten sonra Erdek'e de uğrayıp eski dostlarımızı görerek eski anılarımızı yad edelim , sonrasında Dikili'de ki Deniz kampingde 3 gece kalarak Gümüldür/Hipocamp'da da 3 gece kalarak son noktayı Bodrum'un Güvercinlik köyünde ki kampinginde çakılı olarak duran ilk karavanımızdan oluşan yazlık evimizde koymak planımızdı.
Bu planın Dikili bacağını aşağıda anlatacağım şekilde geçip bugün Foça'da ki Sazlıca kampinge geldik..Geçen sene de buraya girişimizde 3 gece niyetiyle gelmiş, ama 6 gece kalmış ve çok memnun kalmıştık..Sazlıca kamping için de ileride ki sayfalarda bahsedeceğim.
Şimdi Batı Karadeniz'den itibaren gezimizi anlatmağa başlayayım.
Arabamız WV transporter ve çekme karavanımız PİNO'nun muhteşem mini karavanı Pİ 2010 olunca yollar bize dar geldi. Toplam ağırlığı 300 kgr ı geçmeyen bu "mendebur" karavanı arkamızda hiç farketmeden sadece yolda ki trafik kontrol noktalarını dikizleyerek hızımızı 120 km lere dahi çıkarabildik.
Bu "mendebur" karavan ile her girdiğimiz benzin istasyonunda veya bizi sollayan araçlarda oturanların başlarını çevirerek bizi süzmelerine artık alıştık..İçimizden gülüp geçiyoruz.
Laf arasında bir dokunup geçeyim..Pİ 2010 kampanya başlattı ve 8495 TL ile satışa sunuldu. Kesin tavsiye ediyorum..Hem de bu fiyattan olunca..
Bolu'yu geçip Yeniçağa'a geldik ve Bartın yoluna girmek üzere sola sapmamız lazımdı..Yolun sağında varlığı belli bile olmayan TCK kontrol noktasını hiç farketmedim..Sola dönüş sinyalimi verip sol şeride geçtim ve tam o esnada göz ucumda bize kırmızı flama sallayan bir elemanı farkettim ama nafile , artık sola sapmıştım ve Bartın yolundaydım..
Aklımdan da "ulen beni durdurup da neyime bakacaksınız? Karavanım sepet kadar , eh bu sepeti arkama takıp da ta buraya dek geldiğime göre ruhsatımda da bi kusur bırakırmıyım hiç" dedim ve gazladım. Daha alışamadım yani yeni Karavan statüsüne.
Bartın'a dek giden karayolu TEM den farksızdı. "Duble yollar yaptık" diye her fırsatta övünenlere tşk ederim. Bartın-Amasra arası yolu bazı kısımlarında yapılanmalar olsa da rahat sürüş verdi , hiç sıkıntı çekmedik..Bizim kalacağımız kamping Amasra'dan da 12 km kadar doğuda olan Çakraz civarındaydı. Hatta Çakraz'ı da 7 km geçtik.
"KAMPİNGLER" bölümünde de yazdığım AKARSU KAMPİNG'in adını sanıyorum ki pek çoğunuz duymamışsınızdır hatta kalmış olabileceğinizi de hiç düşünemiyorum bile.
Ama işte "ummadık taş baş yarar" örneğinde ki gibi kampingden çok, kamping sahibi olan kişiden bir çok kamping sahibi ve işleticisinin ibret almasını tavsiye ediyorum.
İnternetten pek çok adrese gire çıka bulduğum sonunda bu kampingi o bölgeye seyahat edecek herkese kesin tavsiye ediyorum..Evinizden farksız bir ortamda bulacaksınız kendinizi. Hatta ironi yapayım , evinizde huzursuzsanız orada hepsini unutur gidersiniz bile
Gelelim Batı Kardeniz'i anlatmağa.
"Akarsu" adını bazılarınız burada okuyunca belki bir elim olayla bağdaştırmış da olmuşsunuzdur. "Akademi Türkiye" şarkı yarışmasına katılıp sonra Bodrum/Torba kavşağında ki trafik kazasında ölen BARIŞ AKARSU'nun amcasının sahibi olduğu bir kamping burası..Barış'ın hayattayken de zaman zaman gelip kaldığı ev şimdi müze halinde ve oldukça acıklı sahnelerle dolu..Bu müze ev de kampinge 30 mt mesafede.
Kampingde ilk gecemizi yol yorgunluğu nedeniyle hafif bir akşam yemeği yeyip erken yatarak geçirdik..Ertesi sabah kahvaltıdayken aklımıza İst.da oturduğumuz evde bizimle beraber yaşayıp , aslen Çaycuma'lı olan bir ahbapımızı tel ederek aramak geldi..Onlar da bizi Amasra'ya davet ettiler..Bu sayede Amasra'yı da ziyaret etmiş olduk..Buluştuk ve Amasra'yı onlar bize gezdirdi..Büyük keyif aldık..Bizi en rahatsız eden faktör şiddeti yerinde duran bir maroken koltuğu bile 5-6 mt öne sürükleyen rüzgardı..Koltuk üzerinde ki minderi bir kağıt gibi havada perendeler attırarak kaldırıp, atan rüzgar bize komik anlar da yaşattı.
Yemek yediğimiz masada ki tabakları elimizle tutmak gereği dahi duyduk.
Evet devam ediyorum.. Akşam çaylarımızı da içip vedalaştık ve biz kampinge döndük.
Ertesi sabah kamping sahibi olan Abdullah Akarsu ile yaptığım kısa sohbette tavsiyesi üzerine saat 11.30 da yola koyulduk..Bize verilen parkurda ki yerler Kurucaşile - Cide idi. Özellkle Gideros koyunu hiç atlamayın , orada denize girin denildi.
Küre dağlarının altını muazzam oyuyorlar..Tüneller, tüneller , tüneller..Duble yollar.Belki 3-4 sene sonra buranın da çehresi acayip değişecek..Hatta burada yapılan yeni yolların Yavuz S.Selim köprüsüne bağlanacağı bilgisine ulaştık..
Yeşil ve mavinin doyulmaz güzellikler sunduğu karayolunda her adımda karşımıza durup fotoğraflamak isteği duyduğumuz yerler çıktı..Biz de öyle yaptık.
İlk durduğumuz köyün adı TEKKEÖNÜ köyü idi. Ben 1950-60 lı yıllarımı İstanbul'un Kalamış koyunda yaşadığım için ona benzeyen her yere geldiğimde eski anılarımı hatırlıyor ve bir tuhaf oluyor , oradan hiç ayrılmak gelmiyor içimden..Tekkeönü köyünün sahili tipik bir görüntü veriyordu..Denize doğru uzanmış 8-10 mt uzunluğunda ki eğriti tahta iskelelere bağlı balıkçı motorlarını görünce Kalamış koyunda ki iskelelerden sandal kiralayarak denize girdiğimiz tarihleri hatırladım. O Tarihi geri getirmeyi öyle isterdim ki tarifsiz..
Deniz kıyısında ki 2-3 bankta köyün erkekleri oturmuş sohbetteydiler..Bize oturacak yer yoktu..
"Beyler bir çay içimlik kadar burada oturmak istiyoruz, bize de bir yer açarmısınız" deyiverdim. Bir bank tümüyle boşaldı ve bize yer verdiler. Arkamızda ki çay ocağına 2 çay söyledim ve oturduk..hava da Bodrum sıcağı kadar sıcaktı ama nem neredeyse hiç yoktu. Çaylar geldi..Eşime çocukluk ve gençlik yıllarımda Kalamış koyunda ki "yaramazlık"karımı anlata anlata kah gülüştük kah hüzünlendik .
Hemen yanımızda oturan köyün efendileri ile sohbet açtım.
"Ne balığı yakalıyorsunuz bu günlerde?"
" Palamutun küçüğü , mezgit ve irice istavrit"
" Balıktan başka uğraş var mı ? "
"E. Burada fındık çoktur..bazıları da mısır ekerler..."
" Yurt dışına köyden gidenler gelmez mi hiç? "
" Eh be. Onlar geldiklerinde zaten buraya ölmeğe gelirler ...Bizim köydekiler 60 ı zor görürler..Onda ikisi yetmişi görür......"
Sustum..Söyleyecek söz kalmadı bana bundan sonra.
Çay parasını ödeyip izin istedik ve kalktık yerimizden.Köyden ayrıldık..
Daha Haziran/2013 den itibaren İst.dan çıkıp sahil yolunu kullanarak Sinop'a gidelim ve dönüşümüzde de kendimizi İznik üzerinden Erdek'te 1 gece dinlenme molası vererek Ege kıyılarına atalım diye düşünmüş ve yol planları yapmıştık.
Gezenbilir sayfalarından Batı Karadeniz sahil yolu hk güncel bilgi bulamayınca sormak ihtiyacı duymuştuk..Aldığım tek tük yanıt beni 2 noktaya ulaştırdı.
1- Gezenbilir'ciler tatilde ve internete çok seyrek giriyorlar.
2- Bahsettiğim yolu kullanan olmadığı için yetersiz sayıda yanıt aldım.
Neyse, aldığım yanıtlar beni tatmin etmediği için gidiş güzergahımızı Bolu- Karabük üzerinden olmak üzere değiştirdik.
13.Ağustos sabahı yola çıkarken bugün dahil yaşadıklarımızı kesinlikle tahmin edemezdik..Mesleğim olarak defalarca turistik turlar düzenleyerek gördüğümüz orta ve doğu Karadeniz bölgesini pas geçerek Sinop'tan batıya doğru hiç gitmediğimiz için Sinop-Amasra-Zonguldak-Karasu güzergahını kullanıp Adapazarı'dan İznik gölü kıyısında bir geceleme molası verdikten sonra Erdek'e de uğrayıp eski dostlarımızı görerek eski anılarımızı yad edelim , sonrasında Dikili'de ki Deniz kampingde 3 gece kalarak Gümüldür/Hipocamp'da da 3 gece kalarak son noktayı Bodrum'un Güvercinlik köyünde ki kampinginde çakılı olarak duran ilk karavanımızdan oluşan yazlık evimizde koymak planımızdı.
Bu planın Dikili bacağını aşağıda anlatacağım şekilde geçip bugün Foça'da ki Sazlıca kampinge geldik..Geçen sene de buraya girişimizde 3 gece niyetiyle gelmiş, ama 6 gece kalmış ve çok memnun kalmıştık..Sazlıca kamping için de ileride ki sayfalarda bahsedeceğim.
Şimdi Batı Karadeniz'den itibaren gezimizi anlatmağa başlayayım.
Arabamız WV transporter ve çekme karavanımız PİNO'nun muhteşem mini karavanı Pİ 2010 olunca yollar bize dar geldi. Toplam ağırlığı 300 kgr ı geçmeyen bu "mendebur" karavanı arkamızda hiç farketmeden sadece yolda ki trafik kontrol noktalarını dikizleyerek hızımızı 120 km lere dahi çıkarabildik.
Bu "mendebur" karavan ile her girdiğimiz benzin istasyonunda veya bizi sollayan araçlarda oturanların başlarını çevirerek bizi süzmelerine artık alıştık..İçimizden gülüp geçiyoruz.
Laf arasında bir dokunup geçeyim..Pİ 2010 kampanya başlattı ve 8495 TL ile satışa sunuldu. Kesin tavsiye ediyorum..Hem de bu fiyattan olunca..
Bolu'yu geçip Yeniçağa'a geldik ve Bartın yoluna girmek üzere sola sapmamız lazımdı..Yolun sağında varlığı belli bile olmayan TCK kontrol noktasını hiç farketmedim..Sola dönüş sinyalimi verip sol şeride geçtim ve tam o esnada göz ucumda bize kırmızı flama sallayan bir elemanı farkettim ama nafile , artık sola sapmıştım ve Bartın yolundaydım..
Aklımdan da "ulen beni durdurup da neyime bakacaksınız? Karavanım sepet kadar , eh bu sepeti arkama takıp da ta buraya dek geldiğime göre ruhsatımda da bi kusur bırakırmıyım hiç" dedim ve gazladım. Daha alışamadım yani yeni Karavan statüsüne.
Bartın'a dek giden karayolu TEM den farksızdı. "Duble yollar yaptık" diye her fırsatta övünenlere tşk ederim. Bartın-Amasra arası yolu bazı kısımlarında yapılanmalar olsa da rahat sürüş verdi , hiç sıkıntı çekmedik..Bizim kalacağımız kamping Amasra'dan da 12 km kadar doğuda olan Çakraz civarındaydı. Hatta Çakraz'ı da 7 km geçtik.
"KAMPİNGLER" bölümünde de yazdığım AKARSU KAMPİNG'in adını sanıyorum ki pek çoğunuz duymamışsınızdır hatta kalmış olabileceğinizi de hiç düşünemiyorum bile.
Ama işte "ummadık taş baş yarar" örneğinde ki gibi kampingden çok, kamping sahibi olan kişiden bir çok kamping sahibi ve işleticisinin ibret almasını tavsiye ediyorum.
İnternetten pek çok adrese gire çıka bulduğum sonunda bu kampingi o bölgeye seyahat edecek herkese kesin tavsiye ediyorum..Evinizden farksız bir ortamda bulacaksınız kendinizi. Hatta ironi yapayım , evinizde huzursuzsanız orada hepsini unutur gidersiniz bile
Gelelim Batı Kardeniz'i anlatmağa.
"Akarsu" adını bazılarınız burada okuyunca belki bir elim olayla bağdaştırmış da olmuşsunuzdur. "Akademi Türkiye" şarkı yarışmasına katılıp sonra Bodrum/Torba kavşağında ki trafik kazasında ölen BARIŞ AKARSU'nun amcasının sahibi olduğu bir kamping burası..Barış'ın hayattayken de zaman zaman gelip kaldığı ev şimdi müze halinde ve oldukça acıklı sahnelerle dolu..Bu müze ev de kampinge 30 mt mesafede.
Kampingde ilk gecemizi yol yorgunluğu nedeniyle hafif bir akşam yemeği yeyip erken yatarak geçirdik..Ertesi sabah kahvaltıdayken aklımıza İst.da oturduğumuz evde bizimle beraber yaşayıp , aslen Çaycuma'lı olan bir ahbapımızı tel ederek aramak geldi..Onlar da bizi Amasra'ya davet ettiler..Bu sayede Amasra'yı da ziyaret etmiş olduk..Buluştuk ve Amasra'yı onlar bize gezdirdi..Büyük keyif aldık..Bizi en rahatsız eden faktör şiddeti yerinde duran bir maroken koltuğu bile 5-6 mt öne sürükleyen rüzgardı..Koltuk üzerinde ki minderi bir kağıt gibi havada perendeler attırarak kaldırıp, atan rüzgar bize komik anlar da yaşattı.
Yemek yediğimiz masada ki tabakları elimizle tutmak gereği dahi duyduk.
Evet devam ediyorum.. Akşam çaylarımızı da içip vedalaştık ve biz kampinge döndük.
Ertesi sabah kamping sahibi olan Abdullah Akarsu ile yaptığım kısa sohbette tavsiyesi üzerine saat 11.30 da yola koyulduk..Bize verilen parkurda ki yerler Kurucaşile - Cide idi. Özellkle Gideros koyunu hiç atlamayın , orada denize girin denildi.
Küre dağlarının altını muazzam oyuyorlar..Tüneller, tüneller , tüneller..Duble yollar.Belki 3-4 sene sonra buranın da çehresi acayip değişecek..Hatta burada yapılan yeni yolların Yavuz S.Selim köprüsüne bağlanacağı bilgisine ulaştık..
Yeşil ve mavinin doyulmaz güzellikler sunduğu karayolunda her adımda karşımıza durup fotoğraflamak isteği duyduğumuz yerler çıktı..Biz de öyle yaptık.
İlk durduğumuz köyün adı TEKKEÖNÜ köyü idi. Ben 1950-60 lı yıllarımı İstanbul'un Kalamış koyunda yaşadığım için ona benzeyen her yere geldiğimde eski anılarımı hatırlıyor ve bir tuhaf oluyor , oradan hiç ayrılmak gelmiyor içimden..Tekkeönü köyünün sahili tipik bir görüntü veriyordu..Denize doğru uzanmış 8-10 mt uzunluğunda ki eğriti tahta iskelelere bağlı balıkçı motorlarını görünce Kalamış koyunda ki iskelelerden sandal kiralayarak denize girdiğimiz tarihleri hatırladım. O Tarihi geri getirmeyi öyle isterdim ki tarifsiz..
Deniz kıyısında ki 2-3 bankta köyün erkekleri oturmuş sohbetteydiler..Bize oturacak yer yoktu..
"Beyler bir çay içimlik kadar burada oturmak istiyoruz, bize de bir yer açarmısınız" deyiverdim. Bir bank tümüyle boşaldı ve bize yer verdiler. Arkamızda ki çay ocağına 2 çay söyledim ve oturduk..hava da Bodrum sıcağı kadar sıcaktı ama nem neredeyse hiç yoktu. Çaylar geldi..Eşime çocukluk ve gençlik yıllarımda Kalamış koyunda ki "yaramazlık"karımı anlata anlata kah gülüştük kah hüzünlendik .
Hemen yanımızda oturan köyün efendileri ile sohbet açtım.
"Ne balığı yakalıyorsunuz bu günlerde?"
" Palamutun küçüğü , mezgit ve irice istavrit"
" Balıktan başka uğraş var mı ? "
"E. Burada fındık çoktur..bazıları da mısır ekerler..."
" Yurt dışına köyden gidenler gelmez mi hiç? "
" Eh be. Onlar geldiklerinde zaten buraya ölmeğe gelirler ...Bizim köydekiler 60 ı zor görürler..Onda ikisi yetmişi görür......"
Sustum..Söyleyecek söz kalmadı bana bundan sonra.
Çay parasını ödeyip izin istedik ve kalktık yerimizden.Köyden ayrıldık..