mavimacera
Ana Kamp
BOZDAĞ’IN ZİRVESİNDE ZAFER BAYRAMI
Gezenbilir Doğa Sporları ve Gezi Kültürü Derneği'nin Asil üyesi ve İzmir bölge sorumlusu dostum, Murat ÖZ’ün düzenlemiş olduğu Zafer Bayramı kutlama etkinliğini bana bildirmesi üzerine Ödemişli Dağcılar ve doğaseverlerle birlikte katılmaya karar verdik. Böyle anlamlı bir günde Bozdağ zirve tırmanışı yapacak olmamız bizi sevindirmişti.
29 Ağustos 2009 cumartesi günü Gezenbilir katılımcıları sekiz araçla yaklaşık otuz kişi Bozdağ’a geldiler. Dağcılık ekipleri ile birlikte Off-Road Araçları ve Enduro motorcularda gelmişti. Ankara’dan Gezenbilir Doğa Sporları ve Gezi Kültürü Derneği yönetim kurulu üyesi Zerrin YiİĞİTER ile birlikte; Denizli, Aydın ve İstanbul’dan da bu etkinliğe katılmak için gelmişlerdi. Birlikte kamp yapacağımız Mermeroluk kamp yerine gittik. Çadırlarımızı kurduktan sonra kısa bir tanışmanın ardından Off-Road araçları orman yollarından etkinlilerini yapmak için yanımızdan ayrıldılar. Enduro motorcu arkadaşlara ise Ödemişli Motorcu Cengiz TAMKAN arkadaşımız rehberlik yaparak.Orman yollarından Kel Dağ ve Bozdağ’a çıkararak keyifli bir gün geçirdiler. Bizde dağcı arkadaşlarla Gölcük gölüne gezmeye gittik. Bozdağın kestane ve çam kaplı ormanlık yollardan giderken ciğerlerimize bol oksijen depoluyorduk. Yaklaşık on dakikalık kısa bir yolculuğun ardından A tepesine gelmiştik. Burada bir manzara molası verdik. Dışardan gelen Dağcı ekip arkadaşlar bu eşsiz Gölcük gölünün manzarasını hayran hayran bakıyorlardı. A Tepesindeki çeşmeden elimizi yüzümüzü yıkayıp serinlemek istedik. Ama maalesef akmadığını üzülerek seyrettik. Bu eşsiz göl manzaralı yerde hep birlikte fotoğraflar çekildikten sonra ayrıldık. Beş dakika sonra Gölcük’ün merkezine geldik. Gölün etrafında yörede üretilen patates, taze fasulye, barbunya, elma, ayrıca çeyizlik eşyalar, hediyelik süs eşyaları satılıyordu.
Bunlardan ihtiyacımız olanları satın aldıktan sonra gölün etrafında gezmeye başladık. Biraz yürüdükten sonra elinde kargılara olta takılı 10–12 yaşlarında iki çocukla karşılaştık. Tuttukları beş altı tane sazan balığını bir poşete koymuşlardı. Bugünkü rızklarını yakalamış olmalarından gözlerinde mutluluk ışıltıları vardı. Onlarla kısa bir sohbet yaptıktan sonra balıkları afiyetle yemelerini söyleyip gölün etrafında dolaşmaya devam ediyoruz. Gölün yeşile yakın bir rengi vardı. Gölün kenarında bulunan tarlalarda patatesler çiçek açmıştı. Gölün etrafında gezmeye devam ederken bir yandan da bu doğa harikası güzelliklerin fotoğrafını çekiyordum. Sazlıkların yanında 4–5 yaşlarında küçük bir çocuk dikkatimi çekti. Kargısını göle atmış öyle bekliyordu. Sessizce yanına yaklaşıp: ‘’ Rast gele küçük balıkçı ‘’dedim. Başını bana doğru çevirip baktı. Gözlerini kapatarak utangaç bir halde başını yere eğdi.’’Senin adın ne’’ diye sordum. Cevap yok. Bir daha sordum yine cevap alamadım. Yanında babası ‘’ Emre ‘’ diye cevap verdi. ‘’Emre hiç balık tuttun mu ?’’ diye sorduğumda elindeki kargısını tekrar göle atıyor. Konuşmaktan sıkılıyor. Daha fazla sıkmamak için ‘’rast gele Emre’’ deyip ayrılıyorum bu küçük balıkçının yanından. Gölün etrafında dolaştıktan sonra göl kenarında oturup biraz dinleniyoruz. Ilık esen rüzgâr gölün üzerinde hafif bir dalga meydana getiriyordu. Göle hayran hayran bakarak dinlendikten sonra tekrar yola çıkacağımız zaman Murat arkadaşım her halde çok acıkmış olacak ki büyük bir mangalla yanımıza geliyor. Araçlarımıza binip bu sefer Gölün karşı kıyısındaki Gölcük Orman İçi Dinlenme Tesislerinin olduğu yere gidiyoruz. Burada çam ağaçları içinden gölün ayrı bir güzelliği var. Gölcük kasabası ve Gölcük gölü ayaklarınızın altında adeta. Burada da kısa bir mola verip fotoğraf çektikten sonra kamp alanına geri dönmek için yola çıkıyoruz.
Kamp alanına vardığımızda akşam olmak üzereydi. Akşam yemeği için hazırlıklarımızı yaptıktan sonra kamp alanında daha önceden yakılan ateşin yerinde ateşimizi yakıyoruz. Akşam yemeklerimizi yiyip kamp ateşinin etrafında toplanıyoruz. Yeni tanıştığımız dağcı arkadaşlarla dağcılık konusunda konuşup anılarımızı anlatırken zamanda ilerlemişti. Rehber arkadaşımız Zirve tırmanışının sabah saat 06.30 da yapılacağını söyledikten sonra istirahata çekiliyoruz.
Sabah saat 06.00 da uyanıyorum. Son hazırlıklarımı da yaptıktan sonra sırt çantamı alıp, kampın toplanma merkezine gidiyorum. Bütün arkadaşlar toplandıktan sonra rehberimiz Mümtaz SAYGI hocamız etkinliğe yeni katılan arkadaşlara yürüyüş hakkında bilgi veriyor. ‘’Rehberin arkasında tek sıra halinde yürünüleceği, Doğaya hiçbir atık bırakılmayacağını’’ söyledikten sonra saat 06.30 da yürüyüşe başlıyoruz.
Yaklaşık bir saat çam ormanı içindeki patikalardan ilerledikten sonra orman bitmişti. Bundan sonraki bitki örtüsü ardıç, dikensi çalılıklar, çoban yastığı ve diğer kısa bitkiler yer alıyordu. Güneş zirveden doğmaya başladığında epey yol almıştık. Zirveye yaklaştıkça aşağılara baktığımızda yeşillikler içinde Bozdağ kasabasının, Elmağı köyünün ve Ovacık köyünün harika bir görüntüsü vardı. Arada bir verdiğimiz kısa molalarda bu güzelliklerin fotoğrafını çekiyorduk. Sonra tekrar yürüyüşe başlıyorduk. Bozdağın zirvelerine çıktıkça koyun sürülerinin yanından geçiyorduk. Zirvede değişik değişik kuşların sürü halinde gezinmeleri dikkatimizi çekti. Daha sonra bu kuşların ardıç tohumlarını yediklerini fark ettik. Ardıç tohumları olgunlaşmaya başlamıştı. Dağın zirveye yakın kısmında kar kuyuları vardı. Yaz aylarının sıcağında yediğimiz vişne, karadut şerbetli kar helvalarında kullanılan karlar buralardan temin ediliyordu.
Rehberimiz ekibimize yeni katılan arkadaşlar olduğu için sık sık molalar veriyor onların fazla zorlanmadan yürümelerini sağlıyordu. Zirveye yaklaştıkça Gölcük Gölü görünmeye başladı. Çam ormanlarının içinde harika bir görüntüsü vardı. Bir diğer tarafta ise Beydağ baraj gölü görünüyordu. Kuzey tarafımızda ise Salihli’deki Demirköprü hidroelektrik baraj gölü ve Marmara Gölü görünüyordu. Bu eşsiz manzaraları seyrederken yorgunluğumuzu hissetmiyorduk. Yaklaşık üç saatlik bir yürüyüşün ardından zirvede SAYGI tepesindeydik.
Saygı tepesinde biraz dinlendikten sonra, 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI nı Zirvede rakım 2157 metreye ay yıldızlı bayrağımızı dikerek kutladık. Bu anlamlı günü zirvede bayrağımızın altında kutlamanın verdiği huzurla mutluyduk. Burada biraz daha dinlendikten sonra geri dönüş için inişe başladık. Yaklaşık beş yüz metre ilerledikten sonra başımı geri çevirip baktığımda ılık esen hafif bir rüzgârla ay yıldızlı bayrağımızın dalgalanmasını gururla seyrettim.
Bir hayli yürüdükten sonra tekrar ormanlık alana gelmiştik. Geçtiğimiz patikalardan tekrar geçiyorduk. Havanın sıcaklığından ve zorlu bir iniş olmasından dolayı çok terlemiştik. Çam ağaçlarının gölgesinden geçerken biraz serinlemiştik. Yaklaşık iki saatlik bir yürüyüşün ardından kamp alanına yaklaşmıştık. Arkadaşımızın cep telefonundan çıkan zeybek havasıyla ekibimiz bu coşkulu günde kendini tutamayıp oynamaya başladılar. Daha sonra kamp alanına doğru yürümeye devam ettik.
Kamp alanına döndüğümüzde bu anlamlı günde böyle güzel bir etkinlik yapmanın keyfiyle yorgunluğumuzdan eser kalmamıştı. Bir başka zirvede buluşmak dileği ile arkadaşlarla vedalaşıp ayrıldık…
İlhan BİÇER
Gezenbilir Doğa Sporları ve Gezi Kültürü Derneği'nin Asil üyesi ve İzmir bölge sorumlusu dostum, Murat ÖZ’ün düzenlemiş olduğu Zafer Bayramı kutlama etkinliğini bana bildirmesi üzerine Ödemişli Dağcılar ve doğaseverlerle birlikte katılmaya karar verdik. Böyle anlamlı bir günde Bozdağ zirve tırmanışı yapacak olmamız bizi sevindirmişti.
29 Ağustos 2009 cumartesi günü Gezenbilir katılımcıları sekiz araçla yaklaşık otuz kişi Bozdağ’a geldiler. Dağcılık ekipleri ile birlikte Off-Road Araçları ve Enduro motorcularda gelmişti. Ankara’dan Gezenbilir Doğa Sporları ve Gezi Kültürü Derneği yönetim kurulu üyesi Zerrin YiİĞİTER ile birlikte; Denizli, Aydın ve İstanbul’dan da bu etkinliğe katılmak için gelmişlerdi. Birlikte kamp yapacağımız Mermeroluk kamp yerine gittik. Çadırlarımızı kurduktan sonra kısa bir tanışmanın ardından Off-Road araçları orman yollarından etkinlilerini yapmak için yanımızdan ayrıldılar. Enduro motorcu arkadaşlara ise Ödemişli Motorcu Cengiz TAMKAN arkadaşımız rehberlik yaparak.Orman yollarından Kel Dağ ve Bozdağ’a çıkararak keyifli bir gün geçirdiler. Bizde dağcı arkadaşlarla Gölcük gölüne gezmeye gittik. Bozdağın kestane ve çam kaplı ormanlık yollardan giderken ciğerlerimize bol oksijen depoluyorduk. Yaklaşık on dakikalık kısa bir yolculuğun ardından A tepesine gelmiştik. Burada bir manzara molası verdik. Dışardan gelen Dağcı ekip arkadaşlar bu eşsiz Gölcük gölünün manzarasını hayran hayran bakıyorlardı. A Tepesindeki çeşmeden elimizi yüzümüzü yıkayıp serinlemek istedik. Ama maalesef akmadığını üzülerek seyrettik. Bu eşsiz göl manzaralı yerde hep birlikte fotoğraflar çekildikten sonra ayrıldık. Beş dakika sonra Gölcük’ün merkezine geldik. Gölün etrafında yörede üretilen patates, taze fasulye, barbunya, elma, ayrıca çeyizlik eşyalar, hediyelik süs eşyaları satılıyordu.
Bunlardan ihtiyacımız olanları satın aldıktan sonra gölün etrafında gezmeye başladık. Biraz yürüdükten sonra elinde kargılara olta takılı 10–12 yaşlarında iki çocukla karşılaştık. Tuttukları beş altı tane sazan balığını bir poşete koymuşlardı. Bugünkü rızklarını yakalamış olmalarından gözlerinde mutluluk ışıltıları vardı. Onlarla kısa bir sohbet yaptıktan sonra balıkları afiyetle yemelerini söyleyip gölün etrafında dolaşmaya devam ediyoruz. Gölün yeşile yakın bir rengi vardı. Gölün kenarında bulunan tarlalarda patatesler çiçek açmıştı. Gölün etrafında gezmeye devam ederken bir yandan da bu doğa harikası güzelliklerin fotoğrafını çekiyordum. Sazlıkların yanında 4–5 yaşlarında küçük bir çocuk dikkatimi çekti. Kargısını göle atmış öyle bekliyordu. Sessizce yanına yaklaşıp: ‘’ Rast gele küçük balıkçı ‘’dedim. Başını bana doğru çevirip baktı. Gözlerini kapatarak utangaç bir halde başını yere eğdi.’’Senin adın ne’’ diye sordum. Cevap yok. Bir daha sordum yine cevap alamadım. Yanında babası ‘’ Emre ‘’ diye cevap verdi. ‘’Emre hiç balık tuttun mu ?’’ diye sorduğumda elindeki kargısını tekrar göle atıyor. Konuşmaktan sıkılıyor. Daha fazla sıkmamak için ‘’rast gele Emre’’ deyip ayrılıyorum bu küçük balıkçının yanından. Gölün etrafında dolaştıktan sonra göl kenarında oturup biraz dinleniyoruz. Ilık esen rüzgâr gölün üzerinde hafif bir dalga meydana getiriyordu. Göle hayran hayran bakarak dinlendikten sonra tekrar yola çıkacağımız zaman Murat arkadaşım her halde çok acıkmış olacak ki büyük bir mangalla yanımıza geliyor. Araçlarımıza binip bu sefer Gölün karşı kıyısındaki Gölcük Orman İçi Dinlenme Tesislerinin olduğu yere gidiyoruz. Burada çam ağaçları içinden gölün ayrı bir güzelliği var. Gölcük kasabası ve Gölcük gölü ayaklarınızın altında adeta. Burada da kısa bir mola verip fotoğraf çektikten sonra kamp alanına geri dönmek için yola çıkıyoruz.
Kamp alanına vardığımızda akşam olmak üzereydi. Akşam yemeği için hazırlıklarımızı yaptıktan sonra kamp alanında daha önceden yakılan ateşin yerinde ateşimizi yakıyoruz. Akşam yemeklerimizi yiyip kamp ateşinin etrafında toplanıyoruz. Yeni tanıştığımız dağcı arkadaşlarla dağcılık konusunda konuşup anılarımızı anlatırken zamanda ilerlemişti. Rehber arkadaşımız Zirve tırmanışının sabah saat 06.30 da yapılacağını söyledikten sonra istirahata çekiliyoruz.
Sabah saat 06.00 da uyanıyorum. Son hazırlıklarımı da yaptıktan sonra sırt çantamı alıp, kampın toplanma merkezine gidiyorum. Bütün arkadaşlar toplandıktan sonra rehberimiz Mümtaz SAYGI hocamız etkinliğe yeni katılan arkadaşlara yürüyüş hakkında bilgi veriyor. ‘’Rehberin arkasında tek sıra halinde yürünüleceği, Doğaya hiçbir atık bırakılmayacağını’’ söyledikten sonra saat 06.30 da yürüyüşe başlıyoruz.
Yaklaşık bir saat çam ormanı içindeki patikalardan ilerledikten sonra orman bitmişti. Bundan sonraki bitki örtüsü ardıç, dikensi çalılıklar, çoban yastığı ve diğer kısa bitkiler yer alıyordu. Güneş zirveden doğmaya başladığında epey yol almıştık. Zirveye yaklaştıkça aşağılara baktığımızda yeşillikler içinde Bozdağ kasabasının, Elmağı köyünün ve Ovacık köyünün harika bir görüntüsü vardı. Arada bir verdiğimiz kısa molalarda bu güzelliklerin fotoğrafını çekiyorduk. Sonra tekrar yürüyüşe başlıyorduk. Bozdağın zirvelerine çıktıkça koyun sürülerinin yanından geçiyorduk. Zirvede değişik değişik kuşların sürü halinde gezinmeleri dikkatimizi çekti. Daha sonra bu kuşların ardıç tohumlarını yediklerini fark ettik. Ardıç tohumları olgunlaşmaya başlamıştı. Dağın zirveye yakın kısmında kar kuyuları vardı. Yaz aylarının sıcağında yediğimiz vişne, karadut şerbetli kar helvalarında kullanılan karlar buralardan temin ediliyordu.
Rehberimiz ekibimize yeni katılan arkadaşlar olduğu için sık sık molalar veriyor onların fazla zorlanmadan yürümelerini sağlıyordu. Zirveye yaklaştıkça Gölcük Gölü görünmeye başladı. Çam ormanlarının içinde harika bir görüntüsü vardı. Bir diğer tarafta ise Beydağ baraj gölü görünüyordu. Kuzey tarafımızda ise Salihli’deki Demirköprü hidroelektrik baraj gölü ve Marmara Gölü görünüyordu. Bu eşsiz manzaraları seyrederken yorgunluğumuzu hissetmiyorduk. Yaklaşık üç saatlik bir yürüyüşün ardından zirvede SAYGI tepesindeydik.
Saygı tepesinde biraz dinlendikten sonra, 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI nı Zirvede rakım 2157 metreye ay yıldızlı bayrağımızı dikerek kutladık. Bu anlamlı günü zirvede bayrağımızın altında kutlamanın verdiği huzurla mutluyduk. Burada biraz daha dinlendikten sonra geri dönüş için inişe başladık. Yaklaşık beş yüz metre ilerledikten sonra başımı geri çevirip baktığımda ılık esen hafif bir rüzgârla ay yıldızlı bayrağımızın dalgalanmasını gururla seyrettim.
Bir hayli yürüdükten sonra tekrar ormanlık alana gelmiştik. Geçtiğimiz patikalardan tekrar geçiyorduk. Havanın sıcaklığından ve zorlu bir iniş olmasından dolayı çok terlemiştik. Çam ağaçlarının gölgesinden geçerken biraz serinlemiştik. Yaklaşık iki saatlik bir yürüyüşün ardından kamp alanına yaklaşmıştık. Arkadaşımızın cep telefonundan çıkan zeybek havasıyla ekibimiz bu coşkulu günde kendini tutamayıp oynamaya başladılar. Daha sonra kamp alanına doğru yürümeye devam ettik.
Kamp alanına döndüğümüzde bu anlamlı günde böyle güzel bir etkinlik yapmanın keyfiyle yorgunluğumuzdan eser kalmamıştı. Bir başka zirvede buluşmak dileği ile arkadaşlarla vedalaşıp ayrıldık…
İlhan BİÇER