Kısa geziler başlığı çok hoşuma gitti, öyle ya gezgin illa ki alıp başını gittiğinde binlerce km. yol mu yapmalı? Bazen penceremizden gördüğümüz tepeler ya da deniz kıyısı bile bizim için bir gezi değil midir? Yeter ki gezi özelliğini oluşturacak bir içeriği olsun. Bu düşünceyle sizlere bu haftanın ilk günü, hatta günün ilk saatlerinde yaptığımız küçük kaçamağı aktarmak istedim.
Aslında sabah uyandığımda böyle bir şey aklımda yoktu, eşim bir gün önce tuttuğu yorucu nöbetin izlerinden kurtulamamış, uyuyorken ben kızımı kaldırıp kahvaltısını yaptırıp okuluna götürdüm. Kızımın okulu Tralleis antik kentinin hemen altındadır. Onu okuluna bırakınca önümde duran yeşil tepeler gözüme takıldı, kıyafetim yürüyüş için uygundu ve bir engelim yoktu. O anda yürümeye karar verip arabayı park ettim, yanıma küçük bir şişe su ve avcı bıçağımı alıp tepelere yöneldim. Tam şehrin son evlerini bitirmiştim ki telefonum çaldı ve eşim aradı. Ne zaman geleceğimi soruyordu, ben de yürüyüşe çıktığımı söyleyince sitem edip kendisinin de gelmek istediğini söyledi. Planlarda değişiklik yapıp, eşime çay demleyip,termosa koymasını, kahvaltılık bir şeyler hazırlamasını ekmek alıp geleceğimi söyledim. Telefonu kapattıktan sonra aklıma karı-koca emekli olan bacanağımla baldızımı aramak geldi. Onlara da fikrimi açıkladım ve olur aldıktan sonra yarım saate sizi alrım diyerek yola koyuldum.
Zaman zaman sabah kahvaltısını dağlarda yaparız, bu sabah da bunlardan birini gerçekleştirdik. Ekibi toplayıp, Aydın'ın güneyindeki Baltaköy'ün üstlerindeki tepelere doğru yol aldık. Buralarda bir çok kamp yapmaya müsait alan vardır. Etraf zeytinliklerle kaplıdır, su bulmak kolaydır ve güvenlidir. Konaklayacağımız yere varınca bir taraftan bagajdan masa sandalyeleri çıkarırken, diğer taraftan kuru dalları toplayıp ateş yakma telaşına giriştik, bayanlar sofrayı kurduğunda ateşimiz de hazırdı.Ateş yakma çabalarımız;
Hanımlar sofra hazırlıyorlar,
Gururluyuz sonunda ateşi yakmayı becerdik, ateş yakabilme anını ölümsüzleştirdik...
Kahvaltı soframız da hazır...
Masamızda bir kuş sütü bir de pişmeyi bekleyen sucuklarımız eksik, bunun için taze zeytin dalından şiş yapıp, sucukları geçirdik, ateşin közünün üstüne yerleştirdik...
Ocakçıbaşımız...
Afiyet olsun...
Keyifli bir kahvaltıdan sonra bahar aylarının vazgeçilmezi kedirgen toplama işine giriştik. Kedirgen otunu Aydın dışında pek bilen yotur, diğer yerlerde Kuşkonmaz diye adlandırılan bu bitkinin taze filizlerinden soğanla kavrulup yumurta kırılarak oldukça lezzetli bir yemek yapılır. Kedirgen filizi ortadaki kahverengi- haki yeşil arası görünen dal...
Bayanlar çalıların arasında kedirgen arıyorlar. Tabii bu işin küçük bir riski var aynı çalıların içinde yılanlar da olabilir...
Piknik alanımız,
Her güzel şey gibi bu küçük kaçamağımız da çabucak bitti, saatler öğleyi gösterirken dönme vakti geldi. Dönüş yolunda Aydın manzarası: beyaz bulutlar toplanıyor, bu yağmur habercisi...
Başka bir etkinlikte buluşmak üzere...
Aslında sabah uyandığımda böyle bir şey aklımda yoktu, eşim bir gün önce tuttuğu yorucu nöbetin izlerinden kurtulamamış, uyuyorken ben kızımı kaldırıp kahvaltısını yaptırıp okuluna götürdüm. Kızımın okulu Tralleis antik kentinin hemen altındadır. Onu okuluna bırakınca önümde duran yeşil tepeler gözüme takıldı, kıyafetim yürüyüş için uygundu ve bir engelim yoktu. O anda yürümeye karar verip arabayı park ettim, yanıma küçük bir şişe su ve avcı bıçağımı alıp tepelere yöneldim. Tam şehrin son evlerini bitirmiştim ki telefonum çaldı ve eşim aradı. Ne zaman geleceğimi soruyordu, ben de yürüyüşe çıktığımı söyleyince sitem edip kendisinin de gelmek istediğini söyledi. Planlarda değişiklik yapıp, eşime çay demleyip,termosa koymasını, kahvaltılık bir şeyler hazırlamasını ekmek alıp geleceğimi söyledim. Telefonu kapattıktan sonra aklıma karı-koca emekli olan bacanağımla baldızımı aramak geldi. Onlara da fikrimi açıkladım ve olur aldıktan sonra yarım saate sizi alrım diyerek yola koyuldum.
Zaman zaman sabah kahvaltısını dağlarda yaparız, bu sabah da bunlardan birini gerçekleştirdik. Ekibi toplayıp, Aydın'ın güneyindeki Baltaköy'ün üstlerindeki tepelere doğru yol aldık. Buralarda bir çok kamp yapmaya müsait alan vardır. Etraf zeytinliklerle kaplıdır, su bulmak kolaydır ve güvenlidir. Konaklayacağımız yere varınca bir taraftan bagajdan masa sandalyeleri çıkarırken, diğer taraftan kuru dalları toplayıp ateş yakma telaşına giriştik, bayanlar sofrayı kurduğunda ateşimiz de hazırdı.Ateş yakma çabalarımız;
Hanımlar sofra hazırlıyorlar,
Gururluyuz sonunda ateşi yakmayı becerdik, ateş yakabilme anını ölümsüzleştirdik...
Kahvaltı soframız da hazır...
Masamızda bir kuş sütü bir de pişmeyi bekleyen sucuklarımız eksik, bunun için taze zeytin dalından şiş yapıp, sucukları geçirdik, ateşin közünün üstüne yerleştirdik...
Ocakçıbaşımız...
Afiyet olsun...
Keyifli bir kahvaltıdan sonra bahar aylarının vazgeçilmezi kedirgen toplama işine giriştik. Kedirgen otunu Aydın dışında pek bilen yotur, diğer yerlerde Kuşkonmaz diye adlandırılan bu bitkinin taze filizlerinden soğanla kavrulup yumurta kırılarak oldukça lezzetli bir yemek yapılır. Kedirgen filizi ortadaki kahverengi- haki yeşil arası görünen dal...
Bayanlar çalıların arasında kedirgen arıyorlar. Tabii bu işin küçük bir riski var aynı çalıların içinde yılanlar da olabilir...
Piknik alanımız,
Her güzel şey gibi bu küçük kaçamağımız da çabucak bitti, saatler öğleyi gösterirken dönme vakti geldi. Dönüş yolunda Aydın manzarası: beyaz bulutlar toplanıyor, bu yağmur habercisi...
Başka bir etkinlikte buluşmak üzere...