The Crow

The Crow serisi çizgi romanlar yazan James O’Barr tarafından ortaya çıkmıştır,James O’Barr, trajik bir trafik kazasında nişanlısı Bethany’nin sarhoş bir sürücünün kullandığı araba tarafından öldürülmesi sonrasında çok sıkıntılı günler yaşamaya başlamış. Bu yaşadığı sıkıntılı dönemden kurtulmak için kendisini çizime verir, daha sonraları ise gazetede okuduğu bir haberden ( Detroit’te bir çiftin 20$ lık nişan yüzükleri için öldürülmesi olayı ) oldukça etkilenir ve bunun bir hikayenin başlangıcı için güzel bir çıkış noktası olduğuna karar verir ve 1981 yıllarında Berlin’de ilk The Crow çalışmalarına başlar. İçinde bulunduğu sıkıntılı yaşam yüzünden eserini tamamlaması uzun bir süre alır.James O’Barr hikayesinde kullandığı karakterleri kendi hayatından seçmiş,gerçek kişileri karakterleri ile özdeşleştirmiştir.Hatta filmde yer alan çete üyelerinin isimleri de Detroit deki duvar yazılarında alınmış gerçek çete üyeleri isimleridir. (T-Bird, Tom-Tom, Top Dollar, Spooky Stone gibi) Bunun üzerine olayları hikaye üzerine oturtarak hikayeyi tamamlamıştır.

Brandon Lee; Eric Draven olarak oynadıÇizgi romanın başarısından sonra 80li yılların sonunda film yapımcısı Jeff Most film için 1500$ gibi komik ücret önermiş.Filmin kült ve efsanevi olmasının ise iki ana nedeni var.Bunlardan birincisi filmin yönetmenliğini Alex Proyas’ın üstlenmesi ve ikincisi ise başrollerinde efsane karate ustası Bruce Lee’nin oğlu Brandon Lee’nin yer almasıydı. İlk başlarda birbirlerini tanımayan James O’Barr ve Brandon Lee film çekimlerinde çok iyi anlaşmaya başlamış ve çeşitli röportajlarda James O’Barr, Brandon Lee için küçük kardeşim diye bahsetmeye başlamış. Filmin çekimlerinin bitmesine 8 gün kala Brandon Lee’nin yanlış doldurulmuş bir silah tarafından çekim sırasına vurularak öldürülmesi bu yüzden James O’Barr’ı hayatı boyunca sarsan ikinci büyük olay olur.

Romanın üzerinden 24 yıl, filmin üzerinden ise 14 yıl geçmesine rağmen The Crow çizgi roman severler için hala bir kült olmaya devam etmektedir.

The Crow Hakkında Bazı Bilgiler

• The Crow tüm zamanların en çok satan bağımsız siyah beyaz çizgi romanıdır.
• The Crow birçok dile çevrilmiş ve dünya üzerinde çeyrek milyondan fazla kopya satmıştır.
• James O’Barr, Fransa’da düzenlenen Uluslararası Çizgi Roman Festivalinde ödül alan ikinci Amerikalı olarak tarihe geçmiştir.
• The Crow filmi çoğu listede gelmiş geçmiş en iyi çizgi romandan filme uyarlaması olarak gösterilmektedir.

Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/The_Crow

Ynt: The Crow

Gelelim, izleyenin yorumuna...

Öncelikle bu filmin kült sayılmasının birkaç nedeni var;
_Aşk filmleri konusunda ezber bozan senaryosu, çok yoğun bir aşkı ve acı veren deneyimleri hem bu kadar sade, hem bu kadar açık, hem de bu kadar hissettirerek anlatabiliyor olması...
_Belki de her insanın yapmak isteyip de yapamadığı, günümüz için önemli ve zorlu bir testi göstermesi...
_Özellikle gençler için ağır-karanlık görüntüleri...
_Brandon Lee'nin oynuyor olması...
_Brandon Lee'nin filmin son günlerinde film kazasında ölmesi ve filmin son bölümünün bilgisayar ile tamamlanması...

Bu nedenlerle, film kült seviyesine ulaşabilmiş bence. Peki güzel mi? Bence bir aşk filmi için mükemmel. Klasik aşk filmlerinden çok uzak ve kesinlikle çarpıcı (hatta çarptı mı dağıtacak cinsten) bir film.
Klasik "oğlan kızı sever, ama buluşamazlar" filmleri sevenler ve gösterilen gerçekle yetinecekler izlemesin. Ama bu senaryo gerçek hayatla ne kadar harmanlanabilir(, hem de işin içine gerçeküstülük katılırken?), bir süper kahraman ne kadar normal olabilir ve süperken ne kadar canı yanabilir görmek isteyenler izlesinler...

Oyunculuk konusunda yorum yapmak çok zor, çünkü Brandon Lee çok çalışması olmuş bir aktör değil ama filmdeki havayı çok rahat verdiğini söyleyebilir. Yani yerine oturmuş görünüyor ama uzmanları farklı söyleyebilir, bilemem. Bildiğim şu ki, iyi görünüyor

Son söz; İlk kez bu tarz birşey izleyecekseniz, çok zorlanacaksınız. (İzlediklerimden yola çıkarsam; Trainspotting benzeri tarzda zorlayıcı (ezber bozan) filmlerden deneyiminiz varsa zorlanmayabilirsiniz...)

İyi seyirler...

(Not: Aşk filmi dediysem de; ilk buluşma için tavsiye etmem. Sonra söylemedi demeyin O Meg Ryan'ın işi )