tayfunvw
Kamp II
Geçtiğimiz yaz düzenlenen İstanbul - Atina - İstanbul gezisini Anatolia vosvos Derneği olarak gerçekleştirdik. Derneğimizin 2 ayda bir yayınlanan ''HAVASOĞUTMALI'' dergsinde yayımlanan Yunanistanın Benzersiz Campingleri başlıklı yazım.
Yunanistan’ın benzersiz kampingleri
Hani hep derler ya Yunanistan’la Türkiye birbirlerine benzerler. Evet, çok benziyorlar. İnsanların yaşam biçimleri, olaylara heyecanla yaklaşmaları, dükkânları, trafiği ve yemekleri benziyor, hatta aynı diyebiliriz. Benzemeyen en önemli nokta ise kamping kültürlerindeki farklılıktı.
Size bu özel sayıda Yunanistan’da bizzat kaldığımız kamp alanlarını tanıtmak, imrendirmek ve gidip görmenize bir nebze olsun sebep olmak istiyorum. Kampçılığın yaşam biçimi ve kültür olduğunu yıllar önce çözen Yunanistan bizi hayretlere düşüren kamp alanlarına sahip. Yüzlerce kamp alanından biz sadece birkaçını görebildik.
Bu kampinglerin ortak özelliği kesinlikle ‘temizlik’. Kirli bir tuvalete asla rastlamadık. Tek handikap ‘taharet musluğu’nun olmaması. Sonradan öğrendiğimize/gördüğümüze göre de bu ülkede ve Avrupa’nın diğer ülkelerinde böyle bir alışkanlık yok...
Kamp alanları genelde ıssız ve boş sahillere konuşlanmış. 11 milyonluk bir nüfusa ve binlerce km’lik sahillere sahip olan bir ülkede bu çok da şaşılacak birşey değil aslında.
Yine kampinglerdeki ortak özelliklerden bazıları ise hepsinde sıcak su, bulaşıkhane ve çamaşırhanenin bulunması. Bütün kampinglerde karavanın duracağı alanın bol gölge alması, kolay ulaşılan ve güvenli elektriğe sahip olması yazılmamış bir kural. Kimsenin alanı bir diğeriyle çakışmıyor. Karavanlar bitki seperatörleriyle birbirinden ayrı duruyorlar.
Bütün kampinglerde mini market bulmak mümkün. Orta halli bir ‘bakkaliye’de bulunması gereken her şey buralarda mevcut ve ürünlerin fiyatları gayet uygun.
Kampinglerin hepsi çitle çevrili, kapıları 70’li 80’li yılların 5 yıldızlı otellerinin giriş kapılarını andırır cinsten yüksek duvarlı ve resepsiyonlu!
Yunanistan’da dikkatimi çeken bir diğer unsur Yunanlıların ‘çekme karavan’ tutkunu olması. Bütün alanlardaki Yunanlı kampçılar çekme karavan kullanıyorlar. Motokaravan kullanıcıları ise genellikle çevre ülkelerden “İtalya, Avusturya, Almanya’dan gelen turist karavancılar.
Kamp alanlarını sizlere tek tek anlatmadan önce ‘kamp – karavan’ kültürünün ülkemizde de bu seviyeye gelmesini dilemek isterdim. Ama o kadar çok gerideyiz ki hayal gibi geliyor insana…
Natura Camping, Xanthi - Mandıra
Xanthi (İskeçe) şehrine yakın olan kamp Yunanistan’da gördüğümüz ve kaldığımız ilk kampingdi. Bu kamp alanı genelde yerli kampçıları ağırlıyor. Rezervasyonumuzdan haberli soydaşlarımız karşıladılar bizi kapıda. Kaldığımız iki gün boyunca bol bol sohbetler ettik. Hikmet abi, Hüseyin abi ve eşleriyle.
‘Natura Camping’ Yunanistan’ın genelde kamplarında olduğu gibi bol ve yüksek ağaçlara sahip. Gölgelik alan problemi olmayan kampta karavanlar için tekli alanlar ayrılmış. Temiz ve içilebilir suya alanın muhtelif yerlerine yerleştirilmiş çeşmelerle ulaşmak kolay. Alanda elektrik sıkıntısı, enerjinin yetmemesi gibi bir dert yok. Elektrik panoları kullanışlı, sigortalı ve güvenli. Tuvaletler yine bütün anlatacağım kamp alanlarındaki gibi tertemiz, 24 saat sıcak suya sahip ve yeterli. Ortak bulaşıkhane, mini market ve mutfak hemen girişe konuşlanmış. Giriş kapısı 24 saat güvenlikli.
Natura Camping görece olarak kötü bir denize sahip. Sığ ama temiz bir kumsalı bulunuyor. Sahildeki plaj kafeteryasında soğuk bira ve sandeviç tarzı gıdalar temin edilebiliyor. Plaj işletmesi de Natura Camping’e ait. Şezlonglar ve güeşlikler ücretsiz. Her daim müzik yayını var. Kumsal oldukça temiz, kullanılan malzemeler yeni ve düzenli. Kamp alanı girişi ile plaj arasındaki mesafe 30 metre kadar.
Bir de atlayamayacağım, Mikail var! ‘Hulk’ diye bir çizgi karakter vardı zamanında. Hah işte Mikail dediğim kişi aynı Hulk. Başta hiç hoşlanmadı bizden, homurdana homurdana dolandı durdu. Hatta resepsiyona gidip “niye aldınız bunları kamp alanına” filan diye gidip konuşmuş. İki saat sürdü sürmedi siniri.Sonra anladı ki bu adamlarla iyi içilir; kadehlerde chipuralar! Yasas!.
Zeus Camping, Katerini - Litochoro
Zeus, Atina yolculuğumuz sırasında gece giriş yaptığımız bir kamp alanıydı. Yunanistan’ın Katerinşehrine yakın bu kamping yukarıda saydığım bütün kriterlere fazlasıyla sahip. İnanılmaz büyük araziye sahip olan alanda (Yerimizi göstermeye gelen personel motosikletle escortluk etti!) kamp sakinlerine ayrılan bölümler, yaklaşık 50-60 cm’lik doğal çit görevi gören ağaçcıklarla oluşmuş.
Bizim gibi kalabalık bir gruba pek uymasa da tek araçlık alanlara 3 Bus sığdırarak alana yerleşebildik. Muhtelif yerlerdeki tuvaletler tertemiz, tuvalet binasının dış duvarları bulaşık alanı olarak ayrılmış. Tuvaletlere girebilmek için her araca bir anahtar verilmekte. Sıcak su doğalgazla sağlanıyor. Bu alanın tek handikapı ise yerlerin çimen olmamasıydı.
Sahilinde marketi ve restoranı bulunan alanın denizi bizim Antalya sahillerini andırıyor. Marketi oldukça zengin, sabah taze ekmek bulmak mümkün. Sahil oldukça yakın, deniz daha sonraki günlerde gireceğimiz güneydeki denizlerden kötü.
Genelde yerli turistlere hizmet veren kampingin devasa alanı içerisinde sezonluk kiralanan bungalowlar bulunuyor.
Hellas Camping, Volos – Kato Gatzea
İşte favorimiz! Bir koy düşünün, pırıl pırıl denize sahip bir koy... Etrafı zeytinlik bir yamaç, setler halinde düzenlenen bu yamaçta her sete girmiş karavanlar. Her sette gece loş yeşil ışıklar... Tam ortasında mini market, tuvaletler, bulaşıkhane ve ufak bir restoran...
Deniz muazzam güzellikte. Günün her saatinde neredeyse girilen denizde, bir süre yüzdükten sonra sırtınızı açığa verince önünüzdeki tablo nefis: Neredeyse 12-13 çeşit ağaç türü, yeşilin her tonu, Pelion Dağları’nın ihtişamı, koyun ufacık ve sevimli hali, düzenli bir kamp ve Avrupa’nın birçok ülkesinden gelen karavanlar…
Koca gezinin tek favorisi. İki kere (gidiş-dönüş) kalmamıza sebep olan bu kampı tek geçiyorum. Belki buna sebep muhteşem bir kordona, güzel insanlara sahip bir şehir olan Volos’tur. Belki de bu güzel şehrin güzel insanlarından facebook'tan vosvosçu dostlarımız Dimitris, Yorgo ve Apostol’la tanışmamız, sabahlara kadar kadeh kaldırmamızdır… (Eminim bu güzel dostlardan bu sayıda bolca bahsedilecektir)
Ama teşekkür etmeden geçmek istemedim. Poli poli efaristo Dimitri.
Bacchus Camping, Lavrio - Sounio
Atina’ya doğru giderken Gökhan ile Atina’ya 100 km. mesafedeki Kuntra kasabasında tesadüfen bir tamirci bulduk. Araçların ateşleme sistemlerini gözden geçirdiğimiz âlemin en ‘special’ Vosvos tamircisinden, Atina’ya varmak üzere ve konvoyu kaçırmış bir vaziyette yola çıktık. Bir benzinci parkında Burcu’nun makarnası, Sunay’ın çorbası ile karnımızı doyurup Atina’yı tam ortasından geçerek kamp alanımızı elimizle koymuş gibi bulduk. (Bi’ efaristo da sana Memo! GPS’ler inanılmaz işimize yaradı gurbet ellerde)
Arazinin eğimi yüzünden bizden kırık not alacakken 200 mt. ilerisinde bulunan ıssız bir koydaki berrak denizi, restoranında bize devamlı chipura (26 kez damıtılmış uzo’dan imal ateş suyu) ikram eden kamp sahibi sayesinde gönlümüzü kazanıverdi.
Alan taraça sistemiyle konuşlanmış. Güvenliği sağlanmış alanın yine güvenlikli bir giriş kapısı var. Volos’taki taraçalara benzemeyen ve dar olan bu kamping Atina’nın kampçılarını ağırlıyor. Dört mevsim orada kalan karavanların bazılarının etrafına çit çekilmiş, beton zemine oturtulmuşundan, yan duvarına fayans döşenmişine kadar rastladık. Alan tamamen zeytin ve benzeri ağaçlarla kaplı. Güneş alan bölümlere de branda yardımıyla gölgelik alanlar yapılmış
Eski ama temiz tuvaletleri, ufak bulaşıkanesi, ufak ama şirin asmaaltı ve barı olan kamp alanında Yunanlılar’la ‘Yunanistan – Gürcistan’ maçını seyrettik, beraber küfür ettik…
İsviçre’den tatile gelen iki Vosvos’la (diğer sayfalardaki röportaja bakınız) ayaküstü sohpet edip, araçları hazırladık ve hedef Atina sokakları...
Dionissotis Camping, Atina – Kifissia
Atina’ya vardığımızda bir hostele yerleşmiştik. Yorgunluk başgösterince ilk gün çok da fazla yer gezemedik. Bu hostelde ikinci gece de kalmaya karar verince MD’ler ve Salih Amca hostelden ayrılmaya karar verdiler. Her hostelde olduğu gibi ranza sistemiyle oluşturulan dar odalar, hostelin bulunduğu sokağın sevimsizliği Atina’ya 18 km uzaklıktaki bu kampa gitmeye itti onları.
Kamp alanı Atina’nın kuzeyinde ve bizim bir sonraki gün gideceğimiz yönde olduğundan burayı tercih ettiler. MD’den dinliyoruz: “Bu kamping özellikle yurtdışından gelen karavanların geçiş noktasıymış. Geçtiğimiz hafta tamamen dolu olan kamp alanı şansımızı bomboştu. Otobanın yanında olması sessizliği biraz bozsa da kamp alanının sessizliği huzur veriyordu. Kampın girişinde bizi karşılayan iki görevli de az da olsa Türkçe biliyordu. Hatta bir tanesi bir yıl kadar Türkiye’de çalıştığı için oldukça sıcakkanlı davrandı.
Sessiz, sakin bu kamp alanı çam ağaçlarıyla bezenmiş durumda. Yer ise toprak zemin. Kamp alanına ait ortak bir havuz da var ama biz girmedik. Kamptan ayrılacağımız vakit kamp alanına gelen işlemeciyle biraz sohbet ettikten sonra kuzeye doğru yola koyulduk.”
Venezuela Camping, Molos - Fthiotida
Atina’dan dönüş için güzergâh belirlerken, hedef dışı olan bu kampingde bir gün dinlenmeye karar verdik. Kamp alanı, iç denizin ıssız bir sahilinde. Çok fazla büyük olmayan kamping gayet düzenli bir yerleşime sahip. Elektrik konusunda yetersiz tek bu kampı gördüm. Buna rağmen temiz ve fotoselli duş ve lavaboları olan tuvaletleri, şirin restoranı, bol çimenlik ve gölgelik alanıyla sevimli bir kamptı.
Çok sığ bir denize sahip bu kampta Olcay’la topladığımız midyelerle kendimize bir pilav ziyafeti de çektik. Denizin sığlığı ve yosun tarlası olması can sıksa da yorgunluk atıp tekrar yollara düştük.
Asproeta Camping, Asprovalta
Burası memlekete dönüş yolunda girdiğimiz bir kamp alanı. Gündüz Selanik’i gezdik, akşamüstü yola koyulduk. Hedef, Astrovalta’daki kamp alanı. Fırtına eşliğinde gece giriş yaptığımız kamping yine devasa bir giriş kapısına sahip.
Bu kamping Asprovalta sahiline konuşlanmış ve yaklaşık 1 km uzunluğa sahip. Kamp alanı sahildeki bir çınar koruluğuna yapılmış. Abartmıyorum bu kamptaki en genç çınar ağacı 300 - 350 yaşındadır ve alanda bunlardan yüzlerce vardı.
Eskort eşliğinde alanımıza yerleştik, ağaçların tepelerinde gezinen fırtınadan zerre etkilenmeden yemeklerimizi yedik, biralarımızı içtik. Sabah gündüz gözüyle buranın tahmini 50 – 60 yıllık bir kamping olduğu sonucuna vardık. Eski armatürler, termosifonlar ve tuvalet sifonları antika mağazalarında gördügünüz cinstendi.
Çevre aydınlatması yetersiz olan kamp alanı, sezonun da kapanması yüzünden bakımsız kalmış. Yerleşim derdi olmayan kampta karavanlar ‘mazı ağacı’ seperatörleriyle ayrılmış. Elektrik kutularının yeterli ve güvenlikli olması gözümüzden kaçmayan ayrıntılardandı. Bu kadar büyük bir alana yetersiz gelse de bir mini markete sahip. Sanırım marketin ufak olması kampın kasabaya çok yakın olmasından kaynaklanıyor. Tuvaletler bakımsız, eski ama çok fazla sayıda. Bu alanda ben dört tuvalet, dört, beş tane de çamaşırhane sayabildim.
Evros-Ditea Camping, Alexandrupouli
Eveet. Favori 2! Gezi katılımcılarının yarısı memleket özlemiyle yola koyulurken, Hacı, Temel 3, Çokonat, Albatros ve Roka sakinleri Dedeağaç’ta sahildeki restoranda yemeklerimizi yedik (Böyle kısa geçiyorum. Bu restoran anılarımızdaki yerini çoktan aldı, dergimizin diğer sayfalarında bu anıları okuyabilirsiniz).
Türkiye’ye ‘girelim-girmeyelim’ oylamasını Dursun’un “ben kalıcam arkadaş” diye kestirip atmasıyla (iyi ki) sonlandırıp, sahildeki restorana yaklaşık 2 km. uzaklıkta bulunan Evros Camping’e giriş yaptık.
Kamp alanı, birbirine paralel asfalt yollarla bölünmüş oldukça geniş karavan bölümleri (biz bu bölüme 3 bus, 1 Vosvos ve bir tente yerleştirdik. Varın siz düşünün büyüklüğünü), bulunan bu alan her bölümün elektrik bağlantı kutusu, temiz ötesi tuvalet ve duşları, birbirine 100’er metredeki çeşmeleri ile gönlümüzü fethetti.
Upuzun sahilinde, karşımızda Semadirek ve Gökçeada manzarası eşliğinde, sahilin hemen arkasındaki yemyeşil çayırda yayılıp çayımızı yudumlarken gezinin son günü olmasının hüznü üzerimize çöküverdi. Hava iyi olsaydı bir gün daha ekleviyerecektik, ama olmadı.
Sabah hiç acele etmeden toplanıp, Mezzy’nin aldığı böreklerle karnımız tıka basa dolu bas gaza 60 km ileride Keşan ve nihayetinde memleket…
Eeee şimdi sırada ne var?
Havasoğutmalı Dergisi Sayı :6
Yunanistan’ın benzersiz kampingleri
Hani hep derler ya Yunanistan’la Türkiye birbirlerine benzerler. Evet, çok benziyorlar. İnsanların yaşam biçimleri, olaylara heyecanla yaklaşmaları, dükkânları, trafiği ve yemekleri benziyor, hatta aynı diyebiliriz. Benzemeyen en önemli nokta ise kamping kültürlerindeki farklılıktı.
Size bu özel sayıda Yunanistan’da bizzat kaldığımız kamp alanlarını tanıtmak, imrendirmek ve gidip görmenize bir nebze olsun sebep olmak istiyorum. Kampçılığın yaşam biçimi ve kültür olduğunu yıllar önce çözen Yunanistan bizi hayretlere düşüren kamp alanlarına sahip. Yüzlerce kamp alanından biz sadece birkaçını görebildik.
Bu kampinglerin ortak özelliği kesinlikle ‘temizlik’. Kirli bir tuvalete asla rastlamadık. Tek handikap ‘taharet musluğu’nun olmaması. Sonradan öğrendiğimize/gördüğümüze göre de bu ülkede ve Avrupa’nın diğer ülkelerinde böyle bir alışkanlık yok...
Kamp alanları genelde ıssız ve boş sahillere konuşlanmış. 11 milyonluk bir nüfusa ve binlerce km’lik sahillere sahip olan bir ülkede bu çok da şaşılacak birşey değil aslında.
Yine kampinglerdeki ortak özelliklerden bazıları ise hepsinde sıcak su, bulaşıkhane ve çamaşırhanenin bulunması. Bütün kampinglerde karavanın duracağı alanın bol gölge alması, kolay ulaşılan ve güvenli elektriğe sahip olması yazılmamış bir kural. Kimsenin alanı bir diğeriyle çakışmıyor. Karavanlar bitki seperatörleriyle birbirinden ayrı duruyorlar.
Bütün kampinglerde mini market bulmak mümkün. Orta halli bir ‘bakkaliye’de bulunması gereken her şey buralarda mevcut ve ürünlerin fiyatları gayet uygun.
Kampinglerin hepsi çitle çevrili, kapıları 70’li 80’li yılların 5 yıldızlı otellerinin giriş kapılarını andırır cinsten yüksek duvarlı ve resepsiyonlu!
Yunanistan’da dikkatimi çeken bir diğer unsur Yunanlıların ‘çekme karavan’ tutkunu olması. Bütün alanlardaki Yunanlı kampçılar çekme karavan kullanıyorlar. Motokaravan kullanıcıları ise genellikle çevre ülkelerden “İtalya, Avusturya, Almanya’dan gelen turist karavancılar.
Kamp alanlarını sizlere tek tek anlatmadan önce ‘kamp – karavan’ kültürünün ülkemizde de bu seviyeye gelmesini dilemek isterdim. Ama o kadar çok gerideyiz ki hayal gibi geliyor insana…
Natura Camping, Xanthi - Mandıra
Xanthi (İskeçe) şehrine yakın olan kamp Yunanistan’da gördüğümüz ve kaldığımız ilk kampingdi. Bu kamp alanı genelde yerli kampçıları ağırlıyor. Rezervasyonumuzdan haberli soydaşlarımız karşıladılar bizi kapıda. Kaldığımız iki gün boyunca bol bol sohbetler ettik. Hikmet abi, Hüseyin abi ve eşleriyle.
‘Natura Camping’ Yunanistan’ın genelde kamplarında olduğu gibi bol ve yüksek ağaçlara sahip. Gölgelik alan problemi olmayan kampta karavanlar için tekli alanlar ayrılmış. Temiz ve içilebilir suya alanın muhtelif yerlerine yerleştirilmiş çeşmelerle ulaşmak kolay. Alanda elektrik sıkıntısı, enerjinin yetmemesi gibi bir dert yok. Elektrik panoları kullanışlı, sigortalı ve güvenli. Tuvaletler yine bütün anlatacağım kamp alanlarındaki gibi tertemiz, 24 saat sıcak suya sahip ve yeterli. Ortak bulaşıkhane, mini market ve mutfak hemen girişe konuşlanmış. Giriş kapısı 24 saat güvenlikli.
Natura Camping görece olarak kötü bir denize sahip. Sığ ama temiz bir kumsalı bulunuyor. Sahildeki plaj kafeteryasında soğuk bira ve sandeviç tarzı gıdalar temin edilebiliyor. Plaj işletmesi de Natura Camping’e ait. Şezlonglar ve güeşlikler ücretsiz. Her daim müzik yayını var. Kumsal oldukça temiz, kullanılan malzemeler yeni ve düzenli. Kamp alanı girişi ile plaj arasındaki mesafe 30 metre kadar.
Bir de atlayamayacağım, Mikail var! ‘Hulk’ diye bir çizgi karakter vardı zamanında. Hah işte Mikail dediğim kişi aynı Hulk. Başta hiç hoşlanmadı bizden, homurdana homurdana dolandı durdu. Hatta resepsiyona gidip “niye aldınız bunları kamp alanına” filan diye gidip konuşmuş. İki saat sürdü sürmedi siniri.Sonra anladı ki bu adamlarla iyi içilir; kadehlerde chipuralar! Yasas!.
Zeus Camping, Katerini - Litochoro
Zeus, Atina yolculuğumuz sırasında gece giriş yaptığımız bir kamp alanıydı. Yunanistan’ın Katerinşehrine yakın bu kamping yukarıda saydığım bütün kriterlere fazlasıyla sahip. İnanılmaz büyük araziye sahip olan alanda (Yerimizi göstermeye gelen personel motosikletle escortluk etti!) kamp sakinlerine ayrılan bölümler, yaklaşık 50-60 cm’lik doğal çit görevi gören ağaçcıklarla oluşmuş.
Bizim gibi kalabalık bir gruba pek uymasa da tek araçlık alanlara 3 Bus sığdırarak alana yerleşebildik. Muhtelif yerlerdeki tuvaletler tertemiz, tuvalet binasının dış duvarları bulaşık alanı olarak ayrılmış. Tuvaletlere girebilmek için her araca bir anahtar verilmekte. Sıcak su doğalgazla sağlanıyor. Bu alanın tek handikapı ise yerlerin çimen olmamasıydı.
Sahilinde marketi ve restoranı bulunan alanın denizi bizim Antalya sahillerini andırıyor. Marketi oldukça zengin, sabah taze ekmek bulmak mümkün. Sahil oldukça yakın, deniz daha sonraki günlerde gireceğimiz güneydeki denizlerden kötü.
Genelde yerli turistlere hizmet veren kampingin devasa alanı içerisinde sezonluk kiralanan bungalowlar bulunuyor.
Hellas Camping, Volos – Kato Gatzea
İşte favorimiz! Bir koy düşünün, pırıl pırıl denize sahip bir koy... Etrafı zeytinlik bir yamaç, setler halinde düzenlenen bu yamaçta her sete girmiş karavanlar. Her sette gece loş yeşil ışıklar... Tam ortasında mini market, tuvaletler, bulaşıkhane ve ufak bir restoran...
Deniz muazzam güzellikte. Günün her saatinde neredeyse girilen denizde, bir süre yüzdükten sonra sırtınızı açığa verince önünüzdeki tablo nefis: Neredeyse 12-13 çeşit ağaç türü, yeşilin her tonu, Pelion Dağları’nın ihtişamı, koyun ufacık ve sevimli hali, düzenli bir kamp ve Avrupa’nın birçok ülkesinden gelen karavanlar…
Koca gezinin tek favorisi. İki kere (gidiş-dönüş) kalmamıza sebep olan bu kampı tek geçiyorum. Belki buna sebep muhteşem bir kordona, güzel insanlara sahip bir şehir olan Volos’tur. Belki de bu güzel şehrin güzel insanlarından facebook'tan vosvosçu dostlarımız Dimitris, Yorgo ve Apostol’la tanışmamız, sabahlara kadar kadeh kaldırmamızdır… (Eminim bu güzel dostlardan bu sayıda bolca bahsedilecektir)
Ama teşekkür etmeden geçmek istemedim. Poli poli efaristo Dimitri.
Bacchus Camping, Lavrio - Sounio
Atina’ya doğru giderken Gökhan ile Atina’ya 100 km. mesafedeki Kuntra kasabasında tesadüfen bir tamirci bulduk. Araçların ateşleme sistemlerini gözden geçirdiğimiz âlemin en ‘special’ Vosvos tamircisinden, Atina’ya varmak üzere ve konvoyu kaçırmış bir vaziyette yola çıktık. Bir benzinci parkında Burcu’nun makarnası, Sunay’ın çorbası ile karnımızı doyurup Atina’yı tam ortasından geçerek kamp alanımızı elimizle koymuş gibi bulduk. (Bi’ efaristo da sana Memo! GPS’ler inanılmaz işimize yaradı gurbet ellerde)
Arazinin eğimi yüzünden bizden kırık not alacakken 200 mt. ilerisinde bulunan ıssız bir koydaki berrak denizi, restoranında bize devamlı chipura (26 kez damıtılmış uzo’dan imal ateş suyu) ikram eden kamp sahibi sayesinde gönlümüzü kazanıverdi.
Alan taraça sistemiyle konuşlanmış. Güvenliği sağlanmış alanın yine güvenlikli bir giriş kapısı var. Volos’taki taraçalara benzemeyen ve dar olan bu kamping Atina’nın kampçılarını ağırlıyor. Dört mevsim orada kalan karavanların bazılarının etrafına çit çekilmiş, beton zemine oturtulmuşundan, yan duvarına fayans döşenmişine kadar rastladık. Alan tamamen zeytin ve benzeri ağaçlarla kaplı. Güneş alan bölümlere de branda yardımıyla gölgelik alanlar yapılmış
Eski ama temiz tuvaletleri, ufak bulaşıkanesi, ufak ama şirin asmaaltı ve barı olan kamp alanında Yunanlılar’la ‘Yunanistan – Gürcistan’ maçını seyrettik, beraber küfür ettik…
İsviçre’den tatile gelen iki Vosvos’la (diğer sayfalardaki röportaja bakınız) ayaküstü sohpet edip, araçları hazırladık ve hedef Atina sokakları...
Dionissotis Camping, Atina – Kifissia
Atina’ya vardığımızda bir hostele yerleşmiştik. Yorgunluk başgösterince ilk gün çok da fazla yer gezemedik. Bu hostelde ikinci gece de kalmaya karar verince MD’ler ve Salih Amca hostelden ayrılmaya karar verdiler. Her hostelde olduğu gibi ranza sistemiyle oluşturulan dar odalar, hostelin bulunduğu sokağın sevimsizliği Atina’ya 18 km uzaklıktaki bu kampa gitmeye itti onları.
Kamp alanı Atina’nın kuzeyinde ve bizim bir sonraki gün gideceğimiz yönde olduğundan burayı tercih ettiler. MD’den dinliyoruz: “Bu kamping özellikle yurtdışından gelen karavanların geçiş noktasıymış. Geçtiğimiz hafta tamamen dolu olan kamp alanı şansımızı bomboştu. Otobanın yanında olması sessizliği biraz bozsa da kamp alanının sessizliği huzur veriyordu. Kampın girişinde bizi karşılayan iki görevli de az da olsa Türkçe biliyordu. Hatta bir tanesi bir yıl kadar Türkiye’de çalıştığı için oldukça sıcakkanlı davrandı.
Sessiz, sakin bu kamp alanı çam ağaçlarıyla bezenmiş durumda. Yer ise toprak zemin. Kamp alanına ait ortak bir havuz da var ama biz girmedik. Kamptan ayrılacağımız vakit kamp alanına gelen işlemeciyle biraz sohbet ettikten sonra kuzeye doğru yola koyulduk.”
Venezuela Camping, Molos - Fthiotida
Atina’dan dönüş için güzergâh belirlerken, hedef dışı olan bu kampingde bir gün dinlenmeye karar verdik. Kamp alanı, iç denizin ıssız bir sahilinde. Çok fazla büyük olmayan kamping gayet düzenli bir yerleşime sahip. Elektrik konusunda yetersiz tek bu kampı gördüm. Buna rağmen temiz ve fotoselli duş ve lavaboları olan tuvaletleri, şirin restoranı, bol çimenlik ve gölgelik alanıyla sevimli bir kamptı.
Çok sığ bir denize sahip bu kampta Olcay’la topladığımız midyelerle kendimize bir pilav ziyafeti de çektik. Denizin sığlığı ve yosun tarlası olması can sıksa da yorgunluk atıp tekrar yollara düştük.
Asproeta Camping, Asprovalta
Burası memlekete dönüş yolunda girdiğimiz bir kamp alanı. Gündüz Selanik’i gezdik, akşamüstü yola koyulduk. Hedef, Astrovalta’daki kamp alanı. Fırtına eşliğinde gece giriş yaptığımız kamping yine devasa bir giriş kapısına sahip.
Bu kamping Asprovalta sahiline konuşlanmış ve yaklaşık 1 km uzunluğa sahip. Kamp alanı sahildeki bir çınar koruluğuna yapılmış. Abartmıyorum bu kamptaki en genç çınar ağacı 300 - 350 yaşındadır ve alanda bunlardan yüzlerce vardı.
Eskort eşliğinde alanımıza yerleştik, ağaçların tepelerinde gezinen fırtınadan zerre etkilenmeden yemeklerimizi yedik, biralarımızı içtik. Sabah gündüz gözüyle buranın tahmini 50 – 60 yıllık bir kamping olduğu sonucuna vardık. Eski armatürler, termosifonlar ve tuvalet sifonları antika mağazalarında gördügünüz cinstendi.
Çevre aydınlatması yetersiz olan kamp alanı, sezonun da kapanması yüzünden bakımsız kalmış. Yerleşim derdi olmayan kampta karavanlar ‘mazı ağacı’ seperatörleriyle ayrılmış. Elektrik kutularının yeterli ve güvenlikli olması gözümüzden kaçmayan ayrıntılardandı. Bu kadar büyük bir alana yetersiz gelse de bir mini markete sahip. Sanırım marketin ufak olması kampın kasabaya çok yakın olmasından kaynaklanıyor. Tuvaletler bakımsız, eski ama çok fazla sayıda. Bu alanda ben dört tuvalet, dört, beş tane de çamaşırhane sayabildim.
Evros-Ditea Camping, Alexandrupouli
Eveet. Favori 2! Gezi katılımcılarının yarısı memleket özlemiyle yola koyulurken, Hacı, Temel 3, Çokonat, Albatros ve Roka sakinleri Dedeağaç’ta sahildeki restoranda yemeklerimizi yedik (Böyle kısa geçiyorum. Bu restoran anılarımızdaki yerini çoktan aldı, dergimizin diğer sayfalarında bu anıları okuyabilirsiniz).
Türkiye’ye ‘girelim-girmeyelim’ oylamasını Dursun’un “ben kalıcam arkadaş” diye kestirip atmasıyla (iyi ki) sonlandırıp, sahildeki restorana yaklaşık 2 km. uzaklıkta bulunan Evros Camping’e giriş yaptık.
Kamp alanı, birbirine paralel asfalt yollarla bölünmüş oldukça geniş karavan bölümleri (biz bu bölüme 3 bus, 1 Vosvos ve bir tente yerleştirdik. Varın siz düşünün büyüklüğünü), bulunan bu alan her bölümün elektrik bağlantı kutusu, temiz ötesi tuvalet ve duşları, birbirine 100’er metredeki çeşmeleri ile gönlümüzü fethetti.
Upuzun sahilinde, karşımızda Semadirek ve Gökçeada manzarası eşliğinde, sahilin hemen arkasındaki yemyeşil çayırda yayılıp çayımızı yudumlarken gezinin son günü olmasının hüznü üzerimize çöküverdi. Hava iyi olsaydı bir gün daha ekleviyerecektik, ama olmadı.
Sabah hiç acele etmeden toplanıp, Mezzy’nin aldığı böreklerle karnımız tıka basa dolu bas gaza 60 km ileride Keşan ve nihayetinde memleket…
Eeee şimdi sırada ne var?
Havasoğutmalı Dergisi Sayı :6