Bozcaada Gezi Notları(19-21.eylül.2018):

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan vata Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 51
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 13,345

vata

Zirve
Mesajlar
1,376
Tepkime Puanı
360
Yer
İZMİR
Eylül ayında kısa bir tatil yapma imkanı bulunca,rotayı yıllardan beri görmek istediğimiz ve Condé Nast Traveller adlı gezi dergisi tarafından dünyanın en güzel adalarından biri olarak gösterilen Bozcaada'ya çevirdik.
Bu amaçla 19.Eylül.Çarşamba sabahı 05 sularında İzmir'den yola koyulduk ve 290 kilometrelik Ayvalık-Edremit-Ezine istikametinde yaklaşık dört saat süren bir yolculuk sonrasında Geyikli Yükyeri İskelesi'ne ulaştık. Buradan da saat 09'da hareket eden ve gidiş-dönüş ücreti olarak 96TL ödediğimiz feribotla otuz beş dakikada adaya vardık. Bozcaada'ya Geyikli İskelesi dışında,Haziran başından Eylül ayının ortasına kadar her gün Çanakkale Limanı'ndan hareket eden ve 25 deniz millik mesafeyi yaklaşık bir saatte aşan deniz otobüsleri ile de ulaşmak mümkündür.Boğaz hattında gemi çalıştıran Gestaş firmasının feribot sefer tarifesini aşağıda verdiğim linkten izleyebilirsiniz.


Gestaş



44955794251 3a5109b162



44955915021 c9ac562ea7



Feribotla yaklaşırken Bozcaada'nın görünümü
 

Etiketler
bozcaada
Ege Denizi'nde yer alan ve 37.6 kilometrekarelik yüzölçümüyle ülkemizin üçüncü büyük adası olan Bozcaada, Çanakkale ilimize bağlı bir ilçe merkezi olup,anakaradaki Geyikli Yükyeri İskelesi'ne sadece altı kilometre mesafede bulunmaktadır.On iki koy adet ve on iki buruna sahip adanın çevresinde on yedi adet de adacık yer almaktadır.Türkiye'de köyü olmayan tek ilçe merkezi özelliğini taşıyan Bozcaada'nın yaz aylarında nüfusu on bini aşsa da 2015 verilerine göre resmi nüfusu iki bin altı yüz kişi civarındadır.Burada 1960'lı yıllara kadar Rum nüfusu,Türk nüfustan daha fazla iken bu tarihten sonra iyice azalmış ve günümüzde yirmi iki kişiye kadar düşmüştür.
Genel olarak düz bir arazi yapısına sahip adanın bitkilerin donmasını zorlaştıran andezitten zengin,killi ve az çakıllı topraklarının üçte birlik kısmı bağlardan-adanın tarıma uygun arazisinin %80'i anlamına gelmektedir- ve geriye kalan kısmı ise mis gibi kokan kekikleri de içeren çalılık ve makilik alanlar,bozkırlar ve bakir koylardan oluşmaktadır. Tenedos antik kentinin bugünkü yerleşim alanının hemen altında kaldığı kabul edilen adanın tamamı doğal ve tarihi sit alanı kapsamındadır.Hal böyle olunca adada inşaat yapmak,bir çok prosedür içeren zorlu bir süreç gerektirmektedir.Örneğin bağınızın büyüklüğü ne olursa olsun içinde azami seksen metrekare ve tek katlı bir ev yapma izni verilmektedir.Bu yüzden olsa gerek,Bozcaada'da köy bulunmamakta olup yerleşim de adanın kuzeydoğusundaki ilçe merkezinde toplanmıştır.Bunun bir sonucu olarak adada emlak fiyatları yüksek olup iyi bir ev satın almak için milyonu gözden çıkarmak gerekmektedir.
Bozcaada,genellikle Akdeniz ikliminin etkisi altında olmakla beraber Çanakkale Boğazı'nın tam çıkışında konumlandığından kuzeyli rüzgarları da bolca almakta ve adada rüzgarın esmediği gün nadir görülmektedir. Genellikle ılık esen bu rüzgar sayesinde adada nem oranı düşük kaldığı gibi sıcaklık yazın otuz derece üzerine pek çıkmamakta ve kışın da beş derecenin altına nadiren düşmektedir.Bu iklim özellikleri sayesinde Bozcaada,kaliteli üzüm yetişmesi için uygun bir ortama sahip olması yanında,yaz-kış ziyaret edilebilen turistik bir yer haline de dönüşmüştür. Kuzey Ege'nin tamamında olduğu gibi,deniz suyu sıcaklığı alışıncaya kadar biraz zorlasa da,adanın çoğunda tesis bulunmayan bakir sahillerinde denize girmek son keyiflidir.



44054167045 11ac38be9f


44246924754 72fc331131


44053650335 04375e664d


43153402430 426da20001


Bozcaada'nın bitki örtüsünden görünümler
 

Uzaktan bakıldığında beyaz renkli bir kaş gibi görünmesi nedeniyle Antik çağda,Leukophrys(=Lökofris veya Lefkofris) olarak adlandırılmış olan Bozcaada,Yunan mitolojisinde karşımıza Tenedos olarak çıkmaktadır.Mitolojiye göre denizlerin efendisi Poseidon’un oğullarından biri olan Kyknos,günümüzde Lapseki bölgesinde yer alan ve bir Miletos kolonisi olan Kolonai kentinin kralı imiş.Thenes adlı bir oğlu ve Hemithea adlı bir kızı olan kralın eşi Prokleiyla genç yaşta vefat edince kral,Philomene ile evlenir.Üvey oğluna duyduğu aşka karşılık bulamayan yeni Kraliçe Philomene,intikam amacıyla kendisine aşık olan flüt çalgıcısı Eumolpos'u şahit göstererek Thenes'in kendisine tecavüze yeltendiğini krala söyler. Kraliçe Philomene'nin attığı iftiraya ve yalancı şahide inanan Kral Kyknos, oğlunun derhal bir sandığa konulup denize atılmasını emreder.Sandık, Poseidon'un da yardımıyla Çanakkale Boğazı’nı geçerek Leukophrys Adası sahiline ulaşır.Burada sandıktan çıkan Thenes,ada halkı tarafından kral ilan edilirken adanın ismi de Thenes’in Adası anlamına gelen Thenedos (=Tenedos) olarak değiştirilir.Thenes'e atılan iftirayı bir süre sonra anlayan Kral Kyknos,Eumolpos'u taşlatarak,Philomene'yi ise diri diri toprağa gömdürerek cezalandırdıktan sonra oğlundan özür dilemek için adaya gelir.Ancak bu durumu öğrenen Thenes, babasına ait gemilerin halatlarını baltası ile keserek limana yanaşmalarını ve babasının kendisinden özür dilemesini engeller.
Homeros’un M.Ö 9.yüzyılda yazdığı sanılan ve Troya savaşlarını anlatan ünlü İlyada Destanı'nda,Troya kentinin,Tenedos'un karşısında yer alan Hisarlık Tepesi'nde kurulu zengin bir kent olduğundan,bu şehirde yaşayan Troyalılar ile savaş yapmak için Kral Agamemnon komutasında Yunan Yarımadası'ndan gelen Akhalar'ın,Tenedos'ta yiyecek ve içecek ikmali yaptıklarından ve on yıl süren savaş sonunda Akhalar'ın yaptığı tahta at Troya surlarının önünde içeri sokulmayı beklerken,Akha donanmasının Tenedos'un güneyindeki Habbele Koyu'nda saklanıp beklemesi ve tam on yıl süren savaşın bu kurnaz stratejiyle kazanılmasından bahsetmektedir.
Stratejik konumundan dolayı çağlar boyunca birçok kez saldırıya uğrayan ve el değiştiren adadaki nekropol sahasında yapılan kazılardan anlaşıldığı üzere adanın tarihi M.Ö. 3000 yıllarına dayanmaktadır. Yapılan kazılarda Tenedos sikkesi olarak adlandırılan gümüş paraların bulunması nedeniyle, adada çok eski zamanlarda önemli bir darphanenin mevcut olduğu tahmin edilmektedir. Bir yüzünde Zeus ve Hera’nın yarım yüzleri,diğer yüzünde çift balta,şarap kadehi ve üzüm salkımı bulunan bu paraların Perslerden daha önce basılmaya başlandığı, daha sonra da devam ettiği tahmin edilmektedir.


44285393374 3223ca2fcd


Resmini internetten indirdiğim Tenedos sikkesi


Adanın bilinen ilk sakinleri Akhalar'ın bir kolu olan Pelasglar(=Pelazziler) olup bundan sonra sırasıyla Fenikeliler,Atinalılar,Yunanlar,Persler, Makedonlar,Bizanslılar,Cenevizliler,Venedikliler ve nihayet Fatih Sultan Mehmet döneminde 1455 yılından itibaren Osmanlılar adaya hakim olmuştur. Osmanlı döneminde Bozcaada,bir kale dizdarı ile bir kadı tarafından yönetilmiş ve 19.yüzyıl sonlarında merkezi Sakız ve Rodos olan Cezair-i Bahr-i Sefid Eyaleti'nin Midilli Sancağı'na bağlı bir kaymakamlık olarak teşkilatlanmış ve bu dönemde belediye teşkilatı da kurulmuştur.
Osmanlı yönetiminde geçen uzun bir dönemden sonra,Balkan Savaşı'ndaki bozgunu fırsat bilen Yunanistan tarafından 7.Kasım.1912’de işgal edilen ada,Çanakkale Savaşı esnasında İngiliz ve Fransız kuvvetleri tarafından lojistik destek için kullanılmıştır.Bu dönemde müttefik kuvvetler,Ayazma Tepesi,Habbele Ovası ve Habbele Tepesi’nde savaş uçakları için üç tane pist yaptırmışlardır. Bozcaada, Lozan Antlaşması sonrası 20.Eylül.1923 tarihinde Gökçeada ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlanmıştır.Her yıl,20.Eylül'e denk gelen gün, Bozcaada'nın Kurtuluş Günü olarak törenlerle kutlanmaktadır.
 

Bozcaada merkezinde,Çınar Çarşı Caddesi dışındaki yollar yaz sezonunda araç trafiğine kapalı olduğu için feribottan çıktıktan sonra aracınızı ya Bozcaada Kalesi'nin çevresinde ya da ilçe çıkışında yer alan belediyenin ücretsiz otoparklarına bırakmak gerekmektedir.Özellikle yüksek sezonda kale çevresindeki otoparklarda yer bulmak oldukça zor oluyormuş.
Bozcaada'da,otellerden pansiyonlara,bağ evlerinden tatil çiftliklerine ve çadır kamp alanlarına kadar her bütçeye hitap edebilen çeşitli konaklama seçenekleri bulunmaktadır.Tamamının sit alanı kapsamında olması nedeniyle buradaki oteller,genellikle adanın yerlisi olan ailelerin işlettiği, oda-kahvaltı konseptinde,az yıldızlı ancak fiyat olarak çok yıldızlı otellere yakın fiyatlardadır.Bozcaada'nın toplam yatak kapasitesinin 2500 civarında olduğu göz önüne alındığında,özellikle Temmuz-Ağustos aylarında kalacak yer rezervasyonu yapmadan gitmenin riskli olacağı aşikardır.
Bizim konakladığımız Mauna Otel,gerek merkeze yakınlığı,gerek odalarının tertip düzeni,gerek harika manzara eşliğinde sunulan mükemmel kahvaltısı ve bence en önemlisi adanın yoğun döneminde sıkıntı yaratan araç park yeri sorununu çözmüş olması nedeniyle bizim için doğru bir tercih oldu.
İskelede feribotu terk ettikten sonra aracımızla Çınar Çarşı Caddesi üzerinde ilerleyerek beş yüz metre ileride yer alan ve üç kişi,iki gece oda+kahvaltı seçeneği ile konaklamak için 850TL. ödediğimiz Mauna Otel'e ulaştık.



43154374770 21592cd3ce



44966780631 f462d60ec8



43152470750 d562992009



31093026428 4f4391176b



44245729024 37587c7fb7



Mauna Otel ve Bozcaada Kalesi manzaralı kahvaltı salonu
 

Aracımızı park edip otele yerleştikten sonra artık zil çalmakta olan karnımızı doyurmak için yayan olarak merkeze geri dönerek Cumhuriyet Meydanı'nda bulunan Ziraat Bankası şubesinin karşı sokağından girince hemen sağda yer alan ve internette kahvaltısı hakkında olumlu yazılar okuduğum ve Eski Kahve’ye geldik.
Uzun yıllar Türk tarafının tek kahvesi olarak hizmet vermiş olan ve yüz yıllık geçmişi olduğu söylenen bu kahve,2007 yılında geçirdiği restorasyon sonucu bugünkü şeklini almış.Eski Kahve'de;Ezine peyniri, yerli zeytin çeşitleri,bal-kaymak,tahin-pekmez,ev yapımı reçel çeşitleri, tereyağında yumurta, ev yapımı baharatlı salça,zeytinyağlı kekikli söğüş domates ve salatalık ile çay ve finalde koruk şerbetinden oluşan üç kişilik serpme ada kahvaltısı için 69TL. ödedim.


30031511957 3b2a09e116


44248843094 351f5ddc6f


30028369917 a8947690d8


Eski Kahve ve mükemmel serpme kahvaltısı
 



Eski Kahve'nin bulunduğu yer aynı zamanda bir pazar yeri olup burada haftanın her günü açık olan ve adaya özgü ot ve reçellerin satıldığı tezgahlar yanı sıra her çarşamba günü Bozcaada'nın pazarı kurulmaktadır.



44919784272 d634bb4284



44919755152 4e4a50599a



Bozcaada Pazarı



43155998370 d96e38c537


Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e 19.Eylül.1921 tarihinde mareşallik rütbesi ile gazilik ünvanının verilmesine atfen 2002 yılından bu yana her 19.Eylül günü Gaziler Günü olarak kutlandığından,pazar yerini gezerken belediye hoparlöründen yapılan anons sonrası tüm vatandaşlar esas duruşa geçip,hep bir ağızdan İstiklal Marşımızı okuduk ve şanlı tarihimizin yaşayan abideleri olan gazilerimizin önünde bir kez daha hürmetle eğildik.
 

Bundan sonra Bozcaada'nın ilçe merkezini gezmeye başladık.Bozcaada merkezi,Türklerin yoğun olarak ikamet ettikleri ve adanın sol tarafındaki Alaybey Mahallesi ile Rumların yoğun olduğu ve ada merkezinin sağ tarafını oluşturan Cumhuriyet Mahallesi şeklinde ikiye ayrılmış gibidir.Cumhuriyet Mahallesi'ndeki sokaklar,grid(=ızgara) sistemi denilen genişçe ve birbirini dik kesen yapıda iken,Alaybey Mahallesi'ndeki sokaklar kıvrımlı,dar ve iç içe geçmiş gibidir.Eskiden aralarından geçen bir dere ile birbirlerinden ayrılan bu mahalleleri günümüzde Çınar Çarşı Caddesi ayırmakta olup,genellikle alt katları kagir ve üst katları ahşap olarak inşa edilmiş her iki taraftaki evler,dönemin kültür ve mimarisinden izler taşımaları nedeniyle önem arz etmektedirler.
Bozcaada'nın merkezinde yer alan bu evler dışında bir de merkez dışında konumlanmış olan bağ evleri ilgi çekmektedir.Eskiden yaz süresince bağlarda yaşayan insanların ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde bir yatak odası,mutfak ve ahırdan oluşan bu taş yapıların iki katlı olanları kule, tek katlı olanları ise dam olarak adlandırılmaktadır.Günümüzde bu bağ evlerinin bir kısmı restorasyondan geçirilerek turizm ya da yazlık ev amaçlı kullanılmaktadır.


31092101248 ac073a1cf6


Alaybey Mahallesi'nin limandan görünümü


43154497650 866fed5e25


Cumhuriyet Mahallesi'nin Bozcaada Kalesi'nden görünümü
 

Eski Kahve,Alaybey Mahallesi tarafında olduğundan ilk olarak bu bölgeyi gezmekle başladık.Eskiden,sadece Türklerin yaşadığı bu mahallede yer alan evlerin alt katları erzak depolamak için kullanıldığından oldukça yüksek ve dar pencereli inşa edilmiştir.
Bu evlerin mutfak ve çamaşırlık bölümleri avluda yer almakta olup üzeri toprak damla örtülüdür.Evin yaşama bölümü ise bir sofa etrafında yer alan odaların bulunduğu birinci kattadır.Genellikle ahşap tavanlı ve kiremit çatılı olan bu evlerde banyolar içeride tuvaletler ise evin dışındaki avluda bulunmaktadır.


44919448572 b4ac98f7b0


44055774305 366dd3079c


Alaybey Mahallesi'nden sokak fotoğrafları
 

Alaybey Mahallesi'ndeki ilk durağımız Eski Kahve'nin karşı çaprazında ve çocuk parkının karşısında yer alan,kubbesiz ahşap çatılı ve kırmızı kesme taştan yapılmış Alaybey Camisi oldu. Adanın önemli tarihi eserlerinden biri olan bu yapının kesin olmamakla beraber 18.yüzyılda yapılmış olduğu düşünülmektedir.Camiye bitişik nizamda olan ve onunla aynı dönemde yapıldığı düşünülen Alaybey Camisi Hamamı ise ilçede kırk yıl öncesine dek hizmet vermiştir.
Halen ibadete açık olan caminin avlusundaki hazirede,aralarında Osmanlı sadrazamlarından Halil Hamit Paşa,kaptan-ı derya Hüsrev Paşa ile ada eşraf ve komutanları ile eşlerinin bulunduğu on dört kişiye ait mezarlar yer almaktadır.Bu mezar taşlarından en eskisi 1785 en yenisi ise 1900 yılına tarihlenmektedir.Halil Hamit Paşa(1736-1785),yakın tarihimizin devlet bakanlarından Kemal Derviş'in büyük dedesi olup,orduda reform yapma çabaları içinde üç yıl sürebilen sadaret dönemi sonrasında başarısız olmuş ve Osmanlı padişahları tarafından hakkında katil fermanı verilen kırk beş sadrazamın kırk ikincisi olarak sürgün edildiği Bozcaada'da infaz edildikten sonra gövdesi Alaybey Camisi'nin haziresine, kesik başı ise İstanbul'da Karacaahmet Mezarlığı'na gömülmüştür.


30028293757 c387d37a78


30031452687 eabc3d2189


43155912030 6fcdd1af2a


44961142592 e34dd23c42


Alaybey Camisi
 

Bu noktadan güneye doğru yüz metre daha yürüyünce adalıların Yalı Camisi olarak da adlandırdıkları ve kitabesi günümüze dek ulaşamamış olan Köprülü Mehmet Paşa Camisi'ne geldik.Muhtemelen 15.yüzyılda adanın fethi sonrasında bu noktada yapılmış ve Venedik egemenliği döneminde yıkıldığı tahmin edilen Mıhçı Camisi,Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa tarafından 1657’de tamir edildikten sonra onun adı ile anılmaya başlanmıştır.
Dikdörtgene yakın kare planlı caminin çatısı düz ve ahşap,kapı ve pencere kenarları ile saçak altları kırmızı kesme taştan yapılmış olup diğer yerleri sıvalıdır.Çeşitli dönemlerde yapılan onarımlar ile orijinalliği kaybolan cami halen ibadete açık olsa da biz ziyaret ettiğimizde kapısı kapalı olduğundan içini göremedik.


30028340397 39ff8b2a6b



31092365898 c26c41e5ce



31095029298 66306d569c


Köprülü Mehmet Paşa Camisi
 
Son düzenleme:



44248695814 f990c6d4ea



31092390158 c236075cdd



44248669324 68f5a73555



Alaybey Mahallesi'nde diğer mahalleye göre sayıları daha az olsa da konaklama ve bir şeyler içmek için ilgi çekici mekanlar yer almaktadır. Mavi Gözlü Dev'in resminin bulunduğu şu masa,oturup bir çay içmek için çok uygundu.
 

Alaybey Mahallesi'ndeki bu kısa tur sonrası merkeze dönüp,bu kez bir zamanlar ilçede Rum nüfusun yoğun olarak yaşadığı Cumhuriyet Mahallesi'ni gezmeye başladık.Tepeden aşağıya doğru yerleşen yapıların yer aldığı Cumhuriyet Mahallesi'nde hakim olan ızgara şeklindeki yerleşim planı rüzgarın bütün bölgelere dağılmasını ve deniz manzarasının sürekliliğini sağlamaktadır.
Bu mahalledeki evlerde mutfak,banyo ve çamaşırlık gibi bölümlerin ve yüksek,geniş ve genellikle kepenkli pencerelerin yer aldığı bir bodrum katı göze çarpmaktadır.Çoğunlukla ahşabın tercih edildiği üst katlarda sıklıkla bir de balkon yer almaktadır. Bu evlerde ayrıca,şarap imalatı ve saklanması yanı sıra kışlık erzakların depolandığı yüksek duvarlı ve binaya bitişik "mağaza" adlı bir bölüm dikkat çekmektedir.Rum Mahallesi bakımlı evleri ve arnavut kaldırımlı sokaklarıyla daha popüler olup buradaki evlerin çoğu günümüzde otel ya da pansiyon olarak işlevselliklerini sürdürmektedirler.



31083041928 8aaf68fa12



44248406654 0d2906e5fd



43155297840 259ea672b9



43155384270 7dcab28dbd



44245503644 594e37e3c4



44968364281 2e8966f47e



Cumhuriyet Mahallesi'ndeki sokak ve evlerden görünümler
 


Cumhuriyet Mahallesi sokaklarında ilk durağımız,kentin en önemli mimari yapılarından biri olan Meryem Ana(=Kimisis Teodoku) Kilisesi oldu. Bozcaada merkezinin her yerinden görülebilen bu kilisenin ilk olarak Venedik döneminde yapılmış olduğu ve daha sonra 1869 yılında yeniden aynı yerde inşa edildiği ve giriş kapısının üzerinde okunan tarihin bunu simgelediği kabul edilmektedir.
Bozcaada Rum Ortodoks cemaatine ait ve halen ibadete açık olan bu kilisenin içini sadece pazar sabahları sekizde yapılan ayinde görmek mümkündür.Kilisenin avlusunda yer alan,1895 yapımı,dört katlı ve 23.8 metre yüksekliğindeki saat ve çan kulesi ise 2007 yılında restore edilmiş ve kule metal kafes içine alınarak eski görünümüne kavuşturulmuştur.


44916665802 d67a7b5f05 [/url]


43152446970 41ef957ae2


Meryem Ana(=
Kimisis Teodoku) Kilisesi
 

Sırada üç yüz metre kadar ilerimizde bulunan Bozcaada Kalesi vardı. Stratejik konumu nedeniyle,tarih boyunca İstanbul ve Karadeniz'i kontrol altında tutmak isteyen devletlerin saldırılarına maruz kalan adaya denizden yaklaşırken görülen bu ilk tarihi yapı,ülkemizin de en iyi korunmuş kalelerinden biridir.Kalenin kimler tarafından yapıldığı kesin olmasa da ilk olarak Troya Kralı Priamos tarafından denizden gelecek saldırıları önlemek amacıyla yaptırıldığı kabul edilmektedir.Daha sonra Fenike,Bizans,Ceneviz ve Venedikliler tarafından kullanıldığı bilinen kale, 1381 yılında Venedik ve Ceneviz devletleri arasında yapılan anlaşma gereği surları yıkılarak kullanılamaz hale getirilmiş ve ada halkı da Girit Adası'na zorla gönderilerek ada tarafsız bölge haline getirilmiştir.
Fatih Sultan Mehmet döneminde,adanın 1455 yılındaki fethi sonrasında 1478-79 yılları arasında tekrar inşa edilen ve içine bir de cami yaptırılan kale,Venedik-Osmanlı arasındaki mücadeleler sırasında tahrip olarak yıkılmış ve 1657 yılında Köprülü Mehmet Paşa döneminde büyük bir onarımdan geçirilmiştir.Ne var ki,18.yüzyıldaki Osmanlı-Rus savaşları sırasında bir kez daha yıkılmaktan kurtulamayan kale,nihayet 1816 yılında,II.Mahmut tarafından var olan kalıntıları üzerine tekrar inşa edilmiştir.Son olarak kale,1965-70 yılları arasında Kültür Bakanlığı tarafından kapsamlı bir restorasyondan geçerek günümüzdeki şeklini almıştır.
Kalenin önünde eskiden kara ile bağlantısını kesen on metre derinliğinde ve iki yüz elli metre uzunluğunda içi su dolu olan bir hendek bulunmakta imiş.Eskiden bu hendek üzerinde yer alan makaralı asma köprü,daha sonra yerini halen mevcut olan kemerli sabit köprüye bırakmıştır.


30028397967 d2d7d1c961


Bozcaada Kalesi


43155162360 6c80d8cfa9


Kalenin girişindeki sabit köprü


44967564311 1f902180a2


44248219874 b05df2b6eb


Bir zamanlar kaleyi çevreleyen içi su dolu hendek,günümüzde otopark olarak kullanılmaktadır.
 



Bozcaada Kalesi,dış ve iç surların sıralandığı iki bölümden oluşmaktadır. Dış sur içinde iki tane su sarnıcı,kale içinde sürgün yaşamaya mahkum edilen kalebendlerin kaldığı zindanlar,cephanelik,su kuyusu,top tabyası, revir,kışla,askerlerin eğitim alanları ile eskiden kale içinde yaşayanlara ait evler ve Fatih Sultan Mehmet'in yaptırdığı ve geçirdiği çeşitli onarımlar sonrası 1915 yılına dek ayakta kalmayı başarabilen Gazi Hüdavendigar Camisi'nin kalıntıları bulunmaktadır.



31094619658 919896229a



30030828377 3b09c9b821



Kalenin dış surlarının olduğu bölüm



44055050955 5533824f00


Topçu tabyası


44916615862 4baae260d3


Gazi Hüdavendigar Camisi'nin kalıntıları


44247976584 64157c3728



44918798572 188ab4e54a


Dış surların bulunduğu kısımda yer alan ve kalede görevli askerlerin kullandığı kışla binası 1915 yılına kadar ayakta kalmıştır.Evliya Çelebi 17.yüzyılda kaleme aldığı Seyahatnamesi'nde,kaleyi Biga ve Bursa sancaklarından toplam iki bin askerin muhafaza ettiğini ve bunların her yıl değiştirildiğini yazmaktadır. Ayrıca o devirde,İstanbul'dan gelen ve kalenin mühimmat ve silah işlerinden sorumlu olup görev süresi üç yıl olan bir cebeci bölüğü ile bir yeniçeri bölüğü ve bir de topçu bölüğü bu kalede görev yapmakta imiş.
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,425
Mesajlar
1,517,790
Kayıtlı Üye Sayımız
172,070
Kaydolan Son Üyemiz
cipokko

Çevrimiçi üyeler



Geri
Üst