Delmece Yaylası

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan samathana Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 3
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 8,249

samathana

Senin yolculuğuna katılamam, ben sadece konuğum...
Mesajlar
36
Tepkime Puanı
0
Yer
İstanbul
Web
www.otekiyuz.com
fotoğrafları koyamadım fotoğraflı halini http://www.otekiyuz.com/sehirden-kacis-plani/ sitesinden okuyabilirsiniz.



Uzun zamandır planlarını yaptığımız ancak zamansızlıktan bir türlü gerçekleştiremediğimiz kampımızı sonunda gerçekleştirebildik. Kamp deyince kimilerinin aklına otomobille gidilen, akşamları oturulan kütüklerin üzerinde şekerleme kızartılan Amerikan filmlerinden görüntüler geliyor olabilir. Elbette bu görüntüler benzeri kamplarda yapılabilir ancak benim kafamdaki kamp planlarının çok dışında düşünceler bunlar. Şekerleme kısmı yapılabilir belki ama otomobil kısmına katılmıyorum.

Yalova’nın Çınarcık ilçesine bağlı Kocadere mevkiinden başlayan yolculuğumuz Delmece Yaylası’nı aştıktan sonra Esenköy’de sonlandı. Anlayacağınız doğa yürüyüşü ve kampı birleştirdik ve daha eğlenceli daha doğasever bir hale getirdik. Hiçbir tur şirketine de birkaç yüz lira verip tüm eşyalarımızı onlara taşıtıp “O kadar çok yürüdük ki bir de akşam çadırda yattık o yorgunlukla.” demedik. Bu şekilde yapılan doğa gezilerini ve kamplarını kınadığımızdan değil bu söylemim. Doğal olandan uzaklaşıp doğa ile baş başa zaman geçirmekten hoşlandıklarını dile getirenlere.

Gezinin ayrıntılarına gelince:

Toplam Mesafe: 31 km
Yükselti: 24 – 750 m
Su: Su sıkıntısı yok.
Konaklama: Rota üzerinde ticari nitelikte kalınabilecek bir yer yok. Çadır bu rota için en ideal konaklama aracı.
Katılımcılar: Hüseyin Çilesiz, Engin Akalın
Rota: Kocadere – Küçük Dipsiz Göl – Delmece Yaylası – Karlık Yaylası – Esenköy

Rota için: http://tr.wikiloc.com/wikiloc/spatialArtifacts.do?event=search


1. Gün

Pendik’ten yola çıkıyoruz Hüseyin’le birlikte. Sırt çantalarımız tam kapasiteleri ile dolu. Hava yağdı yağacak. İDO iskelesine ilerlerken kendimize yol açmaya çalışıyoruz. Adımlarımız ara sıra kısalsa da doğaya kavuşacak olmanın özlemi sık adımlar atmamızı sağlıyor. Deniz otobüsüne binmeden önce birer simit alıyoruz, geç kahvaltı niyetine.
12 feribotu sandığımızın aksine dolu. Biz boş olacağını düşünürken dolu olması karşısında biraz şaşkınlık duyuyoruz. İDO’nun en büyük işkencelerinden biri olan koltuk numaralarını bulmaya çalışıyoruz biz de diğer yolcular gibi. En sonunda pes edip boş bir yere oturuyoruz.

Yalova’ya ayak bastığımız anda küçük dolu parçacıkları yüzümüze vuruyor. Bir an yaylada kar göreceğiz diye umutlanıyoruz. Kocadere aracının kalkmasına epey bir süre olduğu için önce Çınarcık’a ardından minibüsle Kocadere’ye gitmeye karar veriyoruz. Uzun süren minibüs yolculuklarının ardından Kocadere’ye ulaşıyoruz. Köyün bakkalından ufak tefek alacaklarımızı hallettikten sonra köy kahvesinde birer çay içmek için duruyoruz. Hava soğuk ve yağmur çiseliyor. İçimizi ısıtacak bir bardak çay bize güç verecek. Kahvedekiler bizi görünce yanımıza geliyor. Amacımızı öğrenince otuzlu yaşlarda biri “Gidemezsiniz, çok uzak, kaybolursunuz.” falan diyor. Kulak asmıyoruz. Kahve sahibi bize rotayı tarif ediyor tüm iyi niyetiyle. Her ne kadar rotayı haritadan zihnime kazımış olsam da iyi niyetli kahveciyi kırmamak için onu dinliyorum.

Üçü çeyrek geçe köylülerin dozer yolu adını verdikleri toprak yoldan dik bir tırmanışla başlıyoruz yürümeye. Kocadere sakinlerinden yaşlı bir teyze, “Gitmeyin, çok soğuk olacak, aklım sizde kalmasın.” diyor tüm sıcaklığıyla. Merak etmemesini söyleyerek ayrılıyoruz yanından.

Hızla yükselen yol yağmurun da etkisiyle bir çamur deryasına dönmüş durumda ilk kilometrede hemen yoruluyoruz. Çamur ve ani yükseliş bizi çabuk hırpalıyor. Çiseleyen yağmur yüzünden fotoğraf da çekemiyorum.

Bir süre sonra yaşlı bir çobana rastlıyoruz. Bize keçilerinin yanına kadar eşlik ediyor. Hava yavaş yavaş kararmaya başlıyor. Hızlı adımlarla yükselmeye devam ediyoruz uygun bir kamp alanı bulmak için. Çiseleyen yağmur yerini çok yoğun bir sise bırakıyor. Görüş mesafemiz yaklaşık on metreye kadar düşüyor. Bir süre sonra ağaçların beyaza dönüştüğümü fark ediyoruz. Hüseyin birini tutunca büyük bir şaşkınlıkla ağaçların buzla kaplı olduğunu söylüyor. İnanamayıp kolumdaki saate bakıyorum sıcaklığı ölçmek için. Eksi 2 dereceyi gösteriyor. Tişörtle yürüyen Hüseyin’e sıcaklığı söylerken montunu giymesini de ekliyorum.

Yol biraz düzleşince çam ağaçlarının altında düzlükler görmeye başlıyoruz. Artık uygun alanlardan birine çadırımızı kurmalıyız. Ben çadırı kurarken Hüseyin yerdeki buz tutmuş çam dallarını topluyor akşam yakmak için.

Sisin yoğunluğunu bu fotoğraf ortaya koyar sanırım.



Sis iyice bastırıyor. Görüş alanımız beş metreye kadar düşmüş durumda ama mutluyuz. Ateşimizi yakmış, yemeğimizi pişirmiş ve doğanın sessizliğini dinlemeye başlamış durumdayız.

Uyumak için çadıra girdiğimizde saatim eksi dört dereceyi gösteriyor.

2. Gün

Saat dokuz gibi uyanıyoruz çadırımızda. Acelemiz yok. Çünkü bugün Delmece Yaylası hedefimiz. Yürüyeceğimiz mesafe kısa. Sadece beş, altı kilometre. Çadırda biraz daha sabah keyfi yapıp ormanın sesini dinledikten sonra on gibi çıkıyoruz artık yeter diyerek. Hava oldukça güzel. Sis kalkmış, havada eskilerin deyimiyle dinç bir soğuk var. Hüseyin yine tişörtle dolanıyor ortalıkta. Kahvaltıyı Küçük Dipsiz Göl’de yapmaya karar verip toparlanmaya başlıyoruz.

Manzara bizim için harika. Oksijen başımızı döndürüyor. Vadi manzarası eşsiz. Gözüm onca binadan, araçtan ve insandan sonra adeta bayram ediyor.



Orman tabanında az da olsa kar var. Hava 4 derece.



Karlık Yaylası’na giden kavşağa varıyoruz bir süre sonra. Ancak sapmıyoruz. Bugün Delmece Yaylası’nda vakit geçireceğiz. Karlık bir sonraki güne.



Sonunda geldik, Delmece’deyiz. Hüseyin tabelayla hatıra fotoğrafı çektiriyor.



Küresel ısınma burayı da etkilemiş. Çayır neredeyse yeşil, yer yer çiçekler açmaya başlamış.



Geceyi geçirmek için yöre insanının kapılarını daima açık tuttuğu barakalardan birini seçiyoruz. Yaylacılar, yaylaya yaz döneminde geldiği için yayla boş. Kimsecikler yok.



Yaylada eski yayla evleri zamana direnmeye devam ediyor. Hepsi gözüme birer sanat şaheseri gibi görünüyor. Eski yayla evlerinin kimisinin yerine betonarme evler yapılmış. Her ne kadar küçük olsa da doğaya uydurulmaya çalışılmış olsa da tüm çirkinlikleri ve soğuklukları ile sırıtıyorlar.

Eski barakaların arasında dolaşırken temiz havayı ciğerlerimize depoluyoruz.



Delmece Yaylası hakkında bilgilendirici bir tabela dikmiş Orman Genel Müdürlüğü. Hayvan türleri arında ayı ve kurt da var.

Delmece (5)

Gece için hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra. Yaylada dolaşmaya başlıyoruz. Hava kararmaya başlarken eski kulübeler büyülü bir güzellik sunuyor.

Akşam yemeğinde bulgur pilavı, şiş kebap ve çay var.

Delmece (6)

Yemeğin ardından ateş başında oturmak gibisi yok.

Delmece (7)

Saat on bire doğru yağmur bastırınca barakaya çekiliyoruz uyumak için. Yağmur damlaları çinko damın üzerinde dans ederken çocukluğuma geri dönüyorum.

3. Gün

Bugün çıkmak istemiyoruz uyku tulumlarımızdan. Dönme vakti geldi çünkü. Bizi şehre götürecek olan rota sadece on altı kilometre. Kahvaltımızı yaparken rota hakkında son karara varıyor, mola saatlerini hesaplıyoruz. Tam yola çıktığımız anda yağmur bastırıyor. Yaklaşık üç saat boyunca hiç ara vermeden fırtına şeklindeki yağmur ıslanmamıza neden oluyor. Sürekli esen rüzgar ne panço bırakıyor üzerimizde ne yağmurluk. Moralimiz bozulmuyor çünkü doğada olmanın böyle sürprizler çıkardığını çok iyi biliyoruz. Öğle molasını vermek için uygun bir yer ararken orman işçilerinin kullandığı bir barakaya denk geliyoruz yol üstünde. Üşümemek için hızla bir şeyler atıştırırken kolumdaki saat sıfır dereceyi gösteriyor. Moladan sonra yoğun rüzgar ve yağmur altında yürümeye devam ediyoruz.

Esenköy’e yaklaştığımız sırada kesiliyor fırtına. İliklerimize kadar ıslanmış durumdayız. Islanan elbiselerimiz vücudumuzun etkisiyle ısındığı için üşümüyoruz. Yaklaşık yarım saat sonra Esenköy’e varıyoruz. Islak giysilerimizi değiştirip köy kahvesinde sıcak çaylarımız içtikten sonra çevredekilerin şaşkın bakışları altında Yalova otobüsüne binerek ayrılıyoruz Esenköy’den.

Tüm gün yağmur yağdığı için tek bir fotoğraf bile çekemiyorum.

Günün en büyük sürprizini İDO yapıyor bize. Hava muhalefeti nedeniyle tüm seferler iptal edilmiş. Mecburen kara yoluyla dönüyoruz İstanbul’a.
 

Etiketler

Ynt: Delmece Yaylası

Kurt Domuz gibi hayvanlara rasladiniz mi?

Mobil cep telefonumdan gönderildi.
 


Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,382
Mesajlar
1,517,423
Kayıtlı Üye Sayımız
172,041
Kaydolan Son Üyemiz
İsmail.s

SON KONULAR



Geri
Üst