Plan üzerinde araştırma ve planlama yaparken rayi çalıştırmak için görevliler geldi ve tamir ettiler. Tek sorun Xrayi taşıyan tır yukarıda kaldığı için referans lazerleri doğru ölçüm yapamıyormuş. Tırı alçaltıp taramalara başladılar. Ben beklerken motoru sıraya sokmadığım için bir baktım ki alandaki tüm tırlar sıraya girmiş bekliyor. Neyseki görevli beni tanıyıp hemen araya aldı ve muayene işlemimi tamamladım. Motora atlayıp görevlilerin yönlendirdiği bir alana parkettim.
Saat 21:00 oldu ve ben anca motoru gemiye yükledim. Tüm işlerim kaldı…
Eve gelir gelmez rotanın ve konaklayacağımız otellerin üzerinden hızlıca geçtik ve ta taaaaa. Yunanistanda konaklayacağımız bir geceyi ayarlamayı atlamışız
Gece geç saatlere kadar unuttuğumuz konaklamayı ayarlayıp kalan ufak tefek işlerimizi de bitirdik. Uyumak için birkaç saatimiz kalmıştı. Eee buna da şükür.
[/COLOR]
10.06 Cumartesi – Bolonya
Cumartesi günü sabahtan havalimanına doğru yola çıktık. İlk defa bu kadar az eşyayla bir tatile çıktığımız için uzun bir süre garip geldi. Bagaja verecek hiçbir eşyamız yoktu. Yer hostesini bile bu durum tedirgin etti. İkinci kere sordu Yanımızda iki kask ve içerisinde bir kaç parça eşya vardı. Geri kalan herşeyi çantalara yükleyip motorla göndermişdik. Son anda farkettiğimiz pijamalarımız ve diş fırçalarımızı bile motorla göndermişiz. Neyseki evden çıkmadan önce aklımıza geldi
Uçağımız gecikme olmadan iki buçuk saatlik bir yolculuğun ardından Bolonya’ya vardı. Havalimanında bizi Lamborghininin iki modeli birden karşıladı. Spor arabalar arasında en sevdimiz marka ve modeli görünce hemen fotoğraf çekildik.
Daha girer girmez Lamborghini ile karşılaşınca bolca Ferrari ve Lamborghini göreceğimizi sandım. Sonradan anladım ki İsviçre plakalı bir huracan dışında hiç göremeyeceğim. Ferrariyi de bir tane park halinde gördük o kadar.
Bizi şehrin merkezine götürecek otobüs için bir bilet aldık ve 10dlık yolculuk sonrasında şehrin merkezine vardık. Bizi şehrin kuzeyinde bıraktı, kalacağımız otelde güneyde. Yürüyüverelim dedik (Söylemeden geçemeyeceğim, bu gezide çılgınlar gibi yürümeyeceğimize söz vermiştik. Çünkü diğer yurt dışı gezilerinde 30 km bile yürüdüğümüz zamanlar vardı) ve tabiki yine çok fazla yürüdük. Hatta şehrin yarısını da gezmiş olduk. Bolonya ile ilgili gezilip görülecek yerleri araştırdığımızda bizi cezbeden pek birşey bulamamıştık ama gerçekte öyle değilmiş. Kızıl şehir diyorlar. Tüm eski binalar kızıl tuğlalar ve taşlardan yapılmış. Kendi halinde çok şirin bir yer. İtalyadaki tek eğik kulenin Pisa kulesi olduğunu sanıyorduk ama bu şehirdeki her kule eğik.
Eğik kulelerinin yanında güzel meydanları var. İnsanların rahatlığı ve mutluluğu bizi çok şaşırttı. Ana meydandaki yeme içme yerleri çok keyifli. Biz oradayken sinema etkinliği vardı. İtalyanca bilmediğimiz için izlemeyi tercih etmedik.
Bu şehrin sokak lambaları da bir ayrı güzel.
Dünyanın en eski üniversitesi burada. Bu nedenle zamanında avrupa kültür başkenti seçilmiş. Üniversiteliler hayatlarını tek kelime ile yaşıyor. Kendi kendilerine çalıp eğleniyorlar. Tüm şehri bisikletle kateden gençler boş bulduğu herhangi bir yere direk oturup, sohbete başlıyorlar. Ellerinde biraları, gitarları.. Şarkılar, türküler, sohbetler gırla. Bisiklet kullanan sadece gençler değil. Burada tüm herkes bisikletine atlayıp fıldır fıldır gidiyor. Bisiklet kadar da scooter var. Daha çok kadınlar ve orta yaşlılar kullanıyor scooterları. Arabalarda kibrit kutusu kadar. 500-700cclik motora sahip arabaların çoğu. Eski bir Triumph’ı sokak ortasında gördük. Gördüğümüz en büyük motor bu.
Şehrin tadını çıkardıktan sonra otele eşyalarımızı bırakıp akşam tekrar şehre inmeye karar verdik. Yolda giderken arka sokaklarda kalacağımızı anladık. Bu bizi başta biraz tedirgin etse de bu şehrin arka sokakları bizim arka sokaklarımıza benzemediğini farkettik.
İlk defa Bed & Breakfast olan bir yerde kalacağımız için işleyişi bilmiyorduk. Bu da yaklaşık 1 saat güneşte boş boş sokak ortasında oturmamıza neden oldu. Otele vardığımızda kapıyı çaldık ama açan kimse olmadı. Resepsiyonu aradık cevap veren de olmadı. Booking’in chat uygulamasıyla bir yetkiliye ulaşıp otele gelmesini söyledik. 10 dakikaya otelde olacağını söyledi ama yarım saatten fazla bekletti. Yazacağımız kötü yorumlar hakkında konuşurken bisikletiyle gelen tatlı Maria ‘Ciaoo’ demesiyle esen soğuk rüzgarları bir anda yatıştırdı. İtalyanlar gerçekten rahat insanlar. Kaldığımız yerde yerel halkın konakladığı büyük evlerden birisiydi. Dekorasyon ve temizlik konusunda çok başarıylı. Odamıza yerleşir yerleşmez sinirimizden eser kalmadı.
Çok eski bir yer burası. Duvarlarında siyah beyaz eski fotoğrafları var yıkık dökük halde. Sonradan restore edip oda kahvaltı sistemine geçmişler. Eşyalar temiz, lokasyonu fena değil, kahvaltısı da halliceydi.
Akşam tekrar merkeze indik ve biraz turladık. İnsanlar mutlu, hayvanlar mutlu, gürültü yok, herkes hayatın tadını çıkarıyor..
Ertesi sabah Venedik’e gitmek üzere tren istasyonuna doğru yola çıktık.
Gelecek bölümler:
* Venedik
* Trieste