Karavancının En Büyük Kabusunu Yaşadım

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan makara60 Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 112
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 16,674
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
43 nolu mesajdaki bana verilmiş cevaba ve bana sorulmuş soruya cevap yazmak gerekir ama soğuyan bu tartışmayı tekrar alevlendirmeye gerek yok.
Buyurun 48 mesaja:gelde şimdi alevi canlandıracak yazı yazma.Yazmıyorum ve kaçıyorum.....
 

Etiketler
43 nolu mesajdaki bana verilmiş cevaba ve bana sorulmuş soruya cevap yazmak gerekir ama soğuyan bu tartışmayı tekrar alevlendirmeye gerek yok.
Buyurun 48 mesaja:gelde şimdi alevi canlandıracak yazı yazma.Yazmıyorum ve kaçıyorum.....
Gayet seviyeli bir tartışmanın nesinden kaçıyorsunuz?Kimsenin kimseye hakaret ettiği yok,saygıda kusur ettiğimizi de düşünmüyorum.Ben sizin sorunuza cevap verdim.Siz neden cevap vermekten kaçınıyorsunuz.İsterseniz tekrar sorayım:Zorbalar ailenizi tuttu götürüyor,kaçacak yerinizde yok keser sapı mı tüfek mi tercih edersiniz?
 

Zorbalar ailenizi tuttu götürüyor,kaçacak yerinizde yok keser sapı mı tüfek mi tercih edersiniz?
.

Müsaadenizle sorunuzu ben de cevaplayayım.
Belki çok şaşıracaksınız.
Tüfeği tercih ederdim.

Fakaaat, daha sonra yanımda olmadığına bin dua ederdim.
Benim anlatmak istediğim de buydu sadece...

Ne zannettiniz, ben de bu vatanın evladıyım.
Yok artık, yaşamımın 2/3 si başka ülkelerde geçti diye huyumuzdan mı feragat edeceğiz. :p

.
 
Son düzenleme:

Kaçıyorum çünkü kimseye bir kazanımı olmayan yazışmalar.Karavan da yaşam ile ilgili konuşulurken nereden çıktı karımın zorbalar tarafından kaçırılması ikisinin arasındaki bağlantı nedir?.Mademki benden örnek verildi bana özel cevabıda vereyim:O zorba hayatının en büyük yanlışlığını yapmış olur bir daha insan içine çıkamaz...şayet karım acırda (hiç zannetmiyorum yaaa) onu gebertmezse.Ne demişler UMMADIK TAŞ BAŞ YARARMIŞ
 

.

Müsaadenizle sorunuzu ben de cevaplayayım.
Belki çok şaşıracaksınız.
Tüfeği tercih ederdim.

Fakaaat, daha sonra yanımda olmadığına bin dua ederdim.
Benim anlatmak istediğim de buydu sadece...

Ne zannettiniz, ben de bu vatanın evladıyım.
Yok artık, yaşamımın 2/3 si başka ülkelerde geçti diye huyumuzdan mı feragat edeceğiz. :p

.
Neden yanınızda olmadığına dua ederdiniz?Ailenizin ve sizin hayatımı önemli yoksa sonucunda alacağınız ceza mı?Ayrıca bunun ,bu vatanın evladı olmakla alakası yok,insan olmakla alakası var.Almanların ailelerini böyle bir durumda bırakıp kaçacaklarını düşünmüyorum;)
 



Kaçıyorum çünkü kimseye bir kazanımı olmayan yazışmalar.Karavan da yaşam ile ilgili konuşulurken nereden çıktı karımın zorbalar tarafından kaçırılması ikisinin arasındaki bağlantı nedir?.Mademki benden örnek verildi bana özel cevabıda vereyim:O zorba hayatının en büyük yanlışlığını yapmış olur bir daha insan içine çıkamaz...şayet karım acırda (hiç zannetmiyorum yaaa) onu gebertmezse.Ne demişler UMMADIK TAŞ BAŞ YARARMIŞ
Siz bu konunun içine o keser sapını soktuğunuz zaman konu bu taraflara gelmeye başladı.:smiley:Ayrıca siz sanki keser sapından ziyade eşinize daha fazla güveniyorsunuz gibi geldi:yum:Bu arada eşinize sonsuz saygılar.Derdimi anlatmak için çarpıcı bir soru olmasını istediğim için ailenizi sorunun içine kattım.Yoksa sizi incitmek amacıyla sorulmuş bir soru değildi.
 


Adana dan gercek yasanan bir olay.(Adana liyim diye lutfen kimse alinganlik yapmasin)Astsubay bor arkadasimiz karisiyla yolda gidiyor.sehir icinde.yolunu bir arac kesiyor.adam disari cikiyor.nedir dersiniz diyor.yolu kesenler karini vereceksin diyorlar.astsubay silahi cekiyor iki kisiyi leş yapiyor.kendiside 20 yil hapis aliyor.
Canina , sevdiklerine , malina zarar verecek zihniyetteki insanlar heryerde var.Kirsal da karsilasmak ×2 tehlike.Ailenle birlikteyken kulliyet berbat.Acizane dusuncem olabildigince hizli uzaklasmak.guvenlik güçlerine haber vermek.karavanla kacamadin ustune yerlestirecegin iki adet guclu spot ile cevreni aydinlatmak.karanlik butur insanlara cesaret verir.karavanin ustune polis jandarma benzeri renkli isik takip yakmak
Karanlikta mihakkak birilerinin dikkatini ceker.karavandan inmemek acil yardim istemek.hic birini yapamadiniz ve karavandan indiniz. Varsa arac kamerasinin gorecegi bir yerde durmak.karsinizdaki kisinin yada kisilerin ustune yurumeden oldugunuz yerden konusmak.guvenlik güçlerine haber verdiginizi ve aracta kamera oldugunu soylemek.bu soylem karsidaki art niyetli kisiler ifsa olabileceklerini bilorler ve eliniz guclenir.isi sulh yoluyla halletmeye calistiniz.halledersek ne ala.olmadi zarar verecekler .ustunuze geliyorlar bu asamada harekete gecip kendinizi savunacaksaniz geriye dogru ilerleyerek bunu yapin.ister silah ister bicak yada kazma sapiyla.geriye dogru adim atmak ilerde olusabilecek bir yasal durumda sizi kurtarir.nefsi midafanizi desyekler.saygilar.
 

Neden yanınızda olmadığına dua ederdiniz?Ailenizin ve sizin hayatımı önemli yoksa sonucunda alacağınız ceza mı?Ayrıca bunun ,bu vatanın evladı olmakla alakası yok,insan olmakla alakası var.Almanların ailelerini böyle bir durumda bırakıp kaçacaklarını düşünmüyorum
.

Fiktif ve uç bir örnek olan sorunuzdaki durum, bazı psikolojik hastaların nedensiz şiddetinde olduğu gibi “alınabilir risk” özelliğine sahip.
* Hastane, ıslah evi gibi yerlerde bu nedenle bile silah bulundurulmamakta.
* Araçla yollarda olan herkez için de “görünmez kaza” alınabilir risk sınıfında.
Bu olasılıkların risk yüzdesini medyada karşılaştırmak zor değil.

Ben de, bilgi edinme, önlem, bölge ve yer seçimi yoluyla riski, Avrupa’daki diğer bütün karavancılar gibi alınabilir derecede azaltıyorum.
Benim gezdiğim Ege’den Antalya’ya kadar uzanan kıyı hattı, bazı turistik iç yöreler ve Avrupa güzergahları için yaklaşımım belli. Üstelik Avrupa’nın bazı ülkelerinde karavanda bırakın ateşli silah taşınmasını, sürücü alanında mutfak bıçağı taşımanız bile yasak.
Olur da silah siz yanında olmadan herkezin ulaşım hatta sadece görünümüne açık ise anında ruhsatınızı kaybedersiniz. Devler evlerdeki kilitli silah depolarını habersiz ziyaretle kontrol etmekte.
Avrupa forumlarında bu güne kadar karavanda ateşli silahlar için açılmış tek bir başlığa bile rastlamadım. Konu açılmadan kapanmış durumda.
Zaten sınırdan geçer geçmez silah ruhsatının bir anlamı da kalmıyor.

Somut ve hissedilen tehlikenin derecesi riskin alınabilirliğinde rol oynamakta. Herkezin kendi bulunduğu ve gezdiği yer ile karar vermesini Teoman bey “Herkez haklı” diyerek özetledi.
Sanırım bu görüş üzerinde hepimiz anlaşabiliriz ?


Aslında mantıken bu soyut sorunuzdan daha evvel, sizin yaşadığınız somut durumla ilgili hala cevaplanmayan soru gelmeliydi.
Buna başlıkta kimsenin önem vermemiş olması, konulara genellikle reflekslerimizle yaklaştığımızın göstergesi olabilir mi ?

Sadece sizin söylediklerinizden yola çıkarak yazıyorum;..
Sonuçta amaçları korkutmak olduğunu sırıttıklarından anladığınızı söylediğiniz delikanlılara, davranışlarını sormadan dışarıya doğru ateş etmiş olsaydınız sizi bekleyen ne olurdu ?
İhtar ateşinden bahsetmediğinize göre, olasılıklara yaralamak hatta daha kötüsünü almak bile fantezi sayılmamalı ?
Hatta tavsiyenize uyup yazınızı tekrar okuyunca, üzerlerine doğru ateş etmekten bahsettiğinizi gördüm. İsterseniz siz de tekrar okuyabilirsiniz.

Yanlış anlaşılmasın lütfen, bu veletlerin davranışına anlayış gösterilemeyeceği gibi ateş etmediğinizden size yapılan bir suçlama da söz konusu olamaz.
Ağır ceza reisi (hakimi) olan dedem, bana nefs-İ müdafaanın şartlarından örnekleriyle bahsetmişti. Belki hukukçu bir üye bunu detaylarıyla açıklayabilir.

Yazılanların neredeyse tümü karavanda ateşli silahın gerektiğini hararetle söylese de hiç biri yaşadığınız olayda sizin tehlikeli şekilde durumu başka şekilde görmenizden ve olası sonuçlarından bahsetmemekte.
Tahmininizin gerçekle olan farkı düşünülürse, sonuçta herkez şanslı olmalı ?

Galiba yukarıda yazdıklarımla, “yanımda silahım olmadığına bin kere dua aderdim” cümlem, cevap olarak anlam kazanıyor.

Sanırım gözlerinizin önüne serdiğim bu durumu kavramanızın sizde yarattığı stresle, beni ve empati yokluğunu haksızca ayni cümlede kullanma gereği duydunuz.
Halbuki tam da ilk cevabım bunun tersini söylüyor.


Yazımı internetten aldığım bir makale ve görüntü ile noktalayım.
Bireysel silahlanmaya karşı mücadele amacıyla faaliyet gösteren Umut Vakfı verilerine göre, Türkiye’de yüzde 85’i ruhsatsız en az 20 milyon dolayında bireysel silah var ve çok az bir kesim hariç herkes silaha hemen ulaşabilecek yakınlıkta. 20 milyon silahın 2.5 milyonu ruhsatlı, 17 milyonu da ruhsatsız. 80 milyonluk ülke nüfusunda her 4 kişiden 1’ine silah düşüyor. Dünya çapında silaha sahip olma oranları göz önüne alındığında Türkiye 27. sırada yer alıyor. Türkiye’de son 10 yılda ruhsatlı-ruhsatsız silah sayısı 10 kat arttı”

Bu açıdan silaha ihtiyac olduğu düşünülebilir. Fakat tam da bu, büyük bir paradoks. Çünkü inkar edilemez sonucuyla; bu silahlı ortamda silahı tek çözüm görmek, onlara katılmak anlamına gelmekte..
Bence durum, artık kurtulması zor bir girdap şeklini almış.

Aşağıdaki tablo da sorduğunuz “vatan evlatları”nın huy farklarıyla ilgili. ;)
.
3C87210E 3950 4563 B887 84A70A480EF6


Aslında ülkeler arasındaki farkın zihniyetten çok, ülkelerdeki ateşli silah çokluğuyla orantılı olarak, tehlikeli durumların doğru kavranamaması olduğunu düşünüyorum. Siz dediğinize göre ucundan dönmüşsünüz.
Amerika’da silah alımı için sadece yaş sınırı olmasına karşılık Almanya’da bazı köpek cinsleri bile kurs ve ruhsata bağlı. Galiba Türkiye’de kurs gerekli görülmüyor ve ruhsat için doktor raporlarının tabi olduğu bilimsel bir norm yok.
Belki Haşmet, Murat ve İklil beyler konuyu okuyorlarsa birşey söyleyebilirler? Ben bir kere raporun telefonla alındığına bile şahit olmuştum. İkisi de birbirlerini tanıyorlardı ama herşey bu kadar basit olmamalı.

Dikkat, son yazılanlarda silahın alınma gerekçesi parantez dışında !


...
Bence size yapılanı, muhtarın etkisi sınırlı olduğundan, mutlaka yasalar dahilinde takip etmeniz, bu densiz zihniyetin değişmesine yardımcı olmalı.
Yoksa sadece bu zihniyetten yakınmanın bir anlamı kalmıyor....

.
Şimdi aklıma geldiği için ilave edeyim.
Avatarınızın elindeki keser sapı değil mi ? :yum:

.
 
Son düzenleme:

Mesut bey en son yazacağımı en baştan yazayım:Silahları da silah sesini de zerre kadar sevmem:smiley:Askerliği saymazsanız tüfekle bir kez ateş etmişliğim vardır o da çalışıyor mu diye bakmıştım.Burada daha bir kaç gün önce ,başka bir konuda, yaylalarda atış yapanlara maganda dediğim için eleştirilmiştim:smiley:Benim en baştan beri savunduğum fikir,sevsek de sevmesek de silahın hayatımızın bir gerçeği olduğu,insanın kendini ve ailesini savunmak zorunda kaldığı bir durumda çaresiz kalmasının dünyanın en zor anlarından biri olduğuydu.Aslında bu bir tür denge meselesi,hiç olmasa süper olur ama bu mümkün değilse başkalarında olması beni ilgilendirmez bana keser sapı yeter diyemezsiniz:wink:.Sizi eleştirdiğim konu ise meselenin bu kısmını düşünmeyip,adeta solar hesabı yapar gibi tamamen silahın yaratacağı hukuki sorunlara vurgu yapmanızdı.Ben hayat memat meselesi diyorum siz olasılık hesapları yapıyorsunuz.Hesabın kitabın bittiği anlar vardır ve bunu masa başında istatistiksel verilere bakarak anlayamazsınız,yaşamanız lazım.Süleyman beyin sizi eleştirdiği noktada tam buydu aslında.Gideceğiniz,kalacağınız yerleri ne kadar ince eleyip sık da dokusanız yol hali diye bir şey var.Yeni zelanda da olan katliamı düşünelim.Bunun sebeblerinden biri olarak silaha erişimin kolay olmasını gösterebilirsiniz.Peki ya orada ki silahlı saldırgana karşı tamamen savunmasız kalan insanların hali için ne diyebiliriz?İçlerinden birinin silahı olsaydı ve bu kadar insan ölmeden önce saldırganı etkisiz hale getirebilseydi fena mı olurdu?Bu arada benim o çocuklarla yüzleşmek istememin nedeni, içimdeki korkuyla karışık öfkemden kurtulmak içindi.Bu ben de her ne kadar kabul etmek istemesem de bir travma yarattı, bunu karavana her bindiğimde hissedebiliyorum.Bu arada avatarımda ki resim bana ait değil, dedeme ait.O zamanların en etkili silahı sanırım oymuş:smiley:
 



.

Mabetlere silahla girilmemesi de bahsettiğiniz olayda bu sapık mahluk tarafından alçakça hesaplanmış olmalı.
Bir de mutlak güvenliğe silahla bile ulaşılamama gerçeği var.. :unamused:
 
Son düzenleme:

Gençlerle yüzleşmek isteğinizi önemli buluyorum. Görevim gereği bu yaşlarda suç işleyen gençlerle ilgili çok sayıda davada (gençlik mahkemelerinde) bulundum. Onların ruh halini görmek/anlamak ilerde olası benzer olayda uygun tepkiyi göstermek bakımından size faydalı olacağını da düşünüyorum.

Tekrar geçmiş olsun.
 

Gençlerle yüzleşmek isteğinizi önemli buluyorum. Görevim gereği bu yaşlarda suç işleyen gençlerle ilgili çok sayıda davada (gençlik mahkemelerinde) bulundum. Onların ruh halini görmek/anlamak ilerde olası benzer olayda uygun tepkiyi göstermek bakımından size faydalı olacağını da düşünüyorum.

Tekrar geçmiş olsun.
Teşekkür ederim.İki taraf içinde olumlu olacağını ümit ediyorum.
 

Uzuun bir süreden sonra merhaba :smiley:

konu çok ilgimi çekti. Bence de iki taraf da haklı :p. Konuyla ilgili kendi görüşümü yazmak istedim.

Ben yıllardır çadır ile kamp yapıyorum. Bi arkadaşın bahsettiği gibi Türkiye’nin en güvenli olduğunu düşündüğüm karadenizde yapıyorum bu kampları hep.

Karavan gibi nispeten güvenli bir yerde değil, çadırda kalıyorum..

Sonuca geleyim, ben gerçek silaha çok benzeyen kuru sıkı taşıyorum yanımda. Çünkü insanlardan hiç çekincem olmadı şimdiye kadar. (Tabi plakamın 61 olması, yöre şivesini hatasız taklit edebilmem, yöre insanının kafa yapısını iyi bilmem gibi avantajlarım var)

Ben kuru sıkıyı hayvanlar için taşıyorum.

YüzBinde bir olabilecek, ütopik bir durum (eşimin zorla götürülmesi gibi) başıma gelirse ne yaparım bilmiyorum.. o an doğaçlama olacaktır herşey..

Ama yüzbinde bir gerçekleşek bir olay için, gerçek silah taşıma riskini almam..

Tamamen Atıyorum, eşimin zorla götürülmesi olasılığı 1/100.000 ise, benim kontrolümü kaybedip bu veletleri vurup hapse düşme olasılığım 1/1.000 dir..

40 yaşında çok da genç olmayan biri olarak vardığım sonuç, gerçeğe çok benzer kuru sıkı taşımaktır..
Çok çok geçmiş olsun..
 

.

Boris,
yıl boyunca Avrupa fikriniz hala gündemde ise, kanunsuz duruma düşmemek için gezinize sahte silahınızla çıkmamanızı salık veririm.

Türkiye için ben ise; böylelikle bilgisine varılan her açıdan güncel zihniyet ve sayıları, ders niteliğinde görüyorum.

Herkezin ayni bilgiden ayni dersi çıkarmasını beklemek ise gerçekci değil..
 
Son düzenleme:



Ben de size basit bir soru sorayım,Kampta ,yolda ya da herhangi bir yerde hatta evinizde birileri geldi(uyuşturucu müptelaları,alkolikler,deliler vs)Eşinizi ya da kızınızı taciz etti,hatta kolundan tutup götürmeye kalktı.İnce999 abim çok merak ediyorum ne yapacaksınız?Ben silahlara karşıyım siz kazandınız mı diyeceksiniz?Kendinizi,ailenizi o insanların insafına mı bırakacaksınız?Allah aşkına kafanızı kumdan çıkarın ve etrafınıza bakın,bu dünyada kötü insanlar var,zorba insanlar var.Polis, jandarma her yere yetişemez.Bazen yetişebilse bile olay bittikten sonra yetişir.Hepimiz namusumuz şerefimiz için yaşıyoruz.Bunun için gerekirse ölüm de göze alınır,hapiste göze alınır.
Bu konuya rastlamadan az önce karavanda ateşli silah bulundurulmalı mı diye konu açılmış benim yaptığım yorum ve düşüncelerim tamda buna isabet olmuş sizinle bu konuda aynı kanaatte hatta biraz dah ileride, yaşadığınız olayda ben okadar sabırlı olamazdım. Hatta busene Batuma geçmeyi düşünüyorum silahla nasıl geçerimin araştırması içindeyim. Geçmiş olsun.
 

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,425
Mesajlar
1,517,790
Kayıtlı Üye Sayımız
172,071
Kaydolan Son Üyemiz
kalenbuk

Çevrimiçi üyeler



Geri
Üst