edebiyatçı
Zirve
- "All you touch and all you see
Is all your life will ever be"
(Dokunduğun ve gördüğün her şey - Bundan sonraki hayatın olacaktır)
Breathe - Pink Floyd
İçinde birazcık gezgin ruhu taşıyan her insanın hayallerini süsleyen birkaç ülke vardır.Fas’ta benim için o birkaç ülkeden biriydi.Öncelikle neden kendi rotasını çizen gezimiz diye başlık attığımı anlatayım. Afrika topraklarına gerçekleştireceğimiz bu ilk seyahat için birkaç ay önceden başlayarak hazırlıklarımızı ve araştırmalarımızı yaptık.Kendimize bir seyahat rotası çizdik.Hava alanında inip bir toplu taşıma aracıı ile Kazablanka’ya ulaşacak o gün yürüme mesafesinde bulunan yerleri gezecek ertesi sabah otobüs ya da trenle Marakeşe gidecektik.Orada da kendi imkanlarımız ile belirlediğimiz turistik yerleri gezip dönecektik. Fas gezimizden bir önceki hafta eşim Malta Adasında bir konferansa katıldı. Konferansa Fas’tan da dört kişi gelmiş. İngilizce bilmedikleri için pek anlaşamasalar da eşim Fas’a gideceğimizi anlatabilmiş. Eşim Malta’dan gece 12 gibi eve geldi. 3-4 saat kadar dinlenip o yorgunlukla tekrar havaalanına yola koyulduk. Sabah altıda kalkacak olan uçağımız Ankara’dan bir buçuk saat rotarla havalandı. İstanbul’da Kazablanka aktarmasına son anonsla ucu ucuna yetiştik. - Dört saatlik bir uçuşun ardından Kazablanka havaalanına ulaştığımızda elinde eşimin adı yazan kağıtla bizi bekleyen bir adamla karşılaştık. Bu eşimin konferansta gördüğü Faslılardan biri değildi. Üstelikte bir kelime İngilizce bilmiyordu. Bizde Arapça ve Fransızca bilediğimiz için adamlardan birinin (ama hangisinin) gönderdiğini anlayıp Allaha emanet adamın peşine takılıp bindik arabaya. Dokümanlarımızdan otelimizin adresini gösterdik. Yolculuk boyunca bu adamın kimliği ve ne yapacağımız hakkında düşündük. Acaba bir rehber mi göndermişlerdi. Bir tanıdıkları ya da yanlarında çalışan biri miydi. Rehberse para vermemiz gerekiyor muydu? Bir yandan da halimize gülüyorduk. Yaklaşık kırk beş dakika sonra otele ulaştık. Adam da bizimle otele girdi. Resepsiyondaki çalışanın tercümanlığı ile istediğimiz saatte gelip bizi gezdireceğini söyledi. Bir saat sonraya randevulaşıp ayrıldık. Ayıp olur diye eşim kim olduğunu soramamış. Bir saat sonra adam yanında 10 yaşlarında ufak bir çocuk ile geldi. Az buçuk ingilizce bilen oğlunu tercümanlık yapar diye getirmiş.Akşama kadar bu baba oğulla hiç planlarımızda olmayan yerlere gittik. Kazablanka’yı ilerde ayrıntılarını anlatacağım gibi çok güzel ve rahat gezdik. Akşam da beraber yemek yedik. Fakat çocuğun İngilizcesi o kadar azdı ki yine pek anlaşamadık.Ertesi sabah erkenden kalkıp yol boyu daha çok yer göreceğimizi düşündüğümüz için otobüs ile Marakeş’e gitmeyi planladık. Sabah kalktığımızda resepsiyondan aşağıda bizi bekleyen biri olduğunu söyleyen bir telefon aldık.Eşim indiğinde Malta’da tanıştıkları Faslılardan biri olduğu anlamış. Kazablanka’da hakim olan yine hiç anlaşamadığımız bu amcanın tavsiyesi ile otobüs yerine kendimizi tren garında bulduk. Trene binene kadar da başımızı bekledi sağolsun. Marekeşte bizi bir tanıdığının karşılayacağını da yarım yamalak anladık.Bu arada önceki gün bizi gezdireni bunun değil de başka birinin gönderdiğini anlayabildik.
Marakeş garında bu sefer elinde eşimin adının Arap harfleri ile yazılı olduğu bir kağıt taşıyan başka bir arap gördük. Eşim yanına gidip benim dese de adam başka birini beklediğini söyledi. Bir süre ortalıkta dolanıp bir türlü anlaşamadığımız telefon konuşmaları yaparken sanırım adam da telefonda biz olduğumuzu teyid ettirmiş ki en sonunda anlaşıp bindik arabasına. Yine ilk günkü gibi otele vardığımızda orada çalışanın yardımı ile bizi gezdireceğini anladık. Güzel bir şehir turu ve parasını ödetmedikleri harika bir yemeğin ardından otelimize geldik. Ertesi sabah adam yine gelmişti.Kimse kim artık zaten gezi çığrından çıktı kendimizi akışına bıarkalım bu fırsatı kaçırmayalım dedik. O gün de yine otel çalışanının yardımı ile ulaşımı zor olan yerlerde gezmek istediğimizi söyledik.Tüm gün bizi gezdirdi. Gezimizin ilk üç günü nasıl ve kiminle gezdiğimizi anlayamadan halimize gülerek gezdik.Hala emin olmamakla birlikte son gün anladığımız kadarı ile bu adam o hakimin tanıdığı olan otelleri ,gece kulüpleri olan birinin yanında çalışan bir adamdı.Bizi güzel ağırlaması için iyi tembihlendiği belliydi. Hiçbir şeye para verdirmedi.Hatta götürdüğü bazı yerlerde bir şey içmezsek şişe şişe içecekleri otelimize bıraktı. Dördüncü gün yine geleceğini söyledi ama artık biz kabul etmedik. Otelimiz oldukça merkezi bir yerdeydi ve çevreyi kendimiz gezebilirdik. Yine de meydanda ve çarşıda bir süre bizi gezdirdi. İhtiyaç olursa arayacağımızı söyleyerek zorla gönderdik adamı. - Sonraki iki gün kendimiz gezdik.Son gün bu sefer otobüsle Kazablanka’ya dönüp uçağa ulaşmayı planlarken gelen bir telefonla tren garında bizi bekleyen biri olduğunu ve bu sefer Savcının evine yemeğe davetli olduğumuzu anladık. Mecburen yine bindik trene. Garda bizi ilk gün gezdiren adamla karşılaştık. Bunun savcının şöförü olduğunu o zaman anladık.Daha sonra ayrıntılarını anlatacağım üzere savcının evinde çok güzel geleneksel bir Fas yemeği yedik.Sonuçta Fas’ta böyle güzel ağırlandığımız içim mutlulukla yine şöför tarafından hava alanına bırakıldık. Bu arada Malta’dakilerden üçünsü de anladığımız kadarı ile J bir ihtiyacımız var mı diye telefon etti. Hiç tanımadığımız hatta konuşamadığımız bu insanların misafirperverliğine hala inanamıyoruz. Böylece benim ilk defa hazırladığımız gezi rotası hiçbir işe yaramadı ve gezimiz kendi rotasını çizmiş oldu. Hiç aklımızda olmayan yerler görüp insanlar tanıdık.Özellikle bir Faslının evinde ağırlanmak benim için çok güzel bir deneyimdi. Yukarıdaki alıntıda dediği gibi gördüğüm ve dokunduğum hatta tattığım her şey artık yeni beni oluşturdu. Şimdi daha farklı ve daha fazlayım.
- Fotoğraf dünya gözü ile gördüğüm en ilginç yerlerden biri olan Marakeş'in Kıyamet Meydanı: Jemaa El Fnaa Meydanı