Otomobille Avrupa Seyahati Gezi Notları (2.Bölüm)

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan Bünyamin Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 0
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 3,799

Bünyamin

www.avrupaseyahati.blogspot.com
Mesajlar
100
Tepkime Puanı
3
Yer
Antalya
Web
www.avrupaseyahati.blogspot.com
RESNE'DEYİZ

Nerede kalmıştık ?

Bitola’dan (Manastır) Ohrid’e gitmek üzere yola çıkmıştık. Dar, biraz virajlı, ama kenarları yemyeşil bir yoldan Ohrid’e doğru direksiyon sallarken, aklıma yine çay düştü. Sigarayı bırakalı 12 sene olmuştu ama bir başka maddenin bağımlısı olduğumu bu gezide bir kez daha fark ettim. Çay, yani bildiğimiz Türk çayı, Rize çayı içmediğim günler öğleye doğru müthiş bir baş ağrısı başlıyordu. Yolumuz Resne (Recen) kasabasının içinden geçerken karşılıklı iki kahvehane görünce hemen durdum. Durur durmaz da 50 yaşlarında, sonradan biraz saf olduğunu fark ettiğimiz bir kişi otomobilimizi kaldırıma park etmemize –güya- yardım etti. Kahvehaneye kadar da bize eşlik etti.

Selam verdik oturduk. Selamımızı Türkçe aldılar.

Resne’nin bir Türk kasabası olduğu kahvehanelerden de anlaşılıyordu zaten. Çay istedik. Türk çayı bulabileceğime o kadar emindim ki… Ama heyhat ! Çay diye bize sallama nane çayı getirdiler.

Otomobilimizi park etmemize –güya- yardım eden amca da masamıza oturunca, yan masada oturan 4 kişiden Resul Dalip, adamı kırmadan masamızdan kalkmaya ikna etti. Misafirleri rahatsız etmemesi gerektiğini söyledi.


-ATATÜRK NEREDE DOĞDU?-

Yan masadaki Türklerle sohbete başladık. Ohrid’e gittiğimiz söyleyince, Ohrid’te değil de, yine Ohrid Gölü kenarında, ama Ohrid şehrine 12 kilometre mesafedeki Struga’da (Yöre insanının söyleyişiyle Usturga) kalmamızı önerdiler. Burada da Drim Otel’i tavsiye ettiler. Struga’da otel meselesine yine döneceğiz.

Nane çayımızı içerken, bir yandan da sohbete devam ettik. Selanik’ten geldiğimizi, Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu evi ziyaret ettiğimizi söyleyince, hafif yollu itiraz ettiler. Atatürk’ün asıl Resne’ye de yakın, Debre kasabası civarındaki Kocacık köyündeki dedesinin evinde doğduğunu söylediler. İlkokul kitaplarında öğrendiklerimiz yanlış mıydı yani?

Türkiye’ye dönünce Atatürk’ün Kocacık’ta doğduğu bilgisini internetten araştırdım ama yalnızca büyük babasının Kocacık’lı olduğundan başka bilgiye ulaşamadım. Resneli Türkler Atatürk’ü kendi hemşehrileri olarak kabul etmişlerse, bunun üzerinde fazlaca durmanın da anlamı yok zaten. Önemli olan O’nun yaptıkları ve devrimleri değil mi?

-NİYAZİ BEY’İN KONAĞI-


Birkaç tırı olduğunu, sık sık Türkiye’ye gidip geldiğini de söyleyen Resul Dalip (İlgilenenler için telefonu 075 287 130) Niyazi Bey Sarayı’nı da görmemizi önerdi. Seyahatten önce aldığımız notlar arasında olmasına rağmen, Ohrid’e hava kararmadan ulaşma telaşından mıdır nedir, Niyazi Bey’i unutmuşum bile.

Resne’nin küçük bir kasaba olduğunu, yürüyerek 10 dakikada Niyazi Bey’in sarayına ulaşabileceğimizi söylediler. Kalktık, yürüyerek Niyazi Bey’in konağına doğru yola çıktık. Günlerden Cumartesi, küçücük Resne’de birkaç düğün birden vardı. Kadınlar, kızlar kuaförlerde şıkşıkıdım otomobillere binip, düğüne gitme telaşesindeydiler. Yol kenarındaki dükkanların vitrinlerine de göz gezdirdim yürürken, ütü masasından çamaşır askılığına kadar bir çok mal Türk malıydı.

Niyazi Bey’in konağına geldik ama akşam saati olduğundan kapalıydı. Bahçesine girip, binanın etrafında dolaştık. Birkaç fotoğraf çekip, yine yürüyerek döndük.

-PİSİ PİSİNE GİTTİ NİYAZİ-

Peki bu koca konağı yaptıran Niyazi Bey kimdir? Paris’teki Belediye binasının mimarisini örnek alarak bir saray yavrusu konak yaptıran Niyazi Bey, aslında sık sık kullandığımız bir deyimin kahramanıdır.

Resneli Niyazi Bey, ya da başka bir deyişle Kolağası Ahmet Niyazi Bey, İttihat ve Terakki Fırkası’nın önde gelenlerindendir. 2. Meşrutiyet’in ilanına giden ayaklanmanın önde gelen liderlerindendir. Hatta Selanik’e dönüşünde ‘’Hürriyet kahramanı’’ olarak karşılanır. Balkanlar’da gerilla hareketi de yürüten Resneli Niyazi Bey’in ölümü, bugün kullandığımız “Ne şehittir ne gazi, pisi pisine gitti Niyazi” deyimini Türkçe’ye kazandırmıştır. Bir rivayete göre, geldiği İstanbul’da Karaköy iskelesinde bir yankesici tarafından bıçaklanarak öldürülmüş. Ama bana daha gerçekçi gelen ise şöyle: İstanbul’a gelmek üzere Avlonya Limanı’na geldiğinde, kendi koruması tarafından öldürülmüş.

Balkanların unutulmaz gerilla lideri Niyazi Bey’in pisi pisine ölmesi ne acı değil mi?

Ha bir not daha: Resneli Niyazi Bey’in yanında sürekli dolaştırdığı bir geyiği olduğu da söyleniyor. (Geyik muhabbeti) deyimi buradan gelmiyordur umarım.

Bu kadar tarih dersi yeter sanırım. Gezi notlarını tarih dersine çevirmenin anlamı yok değil mi? Merak eden, araştırır, öğrenir. Biz daha fazla gecikmeden, yolumuza düşelim.

Tekrar döndüğümüz kahvehanedekilerle vedalaşıp yola koyulmak üzere arabaya binerken, o zararsız, saf adam yine yanımıza yanaştı ve sıkılganlığını, utangaçlığını bir yana bırakıp “ekmek parası” istedi. Cebimizdeki bozukluklarla gönlünü alıp, gaza bastık.

İstikamet Struga…

*****************
MERHABA OHRİD GÖLÜ

Yine yemyeşil, ama biraz dolambaçlı yollardan, doğal gübre kokulu köylerden geçerek, Struga’ya geldik. Kasabaya girmeden önce yolun sağında, sıkı bir örgütlenmesiyle bilinen din eksenli bir tarikatın yurt dışındaki okullarından birini, Yahya Kemal Koleji’ni gördük.

Önce Resneli Türklerin bize tavsiye ettiği Drim Otel’i bulduk. Drim, Ohrid Gölü’nün (Ohrid diye yazılmasına rağmen Ohri diye okumak gerekiyor) boşaldığı ırmağın adı. Yani Ohri Gölü Drim nehrine akıyor, Drim nehrini besliyor.

Eşim ve oğlum otomobilde kaldı, biz kızımLa otele gidip resepsiyona yöneldik. Bölgenin büyük ve 4 yıldızlı otelinin lobisi oldukça kalabalıktı. Oda olup olmadığını ve fiyatını sorduk. İngilizce anlaşmaya çalışırken, ön bürodan çıkan bir görevli Türk olduğumuzu anlayarak, Türkçe konuştu. 2 oda için 140 Euro istedi. Pazarlıkla 110 Euro’ya indi ama ben yine de otomobildeki eşime danışacağımı söyleyerek, süre istedim ve zaman kazandım. Otelden çıkınca durum muhasebesi yaptık ve önceden internetten isimlerini aldığımız apartlar ve pansiyonlara telefon etmeyi kararlaştırdık.


-BİZ BİZİ ÖNERİYORUZ-

Navigasyon Struga’nın, Ohrid’in sokaklarını göstermediğinden önce telefonla ulaşmamız gerekiyordu. Turkcell hatlı telefon faturamızın kabarık gelmesinin önüne geçmek için, kontörlü bir yerel telefon bulmak üzere, ailece nehir kenarında yürürken, Türkçe konuşarak gezinti yapan Strugalı bir aileye kontörlü telefon nerede bulabileceğimizi sorduk. Kısa konuşmanın ardından sohbet şöyle gelişti:

-Peki bize önerebileceğiniz bir otel, pansiyon var mı?

Ailenin 15 yaşındaki kızı Hayal atıldı.

-‘’Biz varııızzz’’


Kısa bir duraksamadan sonra durumu kavradık. Aile, evlerinin bir odasını pansiyon olarak kiralıyordu. Odayı görmemizi, beğenirsek kalmamızı söylediler. Akşam gezintisine çıkan aile ikiye bölündü, evin annesi Ferhunde Hanım, şehir merkezine 250 metre mesafedeki evine götürdü bizi. Evin bulunduğu sokaklar, evler ve evin içe aynı Bursa’nın eski Otogar ya da Ankara yolunun altındaki mahalleleri ve evleri çağrıştırdı. Dışı sıvanmamış, tuğlaları görünen evin alt kadında iki çek yat, bir de iki katlı ranza konulmuştu. Bağlantılı küçük bir mutfak, bahçeye çıktıktan sonra sağa dönünce girilebilen bir de banyo. Kişi başı 5 Euro’dan günlüğü 20 Euro’ya bir odada kalarak, tasarruf da yapmış olacaktık. Oda standardı ortanın biraz altında da olsa bizi idare ederdi. Önemli olan sıcak su ve temiz yastık, çarşaf bulabilmekti.

Ferhunde Hanım’ın sıcak kanlı davranışı da eklenince burada kalmaya karar verdik ve Ferhunde Hanım’ın eşi Nail Aydarçe ile Drim Otel’in önünde bıraktığımız arabayı almaya gittik.

-AYDERÇE AİLESİNİ ÇOK SEVDİK-

Odaya yerleştikten sonra hemen kendimizi dışarı attık ve Drim nehri kenarındaki cafe, bar ve hediyelik eşya dükkanları arasında turlamaya başladık.

Bu arada sizi iki katlı evlerinin altındaki iki odadan birini bize kiralayan aileyle tanıştırayım:
Nail Aydarçe, bir elektrik-metal fabrikasında çalışıyor. Bir ara serbest ticaret yapmış, bu amaçla İstanbul’a da gelip gitmişama işler iyi gitmeyince yeniden fabrikada bir işe dönmüş.

Eşi Ferhunda Ayderçe 25 yıllık hemşire. Bir ara çalıştığı hastanede başhemşirelik de yapmış ama şimdi diyaliz hemşiresi olarak çalışıyor. Bizim Struga’da kaldığımız 2 gün boyunca Ferhunde Hanım da raporluydu, işe gitmedi yani.

Evin büyüğü Sinem Hanım evli ve bir kızı var. İtalya’da Venedik yakınlarında Trevizo Collegneo şehrinde yaşıyor. Tatil için anne-babasının yaşadığı Struga’ya gelmiş.

İki numara Cedi. Cedi Ohrid’deki Avrupa Üniversitesi’nde bilgisayar eğitimi alıyor ve 22 yaşında. Avrupa Üniversitesi, bir işhanının üst katında öğrenim veren özel bir üniversite.

Ailenin en küçüğü ise, tavsiye edecekleri bir pansiyon olup olmadığını sorduğuzda, ‘’Biz varııızzz’ diyen Hayal isimli tatlı bir genç kız. 15 yaşında. Hayal Ayderçe, bizim Struga’ya vardığımızın ertesi günü, bir okul gezisi için Türkiye’ye Kefken’e gitti. Sonraki gün Ferhunde Hanım akşam kahvesi için bizi üst kattaki salonda ağırlarken annesine telefon etti Hayal. Boğaz Köprüsü’nden geçiyormuş. Ferhunde Hanım, Hayal’ın Türk televizyonlarından, dizi filmlerden gördüğü İstanbul Boğaz’ını çık merak ettiğini, bu yüzden heyecanlandığını anlattı.


-STRUGA'DA TÜRK TURİSTLER-

Geceyi pansiyonda geçirdik. Sabah pansiyon odasında, Lipton Demlik Poşeti ile çaylarımızı içtik. Kahvaltı yaptık. Kahvaltı için evin hemen karşısındaki bakkala alışverişe gittim. Sokakta oyun oynayan küçük çocuklar vardı. Çingene çocukları… Bakkalsa Arnavut ama Türkçe biliyor biraz da olsa.

Kahvaltıdan sonra görüştüğümüz Ferhunde Hanım, Ohrid ve çevresindeki gezimizde oğlu Cedi’nin bize eşlik edebileceğini söyledi. Memnun olduk tabii. Önce Ohrid Kalesi’ne gittik. Kale’den yürüyerek, çarşıya… Çarşıda küçük bir dükkanda nefis köfteler yedik. Bizden önce otobüsle tura katılan Ankara ve İstanbullu gruplarla sohbet ettik. Hatta bu grupla Üsküp’teki çarşıda bir kez daha karşılaştık.

-PAZARLIKLA FİYAT İNER Mİ, ÇIKAR MI?

Çarşıda köşedeki küçük bir dükkanda yöresel kıyafet satın almak isteyen eşim ve kızım dükkan sahibi,muhtemelen ortak veya kardeş iki yaşlı kadınla her konuştuklarında fiyatın ineceği yere yükseltildiğini görünce, kızıp, bozuldular ve de kıyafetleri satın almadan dükkandan çıktılar. Pazarlık 25 Euro’dan başlayıp, 40 Euro’ya kadar çıkmıştı sanırım.

-OHRİD'İ MUTLAKA GÖRMELİSİNİZ-

Cedi’nin babası Nail Bey, işe gitmeden önce Cedi’ye bizi Sveti Naum’a götürmemizi söylemiş. Çarşı turundan sonra Sveti. Naum’a gitmek üzere yola çıktık. Ohrid’e 25 kilometre falan ama Cedi hiç gitmemiş Sv. Naum’a. Yolda annesine telefon edip, yolu ve Sv. Naum’u sordu. Sveti Naum da Ohrid Gölü kenarında. Arabadan indiğimizde yağmur yağdı yağacak ve çok serindi. Hırkalarımız yanımızda olmadığından eşim plaj havlusunu omzuna sardı. Burada Ohrid Gölüne akan bir ırmak vardı. Yani Sveti Naum’dan bir ırmak göle akıyor, Struga’da ise Ohrid Gölü Drim ırmağına akıyor. Bir yandan dolup, öte yandan boşalır gibi. Havuz problemleri geldi aklıma. Müthiş güzelliğiyle Ohrid Gölü'nü mutlaka görmelisiniz. Ohrid Gölü'nün kıyısındaki Ohrid, Struga ve Sevi Naum'u da...

Burada da bir Türk turist grupla karşılaştık. GruBun Makedon rehberi park ettiğimiz yerde otomobilimizi görmüş. (Türkiye, 06 tabelalı araba sizin mi) diye sordu. Tabela ile plaka demek istiyordu.

-SARI SALTUK MU, AZİZ NAUM MU?

Rehberi bulmuşken kısaca bilgi de aldık. Ohrid’den Arnavutluk’a geçmenin akıl karı olmadığını, yolun çok kötü olduğunu söyledi. Bedavadan aldığımız bilginin işimize yaradığını, daha sonra Arnavutluk’a geçip bin pişman olanlardan dinleyince anladık. Göl kenarında ahşap bir heykel vardı. Makedonya’da yaşayan Bektaşı Türklere göre bu Bektaşi Babası Sarı Saltuk’muş… Hristiyanlar ise Ortodoks Papazı Aziz Naum’dur. Heykelin hemen arkasındaki manastır ikinci tezi doğruluyor gibi. Bu manastırda Aziz Naum’un yattığına inanan da var, Sarı Saltuk’un yattığına da…

Tekrar Struga’ya döndük. Dönüşte Yahya Kemal Koleji’nin önünde duraklayıp, fotoğrafını çektim.

Akşam Struga’da yeniden Drim nehri kenarına çıktık.. Nehir kenarındaki bir kafede bira içtik. Fiyatlar gayet makul. Türkiye’de hemen hemen bakkaldan alınan bira fiyatından azıcık fazlaydı… Gerçi menünün fotoğrafını burada göreceksiniz. Fikir sahibi olmanız bakımından inceleyebilirsiniz.

-LOKMA TATLISINA BENZER BİR HAMUR TATLISI: DONAT

Drim nehri kenarında yürürken, kaldırımda donut ya da donat satan bir tezgahta makinenin fotoğraflarını çektik. Donatın tadına da baktık. Yağda kızartılan mini donatın (lokma) üzerine pudra şeker ve krem çikolata dökülüp yeniyor. Nefis bir tat.

Akşam kaldığımız pansiyonun aile reisi Nail Bey’le de sohbet ettik. Yahya Kemal Koleji yöneticilerine çok kızgın. Okulun buradaki Türk nüfusa hizmet vermesi gerektiğini. Oysa çok pahalı olduğunu, Türk nüfusun genellikle yoksul olduğunu, bu yüzden okula Türk çocukları yerine varsıl Arnavut ve Makedonların çocuklarının devam ettiğini anlattı.

Nail Aydarçe, Struga’da yaklaşık 50 yıldır her yıl ağustos ayında ‘’Şiir Akşamları’’ etkinliği düzenlendiğini, Türkiye dahil, dünyanın çeşitli yerlerinden gelen ünlü şairlerin kendi dillerinde şiirler okuduklarını anlatarak, bu kültür-sanat etkinliğinden övünerek söz etti. Haksız değil elbette.

Nail Ayderçe kızgın olduğu bir kişinin de İsmet İnönü olduğunu saklamadı. Nede şu: İnönü’nün başbakanlığı döneminde, çok sayıda Türk Yugosyavya’dan Türkiye’ye göç etmiş. Sözüm ona Türkiye, göç eden Türk başına Yugoslavya devletinden para almış. Bu nedenle Balkanlar’da Türk nüfusu azalmış. Bugün seçimlerde Türklerin etkin olamamasının sebebinin İnönü’nün yanlış göç politikası olduğuna inanıyor Nail Aydarçe…

Struga'dan notlarımız daha çok ama sizi sıkmak istemem. Struga notlarını kesip, yerine fotoğrafları konuşturalım değil mi?

Ertesi sabah, yeniden bavulları toplayıp, bir kez daha yola çıkıyoruz. Bu kez istikamet Makedonya'nın başkenti Üsküp... International ismiyle Skopje...

Üsküp'te neler gördüğümüzü, neler yediğimizi, ne gözlemler yaptığımızı merak ediyor musunuz?

Öyleyse notlarımı takip edin. İşlerimden fırsat bulduğum boş zamanlarımda tembellik etmek yerine bilgisayar başına geçebilirsem yazmaya devam edeceğim.

Üsküp'te görüşmek üzere şimdilik hoşçakalın.

No: Gezi notlarımı fotoğraflarıyla birlikte

http://avrupaseyahati.blogspot.com

adresinden de akip edebilirsiniz.
 

Etiketler
Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,423
Mesajlar
1,517,765
Kayıtlı Üye Sayımız
172,070
Kaydolan Son Üyemiz
cipokko

Çevrimiçi üyeler



Geri
Üst