Ekran Bir Memleket, Koskoca Bir Kahvehane

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan gezmen Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 0
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 1,482

gezmen

Karavan Yönetim
Mesajlar
4,757
Tepkime Puanı
77
Yer
Akhisar
Radikal 2'den alıntıdır.
Cavid Sezen


EKRAN BİR MEMLEKET, KOSKOCA BİR KAHVEHANE

26/07/2009

Çoğunluğu Türkçe özürlü kimi ekran şahsiyetleri, aynı konulardan söz ediyor, tıpkısının aynısı soruları birbirlerine ya da kanal kanal dolaşan 'medya maydonozlarına' sorup, benzer cevaplara benzer 'şaşırma' refleksleriyle cevap veriyorlar

ORHAN TEKELİOĞLU (Arşivi)

Türk TV’leri şifa bulmaz, amansız bir hastalığa tutulmuş, teşhisini de koymalıyız bu illetin: “Gevezelik”. Yaz gelip de diziler, geçmiş sezonun iş yapmış yabancı filmleri ya da maçlar ortadan kaybolduğundan hastalık tüm acımasızlığıyla ekranda faş oluyor. Dikkat edin, şu sıralar hangi kanalı açsanız çalçene birileri ekranda konuşup duruyor, saatlerce “muhabbet” ediyor. Çoğunluğu Türkçe özürlü bu ekran şahsiyetleri, aynı konulardan söz ediyor, tıpkısının aynısı soruları birbirlerine ya da kanal kanal dolaşan “medya maydonozlarına” sorup benzer cevaplara, benzer “şaşırma” refleksleriyle cevap veriyor, bayat espriler patlatıyor, bazen de sahte bir alınganlık krizine tutuluyor. Haklarını yemeyelim, aralarında “malûmatfuruşluk”ta zirve yapan tipler de olabiliyor. Ne kadar alakasız sorunuz varsa bu arkadaşlara sorabilirsiniz, sinirlenir gibi yapıp anında cevabı yapıştırıyorlar, sevmedikleri yegâne sözcük “bilmiyorum”, çare yok illâ ki bilecekler, hem de dıdısının dıdısı kesinlikte.
Geçenlerde bir tanesini izleme gafletinde bulundum, patronu olmayınca onun koltuğuna oturan, patronu gelince hemen kendi koltuğuna geçen, mebzul miktarda malûmat sahibi olmakla övünen bu zat, hem konuşuyor hem de karşısındaki ekrana gelen e-postalara cevap yetiştirmeye çalışıyordu. Programa mesaj yollayan bir izleyiciyle aralarındaki diyalog aynen şu minvalde gelişti. Adamın biri bana bir mesaj yollamış, “Bilmem ne efendi, bilmem ne efendi!” diyor, biraz önce şöyle dediniz amma, işin esası o değildir, şudur! Üstad, tabii ki çok bozuluyor bu kendini bilmeze, elan cevabı yapıştırıyor, aynı “nezaket”, aynı “zarafetle”. “Bilmem kim efendi, bilmem kim efendi!” asıl siz yanılıyorsunuz, o iş asla öyle değil, aha da aynen böyledir! Bu “seviyeli” diyaloga şahit olan “program kızı” (o güzel hamfendinin programda ne işe yaradığını çözemediğimden başka bir titr bulamadım), hangi saray filminden öğrenmiştir bilemem, pek asil bir edayla bu “insanlık durumuna” hafifçe gülümsüyor, masanın öbür tarafındaki “program akademisyeni” ise, stüdyoda sinek görmüş gibi, yüzünü buruşturuyor, üflüyor, püflüyordu.
Çalçene program prototipinin “entelektüel” versiyonu ise, Türk erkeğinin en “hakiki” hayat durumundan, evet bildiniz, bitmez tükenmez “futbol gevezeliğinden” uç vermişti. Geçmiş zaman kullanıyorum, çünkü sahibine (programın üç katılımcısı vardı ama, belli ki birisi kendini sahip bellemiş) haber vermeden programı geçenlerde bitirmişler ve “megalo” şahsiyet (kendisine “megaloman” diyenlere verdiği cevapta kullandığı tabir aynen buydu “Ben megaloman değilim, megaloyum!”) ise bu işe çok bozulduğunu köşesinde yazıyordu, ne demekmiş para için programın bitmesi, ben yıllardır bana ne ödendiğini bile bilmem, para bilmem ne bankasındaki hesaba yatar, bense bilmem ne bankasındaki hesabımdaki paralarla hayatımı idame ettiririm. Anlıyoruz, dert para değil, zenginiz anlasanıza, dert ün, daha da ün, en-ün! Program da programdı ama. Bir yanda “Yüzüklerin Efendisi”, en sıradan bir fikri, çok önemliymişçesine, sözcüklerin üstüne basa basa söylüyor, “dikkat, burası çok önemli” diyor, sonra da klişeyi patlatıyordu. Biraz da mürekkep yaladığından, araya “akademik” sözcükler sıkıştırıyor, mesela, şurası çok önemli, aslında Fenerbahçe, Galatasaray’ın “ötekisidir” falan diyordu. Böylece programda “entellik” zirve yapıyor amma velakin, “öteki” diskurundan bîhaber izleyicinin dimağı dumura uğruyordu. Neredeyse hiçbir maç görüntüsü kullanılmayan bu “gevezelikler oratoryosunun” assolisti ise kuşkusuz Megalo bey ya da “Fularların Üstadı” idi. Herkes dönüp dolaştırıp sözü “fularlı” abiye veriyor, sen ne diyorsun abi diye pas atıyordu. Halis bir rövaşata üstadı olan “Fularların Üstadı”, durur mu, önce parlıyor, esip gürlüyor, sonra da sözü bir yerden alıp, hemen kendine bağlıyor, akademik dilde eğlenerek söylendiği gibi, “hep kendini alıntılıyordu”. Topu mutlaka doksana takan, doksan dakikalık “stand-up” şovun, gelecek sezon bir başka kanalda yeniden ekrana gelip, kafamızı yine ütüleyeceğini varsaymak kahinlik olmasa gerek.

Gülen kadın
Haftanın son “skandalı” ise, “Kahkahalar Kadınının” ani kanal değişikliği oldu. Karşısındaki konuğa ne sorarsa sorsun, konuk ne derse desin, yorum yerine 32 diş tekmili birden gösterilerek “kahkahalar fırlatmakla” ünlenen bu hamfendinin, yerini yurdunu pek de beğenmediği anlaşılır olmuştu. Çenemle (pardon, bu sefer, dişlerimle) ünlendim, demek ki daha çok konuşmalıyım, bulabildiğim her ekrandan gülücükler saçarak vatandaşı kahkahalara boğmalıyım düsturunu benimseyip, bir de yarışma jürisinde yer alınca ortalık bulandı anlaşılan. Eski kanalı dava açınca zevahiri kurtarmak için kendini savunmaya, ne yapayım, “Mehmet Ali Başlıklı Bir Kurt” beni neredeyse baştan çıkardı, reddemeyeceğim bir teklifte bulundu diye masumları oynamaya başladı.
Duyar gibiyim, kes artık gevezeliği, sadede gel, anlat bize nedir bu gevezeliğin aslı, esası der gibisiniz. Neden evlerimiz, ekranlarımız kahvehanelere benziyor acaba? Ne diyeyim, kültürümüze özgü bir savunma refleksi belli ki, sözde konuşurmuş gibi yapan ama asla meselelerin esasını konuşamayan insanların sığındığı bir siper aslında çene düşüklüğü. Konuşarak asıl meselenin (yetersizliğin, eksikliğin, iktidarsızlığın) fark edilmeyeceğini, daha da acısı, kendilerinin de unutacağını sanıyorlar. Mesela, tutulan takım yıllardır yenildiği için nefret ediliyor ama takım tutmadan da edilemiyor, takım aşkı içselleşiyor ama “başarısızlık” asla! Çözüm, lafı döndürüp dolaştırıp, başarısızlığın nedenini “dışarılarda bir yerde” aramak oluyor, bu bazen “hain” bir futbolcu oluyor, bazen “bizi anlamayan” ecnebi bir antrenör, bazen de, “yetersiz” bir yönetici. Ama takım, “ruhuyla”, “gövdesiyle” sapasağlam yerinde duruyor, yani biz aslında iyiyiz de, işler “onlar” yüzünden iyi gitmiyor. Futbol sadece bir örnek, her durumda, “aşağılık kompleksimiz” gevezeliğimizde kendini ele veriyor. Zaten bir bakıyorsunuz, makus tarihimizle cebelleşmeye başlıyoruz, Osmanlı aslında Türk müydü, madem cihanşümuldu, neden ve kimler yüzünden kaybetti diye sormaya başlıyoruz. Konuya teğet sorular hiç bitmiyor, gevezelik yüzünden de asıl soru asla sorulamıyor. Neticede neden Osmanlı diye bir şey yok artık? Neden tuttuğum takım, bir türlü şampiyon olmuyor, olsa da neden Avrupa’da bir halt beceremiyor? Ya da, neden benim “şanlı tarihim” bir türlü başkaları tarafından da öyle algılanmıyor? Neden elin pakiryasına daha çok önemli veriliyor? Nedenmiş a canım, Batı felsefesi orada başlamış olsun? Gevezeliğin şifresini çözmek o kadar kolay ki aslında, mesele bir “kaybetme” yani “iktidarsızlık” durumu. Başka bir dille okursak, neden ben “iktidarsızım” sorusu yerine, bir dizi bahaneyle “iktidarsızlığa” kılıf uydurma derdinden başka bir şey değil çalçenelik hâli. Sanıyorsun ki konuştukça “iktidarın” yerine gelecek. Kahvehanelerdeki, berberlerdeki kadın-kız muhabbetine benziyor durum, beceremedikçe diline vuruyor, konuşuyor da konuşuyorsun. Netice? Elde var hüzün, sadece hüzün. Melankolikliğin bir başka semptomunun bazı konularda ortaya çıkan tuhaf bir gevezelik hâli olduğunu hiç duymuş muydunuz?

ORHAN TEKELİOĞLU: Bahçeşehir Üni.
 

Etiketler
Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,489
Mesajlar
1,518,733
Kayıtlı Üye Sayımız
172,145
Kaydolan Son Üyemiz
compozer

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst