lamella
Kamp I
- Mesajlar
- 100
- Tepkime Puanı
- 0
merhaba, bu hafta sonu için beykoz'a uzanalım dedik. bence dünyanın en güzel şehrinin en güzel köşesi burası. aslında aklımızda, deniz kenarında yürümek ve balık yemek vardı ama, yolda giderken İ.B.B.nin tesislerine uğramak fikri gelişti ve öyle de yaptık. çubuklu'yu geçince, hıdiv kasrı yazan tabelanın hemen altında belediye tesisleri tabelasını görüyorsunuz, devlet hastanesi dönüşünden bir sonraki sapakta sarı tabelaları gördüğünüzde sağa girerek buraya ulaşmak mümkün. denize doğru öyle keskin bir yokuş var ki, bir an denize uçacakmışız gib geldi. aslında itiraz etmezdim doğrusu, zaten sıcak havada bunalmıştım ve boğazın o tadına doyulmaz mavi sularını çok özlemiştim.
bir yalının restorasyonuyla düzenlenen bu tesislerde öğlen yemeği servisi saat13.30'dan önce kesinlikle başlamıyor, hatta saat 13:20'de bir garson çağırdığımızda "servisimiz 10 dak. sonra başlıyor" cevabı aldık hoş bir çay bahçesi de bulunuyor burada.
başınızı uzatıp denizin size en yakın kısmına baktığınızda, restorandan çıkan çocukların attığı ekmekleri kapışan balıkları görmeniz mümkün.
bu bnm fotoğrafçılık kariyerimdeki ilk kuş denemem. adını jonathan koydum
çok keyifli bir manzara karşısında çok keyifli bir yemekten sonra dönüş yoluna çıktığımızda, gelirken de gördüğümüz "hıdiv kasrı" tabelasını tekrar gördük ve yine o anda bir fikir geliştirerek, "hadi dondurmaları orada yiyelim " sonucuna ulaştık. ben daha önce hıdiv kasrına gitmiştim ama gül mevsimi değildi gittiğimde, son yıllarda ramazan ayının denk geldiği sonbahar mevsimiydi. ve bu yüzden sanırım, fotoğraflamaya doyamadım o rengarenk gülleri. ama hepsini yüklemiyrm.
hıdiv ünvanı, osmanlı'da mısır valilerine verilen ünvan. 19. yüzyılın sonlarında, genç yaşta Mısır Valisi olan Abbas Hilmi Paşa, Osmanlı devletinden Mısır'daki İngiliz nüfuzunu kırabilmek için destek sağlayabilmek için uzun süreli İstanbul'da kalması gereken genç Paşa,1903 yılında Çubuklu'da iki ahşap yalı satın alır. Zamanla yalılarının arkasındaki yamaçları ve üst düzlüğü kapsayan 270 dönümlük bahçeyi de alan Paşa,1907 senesinde İtalyan mimar Delfo Seminati'ye o devrin mimari modasına uygun olarak art nouveau tarzındaki muhteşem saray yavrusunu yaptırır. 1000 m2 alan üzerine yapılan, Boğaz tepelerinden iki kıtayı birleştiren, masmavi kanalı ve yeşil ormanları seyredin kulesi ile müstesna bir yapı. bu bilgilere google arama motorundan ulaştım
içeriye girdiğinizde aslında pek de görünmeyen bir asansör var, mutlaka bu asansörü görünüz çünkü dünyanın ilk asansörlerinden biriymiş. kapıdan girdiğinizde aslında karşı karşıya oluyorsunuz, demirlerle kaplı camlı bir kapısı ve içinde küçük bir koltuğuyla oldukça ilgimi çekti bnm. bir de duyduğuma göre o yıllarda almanya'dan getirilen bir kalorifer tesisatı da var bu binada. fakat çektiğim fotoğraflarda hiçbirisi net gözükmediği için yükleyemiyrm. merak ettiyseniz gidiniz görünüz
tabi anlatılmaz yaşanır cinsinden bahçede, kayısılı ve frambuazlı dondurmalarımızın keyfini çıkardık.
ne yapsam diye karar verilemeyen bir hafta sonu için çok keyifli bir geziydi.
bir yalının restorasyonuyla düzenlenen bu tesislerde öğlen yemeği servisi saat13.30'dan önce kesinlikle başlamıyor, hatta saat 13:20'de bir garson çağırdığımızda "servisimiz 10 dak. sonra başlıyor" cevabı aldık hoş bir çay bahçesi de bulunuyor burada.
başınızı uzatıp denizin size en yakın kısmına baktığınızda, restorandan çıkan çocukların attığı ekmekleri kapışan balıkları görmeniz mümkün.
bu bnm fotoğrafçılık kariyerimdeki ilk kuş denemem. adını jonathan koydum
çok keyifli bir manzara karşısında çok keyifli bir yemekten sonra dönüş yoluna çıktığımızda, gelirken de gördüğümüz "hıdiv kasrı" tabelasını tekrar gördük ve yine o anda bir fikir geliştirerek, "hadi dondurmaları orada yiyelim " sonucuna ulaştık. ben daha önce hıdiv kasrına gitmiştim ama gül mevsimi değildi gittiğimde, son yıllarda ramazan ayının denk geldiği sonbahar mevsimiydi. ve bu yüzden sanırım, fotoğraflamaya doyamadım o rengarenk gülleri. ama hepsini yüklemiyrm.
hıdiv ünvanı, osmanlı'da mısır valilerine verilen ünvan. 19. yüzyılın sonlarında, genç yaşta Mısır Valisi olan Abbas Hilmi Paşa, Osmanlı devletinden Mısır'daki İngiliz nüfuzunu kırabilmek için destek sağlayabilmek için uzun süreli İstanbul'da kalması gereken genç Paşa,1903 yılında Çubuklu'da iki ahşap yalı satın alır. Zamanla yalılarının arkasındaki yamaçları ve üst düzlüğü kapsayan 270 dönümlük bahçeyi de alan Paşa,1907 senesinde İtalyan mimar Delfo Seminati'ye o devrin mimari modasına uygun olarak art nouveau tarzındaki muhteşem saray yavrusunu yaptırır. 1000 m2 alan üzerine yapılan, Boğaz tepelerinden iki kıtayı birleştiren, masmavi kanalı ve yeşil ormanları seyredin kulesi ile müstesna bir yapı. bu bilgilere google arama motorundan ulaştım
içeriye girdiğinizde aslında pek de görünmeyen bir asansör var, mutlaka bu asansörü görünüz çünkü dünyanın ilk asansörlerinden biriymiş. kapıdan girdiğinizde aslında karşı karşıya oluyorsunuz, demirlerle kaplı camlı bir kapısı ve içinde küçük bir koltuğuyla oldukça ilgimi çekti bnm. bir de duyduğuma göre o yıllarda almanya'dan getirilen bir kalorifer tesisatı da var bu binada. fakat çektiğim fotoğraflarda hiçbirisi net gözükmediği için yükleyemiyrm. merak ettiyseniz gidiniz görünüz
tabi anlatılmaz yaşanır cinsinden bahçede, kayısılı ve frambuazlı dondurmalarımızın keyfini çıkardık.
ne yapsam diye karar verilemeyen bir hafta sonu için çok keyifli bir geziydi.