Kıbrıs (Sorunu) Kronolojisi

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan Vakanüvis Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 4
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 12,822

Vakanüvis

Kamp I
Mesajlar
171
Tepkime Puanı
4
Yaş
56
Yer
Aydın
Kibris




"Kıbrıs" ismi ile ilgili rivayetler:
Bir rivayete göre adanın ismi halen işletilmekte olan zengin bakır madeninin Latincesi olan "Kuprum"dan,
diğer bir rivayete göre ise İbranice kına ağacı demek olan "Koper"den gelmiştir.



M.Ö.1450-M.S.1571: Osmanlı Öncesinde Kıbrıs
M.Ö. 1450-1320 Mısır egemenliği.
M.Ö. 1320-1265 Hitit egemenliği.
M.Ö. 1265-1000 Mısır egemenliği.
M.Ö. 1000-709 Fenike egemenliği.
M.Ö. 709-669 Asur egemenliği.
M.Ö. 669-588 Bağımsız krallıklar.
M.Ö. 588-525 Mısır egemenliği.
M.Ö. 525-333 İran (Pers) egemenliği.
M.Ö. 333-301 Makedonya (Büyük İskender) egemenliği.
M.Ö. 301-59 Mısır egemenliği (Ptolemeo devri).
M.Ö. 59-M.S. 395 Roma egemenliği.
M.S. 395 Bizans egemenliği.
650 Hz. Osman’ın Şam Valisi Muaviye’nin Kıbrıs seferi.

653 Kıbrıs tamamen Müslümanların kontrolüne girdi. Adaya ilk kez Müslümanlar yerleşerek onlar için ayrı bir şehir kuruldu ve ilk camiler yapıldı. Bu yıldan sonra Müslümanlar adaya yaklaşık yirmiyi aşkın sefer düzenlediler.

963-969 Bizans İmparatoru Nikephoros II. Phokas, adayı Müslümanlardan geri aldı.

1191-1192 Kıbrıs Haçlı şövalyelerinin işgaline uğradı.

1192-1489 Luzinyanlar egemenliği. Bu dönemde; Kıbrıs Kralları Anadolu Selçukluları ile ticari ilişkiler kurdular. Ancak daha sonraları I. Peter (1359-1369) Antalya’yı işgal etti. Ertesi yıllarda Hamitoğulları beylerinden Mehmet Bey, Kıbrıslıları yenilgiye uğratarak Antalya’yı geri aldı. Kıbrıs’a çıkartma yaparak çok sayıda esir ve ganimet elde etti.

Luzinyan Kralı I. Pierre 1366’da Mısır’a saldırmasıyla başlayan uzun mücadaleler sonunda Kıbrıs Memlûklere bağlandı. Her yıl 8.000 duka vergi vermek durumunda kaldı.

1489-1570 Venedikliler egemenliği. Bu dönemde Yavuz Sultan Selim’in Memlûkler Devleti’ni 1517’de ortadan kaldırması üzerine, Venedikliler Memlûklere verdikleri vergiyi Osmanlılara vermeye başladılar.

1571-1878: Kıbrıs’ta Osmanlı Dönemi

1570-1571 Kıbrıs Lala Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı donanması tarafından fethedildi.

1571 Kıbrıs’ı kaybeden Venediklilerin organize ettiği Haçlı donanması ile Osmanlı donanması arasında İnebahtı’da deniz savaşı yapıldı. Osmanlı donanması büyük kayıplar verdi ise de, adanın egemenliği Osmanlılarda kaldı. Osmanlı yönetimi Venediklilerden boşalan topraklara Anadolu’dan getirdiği Türkleri yerleştirdi. Böylece adanın nüfusu Ortodoks Rumlar ve Müslüman Türkler olmak üzere iki ana unsurdan oluştu.

1878-1915: Kıbrıs’ın Osmanlılar’dan İngilizlere Geçişi

4 Haziran 1878 Kıbrıs adası İngilizlere üs olarak kiraya verildi: 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı (93 Harbi) sonunda Yeşilköy’e kadar ilerleyen Ruslarla Ayestefanos Anlaşması’nı imzalamak zorunda kalan Osmanlılar’a yardım teklif eden İngiltere, Rusya’yı durdurmak için üs olarak Kıbrıs’ın idaresinin kendilerine verilmesini istedi. İngiltere bu önerinin kabulü halinde, Kıbrıs’ın yine bir Osmanlı toprağı olarak kalacağını, gelirinin yine Osmanlı devletine ait sayılacağını ve ileride Rusya Kars, Ardahan ve Batum’u Osmanlı’ya geri verdiğinde, İngiltere’nin de Kıbrıs’tan geri çekileceğini taahhüt etti. Berlin Kongresi’nde desteğe ihtiyacı olan Osmanlı Devleti, İngilizlerin de bastırması ile çaresiz kalarak Kıbrıs’ta yaşayan Müslümanların miras, evlenme vb. dini işlerine bakmak üzere adada bir Şer’i Mahkeme’nin bulunması, vakıflarla devlete ait arazinin idaresi ve her yıl Osmanlı devletine ödenecek kira ile ilgili bir mukavelenin yapılması şartıyla İngilizlerle anlaşmaya mecbur kaldı.

4 Haziran 1878’de Yıldız Sarayı’nda gizli olarak imzalanan anlaşma metnine ek olarak 1 Temmuz 1878’de imzalanan ikinci bir anlaşmada:

A - Adada bir Şer’iye Mahkemesi kurularak, Kıbrıs’taki Müslümanların şeriata ilişkin işlerine bakacak,

B- Osmanlı Evkaf Nezareti, İngiltere tarafından tayin olunacak bir memurla birlikte adadaki camilere, medreselere, mezarlıklara ve sair dini kuruluşlara ait emlak, arazi ve bağışları yönetmek üzere bir memur tayin edecek,

Son maddede de: Rusya, Kars ve son savaşta elde etmiş olduğu diğer yerleri Osmanlı devletine geri verecek olursa, Kıbrıs Adası İngiltere tarafından boşaltılacak ve 4 Haziran 1878 tarihli antlaşma yürürlükten kalkacak, ifadeleriyle ilk anlaşmaya ek maddeler ilave edilmiştir. (Sultan II.Abdulhamit, kendi hukukuna halel gelmemesi şartıyla anlaşmayı 15 Temmuz 1878’de onaylamıştır.)

12 Temmuz 1878 Kıbrıs valisi Besim Paşa’nın Lefkoşe’de yapılan bir törenle idareyi Amiral John Hay’e devretmesiyle hukuken Osmanlı olan Kıbrıs, fiilen İngilizlere geçmiş oldu.

5 Kasım 1914 Osmanlı Devletinin İttifak Devletleri safında I. Dünya Savaşına girmesini (29 Ekim 1914) bahane eden İngiltere,
5 Kasım 1914 tarihinde, 4 Haziran 1878 antlaşmasının hükümsüz olduğunu ve Kıbrıs’ın İngiltere’ye ilhak edildiğini ilan etti. Ardından bir beyanname yayınlayarak “Kıbrıs’ta doğup hâla adada yaşayan Osmanlı vatandaşlarının ilhak tarihinden itibaren İngiliz yurttaşlığına geçmiş sayılacağını, Kıbrıs’ta doğmamış fakat Kıbrıs’ta yaşayan Osmanlıların adayı terkedebileceği veya bir yıl içinde terketmezlerse İngiliz vatandaşı sayılacaklarını” bildirdi. Böylece, haksız olarak adayı işgal eden İngiltere, Kıbrıs’ı kendi toprağına katmış oldu.

1915 İngiltere, I. Dünya Savaşı’na, kendi yanında savaşa girmesi halinde Kıbrıs’ın Yunanistan’a verilebileceğini bildirdi. İngiliz idaresine geçmelerine rağmen milli kimliklerini koruyan Kıbrıs Türkleri, bu tarihten itibaren adanın Yunanistan’a bağlanması yönündeki baskı ve taleplere karşı topyekün bir mücadeleye girdiler. Bu mücadeleler sonucu İngiltere vaadini yerine getiremedi.

1918 Osmanlı Devleti’nin 4 Temmuz 1878’de imzaladığı ek anlaşmanın 6. Maddesi uyarınca Rusların Kars, Ardahan ve Batum’u vermesi durumunda Kıbrıs’tan çekileceğini taahhüt eden İngiltere, 3 Mart 1918’de Rusya ile yaptığımız Brest-Litowsk anlaşması ile gerekli şartlar gerçekleşmesine rağmen Kıbrıs’tan çekilmedi.

1923-1960: İngiliz Dominyonluğundan Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’ne
24 Temmuz 1923 Kurtuluş Savaşı sonunda Türkiye, İtilaf Devletleri ile imzaladığı Lozan Anlaşması’nın 20. Maddesi gereği Kıbrıs üzerindeki haklarından vazgeçti; böylece adadaki İngiliz işgali kabul edilmiş oldu ve Kıbrıs tamamen bir İngiliz toprağı haline geldi. Lozan’dan sonra İngiliz idaresinde yaşamak istemeyen Kıbrıslı Türkler kitleler halinde adayı terk etmiş, adanın İngilizlere kiralanması ve İngilizler tarafından ilhakıyla hızlanan göç son haddine varmıştır. Bugün sadece Türkiye’de 300.000 civarında Kıbrıs asıllı Türk’ün bulunduğu kaydedilmektedir. Adada kalan büyük çoğunluk ise, Türkiye’yle ilişkilerini kesmemiş, Türkiye’deki bütün değişikliklerden belki de Türkiye’de yaşayan Türklerden daha fazla etkilenmişlerdir.

1931 Rumlar, İngilizlerin 1915’teki "Kıbrıs’ı Yunanistan’a verme vaadini" temel alarak adayı Yunanistan’a bağlamak (ENOSİS) amacıyla İngiltere’ye karşı ayaklandılar. İsyancılar İngiliz valisinin konağını yaktılar. Yunan büyükelçisi ve kilisenin desteğiyle çıkan isyan ancak iki ayda durdurulabildi. İsyanın bastırılması sonucunda, Türk tarafı da hiç bir menfi rolü olmamasına karşın, Rumlara konan yasakların ve hak kısıtlamalarının tümüne muhatap olarak fazlasıyla sıkıntı çekmeye başladı. Bu isyan sonrası alınan tedbirler çerçevesinde Türklere ait Kavanin Meclisi kapandı ve Türkler 1941 yılına kadar kendilerine ait mekanlara Türk bayrağı bile çekemediler.

1939 II Dünya Savaşı başlayınca İngiltere, Ortadoğu’nun kontrolü için stratejik önemi olan adayı elinden kaçırmamak için, özerklik vaadinde bulundu. Enosis’te kararlı olan Rumlar bu öneriye sıcak bakmadılar.

1944 Doktor Fazıl Küçük, Kıbrıs Milli Türk Halk Partisini kurdu.

1947 1947 yılında atanan yeni İngiliz Valisi Lord Winster, 1931 isyanına kalkışan papazların adaya dönmesine izin verdi ise de Rumlar, Kıbrıs’ın Yunanistan’a “ilhak"ını isteyerek bu haklarını kullanmadılar. Winster bu yıldan itibaren adayı kendi seçtiği bir “İstişare Meclisi” ile idare etmeye başladı.

15 Ocak 1950 Başpiskopos Makarios, Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı ile ilgili bir plebisit (referandum) düzenleyerek, kiliselerde papazların gözetiminde oylama yaptırdı. Bu referandumda, Rumlar % 90’ların üzerinde bir oranda ilhakı kabul etmişler, Yunanistan hükümeti de Birleşmiş Milletler’e ulusların kendi kaderlerini tayin haklarının Kıbrıs için de uygulanması yolunda başvuruda bulunmuştur. Fakat İngiltere ve 1950’ye gelinceye kadar Kıbrıs’a duyarsız kalan Türkiye buna karşı çıkmıştır.

1953 Yunanistan ile Kıbrıs kilisesi ortak hareket ederek EOKA ismiyle bilinen gizli yer altı teşkilatını kurdular. Önce İngilizlere sabotaj yapmak suretiyle işe başlayan EOKA terörü giderek Türkleri hedef aldı.

1954 İngiltere, adanın, el değiştirmemesi kaydıyla Kıbrıs’a muhtariyet verilmesi fikrini ortaya attı. Başpiskopos Makarios’un Yunan Başbakanı Papagos’u ikna etmesi ve ABD’nin de Yunanistan’a açık destek sözü vermesi üzerine, Rumlara self-determinasyon hakkı verilmesini öngören bir teklif, Yunanistan tarafından BM Genel Kurulu’na getirildi. Türkiye’nin karşı çıkması üzerine Yunan girişimi sonuçsuz kaldı.

1955 İngiltere Kıbrıs meselesini görüşmek üzere Türkiye ve Yunanistan’ı Londra’ya çağırdı. Londra Konferansı öncesinde Rumlar, Türkleri katledeceklerini açıklamışlar; bunun üzerine Türkiye başbakanı Adnan Menderes 24 Ağustos 1955 günü İngiltere’ye bir nota vererek Kıbrıs’ta vazifelerini yapacaklarını ümit ettiğini bildirmiş; Türkiye’nin savunması bakımından Kıbrıs’ta statükonun değişmesine müsade etmeyeceklerini söyleyerek Kıbrıs davasında Türkiye’nin de taraf olduğunu dünyaya ilan etmişti. Konferans devam ederken, EOKA terörünün Türkleri de hedef almaya başlaması karşısında, İstanbul’da Türk hükümetinin de göz yumduğu mitingler kontrolden çıktı. "6-7 Eylül Olayları" diye anılan yağma ve tahribat, Türkiye’deki Rumlar kadar, diğer azınlıkları da hedef aldı. Bu mitinglerde "Ya Taksim Ya Ölüm" sloganı yoğun bir biçimde kullanılmaya başlandı.

1956 İngiliz hükümeti, adadaki karışıklıkların baş kışkırtıcısı sıfatıyla Başpiskopos Makarios’u Seyschelles Adaları’na sürdü. Aynı yıl, Birleşmiş Milletler’de Türkiye ilk kez, "taksim" tezini açıkladı. İngiltere, askeri üslerinin adada kalması koşuluyla "self-determinasyon"u kabul etmeye yanaştı.

1957 NATO arabuluculuk görevini üstlenince, EOKA geçici olarak ateşkes ilan etti. Bu arada Makarios serbest bırakıldı.

27 Temmuz 1957 Türk Mukavemet Teşkilatı’nın Kuruluşu: Başlangıçta İngiliz yönetimine karşı mücadele eden, fakat sonraları Türkleri imha etmeyi tek vazife haline getiren EOKA saldırıları karşısında Türkler, öncelikle bazı mukavemet grupları oluşturdular. Ancak bunların yetersiz oluşu sebebiyle ENOSİS’e engel olmak, Türklerin her türlü güvenliğini sağlamak, Türkler arasında taraftar bulmaya çalışan sosyalist parti AKEL’in propaganda faaliyetlerine karşı durmak, Türkiye ile ilişkiler kurup bağlılığı sürdürmek amacıyla 27 Temmuz 1957’de Burhan Nalbantoğlu, Rauf R. Denktaş ve Kemal Tanrısevdi tarafından Lefkoşe’de Türk Mukavemet Teşkilatı adıyla bir örgüt kuruldu. Bu örgüt, "Kıbrıs Türktür" sloganıyla "taksim" fikrini savundu.

1958 Kıbrıs’ın İngiliz Milletler Topluluğu içinde kalmasına ama Türkiye ve Yunanistan’la da bağlara sahip olmasına dayalı "MacMillan Planı" gündeme geldi.

1959 Londra ve Zürih Antlaşmaları: Kıbrıs sorunu 1950’li yıllarda BM’de defalarca gündeme gelmiş, fakat Menderes hükûmetinin kararlı tutumuyla, Yunanistan ve Kıbrıs Rumları istedikleri sonucu alamamışlardı; nihayet Türkiye ile görüşmeye razı olarak masaya oturmayı kabul ettiler. Cemaat temsilcileri Makarios ve Dr. Küçük de toplantıya katıldılar. Bu görüşmeler sonunda, 11 Şubat 1959 Zürih ve 19 Şubat 1959 Londra antlaşmalarının imzalanması ile 16 Ağustos 1960’da bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu. İngiliz üslerinin adadaki varlığını sürdürmesi kabul edildi.

1960-1974: Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’nden Kıbrıs Harekâtına
19 Şubat 1959 19 Şubat 1959 yılında ittifakla imzalanan Londra Antlaşması’nda yer alan 27 madde ve bazı eklerle birlikte İngiltere, Türkiye ve Yunanistan tarafından "garanti" edilecek olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşu gerçekleşti:

1959 Zürih Antlaşması ile 1960 Kıbrıs Anayasası’nın koşulları belirlenmiş; hangi yapıda bir devlet oluşturulacağı ve iki toplumun iktidarı nasıl paylaşacakları açıkça düzenlenmişti. 1960’ta Türkiye, Yunanistan ve İngiltere arasında üç antlaşma; Kurucu Anlaşma, Garanti Anlaşması ve İttifak Anlaşması imzalandı. Kıbrıs adına ise, iki toplumun temsilcileri bu anlaşmalara ayrı ayrı imza koydular. Garanti Anlaşması ile İngiltere, Türkiye ve Yunanistan, birlikte ve ayrı ayrı, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü, güvenliğini ve anayasal düzenini garantileri altına almış oldular. 1960 Kıbrıs Anayasası, anılan üç anlaşma ile aynı gün yürürlüğe girdi ve bu üç anlaşma anayasanın içinde yer alarak, "anayasa hükmünde" kabul edildi.

1960 1960 Kıbrıs Anayasası, iki toplumun eşitliği prensibine dayanarak, egemenliğin, iki toplum tarafından birlikte kullanılmasını benimsiyordu. Kıbrıs Anayasası’na göre Rumlar % 70, Türkler % 30 oranında temsil hakkına sahip olup devletin cumhurbaşkanı Rum, yardımcısı Türk olacaktı. (Makarios Cumhurbaşkanı, Fazıl Küçük Cumhurbaşkanı Yardımcısı oldu.) Cumhurbaşkanı ile yardımcısının bakanlar kurulu ile meclisten geçen yasaları veto etme hakkı vardı. Her iki toplumun; dini, kültürel ve öğretim işlerinden sorumlu birer "Cemaat Meclisi" olacak, gerekirse en ayrıcalıklı ülkeler olan Yunanistan ve Türkiye kendi toplumlarına eğitim, kültür ve benzeri alanlarda mali yardım yapabileceği gibi öğretim üyesi ve din adamı da gönderebilecekti. Ayrıca büyük şehirlerde belediyeler ayrı ayrı olabilecekti.

Ancak Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ENOSİS’e ulaşmak için bir "sıçrama tahtası" olarak gören Kıbrıs Rumları ve Başpiskopos Makarios, Türklere çeşitli baskılar uygulamaya ve onları devlet yönetiminden de uzaklaştırmaya çalıştılar.

1963 1963’te Yunanistan Başbakanı Karamanlis’in istifası ve ülkeyi terk etmesinin ardından Yunanistan sürekli kabine bunalımları geçirmeye başladı; bu yüzden Kıbrıs üzerindeki etkisi azaldı. Makarios kendi girişimiyle yıl boyunca anayasayı değiştirme ve Türk Cumhurbaşkanı yardımcısının yetkilerini kısma faaliyetlerini arttırdı. Kasım sonunda ABD Başkanı Kennedy, Makarios’a bundan vazgeçmesini önerdi. Aralık başında da Türkiye tek taraflı değişiklikleri kabul etmeyeceğini bildirdi. 21 Aralık’taki Noel katliamı ile EOKA, Türk cemaatine karşı "etnik temizleme ve adadan kaçırma" politikasını doruğa çıkardı. 30 Aralık’ta ise Makarios 13 maddelik anayasa değişikliği önerisini açıkladı. Kıbrıs Türkleri ve Türkiye, ada Türklerini azınlık durumuna düşürecek olan bu istekleri reddettiler. Terörün tırmanması üzerine Türkler, karışık yerleşim bölgelerinden ve Rumların kolayca vurabilecekleri köylerden çıktılar. Ada halkları böylece ikiye ayrılmış oldu. Rumlar, meşru yetkilerini kullandıklarını öne sürerek Makarios’un istediği onüç anayasa değişikliğini yaptılar. 1963 sonlarında, devletten dışlanan Türklere karşı Rumlar ambargo uygulamaya başladı. Kıbrıs Türk halkı, kendisini ayrı yasama, yürütme ve yargı organlarıyla yönetmeye başladı; böylece adada iki ayrı yönetim oluştu.

(Bu dönemde, ENOSİS amacından asla vazgeçmeyen ve bu amaçlarını açık açık ifade eden Rumlar, bunu gerçekleştirmek için "Akritas Planı" adı verdikleri gizli bir plan hazırlayıp uygulamaya koydular. İsmini İçişleri Bakanı P. Georghiandes’in takma adından alan Plan gereğince; EOKA tedhişçileriyle işbirliği yapan Rum jandarmaları ve Kıbrıs’ın bağımsızlığını korumak üzere adada konuşlandırılmış Yunan Alayı, Türklere karşı saldırıya geçti. Türkler çoluk-çocuk demeden katledildi, evleri yıkıldı, dükkanları yağmalandı. Zor durumda kalan bazı yörelerdeki Türkler daha güvenli yerlere göç etmek zorunda kaldılar. Saldırılar sonucu 103 Türk köyü Rumlar tarafından yakılıp yıkıldı, yüzlerce Türk katledildi, 30.000 insan da muhacir durumuna düştü.)

1964 1 Ocak’ta Makarios, İttifak ve Garanti Anlaşmaları’nı feshettiğini açıkladı. 15 Ocak 1964’te toplanan taraflar anlaşamayınca Türkiye BM Güvenlik Konseyine başvurdu. 4 Mart 1964’te alınan bir kararla adaya BM askeri gönderilmesi kararlaştırıldı. 27 Mart’ta BM Barış Gücü Kıbrıs’ta görev yapmaya başladı. Buna rağmen Türklere yönelik Yunan destekli Rum saldırıları sürdü. Yunanistan’la İngiltere garantör devletler olarak olayların engellenmesi için harekete geçmeyince İsmet İnönü hükûmeti, Haziran ayı başlarında Kıbrıs’a müdahale kararı aldı ve bu kararını 4 Haziran’da ABD’ye duyurdu. 5 Haziran günü, hem Türk-Amerikan ilişkilerini hem de Türk dış politikasını derinden etkileyecek olan ABD’nin ünlü Johnson mektubu Türkiye’ye gönderildi. Bu mektubun ardından Türkiye, Kıbrıs’a kapsamlı bir müdahalede bulunamadı. Ancak 8 Ağustos 1964 tarihinde Erenköy bölgesine sınırlı bir hava harekatı gerçekleştirildi. Yapılan hava harekatından sonra Rumlar ateşkes imzalamak zorunda kaldılar. Türkiye’nin hava akınları sırasında da 12.000 kişilik Yunan kuvveti Kıbrıs’a yerleşti. Katliamlar geçici olarak durdu ise de bir süre sonra tekrar başladı.

25 Aralık 1964 Lefkoşe’deki Türk birliği silahlı Rum çetecilerine karşı mevzilendi ve Türkiye diplomatik yoldan girişimlerde bulunurken, Türk uçakları da ihtar uçuşu yapmaya başladılar. Bu kararlı tutum Yunanistan ve İngiltere’yi de harekete geçmek zorunda bıraktı. Böylece Kıbrıs Türkleri ciddi bir soykırımdan kurtarılmış ve ENOSİS önlenmiş oldu.

1967 Yunanistan’da ordu (Albaylar Cuntası) 21 Nisan 1967’de yönetime el koydu ve 1974’e kadar iktidarda kaldı. Subaylar halkın sempatisini kazanmak için Kıbrıs’ta EOKA’ya desteği arttırdılar. Türkler iyiden iyiye belli bölgelere sıkıştırılmaya başlandı. Albay Grivas ve Ada’daki Yunan kuvvetleri, büyük bir saldırıya geçti. Türklere karşı sürdürülen katliamların durdurulması için Türk ve Yunan başbakanları arasında düzenlenen toplantı bir sonuç vermeyince, Türkiye askeri müdahalede bulunacağını açıkladı. Yunanlılar üç Türk köyünden geri çekilirken arkalarında 24 ölü bıraktılar. TBMM hükümete müdahale yetkisi verdi. Türk uçakları Kıbrıs üzerinde ihtar uçuşları yapmaya başladı. Donanma ve çıkarma birlikleri harekete geçti. Bunun üzerine ABD, Albaylar Cuntasına baskı yaptı. 30 Kasım’da varılan anlaşmaya göre, Türkiye’nin müdahale hazırlıklarını durdurması karşılığında Yunanistan, 1964’te Ada’ya soktuğu 12.000 kişilik kuvveti ve General Grivas’ı geri çekecekti. Makarios, 1967 ertesinde Kıbrıs Türklerinin dolaşım özgürlüklerini kısıtlamaya son verdi ve ambargoyu gevşetti. Bu arada 1964’ten beri Türkiye’de bulunan Rauf Denktaş gizlice adaya gitti ve Yunanlılarca tutuklandı ama Türkiye ve ABD’nin baskısıyla iade edildi.

Aralık 1963’ten 1967 Aralık’ına kadar idari işleri “Genel Komite” denen bir meclisle yürüten Türkler, 29 Aralık 1967’de Kıbrıs Geçici Türk Yönetimi’ni ilan ederek, “Cumhuriyet Anayasası’nın bütün kuralları uygulanıncaya kadar Türk bölgelerinde yaşayan Türkler geçici Türk yönetimine bağlandılar.” kararını aldılar. Geçici yönetimin başkanlığına Dr. Fazıl Küçük, başkan yardımcılığına Rauf R. Denktaş getirildi.

28 Haziran 1969 Türk ve Rum temsilciler arasında toplumlararası görüşmeler başlatıldı ve başarısız da olsa 6 yıl sürdürüldü.
1974-1983: Kıbrıs Harekâtından Bağımsız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne
1974 Yunan cuntasının emriyle 15 Temmuz 1974 sabahı Kıbrıs’ta bir darbe gerçekleşti. Yunan ordusunun desteğiyle ENOSİS’in ne pahasına olursa olsun hemen gerçekleşmesini isteyen EOKA-B örgütü ve yandaşları yönetime el koyarak Kıbrıs Elen Cumhuriyeti’nin kurulduğunu ilan ettiler. İngiliz üssüne sığınan Makarios adayı terkederken Cunta’nın seçtiği Nikos Sampson başa geçti. Türkiye’nin adaya müdahalesi Türklerin geleceği açısından kaçınılmaz hale gelmişti. Başbakan Bülent Ecevit, Garanti Anlaşması uyarınca, İngiltere’yi ortak eyleme davet etti. İngiltere’nin katılmaması üzerine, Türkiye garantörlük hakkına dayanarak, Kıbrıs’ın toprak bütünlüğünü ve bozulan düzeni tekrar kurmak için harekete geçti. 19 Temmuz’da Türk çıkarma gemileri denize açıldı ve 20 Temmuz 1974 tarihinde Birinci Barış Harekâtı başladı. Girne bölgesi kontrol altına alındı. 25 Temmuz’da Cenevre’de bir konferans toplandı. 30 Temmuz’da konferans bittiğinde taraflar çok az konuda görüşbirliği sağlamışlardı. İkinci Cenevre Konferansı 8-13 Ağustos’ta toplandı ve konferans, başarısızlıkla son buldu. 14 Ağustos sabahı başlayan İkinci Barış Harekâtı ile de Türk birlikleri Magosa’dan Lefke’ye uzanan bölgeyi (adanın %37’si) kontrol altına aldı. Böylece 1958’lerde sözü edilen taksim, kuzeyde Türkler, güneyde Rumlar şeklinde fiilen gerçekleşti. Bu harekat sonucu, Kıbrıs’ta Nikos Sampson, Yunanistan’da ise askeri cunta devrildi. Paris’ten çağrılan Karamanlis’in Yunanistan’a dönmesi ile bu ülke demokrasiye döndü; Kıbrıs Rum Temsilciler Meclisi Başkanı Glafkos Klerides de Rum toplumunun önderliğine getirildi.

Şubat 1975 Temmuz-Ağustos 1974’teki Cenevre Konferansları’nda ilke olarak iki “otonom” yönetim kabul edilmişti. Türklerin oluşturduğu Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi Meclisi 13 Şubat 1975’te oy birliği ile Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni ilan etti. Demokratik parlamenter sisteme dayalı ve milletler arası hukuka uygun olarak hazırlanan anayasa yüzde yüze yakın bir oy çokluğuyla kabul edildi.

Ağustos 1975 Viyana’da yapılan görüşmelerde adada nüfus mübadelesi kabul edilerek; 1975 yılı sonuna kadar bu mübadele gerçekleştirildi. Mübadele ile Kıbrıs’ın güney kesimindeki Türkler kuzey kesimine; kuzey kesimindeki Rumlar da güney kesimine geçti. Nüfus mübadelesi BM gözetiminde gerçekleşti. Çesitli kaynaklara göre bu tarihten günümüze kadar, Türkiye’den adaya 30-40 bin civarında Türk yerleşimci gönderilmiş durumda.

Ocak-Şubat 1977 Denktaş ve Makarios BM Genel Sekreteri’nin de hazır bulunduğu bir ortamda "bağımsız, bağlantısız, iki topluma dayalı federal bir cumhuriyet" öngören bir anlaşma yaptılar.

1979 Denktaş ve Klerides arasında yapılan görüşme sonunda Kıbrıs Rumları "iki toplumlu federal çözümü" benimsediler.

1981-1982 Ekim 1981’deki seçimleri kazanan Yunanistan Başbakanı Papandreu, Şubat 1982’de Kıbrıs’a gitti ve burada yaptığı konuşmada “Kıbrıs’ın Helenizmin bir parçası” olduğunu söyleyerek, Kıbrıs sorunu ile ilgili bütün tarafların katılacağı bir “uluslararası konferans” önerdi. BM Genel Kurulu, Rum tarafının başvurusu üzerine adadaki “işgal ordusu”nun (Türk ordusu) derhal çekilmesini ve mültecilerin “isteğe bağlı olarak” geri dönmelerini tavsiye eden kararını aldı. Bunun üzerine KTFD Meclisi, 17 Haziran’da radikal bir adım atarak "Kıbrıs toplumunun self-determinasyon hakkı"na ilişkin bir karar aldı.

15 Kasım 1983 Kıbrıs Türkleri, kendi hak ve özgürlüklerini kullanarak, dünya ve tarih önünde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan ettiler. KKTC’nin kurulması, Rum tarafının, Yunanistan’ın ve Batılı devletlerin yanısıra BM Güvenlik Konseyi’nin de tepkisini çekti. Güvenlik Konseyi, 18 Kasım’da aldığı bir kararla bağımsızlık ilanını kınadı.

1983-2004: KKTC’den Annan Planı’na ve New York Görüşmelerine
13 Mayıs 1984 BM Güvenlik Konseyi 550 sayılı kararı ile KKTC’nin ilanını ayrılıkçı bir hareket olarak tanımladı.

5 Mayıs 1985 Kurucu Meclisin hazırladığı anayasa % 70.18 evet oyuyla kabul edildi. Rauf R. Denktaş da % 71 oy ile Cumhurbaşkanı oldu. 23 Haziran’da yapılan Genel Seçimle de 7 partiden 50 milletvekili ile Cumhuriyet Parlamentosu oluştu.

1985-1990 KKTC’nin kurulmasından sonra toplumlararası görüşmeler yeniden başladı. KKTC kurulurken, 1977-79 (Denktaş - Makarios ve Denktaş - Klerides) Doruk Anlaşmalarına atıfta bulunularak, iki toplumlu, iki kesimli federal bir çözüme kapılar açık bırakılmıştı. Görüşmeler sürecinde; New York’ta 17 Ocak 1985’te ve 29 Mart 1986’da BM Genel Sekreteri’nin hazırlamış olduğu "Kıbrıs Üzerine Anlaşma Taslağı", Kıbrıs Türkleri tarafından kabul edildiği halde Rumlar tarafından reddedildi.

22 Mayıs 1987’de Avrupa Birliği ve ‘Kıbrıs’ (Rum Kesimi), 18 aylık görüşmeler sonucunda Gümrük Birligi protokolü başlattı. Ocak 1988’de Anlaşmanın tüm ada’yı kapsamasına karar verildi.

1990’da Türk ve Rum temsilciler arasındaki New York Zirvesi de başarısızlıkla sonuçlandı.

12 Mart 1990 BM Güvenlik Konseyi, 649 sayılı kararını aldı. Bu kararla BM, Ada’daki her iki tarafı da, kabul edilebilir bir çözüm bulma yolunda çaba göstermeye çağırdı. Bu karar böyle bir çözümün iki toplumlu, iki kesimli bir anlayışa sahip olması ve çözümün siyasi olarak iki eşit toplum liderinin direkt görüşmeleri yoluyla sağlanması gerektiğini vurguluyordu. BM Kararının, Kıbrıs Sorunu’nu 1974 değil de, 1960’lara hatta öncelerine dayandırıyor olması önemli idi.

1990 1990 Temmuz’unun ilk haftası içinde Kıbrıs Rum Yönetimi "Kıbrıs" adına AB’ye üyelik için başvurdu. BM’nin ve Türk tarafının uyarılarına rağmen topluluk 11 Eylül 1990’da bu başvurunun normal süreç içinde değerlendirilmesini kararlaştırdı.

1991 Turgut Özal, 1991’de Kıbrıs konusunda bir "dörtlü konferans" toplanmasını önererek, o güne kadar sorunun iki toplum arasında görüşülmesi gerektiğini savunagelmiş olan Türkiye’nin bu anlayışına da değişiklik getirdi. Özal’ın önerisine göre Kıbrıs sorunu; KKTC, Kıbrıs Rum Yönetimi, Türkiye ve Yunanistan arasında ele alınmalıydı. 28 Haziran 1991’de BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar, BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporda Türkiye’nin önerdiği Dörtlü Doruk Toplantısı’nı kabul ettiğini belirtti.

1992 Birleşmiş Milletler, 100 paragraftan olusan BM Fikirler Dizisi’ni tarafların onayına sundu. New York’ta sürdürülen görüşmelerin ardından, BM Genel Sekreteri Butros Gali, toprak düzenlemeleri ve anayasal konuların tümünü kapsayacak bir paket anlaşma hazırladı. Türk tarafı 100 paragraftan 91’ini onayladığını açıkladı. Kıbrıs Rum lideri Yorgo Vasiliu paketi onaylarken, daha sonra iktidara gelen Glafkos Klerides bu pakete karşı çıktı.

1993 AB, Haziran 1993’te Kıbrıs’ın tam üyelik için gerekli şartları taşıdığını belirten görüşünü yayınladı. Aynı yıl Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi arasında Ortak Savunma Doktrini imzalandı.

1994 BM Genel Sekreteri Butros Gali’nin girişimleriyle ortak anlaşma zemininin oluşturulması için "Güven Arttırıcı Önlemler Paketi" düzenlendi. ABD’nin destek verdiği pakete Rum tarafı karşı çıkınca 1994’te rafa kaldırıldı.

1994-1995 Avrupa Birliği Korfu, Essen, Cannes ve Madrid’te, açıkça topluluğun genişlemesinin ilk adaylarının Malta ve “Kıbrıs Cumhuriyeti” olduğunu belirtti.

1996 3 Haziran’da bir Kıbrıslı Rum asker, BM denetimindeki bölgede bir Kıbrıslı Türk asker tarafından vurularak öldürüldü. 11 Ağustos 1996’da Kıbrıslı Rum motosikletçiler, Yeşil Hattı geçmeye kalkışınca Kıbrıslı Türk göstericiler ve Türk askerleri ile çatıştı. 70’ten fazla kişi yaralandı. Bir Kıbrıslı Rum öldü. 14 Ağustos 1996’da Kıbrıs’ta Derinya bölgesinde Türk güvenlik güçleri, Türk bayrağını indirmeye kalkışan bir Rum gencine ateş açtı. Rum genç hayatını kaybetti. 8 Eylül 1996’da Güney Kıbrıs tarafından açılan ateş sonucu bir Türk askeri öldü, biri yaralandı. 13 Ekim 1996’da Kıbrıs Türk kesimine geçen bir Rum, Kıbrıslı Türk askerlerce öldürüldü. 6 Şubat 1997’de Kıbrıslı Türk ve Rumlar birbirine ateş açtı. Ölen ya da yaralanan olmadı.

1997 4 Ocak’ta Kıbrıslı Rumların, Rusya’dan S-300 yerden havaya 150 km. menzilli füze alımına ilişkin anlaşmaya imza koyması uluslararası arenayı ve dolayısıyla hassas Türk-Yunan ilişkilerini karıştırdı. Türkiye, Kıbrıslı Türklerin güvenliğini tehdit edecek herhangi bir gelişmeye göz yummayacağını açıkladı. İngiltere ve BM de anlaşmaya sert tepki gösterdi.

24 Şubat 1997 24 Şubat 1997’de AB, Kıbrıs’ın AB’ye tam üyeliğine ilişkin geleneksel tavrını değiştirerek, Kıbrıs’ın AB’ye tam üyeliğinin gerçekleşebilmesi için ada’da önce siyasi bir çözümün şart olduğunu açıkladı ve Yunanistan da bu açıklamaya tepkilerini bildirdi. AB, ilk defa topluluğa tam üyelik konusunda Kıbrıs Türklerinin de dikkate alınması gerektiğini, tam üyelik görüşmelerine Ada Türklerinin de katılması gerektiğini belirtmek suretiyle net bir şekilde ifade ediyordu. Yunanistan Dişişleri Bakanı Theodoros Pangalos, bu açıklamaların hemen ardından, AB’nin Doğu’ya doğru genişlemesini veto edeceğini açıkladı.

Mart 1997 Clinton’un 1997 yılını "Kıbrıs Yılı" ilan etmesinin ve BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın 1993’ten beri direkt görüşmelerde bulunmayan iki toplum liderinin 1997 yılının ilk altı ayı içerisinde masaya oturacağını açıklamasının ardından, uluslararası diplomasi trafiği hızlandı. 11 Mart’ta, İngiltere Kıbrıs Özel Temsilcisi Hannay, Denktaş ve Klerides ile ayrı ayrı görüşerek, iki toplum lideri arasındaki görüşmelerin birkaç ay içerisinde BM Genel Sekreteri’nin kararıyla başlayacağını açıkladı. Yunanistan, Türkiye’ye karşı bilinen sert tutumunu yumuşatmaya başladı.

9-10 Nisan 1997 Denktaş ile BM Genel Sekreteri Kofi Annan, İsviçre’nin Cenevre kentinde biraraya geldiler.

30 Nisan 1997 BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi, Genel Sekreter’in iki ay içerisinde gerçekleştirilecek Denktaş - Klerides direkt temaslarına önderlik etmesini desteklediğini açıkladılar.

1999 AB’nin 10-11 Aralık 1999’da yaptığı Helsinki zirvesinde Türkiye’nin AB’ye tam üyelik için adaylığı resmi olarak kabul edildi. Türkiye için tarihi bir öneme sahip olan bu zirvenin sonuç belgesinde genişleme sürecindeki Türkiye’nin konumu ve Kıbrıs sorunuyla ilgili özel maddeler de yer aldı. Buna göre "Avrupa Birliği Konseyi, 3 Aralık tarihinde New York’ta Kıbrıs meselesinin kapsamlı bir çözümüne yönelik olarak başlatılan görüşmeleri memnuniyetle karşılar ve BM Genel Sekreteri’nin bu süreci başarıyla sonuçlandırma yönündeki gayretlerine güçlü desteğini ifade eder. Avrupa Birliği Konseyi, politik bir çözümün Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne katılımını kolaylaştıracağının altını çizer. Üyelik müzakerelerinin tamamlanmasına kadar kapsamlı bir çözüme ulaşılamamış olursa, Konsey’in üyelik konusundaki kararı, yukarıdaki husus bir ön şart olmaksızın verilecektir. Bu konuda, Konsey tüm ilgili faktörleri dikkate alacaktır." denildi.

2000 AB Komisyonu’nun 7 Kasım 2000’de açıkladığı ve Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecindeki "yol haritasını" çizen Katılım Ortaklığı Belgesi’nde (KOB) yer alan Kıbrıs’la ilgili ifadeler Türkiye-AB arasında büyük bir krize neden oldu. Komisyon’un, Yunanistan’ın baskısıyla KOB’un kısa vadeli öncelikler bölümüne Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin baskıcı ifadeler eklemesi Türkiye tarafından “önkoşul” olarak algılandı. KOB’un içeriğinin Helsinki zirvesinin çizgisinde yer almasını isteyen Türkiye, AB’nin bu tutumuna Başbakan Bülent Ecevit dahil tüm üst düzey yetkilileriyle sert tepki gösterdi. KOB’un açıklanması ardından Çankaya’da düzenlenen “Kıbrıs” zirvesinden ise AB’ye sert ve net bir mesaj çıktı. Zirvede KKTC lideri Rauf Denktaş’ın BM nezdinde yapılan dolaylı görüşmelerden çekilmesi kararlaştırıldı.

2001 Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Romano Prodi Kıbrıs sorunu çözülmeden de Güney Kıbrıs’ın üyelik başvurusunun değerlendirilebileceğini söyledi. Türk Dışişleri Bakanı İsmail Cem Kıbrıs konusunda işlerin olumlu gitmediğini açıkladı. Ecevit ve Bahçeli Kıbrıs’ta bedel ödemeye hazır olduklarını söylediler. Yıl sonunda Rauf Denktaş’ın, Glafkos Klerides’e mektupla yaptığı görüşme teklifi sonucunda iki lider 4 Aralık’ta Lefkoşa’daki ‘Yeşil Hat’ta BM gözetiminde biraraya geldiler. Görüşme sonunda BM Genel Sekreterinin Kıbrıs özel temsilcisi Alvaro De Soto, liderlerin 2002 Ocak ayında yine Yeşil Hat’ta biraraya geleceklerini ve müzakereleri sürdüreceklerini açıkladı.

16 Ocak 2002 Doğrudan görüşmelere başlayan Denktaş ve Klerides, Ocak 2003’de 8 kez bir araya geldi.

15 Mayıs 2002 Doğrudan görüşmelere ivme kazandırmak amacıyla Kıbrıs’a gelen BM Genel Sekreteri Kofi Annan, KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş ve Rum lider Klerides’le akşam yemeği için bir araya geldi.

11 Kasım 2002 BM Genel Sekreteri Kofi Annan, “Annan Planı” olarak tarihe geçecek olan barış planını taraflara sundu.

10 Aralık 2002 Kopenhag Zirvesi öncesinde bir anlaşmaya varılmasını sağlamak için Annan planında bazı değişiklikler yapıldı. Revize edilen plan 2.Annan Planı adını aldı.

12-13 Aralık 2002 Kopenhag Zirvesi’nde, Kıbrıs Rum yönetiminin tek yanlı müracaatı üzerine, Kıbrıs’ın AB’ye üye olarak kabul edilmesi kararı alındı.

5-14 Şubat 2003 Denktaş ve Klerides 13 kez bir araya geldi. (İki lider 16 Ocak 2002’de başlayan yüz yüze görüşmeler kapsamında 71 kez Kıbrıs’ta bir araya gelmiş oldu.)

26 Şubat 2003 BM Genel Sekreteri Kofi Annan, gözden geçirilmiş planın 3. şeklini (3.Annan Planı) taraflara sunmak üzere 26 Şubat’ta Kıbrıs’a geldi. Aynı gün önce Papadopulos, sonra da Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile bir araya geldi ve taraflara yeni planı sundu. Denktaş, ‘’Planda genelde değişen bir şey yok’’ açıklamasını yaptı.

27 Şubat 2003 Denktaş, Klerides ve Papadopulos ile ara bölgede bir araya geldi. Annan liderlerden, 10 gün içinde kendisine yanıt vermesini istedi ve yanıtlarını açıklaması için de 10 Mart’ta Lahey’e davet etti. Aynı gün Lefkoşa İnönü Meydanı’nda yapılan ‘’Çözüm ve AB’ye hazırız’’ mitingine ABD Dışişleri Bakanlığı Kıbrıs Özel Koordinatörü Thomas Weston da katıldı.

28 Şubat 2003 Annan, Denktaş ve Papadopulos ile yeniden bir araya geldi ve adadan ayrılırken de "yolun sonuna gelindi" açıklamasını yaptı. Denktaş ise "Yolun değil, görüşmelerin sonu olur" karşılığını verdi.

10-11 Mart 2003 BM Genel Sekreteri Annan’ın, Lahey’de Denktaş ve Papadopulos ile yaptığı görüşmelerden bir sonuç çıkmadı. Papadopulos, 13 Mart’ta, Türk tarafının yüz yüze görüşme çağrısını reddetti.

31 Mart 2003 Türkiye’nin Kıbrıs’ta 5’li konferans yapılması önerisini, Rum yönetimi reddettiğini açıkladı.

2 Nisan 2003 Cumhurbaşkanı Denktaş, Kıbrıs Rum tarafına 6 maddeden oluşan güven artırıcı önerilerini sundu. Öneri, Kıbrıs’ın her iki tarafına uygulanan her türlü kısıtlamaların karşılıklı olarak kaldırılmasını, Maraş’ın yeniden iskana açılması için Rumlara verilmesini, Türk tarafının Temmuz 2000 tarihinden itibaren BM Barış Gücü’nün dolaşımı ile ilgili olarak uyguladığı tedbirlerin kaldırılmasını ve iki taraf arasında karşılıklı saygı, hoşgörü ve anlayışın geliştirilmesi amacıya bir Uzlaşı Komitesi kurulmasını öngörüyordu. Denktaş, Papadopulos’a, önerisiyle birlikte, görüşme çağrısı yapan bir de mektup gönderdi.

3 Nisan’da Papadopulos, Denktaş’ın önerisini reddetti ve ‘’Kendisiyle sadece BM çerçevesinde görüşebilirim’’ yanıtını verdi. Denktaş, 4 Nisan’da Papadopulos’a ikinci bir mektup göndererek görüşme çağrısını yineledi ve ‘’Önerilerimiz masada duruyor’’ dedi.

5 Nisan 2003 Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, KKTC’yi ziyaret etti ve KKTC’nin 2 Nisan’da Rum tarafına sunduğu önerileri desteklediğini belirtti.

14 Nisan 2003 BM Güvenlik Konseyi, Annan’ın Kıbrıs raporunu oybirliğiyle onayladı. Raporda, çözüm çabalarının sonuçsuz kalmasından Türk tarafı sorumlu tutuldu, KKTC rapora tepki gösterdi.

16 Nisan 2003 Avrupa Birliği Atina zirvesinde Kıbrıs Rum kesimi AB’ye giriş sözleşmesini imzaladı.

18 Nisan 2003 Yunanistan Başbakanı Kostas Simitis, Rum kesimini ziyaret etti ve Rum kesiminin AB’ye giriş sözleşmesini imzalamasıyla ilgili olarak "Enosis’i başardık" ifadesini kullandı. Simitis, 19 Nisan’da KKTC’deki bazı muhalefet partilerinin yetkilileriyle Rum kesimindeki Yunan Büyükelçiliği binasında görüştü.

21 Nisan 2003 KKTC Bakanlar Kurulu, yaptığı olağanüstü toplantıda, KKTC ile Rum kesimi arasındaki geçişlerin serbest bırakılması yönünde tarihi karar aldı. Rum Ulusal Konseyi, 22 Nisan’da toplandı ve KKTC’nin serbest geçişlerle ilgili kararını tanımadığını, ancak geçişleri engellemeyeceğini duyurdu. KKTC Bakanlar Kurulu’nun 21 Nisan’da aldığı karar, 22 Nisan’da Resmi Gazete yayımlandı ve 23 Nisan sabahı KKTC ile Rum kesimi arasında, belli kurallara bağlı olarak serbest geçişler başladı. İlk günlerde, beklenenlerin aksine, sınır kapılarına Kıbrıslı Türkler değil, Rumlar yığıldı. Rumlar, KKTC’ye geçmek için saatlerce uzun kuyruklarda beklemeyi göze aldı. İlk iki haftada, gün içinde KKTC’ye geçen Rumların sayısı 30 bine kadar çıktı. KKTC Bakanlar Kurulu, 29 Nisan’da da Rumların KKTC’deki otellerde 3 gün konaklamasına izin veren kararı aldı. Rumların yoğun şekilde KKTC’ye geçmeleri ve buradaki otellerde konaklamaları, Rum yetkilileri rahatsız etti. Rum milletvekilleri, KKTC’de eski sahibi Rum olan otellerde konaklayan Rumlara para ve 2 yıl hapis cezası verilmesi öngören yasa tasarısını Rum meclisine sundu.

9 Mayıs 2003 Başbakan R.Tayyip Erdoğan, KKTC’ye yaptığı ziyarette, Ledra Palace Sınır Kapısı’nı da ziyaret ederek, Yeşil Hat’a kadar gitti ve KKTC’ye giriş yapmak için bekleyen bazı Rum ailelerle sohbet etti.

17-18 Haziran 2003 Avrupa Birliği’nin genişlemeden sorumlu üyesi Günter Verheugen, Kıbrıs Rum kesimini ve KKTC’yi ziyaret etti ve siyasi soruna bakılmaksızın Rum tarafının Mayıs 2004’te AB’ye üye olacağını söyledi.

Haziran 2003 Türkiye, Titina Loizudu isimli Rum kadına tazminatını ödeme kararı aldı ve 2 Aralık’ta tazminatı ödedi.

Temmuz 2003 KKTC’nin, Kıbrıs sorununun temelini oluşturan mal-mülk sorununun takas ve tazminatlar yoluyla halledilmesi amacıyla Türkiye ve Avrupa Komisyonu’nun desteğiyle hazırladığı Takas ve Tazminat Yasası, 1 Temmuz’da yürürlüğe girdi. Rum yönetimi, vatandaşlarının komisyona başvurularını engellemeye çalıştı.

14 Temmuz 2003 Rum meclisi, 16 Nisan’da imzalanan AB’ye üyelik sözleşmesini onayladı.

8 Ağustos 2003 Türkiye-KKTC Ortaklık Konseyi toplantısı Girne’de yapıldı ve toplantının sonunda, iki ülke arasında Gümrük Birliği Anlaşması imzalandı.

10 Eylül 2003 Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu, Rum kesimine yaptığı ziyaret sırasında, KKTC’deki sol görüşlü partilerin yetkilileri ile Ledra Palas’ta bir araya geldi.

15 Kasım 2003 Başbakan Erdoğan, KKTC’nin 20. kuruluş yıldönümü törenlerine katılmak için KKTC’yi ziyaret etti. Erdoğan, törendeki konuşmasında, Kıbrıs Türk tarafının yaptığı açılımların heba edilmemesi çağrısında bulunarak, Kıbrıs’ta çözümün yolunun eşitlikten ve herkesin gerçekleri kabulünden geçtiğini vurguladı. Başbakan Erdoğan, günübirlik ziyareti sırasında, siyasi parti yetkilileriyle de Saray Otel’de ayrı ayrı görüştü.

14 Aralık 2003 KKTC’de milletvekili genel seçimleri yapıldı. Seçim sonucunda Kıbrıs’ta siyasal dengeler değişti. Muhalefet Partisi olan Mehmet Ali Talat liderliğindeki CTP seçimden birinci parti olarak çıkarken, Başbakan Derviş Eroğlu liderliğindeki UBP ikinci sırada kaldı. Serdar Denktaş’ın DP’si ise kilit parti haline geldi. 50 sandalyeli Cumhuriyet Meclisi’ne, Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) 19, Ulusal Birlik Partisi (UBP) 18, Demokrat Parti (DP) 7, Barış ve Demokrasi Hareketi (BDH) 6 milletvekili gönderdi.

24 Aralık 2003 Başbakan R.Tayyip Erdoğan, Davos’ta BM Genel Sekreteri Annan’a Türkiye ve KKTC’nin müzakerelere başlamaya hazır olduğunu söyledi.

Ocak 2004 KKTC’de M.Ali Talat ve Serdar Denktaş’ın anlaşması sonucu CTP-DP koalisyon hükûmeti kuruldu. Seçimlerin yapılmasından sonra yeni hükumetin kurulması ile Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin diplomatik trafik hızlandı.

23 Ocak 2004 Toplanan MGK’da Annan Planı referans alınarak görüşmelere başlanması konusunda görüş birliğine varıldı.

28 Ocak 2004 ABD’de Başkan Bush’la görüşen Tayyip Erdoğan, Kıbrıs’ta çözüm için ABD’nin devreye girmesini istedi.

10 Şubat 2004 Kıbrıs Rum cumhurbaşkanı Papadopulos ile Türk cumhurbaşkanı Denktaş, Newyork’ta BM Genel Sekreteri Annan’ın arabuluculuğu ile bir araya geldiler. Taraflar, müzakerelerin ada’da sürdürülmesi konusunda anlaştılar.

19 Şubat 2004 Lefkoşa Havaalanında Türk ve Rum taraflar bir araya gelerek müzakerelere başladılar. Müzakereler sürüyor…

1 Mayıs 2004 "Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti"nin AB’ye tam üye olarak onaylanacağı tarih. Bu tarihe kadar Türk ve Rum tarafının Annan Planı’nı temelinde bir anlaşmaya varıp anlaşmayı referanduma sunmaları gerekiyor.








Kaynaklar

- Talip Atalay, Geçmişten Günümüze Kıbrıs:
İdari Yapılanma ve Din Eğitimi, 2003, Konya.

- Ali Ahmetbeyoğlu-Erhan Afyoncu, Dünden Bugüne Kıbrıs Meselesi,
TATAV yay., 2001, İstanbul.

- Prof. Dr. Edip Çelik, Türk Dış Politikası Tarihi, Gerçek Yayınları,1969, İstanbul.

- www.cypriot.org.uk/kronoloji

- www.westtrakien.com/kibris,kronoloji

- www.tusiad.org.tr

- www.stargazete.com/starextra ve çeşitli gazetelerin internet siteleri
 

Etiketler



Ynt: Kıbrıs (Sorunu) Kronolojisi

Bilgiler için teşekkür ederiz. Bi anektot da ben ekliyeyim. 'Hak geçmemesi hususunda Sayın Bülent Ecevit İngilteredeydi Kıbrıs Barış Harekatının Emrini veren Sayın Necmeddin Erbakandır. 'Dönemin G.K.B Semih Sancer kendisi bu söylemde bulunmuştur.
Bülent Ecevitte ölmeden önce bu söyelmi doğrulamıştır.
 



Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,487
Mesajlar
1,518,677
Kayıtlı Üye Sayımız
172,144
Kaydolan Son Üyemiz
zeloni

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst