GEZGİNİN DÜNYASIGEZGİNİN GURME REHBERİGEZİ YAZILARI

Galiçya Santiago de Compostela izlenimleri ve gezi notları

İspanya’nın kuzey batı ucunda yer alan Galiçya; İspanya’nın on yedi özerk bölgesinden biri. Santiago de Compostole de bu bölgenin başkenti.

Porto’dan yaklaşık 230 km. ve 2,30 saatlik bir yolculuk sonunda Santiago’ya ulaştık. Önce E1  sonrasında A9  otoyolunu kullanarak gidebilirsiniz. Yolculuğun özellikle Portekiz kısmı çok keyifli. Yollar oldukça akıcı.

THY İstanbul’dan Santiago’ya direk uçuşlar da gerçekleştiriyor. Uçuş süresi İstanbul’dan dört buçuk saat.

Portekiz ile İspanya arasında 1 saat zaman farkı var. Portekiz’den geçtiğinizde Türkiye’ye 1 saat daha yaklaşmış oluyorsunuz.

Şehrin tarihi merkezine yakın bir otoparka arabayı bıraktıktan sonra hemen otopark yakınında yer alan Galiçya müzesi’ne “Museo do Pobo Galego”‘ya giriş yapıyoruz. Günlerden pazar olduğu için müze girişi ücretsiz. Diğer günler müze giriş ücreti 3 Euro. Müze 10.30 -14.00, 16.00-19.30 saatleri arası açık. Pazar günü ise 11.00-14.00 saatleri arasında gezilebilir.

https://www.instagram.com/p/BVe68e5hid0/?igshid=1eax2sy1v5hvx

Müzenin ilginç bir mimari yapısı var sarmal merdivenlerin birinden girip diğerinden çıkıyorsunuz :)) Bölgede yaşayan yerli halkın tarihi gelişimini anlatıyor. Müzeyi gezdiğinizde yerli halkın ne denli maharetli olduğunu anlayıp kendimize yakın hissediyoruz.

Atlantik okyanusunu kıyında yer alan bölge de yaşayan insanların başlıca geçim kaynağı balıkçılık.

Bölgede yaşayan halk balıkçılıktan tarıma, tarımdan ayakkabıcılığa değişik iş kollarında ilerlemiş. Bunların yanında müze de yöresel kıyafetlerden okullarına kadar bir çok konu da tanıtılmış.

Öğrendiğimize göre Galiçya’da İspanyolca konuşulmuyormuş. Bölge halkının kendine özgü Galiçya’ca olarak adlandırılan bir dili bile varmış.

Müze çocuklar için de oldukça eğitici.İnsanlığın gelişimini konu alan çeşitli maketlerle çocuklar bazı şeyleri görerek öğrenebiliyorlar.

Galiçya müzesini gezdikten sonra yürüyerek yakın mesafede bulunan şehir merkezine doğru gidiyoruz. Tarihi merkeze girdiğiniz andan itibaren ortaçağ’ın izlerini hissetmeye başlıyorsunuz.

Santiago de Compostela şehri 1985 yılından bu yana Unesco dünya mirası listesinde. 2000 yılında da Avrupa kültür başkentliği yapmış güzel bir şehir.

Hac Yolu

En önemli özelliği Hristiyanlar için kutsal sayılan hac yolunun sonunda bulunan Camino de Santiago katedralinin şehirde bulunması. Camino İspanyolca’da yol demek olduğu için katedralin anlamı; Santiago yolu katedrali oluyor.

Hristiyanlar için kutsal sayılan haç yolu Camino Santiago Katedralinde bitiyor.

Öğrendiğimize göre hac yolu toplam yedi yüz kilometre. Hacı olabilmek için son iki yüz kilometrenin bisikletle yada son yüz kilometrenin yürüyerek tamamlanması gerekiyor. Turu tamamlayanlar Camino Katedrali’nin içerisine girip son görevlerini de gerçekleştirip hacı oluyorlar.

Hac yolunun belli bir başlangıç noktası yok.İsteyen dilediği yerden yürümeye başlayabiliyor.Yaklaşık 1000 yıldan bu yana yürünen bu yol önceden dini sebeplerle yürünürken artık her türlü sebep için yürümek mümkünmüş.

Yolu yürüyecek olanlara özel bir pasaport veriliyormuş.Gittikleri her yerde pasaporta damga vurularak yolculuk sonunda sertifikanızı alabiliyor muşsunuz. Sertifika almak için son yüz kilometreyi yürümek şart.

Bu yüzdendir ki şehrin her yerinde elinde bastonla yürüyen yada bisikleti ile gelen hacıları görebiliyorsunuz. Yürüyüşü simgeleyen bir heykel bile yapılmış şehre.

Şehirde en çok göreceklerinizden birisi de deniz kabukları. Hacılar boyunlarına iple asıyorlar. Ayrıca simge olarak da her yerde görmek mümkün. Çeşitli hediyelikler de bulabilirsiniz. Severseniz yüzükler kolyeler de mevcut.

Camino katedralinin tek özelliği hacıların son durağı olması değil. Katedralin her kapısının başka bir meydana açılıyor olması ve büyüklüğü gerçekten hayret verici. Daha önce buna benzer bir yapı görmemiştik.Bir tanesi çok büyük olmak üzere ben katedralin etrafında  Praza da Obradorio, Praza de Foncesa, Praza das praterias ve Praza do Inmaculado meydanları var.

Camino de santiago katedralinin ana kapısının bulunduğu olduğu Praza do Obradorio meydanı

Praza do Obradorio meydanında belediye binası  Casa do Concello yer alıyor. Bizim orada bulunduğumuz tarihte katedralde çalışma olduğu için manzarayı bu meydandan çekememiş oldum. Aşağıda yer alan fotoğraf bu yüzden bana ait değil.

Katedrali gezdikten sonra sokak aralarına dalıyoruz. Her sokak ayrı güzel. Karşımıza sürekli hacılar çıkıyor.

Galiçya’da ne yenir?

Bütün sokalarına girip çıktıktan sonra acıkıyoruz ve gitmeden önce  Kokla Dünya’nın blogunda okuyup gözüme kestirdiğim bir lokantaya doğru yola çıkıyoruz.  Sevgili blog yazarı ultra yöresel bir restoranda yemek yediğini yazınca başka bir hiç bir yer aramadan Cafetaria Candelejas isimli restoranı bulup 40 derece sıcakta kendimizi içeriye atıyoruz.

Restoranın adresi  Praza de Mazarelos 11. İçeride yerli halk var. Bir de biz :))

Santiagoya özgü Ahtapot ,karışık salata istedik veee sonuç :))

Bunların yanında bizim şehriye çorbamıza benzer son derece lezzetli et sulu çorba ve kızımız Duru için ekmek arası bonfile istedik. Bir şişe şarap meyve ve yoğurt eşliğinde 33 Euro hesap ödedik. Yöresel bir lokanta da yemek yemiş aynı zamanda çok da az hesap ödemiş olduk. Tavsiyesi için kokla dünyayı blogu yazarına da buradan teşekkür ederiz.

Başka bir konuya geçmeden ahtapotun bizim damak tadımıza uymadığını söylemem gerek. Bize fazla yumuşak geldiği için olsa gerek. Denediğimiz diğer her şey çok lezzetli idi.

Yemekten sonra sokak aralarında orta çağdan kalma binaların arasında biraz daha dolaşıyoruz.

Galiçya’ya özgü biralarının tadına da baktıktan sonra şehirden ayrılmak üzere yola çıkıyoruz.

Galiçya İzlenimlerim

Her ne kadar uzun uzun vakit geçirememiş olsak da Galiçya’nın başkenti Santiago de Compestole’yi seviyoruz. Fakat söylemem lazım ki hava sıcaklığı kırk derece iken gezilmiyor. Beş yaşındaki kızımız Duru sıcaktan çok etkilendiği için geziyi erken sonlandırmak zorunda kaldık. Pazar günü olması sebebi ile mağazaların çoğu da kapalıydı. Geziyi hafta içine denk getirmek belki daha doğru ve keyifli olabilirdi.

Hacılar orta çağ mimarisi ile birleştiklerinde ortaya hoş görüntüler çıkıyor.  Pek görmeye alışık olmadığımız manzaralar. İnsanları ilgili ve sevecen. Bizim ülkemiz gibi yardımsever ne sorarsanız sorun cevap veriyorlar.

Biz gezememiş olsak da tarihi merkezin dışında güzel vakit geçirebileceğiniz yerler mevcut. Ayrıca hac yolu üzerinde çok sayıda konaklama tesisi ve restoran da var.

Şehir ile özdeşleşmiş bir film’den bahsedip yazımı sonlandırıyorum. “The way” filmi bir babanın hac yolu üzerinde iken ölen oğlunun cenazesini almaya gittiğinde oğlunun son arzusunu tamamlamak için Santiago’ya yaptığı yürüyüşü ve yürüyüş esnasında yaşadığı değişimi konu alan güzel bir film.

Şimdiden Galiçya’ya gideceklere iyi seyahatler diliyorum.

Sevgilerle..

Kaynak : Gezgezyinegez

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu