Kaçırılmayacak Filmler;
ABD John Lennon'a Karşı" ("The U.S. vs. John Lennon): John Lennon'ın yaşamının en tartışılan dönemini ele alan bu belgesel, Lennon'ın müzikten uzaklaşıp savaş karşıtı bir aktiviste dönüştüğü 70'li yıllarda geçiyor ve Lennon'ın savaş karşıtı mücadelesi kadar, Amerikan hükümetinin Lennon'a kaşı başlattığı cadı avını da çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor. Bu belgeselle paralel olarak 11 Nisan Çarşamba gecesi Garajistanbul'da bir konser verilecek ve Manchester'ın en sevilen alternatif rock gruplarından Elbow ve I Am Kloot sinemaseverlerle olacak.
"Durgun Yaşam" ("Still Life"): Festivale daha önce "Bilinmeyen Zevkler" ve "Yalan Dünya" adlı filmleriyle konuk olan Çinli yönetmen Jia Zhangke'nin yeni filmi "Durgun Yaşam", Yangze nehrinin kıyısında, baraj yapımı nedeniyle sular altında kalacak olan bölgede geçen bir hikâye anlatıyor. Venedik Film Festivali'nde Altın Aslan kazanan bu ağır tempolu film, sabit planları ve şiirsel atmosferiyle dikkat çekiyor. Ağır tempolu filmlere alerjiniz varsa ya da Jia Zhangke'nin sıradışı sinemasına aşina değilseniz bu filme gitmeyin!
"İsimsiz Kahramanlar" ("Days of Glory"):Cezayir asıllı Fransız yönetmen Rachid Bouchareb, "İsimsiz Kahramanlar"da İkinci Dünya Savaşı'nda Almanya'ya karşı savaşan Kuzey Afrikalıların öyküsünü anlatıyor. 'En İyi Yabancı Film' dalında Oscar adayı olan İsimsiz Kahramanlar'ın oyuncu ekibi Cannes Film Fesivali'nde toplu halde 'En İyi Erkek Oyuncu' ödülüne layık görüldü.
"Ben Bir Robotum Ama Sorun Değil" ("I'm a Cyborg but That's OK"): İstanbul Film Festivali ve Filmekimi'nde gösterilen 'intikam üçlemesi'yle ve özellikle "İhtiyar Delikanlı"yla ("Oldboy") tanınan Güney Koreli yönetmen Park Chan-wook, şiddet ve intikam konusundan biraz uzak kalmak amacıyla çektiği bu filmde, akıl hastanesinde yaşanan bir aşkı anlatıyor. Film, yönetmenin sonsuz hayal gücüyle beslediği yenilikçi anlatımıyla, aşk ve hüzün üzerine etkileyici bir gösteriye dönüşüyor. Park Chan-wook'un festivalin konukları arasında olduğunu ve 3 Nisan Salı saat 17.00'de Boğaziçi Üniversitesi Rektörlük Konferans Salonu'nda kendisiyle bir ustalık sınıfı düzenleneceğini hatırlatalım.
Ping Pong: Hollanda doğumlu Matthias Luthardt'a Cannes'da Genç Eleştirmenler ödülü kazandıran bu film, babasının intiharının ardından amcası Stefan'ın yanına taşınan on altı yaşındaki Paul'un hikâyesini anlatıyor. Luthardt'ın Potsdam Akademisi'nden mezuniyet filmi olan bol ödüllü Pingpong, karakterler arasındaki iletişimsizliğe, arzu ve duygularla yüzleşme konusundaki yetersizliğe odaklanan etkileyici bir dram.
İşte İngiltere Bu (This Is England): Yönetmen Shane Meadows, 1980'lerin başında geçen bu yarı otobiyografik filminde, 12 yaşında yalnız bir çocuk olan Shaun'un yolunun genç bir neo-nazi çetesiyle kesişmesini anlatıyor. Dönemin atmosferini ve insanın büyüme çağında bir gruba ait olma duygusunun önemini başarılı bir biçimde yansıtan "İşte İngiltere Bu", İngiliz Bağımsız Film Ödülleri BAFTA'da En İyi Film Ödülünü kazandı.
Delicesine (Delirious): "Living in Oblivion" ve "Box of Moonlight" gibi 90'lar Amerikan bağımsız sinemasının önde gelen filmlerini yöneten Tom Dicillio, her zamanki gibi deli dolu mizah unsurları taşıyan bir insan ilişkileri filmiyle karşımızda. Film, hem olağanüstü oyuncu kadrosuyla hem de keyifli olduğu kadar derinlikli de olabilen hikâyesiyle göz kamaştırıyor.
"Daima Güzel" ("Belle toujours"): Bu yıl 99 yaşına giren ve aktif olarak sinemayla uğraşmaya devam eden en yaşlı yönetmen ünvanını taşıyan Portekizli Manoel de Oliveira'dan has sinemaseverlere çok güzel bir sürpriz! Luis Buñuel'in başyapıtlarından "Gündüz Güzeli"nin kahramanları Henri Husson ve Severine Serizy tam tamına 38 yıl sonra bu filmde yeniden bir araya geliyor. Özellikle "Gündüz Güzeli"ni izleyenler bu filmi kaçırmasın!
"Gençler Yürüyor" ("Colossal Youth": Portekizli yönetmen Pedro Costa'nın Cannes'da Altın Palmiye'ye aday gösterilen filmi, Lizbon'un varoşlarında yaşayan sıradan insanların, açlık, fakirlik