KARAVANİST KARAVAN VE EKİPMANLARI FUARI
10-18 Ocak 2026 Tarihlerinde Tüyap'ta Gerçekleşecek Fuar İçin Ücretsiz Davetiyelerinizi Hemen Alın!
*Davetiyeler sınırlı sayıdadır.
Harrison kaplıcaları Vancouver'ın yaklaşık iki saat doğusunda adını aldığı Harrison Gölü'nün de en güney kısmında bulunuyor. Harrizon Gölü 60 km uzunluğunda ve en geniş yeri 6 km. Off Road severlere farklı uzunluklarda düzinelerce rotayı kıyılarında barındırıyor. Bu kaplıcalardan başlayarak güney-kuzey uzantısında sıralanmış dağların arasından gölün batı kıyısından gecerek kuzey tarafında bulunan Lillooet gölüne ulaşmak için iki gölü birbirine bağlayan Lillooet nehrini takip ettik. Bu turu yaparken çok uzakta olmayan Chehalis gölüne gidip gelecekte kamp yapılabilme potansiyelini görmeyi planladık. İki günde tamamlanması tavsiye edilen parkuru bir günde tamamlamamız bize gezerek yol boyunca ulaşılabilecek halka açık kaplıca gibi farkli ilgi çekici yerlerde zaman gecirebilmemizi engellemiş oldu.
Planladığımız tur Harrison kaplıcasından başlayarak, Pamberton'dan geçen 99 numaralı otobana kadar yaklaşık 200 km civarında oldu. Dinlenme ve ihtiyaç molaları haricinda sürüş 7 saat civarindaydi. Aracı sürekli titreten mıcır yolda hızımız tatmin edici olsa da onlarca km lik gayet bozuk ve taşlık kısımlar birinci ağır vitese kadar düşülmeyi gerektirdi.
Yedek yakıt tedariki ile işimizi garantiye aldıysakta motor fazla zorlanmadığı için 3lt lik turbo dizel motor ortalama 100 km de 15 litre yaktı. Bu da yaklaşık 3 buçuk saatte katedilen 100 km de 15 litrelik yakıtın tüketilmesi bize acaba yanlışmı hesapladık dedirtti. Fakat parkurun hem başlangıcında hemde bitiminde depoyu doldurarak hesapladık.
Gezi nin fotoğrafları umarım Vancouver'ı çevreleyen doğa hakkında bir fikir verebilir.
İlk kısım kaplıcaların yakınlarından gölün batı sahilinden kuzeye ilerleyerek Chehalis gölüne giden yol ayrımına ulaşmaktı. Yol 30 km idi ve sadece bir saat kadar sürdü.
Yol ayrımından sonra sadece 20 km kadar olan mesafe bakınarak keyfini çıkarttığımız 45 dakikalık sürüşte karşımıza bir köprü çıktı. Harita ve GPS köprüden geçerek ilerlememiz gerektiğini gösteriyordu fakat köprünün yanına konulan uyarı levhasındaki 0.5 ton uyarısı 5 tondan şaka olsun diye mi 0.5 e çevrilmişti anlayamadık. Balta izi olan bazı ahsap yük kirişleri sanki birileri bu köprüyü geçilmez hale getirtmeye çalışmış diye düşündürttü. Yoldan geçen ATV ciler gülerek bu köprü den korkarsanız arabayı evde bırakın deyince ve köprünün altında devasa demir kirişleri farkedince geçtik. Gölün kıyısında terkedilmiş yıllardır kullanılmayan kamp yeri farkettik. Chehalis gölünün etrafından dolanan servis yolunun toprak kayması ile kapandığını biliyorduk lakin ne kadar gidilebildiğini kestiremiyorduk ki yol görevliler tarafından dev agaclarla kapatılmıştı. Gölün kıyısından onu besleyen ve köprü ile üzerinden geçtiğimiz ırmağın kenarında park ettik. Yağmur yağıyordu ve biz örtünün altında rüzgardan ve yağmurdan korunduktan sonra yemek yedik ve dinlendik.
Chehalis gölünün yol ayrımına geri geldikten sonra kuzeye gitmeye başadık. Gölün bu kısmı için tekerlekleri kesen taşlı dik yamaçlardan bahsediliyordu ve biz bunları sadece bir kac km oldugunu düşünüyorduk ki tahminimizden çok daha uzun ve kaygı verici idi. İki Tane yedek tekerimiz vardi ama set olan 4 tekerimizden birin yarılmasi sonucu kullanılamaması demek asınmış olmalarından dolayı aynı ölçüde tek bir tekerin uzun vadede kullanılmasını güçleştirecekti. Ama tekerim ya patlarsa kaygısı olanların evlerinde oturması gerektiği tartışılmaz. 10 kat olan E değerli LT 245/75/16 AT2 Michelin lerin bu seferde yüzümüzü güldürmesini umarak bela yerlerden geçtik. En riskli kısımların fotoğraflarını çekemediğimizi eve gelince fark ettik. Gölün bitimine kadar olan 45 km lik bu etabin sadece yarısı kötü idi ve onun da hatırı sayılır kesimi tekerlek düşmanıydı ve sanırım parkur 2 saatten biraz fazla sürdü.
Kötü yol bittiğinde gölü arkamızda bıraktık. Lillooet nehrini sağımıza alarak ilerledik. 60 km kadar sonra koprü ye ulaşmamız bir bucuk saat kadar bir zaman aldı. Yol aslında iyi sayılırdı ama yağmurların doldurdugu çukurların derinliklerini kestiremiyor olmayı dikkate almak gerekti. Nehirin rengi adeta turkuaz ı andırıyordu. Nedeni herhalde dağlarda çok sayıda olan kaplıcalar gibi göle karişan yer altı sularının içeriği idi.
Köprüyü geçtiğimizde artık parkuru bitirmiş olma rahatlığı vardı. Yavaşladık ve fotoğraflar çektik ama kamera yı acana kadar yol kenarındaki geyikler arkalarına bakarak uzaklaştılar. 30 km sonra asfalta çıkmıstık artık ve eve varmak için iki bucuk saat sürecek virajlı 200km lık bir yol bizi bekliyordu.
Pemberton'da benzinlikte 24 psi a indirdiğimiz tekerlekleri yine 34 e çıkardık. Burası offroad çuların uğrak yeri idi ve bizim gibi çamurlu 4x4 ler gelip gidiyordu. Off road çuların uğradığı benzinlikte kompressör gibi su hortumu kullanıma açıktı. Çamurların bir kısmını akıtıp arka lambaları görünür hale getirip depoyu fulledik. Eve vardığımızda depoyu bir daha fulledik ve aynı şartlara sahip araç asfalt ta ve asfalt dışında nasıl yakıt farkı yaratıyor bir daha hesaplamış olduk.
Umarım Gezme temalı bir siteye yakışır bır yazı olmuştur.