Likya Yolu 2. Bölüm Kaş-demre (19-20 Eylül 2015) (solo)

Diyarbakır'dan Antalya'ya uçak yolculuğu ve Antalya'dan Kaş'a karayolculuğu yorucu geçtiği için kaşta bir gün dinlendim. Kaş'taki Çukurbağ yarım adasını ve plajları dolaştım. Ertesi gün yani 19 eylül cumartesi sabahı yürüyüşe başladım. Kaldığım pansiyonun kahvaltıyı geç verdiği için kahvaltısız yola çıktım. likya yolu sahilden batıya doğru devam ediyor. ilk geçeceğim yer büyük çakıl plajı. yaklaşık yarın saatlik asfalt yolculuğu ile büyük çakıla vardım. burada bi çok kurulu çadır gördüm içindekiler muhtemelen uyuyorlardı. sabahın erken saati olduğu için tek tük yüzenler vardı. biraz manzarayı seyrettikten sonra buradaki köyün içinden yol tarifi alıp devam ettim. buradan sonrası patika yol kıyıya paralel devam ediyor manzara ise çok güzel. bir birbuçuk saatlik yürüyüşten sonra limanağzı plajı görünüyor. plaja inerken iple inilen bir bölüm var. ip aşağıdan antik bir yapıya bağlanmış. burasını daha önceden fotoğraflarda görmüş merak etmiştim. burada biraz dinlenip fotoğraf çektim. ardından limanağzına indim. burada işletmeler var. henüz acıkmadığım için kahvaltıyı bi sonraki bi yerden yemeye karar verdim.

Buralardaki patikalarda işaret sorunu yok. Patika bazı yerlerde kayalıklardaki dar balkonlarda devam ediyor. yine yaklaşık bir saatlik yürüyüşten sonra çoban plajına ulaştım. Burası sessiz bi yer. kimse yok. Denizdeki çöpler dalgalarla burada birikmiş. Çok kötü bir görüntüsü var. O yüzden burada mola vermeden devam ettim. Yaklaşık 2 saatlik bir yürüyüşle Ufakdere'ye vardım. Burada bir restoran var bi de restoranın etrafında tek tek odalar. Kahvaltıyı burada yapmaya karar verdim. Özkan ve Hüseyin burayı çalıştıran kişiler. Biraz sohbet ettik. Közde çayla birlikte kahvaltım da geldi. Yaklaşık 1 saat geçirdim burada. akşama Aperlai ye varıp varamayacağımı sordum. onlar da Ufakdereye inerken uzaktan farkettiklerini, yürüyüşümün hızlı olduğunu rahatlıkla ulaşabileceğimi söylediler. Hatta Aperlai deki Purple House'yi arayarak yer ayırttılar.

Buradan sonra yokuş yukarı bir traktör yolu var. Yaklaşık 2 saatlik bir çıkış var. Ara ara keçi barınakları görünüyor. Kimse yok buralarda çok ıssız. Yine işaretlerle 2 saatlik bir yürüyüşle Boğazcık köyüne vardım. Suyum bitmişti. Evinin önünde oturan yaşlı bir amcaya selam vererek su istedim. Dolaptan buz gibi bi su getirtti. Suyu içince biraz kendime geldim. Biraz hoşbeşten sonra yola devam ettim. Köyün içinde sarı tabelaların Apollania ve Aperlai yi gösterdiği yöne devam ettim. Yol traktör yolundan devam ediyor. Bir km sonrasında yolun babalarla bir patikaya devam ettiğini gördüm. Haritaya baktım. Yönü çok ters geldi ama yine de patikaya girdim. İşaretler devam ediyordu. Ancak dikenlerden yürünecek gibi değildi. Zorlukla işaretleri takip ettim. Ancak farkettim ki burası beni köye geri götürüyordu. Moralim çok bozuldu. Yola çıkıp bir süre oturup dinlendim. Traktör yolundan devam etmeye karar verdim bir süre yürüdükten sonra işaretleri tekrar buldum. Traktör yolu bitince taşlık bir düzlükte yol devam ediyor ama işaret sorunu var burada. İşaretleri bulmak çok zamanımı aldı. Yoldan gelen geçen de yoktu. Aklıma Purple House u aramak geldi. Arayıp yerimi tarif ettim. Yaklaşık 2 saatlik yolumun kaldığını havanın kararmasına yarım saat kaldığı için Boğazcık köyüne geri dönmemi önerdi. Moralim bozuldu. Ancak geri dönmekten başka çare yoktu. Köye geri döndüm. Köyde 2 tane pansiyon var. Ali's house ve Apollania Lodge. Ali's house de konakladım. bir tavsiye: buraya bu mevsimlerde gelince yanınıza mutlaka sinek kovucu alın.

2. gün
boğazcık köyünden saat 8 gibi ayrıldım. hedefim demre. yaklaşık 40 km. çok zor ama bir önceki günkü aksilikten kaynaklandı bu zorluk. planıma göre Aperlai den demreye yürüyecektim.ama şuan daha geri bi noktadayım. çadırım olmadığı için mecburen demreye varmam gerekiyor. köylülerden yol tarifini alarak yola çıktım. bir saat sonra Aperlai antik kenti göründü. etrafında bi çok antik mezar var. biraz dolaşıp fotoğraf aldım. az aşağısında da purple hous ve onun gibi bi kaç işletme göründü. işletmelerin içinden geçip yola devam ettim. 15 dakika sonra yol deniz kıyısında bir restorana çıkıyor. ismi yörük ramazanın yeri. orada oturup dinlendim çalışanlarla sohbet ettim. üçağıza kadar su olmadığı için suyumu burdan temin edip yola devam ettim. buradan üçağıza kadarki patika denize yakın. burada bi çok turist grubuyla karşılaştım. yaşları 70-80 olan kalabalık gruplardı. üçazğızdan bahsettiğim restorana yürüyüp tekneyle geri dönüyorlarmış.

üçağız klasik bir balıkçı kasabası. ama zamanla balıkçılık tekne turu işine dönüşmüş. sahilde oturup manzarayı izledikten sonra demeye kadar yetecek suyumu da alarak yola çıktım. yaklaşık 20 km kaldı. çok mantıklı değildi ama kafaya koymuştum bir kere.1-2 km taraktör yolundan devam ederek simena kalesine varılıyor.sahilde kampingler de var. normal şartlarda devam etmeyip burada kamp atmak en güzeli. simena da doya doya gezilirdi böylelikle. ancak çadırım yok yanımda. burada sarı tabelalardan traktör yoluyla devam ediliyor. 20 dakika sonra yol yerini patikaya bırakıyor. sağ tarafta harika bir kale hiç tahrif olmamış. görüntüsü çok güzel etrafında da mezarlar. devam edip kapaklı sonrasında ise Çayağzı plajına vardım. çayağzına 1 km kala hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. çayağzında yaklaşık 200 metrelik bir plaj var market kamping restoran. buradan sonrası asfalt. 3-4 km sonrası demre.

demreye ulaştıktan sonra sağnak ve fırtına başladı. adrasan ya da olymposa kadar yürümeyi planlıyordum. diyarbakıra dönüş için 3 günüm kalmıştı. 1 günümü demrede geçirdim. burada andreakei ve myra antik kentlerini ve aziz Nikolas (noel baba) müzesini gezdim. kalan 2 günü de Antalya da geçirdim.

Selam, kıskandım gerçekten ve tecrübelerinizden faydalanmak için üye oldum açıkçası

Yolculuktan güzel bahsetmişsiniz. Benim bir kaç sorum olacaktı.

Bu sene ben de tek başıma yürümeyi istiyorum, biraz yalnız kalmam gerekli. Çadırda değil de ben de pansiyon motel vs yerlerde kalmak gibi amacım var.

Çadır almış olsam yanıma, güzergah üzerinde güvenilir alanlar mevcut mudur.

Telefonlar çekiyor mu bir zamanlar çekmiyordu.

Yanınızda ne miktarda neler bulundurdunuz.

Çantanız nasıldı marka ve model var mı?

Baton vs ihtiyacı nasıldır, gerek var mı yoksa yük mü sizce?

Daha sorum olacak eğer online oluyorsanız )

teşekkür ediyorum yorumlarınız için. sorularınıza tek tek cevap vermeye çalışayım.
ben likya yolunu 3 etaba bölmüştüm. birinci etabı 2014 yılında yürüdüm. raporu burada var. (neden bilmiyorum silinmiş bi çok kısmı) ölüdeniz-kaş arası. yaklaşık 5.5 gün sürdü. ikinci etabı geçen eylül ayında yürüdüm. planım kaş-oliympostu. ama demreden sonra sağnak başladı ve günler sürdü. o yüzden devam edemedim. o yüzden üçüncü etap biraz uzun olacak. uygun vakitte devam edeceğim.

sorulara gelirsek;
yürüdüğüm kısımlarda kalacak yer sorunu yok. köylerde dahi bol miktarda ev pansiyonları var. yemek-kahvaltı-duş imkanları var.
çadır kurmak için de uygun alanlar var. sorun yaşanmaz o konuda.
telefonun çekmediği alanlar çok nadir
yanınmda 1 ya da 1.5 litre su, yedek kıyafet. enerji verici yiyecekler, şarj cihazı, şapka,gözlük,çakı, harita(yoksa eğer fethiye otogarında var) bulundurdum.
çadır kurmayacaksanız herhangi bir sırt çantası yeter.
baton alırsanız daha iyi olur