Ynt: Likya Yolu-çamyuva, Adrasan Yürüyüşü
2. VE 3. GÜN
İlk gün Çamyuva Tekirova arasını aptal gibi çorap giymeden sandaletle yürüdüğüm için, ayaklarım su topladı. Bu nedenle Çıralıda 2 gece konaklama yaptık ve Cuma sabahı kahvaltı sonrasında yine yola düştük. Bu arada Çıralıda yarım pansiyon konaklamamız ekstralarla 320 liraya mal oldu.
Olimpos sahiline olan yürüyüşümüz 40 dakika sürdü. Akçay boyunca harabeleri takip ederek olimposun başlangıcına geldik. Burada patika başlangıcını bulabilmek için baya bir zaman kaybettik. önceden okuduğumuz güncelerde patika girişini şifreli olarak yazdıklarından ;D 1 saat kadar girişi bulmak için debelendik. Buradan açık olarak ifade ediyorum, giriş kuru dere yatağı içinde bulunan otopark tel örgüsünün denize doğru 50 metre altında. Yani mezarlık içerisinde. Dediğim yerin 10 metre sağına yada soluna bakın kırmızı beyaz işareti göreceksiniz.
Musa dağı çıkışında su kaynağının olmadığını biliyorduk. O nedenle 4,5 litre su stoğuyla başladık güne.İlk 50-60 metre yükselişte işaretler var fakat sonradan bir 200 metre kadar kayboluyor. Yükselerek ilerlediğiniz zaman tekrar işaretler başlıyor ve çıkış boyunca maksimum 30 metrede bir rota işaretlerini görüyorsunuz. İlk metreler çam ağaçları arasında yükseliyoruz. Daha sonra ağaç türü değişmeye başlıyor ve 150-200 metre rakımda sık bir ağaç örtüsü altında ve dikleşen bir eğimde çıkışa devam ediyoruz. Hatta belli bir süre sandal, karabiber, mersin, defne ağaç örtüsüyle gökyüzünü görmeden ilerliyoruz. Bu dik ve dar çıkış 500 rakıma kadar devam ediyor. Buradan itibaren ağaçlar tekrar açılıyor, çam ağaçları tekrar gözükmeye başlıyor ve daha geniş bir parkurdan eğimde düşerek devam ediyoruz. 600 rakımda 2009 senesinde çıkan orman yanginindan arta kalan ağaçlar gözükmeye başlıyor. Ağırlıklı olarak kızılçam olan bu kesimde gövde çapından tahmin ettiğim asırlık ağaçlar malesef yanmış ve sadece gövdeleri duruyor. Arazi yapısından dolayı bu tarafta herhangi bir temizleme işlemi yapılmamış. Fakat doğa tekrardan kendini göstermeye başlamış. Yaklaşık 1-1,5 metrelik yeni fidanlar boy gösteriyor bu bölgede. Yangın bölgesi azalarak devam ediyor ve arazi yapısından çıkışın artık sonlanacağını anlıyoruz. Bu arada su stoğumuzda 1,5 litrenin altına düştü. Önceden okuduğumuz kadarıyla zirvede bir kulübe ve su kaynağı var. Eğer su bulabilirsek zirvede konaklamayı düşünüyoruz. Bu arada benim tabanlar iyice su koyvermeye başladı, yürümek eziyet haline geldi. Çıkışın bitip inişin başladığı noktada uzaktan çoban kulübesini görünce adımlarımızı biraz sıklaştırdık ve saat 4 civarı kulübeye ulaştık. İlk işimiz çantaları çıkarıp 15 dakika kıpırdamadan yatmak oldu. Sonrasında hemen patikanın üstünde bulunan su kuyusuna gittik. Burasının sözü edilen kaynak olmadığını düşündük. Çünkü okuduğumuz blog ve güncelerde farklı bir tarif vardı. Ben bir 20 dakika kadar bu kaynağı aramama rağmen maalesef bulamadım ve zaten sınırın altına düşmüş olan vücut sıvım dahada azaldı. Açık olan kuyu suyunun temizliği konusunda arkadaşımla hemfikir olunca bu suyu kullanabileceğimize karar verip o akşam burada kamp yapmaya karar verdik. Çadırımızı kurup sularımızı yedekledik hatta duş aldık ki su sıcaklığı vücudu diriltecek kadar vardı. Yemek faslından sonra kısa bir çevre turu atıp dinlenmeye çekildik. Çadırımızı kulübenin ön tarafına kurduk. Bu bölge hafif rüzgar alan bir bölge sivrisinek istilasına uğramamak için burayı tercih ettik. Gece belli bir saatten sonra rüzgarın hızı daha da arttı ama yorgunluktan dolayı o ses uyumamıza engel olmadı. Birde arı sayısı biraz fazla. Hem bal arısı hem sarıca arı. Saldırgan değiller ama sayı fazla olunca rahatsızlık veriyor. Dikkatli olmak kaydıyla yakılacak küçük bir ateşin dumanı arıları kaçırtmaya yetiyor. Ama bunu yaparken ne olu ne olmaz suları hazırda beklettik.
Gece o sessizlik ve karanlıkta gökyüzünü seyretmek farklı oluyor. Geçen uçaklar, uçaktan daha hızlı hareket eden nesneler ki bu kadar çok uzay cismi olmasına şaşırdım, kayan yıldızlar onları seyrederken çevrenizden gelen hayvanlara ait sesler...
Sabah saat 7 de uyanıp sekize kadar işimizi görüp Çavuşköy'e doğru inişe başladık. Bu bölgeye bir orman yolu açılmış ve yangının bu taraftaki izleri nispeten temizlenmiş. İnişe bu yolu takip ederek başladık fakat işaretler bizi belli bir süre sonra tekrar orman patikasına soktu ve düze ininceye kadar bu patikayı takip ettik. Keçilerin sesleri gelmeye başlamıştı. Bu bize artık inişin bitmek üzere olduğunu söylüyordu. Gerçekten de keçi sürüsü ile karşılaştığımızda hem orman hem iniş bitmişti. Köyün dış mahallelerinden birine ulaşmıştık. Burada sürü sahibi ile biraz sohbet ettikten sonra köyün merkezine olan yolu takip ederek bir cafede yürüyüşümüzü sonlandırdık Hemen sıvı olarak ne varsa (kişi başı 2 ayran-1 nar suyu-1 soda-1.5 litre su- 3 çay 1 dilim karpuz ve 1 kaşarlı gözleme ) sömürdükten sonra Kemer dolmuşuna binip 2,5 gün süren Likya yolu maceramızı sonlandırdık. İnişimiz köy geçişi dahil 3 saat 20 dakika sürdü. Sabah 8 de başladığımız için düze ininceye kadar gölgede yürüdük. Aslında niyetiniz Karaöz rotasını da yürümekti fakat benim ayak problemim yüzünden burada sonlandırmak zorunda kaldık.
İnşallah seneye 3-4 rota daha yapacağız. Bu arada ilgilenenler için Kemer yaylalarında bulunan parkurların bir kısmı bu sene işaretlenip tabelalandırıldı. Buralarda yapılacak yürüyüşler özellikle yaz ayları için güzel olacaktır. Sıcaklığın yer yer 20 dereceye düştüğü bu patikalar yürüyüş için ziyaretçilerini bekliyor.