Mağaracılık Ve Mağara Turizmi

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan AYDURAN Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 0
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 8,559

AYDURAN

Zirve
Mesajlar
5,669
Tepkime Puanı
27
Yaş
50
Yer
İstanbul / Maltepe
Mağaracılık Ve Mağara Turizmi

Anadolu topraklarında keşfedilmeyi bekleyen binlerce mağara bulunmaktadır. Bir çok gizemli mağaranın turizme açılması için çalışmalar yürütülmektedir. Ülkemizde mağaralar, en yaygın olarak ağıl şeklinde kullanılmaktadır. Büyük mağaralar yöre köylüleri ve çobanlar tarafından keçi, koyun gibi küçükbaş hayvanların barınağı haline getirilmiştir. Manisa içme suyunun geldiği ılıcaktaki mağaralar keçi ağılı olarak kullanılmaktadır. Anadolu’daki mağaralarımızın bir kısmı da narenciye, peynir deposu olarak kullanılmaktadır. Ürgüp, göreme de ise mağaraların içi yerleşim yeri olarak kullanılmış. Mantar üretimi ve sağlık için de mağaraların kullanıldığı bilinmektedir. "Türkiye’nin Speleolojik Olanakları" isimli kitapçıkta 12 yeni mağaranın turizme açılabilmesi için yerel yönetimlerle, bakanlığın temasa geçildiği açıklanıyor. Türkiye’de düşünülen her iş için yerel yönetimlerle temasa geçilir, ama ciddi bir iş yapılmaz.

1950’li yıllarda mağara turizmi dünyada etkinlik kazandı. Ülkemizde de bu konuda çalışmalar başladı. 1966 yılında Burdur İnsuyu Mağarası, daha sonraki yıllarda Alanya'daki Damlataş, Silifke'deki Cennet-Cehennem, Narlıkuyu (Dilek), Anamur'daki Köşekbükü, Tarsus'taki Eshab-ı Kehf (Yediuyurlar), Antalya'daki Karain, Harput'taki Buzluk, Tokat'taki İndere (Ballıca) ve İstanbul'daki Yarımburgaz Mağarası turizm sektörünün hizmetine açıldı. Araştırmalar MTA Genel Müdürlüğü Jeoloji Etütleri Dairesi Speleoloji Proje Grubu tarafından yürütülmektedir. 1979-1989 yılları arasında MTA tarafından 150 kadar mağaranın incelemesi yapıldı.

Mağaraların çoğunda doğal ortam bozulmuş, sarkık ve dikitler kırılmıştır. (Manisa Sipil Dağı’ndaki Nur Kadın Mağarası’nın girişindeki sarkık ve dikitlerde yok edildi.)

Mağaraların içindeki doğal zenginliği 25 yıl içinde, bir daha düzeltilemeyecek şekilde bozduk. Mağaraların içinde yaşayan binlerce yarasa da öldürüldü.

1970’li yıllardan itibaren Avrupa ülkelerindeki mağara turizmi tartışmaya açıldı. Mağaralar korunmaya alındı. Ülkemizde, bizler bu konuda daha hassas davranmalıyız. Doğal değerlerin korunması konusunda, yeterli bilince sahip değiliz.

Turizme açık mağaralarda, yapılan en büyük tahribat ziyaret edenler tarafından yapılmaktadır. Ziyaretçilerin çoğu mağaranın içindeki atmosferi olumsuz şekilde etkilemekte, mağaranın ekolojik dengesi bozulmaktadır. Mağara duvarlarına gereksiz yere yazılan yazılar ve çizilen resimler bu doğal zenginliği kirletmektedir.

Mağaracılık yapan kulüpler, konunun sportif yanını daha çok öne çıkarmaktadır. Ülke çapında mağaracılık derneklerimizin sayısı çok azdır. Gençlerimiz bu konu ile yeterince ilgilenmemektedir.

Spil Dağı’nın Kuzey eteklerinde, Kayadibinde bulunan mağaralara, yıllar önce Amerika’dan gelen mağaracılar girmiş, bu konuda spor kamuoyu duyarsız kalmış. Mevlevihane’nin Güney tarafında ki rüzgarlı mağara hala gizemini korumaktadır. Beş pınar köyündeki büyük mağaralar ise, yalnızca çobanlar tarafından bilinmektedir.

Kültür Bakanlığına bağlı daire müdürleri de bu konuların üzerine gitmeli ve Manisa İlindeki mağaraların envanteri görüntülü olarak çıkarılmalıdır. Mağaracılıkta bir turizm faaliyetidir, ticari etkinliktir, esas amacı kardır. Özel sektör kar getirmeyecek bir alana yatırım yapmaz. Bunun unutulmaması gerekir. Ülkemizde binlerce mağara bulunmaktadır. Mağaraların görevli rehberler nezaretinde gezilmesi sağlanmalıdır. Ziyaretçiler tarafından yapılan tahribat bu şekilde önlenmiş olur.

"Gezi yolu yapıyoruz diye kalıp kalıp dökülen betonlar, ışıklandırma çalışması yapıyoruz diye kırılan sarkıt ve dikitler, pasaj genişletiyoruz diye patlatılan dinamitler, çevre düzenlemesi yapıyoruz diye yok edilen mağara önü arkeolojik dolgu tabakası, katledilen yarasalar vb. için artık çok geç. Ancak, düzeltebileceğimiz şeyler de var. Örneğin, turizme açık olan 10 mağaranın hemen hepsinde elektrik tesisatı baştan aşağı yenilenebilir. Bu mağaralarda sıcak ışık kaynakları devamlı yakılmaktadır. Sıcak ışık kaynakları mağara atmosferini olumsuz olarak etkilemekte ve oluşumların üzerinde yosun birikmesine neden olmaktadır. Bu ise, kimyasal çökerlimin durması ve mağaranın görsel güzelliklerini yitirmesine neden olmaktadır."

Turizme açılan mağaralarında korunup korunamayacağı konusunun tekrar gündeme getirilmesi, doğal hayattın koruması yönünden önemlidir.

"Mağara Turist Rehberinin belli bir mağaracılık deneyimine sahip olmaları şarttır. Mağaralara özgü koşulları iyi bilmelidir.
Mağarayı gezecek grubun güvenliğini sağlayabilecek bilgi ve deneyimin yanı sıra, mağaraya ilişkin tüm bilgileri verebilecek düzeyde olmaları gerekmektedir. Mağarayı gezen grubun mağaraya verebileceği zararları önlemek bu rehberlerin sorumlulukları arasında yer almalıdır. Eğer yabancı bir grup gezdiriliyorsa, söz konusu rehberlerde yabancı dil bilme şartı da aranmalıdır.

Bizler, mağaracı dernek ve kulüplerin üyeleri içinden bağlı bulundukları kuruluşun yönetim kurulu tarafından "yeterlilik belgesi" almış kişilerin mağara turist rehberi olarak belirlenmesinin yararlı olacağı görüşündeyiz. Böylelikle, derneklerin karşılaştıkları maddi sorunların çözümüne de katkıda bulunulmuş olacaktır."

Kaynakça: ANKARA MAĞARA ARAŞTIRMA ve KORUMA DERNEĞİ ANMAK NİSAN 1993, İnternet.

http://www.manisayaringazetesi.com/detay.php?id=751#
 

Etiketler