AYDURAN
Zirve
Kale bugünkü ismini Kudüs'ün Araplar tarafından zaptından sonra Kıbrıs'a göç eden ve ömrünün son yıllarını burada ibadetle geçiren bir azizden almıştır. Daha sonradan, 10. yüzyılda buraya bir kilise ve manastırın yapıldığı gözlenmektedir.
Deniz seviyesinden 700 metre yükseklikte olan St. Hilarion Kalesi, ikiz bir burun üzerine inşa edilmiştir. Kalenin kesin yapım tarihi bilinmemekle birlikte M.S. 10. yüzyılda kuzeyden gelen Arap akınlarına karşı adanın savunması ve kontrol edilmesi için kullanılmak üzere inşa edildiği sanılmaktadır. Bununla birlikte aynı gaye ile inşa edilen Bufavento, Kantara ve Girne Kaleleri ile çağdaş (aynı zamanda) olduğu tahmin edilmektedir. Kalenin Bizans yapısı olduğu ve İngiliz Kralı Arslan Yürekli Richard'ın 1191 yılında adayı işgal ettiğinde var olduğuna dair bilgiler günümüze kadar gelmiştir. Buna rağmen tarihi kaynaklar kaleden ilk olarak 1128 yılında İmparator II. Frederik'in Kıbrıs'a hükmetmek istemesi üzerine bahsetmektedir.
Kalenin etrafını çeviren daire şeklinde 500 metre uzunluğunda duvarlar ve 9 burç inşa etmişlerdi. Kale, her birinin kendi sarnıcı (su deposu) ve erzak depoları olan üç ana bölümden oluşmaktadır. Bunlardan birincisi en alçakta kurulmuş olan Aşağı Kale, atlarla askerler için yapılmıştır. Ana girişi koruyan duvarlarla çevrili bir savunma yeri ile başlamaktaydı. Orta Kale'de manastır alanı ve Aziz'in yeri bulunmaktadır. Yukarı Kale'de ise saray odaları, kral sarayı ve mutfak bulunmaktadır. 1489'da adayı ele geçiren Venedikliler, kaleyi savunacak bir güce sahip olmadıklarından kalenin Osmanlı'ların eline geçmesini engellemek için kaleyi tahrip etmişlerdi. Bu olaydan sonra kale 1964 yılına kadar askeri amaçlar için kullanılmamıştı. 1964'teki Rum saldırıları üzerine, kalenin stratejik konumunu değerlendiren Türk Mücahitleri kaleye yerleşerek tekrar savunmaya geçtiler. 1964 nisanında kaleye taarruz eden Rumlar bir avuç Mücahit tarafından geri püskürtülmüştür.
Hz. Ömer Türbesi, 1963 Rum saldırılarından sonra işgal edilerek talan edilmişti. Daha sonra askeri bölge ilan edilerek Türk'lerin türbeyi ziyaretleri yasaklanmıştı. Rumlar tarafından birkaç kez tahrip edilen ve 1974 yılında yıldırım isabetiyle zarar gören yapı, 1978 yılında bilinçsizce onarım sonucu özelliğini kısmen de olsa yitirmiştir.
Deniz seviyesinden 700 metre yükseklikte olan St. Hilarion Kalesi, ikiz bir burun üzerine inşa edilmiştir. Kalenin kesin yapım tarihi bilinmemekle birlikte M.S. 10. yüzyılda kuzeyden gelen Arap akınlarına karşı adanın savunması ve kontrol edilmesi için kullanılmak üzere inşa edildiği sanılmaktadır. Bununla birlikte aynı gaye ile inşa edilen Bufavento, Kantara ve Girne Kaleleri ile çağdaş (aynı zamanda) olduğu tahmin edilmektedir. Kalenin Bizans yapısı olduğu ve İngiliz Kralı Arslan Yürekli Richard'ın 1191 yılında adayı işgal ettiğinde var olduğuna dair bilgiler günümüze kadar gelmiştir. Buna rağmen tarihi kaynaklar kaleden ilk olarak 1128 yılında İmparator II. Frederik'in Kıbrıs'a hükmetmek istemesi üzerine bahsetmektedir.
Kalenin etrafını çeviren daire şeklinde 500 metre uzunluğunda duvarlar ve 9 burç inşa etmişlerdi. Kale, her birinin kendi sarnıcı (su deposu) ve erzak depoları olan üç ana bölümden oluşmaktadır. Bunlardan birincisi en alçakta kurulmuş olan Aşağı Kale, atlarla askerler için yapılmıştır. Ana girişi koruyan duvarlarla çevrili bir savunma yeri ile başlamaktaydı. Orta Kale'de manastır alanı ve Aziz'in yeri bulunmaktadır. Yukarı Kale'de ise saray odaları, kral sarayı ve mutfak bulunmaktadır. 1489'da adayı ele geçiren Venedikliler, kaleyi savunacak bir güce sahip olmadıklarından kalenin Osmanlı'ların eline geçmesini engellemek için kaleyi tahrip etmişlerdi. Bu olaydan sonra kale 1964 yılına kadar askeri amaçlar için kullanılmamıştı. 1964'teki Rum saldırıları üzerine, kalenin stratejik konumunu değerlendiren Türk Mücahitleri kaleye yerleşerek tekrar savunmaya geçtiler. 1964 nisanında kaleye taarruz eden Rumlar bir avuç Mücahit tarafından geri püskürtülmüştür.
Hz. Ömer Türbesi, 1963 Rum saldırılarından sonra işgal edilerek talan edilmişti. Daha sonra askeri bölge ilan edilerek Türk'lerin türbeyi ziyaretleri yasaklanmıştı. Rumlar tarafından birkaç kez tahrip edilen ve 1974 yılında yıldırım isabetiyle zarar gören yapı, 1978 yılında bilinçsizce onarım sonucu özelliğini kısmen de olsa yitirmiştir.