Ynt: Hikayeler
Birinci Dünya savaşı ve Milli Mücadeleden bu yana doğmus, büyümüş, yaşamış, az çok tahsil görmüs olup da "Milli Edebiyat" akımının öncüsü, Türk hikayeciliginin piri Ömer Seyfettin’in (1884-1920) bir kitabını, hiç degilse bir iki hikayesini okumayan Türk insanı yok denecek kadar azdır.
Ömer Seyfettin, başarılı hikâyeciliğinin yanı sıra, bazı konularda kuvvetli gözlemleri de olan bir Türk aydını idi. Onun bu gözlemlerinden biri de, Türk halkının mektep okumamış bile olsa irfan sahibi olduğu, sağduyusu ile okumuşların bile kavrayamadıgı bazı gerçekleri kavradığı yolundaydı.
Ömer Seyfettin bunu anlatmak için, "Azizim, Türk halkı âlim değildir, ama ariftir." sözünü sık sık tekrarlarmış. Ülkede birçok zorunlu ihtiyaç maddesi yüzünden sıkıntı çekildiği, bazılarının karneye bağlandıgı, bazılarının ise temelli yok olduğu I. Dünya Savaşı sonrasında, Ömer Seyfettin Batı Anadolu vilayetlerinden birinde bir lisede öğretmenmis. Bir gün öğretmenler odasına müjdeli bir haberle girmis:
— Arkadaslar, gözünüz aydın, Avusturya, Türkiye’ye vagonlar dolusu şeker gönderiyormuş! Bunun üzerine bütün öğretmenler:
— Yaşasın, bundan sonra çayımızı, kahvemizi adam gibi içeceğiz, diye sevinç çığlıkları atmıs. Ömer Seyfettin bu sahnenin hemen arkasından okulun baş hademesini öğretmenler odasına çağırmıs ve herkesin huzurunda ona da:
— Hasan Efendi, haberin var mı, Avusturya bize vagonlar dolusu şeker gönderiyormuş, demiş. Hasan Efendi kendini toparlayıp terbiyeli bir eda ile cevap vermiş:
— İnanmayın beyim, palavradır bunlar, bu kıtlıkta Avusturya şeker bulsa kendi yer! Hasan Efendinin bu tepkisi üzerine Ömer Seyfettin çığlık atmıs. Ellerini çırparak şöyle demiş:
— Gördünüz mü arkadaşlar, ben boşuna demiyorum, "Türk halkı âlim degildir ama ariftir." diye. Ben bir yalan uydurdum "Avusturya bize şeker gönderiyor" diye, siz okumuşlar hemen inandınız. Ama gördügünüz gibi Hasan Efendi yutmadı. îste Türk halkı birçok gerçegi böyle sağduyusu ve irfanı ile keşfetmistir.