Belki de çoğu kişinin yaptığı gibi ekipman alma aşamasında, internetten bilgi ararken farkına vardım bu sitenin ve de öğreneceğimi öğrenip bir daha da girmedim. Sonrasında, sitemize şu kadar zamandır girmediniz maili ve geçenlerde Bolu Gölcük'te gördüğüm Gezenbilir logolu bir 4 çekerle tekrar hatırlayıp; bilgiyi, almasını biliyorsun ama kendin paylaşmıyorsun gibi bir iç hesaplaşmayla bilgisayarın başına oturdum. Gerçi, bizimkine kamp denmez, olsa olsa uzun bir piknik sayılır. Her sene Kasım ayında, günübirlik Yedigöllere gitmeye çalışıyorum. Özellikle 2. haftadan sonra kızaran yapraklar oraya büyüleyici bir hava katıyor.
(Yedigöllerin zorlu ama bir o kadar güzel yolları)
<img src="http://img685.imageshack.us/img685/6651/img5498.jpg" alt="Image Hosted by ImageShack.us"/>
Kış ayı, günler kısa, ortam muhteşem ve insan o kısıtlı zamanda nereye bakacağını, o güzelim manzaralara dalıp giderken ne yapacağını şaşırıyor. Diyebilirim ki yemek yemeğe bile vakit yetmiyor. Bir tür panik hali, doğayı, güzellikleri sindirememe durumu oluyor. Her seferinde de diyorum ki burada bir gece kalsam, sabah göl kenarında uyanıp o sisin içinde kaybolsam...
<img src="http://img23.imageshack.us/img23/1566/img5657y.jpg" alt="Image Hosted by ImageShack.us"/>
Bu sene, en sonunda ufak bir çadır almaya karar verdim. Hangi çadırı almalıyım, hiç bir fikrim yok. Bir alışveriş sitesinde Husky Bird %bilmem kaç indirim yazıyordu. Sitenin forumlarında da çok kötü olmadığını okuyunca hemen satın aldım (167 TL)
İçinden kullanım kılavuzu çıkmadı, çantanın içine bir kaç kötü şekil çizilmişti o kadar. Forumda okuduğum kadarıyla 7-8 dakikada kurulması gerekiyordu ama ben evdeki ilk denememde 20 dakika harcamışımdır ;D Neyse, evin içindeki 2. denememde bu süreyi yarı yarıya indirdim diye sevinirken nerden bilebilirdim ki bir de bunun zeminin temizlenmesi, kazıklarının saplaması gibi yapılacak şeyleri olduğunu.
Husky Bird alacaklar için çadırın, 2 kişi için yeterli genişlikte olduğunu hatta 3 kişi de kalabileceğini, bununla beraber, yüksekliğinin, içeride giyinip soyunmaya yettiğini, 3 gün yağmur altında olmasına rağmen su geçirmediğini, doğru kurulursa oldukça sağlam olduğunu söyleyebilirim. Yalnız, ben sadece 3 gün kullanmama ve çok da dikkat etmeme rağmen iç tentenin gözenekli kısmında ufak bir delik oldu ve yapıştırdım. Ayrıca zemini biraz ince gibi ama sanırım hafif olması için öyle yapılmış. Ben çadırın altına yırtılmaması için naylon bir örtü daha serdim.
<img src="http://img252.imageshack.us/img252/3867/img5149ri.jpg" alt="Image Hosted by ImageShack.us"/>
Bu arada tulum da yok. Dalışa meraklı bir arkadaşım, ben sana benimkileri göndereyim, burada (İstanbul) ucuza bulunuyor. İnternetten alma, şimdilik idare et, bir de 2 kişilik hava yatağı gönderiyorum sana dedi. Tamam dedik ne güzel. Tabi yine arkadaşın dalış sebebiyle yaz mevsiminde sahilde çadır kurduğunu ve göndereceği tulumun yazlık olduğunu hesaba katmadık Tüm bunlara hava yatağının pompasını göndermeyi unutması vs vs eklenince güzel bir kamp olacağı baştan belli olmuştu.
Öncelikle şunu söylemem gerekir ki Kasım ayında Yedigöller'de çadır kuruyorsanız, yerlere dökülmüş binlerce sarı, kızıl ve kahverengi yaprağın üstünde, oldukça konforlu ve yumuşak bir zeminde yatacaksınız şüpheniz olmasın.
O hafta sonu, Büyük Gölün yanına çadırımı kurarken orada sadece ben vardım. Eğilen kazıklarımın yerine, yanımda getirdiğim ve ucuna pul taktığım 18 lik çivileri çekiçle kolayca çakıverdim. O çekiş ve çiviler sonrasında yanımıza çadır kuran çok kişinin de işine yaradı. Çadırın içinde de zeminde matlar, onun üzerinde hava yatağı ve en üstte de emanet yazlık tulum ile ben konuşlandım. Hava soğuktu ve iki gece boyunca yağmur yağdı. İlk gece üşüyünce 2. gece kalın kıyafetlerimle tuluma girdim, rahat edemedim, terledim, dönmeye çalıştım dönemedim, bir garip haller içindeydim.
Buradan çıkardığım en büyük ders, tulumun çok çok önemli olduğu ve benim kesinlikle battaniye tip rahat bir tulum almam gerektiğiydi.
Yine de çadırda yatarken tenteye vuran yağmurun sesi o kadar güzeldi ki insana dışarıda açıkta unuttuğu eşyalarını ve yiyeceklerini dahi unutturuyordu.
Bu arada benim gibi acemilere hatırlatmam gerekir, kampa giderken mutlaka led fener bulundurun. Çünkü normal fenerler, yedeği dahi olsa çok çabuk pil tüketiyorlar, karanlıkta kalıyorsunuz.
(Gece olduğunda göl yüzeyinde yıldızları saymak mümkünken, gün ışıdığında aynı suyun içinden bulutları seyredebilirsiniz)
<img src="http://img257.imageshack.us/img257/6435/img5668ri.jpg" alt="Image Hosted by ImageShack.us"/>
Kasım ayında Yedigöller'de kalacaklara bir uyarı yapayım. Gece olunca ormanın içinde ürperirim, korkarım gibi düşünceleri bir kenara bırakın çünkü gece boyunca gürütü ve araç sesi eksik olmuyor. Maşallah, Beyoğlunda sokakta yatıyorsunuz sanki. Özellikle hafta sonu sabaha kadar oraya ulaşan ve çadır kurmaya çalışan insanların gürültüsü eksik olmuyor. Kafa dinlemek isteyen, bir şekilde hafta içi gelmeye çalışsın. Sabah kalktığınızda çevrenizde kurulmuş bir çok çadırla karşılaşıyorsunuz. Öyle ki bir grup ilk defa geliyorlar, benim gibi ilk defa çadır kuracaklar ve gecenin üçünde gölleri bile görmeden sadece benim aracımı ve çadırımı fark ederek, demek Yedigöller burası diyerek, sağanak yağmurda çadır kuruyorlar. Sabah çadırın kapısını açtıklarında karşılaştıkları göl manzarası ve mutluluklarını düşünün. Böyle kalabalık bir yerde kalmanın, ateş başında güzel sohbetlerle vakit geçirmek, unuttuğunuz malzemeleri, yiyecekleri birbirinizden tamamlamak gibi avantajları da var.
<img src="http://img704.imageshack.us/img704/2047/img5399rri.jpg" alt="Image Hosted by ImageShack.us"/>
İşte böyle arkadaşlar, kısa da olsa aldığım keyfi sizlerle paylaşmaya, işin ustaları sıkılmasın diye de kendi çektiğim fotoğraflarla konuyu renklendirmeye çalıştım.
Bir de unutmadan eklemeliyim, 2 yaşındaki oğluma bu kampı anlattığımda gözlerini açarak dinlemesi ve çadırı beraber kurduğumuzu hayal ettiğini görmenin keyfi de bambaşka. Onun dediğine göre kampa ikimiz gitmişiz ve hemen yanı başımızda bulunan, ağaçtaki puhu kuşuna çok öttü diye kızmış. Sincaplara fıstık vermesi ve yanımızdan pıtı pıtı diye geçen tilkiyi canlandırması ve babacığım şıp şıp yağmur yağıyor ateşimiz sönecek diye anlattıklarını duymanızı isterdim. Şimdiden evde çadır kurma çalışmaları yapıyor, yazın beraber doğada kuracağız umarım.
Herkese selamlar.
(Yedigöllerin zorlu ama bir o kadar güzel yolları)
<img src="http://img685.imageshack.us/img685/6651/img5498.jpg" alt="Image Hosted by ImageShack.us"/>
Kış ayı, günler kısa, ortam muhteşem ve insan o kısıtlı zamanda nereye bakacağını, o güzelim manzaralara dalıp giderken ne yapacağını şaşırıyor. Diyebilirim ki yemek yemeğe bile vakit yetmiyor. Bir tür panik hali, doğayı, güzellikleri sindirememe durumu oluyor. Her seferinde de diyorum ki burada bir gece kalsam, sabah göl kenarında uyanıp o sisin içinde kaybolsam...
<img src="http://img23.imageshack.us/img23/1566/img5657y.jpg" alt="Image Hosted by ImageShack.us"/>
Bu sene, en sonunda ufak bir çadır almaya karar verdim. Hangi çadırı almalıyım, hiç bir fikrim yok. Bir alışveriş sitesinde Husky Bird %bilmem kaç indirim yazıyordu. Sitenin forumlarında da çok kötü olmadığını okuyunca hemen satın aldım (167 TL)
İçinden kullanım kılavuzu çıkmadı, çantanın içine bir kaç kötü şekil çizilmişti o kadar. Forumda okuduğum kadarıyla 7-8 dakikada kurulması gerekiyordu ama ben evdeki ilk denememde 20 dakika harcamışımdır ;D Neyse, evin içindeki 2. denememde bu süreyi yarı yarıya indirdim diye sevinirken nerden bilebilirdim ki bir de bunun zeminin temizlenmesi, kazıklarının saplaması gibi yapılacak şeyleri olduğunu.
Husky Bird alacaklar için çadırın, 2 kişi için yeterli genişlikte olduğunu hatta 3 kişi de kalabileceğini, bununla beraber, yüksekliğinin, içeride giyinip soyunmaya yettiğini, 3 gün yağmur altında olmasına rağmen su geçirmediğini, doğru kurulursa oldukça sağlam olduğunu söyleyebilirim. Yalnız, ben sadece 3 gün kullanmama ve çok da dikkat etmeme rağmen iç tentenin gözenekli kısmında ufak bir delik oldu ve yapıştırdım. Ayrıca zemini biraz ince gibi ama sanırım hafif olması için öyle yapılmış. Ben çadırın altına yırtılmaması için naylon bir örtü daha serdim.
<img src="http://img252.imageshack.us/img252/3867/img5149ri.jpg" alt="Image Hosted by ImageShack.us"/>
Bu arada tulum da yok. Dalışa meraklı bir arkadaşım, ben sana benimkileri göndereyim, burada (İstanbul) ucuza bulunuyor. İnternetten alma, şimdilik idare et, bir de 2 kişilik hava yatağı gönderiyorum sana dedi. Tamam dedik ne güzel. Tabi yine arkadaşın dalış sebebiyle yaz mevsiminde sahilde çadır kurduğunu ve göndereceği tulumun yazlık olduğunu hesaba katmadık
Öncelikle şunu söylemem gerekir ki Kasım ayında Yedigöller'de çadır kuruyorsanız, yerlere dökülmüş binlerce sarı, kızıl ve kahverengi yaprağın üstünde, oldukça konforlu ve yumuşak bir zeminde yatacaksınız şüpheniz olmasın.
O hafta sonu, Büyük Gölün yanına çadırımı kurarken orada sadece ben vardım. Eğilen kazıklarımın yerine, yanımda getirdiğim ve ucuna pul taktığım 18 lik çivileri çekiçle kolayca çakıverdim. O çekiş ve çiviler sonrasında yanımıza çadır kuran çok kişinin de işine yaradı. Çadırın içinde de zeminde matlar, onun üzerinde hava yatağı ve en üstte de emanet yazlık tulum ile ben konuşlandım. Hava soğuktu ve iki gece boyunca yağmur yağdı. İlk gece üşüyünce 2. gece kalın kıyafetlerimle tuluma girdim, rahat edemedim, terledim, dönmeye çalıştım dönemedim, bir garip haller içindeydim.
Buradan çıkardığım en büyük ders, tulumun çok çok önemli olduğu ve benim kesinlikle battaniye tip rahat bir tulum almam gerektiğiydi.
Yine de çadırda yatarken tenteye vuran yağmurun sesi o kadar güzeldi ki insana dışarıda açıkta unuttuğu eşyalarını ve yiyeceklerini dahi unutturuyordu.
Bu arada benim gibi acemilere hatırlatmam gerekir, kampa giderken mutlaka led fener bulundurun. Çünkü normal fenerler, yedeği dahi olsa çok çabuk pil tüketiyorlar, karanlıkta kalıyorsunuz.
(Gece olduğunda göl yüzeyinde yıldızları saymak mümkünken, gün ışıdığında aynı suyun içinden bulutları seyredebilirsiniz)
<img src="http://img257.imageshack.us/img257/6435/img5668ri.jpg" alt="Image Hosted by ImageShack.us"/>
Kasım ayında Yedigöller'de kalacaklara bir uyarı yapayım. Gece olunca ormanın içinde ürperirim, korkarım gibi düşünceleri bir kenara bırakın çünkü gece boyunca gürütü ve araç sesi eksik olmuyor. Maşallah, Beyoğlunda sokakta yatıyorsunuz sanki. Özellikle hafta sonu sabaha kadar oraya ulaşan ve çadır kurmaya çalışan insanların gürültüsü eksik olmuyor. Kafa dinlemek isteyen, bir şekilde hafta içi gelmeye çalışsın. Sabah kalktığınızda çevrenizde kurulmuş bir çok çadırla karşılaşıyorsunuz. Öyle ki bir grup ilk defa geliyorlar, benim gibi ilk defa çadır kuracaklar ve gecenin üçünde gölleri bile görmeden sadece benim aracımı ve çadırımı fark ederek, demek Yedigöller burası diyerek, sağanak yağmurda çadır kuruyorlar. Sabah çadırın kapısını açtıklarında karşılaştıkları göl manzarası ve mutluluklarını düşünün. Böyle kalabalık bir yerde kalmanın, ateş başında güzel sohbetlerle vakit geçirmek, unuttuğunuz malzemeleri, yiyecekleri birbirinizden tamamlamak gibi avantajları da var.
<img src="http://img704.imageshack.us/img704/2047/img5399rri.jpg" alt="Image Hosted by ImageShack.us"/>
İşte böyle arkadaşlar, kısa da olsa aldığım keyfi sizlerle paylaşmaya, işin ustaları sıkılmasın diye de kendi çektiğim fotoğraflarla konuyu renklendirmeye çalıştım.
Bir de unutmadan eklemeliyim, 2 yaşındaki oğluma bu kampı anlattığımda gözlerini açarak dinlemesi ve çadırı beraber kurduğumuzu hayal ettiğini görmenin keyfi de bambaşka. Onun dediğine göre kampa ikimiz gitmişiz ve hemen yanı başımızda bulunan, ağaçtaki puhu kuşuna çok öttü diye kızmış. Sincaplara fıstık vermesi ve yanımızdan pıtı pıtı diye geçen tilkiyi canlandırması ve babacığım şıp şıp yağmur yağıyor ateşimiz sönecek diye anlattıklarını duymanızı isterdim. Şimdiden evde çadır kurma çalışmaları yapıyor, yazın beraber doğada kuracağız umarım.
Herkese selamlar.