Arabaları kamp moduna getirip ,kampın hemen yanından akan Isar Nehri’nin bağlantılarından biri olan buz gibi dağ suyuna girmek üzere mayolarımızı giyip hazırlanıyoruz.Münih’te deniz yok belki ama su o kadar temiz akıyor ki,denizi aratmıyor ve neredeyse bütün kıyılar plaj olarak kullanılıyor.Ve insanlar nehirlerde sörf yapıyorlar.
Su buz gibi…Dibi irili ufaklı taşlık,su belli bir yöne hafif şiddette aktığı için yüzmek biraz zor.Neyse ki derinliği yok,yüzülmese de oluyor.
Kanalın kenarındaki çimlerde yorgunluk atıyoruz.Annett’in bizim için getirdiği çikolatalardan yiyip Almanların nesini sevdiklerini hala anlayamadığımız şekerli sularından içiyoruz.
Saat 18:00’de Matthias ve Annette'in davet ettiği Münih’te yaşayan diğer T3’çülerle buluşacağımız için vakitlice kamp alanına dönüyoruz. Sıcaklık farkı fazla. Gündüz buz gibi suya girebiliyorken güneş battıkça üşümeye başlıyoruz.
Akşam yemeği için hazırlıklara başlıyoruz.Yemekte biraz kalabalık olacağız.Kendileri için sosis,biftek alırken bizi de unutmayıp tavuk almışlar.Etler mangalda pişerken biz de domatesli biberli bulgur pilavı ile patlıcan salatası yapıyoruz.
Bu arada T3’çü bir çift ve bir oğlan geliyor.(Bisikletleriyle) Bizde genelde T3 buluşmalarına herkes arabasıyla gider çünkü üzerinde mutlaka konuşulacak birşeyler vardır.Ama bisiklet burada o kadar kolaylaştırıyor ki ulaşımı insanlar bisikletlerini tercih ediyorlar.
Annett noodle salatası ve yumurta salatası yapıyor.Bu kadar acıkmamıza ve beklememize değecek güzel bir sofra hazırlamış oluyoruz.
Yemekte bize Münih’te gezebileceğimiz yerleri anlatıp bir tane de Münih haritası veriyorlar.
Bizim arabanın anavatanına gelmişken yedek parça da bulabilir miyiz düşüncesiyle soruyoruz ama anlaşılan o ki yedek parça konusunda pek fikirleri yok. (ikinci el yedek parça) TR’nin yedek parça konusunda daha zengin bile olduğu söylenilebilir.
Annett bizim evde kaldıkları zaman Almanların bazı geleneklerinden bahsederken Nussknacker’dan da bahsetmişti.Aslında fındık kırmaya yarayan bir süs heykelciği.Annett’in annesi yapmış. Bize hediye ediyor
Yemek masasında güzel sohbet ile zamanın nasıl geçtiğini anlamıyoruz.Ama herkes yorgun,bu nedenle yavaştan toparlanmaya başlıyoruz.Ve en sıkıcı bölüm olan bulaşık yıkama.
Kamp yerinin süper temiz olduğu söylenemez ama bu kadar büyük ve kalabalık bir yer için iyi bile sayılabilir.
Sabah 8.00 gibi uyanıyoruz.Bugün Annett ve Mathias ayrılacak.Biz de Münih ve çevresini gezmeyi planlıyoruz.Sabah güzel bir kahvaltı ile güne başlıyoruz.Kampın marketinden kruvasan ,nutella ve yumurta alıyoruz.Kahvaltıya peynirli omlet ve zeytinyağında sote edilmiş domates kurusu ile başlayıp nutella ve kavun ile bitiriyoruz.Hava yine sıcak.
Ayrılmadan önce son bir hatıra fotoğrafı çekiyoruz.
Annett ve Matthias ile yakında tekrar görüşmek üzere vedalaşıyoruz.Onlar Dresden’deki evlerinin yolunu tutarken biz de Münih turu için hazırlanıyoruz.
Kamp alanından İsar Nehri’ni takip ederek şehir merkezine ulaşacağımızı söylemişlerdi.Yeşil ormanlık bölgelerden bisiklet sürerek dedikleri gibi Deutsche Museum’a ulaşıyoruz.Burası dünyanın en büyük bilim ve teknoloji müzesi.Neredeyse bütün bilim dallarının gelişimini adım adım gösteren biz müze.Eğitici ve bilgilendirici.Özellikle meraklı çocuklar veya teknik bilimler okuyan öğrencilerin ziyaret etmesi çok faydalı olur diye düşünüyoruz.
İki kişi giriş için 17 euro ödüyoruz.
Burada 4 saate yakın zaman geçiriyoruz.