Ynt: Trenle Türkiye Turu
Dolmuş Mardin’e giden son araba olduğundan ağzına kadar dolu. Yoldan da bir iki yolcu alınca oturacak yer kalmıyor nerdeyse. Arada üç dört tabure var, bir iki bayan binecek, şoför yer ayarlamaya çalışıyor. Abi sen şuraya otur, abla sen buraya. Bayanlar taburelere oturacak. Arkadan birisi biz kalkalım bayanlar böyle otursun diyor. Bütün erkekler iniyoruz dolmuştan. Kırılacak eşyayı özenle bavula yerleştirir gibi önce bayanlar biniyor, oturuyor. Kalan yerlere taburelere erkekler.
Ben beyaz sakallı beyaz cüppeli sarıklı yaşlı bir amcanın yanına oturuyorum. Elinde Kuran var, çevreden kayıtsız okuyup duruyor bu amca. Sonra okuduğu yer bitince çantasına koyuyor Kuranı, tespih çıkarıyor. Sessiz kendi halinde çekmeye başlıyor. Sağ yanımda taburedeki telefonundan bir türkü açıyor. Uzun bir bağlama faslından sonra Kürtçe bir türkünün sesi duyluyor. Sözleri anlayamıyorum ama hasretten gurbetten özlemden bahsediyor sankı. Bu türküyü açan yol işçisiymiş, bilmem neresiyle neresi arasındaki yolun yapan şirkette çalışıyormuş . Ev uzakmış yaşam şantiyedeymiş. Türkü birazda onun ailesinden uzaklığında gizli.
Redkit çizgi filmlerinde macera biter ve Redkit Gün batımına doğru atını sürmeye başlar son karede.Güneş İşte o Redkit çizgi filmindeki gibi, göz almayan bir kızıllık içinde ufka doğru kayıyor. Biz up uzun düz o yolda sanki güneşe doğru ulaşmanın gayretiyle hızla ilerliyoruz.. Bir ara yanımdaki ihtiyar amcaya bakıyorum. gözleri kapalı uyuyor sanki, kıpırtısız ama parmakları ağır ağır yuvarlamaya devam ediyor tespih tanelerini. Kendi uyuyor diyorum kalbi uyumuyor. Tüm günün yorgunluğu, güneşin ulaşabilirmişçesine yakınlığı ve göze görünürlüğü ile batışı, çalan türkünün verdiği hüzün duygusu, az sonra varacağım şehirde karşıma ne çıkacağının bilinmeyişi bütün bunlar madde üstü bir duygu oluşturuyor. Sanki bu dolmuştayım da sanki değilim. Sanki biraz uykum var sanki uyuyorum ya da herkesten çok uyanık. O an yanımdaki bu beyazlar bürünmüş dünya ötesi bu amcanın birden camdan dışarı geçip göğe yükseleceğini zannediyorum. Filmlerde duvarlardan geçen doğa üstü varlıklar gibi, sanki bu amcada camdan geçecek, sonra iki kanat belirecek iki omzunda ve uçup gidecek uzak göklere biz tüm dolmuştakiler bakakalıcaz arkasından. Giderken benide alır mı diye düşünüyorum. Giderken beni almasından korkuyorum. Sonra korkumun beni almasından değil almamasında olduğunu hissediyorum.
Midyat Mardin arası bir yerde
Ak sakallıydı
Ak cüppeli
Yükseliyorduk
Göğe
Altımızda upuzun bir siyah çizgi üstünde
Bir avuç insan
Bakışları
Görünmez ayak izlerimizde
(gezi notundan başka her şeye benzedi bunlar )
Uykuyla uyanıklık arasındaki tüm duygulardan, karanlıkla beraber girdiğimiz Mardin de sıyrılıyorum.
Şehir merkezine gidip,
MArdini bir akşam Mardini ni geziyorum biraz.
Ertesi gün erkenden tekrar Mardini Mardin yapan o taş evler arasındayım.
Sizi kendi istediği yere götüren sokaklar
Uzun ince dar sokaklar
Kıvrım kıvrım, yokuş iniş düz sokaklar
Üstünden bir mavi nehir gibi göğün aktığı sokaklar
Gölgelerin iç içe geçtiği
Gölgelerin cetvelleriyle böldüğü çizdiği parçaladığı birleştirdiği sokaklar
Ayak seslerinin sahibinden önce geldiği sokaklar
Duvarlarının sütünden gülen çocuk yüzlerinin baktığı sokalar
Kıyısından geçtiğim bir duvarın diğer yüzünün bir evin oturma odasına, yatak odasına, mutfağına ait olduğu sokaklar
Düğüm düğüm birbirine girmiş sokaklar
çözüm çözüm çözemediğim sokaklar
nereye gittiğimi bilmeden kıvrıla kıvrıla döne dolaşa
en tepeye çıkıyorum
kuş bakışı Mardin
sarı bir coğrafya
Mardine epey gezdikten sonra
Dolmuşa binip Diyarbakır yollarına düşüyorum.
Diyarbakır dar kapı.
Güneş salkım saçak dökülüyor yere
Gökte bir parça yerde bin parça
Sıcak ve sıcak
Kalabalık caddeler
Köşe başlarında sırtlarındakı güğümlerle meyan şerbetçileri
Kalabalık ve yoğunluk şaşırtıcı
Surlar bölük pörçük parça parça
İnsanlar sur diplerinde gölgeleniyor.
Diyarbakır merkezinde biraz gezip Elazığ’a geçiyorum.
Elazığ kalabalık yoğun hareketli
Harput’a çıkıyorum
Uzaktan uzağa Keban baraj gölü
Kaleler
Eski Elazığ
Elazığ Merkezinde uzun geniş bir cadde
Cadde kenarlarında yine geniş kaldırımlar.insanlar akşamdan sonra bu cadde boyunca geziniyor.
Kadın kız çoluk çocuk tüm Elazığ dışarıda sanki. Gece saat on onbire kadar bu caddlerdekı kalabalık bıtmıyor.
Bir aile kalabalığı