Ustalardan - Gültekin Çizgen

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan berksito Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 2
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 3,387

berksito

Gezenbilir Fotoğraf Grubu
Mesajlar
847
Tepkime Puanı
1
Yer
İstanbul
Web
www.berksarac.com
Gültekin Çizgen, 1940 İstanbul'da doğdu.

43 yıldır ülkemizde fotoğraf ve sanat için üretiyor. Fotoğrafları Türkiye, Almanya, Fransa, İsviçre, İtalya, Çin Halk Cumhuriyeti, Kanada, Meksika ve Brezilya'da sergilendi. Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Bahreyn, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Çin Halk Cumhuriyeti, Endonezya, Fransa, Güney Kore, Hindistan, Hollanda, Irak, İngiltere, İsviçre, Kazakistan, K.K.T.C., Kırgızistan, Kuveyt, Mısır, Rusya, Slovenya, Suudi Arabistan, Tunus, Yunanistan'da yönettiği Multivizyon programları gösterildi. Fotoğraf yayınlarının sahibi, Yeni Fotoğraf dergisinin kurucusu Çizgen, Mimar Sinan Üniversitesi Fotoğraf Enstitüsü kurucu onur üyesi ve Profesyonel Tanıtım fotoğrafçıları Derneği kurucu başkanıdır. Çizgen'in fotoğraf alanında 12 adet albümü, deneme, teknik, gezi ve anı alanlarında 10 adet kitabı resim alanında 5 adet katalog ve kitabı olmak üzere 27 adet yayını vardır.

Yaşamın akışı içinde, başlangıçtan beri sürdürdüğü fotoğraf sanatı ve mesleği serüveninin yanına yeni estetik alanlar, yeni türler ekledi. Yaptığı işlerin tümünü severek ve hepsinden beslenerek zenginleşiyor. İllüstrasyonları yurtdışında Almanya, Japonya, Amerika Birleşik Devletleri'nde sergilendi. Sanat tasarımının başka alanlarına baskınlar düzenlemeyi seviyor, şimdilerde "cam" ve "takı" tasarımlarıyla ilgileniyor. Çizgen, sürekli gezilerle 70 ülkeden kültür alışverişleri içinde yaşıyor. Kışları İstanbul'da yazları ise Bodrum'da çalışıyor.

Ustalardan serisinin diğer başlıkları için : http://www.gezenbilir.com/index.php?action=tags;id=4199

gc04.jpg



gc17.jpg



page10-1002-full.jpg



gc10.jpg



page10-1016-full.jpg
 

Etiketler
Ynt: Ustalardan - Gültekin Çizgen

Gültekin Çizgen'in portre fotoğrafı ile ilgili yazısı...

Gültekin Çizgen : Portre

Fotoğrafın, 1839’da teknik olarak icadından sonra geniş ölçekte yoğunlaştığı ilk fotoğrafik alan, “Portre”dir. Bunun nedeni, insanların oldum bittim kendilerini ölümsüzleştirecek, arkalarında bırakacak bir suretlerinin yapılmasını çok istemeleriydi. Bunu gerçekleştirmek resim sanatıyla zor, uzun süre isteyen ve pahalı bir uğraştı. Buna rağmen yüzlerce ressamın en büyük müşterisi, portrelerini yaptırmak isteyen kişilerdi. İşte fotoğraf bu yolu kısaltıp, ucuzlattığı için, herkes portresini çektirmek üzere fotoğrafçıların önünde kuyruk oluşturdu. Böylece portre, fotoğrafın meslek uygulamalarının en yaygın kolu haline geldi. Bu yaklaşım, günümüzde de devam ediyor. İnsanlar yüzlerine, portrelerine her zaman meraklıdırlar.

Bilindiği gibi fotoğraf iki ayağının üzerinde duran bir alandır. Bir ayak “sanatsal söylem”, diğeri ise “meslek uygulamaları”dır. Mesleği sıralarsak, basın, teknik fotoğrafçılık, tanıtım fotoğrafçılığı, mimari, moda gibi başlıklar altalta dizilebilir. “Portre – Stüdyoculuk” ise bu alanın başında gelir. Stüdyo yapılanması içinde çekilen portre fotoğraflarında, kuşkusuz ki bazı sanatlı kurallar, değerler uygulanır. Ancak portre fotoğrafı deyince, sanatın ve mesleğin buluştuğu alan, “Serbest Çekilen Portreler” akla gelebilir. Bu çalışmalar, siyah - beyaz veya renkli, sıradan halk, sanatçı, bilim adamı gibi bilinen şahısların serbest portreleridir. Sanatsal söylem içinde portre, bir konudur.

Dünya fotoğraf portfolyosuna baktığımız zaman bu tarz çalışmaların sanatlı bir duruş içinde, fotoğrafçıları ön plana çıkardığını görebiliriz. Amerika’nın klasik fotoğrafçılarından Edward Steichen, Philippe Halsman, Irwing Penn, Richard Avedon, Kanadalı Yusuf Kars, portre alanında tanımamız gereken, kendilerinden çok şey öğreneceğimiz ustalardır. Elbette bu listeyi çok uzatmak mümkün. Son yıllarda, Avrupa ve Japonya’da da çok ciddi portre fotoğrafçıları yetişti.

Ben fotoğraf kariyerim başında, portreyle yakından ilgilendim hatta bir zamanlar bu işle geçindim. Başta tiyatro sanatçıları, sinemacılar, yazarlar, ressamlar, fotoğrafçılar olmak üzere sanat çevresinde çok sayıda çalışma yaptım. Türkiye’nin ilk portre sergisini, 1966 yılının Haziran ayında İstanbul Şehir Galeri’sinde, “Bildik, Tanıdıklar Üzerine Portreler” başlığıyla açtım. 41 yıl olmuş.

Portre alanında, ülkemizde yoğun çalışmalar yapmış başka sanatçıları da var. Bunlar arasında başta Ara Güler’i, Ozan Sağdıç’ı, Mustafa Kapkın’ı, Şahin Kaygun’u, İbrahim Demirel’i, İsa Çelik’i, Çerkes Karadağ’ı ve tüm dünya yazarlarını çeken büyük usta Lütfü Özkök’ü hatırlamamız gerek. Bu sanatçıların, sanat ve fikir çevresine objektiflerini yoğun olarak doğrulttukları ve çalışmalarını yayınladıkları, albümleştirdikleri, sergiledikleri bilinmelidir. Tabii bu arada önemli stüdyocuları da unutmamak gerek. Profesyonel fotoğrafçılığımızın son elli yılında, Kemal, Baysal, Yaşar Atankazanır, Stüdyo Yaşar gibi sıradan stüdyo portreciliğinin dışına çıkmış değerler vardır.

Neredeyse her fotoğrafçı “Portre” çeker. Ancak bunun sıradan bir suret - yüz aktarmasının dışına çıkması için belli deneyimlere, bilgilere, kurallara, kazanımlara ihtiyaç vardır. Fotoğraf ışıkla vardır. Işık bilgisi, portre çekiminde fotoğrafın diğer alanlarından bile daha önemli sayılabilir. Çünkü portreyi genelde ışık vareder. Ben kişisel olarak çok karışık ışık kullanmak yerine, tek yönlü veya biri sert, biri yumuşak iki adet ışık kullanmayı tercih ederim. Temelde tercih ettiğim ise, doğal gün ışığıdır.

Objektif olarak da 35 mm kameralar için, 100 mm ve üzeri teleobjektiflerin portre kadrajlarında daha kullanımlı olduğunu öğrendim. Bana göre, yüz hatlarının bozulmadan aktarılması portre anlatımına daha çok yarar sağlar. Tek bir kare çekmek yerine çalışmayı bir etüt haline getirmek, üstüste pekçok deneme yapmak yararlıdır. Fotoğrafçı karşısındaki figürü çalıştıkça, daha yakından tanır, anlar ve kendini o yapıya yaklaştırır, geliştirir. Tabii bu kadraj, doğrudan doğruya yüzün çerçevelenmesi etrafında bir çalışma için söylenebilir. Bir de kişinin çevresiyle beraber ele alınması, yorumlanması duruşuyla portre çalışması yapmak elbette mümkündür. Bu usül de çok yaygındır. Bir sanatçıyı örneklersek, ressamı atölyesinde sehpasının başında veya yazarı çalışma masasında görüntülemek gibi.

İlk önce çekeceğimiz yüzün karakteristik özelliğini farketmek gerekir. Evet herkesin iki gözü, iki kulağı, burnu ve ağzı vardır ama her yüz farklı bir dünyadır. Farklı bir karakter sergiler. Bu da tarafların, yani çekilen kişiyle fotoğrafçının arasında bir bağ gerektirir. Hatta temel kural, çekilenin çekeni mutlak hatırlamasıdır. Çeken ve çekilen arasında bir ilişki, bağ, yakınlaşma olmazsa, çekimde tedirginlik yaşayabilir. O kasılmalar portrenin düşmanıdır. Kişiyi rahatlatmak için öncelikle de mutlaka sıcak bir yakınlaşma sağlanmalıdır. Kişiyle konuşmalı, şakalaşmalı ve ona bunun korkutucu bir işlem olmadığını hissettirmek gerekir.

Unutmayalım ki, fotoğraf alanının en önemli başlıklarından biri “Portre”dir. Ancak portre sadece bir yüzün aktarımı değil, o yüzün içindeki espiriyi, karakteri noktalamaktır. Ve portre belki de en kalıcı ve zaman içinde gerçek değerine kavuşan çok önemli bir belgedir. Doğrudan fotoğrafın bu önemli alanını ihmal etmeyip üzerine eğilmeliyiz. Fotoğrafçılar, tüm yeni yüzler sizi bekliyor. Onları ölümsüzleştirin.


Gültekin ÇİZGEN

Temmuz - 2007
 

Ynt: Ustalardan - Gültekin Çizgen

Çocukluğumdan hatırladığım iki fotoğrafçıdan biri. Diğeri de İsa Çelik. Evdeki Karacan kültür ansiklopedisinin fotoğraflarının altında İsa Çelik ya da Gültekin Çizgen yazardı.
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
104,635
Mesajlar
1,530,888
Kayıtlı Üye Sayımız
166,929
Kaydolan Son Üyemiz
CptFlyalot

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst