Doğrucu Davut
Zirve
.
Tanıdık yaşam ortamımızı terk edip yollara çıktığımızda içimizde neler oluyor ?
Bir çevirinin serbest özeti
Yirminci yüzyılın başına kadar, seyahat etmek anlamında yollarda olmak ne yazık ki ya parasal imkânı olan ya da yeterli eğitime sahip olan insanların işiydi. Ancak bazı insanlar (ki bu durum günümüzde neredeyse hiç değişmemiştir) yalnızca kendi “görüntü saplantılarını” tatmin etmek için seyahat ederken, birçok düşünür, şair ya da sanatçı da sadece yeni bir şeyler deneyimlemek için değil, aynı zamanda burjuvazinin sınırlarını geride bırakmak ve kendilerini daha önce belirlenmiş sınırların ötesinde algılamak için de alışılmış dünyalarının dışına çıkıyorlardı.
Psikoloji, insanın doğasını her zaman statik bir bağlamda, sabit bir konumda ve hareketsizlik içinde incelese de insanları ancak hareket bağlamında doğru tanımlanabilirler.
Yolcu, ancak duyarlılığının ve farkındalığının izin verdiği kadar canlandırıcı ve zenginleştirici bir süreç yaşayabilmekte !
Farkındalık
Kişinin içsel ve dışsal psişik süreçlere, eylemlere, davranışlara veya durumlara kuş bakışı bakması anlamına gelen farkındalık, bilinç veya bilinçlenmenin ön koşuldur. Pek çok insan bu önemli psikolojik sorgulama ya da kendini değerlendirme olanağını öğrenmemiştir. Psikolojik olarak da hareketsizlik ve katılık içindedirler, yani ona göre her şey olduğu gibidir ve dolayısıyla değiştirilemez. Bu nedenle, kişinin kendisine ve olanaklarına ve olanaksızlıklarına giden yolda psikolojik olarak da hareketli ve dolayısıyla yollarda olmak için önemli bir temele ihtiyaçı vardır. Pek çok insanın hayatlarını yalnızca egolarının çevresinde geçirmesi üzücüdür, çünkü onlara sadece işlev görmenin yeterli olduğu öğretilmiştir. Dolayısıyla, yoldayken, seyahat ederken egodaki değişiklikleri algılamak, eski düşünce kalıplarını sorgulamak veya kendini farklı bir kişi olarak deneyimlemek için kişinin uyanık bir bilince ve içsel farkındalığa sahip olması gerekir. Tüm insanlar için ortak olan bilinç diye bir şey yoktur; her insan farklı algılar, yeni uyaranlara farklı tepkiler verir ve farklı bilinç düzeylerine sahiptir.
Duyarlılık
Kişinin A'dan B'ye yolculuğunda yeni bir süreç otomatik olarak başlamaz. Bunun için prensipte her insanda mevcut olabilecek psikolojik bir duyarlılık gereklidir. Farkındalığa ek olarak, ama belki de ona paralel olarak, değişiklikleri algılayabilmek için belirli bir duyarlılığa gereksinim vardır. Duyarlılık izlenimlere, uyaranlara, ayrıntılara ve kendine karşı açık olmak anlamına gelir. Hassas insanlar genellikle naif veya cahil olarak adlandırılır, ancak bunun tam tersi doğrudur. Hassasiyet ve hatta yüksek hassasiyet, bir yandan karmaşık olmayan ve kuralsız bir yaşamı zorlaştırabilen, diğer yandan da büyük bir hazine olan niteliklerdir. Hiçbir şey yüzeysel, ilgisiz ve duyarsız bir insanla bir şehirde yürümek veya bir manzarada araba kullanmak kadar sinir bozucu olamaz. Bu kişiler çoğu zaman duyarlı kişinin kendi şaşkınlığını, hayranlığını ya da keşfini anlayamazlar.
Duyarlı insanlar yalnızca daha geniş bir algı repertuarına sahip olmakla kalmaz, aynı zamanda bunu işlemenin daha fazla veya farklı yollarına da sahiptir. Genellikle bir şeyle daha yoğun bir şekilde meşgul olabilirler ve böylece içsel süreçleri daha belirgin bir şekilde hissedebilirler. Bu nedenle, hassas kişilerin seyahat raporları genellikle daha yoğun ve ayrıntılara odaklıdır. Açıkçası, Hermann Hesse'nin bir zamanlar tanımladığı gibi, hassas insanlar daha büyük bir "seyahat yeteneğine" sahiptir. O bunu "...deneyimlemek, yani zenginleşmek, yeni edinilenleri organik olarak özümsemek, çeşitlilik içindeki birlik, dünyanın ve insanlığın büyük dokusu hakkındaki anlayışımızı arttırmak, eski gerçekleri ve yasaları tamamen yeni koşullar altında yeniden keşfetmek…" şeklinde tanımlıyor.
Zaman
Günün sonunda, işin tüm stresinin içsel benliği yiyip bitirdiği durumu "Kendimi kendimde kaybettim" diye özetleyebiliriz. Düşünceler zorlaşır, duygular halsizlik ve yorgunluk karmaşasının ardında solup gider ve algılar iç huzuru arar (ki akşamları televizyon izlerken bu özlem kesinlikle tatmin bulamaz) Günün günlük yapısı çoğunlukla düzenli olarak gerçekleşen süreçler, prosedürler ve görevlerden oluşur, böylece örneğin yeni veya daha karmaşık düşünme gerçekleşemez. Zihinsel dengesizlik sadece minimal bilişsel performans gösterebilir. Hafta sonu, tatiller ve hatta bayramlar, şalterleri indirmek ve kişinin kendisiyle meşgul olması için bolca zaman sunabilir. Bu zamandan tamamen bunalan ve hatta tatil veya diğer izinler olmadan yapmak isteyen çok sayıda insan vardır.
Dolayısıyla zaman, farkındalık ve duyarlılığın yanı sıra, hareket halinde olma psikolojisine atfedilmesi gereken bir diğer önemli faktördür. Ancak bunun tersine, zaman eksikliğinin ve günün talepleri karşısında yorgun düşmenin içimizdeki önemli süreçleri olumsuz etkilemesinin ve hatta yok etmesinin ne kadar üzücü olduğu da atlanmamalıdır. Tüm bunlar kendimiz hakkında daha derin içgörüler edinmemizi ve dolayısıyla muhtemelen büyümemizi engelliyor. Tarihçi Valentin Groebner, bir söyleşisinde seyahati bir süreliğine hayali bir kendini tamamlama olarak tanımlıyor ve bu da şu anlama geliyor: Normal hayatta, tüm stres ve günlük talepler artık kendimizi tamamlanmış olarak deneyimlemememize neden oluyor. Peki seyahat etmek ya da yolda olmak gerçek içsel özümüze nüfuz etmekten başka bir şey değil midir?
Seyahat etmenin pek çok insanı korkutmasına şaşmamalı !
Psikolog Sonia Jaeger şöyle diyor:
"Temelde seyahat etmek, kişinin kendi yetersizlikleri, cehaleti ve yeteneksizliği ile yüzleştiği sürekli bir egzersizdir."
Yolda olma biçimi
Her zamanki yerinizden uçakla ya da yürüyerek uzaklaşmanız bir fark yaratır mı? Yolda olmak genellikle seyahat etmekle eş tutuluyor. Tatil gezilerine, keşif yolculuklarına veya eğitim yolculuklarına aşinayız - tek başımıza veya gruplar halinde, ancak nadiren amaçsız seyahatten bahsedilir, bu da şu anlama gelir: yola çıkmak ve ne olacağını görmek. Kesinlikle: farkındalık ve/veya duyarlılık sağlanır! Yolda olmak aynı zamanda ön kapıyı arkanızdan kapatıp yürümeye başlamak anlamına da gelebilir. Bunu deneyenlerin çoğu tanıdık olanın yavaş yavaş kaybolduğunu ve sadece birkaç kilometre ötede yeniye dönüştüğünü sonucda da süreci son derece bilinç açıcı bulurlar. Bu da seyahat etmenin ve bunun mümkün kıldığı deneyimlerin sadece maddi gücü yeten insanlara mahsus olduğu görüşünü çürütüyor. Yolda olmak, kapınızın önünde, bisiklet sürerken, yürüyüş yaparken ya da uzun bir yürüyüşe çıkarken de gerçekleşebilir.
Yürüyüş yapmak, bisiklete binmek, araba ya da karavan kullanmak, otostop çekmek, tren ya da tekneyle seyahat etmek, scooter/moped ile ülkenin bir ucundan diğer ucuna gitmek ve uçmak. Bu farklı ulaşım yolları karşılaştırıldığında yürümek; doğaya yakın ve dolayısıyla olabildiğince sessizlik içinde gerçekleşen hareketin en yoğun duygusal anları yaşattığı sonucuna varılabilir.
Örneğin batıda, aziz James yolu'nu yüzlerce kilometre boyunca yürüyen hacılardan, bu yavaş hareket tarzının ortaya çıkardığı yeni ruhsal deneyimler duyabilirsiniz. (Bunu dini inancı olmayanlar deneyimlemekte)
Geçmiş
Kendini alışılagelmiş ve tanıdık olandan koparmak, kişinin şimdiye kadar gerçek olmayanın içinde uykuda olan öteki benliğini de uyandırabilir. "Keşke yapsaydım", "çok isterdim" ya da "normalde..." gibi ifadeler böylece yeni bir yorum ve muhtemelen bir dönüşüm yaşar.
“Birçok yerde ve bu arada hayatın olağan merkezinden ne kadar uzakta olursam olayım, gerçek bir akış deneyimi yaşadım; bir derinleşme ya da tefekkür (dini bir bağlamdan bağımsız olarak). Aniden düşünceler veya duygular içime doldu, fikirler ve hatta içgörüler ortaya çıktı ve sanki kendime bir drone perspektifinden bakıyormuşum gibi hissettim.
Seyahat etmek ya da yolda olmak şu anlama geliyor: Daha önce hiç yapmadığınız bir şeyi denemek. Bu da şüphesiz kişiyi bir üst düzeye taşıyor..
Gelecek
Yolda olma anlarını yaşamak başka bir şeydir, ancak o anı alıp eski hayatınıza geri götürmek ve böylece gelecek için faydalı hale getirmek ise daha başka bir şeydir. Toskana'dan getirilen kırmızı şaraba benzer: oradaki kır restoranında tadı çok güzeldir ama evde bagajda çalkalandıktan sonra tatsız bir içeceğe dönüşür. Düşünceler ya da duygular da bir yerin izlenimiyle bağlantılı olabilir ama evde geçerliliğini yitirir. İşte bu noktada, dönüş yolculuğunun günlük yaşamda kurtarılabilecek şekilde şekillendirilmesi sanatı devreye giriyor. Örneğin, günlük tutmak bu deneyimin korunmasına yardımcı olabilir.
Yolda olmak genellikle şu anda ortaya çıkan, ancak anlamı veya uygulaması gelecekte görülecek olan içgörü ve farkındalıklarla bağlantılıdır. Her şeyden önce, zaman faktörü burada büyük bir rol oynuyor: Bana iyi geldiğini fark ettiğimde neden normal hayatta kendime daha fazla zaman ayırmıyorum? Yolda olmak çoğu zaman kendimi farklı ve hatta yeni bir şekilde görmeme yol açıyor ve böylece rota düzeltmeleri için fırsatlar sunuyor kısaca kendimizi yolda algılamamıza yardım ediyorsa, bunu günlük yaşamda da uygulayabiliriz.
Buna bilindiği üzere kendini gerçekleştirme de deniyor.
Yolculukla ilgili bazı deyişler
Yer, zamanın aksine statik bir kavramdır.
O. Tokarczuk
Ne kadar uzağa gidersem, kendime o kadar yaklaşıyorum.
A. McCarthy
Yolculuğundan eve bilgi getirmek isteyen kişi, yola çıkarken yanında bilgi taşımalıdır.
J. Boswell
Yolculuk, kendi kendini eğitmenin en iyi yoludur.
K. J. Weber
Tüm yolculukların, yolcunun şüphelenmediği gizli bir amacı vardır.
M. Buber
Yolculuğun amacı, hayal gücü ile gerçekliği dengelemek ve her şeyin nasıl olabileceğini düşünmek yerine, onları oldukları gibi görmektir.
S. Johnson
Yolculuk, kişinin kendi sınırları da dahil olmak üzere diğer sınırları aşmasıdır.
W. Rezat
Her yolculukta yeni bir rota çizsem de sık sık yeni olanın bir yerde sevinçle önceden düşünülmüş olanla buluştuğunu görüyorum.
A. Illhardt
İnsan yolculukta tanınır.
Anonim
Uzun bir yolculuk varış noktasında bitmez. Ruhumuz hala yolculuğa devam eder.
A. Bechstein
…
Karavancı olarak alabildiğiniz kadarını alabilirsiniz..
Tanıdık yaşam ortamımızı terk edip yollara çıktığımızda içimizde neler oluyor ?
Bir çevirinin serbest özeti
Yirminci yüzyılın başına kadar, seyahat etmek anlamında yollarda olmak ne yazık ki ya parasal imkânı olan ya da yeterli eğitime sahip olan insanların işiydi. Ancak bazı insanlar (ki bu durum günümüzde neredeyse hiç değişmemiştir) yalnızca kendi “görüntü saplantılarını” tatmin etmek için seyahat ederken, birçok düşünür, şair ya da sanatçı da sadece yeni bir şeyler deneyimlemek için değil, aynı zamanda burjuvazinin sınırlarını geride bırakmak ve kendilerini daha önce belirlenmiş sınırların ötesinde algılamak için de alışılmış dünyalarının dışına çıkıyorlardı.
Psikoloji, insanın doğasını her zaman statik bir bağlamda, sabit bir konumda ve hareketsizlik içinde incelese de insanları ancak hareket bağlamında doğru tanımlanabilirler.
Yolcu, ancak duyarlılığının ve farkındalığının izin verdiği kadar canlandırıcı ve zenginleştirici bir süreç yaşayabilmekte !
Farkındalık
Kişinin içsel ve dışsal psişik süreçlere, eylemlere, davranışlara veya durumlara kuş bakışı bakması anlamına gelen farkındalık, bilinç veya bilinçlenmenin ön koşuldur. Pek çok insan bu önemli psikolojik sorgulama ya da kendini değerlendirme olanağını öğrenmemiştir. Psikolojik olarak da hareketsizlik ve katılık içindedirler, yani ona göre her şey olduğu gibidir ve dolayısıyla değiştirilemez. Bu nedenle, kişinin kendisine ve olanaklarına ve olanaksızlıklarına giden yolda psikolojik olarak da hareketli ve dolayısıyla yollarda olmak için önemli bir temele ihtiyaçı vardır. Pek çok insanın hayatlarını yalnızca egolarının çevresinde geçirmesi üzücüdür, çünkü onlara sadece işlev görmenin yeterli olduğu öğretilmiştir. Dolayısıyla, yoldayken, seyahat ederken egodaki değişiklikleri algılamak, eski düşünce kalıplarını sorgulamak veya kendini farklı bir kişi olarak deneyimlemek için kişinin uyanık bir bilince ve içsel farkındalığa sahip olması gerekir. Tüm insanlar için ortak olan bilinç diye bir şey yoktur; her insan farklı algılar, yeni uyaranlara farklı tepkiler verir ve farklı bilinç düzeylerine sahiptir.
Duyarlılık
Kişinin A'dan B'ye yolculuğunda yeni bir süreç otomatik olarak başlamaz. Bunun için prensipte her insanda mevcut olabilecek psikolojik bir duyarlılık gereklidir. Farkındalığa ek olarak, ama belki de ona paralel olarak, değişiklikleri algılayabilmek için belirli bir duyarlılığa gereksinim vardır. Duyarlılık izlenimlere, uyaranlara, ayrıntılara ve kendine karşı açık olmak anlamına gelir. Hassas insanlar genellikle naif veya cahil olarak adlandırılır, ancak bunun tam tersi doğrudur. Hassasiyet ve hatta yüksek hassasiyet, bir yandan karmaşık olmayan ve kuralsız bir yaşamı zorlaştırabilen, diğer yandan da büyük bir hazine olan niteliklerdir. Hiçbir şey yüzeysel, ilgisiz ve duyarsız bir insanla bir şehirde yürümek veya bir manzarada araba kullanmak kadar sinir bozucu olamaz. Bu kişiler çoğu zaman duyarlı kişinin kendi şaşkınlığını, hayranlığını ya da keşfini anlayamazlar.
Duyarlı insanlar yalnızca daha geniş bir algı repertuarına sahip olmakla kalmaz, aynı zamanda bunu işlemenin daha fazla veya farklı yollarına da sahiptir. Genellikle bir şeyle daha yoğun bir şekilde meşgul olabilirler ve böylece içsel süreçleri daha belirgin bir şekilde hissedebilirler. Bu nedenle, hassas kişilerin seyahat raporları genellikle daha yoğun ve ayrıntılara odaklıdır. Açıkçası, Hermann Hesse'nin bir zamanlar tanımladığı gibi, hassas insanlar daha büyük bir "seyahat yeteneğine" sahiptir. O bunu "...deneyimlemek, yani zenginleşmek, yeni edinilenleri organik olarak özümsemek, çeşitlilik içindeki birlik, dünyanın ve insanlığın büyük dokusu hakkındaki anlayışımızı arttırmak, eski gerçekleri ve yasaları tamamen yeni koşullar altında yeniden keşfetmek…" şeklinde tanımlıyor.
Zaman
Günün sonunda, işin tüm stresinin içsel benliği yiyip bitirdiği durumu "Kendimi kendimde kaybettim" diye özetleyebiliriz. Düşünceler zorlaşır, duygular halsizlik ve yorgunluk karmaşasının ardında solup gider ve algılar iç huzuru arar (ki akşamları televizyon izlerken bu özlem kesinlikle tatmin bulamaz) Günün günlük yapısı çoğunlukla düzenli olarak gerçekleşen süreçler, prosedürler ve görevlerden oluşur, böylece örneğin yeni veya daha karmaşık düşünme gerçekleşemez. Zihinsel dengesizlik sadece minimal bilişsel performans gösterebilir. Hafta sonu, tatiller ve hatta bayramlar, şalterleri indirmek ve kişinin kendisiyle meşgul olması için bolca zaman sunabilir. Bu zamandan tamamen bunalan ve hatta tatil veya diğer izinler olmadan yapmak isteyen çok sayıda insan vardır.
Dolayısıyla zaman, farkındalık ve duyarlılığın yanı sıra, hareket halinde olma psikolojisine atfedilmesi gereken bir diğer önemli faktördür. Ancak bunun tersine, zaman eksikliğinin ve günün talepleri karşısında yorgun düşmenin içimizdeki önemli süreçleri olumsuz etkilemesinin ve hatta yok etmesinin ne kadar üzücü olduğu da atlanmamalıdır. Tüm bunlar kendimiz hakkında daha derin içgörüler edinmemizi ve dolayısıyla muhtemelen büyümemizi engelliyor. Tarihçi Valentin Groebner, bir söyleşisinde seyahati bir süreliğine hayali bir kendini tamamlama olarak tanımlıyor ve bu da şu anlama geliyor: Normal hayatta, tüm stres ve günlük talepler artık kendimizi tamamlanmış olarak deneyimlemememize neden oluyor. Peki seyahat etmek ya da yolda olmak gerçek içsel özümüze nüfuz etmekten başka bir şey değil midir?
Seyahat etmenin pek çok insanı korkutmasına şaşmamalı !
Psikolog Sonia Jaeger şöyle diyor:
"Temelde seyahat etmek, kişinin kendi yetersizlikleri, cehaleti ve yeteneksizliği ile yüzleştiği sürekli bir egzersizdir."
Yolda olma biçimi
Her zamanki yerinizden uçakla ya da yürüyerek uzaklaşmanız bir fark yaratır mı? Yolda olmak genellikle seyahat etmekle eş tutuluyor. Tatil gezilerine, keşif yolculuklarına veya eğitim yolculuklarına aşinayız - tek başımıza veya gruplar halinde, ancak nadiren amaçsız seyahatten bahsedilir, bu da şu anlama gelir: yola çıkmak ve ne olacağını görmek. Kesinlikle: farkındalık ve/veya duyarlılık sağlanır! Yolda olmak aynı zamanda ön kapıyı arkanızdan kapatıp yürümeye başlamak anlamına da gelebilir. Bunu deneyenlerin çoğu tanıdık olanın yavaş yavaş kaybolduğunu ve sadece birkaç kilometre ötede yeniye dönüştüğünü sonucda da süreci son derece bilinç açıcı bulurlar. Bu da seyahat etmenin ve bunun mümkün kıldığı deneyimlerin sadece maddi gücü yeten insanlara mahsus olduğu görüşünü çürütüyor. Yolda olmak, kapınızın önünde, bisiklet sürerken, yürüyüş yaparken ya da uzun bir yürüyüşe çıkarken de gerçekleşebilir.
Yürüyüş yapmak, bisiklete binmek, araba ya da karavan kullanmak, otostop çekmek, tren ya da tekneyle seyahat etmek, scooter/moped ile ülkenin bir ucundan diğer ucuna gitmek ve uçmak. Bu farklı ulaşım yolları karşılaştırıldığında yürümek; doğaya yakın ve dolayısıyla olabildiğince sessizlik içinde gerçekleşen hareketin en yoğun duygusal anları yaşattığı sonucuna varılabilir.
Örneğin batıda, aziz James yolu'nu yüzlerce kilometre boyunca yürüyen hacılardan, bu yavaş hareket tarzının ortaya çıkardığı yeni ruhsal deneyimler duyabilirsiniz. (Bunu dini inancı olmayanlar deneyimlemekte)
Geçmiş
Kendini alışılagelmiş ve tanıdık olandan koparmak, kişinin şimdiye kadar gerçek olmayanın içinde uykuda olan öteki benliğini de uyandırabilir. "Keşke yapsaydım", "çok isterdim" ya da "normalde..." gibi ifadeler böylece yeni bir yorum ve muhtemelen bir dönüşüm yaşar.
“Birçok yerde ve bu arada hayatın olağan merkezinden ne kadar uzakta olursam olayım, gerçek bir akış deneyimi yaşadım; bir derinleşme ya da tefekkür (dini bir bağlamdan bağımsız olarak). Aniden düşünceler veya duygular içime doldu, fikirler ve hatta içgörüler ortaya çıktı ve sanki kendime bir drone perspektifinden bakıyormuşum gibi hissettim.
Seyahat etmek ya da yolda olmak şu anlama geliyor: Daha önce hiç yapmadığınız bir şeyi denemek. Bu da şüphesiz kişiyi bir üst düzeye taşıyor..
Gelecek
Yolda olma anlarını yaşamak başka bir şeydir, ancak o anı alıp eski hayatınıza geri götürmek ve böylece gelecek için faydalı hale getirmek ise daha başka bir şeydir. Toskana'dan getirilen kırmızı şaraba benzer: oradaki kır restoranında tadı çok güzeldir ama evde bagajda çalkalandıktan sonra tatsız bir içeceğe dönüşür. Düşünceler ya da duygular da bir yerin izlenimiyle bağlantılı olabilir ama evde geçerliliğini yitirir. İşte bu noktada, dönüş yolculuğunun günlük yaşamda kurtarılabilecek şekilde şekillendirilmesi sanatı devreye giriyor. Örneğin, günlük tutmak bu deneyimin korunmasına yardımcı olabilir.
Yolda olmak genellikle şu anda ortaya çıkan, ancak anlamı veya uygulaması gelecekte görülecek olan içgörü ve farkındalıklarla bağlantılıdır. Her şeyden önce, zaman faktörü burada büyük bir rol oynuyor: Bana iyi geldiğini fark ettiğimde neden normal hayatta kendime daha fazla zaman ayırmıyorum? Yolda olmak çoğu zaman kendimi farklı ve hatta yeni bir şekilde görmeme yol açıyor ve böylece rota düzeltmeleri için fırsatlar sunuyor kısaca kendimizi yolda algılamamıza yardım ediyorsa, bunu günlük yaşamda da uygulayabiliriz.
Buna bilindiği üzere kendini gerçekleştirme de deniyor.
Yolculukla ilgili bazı deyişler
Yer, zamanın aksine statik bir kavramdır.
O. Tokarczuk
Ne kadar uzağa gidersem, kendime o kadar yaklaşıyorum.
A. McCarthy
Yolculuğundan eve bilgi getirmek isteyen kişi, yola çıkarken yanında bilgi taşımalıdır.
J. Boswell
Yolculuk, kendi kendini eğitmenin en iyi yoludur.
K. J. Weber
Tüm yolculukların, yolcunun şüphelenmediği gizli bir amacı vardır.
M. Buber
Yolculuğun amacı, hayal gücü ile gerçekliği dengelemek ve her şeyin nasıl olabileceğini düşünmek yerine, onları oldukları gibi görmektir.
S. Johnson
Yolculuk, kişinin kendi sınırları da dahil olmak üzere diğer sınırları aşmasıdır.
W. Rezat
Her yolculukta yeni bir rota çizsem de sık sık yeni olanın bir yerde sevinçle önceden düşünülmüş olanla buluştuğunu görüyorum.
A. Illhardt
İnsan yolculukta tanınır.
Anonim
Uzun bir yolculuk varış noktasında bitmez. Ruhumuz hala yolculuğa devam eder.
A. Bechstein
…
Karavancı olarak alabildiğiniz kadarını alabilirsiniz..

Son düzenleme: