GokhanUzun
Kamp I
- Mesajlar
- 105
- Tepkime Puanı
- 1
Zirve ile taçlandıramadığımız bir tırmanış ...
Olsun dağda olmak her zaman güzeldir
Ekip : Yücel Bağatur
Gökhan uzun
Mehmet Aksoy
Ekip Lideri: Yücel Bağatur
Bölgenin Adı: Doğubayazıt / Ağrı
Hava Durumu: 09 / 10 Ocak 2006 :1.850 – 3.340 m arası sisli ve hafif kar yağışlı ,
11 Ocak 2006 : 3.340 – 4.200 m arası açık ve güneşli ,
12 Ocak 2006 : 4.200 m irtifada rüzgarlı , kapalı
Tırmanış Rotası: Klasik
Teknik Malzeme : İp (60 m) , buz vidası (6 adet) , kazma , krampon , kilitli karabina (6 adet) ,
ekpres (6 adet) , kask , perlon , emniyet kemeri.
(Kask dışında teknik malzeme kullanılmadı.)
07.01.2006 cumartesi günü saat 11:00 de Kadıköy vapur iskelesinde İran’a gidip
Demavend kış tırmanışı deneyecek olan ekip de dahil 8 kişi buluşup Eminönü’ne
oradan da tramvayla Aksaray’a geçtik ve Asuman Tur’un bürosunda bizi İran
otobüslerinin kalktığı terminale götürecek olan servisi beklemeye koyulduk.
Bu arada Hüseyin ve bizimle Erzurum’a kadar gelecek olan Yıldırım da ekibe
dahil oldular. Toplam 10 kişi otobüs firmasının servisi ile Yenikapı’ya giderek
saat 15:00 – 15:30 gibi üzerinde Sima Safar yazan İran otobüsü ile yolculuğumuza başladık.
Farsça müzikler ve bir Hint filmi ile “şenlenen” yolculuğumuzda arada bir de olsa
İbrahim Tatlıses dinleyebilmek hoş oldu doğrusu.
08.01.2006 pazar günü öğlen saatlerinde Doğubayazıt’ın 3 km dışındaki molada
otobüsten inip İran ekibimizle vedalaştık. Sağolsun Nuri Bey adında biri bizi arabasıyla
kalacağımız Ortadoğu Otel’e bıraktı. Daha sonradan kendisinin Doğubayazıt İş Adamları
Derneği başkanı olduğunu öğrendik. Otele yerleşme , Urfa Sofrası’nda bol tıkınma , jandarma bürokrasisi derken akşam üzeri Mehmet Aksoy’un bir tanıdığı vasıtasıyla iletişim kurduğumuz Baran Koç (Koç Mobilya) ile dükkanında buluşuyoruz. Baran da sağolsun bizi Doğubayazıt’ın ilk ve tek dağcılık mlz. satıcısı olan Paraşüt Ahmet’in dükkanına götürüyor. Burada Yıldırım’ın telefonla görüşüp ulaşım konusunda bize yardımcı olmasını rica ettiği Cuma da var.
Sohbet muhabbet derken dağa yaklaşım konusunda Eli yerine Çevirme Köyü’nü tercih etmemizin daha uygun olacağı konusunda anlaşıyoruz. Çevirme üzerinden gidilirse
2.400 metredeki yaylaya kadar araba yolu var.
09.01.2006 pazartesi sabahı 07:30 gibi otelden ayrıldık. Yoldaki komando birliğine uğrayıp
çıkışımızı bildirdikten sonra Çevirme’ye vardığımızda anlıyoruz ki yol olsa da kışın araç çıkamıyor. Biz de saat 09:45 gibi 1.850 metreden itibaren yürümeye başlıyoruz. Bu yönden dağa yaklaşım daha kısa olmakla beraber oldukça dik.
Sis olduğu için görüş oldukça kapalı ve biz göremediğimiz dağımıza doğru ancak GPS ve pusula yardımıyla ilerliyoruz. Bu durum fazladan enerji ve vakit harcamamıza neden oluyor.
Hiç gerekli olmamasına rağmen 3 tane kayalık tepe ile boğuşarak ilk günün sonunda ancak
2.900 metreye ulaşabildik.
10.01.2006 salı günü tembellik edip saat 10:00 civarı tırmanmaya başladık. Tulumlardan çıkmakta gecikmemizde tek kat olan Bibler marka çadırımızın içten tamamen donması da etkili oluyor. Hafif olmak için kullanmaya karar verdiğimiz bu çadır tek kat. Normal şartlarda nefes alır özellikte olan kumaşı ortamdaki hafif kar yağışı ve nefes buharı ile tamamen donduğu için içerisi berbat şekilde buzlanıyor. Sabah tulumlarımızın üzeri de buzlanmış şekilde kalkıyoruz.
Yine sisli bir ortam. GPS ve pusula desteğine devam. Yukarıyı hala göremiyoruz. Nispeten daha kolay bir yürüyüşle ve GPS yardımıyla 3.340 metredeki yeşil kampa vardık. Bu günlük bu kadar dedikten sonra kampımızı buraya attık.
11.01.2006 çarşamba sabahı tırmanış daha erken bir saatte başladı. Vakit ilerleyip biz de yükseldikçe hava güzelleşti. Nihayet 3.600 metrede rüzgar almayan bir noktada verdiğimiz molada 4.200 kampına çıkan patikayı yakaladık. Bugün moraller daha iyi. Hem patikayı takip ettiğimiz için çıkışımız fazla yormuyor hem de güneşli havada zirveyi çok net görebiliyoruz.
Nihayet saat 15:00 gibi 4.200 kampındayız. Oldukça havadar bir yer
Yığma taştan yapılmış nispeten rüzgara korunaklı 4 duvarın içine çadırımızı kurup rüzgarın estiği yön olan doğu tarafındaki duvarda bulunan boşluğu da kar duvarı ile kapattık.
Mehmet’in midesi iyi değil. Erkenden tuluma girdi. Termoslarımızı doldurup zirve için hazırlanıyoruz. Başkanımız Oğuz Kaan Şenol’dan gelen haberlerde perşembe zirve için en uygun gün görünüyor. Dinlenebilmek için yemekten sonra dışı tamamen ıslak olan tulumlarımıza giriyoruz. Gece boyu başucumdaki minicik havalandırma deliğinden püsküren karlarla uykum sık sık bölünüyor. Diğer arkadaşların ayakucu olan bu yöne ben başımı koymak durumundayım çadırın darlığından dolayı.
12.01.2006 perşembe sabahı berbat bir hava ile uyanıyoruz. Çadırın bagajı kar dolu ve bagajdaki her şey botlarımız dahil kar altında. Rüzgar şiddetli esiyor ve sert kardan iri parçalar keserek ördüğümüz kar duvarımız delik deşik olmuş. Özetle zirve için hiç cazip bir gün değil. Dağdaki havanın internetteki meteoroloji verilerinden haberi olmamış sanırım
Kısa bir durum değerlendirmesi yapıyoruz. Yücel , hazırlanıp hava biraz durulduğunda zirveye gidelim diyor. Tamam diyorum ve dışarı çıkıyorum çantamı toparlamak için.
Bu arada çadırın ve bagajın küçüklüğünden dolayı Yücel’in ve benim çantalarımızın dışarıda
kaldığını söylemem gerek. Çanta tokalarına birkaç ayar yaptıktan sonra çıplak ellerim üşüyor ve çadıra giriyorum. Sağ elimin serçe parmağının bir kısmı süt beyaz olmuş
Yücel ve ben bu görüntüyü görür görmez zirveye gitme fikrinden vazgeçiyoruz.
Zirve için cuma gününü beklemeyi düşünüyoruz ancak eldeki yakıt miktarı bize bu lüksü sağlamıyor maalesef. Önceki günlerde hovardaca harcanan yakıt için hayıflanmamak elde değil ... Diğer yandan ertesi gün havanın düzeleceği de garanti değil elbette.
Yeteri kadar sıvı alamazsak ki eldeki yakıt miktarı ile bu durum kesin görünüyor. Kötü havanın devam etmesi halinde çok zor durumda kalabileceğimizi düşünerek dönme kararı veriyoruz. Dönüş için hazırlık yaparken Mehmet akşamdan kurutmayı başaramadığı ıslak meslerinin gazabına uğruyor ve çadıra girip ayaklarına masaj yapmak zorunda kalıyor.
Neyse ki önemli bir durum yok. Sadece 1-2 parmağında morarma başlamış.
Perşembe akşamı saat 17:00 civarında Çevirme’ye kadar iniyoruz. İnerken arayıp gelmesini istediğimiz aracımız gelmemiş maalesef. Sonradan öğreniyoruz ki araç kar koşullarından dolayı gelememiş. Şoför bizi çağırıyor. Yani biz araca doğru gidiyoruz. Karanlıkta uzakta görünen farlara doğru yeni bir yürüyüş başlıyor. Takriben 60-70 dakika sonra araç ile buluşmayı başarıyoruz.
Komando birliğine uğrayıp sağ salim dönüşümüzü bildirdikten sonra doğruca otele gidiyoruz.
Odamızda ıslak eşyalarımızı çıkartırken Mehmet fark ediyor ki çadırını düşürmüş.
Küçük bir çanta ile geldiği için çadırını çantanın dışına bağlamıştı. Ne yazık ki çadırı düşürdüğünü fark edemedik. Belki bulunur diye tanıdığımız kişilere rotamızı ve çadırı tarif etmekten başka yapılabilecek bir şey de kalmamıştı geriye.
13.01.2006 cuma günü saat 11:00 arabası ile dönüşe geçtik ve 14.01.2006 cumartesi günü saat 09:30 civarı İstanbul’a vardık.
Zirve yapamasak da bir kış faaliyeti olarak kamp yükü ile çıkılan 4.200 metre irtifa sayesinde oldukça verimli ve tecrübe kazandıran bir faaliyet oldu.
Gökhan Uzun
Olsun dağda olmak her zaman güzeldir
Ekip : Yücel Bağatur
Gökhan uzun
Mehmet Aksoy
Ekip Lideri: Yücel Bağatur
Bölgenin Adı: Doğubayazıt / Ağrı
Hava Durumu: 09 / 10 Ocak 2006 :1.850 – 3.340 m arası sisli ve hafif kar yağışlı ,
11 Ocak 2006 : 3.340 – 4.200 m arası açık ve güneşli ,
12 Ocak 2006 : 4.200 m irtifada rüzgarlı , kapalı
Tırmanış Rotası: Klasik
Teknik Malzeme : İp (60 m) , buz vidası (6 adet) , kazma , krampon , kilitli karabina (6 adet) ,
ekpres (6 adet) , kask , perlon , emniyet kemeri.
(Kask dışında teknik malzeme kullanılmadı.)
07.01.2006 cumartesi günü saat 11:00 de Kadıköy vapur iskelesinde İran’a gidip
Demavend kış tırmanışı deneyecek olan ekip de dahil 8 kişi buluşup Eminönü’ne
oradan da tramvayla Aksaray’a geçtik ve Asuman Tur’un bürosunda bizi İran
otobüslerinin kalktığı terminale götürecek olan servisi beklemeye koyulduk.
Bu arada Hüseyin ve bizimle Erzurum’a kadar gelecek olan Yıldırım da ekibe
dahil oldular. Toplam 10 kişi otobüs firmasının servisi ile Yenikapı’ya giderek
saat 15:00 – 15:30 gibi üzerinde Sima Safar yazan İran otobüsü ile yolculuğumuza başladık.
Farsça müzikler ve bir Hint filmi ile “şenlenen” yolculuğumuzda arada bir de olsa
İbrahim Tatlıses dinleyebilmek hoş oldu doğrusu.
08.01.2006 pazar günü öğlen saatlerinde Doğubayazıt’ın 3 km dışındaki molada
otobüsten inip İran ekibimizle vedalaştık. Sağolsun Nuri Bey adında biri bizi arabasıyla
kalacağımız Ortadoğu Otel’e bıraktı. Daha sonradan kendisinin Doğubayazıt İş Adamları
Derneği başkanı olduğunu öğrendik. Otele yerleşme , Urfa Sofrası’nda bol tıkınma , jandarma bürokrasisi derken akşam üzeri Mehmet Aksoy’un bir tanıdığı vasıtasıyla iletişim kurduğumuz Baran Koç (Koç Mobilya) ile dükkanında buluşuyoruz. Baran da sağolsun bizi Doğubayazıt’ın ilk ve tek dağcılık mlz. satıcısı olan Paraşüt Ahmet’in dükkanına götürüyor. Burada Yıldırım’ın telefonla görüşüp ulaşım konusunda bize yardımcı olmasını rica ettiği Cuma da var.
Sohbet muhabbet derken dağa yaklaşım konusunda Eli yerine Çevirme Köyü’nü tercih etmemizin daha uygun olacağı konusunda anlaşıyoruz. Çevirme üzerinden gidilirse
2.400 metredeki yaylaya kadar araba yolu var.
09.01.2006 pazartesi sabahı 07:30 gibi otelden ayrıldık. Yoldaki komando birliğine uğrayıp
çıkışımızı bildirdikten sonra Çevirme’ye vardığımızda anlıyoruz ki yol olsa da kışın araç çıkamıyor. Biz de saat 09:45 gibi 1.850 metreden itibaren yürümeye başlıyoruz. Bu yönden dağa yaklaşım daha kısa olmakla beraber oldukça dik.
Sis olduğu için görüş oldukça kapalı ve biz göremediğimiz dağımıza doğru ancak GPS ve pusula yardımıyla ilerliyoruz. Bu durum fazladan enerji ve vakit harcamamıza neden oluyor.
Hiç gerekli olmamasına rağmen 3 tane kayalık tepe ile boğuşarak ilk günün sonunda ancak
2.900 metreye ulaşabildik.
10.01.2006 salı günü tembellik edip saat 10:00 civarı tırmanmaya başladık. Tulumlardan çıkmakta gecikmemizde tek kat olan Bibler marka çadırımızın içten tamamen donması da etkili oluyor. Hafif olmak için kullanmaya karar verdiğimiz bu çadır tek kat. Normal şartlarda nefes alır özellikte olan kumaşı ortamdaki hafif kar yağışı ve nefes buharı ile tamamen donduğu için içerisi berbat şekilde buzlanıyor. Sabah tulumlarımızın üzeri de buzlanmış şekilde kalkıyoruz.
Yine sisli bir ortam. GPS ve pusula desteğine devam. Yukarıyı hala göremiyoruz. Nispeten daha kolay bir yürüyüşle ve GPS yardımıyla 3.340 metredeki yeşil kampa vardık. Bu günlük bu kadar dedikten sonra kampımızı buraya attık.
11.01.2006 çarşamba sabahı tırmanış daha erken bir saatte başladı. Vakit ilerleyip biz de yükseldikçe hava güzelleşti. Nihayet 3.600 metrede rüzgar almayan bir noktada verdiğimiz molada 4.200 kampına çıkan patikayı yakaladık. Bugün moraller daha iyi. Hem patikayı takip ettiğimiz için çıkışımız fazla yormuyor hem de güneşli havada zirveyi çok net görebiliyoruz.
Nihayet saat 15:00 gibi 4.200 kampındayız. Oldukça havadar bir yer
Yığma taştan yapılmış nispeten rüzgara korunaklı 4 duvarın içine çadırımızı kurup rüzgarın estiği yön olan doğu tarafındaki duvarda bulunan boşluğu da kar duvarı ile kapattık.
Mehmet’in midesi iyi değil. Erkenden tuluma girdi. Termoslarımızı doldurup zirve için hazırlanıyoruz. Başkanımız Oğuz Kaan Şenol’dan gelen haberlerde perşembe zirve için en uygun gün görünüyor. Dinlenebilmek için yemekten sonra dışı tamamen ıslak olan tulumlarımıza giriyoruz. Gece boyu başucumdaki minicik havalandırma deliğinden püsküren karlarla uykum sık sık bölünüyor. Diğer arkadaşların ayakucu olan bu yöne ben başımı koymak durumundayım çadırın darlığından dolayı.
12.01.2006 perşembe sabahı berbat bir hava ile uyanıyoruz. Çadırın bagajı kar dolu ve bagajdaki her şey botlarımız dahil kar altında. Rüzgar şiddetli esiyor ve sert kardan iri parçalar keserek ördüğümüz kar duvarımız delik deşik olmuş. Özetle zirve için hiç cazip bir gün değil. Dağdaki havanın internetteki meteoroloji verilerinden haberi olmamış sanırım
Kısa bir durum değerlendirmesi yapıyoruz. Yücel , hazırlanıp hava biraz durulduğunda zirveye gidelim diyor. Tamam diyorum ve dışarı çıkıyorum çantamı toparlamak için.
Bu arada çadırın ve bagajın küçüklüğünden dolayı Yücel’in ve benim çantalarımızın dışarıda
kaldığını söylemem gerek. Çanta tokalarına birkaç ayar yaptıktan sonra çıplak ellerim üşüyor ve çadıra giriyorum. Sağ elimin serçe parmağının bir kısmı süt beyaz olmuş
Yücel ve ben bu görüntüyü görür görmez zirveye gitme fikrinden vazgeçiyoruz.
Zirve için cuma gününü beklemeyi düşünüyoruz ancak eldeki yakıt miktarı bize bu lüksü sağlamıyor maalesef. Önceki günlerde hovardaca harcanan yakıt için hayıflanmamak elde değil ... Diğer yandan ertesi gün havanın düzeleceği de garanti değil elbette.
Yeteri kadar sıvı alamazsak ki eldeki yakıt miktarı ile bu durum kesin görünüyor. Kötü havanın devam etmesi halinde çok zor durumda kalabileceğimizi düşünerek dönme kararı veriyoruz. Dönüş için hazırlık yaparken Mehmet akşamdan kurutmayı başaramadığı ıslak meslerinin gazabına uğruyor ve çadıra girip ayaklarına masaj yapmak zorunda kalıyor.
Neyse ki önemli bir durum yok. Sadece 1-2 parmağında morarma başlamış.
Perşembe akşamı saat 17:00 civarında Çevirme’ye kadar iniyoruz. İnerken arayıp gelmesini istediğimiz aracımız gelmemiş maalesef. Sonradan öğreniyoruz ki araç kar koşullarından dolayı gelememiş. Şoför bizi çağırıyor. Yani biz araca doğru gidiyoruz. Karanlıkta uzakta görünen farlara doğru yeni bir yürüyüş başlıyor. Takriben 60-70 dakika sonra araç ile buluşmayı başarıyoruz.
Komando birliğine uğrayıp sağ salim dönüşümüzü bildirdikten sonra doğruca otele gidiyoruz.
Odamızda ıslak eşyalarımızı çıkartırken Mehmet fark ediyor ki çadırını düşürmüş.
Küçük bir çanta ile geldiği için çadırını çantanın dışına bağlamıştı. Ne yazık ki çadırı düşürdüğünü fark edemedik. Belki bulunur diye tanıdığımız kişilere rotamızı ve çadırı tarif etmekten başka yapılabilecek bir şey de kalmamıştı geriye.
13.01.2006 cuma günü saat 11:00 arabası ile dönüşe geçtik ve 14.01.2006 cumartesi günü saat 09:30 civarı İstanbul’a vardık.
Zirve yapamasak da bir kış faaliyeti olarak kamp yükü ile çıkılan 4.200 metre irtifa sayesinde oldukça verimli ve tecrübe kazandıran bir faaliyet oldu.
Gökhan Uzun