Ynt: Hindistan-nepal Gezi Günlüğü 16 Haziran-17 Temmuz
Uzun bir beklemeden sonra otobüsümüz geliyor. İçeride yer yok. Otobüsün üstü de içi kadar dolu. Jackie Chan ile vedalaşarak üst tarafı tercih ediyoruz. Hind filmlerinde gördüğümüz gibi biz de otobüs üzerindeyiz. Çanta misal giderken telefonumdan bir hind müziği açıyorum. Kimse alkışlamıyor tabii. Her şey filmlerdeki gibi değilmiş.
Chitwan’a vardığımızda eski bir dört çeker bizi alıyor ve otelimize geçiyoruz. Otel muhteşem bahçesiyle karşılıyor bizi. Titizlikle şekil verilmiş küçük ağaçlar, taşlarla örülmüş ince, kıvrımlı yolun kenarına bir güzel dizilmiş. Bahçenin farklı köşelerinde, her birinde rengarenk çiçekler olan, ufak alanlar ve onların arasına serpilmiş çardaklar. Odalarımız bahçe kadar güzel olmasa da rahatlık aramayan bizler için sıkıntı yok. Otel görevlisi aynı zamanda sahibi olan adam bize programı anlatıyor.
Sabah ilk olarak nehirde kano ile başlıyoruz. Kayıkta, arkamızda ayakta, elinde uzun sopasıyla yönlendirme yapan adamla birlikte altı kişiyiz. Kanoya su girmesine dört parmak var. En ufak bir sarsıntı, küçük artçıları beraberinde getiriyor. Fotoğraf çekerken bile inanılmaz dikkat ediyoruz. Nehirdeki timsahlar gözümüze ilişiyor. Veee ayakta duran kaptanın ayağı kayıyor... Kano öyle bir sallanıyor ki, bir yandan salavat getirmeye, bir yandan da sabit durmaya çalışıyoruz. Bu durum on dakika devam ediyor. Yine yırttık diyerek devam ediyoruz. Kıyıya çektiğimizde bir rehber bizi karşılıyor ve ormana dalıyoruz. İlk dikkatimi çeken boyumdan yüksek termit (karıncaya benzer bir böcek) yuvaları oluyor. Tam bir inşaa mucizesi. Rehberimiz kaplanlardan ve geçmişte yaşanmış talihsiz ölümlerden bahsediyor. Hatta bir tanesinde kaplanın biri fil safari yapan bir turisti yere indirip bir güzel yemiş. Yarın biz de yapacağız. İki saatlik bir yürüyüşün ardından fil bakım meydanına geliyoruz. Buradaki yavru filleri izledikten sonra akşam üstü otelimize dönüyoruz.
Sabah sağlam bir kahvaltıdan sonra file binmenin vakti geldi. Her fil dört kişilik, bir de sürücüsü var. Bu devasa hayvanlarla hem ormanı gezeceğiz hem de şansımız varsa gergedanları doğal ortamında göreceğiz. File bir platform yardımıyla binerek sıra sıra gidyoruz. Küçük bataklıklar, çalılar derken gergedanları hem de üç tanesini birden görme şansı elde ediyoruz. Dönüşümüzde fil banyosu var. File binerek, fille beraber sulara gömülüyorsunuz. Biz yapmadık. Ama çok pişman olduk.
Akşam yemeğimiz tam bir kültür çorbası. Masamızda, bir Hindli, bir Bruneili, bir Amerikalı, bir Çinli, bir Nepali bir de biz 2 Türk varız. Ortak dil tabii ki ingilizce. Yemekten sonra geleneksel Thalu kültürüne ait dansları izleyerek geceyi sonlandırıyoruz.