Kasabanın Sırrı; FERTEK "Geçmişin İzinde"

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan selamoğlu Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 11
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 31,678

selamoğlu

Ana Kamp
Mesajlar
55
Tepkime Puanı
1
Yer
bor
Kasabanın Sırrı; FERTEK "Geçmişin izinde"

fertek.jpg

fotoğraf: Filiz ERİŞ

Selanik Üniversitesi’nde öğr. üyesi arkadaşım ve hemşerim(*) Dimitri Kastakas’la Niğde’den Ferteğ’e gidiyoruz. Doğum hastanesini geçtik önümüzdeki sırta ulaşınca Dimitri arabayı durdurdu. Fotoğraf makinesının teleobjektifini ayarlayıp Ferteğ’in resmini çekmeye başladı. Evet anlatıldığı gibiymiş deyince sordum anlatılan ne? Emin Fertek’den mübadele ile gidenlerle ki çok yaşlı insanlardı konuştuğumda hepsi aynı şeyleri söyledi. Köye varmadan tepenin üstüne çıkınca dağın yamacında yeşillikler içinde kaybolmuş köyümüzü göreceksin. Bizim için köyümüze bak, fotoğraflarını çek, ölmeden önce hiç olmazsa köyümüzün fotoğraflarını görelim dediler. Dedikleri gibiymiş. dedi Dimitri. Ben ozaman defalarca gördüğüm, bana da fazla bir anlam ifade etmeyen manzaranın aslında çok sıra dışı olacağını ve anlamı olabileceğini düşündüm.

20050131164519_2005_01_31_16_45_31_35473.jpg


Gezginler bu gün size Niğde’nin hemen bitişiğinde Melendiz Dağları'nın yamacına sırtını vermiş kasaba olan FERTEK’den bahsedeceğim. Bir yeri anlamak nasıl bir şeydir. Gidersiniz görürsünüz resimlerini çeker dönüp geri gelirsiniz. Ama orası size el vermez içini göstermez. Zordur hele Fertek gibi geçmişin ihtişamlı günlerini de görmüş ama göçlerle vb sarsılmış yerleşmeleri anlamak. İstanbul’da Balıklı Rum Kilisesi’nde Fertekli Meyhaneci …… nin karısı …….. nın mezartaşını okuduğunuzda bir garip olursunuz(**). Ne işi vardır meyhanecinin karsının mezarı İstanbul’da? Yada Fertek Rakısının (hem de sakızlısı) yada Fertek Gazozu'nun. Bu küçüçük köyden marka olmuş şeylerin çıkmasının anlamı nedir? Adım adım Türkiye Ansiklopedisi'nde bir yaşındayken terk ettiği köyüne kırk yaşında geri dönen yazarın (Muzaffer Buyrukcu) Niğde’yi anlatacağım derken birden çocukluğuna dönüp Fertek’i anlatmasına ne demeli?

83300%20110845489_10_08_27.jpg


Kasabanın sırrının çözme işini birazda sizin basiretinize bırakıyorum. Yalnız faydası olsun diye Muzaffer Buyrukcu’nun makalesinide yollayacağım.

Çok güçlü ve antik çağdan bu yana bilinen su kaynağının etrafına çevreleyen fertek (antik ismi Fertekion) Melendiz dağının kuzeye kapalı bir yamacında kurulmuştur. 19 yy sonuna doğru nahiye merkezi olmuştur. 19 yy kasabanın en parlak dönemidir. Halkı Müslüman ve Ortodoks Hıristiyanlardan oluşur. Konya Metropoliti Fertek’le Hançerli (Dermuson) arasındaki makamında oturur. 19 yy lın son yarısında kasabanın zenginliğine paralel çok sayıda görkemli evler yapılır. Nerden geliyor bu zenginlik. Kasabayı çevreleyen bağlardan başta rakı olmak üzere şarap ve hatta konyak üretiminin dışarıya özellikle İstanbul gibi büyük şehirlere pazarlanması ve çok sayıda Fertek’linin İstanbul’a yerleşmesidir.

14700%20110898927_14_35_07.jpg


Araştırmacı Jak Delon İstanbul’un meyhaneleri adlı eserinde yada Reşat Ekrem Koçu İstanbul Ansiklobedisinde uzun uzun anlatırlar Fertek meyhanesi ve fertek rakısını. Jak DelonAtatürk’ün Fertek’li Dimitri ağanın sakız rakısını çok sevdiğni söyler.

Kasaba 1924 Mübadelesinde Ortodoks nufusun (İstanbul’a yerleşenler kurtulur). tamamı Yunanistan’a gönderilir. Balkanlardan gelenler yerlerine yerleştirilir ama nafile kasaba hızla ğüç yitirir sıradan bir köye dönüşür. Yeni belediye yasasıyla Niğde’nin mahallesi olacak artık.

97700%20111996560_16_34_09.jpg


Ne yapın; Bağlar arasındaki gizli patikalardan yürüyün. Yeraltı şehrini ziyaret edin. Ortokslar için kutsal su (ayazma) olan Mandilmosu görün. Kasabanın içinde yer alan 16.yy yapısı camiyi ve iki kiliseyi ve Hamamıda unutmamak lazım. Hamamın ve kilselerin Karamanlıca (Yunan alfabesiyle yazılmış Türkce) yazılmış kitabelerini okumaya çalışın. Eski evlerin ve kapı önlerinde iğne oyası yapan kadınların fotoğraflarını çekin. Meydandaki kahvelerde yaşlılarla sohbet edin. Size belki rakının nasıl çekildiğini şarabın nasıl kurulduğunu anlatırlar, hatta ikram ederler, bellimi olur. Yada Kenan Bey’in (Müşfik ve Yıldız Kenter’lerin babası) evini nasıl yaktığını ve oturup seyrettiğini anlatırlar. (Ev hala harap vaziyette duruyor).

127447_2004_06_12_17_54_15_6706.jpg


Selanik merkezli Balkan kültürüyle daha 8 yy da buraya yerleşen Hıristiyan ve Müslüman Türklerin kültürünün harmanlandığı bu kasabada gezginler için yapılacak çok şey var. Yaşlı kadınlardan aslında Fertek türküsü olan 300 dörtlükden oluşan Kezi bağları türküsünü dinleyebilirsiniz. Çevrede Hançerliye yada Küçükköy’e doğru parkurlarda yürüş yapabilirsiniz. Gizlenmiş vadilerde kiliselerle karşılaşınca sakın şaşırmayın. Çoğu 19 yy yapısı olan kiliseler Karamanlıca kitabeleriyle ünlüdür. Hititlerden kalma olduğu tahmin edilen barajı görün. Ferteğ’in hemen altında bulunan neolitik yerleşimi (Tepe höyük) de atlamayın.

GEZMEK ANLAMAKTIR.

(*)Dimitri Kastakas aslen Niğde’li mübadil bir aileden gelir.
(**)Mezar taşı Karamanlıcadır. halen bahsedilen yerde duruyor. Karamanlıca 8 yy balkanlardan Anadolu’ya ulaşan Bulgar, Kıpçak ve oguz kabilelerin Bizans etkisiyle Hıristiyanlaşmış unsurlarının Yunan alfabesi kullanarak geliştirdiği Türkce edebiyattır

NASIL GİDİLİR: Türkiye’nin hemen hemen her yerinden Niğde’ye ulaşabilirsiniz. Niğde’ye otobüs seferi yoksa Ulukışlaya mutlaka vardır. Ulukışla’dan her saat başı Niğde’ye dolmuşlar kalkar. Trenle de gelebilirsiniz. Niğde Merkezden ise her yarım saatte halk otobüsleri Ferteğ’e hareket eder.

EMİN SELAMOĞLU
 

Etiketler
Ynt: kasabanın sırrı: fertek//geçmişin izinde

YEŞİL KURBAĞALAR ÖTER GÖLLERDE ( FERTEK )
Muzaffer Buyrukçu
Çocukluğumun, delikanlılığımın geçtiği Aksaray semtinde dolaşıyordum.Bastığım her yerden, baktığım her nesneden geşmişle ilgili anılar fışkırıyordu; unutduğumu sandığım günleri unutmadığımı, en az benim kadar diri, benim kadar sağlıklı olduğunu saptıyor, seviniyordum.Birden adım söylendi yüksek sesle.Orta yaşlı güleç yüzlü bir adamdı.”Sizi resimlerinizden tanıdım,hemşehri sayılırız,Niğde’liyim bende.”
“Memnun oldum”dedim,”Niğde’nin Fertek köyündenim.”
“Hiç gittiniz mi?”
“Bir kere yıllar önce “dedim, “Fertek’te bir değişme var mı?”
“Çok değişti,artık köy değil.”
Heyecanla kaygıyı aynı anda yaşadım.”Kimi yerleşim birimleri büyüdü mü özelliklerinden pek çok şey yitirir, bozulur.Eğer bozulduysa yanarım!”
“Demek o kadar çok seviyorsunuz?” dedi hemşehrim.
“Evet, çok seviyorum, kan bağı gibi bir bağ var aramızda.Kardeşim gibi bir şey!”
Bu yanıtım hemşehrimin gözlerini yaşarttı, “Elinizi bir kere daha sıkabilir miyim?” dedi.Uzattım, sıktı ve uzaklaştı.Bu küçük olay tepeden tırnağa sarstı beni, sevginin, bağlanmanın gücünü hissettim damarlarımda.Sonra bu mucizevi rastlantıyı düşündüm.Evet, evet, Fatih zamanında Niğde’nin Aksaray’ından getirilerek yerleştirilen hemşeehrilerimin kök saldıkları ve İstanbul’un tarihine altın sayfalar ekledikleri bir mekandaydım.Niğde’le ilgili gerçekler zihnnimi kapladı.Cumhuriyet kurulduktan epey sonra ‘mübadele’de, bir çok Balkanlı aile Anadolu’ya çağrılmıştı.Annemle babamın yeni memleketi Fertek’ti.Hükümet ev, bağ, tarla bağışlamıştı.Durumları iyiydi, geçinip gidiyorlardı, bu arada ben de doğmuştum.Ama yaşamlarını karartan terslikler başgöstermişti; ayrıca göçmenliğin kendine özgü yabancılık yasaları tıkır tıkır işliyordu.Niğde insanının sosyal, geleneksel ve kültürel yapısından kaynaklanan mizacıyla bir türlü bağdaşamıyorlardı.Sürtüşüyorlardı, dalaşıyorlardı.Küçük dayım Nazmi, incir çekirdeğinini doldurmayan bir neden yüzünden öldürülünce annamle babam kapağı İstanbul’a atmışlardı.
Altı yedi yaşına gelince ve öğrenme,anlama ,isteğim beni yaşamın derinliklerine doğru itince, evde konuşulan her şeyi, anlatılan öyküleri belleğime yığmaya başladım.Fertek, her yanı bağlarla, bahçelerle kaplı cennet gibi bir yerdi, havası, suyu iyiydi.Her evde bir halı tezgahı vardı, her ev bağ bozumlarında pekmez, rakı kaynatırdı, şarap yapardı...Pekmezsiz, rakısız, şarapsız bir evin varolacağı düşünülemezdi.Fertekliler’in çoğu neşeli, içtenlikli kişilerdi, güzelliklere kucak açıp kötülükleri kovarlardı, bir damla mutluluk yakalasalar bölüşürlerdi.
Bize sıkı sık konuk olanların arasında Borlular, Dermasonlular, Fertekliler, Aksaraylılar çoğunluktaydı.Ve Niğde’yi konuşurlardı yumuşak, özlem kokan dille.
Kimi geceler annemle babam,
Kezi Bağlarından gelip geçilsin
Kurulsun masalar rakı şarap içilsin
türküsünü söylerlerdi yanık sesleriyle ve gözleri dolardı.Ama benim asıl sevdiğim,
Yeşil kurbağalar öter göllerde
Kırıldı kanadım kaldım çöllerde
türküsüydü.Ve ben, hiç bilmediğim , hiç tanımadığım (İstanbul’a geldiğimizde bir yaşındaydım) ama o anda türkünün yardımıyla coğrafyasını yarattığım Niğde ülkesinde geziniyordum; babamın, anamın çiğnediği toprakları çiğniyordum.Öldürülen dayımın mezarına bir demet kır çiçeği koyuyordum.İşte bu türkülerle , türkülerin benzeri öykülerle büyüdüm ve yazarlık yeteneğim beni Bab-ı Ali’ye sürükleyince annemin babamın dışındaki gerçek Niğdeliler’le bir birarada bulundum.Hamaldı bunlar, sırtlarında basımevlerine, gazetelere kurşun, kağıt, sayfa, mürekkep taşıyorlardı (Onların çoğu şimdi patrondur).Arkadaş oldum bazılarıyla.Niğde’yi anlattırdım.”Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye “ diyenlerle kavga ettim, bu sözl erde bir küçümseme görüğüm için.Ve Niğde’yle öylesine doldum ki, olanaklarımın elverdiği bir zamanda, kalktım gittim.Niğde istasyonunda indim trenden.Ufacık bir yerdi, bizim Langa kadardı...tenhaydı, sessizdi ama gizemliydi, binbir masalın ürediği Kapadokya Bölgesinin bir uzantısıydı.İlkin hüzünlendim ama hemen toparlandım ve eşşiz bir hazineyi gömüden çıkaranlar örneği masallarla, mitolojik destanlarla kaynaşarak ‘şuradaki’ Fertek’e doğru yürümeye koyuldum.Her adımda şaşırıyordum; ne ağaç vardı, ne bir tutam yeşillik; dağları, tepeleri, bomboş toprakları efsaneleştiren bitki örtüsü, sanki bin yıl önce sökülmüş İsrail gibi bir yere götürülmüştü.Oysa ben Niğde ve çevresini İzmit ve çevresi, Bolu ve çevresi gibi hayal ediyordum ama hayal kırıklığına uğramıştım.Yüreğim sızlıyordu.Amaaa Fertek’e yaklaşırken sızlama kayboldu, umutsuzluğum, karamsarlığım kayboldu, sevinçten sevince sıçradım, heyecandan kalbim duracak gibi oldu.Çünkü karşımda, bağlarıyla, bahçeleriyle, tarlalarıyla yeşili, yeşilin tonlarını üretmiş ve ürettikleriyle kuşatılmış bir köy vardı.Çölün bir noktasında ansızın varolan bir vaha gibiydi.Bahçeleri sulayan bir gölcük, gölcüğün bitişiğindeki eski çeşme, aklımı durdurdu.Ben artık bir hayrandım, bir şaşkındım.Göle bakan iki katlı bir evin alnacına “Burası Prof.Dr.Hüseyin Avni Göktürk’ün evidir” yazısı yazılmıştı.
Halamın, eniştemin konuğuydum(Eniştem öldü ama halam, çocukları, torunları Fertek’te oturuyorlar, başka kentlere göçmediler).Yollar asfaltlanmıştı.İki cami, otuzdört tane kasap dükkanı vardısokaklar pişmiş ve çiğ et, şarap, rakı, pekmez kokularının egemenliği altındaydı.Taştan yapılan evlerinin çoğu iki katlıydı ve bahçeliydi, elektrikle donanmıştı; bakımlı,temiz, içlere ferahlık veren bir beldeydi.Kütüphanesi, hamamı ve lunaparkıyla tam teşekküllü bir kentin özgün bir örneğiydi.Babamın annemin arkadaşlarıyla karşılaştım.Onlarda kalan annemle babamla ilgili izlenimleri, tanıklıkları, unutulmaz şimşeklenmeleri belleğime aktardım.Genç, yaşlı dostlar edindim, birlikteliklerin özünü besleyen ilişkilerin kurulması için vargücümle çalıştım.Niğde çıkışlı bir İstanbullu esprisiyle ve yaşamın buram buram tüttüğü bir üslupla kendimi, amaçlarımı, yaptıklarımı, yapacaklarımı sergiledim.Ve o sımsıcak, bahar gibi canlı ve renkli, mayıs suları gibi diri ve coşkulu, ‘leb’ demeden leblebiyi anlayan, keskin zekalarıyla şeytana bin takla attıran hemşehrilerimle kaynaştım.Okuyup yazanlara gösterdikleri saygıyı ve okuma tutkularını beğendim ( Okuma yüzdesi en yüksek olan köy Fertek’ti ).Genelde Niğde’nin, özelde Fertek’in bürokrasiye eleman ve hukukçu yetiştiren önemli bir kaynak olduğunu öğrendim.Göğsüm kabardı.Kıvandım.Niğde toprağında biten ve ünlenen Ebubekir Hazım Tepeyran’ı, Mahmut Makal’ı, Fikret Otyam’ı, Şahap Sıtkı’yı, Nahit Eruz’u ve Zühtü Bayar’ı sıraladım.
Çağrılar birbirini izledi.Elma toplama eylemlerine, bağbozumu şölenlerine, yüreğimi doldurup taşıran heyecanlarla katıldım.Uyumlu davranışlarla, dans edercesine üzüm çiğneyen, üzüm çiğnerken de güzel sesleriyle;
Kız saçların saçların yar yar yar amman
Oynar omuz başların
Türküsünü söyleyen kızları seyrettim.Közde pişirilen taze etlerden, taze mısırlardan, ipek tenli taze eşşiz üzümlerden, pembe yanaklı ve de supsulu elmalardan patlayıncaya kadar yedim.Akşam aydınlığı ve güneşi vurunca bardağın içindeki konumu değişen, yakut bir büyüye, yakut bir rüyaya dönüşen ve dil buran, beyinlerde ziller çaldıran mis gibi şaraptan, rakıların rakısı Fertek rakısından içtim.
Geceleri yakılan ateşlerin çevresinde çağdaş bir masalın gövdesine girerken anlatılan acıklı, hüzünlü, kahramanlık yüklü masalları, Battalgazi’nin gavurları imana getirme öylülerini; kırık aşkların, iz ve yara açan kavgaların, yarım kalan atılımların, girişimlerin serüvenlerini dinledim.Tasarılarını, ereklerini, huzur ve mutluluk arayışlarını, inatçılıklarını, yılmazlıklarını, iradelerine duydukları güveni sevdim.”Çayırda gördüm seni, ellere vermem seni, kendime aldım seni” türküsünü onlarla birlikte söyledim.
Ve nüfus cüzdanımdaki kupkuru, kağıttan Niğde sözcüğünü etlendirdim, canlandırdım,gerçek bir Niğdeli kimliğine büründüm, Muzaffer Buyrukçu olarak göründüm ve Fertek’in bir temsilcisi sıfatını hak etmek için çabaladım, öyle geriye döndüm.
İşlerimin yoğunluğu nedeniyle bir daha gidemedim Niğde’ye.Ama Ahmet Kutsi Tecer’in, ‘Gitmesem de, görmesem de o köy bizim köyümüzdür’ şiirindeki gibi bir durumu benimsedim.Evet, Anadolu benim yurdumsa Niğde de beni kütüğüne geçiren, bireylerinin arasında sayan milletimdir.Beni vareden toprağımdır.Çünkü ben İstanbul’da ömür tüketen bir Niğdeli’yim.Bu hakkımı on bin dünya birleşse elimden alamaz.

MUZAFFER BUYRUKÇU
Kaynak:Milliyet İL İL TÜRKİYE ANSİKLOPEDİSİ –NİĞDE-s.757
 


Ynt: Kasabanın Sırrı; FERTEK "Geçmişin İzinde"

Emin bey,

Uzun bir aradan sonra size tekrar yazıyorum. Hernekadar sizinle yüzyüze görüşmek bir türlü kısmet olmasa da yazılarınızı ilgi ile takip ediyorum ve çok faydalanıyorum. Ayrıca akranlarımdan Fehmi Dinçer ve Ömer Fethi Gürer'in yazılarını da okuyorum. Fehmi beyin Fertek hamam ve kliselerindeki Karamanlıca kitabelerin tercümesi çok ilginçti. Sayenizde bu siteyi keşfedip üye oldum. Fertek ile ilgili yazdıklarınız için bir Fertekli olarak size teşekkür ederim. Fertek girişinden tepeden görünüş ilgili cümleler bana o bölgede ARAVAN olarak bilinen tepeyi çağrıştırdı. Burada bir manastır olduğu malesef define avcıları tarafından dinamitle yerle bir edildiğini biliyorum. sizde bu konu ile ilgili daha ayrıntılı bir bilgi varmıdır? Ayrıca yazınızda camiye dönüştürülen Fertek ortodoks klisesinin içinde bulunan ve sanırım Niğde bölgesinde en iyi korunan Freskleri görmüşsünüzdür. Nasıl olmuşda Camiyi Kliseye çevirirken bütün freskler boyanarak kapatıldığı halde bir bölümü korunabilmiş. Duyduğum kadarı ile Yunanistan'a göç eden mubadiller bu fresklerin korunması konusunda camiye maddi yardımda da bulunuyorlarmış. Bilgi ve tecrübelerinizi bekliyorum. Teşekkürler Hoşçakalın.
 

Ynt: Kasabanın Sırrı; FERTEK "Geçmişin İzinde"

Özür,

Cami kliseye değil klise camiye çevrilmiş olmalıydı
 



Ynt: Kasabanın Sırrı; FERTEK "Geçmişin İzinde"

değerli hemşerim fertek için yazılacak çok şey var.ben sadece ucundan tuttum.Dinçer ve Gürer'de bu konularda ciddi katkısı olan arkadaşlar. ikisinede minnettarım.Karamanlıcanın mutlaka tanıtılması gerekiyor.Simdiye kadar
sadece akademik çevrelerde kısmen değerlendirilmiş.Ama bizim kültürümüz.Uzak asyadann getirdiklerimizle anadoludan aldıklarımızın harmanlanmasıdır..Aravan'a gelince malesef o nazenim evler yok oldu.birkaç örnek hariç.hamam harap halde.Manastırdan bahsetmişsiniz o manastır kisle dağı dediğimiz tepenin üzerinde idi.Dinçer melekler manastırı diyor.bu gün temellerini görmek mümkün.1960 ların başındada aynı haldeydi.Fertek hakında yazarken kilise/ caminin dış kısmındaki ahşap oymalardan bahsetmemişim freskleri görmedim.Sevgilerimle
 

Ynt: Kasabanın Sırrı; FERTEK "Geçmişin İzinde"

Adnan Yarar Fertek'le ilgili şunları söylemiş.'Yer elmasının sarı çiçeklerikışın yaklaştığının habercisidirler.
Kışın gelen bayramlar için bir deyiş vardı Fertek'de''Kasımpatıların üzerine bol kar yağmaz ve tandırlarda
yağlı halka çekilmez ise,ben ona bayram demem.Bol yağan kar toprağa berekethalka da bayram bereketi olarak anılırdı.
Kasımpatılar yok gibi az ekiliyor,karda yağmadı bu bayramYağlı halka için bir iki tandırve halkayı çekebilecek tansiyonsuzbir iki avrat(*) kaldı Fertek'de.
Ben Ferteğ'e 1924 yılında Rumeli'den göç eden bir ailenin 75 yaşına gelmiş bir oğluyum.Kimse kalmadı muhacirlerden.Herkes yerli artık.Bir kuşak değişmiş oldu bu zaman zarfında.
Fertek'de 1924 yılına kadar Rumlar yaşarmış.Mahkeme baş katipliğinden emekli rahmetli anlatırdı bana Rumlar İstanbul ile başta Fertek Rakısı olmak üzere ticaret yaparlarmış.Erkekler Paris modasını takip ederlermiş.O dönemde beş terzi bir okadarda berber dükkanıçalışırmışÇok iyi yetişmiş taş ustaları varmış(**)
(*)Avrat kadın hanım hatun anlamında(**)Ferteğin taş ustalarının 1916 yılında inşaatını yaptıkları Niğde Lisesi binası tüm görkemiyle ayakta(şimdiki Anadolu lisesi)
 

Ynt: Kasabanın Sırrı; FERTEK "Geçmişin İzinde"

Sayın hemşerim,

Fertek' e gelen ilk muhacirlerden olmanıza şaşırdım. Benim anne tarafından dedemin babası kunduracı imiş. ve deriden el emeği ile yaptığı kunduralar bölgede çok meşhurmuş. Şimdiki Koyunlu denilen eski adı Adırmoson (yazılışında hata olabilir) dan çok sayıda müşterisi varmış. Bu mubadele öncesi Fertek'in sadece rakı üretimi değil birçok üründe çok meşhur olduğunu gösteriyor. Tandır konusu açılmışken bütün forum üyelerinden ve sizden bir görüş veya bilgi rica ediyorum. Daha önceki yazışmalarımızda da bu konu geçmişt. Niğde bölgesinde Fertek tandırının başka hiç örneği olmamasını nasıl yorumluyorsunuz? Araştırmalarım sonucu Nevşehir bölgesinde Avonos' tada bu çeşit bir tandırda ekmek üretimi varmış. Bu nu nasıl yorumluyorsunuz? Niçin bu bölgede diğer yerleşim yerlerinde bu çeşit bir ekmek pişirme gelişmemiş? Fertek için bilinmez ve esrarengiz olayları listelesek nelere ulaşırız düşünemiyorum? Bu arada size Fertek klse fresklerini mail ile göndermeye çalıştım. Umarım aldınız. Bu sitede resim eklemem için ne yapmam lazım? Görüşmek üzere hoşçakalın...
 

Ynt: Kasabanın Sırrı; FERTEK "Geçmişin İzinde"

Adnan Yarar devam ediyor'Şmdide mevcut ve 1837 yılında yapılmış olan kiliseninm dışında 10 civarında kilise varmış.Yusuf amca Rmlarla çok güzel dostluklar yaşadıklarını örneklerle anlatırdı.''Ömer Ağa Camisinin imamı rahmetli Neşet Hocanın sesi pek güzeldi.Başpapaz 'Neşet bir ezan oku sana bir sarı lira vereceğim'derdi. Başpapazın özel kilisesi halen harap duruyor ve kilisenin bulunduğu mahalle Abut mahallesi olarak anılıyor.
Bayramlarda cambazlar orta oyunları,kadın ve erkeklerin oynadıklar ''metkos'çelik çomak oyunları yanında,
meydanlara ''cızlağa'(*)lar da kurulurmuş.Bayram eğlencelerine rumlarda katılırmış.Benim gençliğimdede cızlağa
lar kurulurdu.Meydana kalınca ağaç gömülür,üzerinede aynı kalınlıkta uzunca bir ağaç geçirilir,ağacın uçlarına tutamaklar çakılırdı.Uzun ağacın yuvasına mangal kömür tozu ve gaz yağı karışımı doldurulurdu.Cızlağ çevrildikce cazır cuzur seslerinden alıyor adını.
Bir yanda delikanlılar diğer yanındada genç kızlar toplanırlar,isteyen cızlağa biner,İki uca iki genç kız binince iki genç hızla çevirirler cızlağıyı.Delikanlı hangi kızın tarafını çevirmişse delikanlının anası babası isterler ailesinden kızı.Çoşgulu nişan töreni yapılır,ertesi bayram nişanlılar karşılıklı hediyeleşirler çızlağanın başında.En ilginç hediye çerez bohcası ve yanında ağzı çiçek buketi ile kapatılmış şerbet dolu sürahi ikram edilirdi.
Muhacir erkekleri renk katardı Rumeli havaları ve halaylarıyla.Bayramlaşmaya en gencinden başlayan muhacir erkekleri çoğala çoğala hep beraber bayramlaşmayı en yaşlının evinde bitirirlerdi.
Bayram sabahı erkenden kalkan kadınlar baklava börek ve rumeli yemekleri hazırlarlardı.Yerlilerde baklavanın yerini sarıburma alırdıve havanda dövülmüş pirinçten yapılan muhallebi ile kurban ortası dolması hiç şüphesiz bayramın sembolü yağlı halkalar.Ekmekler tandırdan taze çıkar muhacirlerde tepsi somunu'diyor Adnan Yarar hem ferteği hemde eski bayramları anlatırken Niğde Haber gazetesinde.
(*)Cızlağa ya niğde de cadur cumbaz denir.
 

Ynt: Kasabanın Sırrı; FERTEK "Geçmişin İzinde"

clip_image003.jpg


clip_image002-2.jpg


ads1z4-1.jpg


ads1z3-1.jpg


ads1z2-1.jpg


ads1z-1.jpg


Üyemiz fertekli tarafından çekilen Fertek Freskleri fotoğrafları :smiley:
 



Ynt: Kasabanın Sırrı; FERTEK "Geçmişin İzinde"

'Fertekli' Caner Yeşildağ'ın fertekdeki büyük kilise/Caminin fresklerinin fotoğraflarını oldukca dolambaçlı yoldan
sizlere sunduk.Devamını diliyoruz.Daha fertekle ilgili yayınlanacak çok şey var.Yeni öğrendim Türkiye'de ilk gazoz Fertekliler tarafından üretilmiş.'Fertek ve Olimpos'makaları adı altında.Kolay değil kasabanın sırrını çözmek.
 

Ynt: Kasabanın Sırrı; FERTEK "Geçmişin İzinde"

Sayın Emin bey ve Murat beye ilgilerinden dolayı teşekkür ederim. Uzun bir aradan sonra tekrar bu doğduğum kasaba ile ilgili yazmak istedim. Malesef bizlerin gelecek nesiller için tarihi gerçekleri ortaya dökecek belge ve arşiv çalışması yapmak gibi bir alışkanlığı yok. Fakat yine bir Kapadokya kasabası olan Ürgüp'e bağlı eski adı Sinasos şimdiki adı Mustafapaşa olan kasabanın bu alışkanlığın biraz dışına çıktığını gördüm. Sinasos gerçekten Fertek'e göre birçok özelliğini günümüze yansıtabilmiş. 1924 mübadele öncesi bu iki kasaba birçok yönden birbirine çok benziyor gibi görünüyor. Her iki kasabada da zengin Rum ahali çoğunlukta ve bu zenginliklerini İstanbul ile olan bağlantılarına borçlular. Sinasos Rumları deniz olmayan bir bölgeden gelmelerine rağmen İstanbul'un deniz ürünleri piyasasını ellerinde tutuyorlar. Fertekliler ise rakı üretimi ve meyhanecilkte liderler. Her iki ahali İstanbul'da kazandıklarını memleketlerine yöneltmişler. Özellikle Sinasos'ta çok güzel evler yaptırmışlar bütün "gezenbilir" üyelerinin bu eski rum evlerini ve duvar resimlerini gidip görmelerini tavsiye ediyorum. Malesef Fertek'te bu özellikte Rum evi pek kalmamış mübadele sonrası hemen hemen hepsi yıkılmış.
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
104,010
Mesajlar
1,527,218
Kayıtlı Üye Sayımız
166,759
Kaydolan Son Üyemiz
abdil DOĞRU

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

SON KONULAR



Geri
Üst