Saat kulesinin altından geçip dışarı çıkıldığında askeri müzeye ulaşılıyor. Müzenin içinde, denildiğine göre 1999 yılında, Nato harekatı sırasında düşürülen bir F117 hayalet uçağı da varmış. Biz içeri girmedik bu nedenle tam doğruluğunu bilemiyorum. Müzenin kapısı da kapalıydı zaten, sadece dışarıdaki savaş araçlarını inceledik. Tanklar toplar dışarıda sergileniyor.
Tekrar kalenin içine girdik. Kalenin içinde bir hediyelikçiden dondurma ve buzdolabı süsü mıknatıslardan aldık. Hediyelikçiden aldığımız süsün üzerinde aynen bir tarihi osmanlı camisi yer alıyor. Belli ki Türk eseri bir cami, ama kilise olarak kullanılıyor. Bu binayı görmemiz lazım dedik aklımızın bir köşesine yazdık ve gezmeye devam ediyoruız. Kalemeydanında her haliyle ben Türk eviyim diyen bir bina. Tam kesin emin olamamakla birlikte bir Osmanlı köşkü olduğunu düşünüyoruz. Daha yakın bir zamanda yapılmış veya yenilenmiş olması daha büyük bir olasılık.
Burada görülen kapının arkasında bir kuyu varmış. Buradaki kuyu iki Osmanlı dönemi arasında yer alan Avusturya yönetimi sırasında ortaya çıkarılmış olan bir Roma kuyusuymuş.
Pobetnik anıtı veya İngilizce ifadesiyle Victor anıtı, 1. dünya savaşı sonrasında yapılmış. Anıt heykel 15m yüksekliğinde, kaide üzerindeki adam elinde kılıç ve kuş tutuyor. Böyle yüksekte duran heykelleri gördükçe, neden bilemiyorum aklımdan hep “heykel gözden uzak olsun diye mi bu kadar yükseğe yerleştirdiler” diye geçiyor. Hani gözümden uzak olsun da nereye koyarsanız koyun der gibi. Ne bileyim belki de heykel çıplak olunca, bir çeşit sansürdür.
Belgrad'ta kaleden manzaraya bakınca insan kendisini İstanbul'da Topkapı Sarayından boğazı izliyor gibi hissediyor. Sol tarafımızda aynı haliç'in olduğu konumda Sava nehri geliyor. Kalenin bulunduğu yer de Tuna nehrine uzanan bir burunda yer alıyor.
İstanbul Kapı yani buradaki ifadesiyle “Stambol Gate”. 1750 yılları civarında yapılmış. Buradan çıkılan yoldan İstanbul'a doğru gidiliyormuş. Bu nedenle bu ismi almış.