Enver bey yazinizin simdiye kadar olan bolumunden gezinizin guzel gectigini anliyorum, merakla devamini bekleyecegim. Neseli anlatiminiz ve paylasiminiz icin tesekkurler
Haşmet bey öncelikle beğeniniz için teşekkürler.Kısıtlı vizeli gezimizin ilk günleri,aynı rotayı tekrar dönecek olmamız nedeniyle (yunanistanda)başlarda biraz hızlı geçiyoruz şehirleri,bundan sonrası bana daha ilginç gelmişti,umarım sizlerinde ilgisini çeker.
İyiki otobandan ayrılıp bu yolu tercih etmişiz dedirten bu görsel güzellikten sonra yine huzur veren yolları takiben iskeçeye ulaşıyoruz,genel panaromasını izlemek için çıktığımız mesire yerinde yine ülkemizdeymişiz hissine kapılıyoruz,fotoğrfta cami minareleri,mesire alanında çöpler
İskeçede plakamızı görüp sohbete gelen motorsikletli bir arkadaşla hoşbeşten sonra dönüşümüzde görmemiz gereken yerlerin bilgisini alıp Kavalaya doğru yola çıkyoruz,eşim benim bir yerin speciali olan yiyeceği o yerin dışında yiyeceksin bakış açımı bildiğinden yanımıza İstanbuldan kavala kurabiyesi almış gerçi ama kıyaslama yapmak için rastlarsak buradanda alacağız.Kavalaya doğusundan giriş yapıyoruz.Sözde şike paralarının kaynağını buluyoruz bu arada kurabiye ararken
Köy yollarıydı,gümülcineydi,iskeçeydi derken akşam üstü vardığımız Kavala'da konaklamak için batis kamp var ancak ,ertesi gün igoumenitsa 'ya 480 km yol var gidebildiğimiz kadar gidelim diyerek Asprovaltayı konaklama olarak seçiyoruz.Nasıl olsa dönüşte kavala var.Bu arada eşim ve kayınbiraderlerle aramızda bu dönüşte kelimesinin bir espirisi var,Rahmetli kayınpeder o günün zor şartlarında 3 çocuğuyla gezmeye gittiklerinde yolda bir şey alalım diye tutturduklarında dönüşte oğlum-kızım dönüşte deyip dönüşte başka yoldan getirir onları oyalarmış.Bizde bu sefer kurabiye için aynını yaptık Hanım kurabiye alacaktık hani dediğinde ,bu trafikte nerde duracağız dönüşte deyince Rahmetliyi bir kez daha andık.Ancak vakit olarak çaysamıştık,bizde eldeki istanbul kurabiyelerine kaldık
Güneş dağların arkasında kaybolurken Asprovaltaya geliyoruz,resmi kamp alanına bakıyoruz mevsim olarak hem ıssız hem merkeze uzak,Rüzgar Hüseyin beyin gezi anıları geliyor aklıma Pazarın kurulduğu free alana gidiyorum kimseler yok,bende gelirken restaurantlara yakın gördüğüm otoparka dönüp önüne iki kişilik çadır kurabileceğimiz ,masayı atabileceğimiz bir yeşillik bulup park ediyorum azda olsa bir hareket var.
Eh .beleş yeri bulduk,karnımızı doyurduk,uzaktan müziğide duyunca başlıyor hanım göbek atmaya(fotoğrafınızı çekeyim diye uyararak bu enstantaneyi yakalayan kayınbiraderide ayrı bir kutlamak gerek)biraz dolaştıktan sonra yatmaya gidiyoruz.Hanımları karavanda biz kayınço ile çadıra.Çadırı masanın olduğu alana kurduk yanımızda dar bir yol var ,yürüyüş parkuru gibi bir yer ,kayınço diyorki daha düz alan oraya kursakmı? boşver diyorum altı yumuşak kalsın.Yatıyoruz...Sabah gün ağarırken başucumuzda dizel bir aracın homurtusu,kayınço kalk diyorum adamlar geldi dozerle bizi çadırımızla denize atacaklar Çadırın fermuarını açınca bakıyorumki o çadırı kurmayı düşündüğümüz yolda sahildeki çöpleri toplamak için giden çöp kamyonu geçiyor.Ohhhh.sabahın köründe kahkaha tufanı...Makine karavanda olunca fotoğraflayamıyoruz tabi.
Bir yerde iyi oldu diyoruz kamyonun geçtiği,kahkahalarımıza uyanan karavan sakinleride uyanıyor ve biz kahvaltı hazırlığı ile birlikte toparlanıyoruz Selanik'e daha çok zaman ayırabileceğiz.Kahvaltı sırasında yürüyüşe çıkan asporavalta sakinleriyle selamlaşıyoruz,birinden kamyonun esas amacını öğreniyoruz bu arada.Ben ve kayınbiraderim öyle horlamışızki çadırda,otoparkın arkasındaki ev sahipleri özel göndermiş kamyonu
Ve düşüyoruz yola.Otobanda bu işareti gördüğümüz benzinciye girip tankları boşaltıp,su takviyesi yaparak ucuz mazotla ilk kez tanışıyoruz 1.20 euro 60 euroyafullendi depo bizi rahatlıkla İgoumenitsaya götürür. Maceratörle boşalttığım pis su tankı kanala akarken kanalın kenarından otomatik akan temiz su kanalı temizliyordu
erken sayılacak bir saatte Selanik'e giriyoruz,navigasyonumuz Kezban'a(tom-tom cihazı olanlar genelde Kezban adını takmışlar,bizimki farklı olmasın dedik)ATA mızın evi ilk görülecek yer diyerek verdiğimiz adresle kendimizi bu trafiğin içinde buluyoruz,sağa dönme,sola dönme,park etme yabancısı değiliz ama yer yabancı.kezban'ı susturup insiyatifi ele alıyor ve istanbul işi bir park yeri arıyoruz.merkezden az uzaklaşınca oda oluyor.ilkdurak Romalılardan kalma zafer takı ve hortacı süleyman efendinin camiye çevirdiği roma yapısı eser ve şadırvanı
Konsolosluk kapısı hemen yan sokakta.bilgisayar çıktısı bir A4 kağıdında Ziyaret saatleri salı-pazar 10.00-17.00 yazısı ,eyvah diyoruz bu gün cuma giremiyeceğiz,atılıyorum cengaverce çalın zili buraya kadar gelmişim girmeden dönmem diye,çalıyoruz dufondan bir ses anlatıyoruz meramımızı biraz bekleyin yanıtını alınca sevindirik oluyoruz,kapı açılıyor biz teşekkür ediyoruz ziyaret günü dışında bizi içeri aldıkları için ,yo diyor bu gün ziyaret var nasıl kapıda salı- pazar yazıyor,o pazartesi hariç demekmiş.Türkçeleri için tebrik edip ,pazartesi hariç diye yazmalarının yeterli olacağını veya salı 'ya'' dan'' ,Pazar'a benim yaptığım gibi'' a ''ekini koysalar bizim gibi türkçesi kıt olanların da yanlış anlamasının önüne geçebileceklerini söylüyoruz ama bize sadece balkona kadar çıkabilirsiniz ev tadilatta dedikten sonra Baş efendinin buyruğu karşısında bizim cengaverlik sökmüyor anlıyacağınız.Hoş o günlerde gezi olaylarıyla ağzının payını veriyorlamış ama ...
O sinirle çıktığımızdanmıdır,vitrinde börekleri gördüğümüzdenmi bilmem karnımız acıkıyor,peynirli böreğe dalıyoruz,malum gezecek çok yer var enerji lazım.Sonrasında Selanik'in en görkemli katedrali ayaDimitrosa gidiyoruz,ben Dan brown bu koca kutsal kaseyi nasıl olmuşta bulamamış diyerek susuzluğumu gideriyorum
sonrasında denize doğru yöneliyor ve eski çağlardan kalma açık hava müzesi yunan agorasını, osmanlı hamamını,çarşısını,kordonu,en ünlü meydanı aristotalesi ve beyaz kuleyi görüp İgoumenitsa'ya feribota binmek için 15.30 gibi selanikten ayrılıyoruz