Gecenin epeyce ilerlemiş bir saatinde dönüyorum eve.
Ellerim üşümüş. Hep yaptığım gibi kalorifer peteklerine dokunuyorum ama kaloriferleri de söndürmüşler.
Kendime bir kahve yapıyorum. Bir süre fincanı avuçlarımın arasında tutup sıcaklığının ellerime geçmesini bekliyorum.
Neden böyle meyusum bu akşam?
Görünürde bir sebebi yok sanki.
Sigaramdan derin bir nefes çekiyorum; bırakmayı uzun zamandır niye bir deneyip bir vazgeçtiğimi düşünerek. Halbuki ne kolay olmuştu ilk seferinde. “İçmeyeceğim” demiştim, içmemiştim. Yıllarca ne aramıştım ne aklımdan geçmişti. Ta ki sevimsiz ve tatsız bir akşamüstü, belki de laf olsun diye yeniden bir tane yakana kadar.
Hayatınızdaki bir şeyi değiştirebilmeniz başka bir şeylerin de değişmesine bağlıdır bazen.
Ana mesele her ne ise onu çözmeden ya da sizi etkileyen diğer bazı şartlar veya ortam değişmeden faydası yoktur, neyi değiştirirseniz değiştirin.
Büyük ve şiddetli bir depremle sarsılmışsanız bir kere, içinizde yer eden korkudan büsbütün kurtulamazsınız. Kırılan parçalarınızı onarmış, ‘dağılanları’ toparlamış ve dökülen ‘sıvaları’ yenilemiş de olsanız sapasağlam sayılmazsınız. Yıkılmadan dursanız da çok derinlerden yükselip vuran o güçlü dalgayla yorgun düşmüştür ruhunuz. Artık hafiften bir esinti bile dokunur, biraz sertçe bir yağmur açılan çatlaklardan sızar içinize. Usul usul yıpranırsınız, dışarıdan anlaşılmaz.
Ufak tefek rötuşların yetmeyeceğini, kökten bir değişime ihtiyacınız olduğunu bilirsiniz. Ya her şeyi yıkıp yeni baştan yapmak gerekir ya temelli göç etmek bulunduğunuz yerden. Zaten hiçbir şey eskisi gibi değildir; siz eski size benzemezsiniz. Benzemek de istemezsiniz. Çünkü bir daha herhangi bir sarsıntının sizi bu denli incitmesine dayanamazsınız.
Adeta temelleriniz oynamıştır yerinden. Aynı temelin üzerinde yükselemezsiniz. Zaafa uğramış ve zayıflıklarınızı fark etmişsinizdir. Olur a, yaşamınızda ilk kez kendinize güveninizi kaybetmişsinizdir bu yüzden.
Değişmenize destek olacak bir kuvvet ararsınız. Ve sevginin, her zaman birini olduğu gibi kabul etmek değil, değişmesine yardım etmek olduğunu anlarsınız. Kendi kendinize, birisi için değişmeyi göze almadıysanız, hatta bunu arzulamadıysanız, onu sahiden sevip sevmediğinizi sorarsınız.
Aşk, kendinizi tanıyamadığınızda aşktır.
İçinizden bambaşka birinin çıkmasıdır.
Sizden yeni bir insan yaratmadıysa âşık olmadığınızdan da emin olabilirsiniz sanırım.
Önceden hiç farkına varmadığınız özelliklerinizi keşfedersiniz, eğer âşıksanız.
İçinizde saklı bütün güzellikleri, hünerleri, yetenekleri ortaya çıkarırsınız.
Sizde olmayan nitelikleri dahi edindiğinizi görüp şaşırırsınız.
Yepyeni duyguların tadına varırsınız.
İlginizi çekmeyen bazı konular birdenbire alakanızı uyandırmaya başlar. Buna mukabil önemsediğiniz nice şey ehemmiyetini kaybeder gözünüzde.
Seviyorsanız değişirsiniz, seviyorsanız sevdiğinizin ona zarar veren yanlarını değiştirmek istersiniz.
Değişim ihtiyacı hissettiğinizde, bunu elzem olduğunu bile bile başaramıyorsanız, eksik olan aşktır hayatınızda.
Bir şeyleri değiştirerek aşkı bulamazsınız, aşkı bulduğunuzda değiştirirsiniz birçok şeyi.
Hayatınızın harcına aşk katıldığında pekişir canlılığınız, umutlarınız, gücünüz ve iyimserliğiniz.
Kendinize dair her şeyi yıkabilecek, sevdiğinize ait her şeyi yapabilecek kadar güçlü olmaktır aşk.
Onu, onsuz da yaşayabilmektir.
Sizin yaşamınızda olacaklar için onun yaşamında bir şeyler yıkılsın istiyorsanız, sevmekten değil, sevilmek ihtirasından söz edebilirsiniz ancak.
Taşıması çok ağır bir duygudur aşk, lakin sevdiğiniz de sizi severse uçacakmışçasına hafiflersiniz.
Yalnız başınıza taşırken, gün gelip zorba bir depremle sarsılırsanız o ağırlığın altında ezilirsiniz.
O zaman sizden yeni bir siz inşa etmeye çalışırsınız. Bir yanınız bilir ki aşk lazımdır bunun için; bir yanınız sonunda yine enkaz altında kalmaktan ölesiye çekinir.
Sevilmek kifayet etmez, sevmekten korkarsınız. Korktukça ümitleriniz tükenir ve artar çaresizliğiniz.
Ayakta durabilmek için neredeyse kımıldamazsınız. Hareketsizlik değişmenizi engeller, hareket etmek içinizden gelmez.
Ne olacaksa olsa, bitse bu eziyet diye beklersiniz.
Hatıralardan kaçar, hayal kuramazsınız.
Sizi değiştirecek bir aşka izin vermezseniz şayet, ân olur bir rüzgârla toprağa savrulursunuz.
Bir akşam elleriniz üşürse, ısıtırsınız.
Ruhunuz üşürse ama, aşktan gayrı neyle sarınırsanız sarının ısınamazsınız.
Alıntı: Rengin Soysal
Ellerim üşümüş. Hep yaptığım gibi kalorifer peteklerine dokunuyorum ama kaloriferleri de söndürmüşler.
Kendime bir kahve yapıyorum. Bir süre fincanı avuçlarımın arasında tutup sıcaklığının ellerime geçmesini bekliyorum.
Neden böyle meyusum bu akşam?
Görünürde bir sebebi yok sanki.
Sigaramdan derin bir nefes çekiyorum; bırakmayı uzun zamandır niye bir deneyip bir vazgeçtiğimi düşünerek. Halbuki ne kolay olmuştu ilk seferinde. “İçmeyeceğim” demiştim, içmemiştim. Yıllarca ne aramıştım ne aklımdan geçmişti. Ta ki sevimsiz ve tatsız bir akşamüstü, belki de laf olsun diye yeniden bir tane yakana kadar.
Hayatınızdaki bir şeyi değiştirebilmeniz başka bir şeylerin de değişmesine bağlıdır bazen.
Ana mesele her ne ise onu çözmeden ya da sizi etkileyen diğer bazı şartlar veya ortam değişmeden faydası yoktur, neyi değiştirirseniz değiştirin.
Büyük ve şiddetli bir depremle sarsılmışsanız bir kere, içinizde yer eden korkudan büsbütün kurtulamazsınız. Kırılan parçalarınızı onarmış, ‘dağılanları’ toparlamış ve dökülen ‘sıvaları’ yenilemiş de olsanız sapasağlam sayılmazsınız. Yıkılmadan dursanız da çok derinlerden yükselip vuran o güçlü dalgayla yorgun düşmüştür ruhunuz. Artık hafiften bir esinti bile dokunur, biraz sertçe bir yağmur açılan çatlaklardan sızar içinize. Usul usul yıpranırsınız, dışarıdan anlaşılmaz.
Ufak tefek rötuşların yetmeyeceğini, kökten bir değişime ihtiyacınız olduğunu bilirsiniz. Ya her şeyi yıkıp yeni baştan yapmak gerekir ya temelli göç etmek bulunduğunuz yerden. Zaten hiçbir şey eskisi gibi değildir; siz eski size benzemezsiniz. Benzemek de istemezsiniz. Çünkü bir daha herhangi bir sarsıntının sizi bu denli incitmesine dayanamazsınız.
Adeta temelleriniz oynamıştır yerinden. Aynı temelin üzerinde yükselemezsiniz. Zaafa uğramış ve zayıflıklarınızı fark etmişsinizdir. Olur a, yaşamınızda ilk kez kendinize güveninizi kaybetmişsinizdir bu yüzden.
Değişmenize destek olacak bir kuvvet ararsınız. Ve sevginin, her zaman birini olduğu gibi kabul etmek değil, değişmesine yardım etmek olduğunu anlarsınız. Kendi kendinize, birisi için değişmeyi göze almadıysanız, hatta bunu arzulamadıysanız, onu sahiden sevip sevmediğinizi sorarsınız.
Aşk, kendinizi tanıyamadığınızda aşktır.
İçinizden bambaşka birinin çıkmasıdır.
Sizden yeni bir insan yaratmadıysa âşık olmadığınızdan da emin olabilirsiniz sanırım.
Önceden hiç farkına varmadığınız özelliklerinizi keşfedersiniz, eğer âşıksanız.
İçinizde saklı bütün güzellikleri, hünerleri, yetenekleri ortaya çıkarırsınız.
Sizde olmayan nitelikleri dahi edindiğinizi görüp şaşırırsınız.
Yepyeni duyguların tadına varırsınız.
İlginizi çekmeyen bazı konular birdenbire alakanızı uyandırmaya başlar. Buna mukabil önemsediğiniz nice şey ehemmiyetini kaybeder gözünüzde.
Seviyorsanız değişirsiniz, seviyorsanız sevdiğinizin ona zarar veren yanlarını değiştirmek istersiniz.
Değişim ihtiyacı hissettiğinizde, bunu elzem olduğunu bile bile başaramıyorsanız, eksik olan aşktır hayatınızda.
Bir şeyleri değiştirerek aşkı bulamazsınız, aşkı bulduğunuzda değiştirirsiniz birçok şeyi.
Hayatınızın harcına aşk katıldığında pekişir canlılığınız, umutlarınız, gücünüz ve iyimserliğiniz.
Kendinize dair her şeyi yıkabilecek, sevdiğinize ait her şeyi yapabilecek kadar güçlü olmaktır aşk.
Onu, onsuz da yaşayabilmektir.
Sizin yaşamınızda olacaklar için onun yaşamında bir şeyler yıkılsın istiyorsanız, sevmekten değil, sevilmek ihtirasından söz edebilirsiniz ancak.
Taşıması çok ağır bir duygudur aşk, lakin sevdiğiniz de sizi severse uçacakmışçasına hafiflersiniz.
Yalnız başınıza taşırken, gün gelip zorba bir depremle sarsılırsanız o ağırlığın altında ezilirsiniz.
O zaman sizden yeni bir siz inşa etmeye çalışırsınız. Bir yanınız bilir ki aşk lazımdır bunun için; bir yanınız sonunda yine enkaz altında kalmaktan ölesiye çekinir.
Sevilmek kifayet etmez, sevmekten korkarsınız. Korktukça ümitleriniz tükenir ve artar çaresizliğiniz.
Ayakta durabilmek için neredeyse kımıldamazsınız. Hareketsizlik değişmenizi engeller, hareket etmek içinizden gelmez.
Ne olacaksa olsa, bitse bu eziyet diye beklersiniz.
Hatıralardan kaçar, hayal kuramazsınız.
Sizi değiştirecek bir aşka izin vermezseniz şayet, ân olur bir rüzgârla toprağa savrulursunuz.
Bir akşam elleriniz üşürse, ısıtırsınız.
Ruhunuz üşürse ama, aşktan gayrı neyle sarınırsanız sarının ısınamazsınız.
Alıntı: Rengin Soysal