Taş [öykü]

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan Emre Küçükoğlu Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 4
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 2,363
Mesajlar
23
Tepkime Puanı
0
TAŞ



Verdiğim otlarla sardığı cigaralığı parmak uçlarıyla ezerken “Beni nasıl tanıdın?” diye sordu ikinci kez. “Kaç yıl oldu, sen daha velettin o zaman. Şunlar kadardın belki de.” durdu düşündü “Aşağı yukarı.” dedi aklında birisi ona söylemiş de onaylıyor gibi.

“Tanıdım işte Süreya Abi.” dedim, çakmağımı çıkardım cebimden. O istemeden uzattım, çakmadım ama. Sardığı cigaralığı kendi yakar insan. Ezmeyi bırakıp çakmağı elimden aldı, dudaklarının arasına kartvizitten kestiği parçayla yaptığı fitili iliştirdi, çakmağı ateşledi ve körükledi… Derin bir soluktan sonra bana uzattı “İyiymiş.” diyerek. “Sen mi yetiştirdin, satın mı aldın?”

“Karışık.” dedim, sıkıldığımı gördü. “Anladım.” dedi, elinden alıp iyi bir nefes kökledim. “Hangi rüzgar attı abi, seni buralara?” cigaralığı uzattım.

“Hangi rüzgar, hangi rüzgar…” diye sayıkladı. Bu sürede hiç konuşmayıp sonsuza kadar böyle sayıklayacağını düşündüm. Çektiği fırttan sonra cigaralığı bana uzatırken yine sordum: “Tezer Abla’yı gördün mü?”

Çocuktum, fakat Tezer Abla ile Süreya Abi’nin dedikodularıyla büyümüştüm. Aşkı biz Leyla Mecnun öyküleri, Ediz Hun Hülya Koçyiğit filmleri, Külkedisi Beyaz Atlı Prens masallarından önce mahalleden bizzat Kasap Osman’ın kızı Tezer ile Tornacı Süreya, Kuaför Sevim ile Gaftici Haydar, Konsomatris Eleni ile Taksici Rıza’nın yaşadıklarından öğrendik. Süreya Abi kendinden geçerek anlatmaya başladı.

“Tezer Abla’nı ilk gördüğümün üzerinden otuz yıl geçti. Ben o zaman askerden yeni gelmişim sağda solda takılıyorum. Alışmaya çalışıyorum sivil hayata. Akşam sabah içki, sıçkı. Karılar o biçim. Bizim babalık da ses etmiyor. Öğlen gidiyorum atölyeye, akşama kadar can sıkıntımı gideriyorum. Hava kararmaya başlayınca ceket omza, vın !

Tezer on beşindeydi. Liseye yeni başlamış. Akşamdan kaldığım bir günün sabahında nasıl olduysa erken kalkmışız dükkan açmaya gidiyorum. Okula giderken gördüm. Etekleri kısaltmış, saçlar salık, omzunda çanta, mini mini… Yanında iki kız, yürüyor. Gördüğüm an yazıldım tabi. Sonraki günler giriş çıkış saatlerinde okul önündeyim, bunu gözlüyorum.

Mahallede liseye giden veletlerden de haberini alıyorum. Kızın takıldığı kimse yok, takılanları da bana uçuruyorlar, yakaladığım yerde kırıyorum ağızlarını burunlarını. Bir ikisini silkeleyince kızın kulağına gidiyor. Haber gönderiyorum ben de, kabul ediyor buluşuyoruz. O da ısınıyor. Büyüğüz ya; hava atıyor arkadaşlarına. Devamında mektuplar falan iyice birbirimize giriyoruz.

Gel zaman git zaman bu muhabbetler ailelerin kulağına da gidiyor. Tezer’in dayıları sorup soruşturuyorlar beni, nereye gitseler serseri diye duyuyorlar benim için. ‘Askerden geldi akıllanacağına yoldan çıktı’. Aklında bulunsun ne yapıp edersen meydanlara çıkma, reklam olma millete diyeceğim de koskoca adamsın sen de. Bu çocuklara öğretmeli bunu.”

“Sonra?”

“Sonrası, bir gün kızın yanında okula gidiyoruz. Kaldırımda ikimiz de fiyakalı yürüyoruz, vitrinlere bakıyoruz işte, bir otomobil yanaştı. İçinden yedi kişi indi. Yuh, be adam nasıl girdiniz onun içine diye komiklik yapıyorum kıza. Patır patır dökülüyorlar, meğer Tezer’in akrabalarıymış hepsi. Kızı çektiler kenara, bana da ihtar… Döndüler gidiyorlar, kızdım. O an gözüm döndü sanki. ‘Ne diyorsunuz ulan siz’ diye fırladım, yakaladım birini. Boynuna zuladan boşalttığım Bursalıyı dayar dayamaz Tezer’i kaybettim. Maksadım korkutmaktı bir de delikanlılık yapalım dedik. Al sana delikanlılık ! Atladı mı üstüme altı kişi ? Bir temiz dayak yedim. Tezer’in de çığlıklarını duydum arada ama kaçırdılar onu. Hikaye bundan sonra başladı İhsan.

Benim o halde eve geldiğimi görünce babalık da çıldırdı. Esnaf adamlar, mağrurlar. Aileler çok karıştı. Babası… Kasap Osman Amca… Hacca gitmiş adam; namaz, cami, tespih takılıyor. Kasap dükkanı var, ailesi var bir de Allah’ı var başka yok. Ondan bile dayak yedim düşünsene.

“ Tezer Abla ne yaptı?”

“Ne yapsın? ‘Kaçayım sana’ dedi. Akıl aldık, reşit değil. Zaten bunca olaydan sonra bizimkiler de istemediler kızı. ‘O aileyle bizi karşılaştırma’ dediler. Haklıydılar. Huzurları kalmadı. Tezer’i okuldan aldılar. Ortadan kayboldu. Manisa’ya halasının yanına göndermişler. Orada birkaç ay kaldı. Rahatı yerindeymiş, dönmeyeceğini söylüyorlar. İlk bayramda gelmiş anasını babasını görmeye. O vakit rastladım. Ama iki laf edemedik. Mektup da yok. Yine gitti. Bir yıl sonra nişanlandı dediler. Umudumu tamamen kaybettim. Unuttum karıyı. Batakhanede bir Neriman vardı. Ona kapıldım. Bir ev parası yedirmişimdir Neriman’a. O karı da çok delikanlıyı harcadı. Biz gençliğimizden sıyırdık yakamızı. Evini dağıtanlar oldu.

Her neyse… Ne kadar geçti bilmiyorum. Bir gün Tezer’den mektup aldım. Geliyormuş, ‘bekle beni’ yazıyor. ‘Reşitim de sana kaçacağım’ diyor. Bekledim, bir hafta iki hafta üç hafta, gelen giden yok. Ailesinden şüpheleniyorum. ‘Kız geldi göstermiyorlar’ diyorum. Ota sardığım bir akşam kalktım evlerini bastım Tezer diye. Karakollarda sabahladık. Salağın önde gideniymişiz…

Babalığın üst üste kalp sekmeleri olunca yalvardı düzgün bir hayat kur diye. ‘Peki’ dedim. Hemen bir kız bulundu. Evlendik. İşe de yaslandım, hoşuma gitti. Bulduklarını da görsen ağzı var dili yok çıktı. Nerde bugün öylesi? Ne desen sesini çıkarmaz. İlk tanıştırdıklarında ‘dilsiz mi’ diye sormuştum bile. O garibin de kusuru başka çıktı. Çocuğumuz olmadı. ‘Bırak istersen beni’ dedi öğrendiğimizde, içim acıdı. O laftan sonra bırakmayı düşünsen bırakamazsın.

Mutlu muyum, mutsuz muyum bilemeden yaşarken Tezer’den telefon geldi. İstanbul’a gelmiş bu sefer; harbiden gelmiş. ‘Gardan gel al’ diyor. Son mektubun üzerinden yıllar geçtiğini söyledim, kaçarken yakalandığı söyledi. Dövmüşler ölümlerden dönmüş. Düşük yapmış anlattı bir çırpıda. İstemezsen öldürürüm kendimi diye şantaja girdi adeta. Gittim, gelmişti hakikatten de. Gelmişti de peşinden bir herifi de sürüyerek. Garda yapıştı kıza fahişe diye ben yine çektim bıçağı bu kez kimse gelmedi üstüme.”

“Öldürdün mü?”

“Öldürmedim, kalçasından… İçerde yattık tabi. Çıkınca ne öğreneyim; Tezer başkasıyla evlenmiş. Benimkini de anası babası almış yanına. Mahallede kimin yüzüne bakarsın? Tası tarağı topladığım gibi Antalya’ya gittim. Askerden arkadaşım vardı, onun yanına…”

“Orda da tornacılık mı yaptın?”

“Her bir b.k yaptım; cepcilik, torbacılık, çorbacılık… Tornaya sıra gelmedi.”

“Alemsin Abi !”

“Alem ha ? Alem kıçımızda helva pişirdi. ‘Süreya’nın helvası bu, öldü yiyin’ diye dağıttı İhsan… Tezer Abla’nı görmedim, görmek de istemiyorum. E ; sen ne ayaksın? Gündüz vakti burada cigaraya vurduğuna göre o ayaksın. Kim bu çocuklar ?”

Süreya Abi çocukları gösterene kadar başımı oturdukları yöne çevirmemiştim. O anlatırken de hiç fark etmedim.

“Çocuklar ? Bilmem ! Kovarım ben şimdi sen rahat ol.” elimi kolumu sallayarak “Ne bakıyorsunuz ulan tiyatro mu oynuyor dağılın parka; hadi…” diye bağırdım, küçük kaçarken taş attı.

Ben elimi indirirken Süreya Abi omzuma kıkırdayarak vuruyordu.



Emre Küçükoğlu
 

Etiketler

Ynt: Taş [öykü]

Emre, seni tebrik etmek bana her zaman keyif vermiştir.

Öykülerini burda okumak güzel.
 





Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
104,012
Mesajlar
1,527,250
Kayıtlı Üye Sayımız
166,760
Kaydolan Son Üyemiz
Stronger

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst