Ynt: Tek Başıma Arabayla 76 Günde 3 Kıta 14 Ülke Overland 24500 Km
Aşkı yolda bulmak .
Seyahat etmeye en iyi ne eşlik eder? Bence aşk.. Çok şey mi istiyorum? Seyahat niyet edilip hasbel kader gerçekleştirilen bir şey, ama aşk öyle değil, maalesef planlayamadıklarımızdan.Yıllar önce motorsikletle Olimpos’a gittiğim bir yaz, ne mutlu ki hiç hesapta yokken ben de aşkı yolda bulmuştum. Olimpos o zamanlar güzel sakin bir yerdi, geceleri bangır bangır tekno müzik çalınmazdı, esnafı kazıkçı değildi, müdavimleri dünyanın dört yanından gelen gerçek gezginlerdi. Eylül ayında, kalabalağın seyreldiği dönemde oraya varmıştım. Denize en yakın kamp yerinde, ağaçların üzerinde kerevetler vardı. Kampta sadece ben ve Fransız 4 kişilik arkadaş gurubu kalıyordu. Lisa onlardan biriydi, tanıştık.
Gezginler genelde bu tarz büyüleyici yerlerde benzer ruh hallerine bürünüyorlar. Lisa ile gecenin yarısında Olimpos’dan inip, ay ışığında uzun Çıralı Kumsalı boyunca yürürken o an ne hissettiğini sorduğumda, duygularımı, benim ifade edebileceğimden daha iyi dillendirmişti, sanki zihnimi ve kalbimi okur gibiydi. Bugün bile orada yaptığımız konuşmanın tamamını hatırlıyorum. Tek günde aşık olunur mu, üç-beş gün için aşk yaşanır mı, ayrılma zamanı baştan bilindiği halde bu sürece aşk denir mi ? Yaşamayanlar fazla zorlama ve edebi bulabilir durumu, yaşayanlar hiç düşünmeden hepsine “Evet.” cevabını verir.
Ben çevremde bu duyguyu ilelebet yaşatabilen insana rastlamış değilim, aksine aşkla hayatlarını birleştirmiş çoğu insanın şimdilerde acı çekerek, zor kabullenerek yollarını ayırdıklarına üzülerek şahit oluyorum. Zaten nadiren yakalanan bu duygunun sıkı ahlaki ve muhafazakar prensiplere takılmasının(tabii ki geldiğiniz yerde duygusal bağınız veya sadakat yükümlülüğünüzün bulunmaması şart, kastettiğim bunun dışında kalanlar) ne gereği var? “İki gün sonra yollarımız ayrılacak, duygularımı bastırmalıyım .” demek kendimize iyilik etmek midir?
Yolculukta başlayan aşklar daha net ve dürüst yaşanıyor bence, dönülecek hayatlar, yerler belli, ayrılma vakti belli, nazlanmadan, kapris yapmadan, her saniyenin kıymeti bilinerek ve karşıdaki insanı mutlu etmeye çalışarak paylaşılıyor duygular, daha telaşlı ve yoğun…
Dünya sinemasının en yaratıcı kadınlarından July Delphy’nin eliden çıkmış “Before Sunrise” ve “ Before Sunset” filmlerini izlemem sonraya rastlar. …. İle ….. nin ilişkisini çevremdeki çoğu insan fazla kurgusal ve romantik bulmuştu, bana ise benzer şeyi yaşama şansını elde etmiş biri olarak gayet gerçekçi gelmişti hikaye. Hem yolculuk hem aşk öyküsü izlemek isteyenler bu filmleri kaçırmasın, bir de Fatih Akın’ın “Temmuzda” filmi var, üzerine mizah da ekleniyor onu da tavsiye ederim.
Birlikte Wadi Rum’u gezdiğimiz Amy ve Silvano’nun hikayesi de benzeriydi, Mısır’da karşılaşmışlar, birlikte İsrail, Ürdün ve Suriye’yi gezmek için yola çıkmışlar. Buradan sonra Sharm El-Sheikh’e gidecek, yollarını ayırıp ülkelerine döneceklerdi. Birbirleriyle kurdukları katıksız, beklentisiz ilişkiyi gördüğümde imrenmedim desem yalan olur. Yaşadıkları bu kısa süreli , ama nitelikli aşk, halen şahitlik ettiğim, bitkisel hayatta dönüşmesine rağmen uzatılıp, acı, nefret ve pişmanlık duygularıyla nihayetlendirilen uzun süreli bütün ilişkilerden daha saygıdeğer ve onurluydu bana göre…