Ynt: Terkos Ve Müsellim Göletinde Turna Peşinde...
Hah hah hah ...
Ben, Batu balıktan döndüğünde iki tür kahkaha atıyorum.
Birincisi... Eli boş geldiğinde, suratı düşmüş, omzu düşmüş, ah..off..puff... Lanet olsuun, ulan sabahın köründen beri uğraşıyoruuuum... Tık bile demediii... Bu ne şansızlııık... gibi yakınmalarına karşı, " baba sözü dinle kerata , bu kadar hırs yapma yoksa keyif eziyete dönüşür anlamında bir kahkaha " . ;D ;D ;D
O anda beni ertesi günü avlamayı hayal ettiği balıklara yem yapmak istediğinden eminim ama saygılı çocuktur, çaktırmıyor.
İkincisi... İşte bu beee... Heyyyt şuna bak, şuna... Başardımmm... Hey aslanım benim be... şeklindeki mutluluğuna karşı, yine ukala ve bilgiç bir edayla, " eh ! hayat hak ettiğine karar vermiş " anlamında bir kahkaha.
O zaman kadehlerimiz keyifle buluşuyor.
Sonuç, kendi adıma beni ilgilendirmediği için ben nasıl olsa her iki halde de karlıyım, zira benim bakış açıma göre Batu doğru bir tercihle " kendisiyle " buluşuyor ve var oluşunu yaşıyor. Onun, kendisini yaşayabiliyor olması bana iyi geliyor.
Hobi ( hobby ) bir özgürlük halidir. Gerçek özgürlükten bir demdir. Karavancılık da sunduğu özgürlük olanaklarının dışında hobi kelimesinin taşıdığı anlam nedeniyle bizatihi yine özgürlükten bir demdir.. Doğaldır ki, karavancılık ve amatör balıkçılık gibi iki hobi bir araya geldiğinde çift kaymaklı ekmek kadayıfı oluyor.
Yalnız şurada bir düşünce parantezi açmak istiyorum.
Hedefe kilitlenmek ve hedefe göre mutluluk ya da mutsuzluk, süreci yaşayamamak, süreçten keyif alamamak gibi bir ruh hali yaratıyor. Bu durum bana göre hobi kavramına ters bir durumdur.
Hobi, kişinin kendine özel, ruhsal dürtüleriyle bütünleşmek ve içinden gelenleri yaşayabilmek gibi genel yaşamın dışında kişi tarafından tercih edilmiş seçkin bir uğraş olduğuna göre, huzursuzluğa, mutsuzluğa, öfkeye taşınacak bir hale bürünmemeli. Bence... İş başka, hobi başka.
Hobi moda gibi dışarıdan gelen bir etki değil, başkasına hoş görünmek gayreti değil, etiket değil. Daha bir çok baskı değil. Kendince bir tercih. Özgürlük alanıdır.
Ama ne yazık ki doğduğumuz andan itibaren bize yüklenen değerler ve özellikle modern yaşamın dayatmaları çoğumuzu hedefe kilitlenmiş robotlara dönüştürmüştür.
Bu robot olma halinin farkına varmak ve kurtulmak zor iştir, hem de çok zor.
Sorulması gereken soru şu. Hedefe ait olmak mı, özgürlüğe sahip olmak mı ?
Bence karavancılıkta da hedef kavramı ön plana çıkmamalıdır. Tamam, bir yön, varılması gereken bir son nokta vardır ama karavanın direksiyonuna oturduğunuz andan itibaren bütün seyahatiniz boyunca bir süreç vardır ve yaşanması umulan keyif, bu süreçtir.
Mesela...
Terkos gölü çevresinde yolları denedik, gözümüzün kestiği yere varmak için uğraştık, zorlandık, traktörlerin çamurda açtığı üstü kurumuş, altı batak kanallarda az çok debelendik. İlle de şu noktaya varmak gibi mutlak bir hedefimiz olsaydı, o noktaya varamamaktan ötürü içimiz daralabilirdi, ama hayır, o zorlanmayı bir miktar yaşadık ve aşamadığımız noktadan geri döndük. Süreci yaşamış olduk ve yetti.
Yok, sınırları hedefe yönelik olarak daha da zorlasaydık başımız kesin derde girecekti.
Hoş karar Batu'ya kalsaydı, özellikle çok ısrar ettiği bir yolda bayağı sıkıntı yaşayacaktık. Bereket bu konuda her bir teli ayrı ağarmış bir ton sakalım var da, sıyırdık.
Görünenin arkasına bakmak gibi bir huyum olduğu için ailecek yaşadığımız bu yaşam güzelliklerini Batu'nun aktarımı vesilesiyle ben de nasıl algıladığımı, nasıl değerlendirdiğimi sizlerle bir miktar paylaşmış oldum.
İşin güzel tarafı nedir biliyor musunuz ?
Sevdiklerinizle, sevdiğiniz yaşam anlarını paylaşmak.
Şu söz hoşuma gidiyor ve anlamlı buluyorum.
Mutluluk paylaştıkça çoğalır, acı paylaştıkça azalır.