Ynt: Türkan Saylan'ı Kaybettik
Hasan Pulur Olaylar ve İnsanlar
h.pulur@milliyet.com.tr
“Bir ölürüz, bin doğarız”
20 Mayıs Çarşamba 2009
1968 devrimcilerinin bir sloganı vardı: “Bir ölürüz, bin doğarız!” Bir acı olayın sloganıydı bu; ölen bir gencin cenazesinde söylenirdi:
“Bir ölürüz, bin doğarız!”
Türkan Saylan’ın ölüm haberini alınca içimizden bu slogan geçti:
“Bir ölürüz, bin doğarız!”
* * *
TÜRKAN Saylan ölmüştü ama, son nefesini vermeden önce, Ankara’da Tandoğan Meydanı’nı dolduran on binler “Biz ölmedik, yaşıyoruz!” diye haykıranlardı, hem de tehditlere, iftiralara “Gitmeyin, Ergenekoncu olursunuz!” şantajına rağmen...
Korkmadılar, gittiler, Anıtkabir’e koştular, “Türkiye laik kalacaktır” diye yemin ederek.
Türkan Saylan, bundan daha anlamlı uğurlanamazdı.
* * *
TÜRKAN Saylan’a saldıranlar, onun laikliğini hedef alırlar, gizli kapalı da olsa “dinsizlikle” suçlarlardı; utanmadan annesinin diniyle bile uğraşarak.
Türkan Saylan geçen mart ayında Vehbi Koç Eğitim Ödülü’nü, başında olduğu derneğe bağışlamıştı; Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne, 100 bin dolar...
* * *
BU olayı yazdık ve Türkan Hoca’nın yaşamının önemli bir bölümünü kendi ağzından anlattık.
Telefon etti, teşekkür etti, “Beni karalayanlar utanır” dedi, biz de “Belki Hocam” dedik...
Şimdi onun ardından, o yazıyı bir kere daha tekrarlıyoruz. O, “Beni karalayanlar, utanır!” demişti, biz ise “Belki!” diye kuşkumuzu belirtmiştik, kuşkumuz sürüyor...
* * *
MERHUME Türkan Saylan şöyle anlatıyordu:
“Ben ve benden on bir ay küçük erkek kardeşim, bir yaz boyu Galatasaray’ın ilk kısmında Türkçe öğretmenim olan Hafız Ahmet Bey’den her pazar günü üç saat din dersi alırdık.
Ahmet Hafız Bey, bir yaz boyu, biz iki çocuğa, inanmak nedir, insan var oluşunu neden sorgulamış ve dinler nasıl çıkmış, Müslümanlık, Tanrı algılaması, peygamber, yaşamı, öyküleri, günümüzde nasıl bir Müslüman olmalıyız gibi konuları anlattı. İlk öğüdü ise, ‘Çocuklar, asla anlamını bilmediğiniz bir şeyi ezberlemeyin’, demek olmuştu. O gün bugündür bunu uygularım. Sonuç olarak, inancın bizim dürüst, temiz, hak yemez, herkese eşit davranan, açgözlü olmayan, azla yetinen, azığını paylaşan, büyüğüne saygılı, küçüğünü esirgeyici, alnı açık, başı dik, hurafelere inanmayan bireyler olmamız demek olduğunu öğretmiştir. Bunun yanında günümüzdeki yorumuyla İslamın şartlarını, besmelenin anlamını, sevabı, günahı, açıklamalarıyla namaz kılmaya yetecek sureleri, yöntemi, rekatları, abdest almayı, ramazanı, bayramları, diğer inançlara saygıyı vb. bilmemiz gerekenleri ve uygulamaları öğrenmiş, ödül olarak camiye götürülmüştük. Çocukluğumun bu döneminde en önemli kazanımımız ise, besmele çekerken, çok şükür derken ve dua ederken içimizden söylememizi, kimseye baskı kurucu şekilde sesli ifadede bulunmamamızı, aslında en büyük günahın bu gösteriş olduğunu öğrenmemiz ve içselleştirmemiz oldu. Yaşam boyu bunun aksini gördükçe sesli din gösterisi yapanlar adına için için üzülürüm.”
* * *
BİLENLER bilir, kendimizden söz etmeyi sevmeyiz, alışık da değiliz, ama bugün kuralımız dışına çıkacağız.
Türkan Hoca, telefon da “Yazınızı kesip saklayacağım!” demişti.
Acaba kesip sakladı mı? Kesip saklamışsa, evini basanlar, o yazıyı da alıp götürdüler mi?
Eğer, alıp götürmüşlerse, geri vermeyeceklerine göre, biz götürür, mezarı başında toprağa teslim ederiz.
www.milliyet.com.tr 'den alıntıdır..
SEVGİLER HİÇ EKSİLMESİN