SEVAL
www.sevalduban.com
23 Nisan tatilini bahane edip bizlerde bir yolculuk yapalım dedik ve rotamızı Trilye olarak belirledik.
Güneşli bir öğle vakti önce alış veriş merkezinin yolunu tuttuk. Sepetimizi çikolata, bisküvi, meyve, yiyecekler ve içeceklerle doldurduktan sonra Fenerbahçe Marina’ nın yolunu tuttuk. Bizi gören Kaptan, arkadaşlar okyanusa açılmıyoruz sadece Trilye’ ye gideceğiz dedi. Tabii o kadar torbayı ve valizi taşıyamadığımız için arabayı ponton’ un dibine kadar sokmak zorunda kaldık. Bir an havuzluk poşetlerle dolmuş olsa da hemen hepsini içeri boca edip yerleştirdik. Ortalığı iyice neta edip yolculuğa hazır hale getirdik. Tabii bu arada karnımız zil çalıyor.
Saat 17:30 gibi palamarlarımızı fora edip yola koyulduk. Hava güneşli ama pek keyfi yok güneşin, gitti gidecek.
Öreke taşını geçip de Kınalı ile Burgaz’ ın arasına doğru yol alırken Güneş de bizi yolcu edip gitti.
Hafif rüzgar eşliğinde yelkeni camadana vurup motorla yol alıyoruz. Bu arada Kaptan’ ın gözlerinin içine bakıyoruz yemek hazırlasın diye. Neyse ki halden anlıyor. Biraz sonra mutfaktan mis gibi bonfile kokuları geliyor. Göbek salata ve kırmızı şarap eşliğinde hapır hupur götürüyoruz etleri. Bozburun çakarını kerteriz aldık, fonda Rupa ve April Fishes’ ın neşeli ezgileri keyifle yol alıyoruz.
Saat 00:30 gibi Trilye limanına vardık. Kıçtan kara edip palamarlarımızı voltaladık. Sabah 10:00 gibi uyandığımızda Trilye’ de pırıl pırıl bir güneş karşıladı bizi. Çay suyu kondu, sucuklu yumurta ocakta kokuyor buram buram. Tabii yumurta tam pişmeyince ben arıza çıkarıp surat yaptım
Kahvaltıdan sonra kendimizi Trilye’ nin sokaklarına atıyoruz.
Eskiden klise olarak kullanılan bu bina bir şekilde sahiplenilmiş. Şu an iki kardeşe ait bina. Fakat anlaşamadıkları için sadece biri oturuyor binada. Miras meselesi yüzünden anlaşamıyorlarmış. Ne yazık.
Çeşme süslemeleri, günümüze kadar bu halde kalmış olmaları sevindirici. Fazla harap olmamışlar.
Eski evler
H. Stephanos Kilisesi, Kenolakkos Manastırı Kilisesi, Trigleia Manastırı’ nın İsa Kilisesi, Trigleia Kilisesi
Çeşitli araştırmacıların yukarıdaki farklı isimlerle adlandırdığı yapı orjinalinde bir Bizans Kilisesidir. Araştırmacı Evangelides’ e göre kilise 720-730 yılları arasında inşa edilmiş Kenolakkos Manastırı’ na aittir. Orjinalinde ise Trigleia Manastırı’ na ait İsa Kilisesidir. Çeşitli Bizans kaynakları değerlendirilerek İmparator V. Loe (813-820) döneminde kilisenin baş rahibinin işkence edilerek öldürelen Stephanos olduğu tespit edilir. Bu veriye göre kilise 800 yılından önce tarihlenir.
Camideki kitabelerden kilisenin Hacı Hasan tarafından 1561 yılında Trilye’ nin Türkler tarafından fethi ile birlikte Fatih Camii adı ile ibadete açıldığı anlaşılmaktadır.
Taş Mektep
Gezimizi tamamlayıp çayımızı da içtikten sonra demirimizi vira edip Esenköy’ e doğru düşüyoruz yollara. Bu sefer şanslıyız, rüzgar tam iskele baş omuzluktan esiyor. Deniz dalgalı, bata çıka dalgalarla oynaşarak ilerliyoruz.
Gece seyrinde kerteriz aldığımız Bozburun çakarı, gün ışığında tüm ihtişamıyla selamlıyor geçen tekneleri.
Güneşli bir öğle vakti önce alış veriş merkezinin yolunu tuttuk. Sepetimizi çikolata, bisküvi, meyve, yiyecekler ve içeceklerle doldurduktan sonra Fenerbahçe Marina’ nın yolunu tuttuk. Bizi gören Kaptan, arkadaşlar okyanusa açılmıyoruz sadece Trilye’ ye gideceğiz dedi. Tabii o kadar torbayı ve valizi taşıyamadığımız için arabayı ponton’ un dibine kadar sokmak zorunda kaldık. Bir an havuzluk poşetlerle dolmuş olsa da hemen hepsini içeri boca edip yerleştirdik. Ortalığı iyice neta edip yolculuğa hazır hale getirdik. Tabii bu arada karnımız zil çalıyor.
Saat 17:30 gibi palamarlarımızı fora edip yola koyulduk. Hava güneşli ama pek keyfi yok güneşin, gitti gidecek.
Öreke taşını geçip de Kınalı ile Burgaz’ ın arasına doğru yol alırken Güneş de bizi yolcu edip gitti.
Hafif rüzgar eşliğinde yelkeni camadana vurup motorla yol alıyoruz. Bu arada Kaptan’ ın gözlerinin içine bakıyoruz yemek hazırlasın diye. Neyse ki halden anlıyor. Biraz sonra mutfaktan mis gibi bonfile kokuları geliyor. Göbek salata ve kırmızı şarap eşliğinde hapır hupur götürüyoruz etleri. Bozburun çakarını kerteriz aldık, fonda Rupa ve April Fishes’ ın neşeli ezgileri keyifle yol alıyoruz.
Saat 00:30 gibi Trilye limanına vardık. Kıçtan kara edip palamarlarımızı voltaladık. Sabah 10:00 gibi uyandığımızda Trilye’ de pırıl pırıl bir güneş karşıladı bizi. Çay suyu kondu, sucuklu yumurta ocakta kokuyor buram buram. Tabii yumurta tam pişmeyince ben arıza çıkarıp surat yaptım
Kahvaltıdan sonra kendimizi Trilye’ nin sokaklarına atıyoruz.
Eskiden klise olarak kullanılan bu bina bir şekilde sahiplenilmiş. Şu an iki kardeşe ait bina. Fakat anlaşamadıkları için sadece biri oturuyor binada. Miras meselesi yüzünden anlaşamıyorlarmış. Ne yazık.


Çeşme süslemeleri, günümüze kadar bu halde kalmış olmaları sevindirici. Fazla harap olmamışlar.



Eski evler




H. Stephanos Kilisesi, Kenolakkos Manastırı Kilisesi, Trigleia Manastırı’ nın İsa Kilisesi, Trigleia Kilisesi
Çeşitli araştırmacıların yukarıdaki farklı isimlerle adlandırdığı yapı orjinalinde bir Bizans Kilisesidir. Araştırmacı Evangelides’ e göre kilise 720-730 yılları arasında inşa edilmiş Kenolakkos Manastırı’ na aittir. Orjinalinde ise Trigleia Manastırı’ na ait İsa Kilisesidir. Çeşitli Bizans kaynakları değerlendirilerek İmparator V. Loe (813-820) döneminde kilisenin baş rahibinin işkence edilerek öldürelen Stephanos olduğu tespit edilir. Bu veriye göre kilise 800 yılından önce tarihlenir.
Camideki kitabelerden kilisenin Hacı Hasan tarafından 1561 yılında Trilye’ nin Türkler tarafından fethi ile birlikte Fatih Camii adı ile ibadete açıldığı anlaşılmaktadır.




Taş Mektep


Gezimizi tamamlayıp çayımızı da içtikten sonra demirimizi vira edip Esenköy’ e doğru düşüyoruz yollara. Bu sefer şanslıyız, rüzgar tam iskele baş omuzluktan esiyor. Deniz dalgalı, bata çıka dalgalarla oynaşarak ilerliyoruz.








Gece seyrinde kerteriz aldığımız Bozburun çakarı, gün ışığında tüm ihtişamıyla selamlıyor geçen tekneleri.
