VforVendetta
dans, fotoğrafçılık, kitaplarım, seyahat
EKİM AYINDA ÇIKAN KİTAPLARDAN
1. Yedi Kapılı Kırk Oda
Murathan Mungan
Metis Yayıncılık, Ekim 2007
Murathan Mungan'ın Kırk Oda kitabı ilk kez 1987'de yayımlanmıştı. Yazar daha o sıralar, zaman içinde kırk öyküden oluşacak bir büyük toplama çalıştığını söylüyordu. 1999'da Üç Aynalı Kırk Oda, ilk kitaptan tam yirmi yıl sonra şimdi de Yedi Kapılı Kırk Oda geldi. Kitapta yedi öykü yer alıyor: "Dumrul ile Azrail", "Kan Kalesi", "Robenson ile Cruose", "Mavisakal", "Hamlet ile Hitler", "Wagner Körfezi", "Güvercin Gömleği". Varoluşun, kendini var etmenin yedi kapısına işaret etmeyi, giz düşürmeyi amaçlayan bu öyküler, Murathan Mungan'ın sadık okurlarını sevindirecek izlerle dolu.
2. Suskunlar
İhsan Oktay Anar
İletişim Yayıncılık, Ekim 2007
Eflâtun rengi hayaller kuran bir "suskun"un sözleridir, bu roman. İşittiğini gören, gördüğünü dinleyen, dinlediğini sessizliğin büyüsüyle sırlayan ve tüm bunların görkemini hikâye eden bir adamın alçakgönüllü dünyasına misafir olacaksınız, satırlar akıp giderken. O ise, muzip bir tebessümle size eşlik edecek, sessizce... Sayfaları birer birer tüketirken, benzersiz erguvanî düşlerin "gerçekliği"nde semâ edeceksiniz ve bu düşlerden âdeta başınız dönecek. Hayat kadar gerçek, düş kadar inanılmaz bu dünyanın tüm kahramanlarının seslerini duyacak, nefeslerini hissedeceksiniz. Çünkü Suskunlar, sessizliğin olduğu kadar, seslerin ve sözlerin, yani musikînin romanıdır. Sonsuzluğun derin sessizliğinin "nefesini üfleyen" ve ona "can veren" bir adamın hayallerinin ete kemiğe bürünmüş kahramanları, en az sizler kadar gerçektir; ya da siz, en az onlar kadar bir düş ürünü... Bağdasar, Kirkor, Dâvut, Kalın Musa, İbrahim Dede Efendi, Rafael, Tağut, Veysel Bey ve diğerleri... Onlar, sessizliğin evreninden İhsan Oktay Anar'ın düş dünyasına duhûl ederek suskunluklarını bozmuşlardır.Bir meczûp aşkı tattı, bir âşıksa aşkına şarkılar yazıp ruhunu maviyle bezedi; diğeri, kaybolduğu dünyada bir sesin peşine düşerek kendini buldu. Nevâ, belki de, herkesin âşık olduğu bir kadının pür hayâliydi. Hayâlet avcısı, kendi ruhunu yakalamaya çalıştı. Zâhir ve Bâtın ise, zıtlıkların muhteşem birliğinde denge bulan iki ayrı gücün cisimleşmiş hâliydi.Suskunlar'ı okuduktan sonra aynaya bakmak, yansıyan aksinizde gerçeği görmek, gördüğünüzü işitmek ve duyduklarınızla sağırlaşıp susmak isteyeceksiniz. Sayfalar tükenip bittiğinde, kim bilir, belki de "Suskunlar"dan biri olacaksınız...
3. Doğru Erkeği Bulma Kılavuzu
İlhan Uçkan
Artemis yayınları, Ekim 2007
Hangi erkek “doğru erkek”tir?
“Yanlış erkek”leri nasıl ayırt edeceksiniz?
Beraber olduğunuz erkek “doğru” mu “yanlış” mı?
Ya siz “yanlış kadın”sanız!
Çekim odağı olmak ister misiniz?
Peki, hangi erkek “doğru” olsun diye üzerinde çalışmaya değer?
“Doğru erkeği” buldunuz, nasıl elinizde tutacaksınız?
Neden koca isteriz biliyor musunuz?
"Evliliğe hazır mısınız" testini cevaplamadan olmaz!
Ya taktikler!
Aman ha yanlış taktik kurbanı olmayın!
4. Yüz Yılın 100 Türk Romanı
Fethi Naci
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ekim 2007
Batı romanı, daha doğrusu roman "bireyi anlatır; burjuva, toplumunun insan örneği olan bireyi. Bu romanlarda bireyin bitmez tükenmez zenginliklerle dolu iç dünyası betimlenir... çünkü roman kahramanı artık başlı başına bir dünyadır, toplumun dünyasına eşit bir dünya,...
Tarihsel açıdan ilk Türk romanı elbette Taaşşuk-t Talât ve Fitnat; ne var ki yazınsal açıdan ilk Türk romanı, Aşk-ı Memnu. Yayım tarihi 1900.
Fethi Naci
Eleştiri alanının duayeni Fethi Naci bu yapıtında, ilk basımı 1900'de yapılan Aşk-ı Memnu'dan başlayarak, 20. yüzyılda iz bırakmış 100 Türk romanını ve yazarlarını irdeliyor. Kitabın başında yer alan ayrıntılı "Önsöz" bölümü ise Türk romanına genel bir tarihsel ve toplumsal bakış getiriyor.
Türk romanının tarihsel gelişimi hakkında bilgi sahibi olmak isteyen herkes için vazgeçilmez bir başvuru yapıtı.
5. Kara Üçleme
Leo Malet
Metis Yayınları, Ekim 2007
Bir fabrikanın grevdeki işçileriyle dayanışma için soygun yapan bir grubun adi soygunculara dönüşmelerinin hikâyesini anlatan Hayat Berbat, ısıtmayan bir güneşin sıcaklığını kenar mahalle dilberi Gina'da bulan yetim sokak çocuğu André'nin yürek burkan öyküsü Güneş Bize Haram, ve boyundan büyük işlere kalkışan Paul Blondel'in soluk soluğa firarını konu alan Ecel Terleri.
Ayrı kitaplar halinde yayımladığımız ve Metis koleksiyonunun en çok sevilen kitaplarından olan üçlemeyi şimdi tek ciltte topladık. Kara Roman türünü, adeta insanın en karanlık dehlizlerindeki bir keşif gezisine çeviren Leo Malet'nin yeni kuşaklarca da çok sevileceğini düşünüyoruz.
6. Birinci Meclis’te Muhalifler
Emin Karaca
Altın Kitaplar, Ekim 2007
23 Nisan 1920'de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde; Mustafa Kemal Paşa'nın başını çekip lideri olduğu "Birinci Grup"un işi, hiç de kolay değildi. Sayıları bir ara 120'ye kadar çıkan "İkinci Grup'un muhalefeti, özellikle Ağustos 1921'den başlayarak, "Başkomutanlık Kanunu"nun gizli oturumlardaki müzakerelerinde doruğuna çıkmıştı. Bir müzakerede, "İkinci Grup"un ikinci adamı konumundaki Mersin milletvekili Selahaddin Bey; "Paşa Hazretleri kesin zaferin kazanılacağına emin midirler?" sorusunu soruyordu. Aynı kanunun dördüncü kez uzatılması müzakerelerinde, Karahisarısahip milletvekili Hulusi Bey, "Başkomutanlıkla sanki düşman mı kovduk?" diye hayıflanıyordu. Mustafa Kemal Paşa ise; aynı gizli oturumda, kürsüde konuşurken kendisine sürekli sataşan, "İkinci Grup"un önderi Hüseyin Avni Bey'e, "Ne zır zır ediyorsunuz?" diye çıkışıyordu."Kurtuluş Savaşı Kütüphanesi" dizisinin elinizdeki dokuzuncu kitabı "Birinci Meclis'te Muhalifler" Muvafıklarla Muhaliflerin 1920-1923 arasındaki sözlü şiddetli çatışmalarını gözler önüne seriyor.
7. Seni Seviyorum Fakat Sana Aşık Değilim
(İlişkinizi Kurtarmak İçin 7 Adım)
Andrew G. Marshall
Pegasus Yayınları, Ekim 2007
Tutku kaybolduğu zaman neler olur? Beş yıl kadar önce Bir eş diğerine 'Seni seviyorum fakat sana aşık değilim.' Der ve çift kendilerini Andrew G. Mashall'ın terapi ofisinde bulur. Bu çiftler birbirlerini en iyi arkadaşları olarak tanımlayacaklar veyahut birçoğu hâlâ cinselliği yaşamaya devam ediyor olsa da kardeş gibi olduklarını itiraf edeceklerdir. Temelde ilişki, tutkuyla değil de şefkat ile tanımlanır hale gelmiştir ve şefkat dönemi fazla sürmemektedir. Ancak son yıllarda, çok sayıda çift Andrew'e giderek benzer problemden yakınmaktadır-dörtte bir oranda. 'Seni seviyorum fakat sorunsalında araştırma yetersizliği olduğun keşfetmenin ardından evlilik danışmanı bir yazar olan Andrew kendi eşsiz ve oldukça başarılı yaklaşımını sundu. Seni Seviyorum Fakat Sana Aşık Değilim adlı kitabında bir çifti esas noktaya getirenin ve herhangi bir ilişkiyi geliştirecek olan yedi adımın ne olduğuna dair görüşlerini paylaşıyor. Çiftlerin nasıl iletişim kuruyor, tartışıyor, aşklarını ve ilgilerini gösteriyor, eğleniyor, sorumluluk alıyor, veriyor ve öğreniyor olduklarına bakarak, iki ayrı kimliğin birbirlerini nasıl daha iyi anlayacaklarının ve aradaki bağı hiç olmadığı kadar kuvvetli hale nasıl getireceklerinin güven verici ve güçlendirici haritasını çıkarıyor.Andrew'in da söylediği gibi; 'İnsanların işimi öğrendiklerinde sordukları en genel soru, "Aşkın bitmesi gerçekten mümkün müdür?" oluyor. Yanıtım ise her zaman aynı: Kuvvetli bir şekilde evet.' Seni Seviyorum Fakat Sana Aşık Değilim kitabı bunu açıklıyor. Andrew G. Marshall yirmi yıllık bir deneyime sahip bir evlilik danışmanıdır. İngiltere'nin önde gelen evlilik merkezi RELATE için çalışmakta ve The Times, the Observer, the Mail on Sunday ve dünya çevresinde yayımlanan pek çok kadın dergisinde ilişkilere dair yazılar yazmaktadır.
8. Özgürlüğe Kurşun
Hıfzı Topuz
Remzi Kitabevi, Ekim 2007
Türkiye’de gazeteci-yazar kıyımı 98 yıl önce Hasan Fehmi’yle başlatıldı.1909’dan bu yana 61 gazeteci öldürüldü. Bu onurlu insanlar, özgür düşünceyi baskı altında tutmak isteyen Ortaçağ zihniyetinin kurbanı oldular. Hıfzı Topuz, Özgürlüğe Kurşun’da II. Meşrutiyet’in ilk yıllarında sokak ortasında vurulan namuslu gazetecileri ve bu ilk cinayetleri örgütleyen dönemin “derin devlet”ini, ayrıca yıllar sonra İzmir’de Atatürk’e yapılan suikastın perde arkasını anlatıyor.
9. Arkadaşlar, Aşklar ve Çikolata
Alexander McCall Smith
İnkılap Kitabevi, Ekim 2007
Isabel Dalhousie sık sık arkadaşlarını, kimi zaman aşklarını, arada sırada da çikolatayı düşünür. Edinburghlu bir felsefeci olarak konumunun bilincindedir. Günaha Övgü kitabının eleştirisini hiçbir güçlük çekmeden, kolaylıkla yapabilir. Ama iş gerçek hayata geldiğinde bocalar. Özellikle de kendisinden küçük Jamie'ye olan hisleri konusunda... Jamie'nin yakışıklılığı, Isabel'i hem duygusal hem de ahlaki açıdan zor bir duruma sokar. Ben bir felsefeciyim, diye düşünmeye başlar, ama aynı zamanda da bir kadınım. Isabel, yeğeni Cat'in İtalya'ya gitmesi üzerine bir süreliğine onun dükkânını idare etmeyi kabul eder. Ancak müşterilerden birinin ameliyat sonrasında yaşadığı tuhaf tecrübeleri öğrenince, merakına yenilir ve kendini tehlikeli bir maceranın tam ortasında bulur. Bu arada, içindeki hisleri tartmaya da vakti olur; aşkı, arkadaşlığı ve tabii ki insanı günaha teşvik eden şeyleri... Sonuncusu farklı şekillere bürünerek çıkar karşısına; örneğin çikolata gibi. Ya da çekici İtalyan erkekleri...
10. Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Resim
Kolektif
Kareta Yayıncılık, Nisan 2007
"Büyük olasılıkla her şeyi göremeyeceksiniz, her yere gidemeyeceksiniz ama bir başlangıç yapabilirsiniz. Bu kitap nasıl ve neden sorularında size yol gösterecektir."Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Resim” en iyi on resim, en iyi beş roman listeleri çok sinir bozucudur. Seçeneklerinizin bu kadar azaldığı bir durumdaysanız, aslında hiçbir seçeneğiniz yok demektir; çünkü Tolstoy veya Dostoyevski arasında bir seçim yapmanız istenseydi, vereceğiniz tek mantıklı yanıt "ikisi de" olurdu. Benzer şekilde sadece on harika resmi seçmeye zorlansaydınız, bu durumda tehlikeye düşen kişisel tercihleriniz değil, sanatın ve medeniyetin yazgısı olurdu.Bir yerleri görebilir veya bir yerlerin resimlerini görebilirsiniz. Büyük olasılıkla her şeyi göremeyeceksiniz, her yere gidemeyeceksiniz ama bir başlangıç yapabilirsiniz. Bu kitap nasıl ve neden sorularında size yol gösterecektir."'Ölmeden Önce Yapmanız Gerekenler' serisinin 3. kitabı, "Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Resim" okurlarıyla buluşuyor. 'Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Film' ile 2005'te sinema severlerin; 'Ölmeden Önce Okumanız Gereken 1001 Kitap' ile 2007'nin ilk aylarında edebiyat severlerin dikkatini çeken Caretta Yayıncılık, 2007'nin son aylarında da 'Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Resim' ile sanat severlere sesleniyor.Kitap, "kaliteli resimlere zengin ve macera dolu bir bakış olması" umuduyla hazırlandı. Adından da anlaşılacağı gibi, "Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Resim", sanat tarihindeki önemli dönüm noktalarını, yazarların hayatları ve resimlerin yapılış nedenlerini de irdeleyerek kısa ama özlü metinlerle okura sunmayı planlıyor. Ama genel editör Stephen Farthing'in de belirttiği gibi "İyi bir resmin kendisi ile bakan kişi arasında bir etkileşim doğurabilir ve bu etkileşim, insanı resmin anlamını, üslup zevki ve sanat tarihinden bağımsız yollardan keşfetmeye sevk eder. Ne yazık ki bir resmi tanımak zaman alıyor."İyi ve harika resimler insanlar gibidir: Bir fotoğrafa bakarak fotoğrafın nasıl olduğuna dair bir fikir edinebilirsiniz ama aslında ne olduğunu öğrenmek için, onu tanımak üzere birlikte vakit geçirmeniz gerekir. Fartin.g, 1001 Resim fikrinin ortaya çıkışını ve kitabın hazırlanış sürecini şöyle özetliyor:"Bu kitap ziyaretçilere el kitabı ve gezi rehberi olsun diye çıkarıldı, masa başı gezi rehberi olsun diye değil. Aklımda bu düşüncelerle listeyi oluşturmaya başladım ve bu kitap ortaya çıktı. Bir eserin kitapta yer alıp almaması konusunda karar verirken, "gerçekten gidip görmeye değer mi" diye sordum kendime. Ne de olsa hedef, ölmeden önce gerçekten görmeye çalışmamız gereken 1001 resmi bir araya getirmekti.""Bu liste aslında birkaç yıl önce başka ressamlarla bir akşam yemeğinden sonra veya bir barda toplanmışken içlerinden birinin, "Sizin olma fırsatı tanınsaydı evinize hangi beş resmi asardınız?" sorusunu sormasıyla oluşmaya başladı. Sonra masa başında toplanıp düşlediğimiz koleksiyonu dile getirmeye başladık.""Eserler belirlendikten sonra sıra kelimelere gelmişti. Metinlerin amacı hem resimlere hem de onları yapan insanlara ışık tutmaktı. Ressamların hayatı ve resimlerin arkasındaki hikâyeler ilginç olabilir ama ne resmin anlamı ne de kapıyı açan tek anahtarlardır.""Daha fazla araştırma için tahrik etmeli"Kitabın editörü Erkan Doğanay, kitaptaki kısa tanımlamaların ve küçük görsel sunumların, okuru daha fazla araştırma yapabilmesi için tahrik etmesi gerektiğini söylüyor ve devam ediyor:"Sanat nedir ya da sanat ne için vardır" sorularına kendinizce veya çeşitli kaynaklardan faydalanarak cevaplar verebilirsiniz. Schiller, sanatı 'insanın özgürlük dünyasının ortaya çıkmasını sağlayan önemli bir araç' olarak tanımlamaktadır; bahsedilen özgürlük dünyasının kapılarını aralayan sanatçıları ve onların bazı çalışmalarından seçilmiş 1001 resmi birazdan incelediğinizde, gerçekten insanlık tarihindeki gelişimin sanattan kopuk ilerlemediğini göreceksiniz.""Bugüne kadar herhangi bir müzeye ya da resim sergisine gitmediyseniz, resim altlarında sınırlı kelimelerle anlatılan 'resim okuma' bölümlerini okuduğunuzda, her bir resmin hangi süreçlerde yapıldığını, kısa bir sanat tarihi bilgisi ile öykü tadında kaleme alınmış bu yazılarda eleştirmenlerin yalın anlatımlarla ifade ettikleri gibi, resmin; ruhun madde içindeki bir görünümü olduğunu fark edeceksiniz.""Bir sanat yapıtının anlaşılması, onun varoluş düşüncesinin kavranmasında yatar, bir resmin anlamını çözmek, renkler sözlüğüne, çizgi biçimlerine bakıp, o yüzeyde neden kullanıldıklarını, neden yan yana geldiklerini ve neyi anlatmaya çalıştıklarını öğrenemezsiniz. Buradaki kısa tanımlamalar ve küçük görsel sunumlar daha fazla araştırma yapabilmeniz için sizi tahrik etmeli...
1. Yedi Kapılı Kırk Oda
Murathan Mungan
Metis Yayıncılık, Ekim 2007
Murathan Mungan'ın Kırk Oda kitabı ilk kez 1987'de yayımlanmıştı. Yazar daha o sıralar, zaman içinde kırk öyküden oluşacak bir büyük toplama çalıştığını söylüyordu. 1999'da Üç Aynalı Kırk Oda, ilk kitaptan tam yirmi yıl sonra şimdi de Yedi Kapılı Kırk Oda geldi. Kitapta yedi öykü yer alıyor: "Dumrul ile Azrail", "Kan Kalesi", "Robenson ile Cruose", "Mavisakal", "Hamlet ile Hitler", "Wagner Körfezi", "Güvercin Gömleği". Varoluşun, kendini var etmenin yedi kapısına işaret etmeyi, giz düşürmeyi amaçlayan bu öyküler, Murathan Mungan'ın sadık okurlarını sevindirecek izlerle dolu.
2. Suskunlar
İhsan Oktay Anar
İletişim Yayıncılık, Ekim 2007
Eflâtun rengi hayaller kuran bir "suskun"un sözleridir, bu roman. İşittiğini gören, gördüğünü dinleyen, dinlediğini sessizliğin büyüsüyle sırlayan ve tüm bunların görkemini hikâye eden bir adamın alçakgönüllü dünyasına misafir olacaksınız, satırlar akıp giderken. O ise, muzip bir tebessümle size eşlik edecek, sessizce... Sayfaları birer birer tüketirken, benzersiz erguvanî düşlerin "gerçekliği"nde semâ edeceksiniz ve bu düşlerden âdeta başınız dönecek. Hayat kadar gerçek, düş kadar inanılmaz bu dünyanın tüm kahramanlarının seslerini duyacak, nefeslerini hissedeceksiniz. Çünkü Suskunlar, sessizliğin olduğu kadar, seslerin ve sözlerin, yani musikînin romanıdır. Sonsuzluğun derin sessizliğinin "nefesini üfleyen" ve ona "can veren" bir adamın hayallerinin ete kemiğe bürünmüş kahramanları, en az sizler kadar gerçektir; ya da siz, en az onlar kadar bir düş ürünü... Bağdasar, Kirkor, Dâvut, Kalın Musa, İbrahim Dede Efendi, Rafael, Tağut, Veysel Bey ve diğerleri... Onlar, sessizliğin evreninden İhsan Oktay Anar'ın düş dünyasına duhûl ederek suskunluklarını bozmuşlardır.Bir meczûp aşkı tattı, bir âşıksa aşkına şarkılar yazıp ruhunu maviyle bezedi; diğeri, kaybolduğu dünyada bir sesin peşine düşerek kendini buldu. Nevâ, belki de, herkesin âşık olduğu bir kadının pür hayâliydi. Hayâlet avcısı, kendi ruhunu yakalamaya çalıştı. Zâhir ve Bâtın ise, zıtlıkların muhteşem birliğinde denge bulan iki ayrı gücün cisimleşmiş hâliydi.Suskunlar'ı okuduktan sonra aynaya bakmak, yansıyan aksinizde gerçeği görmek, gördüğünüzü işitmek ve duyduklarınızla sağırlaşıp susmak isteyeceksiniz. Sayfalar tükenip bittiğinde, kim bilir, belki de "Suskunlar"dan biri olacaksınız...
3. Doğru Erkeği Bulma Kılavuzu
İlhan Uçkan
Artemis yayınları, Ekim 2007
Hangi erkek “doğru erkek”tir?
“Yanlış erkek”leri nasıl ayırt edeceksiniz?
Beraber olduğunuz erkek “doğru” mu “yanlış” mı?
Ya siz “yanlış kadın”sanız!
Çekim odağı olmak ister misiniz?
Peki, hangi erkek “doğru” olsun diye üzerinde çalışmaya değer?
“Doğru erkeği” buldunuz, nasıl elinizde tutacaksınız?
Neden koca isteriz biliyor musunuz?
"Evliliğe hazır mısınız" testini cevaplamadan olmaz!
Ya taktikler!
Aman ha yanlış taktik kurbanı olmayın!
4. Yüz Yılın 100 Türk Romanı
Fethi Naci
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ekim 2007
Batı romanı, daha doğrusu roman "bireyi anlatır; burjuva, toplumunun insan örneği olan bireyi. Bu romanlarda bireyin bitmez tükenmez zenginliklerle dolu iç dünyası betimlenir... çünkü roman kahramanı artık başlı başına bir dünyadır, toplumun dünyasına eşit bir dünya,...
Tarihsel açıdan ilk Türk romanı elbette Taaşşuk-t Talât ve Fitnat; ne var ki yazınsal açıdan ilk Türk romanı, Aşk-ı Memnu. Yayım tarihi 1900.
Fethi Naci
Eleştiri alanının duayeni Fethi Naci bu yapıtında, ilk basımı 1900'de yapılan Aşk-ı Memnu'dan başlayarak, 20. yüzyılda iz bırakmış 100 Türk romanını ve yazarlarını irdeliyor. Kitabın başında yer alan ayrıntılı "Önsöz" bölümü ise Türk romanına genel bir tarihsel ve toplumsal bakış getiriyor.
Türk romanının tarihsel gelişimi hakkında bilgi sahibi olmak isteyen herkes için vazgeçilmez bir başvuru yapıtı.
5. Kara Üçleme
Leo Malet
Metis Yayınları, Ekim 2007
Bir fabrikanın grevdeki işçileriyle dayanışma için soygun yapan bir grubun adi soygunculara dönüşmelerinin hikâyesini anlatan Hayat Berbat, ısıtmayan bir güneşin sıcaklığını kenar mahalle dilberi Gina'da bulan yetim sokak çocuğu André'nin yürek burkan öyküsü Güneş Bize Haram, ve boyundan büyük işlere kalkışan Paul Blondel'in soluk soluğa firarını konu alan Ecel Terleri.
Ayrı kitaplar halinde yayımladığımız ve Metis koleksiyonunun en çok sevilen kitaplarından olan üçlemeyi şimdi tek ciltte topladık. Kara Roman türünü, adeta insanın en karanlık dehlizlerindeki bir keşif gezisine çeviren Leo Malet'nin yeni kuşaklarca da çok sevileceğini düşünüyoruz.
6. Birinci Meclis’te Muhalifler
Emin Karaca
Altın Kitaplar, Ekim 2007
23 Nisan 1920'de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde; Mustafa Kemal Paşa'nın başını çekip lideri olduğu "Birinci Grup"un işi, hiç de kolay değildi. Sayıları bir ara 120'ye kadar çıkan "İkinci Grup'un muhalefeti, özellikle Ağustos 1921'den başlayarak, "Başkomutanlık Kanunu"nun gizli oturumlardaki müzakerelerinde doruğuna çıkmıştı. Bir müzakerede, "İkinci Grup"un ikinci adamı konumundaki Mersin milletvekili Selahaddin Bey; "Paşa Hazretleri kesin zaferin kazanılacağına emin midirler?" sorusunu soruyordu. Aynı kanunun dördüncü kez uzatılması müzakerelerinde, Karahisarısahip milletvekili Hulusi Bey, "Başkomutanlıkla sanki düşman mı kovduk?" diye hayıflanıyordu. Mustafa Kemal Paşa ise; aynı gizli oturumda, kürsüde konuşurken kendisine sürekli sataşan, "İkinci Grup"un önderi Hüseyin Avni Bey'e, "Ne zır zır ediyorsunuz?" diye çıkışıyordu."Kurtuluş Savaşı Kütüphanesi" dizisinin elinizdeki dokuzuncu kitabı "Birinci Meclis'te Muhalifler" Muvafıklarla Muhaliflerin 1920-1923 arasındaki sözlü şiddetli çatışmalarını gözler önüne seriyor.
7. Seni Seviyorum Fakat Sana Aşık Değilim
(İlişkinizi Kurtarmak İçin 7 Adım)
Andrew G. Marshall
Pegasus Yayınları, Ekim 2007
Tutku kaybolduğu zaman neler olur? Beş yıl kadar önce Bir eş diğerine 'Seni seviyorum fakat sana aşık değilim.' Der ve çift kendilerini Andrew G. Mashall'ın terapi ofisinde bulur. Bu çiftler birbirlerini en iyi arkadaşları olarak tanımlayacaklar veyahut birçoğu hâlâ cinselliği yaşamaya devam ediyor olsa da kardeş gibi olduklarını itiraf edeceklerdir. Temelde ilişki, tutkuyla değil de şefkat ile tanımlanır hale gelmiştir ve şefkat dönemi fazla sürmemektedir. Ancak son yıllarda, çok sayıda çift Andrew'e giderek benzer problemden yakınmaktadır-dörtte bir oranda. 'Seni seviyorum fakat sorunsalında araştırma yetersizliği olduğun keşfetmenin ardından evlilik danışmanı bir yazar olan Andrew kendi eşsiz ve oldukça başarılı yaklaşımını sundu. Seni Seviyorum Fakat Sana Aşık Değilim adlı kitabında bir çifti esas noktaya getirenin ve herhangi bir ilişkiyi geliştirecek olan yedi adımın ne olduğuna dair görüşlerini paylaşıyor. Çiftlerin nasıl iletişim kuruyor, tartışıyor, aşklarını ve ilgilerini gösteriyor, eğleniyor, sorumluluk alıyor, veriyor ve öğreniyor olduklarına bakarak, iki ayrı kimliğin birbirlerini nasıl daha iyi anlayacaklarının ve aradaki bağı hiç olmadığı kadar kuvvetli hale nasıl getireceklerinin güven verici ve güçlendirici haritasını çıkarıyor.Andrew'in da söylediği gibi; 'İnsanların işimi öğrendiklerinde sordukları en genel soru, "Aşkın bitmesi gerçekten mümkün müdür?" oluyor. Yanıtım ise her zaman aynı: Kuvvetli bir şekilde evet.' Seni Seviyorum Fakat Sana Aşık Değilim kitabı bunu açıklıyor. Andrew G. Marshall yirmi yıllık bir deneyime sahip bir evlilik danışmanıdır. İngiltere'nin önde gelen evlilik merkezi RELATE için çalışmakta ve The Times, the Observer, the Mail on Sunday ve dünya çevresinde yayımlanan pek çok kadın dergisinde ilişkilere dair yazılar yazmaktadır.
8. Özgürlüğe Kurşun
Hıfzı Topuz
Remzi Kitabevi, Ekim 2007
Türkiye’de gazeteci-yazar kıyımı 98 yıl önce Hasan Fehmi’yle başlatıldı.1909’dan bu yana 61 gazeteci öldürüldü. Bu onurlu insanlar, özgür düşünceyi baskı altında tutmak isteyen Ortaçağ zihniyetinin kurbanı oldular. Hıfzı Topuz, Özgürlüğe Kurşun’da II. Meşrutiyet’in ilk yıllarında sokak ortasında vurulan namuslu gazetecileri ve bu ilk cinayetleri örgütleyen dönemin “derin devlet”ini, ayrıca yıllar sonra İzmir’de Atatürk’e yapılan suikastın perde arkasını anlatıyor.
9. Arkadaşlar, Aşklar ve Çikolata
Alexander McCall Smith
İnkılap Kitabevi, Ekim 2007
Isabel Dalhousie sık sık arkadaşlarını, kimi zaman aşklarını, arada sırada da çikolatayı düşünür. Edinburghlu bir felsefeci olarak konumunun bilincindedir. Günaha Övgü kitabının eleştirisini hiçbir güçlük çekmeden, kolaylıkla yapabilir. Ama iş gerçek hayata geldiğinde bocalar. Özellikle de kendisinden küçük Jamie'ye olan hisleri konusunda... Jamie'nin yakışıklılığı, Isabel'i hem duygusal hem de ahlaki açıdan zor bir duruma sokar. Ben bir felsefeciyim, diye düşünmeye başlar, ama aynı zamanda da bir kadınım. Isabel, yeğeni Cat'in İtalya'ya gitmesi üzerine bir süreliğine onun dükkânını idare etmeyi kabul eder. Ancak müşterilerden birinin ameliyat sonrasında yaşadığı tuhaf tecrübeleri öğrenince, merakına yenilir ve kendini tehlikeli bir maceranın tam ortasında bulur. Bu arada, içindeki hisleri tartmaya da vakti olur; aşkı, arkadaşlığı ve tabii ki insanı günaha teşvik eden şeyleri... Sonuncusu farklı şekillere bürünerek çıkar karşısına; örneğin çikolata gibi. Ya da çekici İtalyan erkekleri...
10. Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Resim
Kolektif
Kareta Yayıncılık, Nisan 2007
"Büyük olasılıkla her şeyi göremeyeceksiniz, her yere gidemeyeceksiniz ama bir başlangıç yapabilirsiniz. Bu kitap nasıl ve neden sorularında size yol gösterecektir."Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Resim” en iyi on resim, en iyi beş roman listeleri çok sinir bozucudur. Seçeneklerinizin bu kadar azaldığı bir durumdaysanız, aslında hiçbir seçeneğiniz yok demektir; çünkü Tolstoy veya Dostoyevski arasında bir seçim yapmanız istenseydi, vereceğiniz tek mantıklı yanıt "ikisi de" olurdu. Benzer şekilde sadece on harika resmi seçmeye zorlansaydınız, bu durumda tehlikeye düşen kişisel tercihleriniz değil, sanatın ve medeniyetin yazgısı olurdu.Bir yerleri görebilir veya bir yerlerin resimlerini görebilirsiniz. Büyük olasılıkla her şeyi göremeyeceksiniz, her yere gidemeyeceksiniz ama bir başlangıç yapabilirsiniz. Bu kitap nasıl ve neden sorularında size yol gösterecektir."'Ölmeden Önce Yapmanız Gerekenler' serisinin 3. kitabı, "Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Resim" okurlarıyla buluşuyor. 'Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Film' ile 2005'te sinema severlerin; 'Ölmeden Önce Okumanız Gereken 1001 Kitap' ile 2007'nin ilk aylarında edebiyat severlerin dikkatini çeken Caretta Yayıncılık, 2007'nin son aylarında da 'Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Resim' ile sanat severlere sesleniyor.Kitap, "kaliteli resimlere zengin ve macera dolu bir bakış olması" umuduyla hazırlandı. Adından da anlaşılacağı gibi, "Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Resim", sanat tarihindeki önemli dönüm noktalarını, yazarların hayatları ve resimlerin yapılış nedenlerini de irdeleyerek kısa ama özlü metinlerle okura sunmayı planlıyor. Ama genel editör Stephen Farthing'in de belirttiği gibi "İyi bir resmin kendisi ile bakan kişi arasında bir etkileşim doğurabilir ve bu etkileşim, insanı resmin anlamını, üslup zevki ve sanat tarihinden bağımsız yollardan keşfetmeye sevk eder. Ne yazık ki bir resmi tanımak zaman alıyor."İyi ve harika resimler insanlar gibidir: Bir fotoğrafa bakarak fotoğrafın nasıl olduğuna dair bir fikir edinebilirsiniz ama aslında ne olduğunu öğrenmek için, onu tanımak üzere birlikte vakit geçirmeniz gerekir. Fartin.g, 1001 Resim fikrinin ortaya çıkışını ve kitabın hazırlanış sürecini şöyle özetliyor:"Bu kitap ziyaretçilere el kitabı ve gezi rehberi olsun diye çıkarıldı, masa başı gezi rehberi olsun diye değil. Aklımda bu düşüncelerle listeyi oluşturmaya başladım ve bu kitap ortaya çıktı. Bir eserin kitapta yer alıp almaması konusunda karar verirken, "gerçekten gidip görmeye değer mi" diye sordum kendime. Ne de olsa hedef, ölmeden önce gerçekten görmeye çalışmamız gereken 1001 resmi bir araya getirmekti.""Bu liste aslında birkaç yıl önce başka ressamlarla bir akşam yemeğinden sonra veya bir barda toplanmışken içlerinden birinin, "Sizin olma fırsatı tanınsaydı evinize hangi beş resmi asardınız?" sorusunu sormasıyla oluşmaya başladı. Sonra masa başında toplanıp düşlediğimiz koleksiyonu dile getirmeye başladık.""Eserler belirlendikten sonra sıra kelimelere gelmişti. Metinlerin amacı hem resimlere hem de onları yapan insanlara ışık tutmaktı. Ressamların hayatı ve resimlerin arkasındaki hikâyeler ilginç olabilir ama ne resmin anlamı ne de kapıyı açan tek anahtarlardır.""Daha fazla araştırma için tahrik etmeli"Kitabın editörü Erkan Doğanay, kitaptaki kısa tanımlamaların ve küçük görsel sunumların, okuru daha fazla araştırma yapabilmesi için tahrik etmesi gerektiğini söylüyor ve devam ediyor:"Sanat nedir ya da sanat ne için vardır" sorularına kendinizce veya çeşitli kaynaklardan faydalanarak cevaplar verebilirsiniz. Schiller, sanatı 'insanın özgürlük dünyasının ortaya çıkmasını sağlayan önemli bir araç' olarak tanımlamaktadır; bahsedilen özgürlük dünyasının kapılarını aralayan sanatçıları ve onların bazı çalışmalarından seçilmiş 1001 resmi birazdan incelediğinizde, gerçekten insanlık tarihindeki gelişimin sanattan kopuk ilerlemediğini göreceksiniz.""Bugüne kadar herhangi bir müzeye ya da resim sergisine gitmediyseniz, resim altlarında sınırlı kelimelerle anlatılan 'resim okuma' bölümlerini okuduğunuzda, her bir resmin hangi süreçlerde yapıldığını, kısa bir sanat tarihi bilgisi ile öykü tadında kaleme alınmış bu yazılarda eleştirmenlerin yalın anlatımlarla ifade ettikleri gibi, resmin; ruhun madde içindeki bir görünümü olduğunu fark edeceksiniz.""Bir sanat yapıtının anlaşılması, onun varoluş düşüncesinin kavranmasında yatar, bir resmin anlamını çözmek, renkler sözlüğüne, çizgi biçimlerine bakıp, o yüzeyde neden kullanıldıklarını, neden yan yana geldiklerini ve neyi anlatmaya çalıştıklarını öğrenemezsiniz. Buradaki kısa tanımlamalar ve küçük görsel sunumlar daha fazla araştırma yapabilmeniz için sizi tahrik etmeli...

