Ynt: Yol Hikayeleri
Yıl 1983 aralık ayı .Ben nenüz 12 yaşındayım.Babam Karayollarında şoför.O dönemde kış aylarında kar programı adı altında karla mücadele için herzamanki gibi yine ekipler oluşturulmuş.Bu ekiplerin ihtiyaçları için Kayseri den ikmal araçları görevlendirilmiş.Tabi bu araçlardan biride bilenler bilir dodge 100 lük doç dediğimiz babamın kullandığı araç.Benzinli ve çok güçlü bir araç.O gün görevli olarak Kayseriden Sivas gürün tarafına şantiyeye gidilecek.Aşırı soğuklar ve kar yağışı sebebiyle okullar tatil olunca bende düştüm babamın ardına.Önce kar kış diyerek götürmek istemedi ama aşırı ısrarımla direnci kırıldı ve benide götürmeye karar verdi.Dışarda lapa lapa kar yağışı altında bir sabah babam ben ve bir görevliyle yola çıktık.Daha yolun henüz 10. km sinde zincirsiz devam edemeyeceğimizi anladık ve zincir taktık.Bu şekilde pınarbaşı ilçesine kadar geldik.Kayserideki havaya göre pınarbaşı sibirya gibiydi.Kar 50 cm civarı idi ve tipiden 2 metre önümüz görünmüyordu.Yol boyunca devrilmiş,kaymış,yan yatmış onlarca araç gördüm.Aracın Kaloriferi çok güzel yanıyordu.Dışardaki havaya göre aracın içi hamam gibiydi ama benim buna rağmen ayaklarım uyuşmaya ve sızlamaya başlamıştı.Aradan geçen zaman zarfında pınarbaşını 30 km geçtik tipi öyle güçlü hale gelmiştiki her an yolda kalma riski baş gösterdi.Babam gelişime razı olmadığı için onada birşey diyemiyordum ama ayakalarım ve ellerimi artık hissettmiyordum.Acımaya ve sızlamaya başlamıştı.Derken arkası karla kaplı bir kamyonun tamponuna yanaşıp kaldığımızda asıl macera başlamışta haberim yokmuş.Yolda kalmıştık artık bundan sonrası ziyarettepeye kadar yol kapalıymış.Biz buraya kadar gelmiştik ama arkamızdan hiçbir araç gelmedi.Öndeki kamyoncularla konuşunca kulaklarıma inanamadım.Yol açma ekipleri gece gündüz çalışmasına rağmen kar ve tipi yüzünden yolu açmakta güçlük çekiyorlarmış yol belki 2 belkide 3 günden açılırmış.Kamyoncu dayı baktım bagajından piknik tüplü ocağını ve battaniyesini alıp kamyona geri girdi.Öne doğru biraz yürüdüğümde karın 1 metre kadar olduğunu önde 10 kadar daha aracın içinde insanlarla birlikte mahsur kaldığını gördüm.Hatta içlerinde hamile bir kadın bile varmış. En yakın kÖY 15 KM uzakta imiş.Yani her taraftan kuşatılmış durumda idik.Hiç aklıma gelmemişti böyle olacağı.Araçta yol çalışanları için tenekelerle tahin helvası ve ekmek vardı.Topu topu 20 dakika içinde kar tipisi aracımızın her yanını sarmaya ve doldurmaya başlamıştı.Havada kararmış durum dahada korkunç olmaya başlamıştı.Nerede hangi dağ başında olduğumuzu bilmeden, bizim mahsur kaldığımızı bilen varmı onu bilmeden havanın daha ne kadar bozulacağını bilmeden kalakalmıştık.El ve ayaklarımdaki donma yavaş yavaş vücuduma çıkmaya başlamıştı.Biraz helva biraz ekmek falan ama olacak gibi değildi.Ne zaman geçiyor nede bir gelişme oluyordu kendi imkanlarımızla kurtulmamız imkansızdı.Yoksa yoksa buradamı bitecekti film.Kar arabanın boyuna ulaşmış artık dışardan tipinin sesi gelmez olmuştu.Gece yarısı olmuş ortalık korkunç bir hal almıştı.Babam kar programının genelde böyle vakalarının olduğunu anlatıyordu.Ben battaniyenin arasında neyi beklediğimi bilmeden büzülüyordum.Bazen ayaklarımı ovalıyor bazen ellerimi ovalıyordum.O dönemde ne bir cep telefonu ne bir telsiz nede bir başka ihtimal yoktu. Bu durumda ne kadar kalabilirdik.Bizi kim kurtaracaktı ve nezaman.5 dakikada bir babama soruyordum.Dokunsalar ağlayacaktım.Sıcacık evimizde dursaydım çayımı içsem karnımı doyursaydım, benim ne işim var bu dağ başında ühü ühü ühü.....