Eşim,ablam ve yeni edindiğimiz navigasyon cihazımızla (Şükür ki edinmişiz) güzel bir temmuz sabahı İpsala sınır kapısından; ne Türk ne de Yunan tarafında hiçbir sorun yaşamadan Yunanistan'a giriş yaptık.İlk durağımız sınır kapısına 48 km. mesafedeki Dedeağaç idi.Yani Alexandrapouli.Eğer denize girmek gibi bir derdiniz yoksa sadece birkaç saat dinlenip limana nazır bir frappe içip devam edilecek bir yer.Biz de öyle yaptık.İkinci durağımız Selanik.Herkesin anlattığı gibi küçük İzmir.Akşam olunca kordon da turalamak yorulunca Aristo meydanında soluklanmak,Beyaz kuleye karşı yine bir frappe içmek onlar için de bir zevk.Ancak en etkileyici tabiiki Türk Konsolosluğunun bahçesindeki Atatürk Evi.Selanikteki ikinci gecemizde ise dostluklarını ve mezelerini asla unutamayacağımız OMaestro restorand ve sahibi Andreas Kırçeloğlu ile eşi Maria'yı tesadüf eseri bulsak da Seleniğe yolu düşen herkese tavsiye ederim.Adresi mi? Onu Atatürk Evi'nin yanıbaşında hatıra eşya satan dükkanın sahibi İzmirli Yelda hanımdan bulabilirsiniz.Gümilcineli eşi de yolu güzelce tarif edecektir.Üçüncü gün Selanik'ten Atina'ya doğru yola çıktık.Yunanlıların "Eagean Motorway" diye adlandırdıkları otoyolu kullandık.Ancak oldukça sinir bozucu bir yol.Zira her 20-30 km.de bir 1,00-3,70 Euro ödemek zorundasınız (Kaba hesapla Selanik-Atina arası gidiş dönüş toplamda yol için yaklaşık 40 Euro ödemek zorunda kalıyorsunuz)buna da razı olduğumuz halde yapımlar nedeniyle sık sık otoyoldan çıkmak zorunda kalıyorsunuz.Selanik Atina arası Larissa-4 çıkışından çıkarak Trikala üzerinden Metaora'ya vardık.Yunanistan'ın Kapadokyası denilebilecek Metaora'yı görmemezlik etmemek lazım.Yolu virajlı olmakla birlikte dönüşte sizi temiz restoranlar insanı bir nebze rahatlatıyor.Bu zorlu yolculuk sonunda Atina'ya vardımızda neredeyse akşam olmuşdu.Ertesi gün Atina'ya 65 Km. mesafedeki Korint kanalını görmek için yine paralı yoldan yolculuk yaptık.Bu ilginç yer mutlaka görülmesi gereken bir yer.Atna'nın içinde ise bir çok tarihi gezilecek yer olmakla birlikte ülkemizdeki tarihi yerlerle karşılaştırıldığında hayal kırıklığı.Zeus tapınağının önündeki turistleri görünce içimden bizim Efes,Perge,side Antik kentlerinin broşürlerini dağıtmak geldi.Bunları görseler herhalde ne Zeus tapınağı ne Akropolis nede tarihi Olimpiyat stadına bir kuruş vermeden geri dönerlerdi.Beşinci günümüzde Selanik üzerinden Kavala'ya gittik.Kavala Osmanlının izlerini ençok taşıyan yer.Ancak kalesi haricinde Kavalalı M.Ali Paşa'nın medresesi otel olmak üzere konağı'da bakımsız ve ziyarete açık değil.Sadece bir heykeli var o kadar.Bunun dışında Kavala çok güzel tatil yapılabilecek bir yer.Hemen çıkışında nefis plajları var.Üstelik gölgelik ve duş ücretsiz,temiz bir kumsal,temiz bir deniz insanı orada birkaç gün daha kalmak üzere imrendiriyor.Türkiye'ye dönüş yolunda şöyle bir soydaş muhabbeti için Gümilcine'ye uğradık ama fazla kalamadan yolumuza devam edip İpsala sınır kapısına vardık.Bu kendi arabamızla yaptığımız ilk yurtdışı seyahat idi.Biraz yorulmakla birlikte çok da keyifli oldu.Üstelik yakın mesafede iyi de bir tecrübe.Tavsiye ederim.

